Yalnız Mesajı Göster

Dili Korumak (G Ü Z E L S Ö Z)

Eski 07-27-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dili Korumak (G Ü Z E L S Ö Z)



Sözlerin En Güzeli Olan Kitap’ta “En Güzel Söz” Diye Tanımlanan “Dâvet”in Usûlü: Kur’an’ın üslûbu, bir dâvetçi/tebliğci, yani gönül fâtihi için bulunmaz bir hazinedir Kur’anî dâvet üslûbundan çıkaracağımız bir çok ilke vardır Biz burada bunlardan sadece birkaçına işaret etmekle yetineceğiz:


a- Kur’anî dâvet üslûbunda muhatabın dikkatini dağıtacak yersiz ayrıntılara girilmez Söylenmek istenilen hakikat, doğrudan ve mümkün olan en az kelimeyle (îcaz) muhataba aktarılır


b- Kur’an, muhatabının dikkatini dağıtmamak için genellikle somut isimler, tarihler ve mekânlar üzerinde durmaz Kur’an’da müşahhas/somut olarak indiği dönemin mü’minlerinden yalnızca Hz Zeyd bin Sâbit’in adı, kâfirlerden ise yalnızca Peygamber’in amcası Ebû Leheb’in adı geçer Bunun dışında Kur’an, hep isme değil; eyleme vurgu yapar Hatta tarihî kıssalarda kullanılan “nemrut”, “firavun” gibi isimler dahi özel isim değil; “sultan, kral, başkan, han, hakan” gibi cins isimlerdir Çünkü isimler ayırır, ihtilâfı çoğaltır ve dikkatleri dağıtır Tarihsel mekânlar, insanlar ve zamanları öne çıkarmak dikkatleri dağıtırdı ki, çağlarüstü bir mesaj olan Kur’an buna meydan vermemiştir


Ender durumlar dışında Kur’an rakam da vermez Örneğin cehennem kapıcılarının sayısı konusunda “üzerinde on dokuz vardır” (74/Müddessir, 30) âyetiyle rakam verir ve ardından şöyle ilginç bir uyarıda bulunur: “Biz onların sayısını bir fitne kıldık” (74/Müddessir, 31) Bu fitnenin nasıl bir sınav olduğunu da 19’culuk akımıyla hepimiz bir kez daha öğrenmiş oluruz


c- Kur’an nefy ve isbat yöntemini çok kullanır Nefy kötüyü, bâtılı ve yalanı boşa çıkarma; isbat ise iyiyi, hakkı ve doğruyu onun yerine getirme işlemidir Bunun en güzel örneği kelime-i tevhiddir Kur’an’da “lâ ilâhe illâ hû” formunda geçer (2/Bakara, 163, 255; 3/Âl-i İmran, 2, 618; 4/Nisâ, 87) “Lâ ilâhe:Hiçbir ilâh yoktur”nefydir ve enkazı temizler; “illâllah: Yalnızca Allah vardır” isbattır ve yanlışın enkazının yerine doğruyu bina eder Bu Kur’anî üslûp, bir fikri muhataba aktarmanın en güzel ve en tutarlı yöntemidir Önce yanlışın yanlışlığını tespit edip onu gasbettiği doğrunun makamından indirmek; sonra da oraya zaten oranın hakiki sahibi olan doğruyu çıkarmak


d- Kur’an bir hakikati muhatabına aktarırken onu üç zamana birden götürür: Hal, mâzi ve istikbal Medenî hal ya da beşerî münasebetle ilgili bir âyetin birden bire halden istikbale geçip âhireti hatırlatması Kur’an’da çok sık rastlanılan bir özelliktir Bu şekilde insan, duygu ve düşünce dünyasında üç zamanı birden yaşar; zihni, düşüncenin ufuklarına kanat çırpar; yüreği, fırıl fırıl dönen bir radar gibi hal, mâzi ve istikbal arasında döner durur Bu üslûp insanı ışık hızının dahi topuğuna ulaşamadığı bir hızla zaman-mekân yolculuğuna çıkarır Ve hatta öyle bir an gelir ki artık ne zaman kalır ne mekân İşte bu ruh hali Kur’an’ın insanda uyandırmaya çalıştığı ruh halinin en yüce basamağıdır O hal, O’nu kendine şah damarından daha yakın hissetme halidir; o hal, evrensel insan olma halidir; o hal, aynı anda hem hal hem bitimsiz bir mâzi ve hem de ebedî bir istikbal olma halidir


e- Kur’an, şiire ve şaire meydan okuyan bir metin olarak tüm söz sanatlarını en usta bir biçimde kullanır O bir şiir değildir, bu kesin; o şiirin çok fevkinde bir şeydir Onda her türlü mecaz, teşbih, istiâreye rastlamak mümkündür Onda mecaz olmadığını iddia etmek onu yüceltmez Belki tersine bilmeden ona karşı yapılmış bir haksızlık demeye gelir Onda mecaz, teşbih ve istiâre gibi söz sanatlarının olması onun muhkemliğine bir zaaf getirmez ve kimse tarafından da böyle yorumlanamaz O söz sanatlarını mesajın gerçekliğini zayıflatmak amacıyla değil; mesajı aracı kıldığı dilin tüm imkânlarını kullanarak muhatabına daha kolay ulaştırmak amacıyla istihdam eder


Rasûlullah ve Güzel Söz:

Ahlâkı Kur’an olan Hz Peygamber dâvette de ideal üslûbun örneğiydi O, söyleyeceğini deve çobanından devlet başkanına, dâvete muhatap olan her insanın anlayabileceği bir dille ve sadelikte söylerdi “Onlar ki sözün tümünü dinlerler, en güzeline uyarlar” (39/Zümer, 18) âyeti onda ahlâk halini almıştı Sözü olan herkesi dinlediği için müşrikler ona “kulak” lakabını takmışlardı (9/Tevbe, 61)


Bir insanın konuşma hakkından söz edebilmesi için dinleme sorumluluğunu yerine getirmesi şarttır Bu ahlâkî sorumluluk günümüz insanının en büyük eksikliğidir Yapılan bir bilimsel araştırmada karşılıklı konuşan insanların birbirlerinin söylediklerinin % 65’ini dinlemediği ortaya çıkmıştır Dinlemesini bilmeyenin dinlenmek istemeye hakkı yoktur Peygamber’in ahlâkı bunun en ideal örneğidir


Hz Peygamber’in dâvet üslûbu, ilkelerden tâviz vermeyen fakat olguları da gören bir üslûptur Rasûlullah, etrafındaki insanları terbiye ederken oldukça sevecen ve şefkatli davranır, onların hatalarını kendilerini kırmadan düzeltirdi (7)


Rasulullahın güzel sözlerine örnekler:

“İyiliği emir ve kötülüğü yasaklamaktan ve Allah’ı zikirden başka insanoğlunun her sözü aleyhinedir” (İbn Mâce, Fiten 12)

“Allah’ın zikri dışında kelâmı çok yapmayın (çok konuşmayın) Zira Allah’ın zikri dışında çok söz, kalbe kasvet (katılık) verir Şunu bilin ki, insanların Allah’a en uzak olanı kalbi katı olanlardır” (Tirmizî, Zühd 62; Kütüb-i Sitte Terc 16/394)

“Kim Allah'a ve âhiret gününe iman ediyorsa, ya hayır (iyi, güzel, hak, doğru, meşrû söz) söylesin veya konuşmasın, sussun!” (Buhârî, Tecrid-i Sarih Terc 12/131, hadis no: 1981; et-Tâc, 5/183; Riyâzu’sSâlihîn, II/120)

“Her ma’rûf/iyilik, güzel söz bir sadakadır” (Müslim, Zekât 16, Ebû Dâvud, Zekât 60; Buhâri, Edebu’l Müfred, I/245)

“Yarım hurma ile (onu sadaka vererek) olsa dahi ateşten korunmaya çalışın Bunu da bulamazsanız tatlı sözlerle Güzel söz sadakadır” (Riyâzu’s-Sâlihîn, II/109)

“Acı da olsa doğruyu söyle Yalandan da sakının Çünkü yalan imana aykırıdır” (Keşfu’l Hafâ, hadis no: 1890, 865)

“Mü’min dil uzatıcı değildir, lânet okuyucu değildir, kötü iş yapan değildir, kötü, kaba ve çirkin söz söyleyen değildir” (Tirmizî, Birr 48, hadis no: 1978)

“Ümmetimin kötüleri, gevezelerdir, enine boyuna sözü uzatanlardır, sözlerinde büyüklük taslayanlardır Ümmetimin hayırlıları da ahlâk bakımından en güzel olanlardır” (Tirmizî, Birr, hadis no: 2019)

“Kim bana iki bacağı arasındaki tenâsül uzvunu (haramdan koruyacağına), iki çenesi arasındaki dilini de (yasaklanmış çirkinliklerden koruyup güzelliklerle süsleyeceğine) garanti verirse, ben de ona cenneti garanti ederim” (et-Tâc, 5/183)

Alıntı Yaparak Cevapla