Yalnız Mesajı Göster

İslamda Güzel Ve Çirkin Huylar

Eski 07-27-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslamda Güzel Ve Çirkin Huylar



Zikir



Anmak ve hatırlamak manasınadır Yüce Allah`ın kutsal isimlerini anmak vacib olan bir görevdir, en yüksek bir zikirdir




Yüce Allah`ı zikretmek, ya büyüklüğünü düşünmekle olur ki, bundan yüceltme ve tazim meydana gelir Ya da Allah`ın sonsuz kudretini düşünmekle olur Bundan da korku ve hüzün doğar Bir de nimetlerini anmakla olur ki, bundan şükür ve hamd meydana gelir Yahut pek acaib ve üstün olan eserlerini düşünmekle olur Bundan da uyanma ve ibret alma yüz gösterir




Zikrin karşıtı, "Nisyan (unutma)"dır Yüce Allah`ın mübarek isimleri ile kulun gönlünü süslememesidir Bu çok acınacak bir dalgınlık eseridir Bir âyet-i kerimede şöyle buyurulmuştur:


"Allah`ı çok zikrediniz ki, kurtulabilesiniz"




Bir hadis-i şerifde de: "Zikrin en faziletlisi Lâ ilâhe Illallah`dır Duanın da en faziletlisi Elhamdülillah`dır, " buyurulmuştur




Rıza




Hoşnut olmak, uygunluk göstermek herhangi bir hükmü veya işi kalben hoş görüp kabul etmektir Bunun karşıtı kabul etmemek, red etmek, itiraz etmektir




Yüce Allah`ın her hükmüne ve her takdirine razı olmak bir kulluk görevidir Gerçek olan bir şeye razı olmamak bir ahmaklık işareti olduğu gibi, batıl bir şeye razı olmak da bir taşkınlık ve isyan eseridir




Bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur:


"Allah bir kulu severse, yalvarmasını dinlemek için onu bir sıkıntıyla sınar"




Rıfk




Yumuşaklık, yavaşlık, nezaket ve tatlılıkla iş yapmak, sonu güzel olan bir şeye güzelce boyun eğmek anlamındadır Bunun karşıtı "Unf (şiddet), sertlik kabalık"dır ki, katı yürekli olmaktan, sertlik göstermekten, nezakete aykırı davranmaktan ibarettir Insan, yumuşaklık sayesinde en güç neticeleri elde edebilir Düşmanca davranmak yüzünden de, elde edilmesi pek yakın olan şeyleri imkânsız bir hale getirmiş olur




Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:


"Şüphesiz ki, Allah; yumuşak huyludur ve yumuşak huyluluğu sever Ve sertlik üzerine vermediği şeyi yumuşak huyluluk üzerine verir"




Diğer bir hadis-i şerifde de şöyle buyurmuştur:


"Yumuşaklıktan yoksun olan, hayırdan da yoksun bulunur"




Sa`y




Çalışmak, bir maksadın elde edilmesi için gereken gücü harcamaktır Karşıtı "Atalet, bataet, meskenet (gevşeklik, miskinlik, umursamazlık)"dır Bu Islâm ruhuna asla uygun değildir Insan hak olan şeyleri elde etmek için düzenli bir çalışma ve gayret sahibi olmalıdır Bütün ilerlemeler gayret ve çalışmanın neticesidir Kur`an-ı Kerimde buyurulmuştur:


"Insan için çalıştığından başkası yoktur"




Ayıpları Örtmek




Insanların kusurlarını örtmek, görmemezlikten gelmek, başkalarına açıklamamak demektir Karşıtı "Kusurları yayma"dır




Başkalarının kusurlarını arkalarından söylemek gıybettir Öyle ki, bir kimsenin arkasından boyuna, elbisesine, yiyip içmesine, gezip yürümesine varıncaya kadar bir kusurunu dil göz veya el ile işaret ederek göstermek de bir gıybettir Çünkü bunları öğrenince üzüleceğinde şübhe yoktur




Başkalarına, yapmadıkları kusurları yüklemek de iftiradır, buhtandır Bunlar Islâm terbiyesine aykırıdır, kesinlikle haramdır




Bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur:


"Ne mutlu o kimseye ki, kendi kusuru kendisine, başkalarının kusurlarını görmeye zaman bırakmaz"




Onun için insan, kendi kusurunu görüp onu düzeltmeye çalışmalıdır Ancak uygunsuz işleri hiç çekinmeksizin yapıp duran günâhkar kimselerin bu çirkin hallerini arkalarından söylemek gıybet sayılmaz Bu söyleme ile çirkin işler kötülenmiş ve başkaları bundan korunmuş olur Bir Islâm toplumuna karşı, küstahça hareket ederek ahlâka uymayan şeyleri açıkca yapıp duran kimselerin bu rezaletini söylemek, toplumsal anlayışın güzel bir tepkisidir Yeter ki, bu söyleyiş şahsî bir kırgınlık neticesi olmasın




Gıybetin sorumluluğundan kurtulmak için, mümkünse gıybet edilen kimseden helallık dilemeli, özür dilemelidir Bazı alimlere göre, yapılan gıybetten pişman olup istiğfarda bulunmak yeterlidir Çünkü durumu haber verip gıybet edilen kimseden helallik dilemek, bir üzüntüye, bir dargınlığa sebebiyet vermiş olabilir Ancak o kimse bu gıybetten haberdar olmuşsa, o zaman kendisinden özür dileyerek helallık istemek gerekir




Iki dargının özür dilemek için musafaha yapması (görüşüp el sıkışması) helallaşmak sayılır




Şecaât




Yiğitlik, kahramanlık, kalb metinliği, gereğinde tehlikelere atılabilme özelliği demektir Karşıtı "Cebanet (korkaklık)"dır Hak yolunda mukaddesatı korumak için gösterilen yiğitlik (şecaat), çok kıymetli bir huydur




Şefkat




Korku ile karışık merhametten ileri gelen acıyıp esirgeme halidir Başkalarının başına gelen veya gelmesi düşünülen fena bir hal karşısında kendisini gösterir Bunun karşıtı merhamet ve yumuşaklık duygusundan yoksunluktur ki, pek kötü bir huydur




Şefkat, temiz ve saf kalblerin bir özelliğidir Islâmda, "Yüce Allah`ın emirlerine saygı, yaratıklarına şefkat" büyük bir esastır




Şükür




Görülen iyiliğe karşı, söz veya işle memnuniyet göstermek ve yapılan iyiliğin kıymetini bildirmektir Görülen bir iyiliği överek anmak da bir şükürdür Karşıtı "Küfran-ı nimet (nimeti inkâr)"dır




Biz her an binlerce nimetlerine kavuştuğumuz Yüce Allah`a şükretmeğe borçlu bulunduğumuz gibi, iyiliğini gördüğümüz kimselere karşı da teşekkür etmeğe borçluyuz Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:


"Insanlara şükretmeyen, Allah`a da şükretmez"



Sabır




Acıya katlanmak, bedene uygun düşmeyen hallere telâş göstermeksizin karşı koymaktır Bunun karşıtı sabırsızlık (ceze`) dir Insan yaşadıkça birtakım acı olaylar karşısında kalır Işte bunlara karşı sabretmek gerekir Bir âyet-i kerimede de:


"Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir," buyurulmuştur




Sabrın sonu selâmettir, başarıdır Sabır acıdır; fakat sonucu tatlıdır




Sabırsızlık ruhun gevşekliğinden ileri gelir Ancak, dine uymayan şeyler hakkında sabır caiz değildir Bunlara karşı kalben bir acı duyulması ve mümkün ise mücadele yapılması gerekir Savulması mümkün olan kötülüklere veya ihtiyaçlara katlanmak sabır değil, bir acziyet ve miskinliktir Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurmuşlardır:


"Allah`ım! Ben acziyetten ve tenbellikten sana sığınırım"




Sadakat




Doğruluk, gerçeğe uygun olan doğru sözdür Garaz lekesinden temizlenmiş ve her yönden halis olan bir dostluk da sadakatdır Herhangi bir doğruluğa da sadakat denir Doğruluğun karşıtı yalandır Sadakatın karşılığı hiyanettir, doğruluktan yoksun olmaktır Insanlara sıdk ve sadakat yakışır Yalancı bir kimseyi ne Allah sever, ne de kulları




Yalan haramdır Yalancı bir kimsenin insanlık bakımından hiç bir kıymeti olamaz Söylediği yalan sözleri ile insanları aldatan, yaptığı hile ve uydurmalarla ötekini berikini saptırmaya çalışan kimseler çok büyük günahkârdır Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:


"Bize hiyanet eden bizden değildir Hile ve aldatmayı yapanlar cehennemdedirler"




Sonuç olarak, insanın sözü de, özü de doğru olmalıdır Doğru olmayanlar için mutluluk kapıları kapalıdır Islâmiyet gibi, hikmet ve gerçek esasları üzerinde kurulmuş bir dinde doğruluğa aykırı bir şey asla yer bulamaz




Salah




Iyi hal, her hayrı kendinde toplayan faziletlerden ibaret yüksek bir vasıftır Karşıtı "Fesad ve Fücur"dur Bir millet, kendi ferdlerinin iyiliğine çalışmalıdır Çalışmazsa, fesadçıların eline esir düşer Bir müslüman din ve dünya görevlerini öğrenip güzelce uygulamadıkça iyi hal sahibi olamaz




Sılâ-i Rahim




Akrabayı arayıp sormak, akrabanın kusurlarını bağışlamak muhtaçlarına yardım etmektir Akraba ile görüşmek, sohbette bulunmak, kendilerine selâm ve hediye göndermek sılâ-i rahim sayılır Yakın bulunan akrabayı, mümkün ise, bulundukları yerlere gidip ziyaret etmek, uzak akraba ile de mektuplaşmak gerekir Karşıtı "Kat-ı Rahîm (akrabayı unutup onlarla ilgiyi kesmek)"dir Böyle bir tutum, Islâm`ın öğütlediği ailevî ve içtimaî görevlere aykırıdır Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:


"Sılâ-i rahim, ömrü uzatır"




Salabet




Metin olmak, kutsal varlıkları korumak için insanın sahib olduğu kalb kuvveti demektir Karşıtı, gevşeklik ve inanç bozukluğudur Salâbet çok kıymetli bir huydur Bazan salâbet yerine taassub da kullanılır Taassub, aslında âdet ve geleneklerde veya maddî ve manevî şeylerde fazla direnip taraftarlık yapmaktır Bu yönden iki türlüdür: Biri dine uygun olan taassubdur Inançlara ve din gerçeklerine gösterilen sebattır Bu çok iyidir Diğeri ise, batıl ve faydasız âdetler, modalar, fikirler, yapılıp yapılmamasında dinî bir sakınca bulunamayan işler üzerinde gösterilen taassubdur ki, bu pek kötüdür Ne yazıktır ki, bazı kimseler, bu ikinci kısımdan olan asılsız şeylere dört elle sarıldıkları halde, mukaddesata ve din esaslarına bağlı kalan kimselere bir kusur olmak üzere taassub isnad etmekten kendilerini alamazlar Bu, cahilce bir görüşün sonucudur, bundan kaçınılmalıdır Gerçeği gerçek, batılıda batıl görmeye çalışmalıdır




Zarafet




Incelik, kibarlık, ince zekâ eseri hoş söz ve işler ile vasıflanma huyudur Karşıtı, kabalık denilen bir haldır Bu, ruhlar üzerine fena tesir yaptığından kötüdür Yaratılışta olan zarafetler, ölçüyü taşırmamak şartıyla iyidir Fakat her işte ve her sözde zarafet göstermeye çalışmak, vakar ve ciddiyete aykırıdır, hafiflikten ibarettir Onun için bu hususta aşırı davranmamalıdır




Adl, Adalet




Hakka yönelmek, haksızlıktan kaçınmak, her hakkı sahibine vermeye çalışmaktır Karşıtı "Zulüm, gadr"dır, insafsızlıktır Dünyanın bütün düzeni ve düzgünlüğü adaletle kazanılır Yüce Allah bize adaleti emrediyor Onun için insan, her davranışını bir ölçü ve adalet içerisinde yapmaya çalışmalıdır Görevinde adaleti gözetmeyen bir insan, kendisine de, vatanına da, bütün insanlığa da fenalık etmiş olur Herhangi bir hakkın kaybolmasına veya geciktirilmesine sebeb olmak bir zulümdür Her hangi kimseden haksız yere bir şey almak zulümdür Herhangi bir insana veya hayvana haksız yere eziyet vermek de bir zulümdür Zulmün sonucu ise, azabdır, felâkettir Bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur:


"Zulme uğramışın duasından kork; çünkü onunla Allah arasında perde yoktur"




Azim




Bir işe kesinlikle niyet etmek, bir işi yapmaya kalbi bağlayarak yönelmektir Karşıtı, "Tereddüt ve Terahi (geciktirme)"dir Haklı gayeler uğrunda azimli olmak bir özelliktir Bir âyet-i kerime şu anlamdadır:


"Azmedince de Allah`a tevekkül et, artık tereddüt etme, şübhe yok ki Allah Tealâ tevekkül edenleri sever"




Aşk




Fazla sevgi ve ilgiden bir şey hakkında kalbin pek ziyade ilgi ve çekicilik kazanmasıdır Insanlar, maddeten veya manen güzel ve lezzetli buldukları şeylere karşı kalblerinde bir meyil duyarlar Bu meyil ılımlı olursa "muhabbet", pek kuvvetli olursa "aşk" adını alır Insanlar hoşlarına gitmeyen şeylere karşı da bir "nefret" duyarlar Bu nefret ılımlı olunca "buğz", pek kuvvetli olunca da "Makt (kin)" adı ile anılır




Mukaddesata karşı olan meylin bir aşk derecesinde bulunması pek sevimlidir Fakat ölümlü varlıklara, geçici güzelliklere karşı aşk derecesinde olan meyil, kalbin gevşekliğinden, düşüncenin noksanlığından ileri geldiği için kötüdür




Mukaddesat hakkındaki aşka: "Gerçek aşk, Rahmanî aşk" denir Geçici ve nefsanî şeyler hakkındaki aşk da "mecazî aşk, himarî aşk" adını alır Onun için bu ikinci kısımdan kaçınmak, her faziletli insan için bir görevdir

Alıntı Yaparak Cevapla