Prof. Dr. Sinsi
|
Namaz Sıratta Burak, Kabirde Nur, Haşirde Şefaatçi Namazdaki Nur
Bundan dolayı, Resul-u Ekrem Efendimizi ne kadar çok seversek, onun güzel ahlakını ne kadar çok taklit edersek ve ona benzemeye çalışırsak, onun sözlerini ne kadar çok dinlemeye ve öğrenmeye gayret edersek namazlarımızı da o kadar çok huşu ve ihlâs içerisinde kılarız Bir başka deyişle, namaz ibadeti ile Efendimiz arasında dolaysız bir ilişki vardır O miracın kişileştirilmiş halidir Karakterinde tezahür eden içindeki iyilik hazinesinden dolayı, manevi yükselmenin zirvede gerçekleşmesi insana bahşedilmiştir Efendimiz (s a v)'i olabildiğince sevmek namazın içindeki hazineyi besleyecektir Onun kalbine girmek için göstereceğimiz samimi gayretlerimiz derecesinde namazımız daha da güzelleşecek ve hayat bulacak Onun ayağındaki tozun bir parçası olabilmek için çalışırken daha hakikatli secdeler edeceğiz Efendimiz (s a v)'in acısına ve ilahi endişelerine ortak oldukça, onun için ağladıkça ve onun için ve onunla birlikte titredikçe, namazlarımızda Rahman-ı Rahimin yakınlığının tatlı kokusunu duymak nimetine mazhar olacağız O bizim için hayatını bile ortaya koyduğu için ona olan sevgimizi ispat etmek zorundayız Hakiki muhabbet onu örnek alarak, tüm duygu, düşünce, his, hareket ve işlerimizde ona benzemeye çalışarak gösterilir Onun derdi bizim derdimiz olmalıdır Kısacası, onun gözyaşlarını, haşyetini üzüntüsünü, mutluluğunu biz de paylaşmalıyız
Müminlerin çoğu Allah’ın bizlere bahşettiği bu ilahi lütuftan faydalanamıyorlar Putlarla ve dünyanın çöpleriyle dolmuş bir kalp ile kurbiyet cenneti yaşanmaz Allah, puta tapanları, riyakârları, münafıkları, hırs gösterenleri ve gafilleri huzuruna kabul etmez Yalancıları huzuruna kabul etmez Miraca layık olabilmek için, iç dünyamızı hırs, kıskançlık, kibir, aç gözlülük, tembellik ve cahillikten temizlemeliyiz Namazla ilahi huzura girebilmek için, öncelikle gözlerimizi, yaptığımız günahlardan ötürü gözyaşlarıyla temizlemaliyiz Yukarılara doğru çıkabilmek için, dünyanın ağırlıklarını üzerimizden silkmemiz gerekir Cennete çıkaran burak benzeri bir muhabbete, Cebrailin aklı gibi akla ihtiyacımız var Ancak bir kul Allahı kazanabilir Çalışmalı, mücadele etmeli ve çaba göstermelidir Mükafat ise yalnız Allahtan gelecektir
İki gurup namaz kılan insan vardır: bir gurup kıldığı namazın manasının ve değerinin farkında değildir Kıldıkları namaz mekanik, kuru ve cansızdır Bunlar manen kör, sağır ve dilsizdir
Diğer namaz kılan gurup ise Peygamber Efendimiz (s a v)'in 'Namazı huşu içerinde dosdoğru kılan kişi şüphesiz bir imam gibidir çünkü onun arkasında melekler de namaza durur' hadis-i şerifinin masadaki olurlar İhlâsla ibadet eden bir kul kendine imam olur 'sami`a Llahu li-man hamida' - (Allah Onu övenleri duyar )diyerek Cenab-ı Hakkın doğrudan muhatabı olma makamına çıkar ve Allah-u Teâlâ'nın Kendisine ve arkasındaki meleklere verdiği sözü tekrar eder Melekler de karşılık verir: 'Rabbena lekel-hamd' (Ya Rab, bütün hamd ve sena sana mahsustur)
Hz Cüneyd-i Bağdadi r h demiştir ki: 'Su, içinde bulunduğu kabın rengini alır' Hakikat kişinin içinde bulunduğu ruh haletine göre şekil değiştirebilir Rabbimiz O’na olan ihtiyacımız, Onu tanımamız, Ona teslim oluşumuz nispetinde bizimle olur Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır: 'Kulum beni nasıl bilirse onunla öyle muamele ederim 'Maden, bitki, hayvan ne varsa kendilerine mahsus lisanlarla Haliklarına kulluk ediyorlar, cüzi iradeleri olmadığı için Rablerine itaat ediyorlar Ancak insanoğluna cüzi irade ile beraber tüm esma-i ilahiyeyi ve sıfatlarını öğrenme nimeti bahşedilmiştir Bundan dolayı, elindeki sınırlı seçme yetisi cüzi ihtiyarıyla tecrübeye tabi tutulmuş Bu onun için hem şeref hem de tehlike olabilir İnsan, kendisini ya Cenab-ı Hakkın yakınlık diyarlarının zirvelerine çıkarır veya aşağının da aşağısına, hayvanlardan da aşağı bir derekeye atar 'Kulum beni nasıl tanırsa onunla öyle muamele ederim' cümlesini tam olarak anladığımız takdirde, bakış açımızın ve iç dünyamızın temizlenmesi ve inkişaf etmesi için gayret içerisinde olabiliriz
Bu evrensel ibadeti ettiğimizde, ona yer veren, ona zaman veren biziz Onun değerini artıran ve ya azaltan biziz Unutmayalım, vazifeyi yerine getiren biziz Hadsiz derecede düşünceli, dikkatli, itinalı olmamız gerekiyor En mükemmel ibadet olan bu ibadette, İlahi Huzura en yakın yere yaklaşıyoruz ve Rabb-i Zül Celali vel İkramın, Padişah-ı ilahinin Huzurundaki en değerli anların tadını çıkarıyoruz Elhasıl, ilahi ayetlerin üzerinde tefekkür etmeliyiz, ufkumuzu genişletmeliyiz, göğüslerimizi açmalıyız ve nefesimizi varlığımızın en derin noktalarına doğru çekmeliyiz Allah bizlere göz, kulak, dil, akıl vermiştir Namazlarda, bütün bu cihazlarımızın kapasitesini son noktasına kadar kullanmalıyız Bütün kalbimizle kendimizi vererek kurbiyet cennetine ulaşırız Müminin miracı olan namazı yaşamazsak, secde hazinesini yaşamazsak, Fatiha'nın hazinesini yaşamazsak, kıyam ve rükû hazinesini yaşamazsak, İslam dinine hakaret etmiş oluruz Yani, Allahın emirlerini yerine getirirken, ibadet ederken usanç ve sıkıntı hissediyoruz, çünkü ibadetleri yalnızca şekle sıkıştırıyoruz Sorun şu ki sünnet-i seniyyeyi yaşamıyoruz, bu nedenle de nuru ve güzelliği göremiyoruz Miracın ehemmiyetini anlasak, Allah'tan rekâtların sayısını artırmasını dilerdik
İslam dininde ya sıkıntı, usanç, acı içerisinde veya âlemlerin Rabbinin huzurunda sükûnet içerisinde bulunuyoruz İslam, âlemlerin Rabbinin bilincine varmaktır ve alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimizin uçsuz bucaksız rahmetini yaşamaktır Allah-u Teâlâ insanlara zulüm ve sıkıntı indirmemiştir, aksine, İslam dinini insanların sıkıntılarını gidersin, yaralarına merhem olsun diye lütfetmiştir Gönderdiği bütün hükümler, emirler, kurallar, yasaklar yalnızca insanların başına gelebilecek bela, felaket ve sıkıntılı durumlardan onları korumak içindir Hz Peygamber Efendimiz (s a v ) insanları cehennemden kurtarmak için çabalıyordu, fakat onlar ona taş attılar Dini vaziflerin, Şeriatın Cenab-ı Hak'tan pür rahmet olarak gönderildiğinin ve bütün insanlığa sonsuz nimet olduklarının farkına varmalıyız
Rabia Christine Brodbeck
2009 - Mayis, Sayı: 279, Sayfa: 022
|