Prof. Dr. Sinsi
|
Kalplerin Kanseri: Nifak
Kalplerin kanseri: Nifak
KALPLERİN KANSERİ: NİFAK
Hasan el-Basrî (Rh A ), nifakı şöyle tanımlar:
“İnsanın içiyle dışının aynı olmaması, sözüyle işinin birbirini tutmaması,
bir kimsenin yanındayken gösterilen davranış ile, arkasından konulan tavrın farklı olmasıdır ”
Demek ki nifak, ikiyüzlülüğün diğer adı 
İman, ibadet, hizmet ve bütün günlük işlerde gözükebilecek bir çirkinlik
Nifak, öyle kötü bir huydur ki, şeytanın kendisinden kaçtığı Hz Ömer (R A ) bile, ondan korkmuştur
Ashab-ı Kiram, küfürden fazla nifaktan endişelenmiştir
“Nifaktan ancak mü’min olan korkar; münafık ise kendini tertemiz sanar” diyen alimlerimiz,
bizleri bu ciddi bir tehlikeye karşı uyarıyorlar Çünkü mesele, iman meselesidir
Nifakı kansere benzetmemiz, her ikisinde de bulunan ortak bir özellikten kaynaklanıyor
Kanser, ilk aşamada insana ağrı acı vermez, gizlice yayılır İlk anda farkedilip müdahele edilmezse
ölümcül pençesine alır, kurtuluşu olmaz Nifak da böyledir: münafığı dıştan gören kimse,
‘bu ne güzel müslüman, ne kadar hayır ehli bir adam!’ diyebilir
Bilmez ki karşısındaki evliya kılığında bir şeytan, dost görüntüsünde bir düşmandır
Bunun için nifakı tanımak ve zamanında önlem almak gerekir
İki türlü nifak var
Olgun ve kâmil mümin olma yolunda böylesine sinsi ve tehlikeli bir engel olan nifakın iki çeşidi vardır:
Birincisi, itikatla ilgili olanıdır
Mümin olduğunu söylediği halde aslında inanmayan, hatta dine düşman olan kimseler bu kısma girer
Bu tür nifak ehli, bunu bir menfaat veya gizli bir fesat için yaparlar Bir plân gereği müslüman gözükmesi gerekiyordur
Namazda ön safı kimseye vermez, hayır ve ıslahtan bahseder, sık sık müslüman olduğunu söyler, hizmetlerde
başı çeker ama içindeki niyet bambaşkadır Hep fitne, şüphe ve ayrılık sebebi olacak şeyleri arar ve ilk fırsatta oyununu oynar
u Tealâ, Bakara Suresi’nin başlarında dört ayetle müslümanları, iki ayetle kâfirleri tanıtırken,
münafıkların hallerini tam onüç ayetle göz önüne sermiştir Bu, münafıkların müslümanlar için
ne büyük bir tehlike olduğunu göstermektedir
Nifakın ikinci çeşidi, iş ve ibadetlerde olanıdır
Bu, imanla nifakın karışması, gerçekten inanan bir müslümanın münafıkların hallerine bulaşmasıdır
Böyle bir nifak insanı ebedi cehennemde bırakmaz Ancak, terkedilmezse, sahibini bir müddet azapta bırakır
Bu nifak insanın manevi derecesini düşürür, sıddîklerden olmasını engeller
Genelde müslümanların içine düştüğü nifak işte budur
Hz Peygamber uyarıyor
En tehlikeli nifak alâmetlerini Rasulullah (A S ) Efendimiz açıklıyor:
“Dört huy var ki, onlar kimde bulunursa o tam bir münafık olur
Bu huylardan birisi kendisinde bulunan kimse ise, o huyu terk edene kadar
münafıklıktan bir huy taşımış olur Bu huylar şunlardır:
Konuştuğu zaman yalan söyler Söz verdiği zaman sözünü tutmaz
Kendisine bir şey emanet edilince ona hiyanet eder Birisi ile çekişmeye girince
hak yer, haddini aşar ” (Buharî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizî)
Bu huyları sırasıyla tanıyalım:
Yalan
Bir şeyi olduğunun dışında söylemeye veya göstermeye yalan denir
En büyük yalan ve Rasulü adına söylenen yalandır Bunu daha çok okumuş insanlar yaparlar
u Tealâ’nın haram dediği bir şeyi helâl göstermek, ayet ve hadisleri asıl manasının dışında
yorumlamak ve Efendimiz (A S ) adına hadis uydurmak bu kısma girer
Burada anlatılan yalan, kasıtlı yalandır Bilmeden yanlış söylemek, bir şeyi farklı tahmin etmek,
açıkça gözüken bir kötülüğü önlemek veya iki kişinin arasını bulmak için
yalan söylemek bu kısma girmez
Sözünde durmamak:
Bu, iki şekilde olur
Birincisi karşısındakine bir şeyi yapmaya söz verir, onu kendisine güvendirir
fakat niyeti yapmak değildir
Bunda hem yalan, hem hiyanet vardır ve tam bir münafıklık alâmetidir
İkincisi, elinde olmayan sebeplerle sözünde durmamaktır
Söz verirken yerine getirmek niyeti taşıyan bir kimsenin, unutma, güç yetirememe gibi sebeplerle
sözünü yerine getirememesi münafıklık alameti değil, belki acizliktir
Günümüzde özellikle ticaret erbabının ve idarecilerin bu konuda çok dikkatli olmaları gerekir
İnsanları kendisine güvendiren, fakat sözüne sadık olmayan kimselerin dünya ve ahirette yüzü gülmez
Çünkü onlar, mazlumların ahını almışlardır
Bir mü’min, küçük-büyük, imanlı-imansız kime ne söz vermiş ise onu tutmaya çalışmalıdır
Bir baba veya anne, yapmayacağı bir şeyi yapacağım, almayacağı bir şeyi alacağım diyerek
kendi çocuklarını bile aldatmamalıdır Bu, hem kendini devamlı sözünü çiğnemeye götürür,
hem de çocuğu yalan söylemeye ve sözünde durmamaya alıştırır
Hainlik:
Hadis-i şerifte anlatılan üçüncü huy olan hainlik de, mümine hiç yakışmayan bir sıfattır
Mümin, güvenilir insandır Emanet edilen herşeyi gücü yettiğince korumaya çalışır
Emanetlerin en başında, u Tealâ’nın korunmasını istediği ibadet ve edebler gelir
İman, namaz, adalet, iffet, mertlik en büyük emanetlerdir Bunları koruyamayan insan,
aslında yeterince ‘emin’ değildir
En büyük hainlik, dini kullanarak dünya kazanmaya çalışmaktır Güzel amelleri kötü emellerine alet etmek,
salih insan görüntüsüyle sakat işler çevirmek hainliğin ve münafıklığın ta kendisidir
Bir makam ve yetki sahibinin, yetkisini kendi çıkarları için kullanmasının da
bir çeşit hainlik olduğunu hatırlatalım
Haddi aşmak, hak yemek:
Birisiyle münakaşaya veya çekişmeye giren bir kimse, karşısındakinin hakkını yer ve
o haklıyken haksız göstermeye çalışırsa, bu da bir münafıklık alametidir
Haklıyı haksız duruma düşürmek müslümanın sıfatı değildir
Din adına da dünya adına da yalan söylenmez Haksızlık edilerek hak korunmaz
Hak, lâfla değil, edeble korunur Edeb, hak karşısında boyun eğmektir, haklı olana hakkını vermektir
Edeb, dosta merhamet, düşmana da adalet göstermektir
Edeb, insanın içinin dışından, niyetinin işindan daha güzel olmasıdır
Sonuç olarak, bir mümin Rasulü’nün bildirdiği bu nifak alametlerinden tamamen kurtulmadıkça,
imanın tadını alamaz, ihlâslı kullardan olamaz
Nurullah Toprak
|