Prof. Dr. Sinsi
|
Ahlâkımızın Değişimi Müslümanlığımızın Değişimidir.
Savrulmanın kaynağı
Bütün bunların ve benzeri davranış ve algı biçimlerinin aslında bizim din anlayışımızdaki bir kırılmadan kaynaklandığını fark etmek durumundayız Hayatı şu veya bu oranda bizim dışımızda oluşmuş, yerleşmiş bakış açılarıyla algılayıp yaşamaya başladığımızda bu türden savrulmalar kaçınılmaz oluyor
İş ortamlarında, ticaret ve alışveriş ilişkilerinde ve hayatın diğer alanlarında dinden kopuk/bağımsız bir hayat yaşamanın mümkün olduğu şeklindeki düşünce bize ait değildir Bu kapitalist/pozitivist hayat tarzının benimsenmesiyle ortaya çıkmış hastalıklı bir hayat algısının sonucudur
Batılı toplumlarda, bilhassa Protestanlığın hakim olduğu ülkelerde yaşandı önce bu savrulma Zira protestanlık, insanlara şunu öğütlüyordu: Manastırlara kapanıp kendini ayine vermek suretiyle iyi hıristiyan olunacağı düşüncesi artık devrini kapatmıştır Şimdi iyi hıristiyan çok çalışan, çok üreten, rekabet eden hristiyandır Kim cennette en iyi yere sahip olmak istiyorsa, hayatın içine girsin, rekabet etsin, başarılı olsun
Evet, protestanlığın hristiyan topluma telkini buydu ve bu telkin kısa bir süre sonra “kapitalizm” dediğimiz canavara vücut verdi Bencil, kendi menfaatlerinden başka bir şeyi önemsemeyen, hatta bunun için en yakınlarına dahi acımasız davranabilen insan tipi protestanlığın cennette en iyi yere sahip olmayı vaat ettiği insan tipidir
Burada dikkat etmemiz gereken bir nokta var: Protestanlığın doğurduğu kapitalist anlayış insanları maddeye öylesine bağımlı hale getirdi ki, kapitalistleşen toplum bir süre sonra protestanlığı dahi tanımaz hale geldi İnsanlar kendi haz ve çıkarlarını din edindiler, kişisel istekler yani heva-yı nefs de bu “yeni din”in tanrısı oldu! Tam da Yüce Kitabımız’ın, “Hevasını ilâh edineni gördün mü…” (Furkan, 43) dediği durum yani
Ahlâk-Din ilişkisi
Bu savrulmanın müslümanlığımız açısından ne ifade ettiği noktasında acil ve esaslı bir sorgulamaya ihtiyacımız bulunduğu açık Aynı süreci neden biz de yaşamak zorundayız? Üstelik bunca dindarlık iddiasıyla birlikte  Bu müslümanlık algısının bizi kurtuluşa götürüp götürmeyeceğinin muhakemesi artık ertelenemez bir noktaya gelmiştir
Rasul-i Ekrem Efendimiz s a v , “Ben ahlâk güzelliklerini tamamlamak üzere gönderildim ” (Muvatta) buyurmuştur Bu, Efendimiz s a v ’in peygamberliğinin temel anlamını ifade etmesi bakımından son derece önemli bir hadis-i şeriftir Efendimiz s a v , insanlara dinin temel mükellefiyetlerini öğretirken, şüphesiz sadece bireysel ibadetler üzerinde durmuyordu Hatta O’nun, dürüstlük, yardım, ahde vefa gibi toplumsal görevlere yaptığı vurgunun, kişisel ibadetlere kıyasla hiç de az olmadığını görüyoruz
Temizliğe riayet etmek, ibadetlerini aksatmamak, haramlardan uzak durmak  gibi hususlar ne kadar önemliyse, yalan söylememek, hangi durumda olursa olsun haktan ve haklıdan yana olmak, sözünde durmak  gibi hasletler de en az onlar kadar önemlidir
Şimdi ise bu gibi hususların “imanın kemalinden” sayıldığı, daha doğrusu “olsa da olur, olmasa da” kabilinden şeyler olduğu şeklinde yaygın bir kanaat bulunduğu malum Oysa Efendimiz s a v bu gibi hususları ashabına –dolayısıyla bizlere– “imanın aslından” olarak öğretmiştir
Yüce Kitabımız’da, “Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin” (Mâide, 1) buyurulmuştur Bu ayetteki emir, müminlere, hangi sahada ve kiminle olursa olsun, ahit yaptıkları, sözleştikleri zaman sözlerinin gereğini mutlaka yerine getirme sorumluluğu yüklemektedir Bir kez söz verince artık kâr zarar hesabının kapandığını, sözün namus olduğunu hatırlıyor mu şimdi müslüman toplumlarımız
Efendimiz s a v şöyle buyurur: “Şu dört özellik kimde bulunursa münafık olur Kimde bu özelliklerden birisi bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendisinde münafıklık özelliklerinden birisi var demektir:
Konuştuğu zaman yalan söyler
Söz verdiği zaman sözünde durmaz
Birisiyle çekiştiğinde yalana başvurur
Sözleşme yapınca ihanet eder ” (Bir başka rivayette buradaki son madde, “kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder” şeklindedir ) (Buharî, Müslim)
Hadis-i şerife dikkatle bakınca, Efendimiz s a v ’in, saydığı o dört özellik her kimde bulunursa o kimse münafık olmuştur şeklinde kesin bir ifade kullandığı görülür Dolayısıyla bu dört hastalığa yakalanmış bir kimsenin namazı, orucu, sair ibadetleri ve kişisel erdemleri kendisine iman safiyeti sağlayamamış demektir
|