Prof. Dr. Sinsi
|
Namazı Kasten Terk Edenin Kafir Olacağı Görüşü İle Bu Görüşün Değerlendirilmesi
Bir başka konu da, zekat vermek istedikleri halde, liderlerinin engellemesi yüzünden bunu gerçekleştiremeyenlerin durumudur Eğer bu olay târihî olarak doğru ise ve bu kimselere karşı savaş açılmış, öldürülmüşlerse; ya halife onların bu durumunu bilmediği için hatâen öldürülmüşlerdir -ki, bu ihtimal çok uzaktır- ya da, liderlerinin kandırması sonucu `isyancı' durumuna düşmüşlerdir Dolayısıyla bu noktadaki hüküm de bir önceki paragrafta ortaya konan hükümle aynıdır
Daha önce gördüğümüz üzere, Fahruddîn er-Râzî; eş-Şâfiî'nin, et-Tevbe, 5 ayetini, namaz kılmayanın öldürüleceği konusunda delil getirmiş olduğunu söylemektedir Yine, bazı müteahhirin alimlerince "  insanlarla savaşmam bana emredildi", hadisinin, eş-Şâfî'nin görüşüne delil olarak gösterildiğinden söz etmiştik Şimdi kısaca bu `delilleri' değerlendirmeye çalışacağız
Önce söz konusu ayet ile hadîsi hatırlayalım:
"Haram aylar çıkınca, müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayın, hapsedin Her gözetleme yerine oturup onları bekleyin Eğer tevbe eder, namazı kılar ve zekâtı verirlerse siz de onların yollarını boşaltın "203
İbnu Ömer (r a )'den :
"Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in, Allah'ın Resülü olduğuna şehadet edinceye, namazı kılıncaya ve zekâtı verinceye kadar insanlarla savaşmam bana emredildi "204
Belirtmek gerekir ki, eş-Şâfiî, namazın terki meselesini de ele aldığı `el-Ümm' adlı eserinde konu ile ilgili olarak, ne yukarıdaki âyeti ne de hadîsi delil olarak kullanmıştır O, bu konuda sadece Hz Ebûbekir'in: "Allah'a yemin ederim ki, namaz ile zekâtı birbirinden ayıranlarla mutlaka savaşacağım" ifâdesine başvurmakla yetinmiştir 205 Bu durumda er-Râzî'nin, "eş-Şafiî bu ayeti, namaz kılmayanın öldürüleceği konusunda delil olarak kullanmıştır" ifadesini, "Bu ayet eş-Şafiî'nin görüşüne delil olmaya müsaittir", şeklinde anlamak gerekmektedir
Yukarıdaki ayet ile hadis karşılaştırıldığında içeriklerinin sonuç olarak aynı olduğu görülecektir Şu farkla ki ayette müşriklerle; hadiste ise "insanlarla" savaşmanın emredilmesi söz konusudur Hadis, ayet ışığında değerlendirilecek olursa, "insanlar" ile müşriklerin kastedildiği kolayca anlaşılır Kısaca bu ayet ile hadis, esas itibariyle müşrikler hakkındadır ve her ikisinde de, müslüman olmayan kimselerin İslam'a girmesi amaçlanmakta, bu amaç gerçekleşinceye kadar -özel şartlar altında- onlarla savaşılması istenmektedir Bu sebeple ayet ve hadis olsa olsa Ahmed b Hanbel'e ait "Namaz kılmayan kafir olur, tevbe etmezse öldürülür", görüşünün delilleri olabilirler, "Namaz kılmayan kafir olmaz, ama öldürülür" görüşüne delil olmazlar Zira, "Zaten müslüman olan kimsenin, İslam'a girmesini amaçlamak", gibi bir şey söz konusu değildir eş-Şafiî'nin bu iki "delil"e baş vurmamış olmasının sebebi bizce bu durumdur
Hal böyle olmasına rağmen biz, ayet ile hadisin temelde müşriklere yönelik olduğunu dikkate almadan; müslüman olup namaz kılmayanlara (ve zekât vermeyenlere) yönelik olduklarını var sayarak bu "deliller"i değerlendireceğiz
Yukarıdaki ayet ile hadisin, namaz kılmayanın öldürüleceğine delil gösterilmesi sırasında iki noktaya vurgu yapıldığına değinmiştik Bunlardan birincisi insanların/müşriklerin; tevbe etme, namaz kılma ve zekât verme şartlarının üçünü birden yerine getirmelerine kadar öldürülmelerinin emredilmiş olması; ikincisi de bu şartlardan her hangi birinin eksik olması ile hepsinin bulunmaması arasında bir farkın bulunmadığıdır
Hatırlanacağı üzere eş-Şafiî, Hz Ebubekir'in "Zekât vermeyenlerle mutlaka savaşacağım", şeklindeki sözüne atıfta bulunarak, "Yelzemu mine'l-Kıtâli el-Katlü" ="Kital (savaş) öldürmeyi gerektirir" yorumunu yapıyor, buradan da zekât vermeyenlerin ve tıpkı bunlar gibi namaz kılmayanların öldürüleceği sonucuna ulaşıyordu Aynı mantıkla bakıldığında yukarıdaki ayet ve hadisin de eş-Şafiî'yi "desteklediği" görülmektedir Çünkü her iki metinde de temel hüküm olarak "kital" in gerekliliği vurgulanmaktadır Ancak eş-Şafiî'nin "Kital öldürmeyi gerektirir", şeklindeki yaklaşımının, yeterince sağlam bir dayanağı olduğunu kabul etmek zordur Zira hadiste ve ayette kıtalin emredilmiş olması karşı tarafın mutlaka öldürülmesinin emredilmiş olduğunu ifade etmez İbnu Hacer el-Askalânî (ö 876/1471) "  İnsanlarla savaşmam bana emredildi" hadisini açıklarken şöyle demektedir:
"Kirmânî (ö 786/ 1384)'ye, zekâtı vermeyen kimse hakkındaki hükmün ne olduğu sorulmuş o da: ` İkisinin (zekât vermemekle namaz kılmamanın ) hükmü birdir' demiştir Kirmânî bu ifadesi ile her ikisi uğruna da savaşılacağını ifade etmek ister gibidir Her ikisinin de öldürme sebebi olacağını kast etmiş değildir Bu iki durum (savaşmak ile öldürmek) arasındaki fark şudur: Zekât vermekten kaçan kimseden zekât zorla alınabilir Namaz ise böyle değildir Çünkü zekât vermeyen kimse işi savaşmaya kadar götürürse onunla savaşılır Hz Ebubekir zekât vermeyenlerle işte bu suretle savaşmıştır Onun zekât vermeyenlerden hiç kimseyi "sabran" (yani pasif durumda iken) öldürdüğü nakledilmiş değildir Dolayısıyla bu hadisin, namaz kılmayanın öldürüleceği konusunda delil olarak kullanılması münakaşaya açık bir konudur "206
İbnu Dakîk el-`Îd (ö 702/ 1302) in de, biraz daha detaya inerek, ama aynı mantıkla konuyu ele aldığını görüyoruz O şöyle demektedir:
"Kıtal (savaş); bu emri alan kimsenin, hasmını her zaman öldüreceği/ öldürebileceği anlamına gelmez Zira bir şeyden dolayı savaşmak ile aynı şeyden dolayı öldürmek arasında fark vardır Şöyle ki Arap gramerinde "mukatele" [ ve aynı anlamdaki "kıtal"] kalıbı savaş eyleminin, iki tarafın etkinliği ile meydana gelmesini gerektirir Dolayısıyla savaşa kalkıştıkları zaman namaz kılmayanlara karşı, namaz yüzünden savaşmanın mübah olması, savaşa kalkışmadıkları zaman da öldürülmelerinin mübah olmasını gerektirmez "207
et-Tevbe, 5 ayeti ile "  insanlarla savaşmam bana emredildi" hadisinde, savaşın/ öldürmenin sona ermesi için tevbe (iman), namaz kılmak ve zekât vermek gibi üç şartın getirildiği, bunlardan her hangi birinin eksikliği halinde ayetteki genel hükmün devam ettiği iddiası da sağlam bir delile dayanmamaktadır Zira ehli sünnet inancına göre mutlak iman, naslarla belirlenen cezalar dışında kanı/canı masum kılar Ölüm cezasının uygulandığı suçlar arasında namaz kılmamak ve zekât vermemek yoktur
Ayette ve hadiste `tevbe'den sonra yer alan namaz ve zekât imânın kayıtlayıcı şartı niteliğinde değil, imânın belirtisi, işâreti niteliğinde olmak üzere zikredilmiştir Namaz bedenî ibâdetlerin; zekât ta mâlî ibâdetlerin ön plandaki örnekleri olarak şehâdet kelimesiyle birlikte, İslam'a bir bütün olarak inanıldığını temsil etmektedirler Nitekim el-Kastalânî, İbnu Ömer'in rivâyet ettiği yukarıdaki hadîsin el-Alâ b Abdurrahman rivâyetinde, "Muhammed'in Allah'ın resûlü olduğuna şehadet edinceye, namazı kılıncaya ve zekatı verinceye kadar " ifadesi yerine, "Allah'tan başka ilâh olmadığına şehadet edinceye ve benim getirdiklerime imân edinceye kadar " ifâdesi yer almaktadır 208
Buraya kadar söylenenler namaz kılmayan müslümanların, pasif durumda olsalar da öldürüleceği şeklindeki görüşün yeterli delillerden yoksun olduğunu ortaya koymaktadır Kaldı ki, bu görüşün uygulama alanı bulduğu örneklere de rastlamıyoruz
Namazı kasten kılmamanın cezalandırılması gerektiği yönünde en ılımlı yaklaşım Hanefî ekolüne âittir Başta Ebû Hanife olmak üzere bu mezheb bilginleri namaz kılmayanın kâfir olmayacağı ve kılmamakta direnenin öldürülmeyeceği görüşündedirler Ancak, onlara göre namaz kılmayan kendi hâline bırakılmayıp cezâlandırılır Cezâlandırma yöntemi, namaz kılıncaya kadar hapsetmektir 209 Hapse ilâveten kan çıkıncaya kadar dövüleceği de kaydedilmekte ve bunun mezhepteki temel görüş olduğu ifâde edilmektedir 210
Namaz kılmayanın kâfir olmayacağı yönünde Şâfiî, Mâlikî ve Hanefî ekolleri görüş birliği hâlinde olduklarından, bu yöndeki delil ve mülâhazalar, karşı görüşün değerlendirilmesi sırasında ifâde edilmişti Burada Hanefî ekolünün; namaz kılmayanın öldürülmeyeceği yönündeki delilini zikredip daha sonra bu görüşü değerlendirmeye çalışacağız
Namaz kılmayanın öldürülmeyeceği görüşünde olanların temel dayanağı şu hadistir:
"Muhsan (başından nikâh geçmiş) zinakar, kasten adam öldüren ve (müslüman) topluluğu terk eden (ve mürted olan) kimseler hâriç; Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim Allah'ın Resülü olduğuma şehâdet eden hiçbir müslümanın kanı helal olmaz "211
İbnu Dakîk el-`Îd, yukarıdaki hadisin hangi yönüyle bu konuda delil olduğunu şu şekilde açıklamaktadır:
"Namazı terk etmek, hadiste belirtilen sebeplerden (muhsanın zinâsı, haksız yere adam öldürme ve irtidat eylemlerinden) biri değildir Hz Peygamber, müslüman kanını mübah kılan sebepleri -genel anlam taşıyan olumsuz ifâdeden (nefyden) sonra istisnâ edatı kullanarak- bu üç şeyle sınırlamıştır (Dolayısıyla bu üç sebep arasında bulunmayana namaz kılmama `suç'u sebebiyle kişinin öldürülmesi meşru değildir )"212
|