07-27-2012
|
#2
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Saygı Ve Hürmet Âdâbı
Burada, muhtemelen bu iki kişi aynı tarafta olmaları sebebiyle Efendimiz kendisine en yakın olana misvağı uzatmış, ancak Cebrâil tarafından uyarılarak, misvağı yaşça büyük olana vermesi istenmiştir
Olayın rüyada cereyân etmesi ise hiçbir şeyi değiştirmez Çünkü peygamberlerin rüyaları sahihtir
Sehl bin Ebî Hasme -radıyallâhu anh- anlatıyor; “Abdullah bin Sehl ve Muhayyısa bin Mes'ûd, barış günlerinde Hayber'e gitmişlerdi
İşlerini görmek için birbirlerinden ayrıldılar Muhayyısa, buluşma yerine geldiğinde arkadaşını bulamadı Onu aradı ve bir çukurda kanlar içinde ölü olarak buldu
Çevredeki insanların yardımı ile çıkardı ve defnetti Sonra Medine'ye döndü
Abdullah'ın kardeşi Abdurrahman bin Sehl durumu öğrenince, yanına Mes'ûd'un oğulları Muhayyısa ve Huvayyısa'yı da alarak Peygamber Efendimiz 'e gitti
Oradakilerin yaşça en küçüğü olan Abdurrahman, olayı anlatmaya başladı
Bunun üzerine Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-:
“Sözü büyüklerine bırak, sözü büyüklerine bırak!” buyurdu Abdurrahman sustu, olayı ötekiler anlattı ” (Buhârî, Cizye, 12)
***
Görüldüğü gibi burada yaş bakımından en küçükleri olmasına rağmen maktûlün kardeşi Abdurrahman, olayı anlatmak üzere söze başlamış, ancak Allâh Resûlü, büyüklerin hakkını gözetmek gerektiğine dikkat çekerek “Sözü büyüklerine bırak” buyurmuştur
Olayın, konumuzu ilgilendiren noktası da burasıdır
Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- su veya süt gibi bir şey içtiği zaman, hepsini içmez bir miktar bırakır, onu da sağ tarafında bulunana ikrâm ederdi
Sağ yanındaki yaşça küçük biri ise ondan izin almak sûretiyle sol yanındakilere ikrâm ederdi Onun sünneti böyle idi
Saygı ve hürmet gösterilecekler arasında büyükler yanında, ilmiyle âmil Kur'ân hafızları ve âdil hükümdarlar da bulunmaktadır
Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur:
“Saçı sakalı ağarmış Müslümana, okuyuşunda (teğannî ile) aşırı gitmeyip, ahkâmıyla amel eden Kur'an hâfızına ve âdil hükümdara saygı göstermek, Allâh Teâlâ'ya duyulan saygı ve ta'zîmden ileri gelir ” (Ebû Dâvûd, Edeb, 20)
***
Câbir -radıyallâhu anh-'den rivâyet edildiğine göre Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-, Uhud Gazvesi'nde şehid düşenleri her mezara iki kişi konacak şekilde bir araya getirtti ve sonra:
“– Bunların hangisi daha çok Kur'ân bilirdi?” diye sordu
Neticede şehidlerden hangisi gösterildiyse, Efendimiz onu kıbleye doğru ön tarafa koydu (Buhâri, Cenâiz, 73, 76)
Resûl-i Ekrem Efendimiz bu tür tavsiye ve uygulamalarıyla bilhassa Kur'an bilgisine sâhip olana saygının, sâdece yaşarken değil, ölümden sonra da geçerli ve gerekli olduğuna dikkat çekmiştir
Ayrıca Kur'an-ı Kerîm'de; “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? ” (ez-Zümer 39/9) buyrulmak sûretiyle genel anlamda ulemânın hürmete lâyık olduğuna da vurgu yapılmaktadır
Dolayısıyla âlimlere derecelerine göre saygı gösterilmeli, toplumda bilginin ve bilen insanların saygınlığı korunmalıdır
Müslüman âlimler ve ârifler bunun pek güzel nümûnelerini sergilemişlerdir MUHAMMED Parsâ hazretleri “Altın silsile”deki pîrlerinin isimlerini sırayla zikrettikten sonra onlara olan muhabbet ve hürmetini ifâde etmek üzere şöyle duâ ederdi:
“ Allâh Teâlâ bizi onların muhabbeti ile yaşatsın, bu muhabbet üzere öldürsün ve mahşerde onlarla birlikte haşretsin
Onların bereketi hürmetine bizi rızâsı, likâsı, cennet ve cemâliyle rızıklandırsın ”
***
|
|
|
|