07-28-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ahlâkımızın Değişimi Müslümanlığımızın Değişimidir.
Ahlâkımızın değişimi müslümanlığımızın değişimidir
Müslümanlığımız önce hal ve gidişimizden bellidir Yani insanlara karşı ne yaptığımız, nasıl davrandığımız Dürüst ve güvenilir miyiz, menfaate göre dümen kırmak yerine yolumuzu ilkelerimiz mi belirler, sözümüzde durur, ahde vefa gösterir miyiz? Müslümanlığımız aklâkımızdan bellidir
Şimdi, yaşadığımız bu değişimler çağında müslüman ahlâkının da değişime uğradığından şikayet eder olduk Dindarlığı sadece bir kimlik olarak taşıyan, hal hareketini, dükkânını ticaretini kişisel istek ve çıkar neyi gerektiriyorsa ona göre yürüten, hakkı hukuku gözardı eden müslüman modeli yaygınlaşıyor
Unutmamak lazım, ahlâkımızın değişimi müslümanlığımızın değişimidir
İslâm dünyası, kendisine hayat modeli olarak Batı’yı seçtiği, Batılılaşmaya azmettiği zamandan bu yana derin bir kimlik krizinin içine yuvarlanmış bulunuyor
Bu süreçte en son ve en ekmel din olan İslâm’ı, ferdî ve toplumsal sahada gereği gibi idrak edip yaşama olgunluğu bakımından evvelki nesillerle aramızdaki makas hayli açılmış bulunuyor
Oysa eski devirlere göre daha müreffeh yaşıyoruz Her yeni yıl bize daha fazla maddî/dünyevî avantajlar getiriyor Modern teknolojinin ve eğitim sisteminin sunduğu imkanlar sayesinde eskilere oranla çok daha fazla bilgiye, çok kısa sürelerde ulaşabiliyoruz Her yeni nesil teknolojik alet-edevatla daha bir hız ve ustalıkla bütünleşiyor Bunun adına “gelişme” diyorlar
Fakat madalyonun öbür yüzünü çevirdiğimizde sarsıcı bir gerçekle yüz yüze geliyoruz Bütün bu maddî/dünyevî imkanlar, dindarlığımızı, takvamızı, ahlâkımızı, kişisel ve toplumsal sorumlulukları yerine getirme hassasiyetimizi artırmadı
Belki ibadetlerimizi aksatmıyoruz, hatta belki nafile ibadetlere, zikir ve virde devam edenlerimizin sayısı hayli fazla Ama sorumluluk sahamızda bulunan insanlarla, bir şekilde temas ettiğimiz kişilerle ilişkimiz, yani ahlâkımız alarm veriyor!
Dünyevî ahlâk ya da ahlâksızlaşma
Adı konulmamış bir sekülerleşme/dünyevîleşme hali yaşıyoruz müslüman toplumlar olarak Kapı komşumuzun ahvalinden habersiz yaşamak bizi rahatsız etmiyorsa, bir yolculuk esnasında yanımızdaki insanla birbirimize değmemek için çaba harcıyorsak, telefondaki sesin tonundan “Acaba bir şey mi isteyecek?” diye tahmin yapıp kapıları kapatma moduna geçiyorsak, çabamız emeğimiz sadece kendi refahımıza yönelikse ve infak ahlâkından uzaklaştıysak 
Evet bütün bu ve benzeri davranışlar günlük hayatımızın bir parçası oluvermişse, kalbimizi acilen yoklamanın vaktidir!
Yasak savma vicdan rahatlatma
Fakat bu iç muhasebeyi yaparken kendimizi kandırmamamız lazım Yolda karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir engelliye yardım elini uzatmak, işin “gösteriş” boyutunu aşabilmişsek eğer, “anlık” ve –itiraf edelim– biraz da “rahatlatan” bir etki bırakır üstümüzde Sonra daha bir enerjiyle döneriz kendi dünyamıza
Dünyanın çeşitli yerlerinde haksızlığa, zulme, kıyıma uğramış insanların haberlerini izleyince, okuyunca tepki gösterir, hatta belki bunun için yapılan gösterilere katılırız İslâmî hassasiyetimizi kaybetmediğimiz duygusunu pekiştirmiş oluruz içimizde böylece
Evlad u ıyalinin geçimini en güzel şekilde temin etmek, onları başkasının eline bakar durumda bırakmamak her ebeveynin en tabii görevidir Yani fazladan bir meziyet değil Bizse bunu İslâmî görevlerini tam olarak yerine getirmek olarak anlar ve “bireysel müslümanlığımıza” giderek daha fazla tutunuruz
Çalıştığımız işyerinde yükselmenin biricik yolunun “ehliyet ve liyakat” olduğunu unutarak torpile, kulise, tavassuta başvurmak ya da “ne yapalım, işler böyle yürüyor” düşüncesiyle sessiz kalarak adaletsizliklerin devamına katkıda bulunuruz, sonra kendi vazifemizi yapmakla avunuruz
Oysa ahlâk sahibi olmak, hele de “ahlâk-ı hamide” sahibi olmak anlık vicdan rahatlatmalardan, yanlışı kendi içinde normalleştirip öylece yoluna devam etmekten çok daha fazlasıdır Bu tarz avunmalar ahlâka değil, olsa olsa ahlâk zafiyetine işaret eder Unutmamak lazım, “din güzel ahlâktır ”
|
|
|