Yalnız Mesajı Göster

Dili Korumak (G Ü Z E L S Ö Z)

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dili Korumak (G Ü Z E L S Ö Z)






Dili korumak (G Ü Z E L S Ö Z)
Dili korumak (G Ü Z E L S Ö Z)




G Ü Z E L S Ö Z


أَخَذْنَا مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ لاَ تَعْبُدُونَ إِلاَّ اللّهَ وَبِالْوَالِدَيْنِإِحْسَاناً وَذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَقُولُواْلِلنَّاسِ حُسْناً وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ ثُمَّتَوَلَّيْتُمْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنكُمْ وَأَنتُم مِّعْرِضُونَ(2/Bakara, 83)


“Vaktiyle Biz, İsrâil oğullarından; ‘yalnızca Allah’a kulluk/ibâdet edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara ihsân/iyilik edeceksiniz’ diye mîsak/söz almış ve ‘insanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin’ diye de emretmiştik Sonunda azınız müstesnâ, yüz çevirerek dönüp gittiniz” (2/Bakara, 83)


Güzel Söz; Anlam ve Mâhiyeti

Kur’an’da güzel söz konusunda; “Kuulû li’n-nâsi husnâ: İnsanlara güzel söz söyleyin” (2/Bakara, 83) ve “Ve kul li ıbâdî yekuulu’l-letî hiye ahsen: Kullarıma söyle: ‘Sözün en güzelini konuşsunlar” (17/İsrâ, 53) ifadeleri geçerÂyetlerde geçen “güzel söz” terkibi, “kavl” ve “husn” kelimeleriyle belirtilir Kavl: Söz anl----- gelir Ağızdan çıkan anlamlı seslere ve konuşmaya denir Husn: Güzellik, hoşluk, iyilik ve mükemmellik anlamlarına gelir Râgıb-ı İsfahanî’nin belirttiği gibi; değerli, seçkin ve rağbet gören şeylere “husn” denir


Güzel söz; gönül alan, onur kırmayan, hak ve doğruyu gösteren sözlerdir Fertler arasında sevginin, hak ve doğrunun üstün tutulması; nefret ve düşmanlığın giderilmesi, hakka uygun sözlerle mümkün olmaktadır Allah, bir toplumun, diğerini ayıplamamasını, kusurlarını araştırmamasını, aleyhinde iftira ve gıybette bulunmamasını emretmektedir (49/Hucurât, 11-12) Konuşma kabiliyeti, Allah tarafından insanlar için verilmiş değerlerin en önemlilerinden biridir Bu yetenek ile insan, hemcinsleriyle anlaşma imkânına sahip olur Toplum halinde yaşamak mecburiyetinde olan insan, her gün defalarca bu yeteneğini kullanarak etrafında dost veya düşman halkaları meydana getirir


Güzel söz söylemek denilince, insanların çoğu bunu iltifat etmek, sevgisini dile getirmek ya da umut veren konuşmalar yapmak olarak algılar Oysa, Kur’an’ın bize öğrettiği güzel söz, her ne kadar bu sayılanları içine alsa da, çok daha farklı ve geniş bir anlam içerir Allah, güzel sözü bize şöyle tarif eder: “(İnsanları) Allah'a dâvet eden, sâlih amel/iyi iş yapan ve ‘ben müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kim vardır?” (41/Fussılet, 33) Asıl güzel söz, insanları Allah'a çağıran, Kur’an’a uymaya dâvet eden sözdür Güzel sözü söyleyen, yani Allah'a çağıranlar ise yalnızca iman edenlerdir


Allah’ın dinini anlatmak, Kur’an ile öğüt vermek, iyiliği emredip kötülükten men etmek, Allah’ın âyetlerini hatırlatmak; bunların hepsi birer çağrıdır ve bir insana söylenebilecek en hayırlı, en güzel sözlerdir Mü’minlerin insanları Kur’an ahlâkına yönelten bu sözleri, doğrudan karşılarındaki kişiyi hoşnut etmeye yönelik olmadığı gibi, herhangi bir menfaate yönelik de değildir Tüm bu sözlerin tek bir hedefi vardır; Allah’ı râzı etmek ve muhatabın da Allah’ın râzı olacağı ahlâkta bir insan olmasına vesile olmak Hedef bu olunca Allah’ı zikretmek, tevhidi, ibâdeti, güzel ahlâkı anlatmak ve âhireti kazanmaya çağırmak gibi, kimi zaman kişiye eksik olduğu yönlerde öğüt vermek, Kur’an âyetleri doğrultusunda hatalarını eleştirmek, korkup sakınmasını hatırlatmak da aynı şekilde güzel sözdür (1)


Dünyada yaşamakta olan milyarlarca insan için cehenneme gitme ve sonsuza kadar azaptan azaba sürüklenme tehlikesi vardır Kişinin kendisini Allah'a çağıran en güzel söze uyması, azaptan kurtuluşu için hayatî bir önem taşımaktadır İnsan, ancak güzel söze uyduğu takdirde dünyada ve âhirette güzel bir hayatla yaşayabilir “ Dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarımı müjdele” (39/Zümer, 17-18)


Sözlerin En Güzeli Olan Kur’ân-ı Kerim’de Güzel Sözün Önemi

Kur’ân-ı Kerim, söze çok önem verir Bu ehemmiyeti, söz ve konuşma anl----- gelen “kavl” kelimesinin her dört âyette bir kullanılmasından da anlayabiliriz “Kavl” ve türevleri, Kur’an’da tam 1721 yerde geçer Güzellik de Kur’an’ın üzerinde ısrarla durduğu, hemen her konuda yapılanların güzel olmasını istediği özelliklerdendir Güzellik anl----- gelen “husn” kelimesi ve türevleri Kur’an’da 194 yerde kullanılır Çok sayıda âyet; “Kul: De ki, onlara şöyle söyle” şeklinde başlar Sözlerin en güzeli, insanları hakka, doğruya, olgunluğa, insanca yaşamaya sevkeden Allah’ın kelâmıdır: “Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer, ikişerli âhenkli bir kitap halinde indirdi” (39/Zümer, 23) Dolayısıyla insan, güzel sözlü olmak istiyorsa, hem muhtevâ hem de usûl ve üslûp olarak referansını Kur’an’dan almalıdır


Güzel sözün O’nun katına çıktığı; güzel sözü Allah’a çıkaranın da sâlih amel olduğu Kur’an’da belirtilirken (35/Fâtır, 10), eylemle desteklenmeyen sözün güzel olmayacağı vurgulanmış olmaktadır Sözün Allah indinde makbul olması için söze uygun eylem yapılması gerekir Kur’an, ister mü’min olsun ister kâfir, insanlarla konuşurken güzel konuşmayı emreder (2/Bakara, 83; 17/İsrâ, 53; 20/Tâhâ, 44) Sözlerin en güzeliyle konuşmayı emreden Kur’an, insanın açık düşmanı olan şeytanın insanların arasını bozmak için kötü ve çirkin sözlerden yararlandığını belirtir ve güzel olmayan sözleri yasaklar (17/İsrâ, 53) Çirkin ve kötü söz; şirk ve küfür lâfızları başta olmak üzere, arkadan çekiştirme (gıybet), söz taşıma, jurnal etme, yalan, iftira vb sözlerdir Bunlar, insanın içinden geçebilirse de başkasına açıklamak ve söylemek câiz değildir Bir kimse başkasına bir kötülük, bir haksızlık yaptığında, bunu başkasına söylemek de kötü söze girer; ancak, kötülük ve haksızlık gören kimse, ya ıslah etmek yahut da suçlunun ceza görmesini sağlamak maksadıyla bunu açıklamak mecburiyetindedir; buna izin verilmiştir (4/Nisâ, 148)


Kur’an’da Allah, güzel sözü, güzel ağaca benzetmiştir 14/İbrâhim, 24) Çünkü güzel sözün meyvesi güzel amel; güzel ağacın ürünü de faydalı meyvedir Bu âyetteki güzel sözden maksadın “lâ ilâhe illâllah”, güzel ağacın da “mü’min” olduğuna dair İbn Abbas’a dayanan bir tefsir rivâyet edilir Bu tevhid kelimesi, dışta ve içte daima güzel amellerin meydana gelmesine sebep olur Allah’ın râzı olacağı her güzel iş, bu kelimenin meyvesidir Kötü söz, pis bir ağaca benzetilir (14/İbrâhim, 26) Çirkin söz, rüzgârın şuraya buraya savurduğu köksüz, hafif, yararsız, hatta zararlı ota benzer Kötü kelime, İbn Abbas ve müfessirlerin çoğuna göre, başta Allah’ı inkâr olmak üzere dinin kötü ve haram saydığı sözlerdir Çirkin söz, ruha zararlı olan köksüz, dikenli ağaç/bitkidir Çünkü hem söyleyenin kendisine zarar verir, hem de başkalarını incitir, yaralar Kötü kelime, her türlü fitnenin, fesadın, felâket ve musibetin kaynağıdır Kötü söz, hem dünyada hem de âhirette insanın felâketlere sürüklenmesine sebep olur


Güzel Söz, Allah'a Çağırmaktır

İnsanları Allah'a dâvet, işin şuurunda olan mü’minlere yüklenen önemli bir sorumluluktur “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun İşte onlar kurtuluşa erenlerdir” (3/Âli İmrân, 104) İnsanların büyük bir bölümü, diğer insanları Allah'a gereği gibi iman edip sadece O’na ibâdet/kulluk etmeye dâvet etmenin kendilerine verilmiş bir mes’ûliyet olduğunu, çevrelerindeki kişileri güzel söze dâvet etmenin bir ibâdet olduğunu düşünmezler Yani bu sorumluluğun bilincinde değildirler


“Mü’min erkeklerle mü’min hanımlar birbirlerinin velîleridir (dostları ve yardımcılarıdır) İyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekât verirler, Allah ve Rasûlüne itaat ederler İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği kimseler bunlardır Şüphesiz Allah azizdir, üstün ve güçlüdür, hakîmdir, hüküm ve hikmet sahibidir” (9/Tevbe, 71) Bu âyetten de anlaşıldığı gibi iman eden her insan, dünya hayatı boyunca sürekli güzellikleri, yani tevhid ve Allah'a itaatı, güzel ahlâkı anlatmakla, bizzat kendisi yaşamakla ve insanlara da güzellikleri tavsiye edip onları kötülüklerden sakındırmakla yükümlüdür Güzel bir hayat isteyen insanın güzellikleri teşvik etmesi, iyilik isteyenin iyiliği yaymak için çaba harcaması, zulme râzı olmayanın zâlimleri uyarması ve onlara tepki göstermesi, kısacası doğruluk isteyen insanın diğer insanları da doğruya dâvet etmesi şarttır Bu dâveti yaparken aklından çıkarmaması gereken en önemli noktalardan biri, bu çağrıyı güzel bir üslûp ve metotla yapmasının gerektiği, diğeri ise, hidâyeti verecek ve güzel sözü karşı tarafta etkili kılacak olanın ancak Allah olduğudur


Mü’minlerin birbirlerine ve farklı inanç ve yaşayıştaki insanlara faydalı olmaları sağlayan en büyük etkenlerden birisi, birbirlerinin hevâlarını ve hoşnutluklarını değil; öncelikle Allah’ın rızâsını gözetmeleri ve hakkı açıkça söylemekten çekinmemeleridir Bu, karşılarındaki kişinin nefsine ters düşecek bir konu da olsa, böyledir Önemli olan, söyleyeceği şeyin o kişiye fayda vermesi, hatasını düzeltmesine, Allah'a yakınlaşmasına vesile olmasıdır Bir mü’min, muhâtabına âhireti açısından ne hayırlı ise onu çekinmeden açık sözlülükle dile getirmelidir Fakat bununla birlikte bu açık sözlülüğün ardında son derece ince düşünceli, karşısındakine saygılı, sevgi ve şefkat dolu bir anlayış da olmalıdır Örneğin bir kişinin Kur’an’a göre eksik ya da hatalı bir yönünü uyarmadan önce, nasıl söylerse daha etkili ve yapıcı olabileceğini, yani konuşmanın usûl ve üslûp yönüyle de güzel olmasını düşünmelidir Kişinin şevkini arttırıcı bir konuşma yapmayı, ama bunun yanında konunun önemini de vurgulamayı unutmaz Kısaca, karşısındaki kişiyi hem içerik hem de şekil yönünden “sözün en güzeli” ile uyarabilmek için, önceden düşünüp tasarlar ve ona faydalı olmaya çok büyük bir titizlik gösterir


Kuşkusuz böyle bir hassâsiyeti ve içten çabayı Allah’ın rızâsını arayan mü’minlerden başka hiç kimse gösteremez Örneğin câhiliye insanları, şahsî çıkarları söz konusu olmadığı sürece karşılarındaki kişinin bir kusurunu, eksiğini düzeltmeye çalışmazlar Diğer insanların eksikleri, kusurları, âhirette bunlardan dolayı duyacakları utanç ve pişmanlık onları hiç ilgilendirmez Çünkü onlar, yalnızca kendi dünyevî çıkarlarının peşindedirler Eğer herhangi bir sebeple birine öğüt vermeleri gerekirse, genellikle yapıcı olma, güzel söz söyleme konusunda, ağzından çıkan her kelimenin hesabının sorulacağını düşünen mü’min kadar bir çaba sarf etmez; ağızlarına geldiği gibi konuşarak karşı tarafa sıkıntı verirler Çoğunlukla da kimseye karışmamayı tercih ederler Çünkü, özgürlük anlayışını hevâları istikametinde yorumlayıp herkesin yaptığının kendine göre doğru olduğunu düşünür veya her koyunun kendi bacağından asılacağına, başkasının yaptığından diğer insanların sorumlu olmadığına inanırlar Onlar bilirler ki, bir insana eleştiri yapmak, ona öğüt vermek, yaptığı yanlışı bırakıp en doğru ve en güzel olana uymasını söylemek, aslında çok zor bir iştir ve bedel istemektedir Karşıdaki kişinin gösterebileceği muhtemel olumsuz tepkileri göze almak için kişinin, Allah rızâsı gibi bir beklentisi olmalıdır (2)


Dünya ve Âhiret Kapılarını Açan Anahtar; Güzel Söz

Allah, Kur’an’da insanların birbirlerine güzel sözler söylemelerini, güzel bir şekilde hitap etmelerini emretmiş, kötü lakap takmayı, alay etmeyi, gıybeti, iftirayı, yalanı yasaklamıştır Mü’minlerin birbirlerini onore edici, ıslah özelliği belirgin, içerik yönüyle olduğu kadar üslûp yönüyle de güzel şekilde konuşmalarını emretmiştir Hayatımızı ilâhî ölçülere göre sürdürmemizi emreden Yüce Allah, çevremizde dost kazanmamızın sırrını açıklarken şöyle buyurur: “Allah'a dâvet eden, sâlih amel/iyi iş yapan ve ‘ben müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kim olabilir? İyilikle kötülük bir olmaz (Sen kötülüğü) en güzel şeyle sav; o zaman (bakarsın ki) seninle arasında düşmanlık olan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir” 41/Fussılet 33-34)

İnsanlara karşı iyi muâmele ve güzel söz söyleme, İslâm’ın prensiplerindendir Firavun’u hak dine dâvet için giden Hz Mûsâ ve Hz Hârun’a Allah; “Ona yumuşak konuşun” (20/Tâhâ, 44) emrini vererek, İslâm’a karşı (henüz) savaşçı konumunda olmayan kâfirlere bile tebliğin yumuşak ve güzel söz ile yapılmasını istemiştir


Mü’minlerin, İslâm’a karşı savaşçı durumda olmayan tüm insanlara karşı güzel sözlerle konuşması gerektiğine bir örnek de, Müslümanların anne babalarına karşı kullanacakları üslûbu öğreten âyetlerde görebiliriz “Rabbin sadece kendisine ibâdet/kulluk etmenizi, ana babanıza da ihsân etmenizi/iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine ‘of!’ bile deme; onları azarlama İkisine de güzel söz söyle” (17/İsrâ, 23) Yine, müşrik bir babaya karşı nasıl hitab edileceğini Hz İbrâhim’in putperest babasına karşı, çok saygılı şekilde ve sık sık ‘babacığım’ diye hitap eden konuşma ve tebliğ örneğinde görebiliriz (Bkz 19/Meryem, 41-48)

İnsanların çoğunu güzel söz söylemekten ve güzel söze icâbet etmekten alıkoyan şeytandır Kur’an, bize şeytanın insanları güzel söz söylemekten uzaklaştırmaya çalışacağını; çirkin ve kötü sözlerle aralarına düşmanlık sokmak isteyeceğini haber verir: “Kullarıma söyle: Sözün en güzelini konuşsunlar Sonra şeytan aralarını bozar Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır” (17/İsrâ, 53) Nefsine uyup da şeytanın adımlarını takip edenler için dünyevî zevkler, her türlü güzel gayelerin üstündedir Meselâ vicdanları onlara hata yapan birine karşı affedici olmayı, kötü söz söyleyene karşı güzel sözle mukabele etmeyi bildirse bile, onlar nefislerine uyup affetmemeyi veya kötü söze daha kötüsüyle karşılık vermeyi tercih ederler Fikirlerin değil nefislerin konuştuğu, kibir ve hakaret dolu sözler, alaycı ve itici ifadeler, bir üstünlük gibi görülebilmektedir İşte bu gibi insanlar, bencillikleri, kendi akıllarını beğenmeleri, büyüklenmeleri ve şeytanın fısıltılarına kulak vermeleri nedeniyle vicdanlarının sesini dinlemez, kendilerine hatırlatılan güzel söze uymazlar “Vicdanları da bunların doğruluğuna tam bir kanaat getirdiği halde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onları bile bile inkâr ettiler Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!” (27/Neml, 14)


Bazen dâvetçiler tarafından bile daha çok da münakaşa ortamında, güzel olmayan söz ve tavırlar, muhatabın da kışkırtmasıyla ortaya dökülebilmektedir Bu gibi kaba söz ve davranışlar, muhâtaplarımızın bizden uzaklaşmasına, yakınımızdakilerin de etrafımızdan dağılmasına sebep olacaktır: “Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın Şayet kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi Şu halde onları affet; bağışlanmaları için duâ et” (3/Âl-i İmrân, 159)

İnsan, yaratılışı gereği güzellikten, sevgi ve saygıdan, güzel hitaplardan zevk alır Bozulmamış fıtrata zor gelen, insanın kendi hevâsının, kötü arzularının izinden gitmesi, güzel yolu bırakıp kötü davranmasıdır Çünkü, bunlar vicdanı rahatsız eder, huzursuzluk ve stres kaynağı olur Güzel sözler, karşıdaki insan için olduğu kadar, konuşan insan için de huzur ve mutluluk vesilesidir; her ibadette olduğu gibi, esas karşılığı âhirette alınacak olması yanında dünyada da avansın, peşin ödüllerin alındığı hayırlardır Sözün en güzeline uyanlara müjdeler vardır (39/Zümer, 17-18) Sadece âhirette değil, dünyada da huzur içinde, izzetli ve onurlu bir şekilde, güzel bir hayat yaşayacaklardır: “Erkek veya kadın, kim mü’min olarak sâlih amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayatla yaşatırız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeliyle veririz” (16/Nahl, 97)


Eski şeriatlarda “söz orucu” şeklinde bir ibâdet vardı Bu, Muhammed (sas) ümmetinde denge üzere konuşmak şartıyla kaldırıldı Yani, bizim şeriatımızda susarak oruç olmamakla birlikte, konuşmada şer’î ölçülere riâyet etmek kaydıyla dengeli olmak, az ve öz konuşmak, yani sözü güzelleştirmek, ısrarla tavsiye edilmiştir Zira konuşulan her sözün hesabı verilecektir Çok konuşmak, konuşma israfı ve söz kirliliğidir Gıybet, iftira, hakaret, yalan vb şöyle dursun, boş konuşmak, yerli yersiz laf ebeliği, karşımızdakinin kulaklarını rahatsız etmek demektir ki o da, kul hakkıyla ilgili veballerin kapısını aralamaktır

Müslüman’ın, her türlü kötü söz ve hareketlerden kaçınması gerektiği gibi, o, dilini Allah’ı zikir ile ve insanları Allah'a dâvetle meşgul etmelidir Güzel sözlerle insanları Hakka çağıran ve kötülüklerden alıkoymaya gayret edeni öven Yüce Allah, “İçinizden hayra dâvet eden, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun; işte onlar, kurtuluşa erenlerdir” (3/Âl-i İmrân, 104) buyurmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla