Yalnız Mesajı Göster

İsraf Ve Çeşitleri

Eski 07-28-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İsraf Ve Çeşitleri



Zamanın israfı
İnsan için en değerli mefhumlardan birisi de zamandır Çünkü her şey zaman içinde varolmakta, gelişmekte ve yine zaman içinde yok olmaktadır İnsan hayatında önemli bir yere sahip olan ilim, servet ve diğer bir çok değer, zaman içinde elde edilebilmektedir Zamanı, gerektiği şekilde değerlendirebilenler hem dünyada hem de âhirette huzuru yakalayacaklardır
Kur’an-ı Kerim’de إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ وَالْعَصْر ِ “ Asra yemin ederim ki insan ziyan içindedir” (Asr, 103/1-2)buyurularak zamanın öneminin bir sûre ile vurgulanması gerçekten anlamlıdır Bu âyet, zamanın önemine işaret etmektedir Sevgili Peygamberimiz de;
نِعْمَتَانِ مَغْبُونٌ فِيهِمَا كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ: الصِّحَةُ وَالْفَرَاغُ
“İki nimet vardır ki insanların çoğu bunların değerinden habersizdirler Bunlar sağlık ve boş zamandır” buyurmak suretiyle zamanın ve sağlığın önemine dikkat çekmiştir
Hangi akıl sahibi bunların değerli olmadığını iddia edebilir? Hayatımız, saniyelere, dakikalara bağlı değil midir? Bütün servetler feda edilse, Rabbimizin takdir ettiği ömrümüz bittiğinde bir saniyemizi geri getirme gücümüz ve imkanımızın olmadığı düşünülürse, zamanın bizler için ne derece önemli olduğu daha iyi anlaşılır
İbadetlerimiz zamana bağlı, uykumuz, dahası insan olarak her şeyimiz zaman mefhumu içinde dönüp dolaşmaktadır Üzülerek belirtelim ki, israf ettiğimiz değerlerin başında zaman israfı gelmektedir Hiçbir gayeye, amaca matuf olmayan ömür ve ideal sahipleri, zaman bittiğinde hüsranın en büyüğünü yaşayacaklardır Bir insanın Allah’ın verdiği ömür nimetini pervasız ve sorumsuzca tüketmesinden daha üzücü ne olabilir? Hz Peygamber (sas);لاَ تَزُولُ قَدَمَا ابْنِ آدَمَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ عِنْدِ رَبِّهِ حَتَّى يُسْأَلَ عَنْ خَمْسٍ عَنْ عُمْرِهِ فِيمَا أَفْنَاهُ وَعَنْ شَبَابِهِ فِيمَا أَبْلاَهُ وَمَالِهِ مِنْ أَيْنَ اكْتَسَبَهُ وَفِيمَ أَنْفَقَهُ وَمَاذَا عَمِلَ فِيمَا عَلِمَ
“Hiçbir kul, kıyamet gününde, ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından ve bildiklerini yaşayıp yaşamadığından sorguya çekilmedikçe bulunduğu yerden kıpırdayamaz ” sözüyle insanın sorguya çekileceği değerlerin başlıcalarına işaret etmiştir
İnsanın kendisine biçilen ömrü, en güzel şekilde değerlendirmesi, yaşadığı zamanı iyi değerlendirilmesi ile mümkündür Zamanını iyi değerlendirmeyen kimsenin ömrünü iyi değerlendirdiği iddia edilemez İşlerini, güçlerini bir tarafa bırakıp, lüzumsuz mekanlarda hoyratça zaman harcayan insanların, ömürlerini iyi değerlendirdikleri söylenebilir mi?
Yüce Allah huzuru yakalayan müminlerin özelliklerinden bahsederken, وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ “Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler” (Mü’minûn, 23/3) ifadesini kullanmaktadır Buna göre müminin huzuru yakalayabilmesi için, dünya ve âhiretine, kendisi ve topluma faydası olmayacak her şeyden uzak durması gerekli temel şarttır Aksi takdirde zamanını ve bir daha sahip olamayacağı ömür servetini israf etmiş olacaktır

Kaynakların israfı Kaynaklar denildiğinde genel anlamıyla bir ülkenin sahip olduğu yeraltı ve yerüstü zenginlikleri akla gelmektedir Denizler, akarsular, ormanlar, tarıma elverişli araziler, kara ve deniz hayvanları, madenler bu bağlamda bir ülkenin başlıca kaynaklarını teşkil etmektedirler Çağımızda gerek dünya gerekse ülkeler bazında kaynak israfının göz ardı edilemeyecek boyuta ulaştığı bir gerçektir
Yüce Allah, kainattaki her şeyi insanın hizmetine sunmuştur O, evrendeki hiçbir şeyi boşa yaratmamıştır Yaratılan her şey, denge temeline oturtulmuştur وَالسَّمَاء رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْمِيزَان أَلاًّ تَطْغَوْا فِي الْمِيزَانِ َ“Göğü Allah yükseltti ve mîzanı (dengeyi) O koydu Sakın dengeyi bozmayın” (Rahmân, 55/7-8) anlamındaki âyet, bu gerçeği dile getirmektedir Bu dengenin bozulması, insanlık âlemi için zor günlerin başlangıcının habercisidir
Denizlerin, akarsuların, hatta okyanusların, ormanların, geniş anlamıyla çevrenin tahribinde insanlık âlemi için fayda olduğu iddia edilebilir mi? Gerçek şu ki, genel anlamıyla kainatta özel anlamıyla çevrede tahrip edilen her değer, aslında insanlığın hayatından, geleceğinden kaybettiği bir değerdir Öyle ki, ekolojik dengenin altüst edilmesi sadece bitkiler ve hayvanlar âlemi için değil, insanlık için de büyük tehlikeler arz etmektedir
Bozulan denge sonucunda da insanlık alemi, başta sağlık olmak üzere çeşitli problemlere muhatap olmaktadır Kâinattaki dengenin bozulmasında insanların eylemleri önemli yer tutmaktadır Zira Kur’an-ı Kerim’deظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
“İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın;belki de, (tuttukları kötü yoldan) dönerler” (Rûm, 30/41) buyurulmaktadır Bu âyet, insanların, yerüstü ve yeraltı kaynaklarını, denizleri, ormanları, madenleri ölçüsüzce ve bilinçsizce kullanmaları sonucunda kainatta dengenin bozulacağına işaret etmektedir Bozulan denge sonucunda hayatın ne derece problemlere gebe kaldığını çağımızda çok daha iyi gözlemleme imkanına sahibiz
Allah’ın insanlar için verdiği nimetlerin, olumsuz kullanımı, israftır Yapılan her israf da, ister fert ister toplumsal bazda olsun, o nimetin elden çıkmasına neden olacaktır
Dünyada kaynakların kullanımı noktasında yapılan israfa ülkemizde de her çeşidiyle rastlamak mümkündür Oksijen kaynağımız olan ormanlarımız yakılmakta veya kesilmekte, tarıma elverişli arazilere fabrika ve yerleşim merkezleri yapılmakta, denizlerimiz, akarsularımız kirletilmektedir Sonra kirlenen denizlerimizin ya da akarsularımızın temizlenmesi, yanan ormanların yerine ağaç dikilmesi için yüklü paralar harcanmaktadır Bütün bunlar israfın bir başka boyutunu teşkil etmektedir
Bunların yanı sıra bu başlık altında ele alabileceğimiz bir israf çeşidi de enerji israfıdır Ülkemizde enerji israfı göz ardı edilemeyecek bir derecededir Kamu kurum ve kuruluşlarımız da dahil olmak üzere evlerimizde, iş yerlerimizde, sokaklarımızda hatta ibadethanelerimizde dahi enerji israfı konusunda gerekli titizlik gösterilmemektedir Nasıl olsa faturası bana ait değil mantığıyla hareket eden insanımız, ne için yandığı bilinmeyen lambaları, söndürme bilincine sahip değildir Halbuki israf edilen enerji, ülkenin kaynağının israfıdır İsraf edilen her kaynağın faturası da doğrudan ya da dolaylı olarak topluma çıkmaktadır
Gerçek şu ki, gerek ferdî gerekse toplumsal hayatımızda israfın cereyan ettiği alanlar sadece bunlardan ibaret değildir Bunların yanında başta da ifade ettiğimiz gibi insan israfı, bilgi israfı, maddi ve manevî değerlerin israfı önemli yer tutmaktadır Belki bütün bu israfların temelinde, iyi eğitilmemiş, ahlaki değerlerden habersiz, gayesiz insanlar yatmaktadır Ama buna alet olan insanlar, bir şekilde birilerinin sorumluluğunu yerine getirmemelerinin sonucu topluma mal olmuş kimselerdir Yani bu insan gereği gibi eğitilse, milli ve manevî değerler kendisine yeterli derecede aşılansaydı, bu konuma düşmeyebilirdi
Mümin de bu dünyadaki her eyleminden sorgulanacağı düşüncesiyle yaşar Bu nedenle de Allah’ın yasakladığı her şeyden uzak durmaya özen gösterir Sonuç olarak belirtelim ki, İslâm, israfın her çeşidine karşıdır Bu israfın kişisel boyutta olması ile kitlesel boyutta olması arasında fark yoktur Her şeyde itidali (dengeli ve ölçülü olmayı) öneren dinimiz İslâm, yemede, içmede, giyimde kuşamda, ibadette dengeli ve ölçülü davranmamızı emretmiştir O, dayanağı her ne olursa olsun ifrat ve tefritin karşısındadır

İslâm’a göre, evrendeki her şey Allah’a aittir İnsanların elde ettiği mal ve mülkün hepsi O’nundur Yüce Allah insanla birlikte yeryüzü ve çevresinde, bütün canlılara yetebilecek ölçüde rızık ve nimet de yaratmıştır Kâinattaki her canlının rızkı, Yaratan tarafından lutfedilmiştir Ayrıca yeryüzü ve çevresi yaratılanların geçimini temin etmeye elverişli bir biçimde yaratılmıştır
İnsanlar, Allah’ın kendileri için yarattığı rızık ve nimetleri, meşrû yollarla elde etmek suretiyle yararlanabilirler ve onları mülk edinebilirler Her ne kadar özel mülkiyet hakkı tanınmışsa da kişiler, mal varlıklarında mutlak mülkiyet hakkına sahip değillerdir Meşrû yollarla elde edilen mal ve servetin harcanması veya tüketiminde de meşrû ölçüler çerçevesinde hareket etme zorunluluğu vardır İslâm’da, harcama ve tüketim, israf değil iktisat diğer bir ifadeyle verim ekonomisi temeline oturtulmuştur
İsraf, sadece fertlerin değil toplumların çöküşünde de en önde gelen etkenlerden birisidir Bu bağlamda İslâm, mensuplarını kendilerine gerek fert gerekse toplumsal bazda verilen değerlerin israf edilmemesi konusunda uyarmıştır İslâm’da mal yığmayı düşünen ve servetlerini tembelce ellerinde tutanlar da tasvip edilmemişlerdir Zira böyle bir tutum, malların âtıl durumda kalmasına ve dolayısıyla da kaynak israfına sebep teşkil etmektedir İslâm, israfın önlenmesi için kişileri manevî yönden de motive etmiştir Verilen her nimetten sorguya çekilme yaptırımı, israfın önlenmesinde önemli bir etkendir

-alıntı-

Alıntı Yaparak Cevapla