Yalnız Mesajı Göster

Saygı Ve Hürmet Âdâbı

Eski 07-27-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Saygı Ve Hürmet Âdâbı



Birbirine muhalif gibi gözüken yukarıdaki iki grup rivâyeti değerlendiren alimler, bilhassa ilim, ahlak ve fazilet sâhibi kimselerle birlikte cemiyetin faydası için çalışan makam ve mansıp sâhibi zevata, gösteriş ve ta'zîm niyetiyle değil de hürmet ve muhabbet izhar etme düşüncesiyle ayağa kalkmanın caiz olduğunu belirtmişlerdir (İbn-i Hacer, Fethu'l-Bârî , XI, 49, vd)


Efendimiz'in zât-ı âlîleri için ayağa kalkılmamasını istemesi ise onun ulvî tevâzûunun bir eseridir


Bundan daha önemlisi de, önceki toplumların büyüklerine gösterdikleri aşırı ta'zim sebebiyle şirke ve putperestliğe düşmüş olmaları; Peygamberimiz'in de ümmetini bu gibi tehlikelerden korumak istemesidir


Öte yandan saygı ve hürmet addederek söylenen birtakım aşırı övgü ifâdelerinden uzak durmak gerekir


Zîra yerinde ve kararında yapılan medihler bir tarafa, gerçeklik payı bulunmayan yersiz övgülerin yanıltıcı ve güven zedeleyici bir tavır olduğu ortadadır


Nitekim huzurunda bir şahsı aşırı şekilde öven kimseye Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-:


“– Yazıklar olsun sana! Arkadaşının boynunu vurdun” demiş ve bu sözü üç kez tekrarladıktan sonra şu uyarıda bulunmuştur; “Şâyet biriniz bir kimseyi methetmeyi çok istiyorsa, «Öyle sanırım ki o şöyle şöyle iyidir» desin Bu sözünü methettiği şahsın o sıfatlarla muttasıf olduğunu bilerek söylesin (İç yüzünü ise) Allâh (bilir ve ameline göre) hesâba çeker Binâenaleyh herhangi biriniz Allâh'ı şâhid tutarak hiçbir kimseyi tezkiye ile methetmesin ” (Buhârî, Edeb, 54)


***


Bir başka rivâyette de; “Birbirinizi (ölçüsüz bir şekilde) methetmeyin Zîra bu durum (methedileni) öldürmek (gibi) dir” buyrulmuştur (İbn Mâce, Edeb, 36)


Dalkavukça yapılan övgü, çoğu kez methedeni yalan söylemeye, medhedileni de kibir ve gurura sevketmektedir Yalan, kibir ve gurur gibi kötü vasıfların insanı mânen ve maddeten zaafa uğrattığı ortadadır


Bu sebeple Resûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem- aşırı derecede methedenlerin yüzüne toprak saçılmasını yani bundan menfaat umanların beklentilerinin boşa çıkarılmasını, övgülerine itibar edilmemesini istemiştir (Müslim, Zühd, 68)


Hatta o, kendisini ölçüsüz bir şekilde övmemeleri için ashâbı kiramı mânidar bir şekilde uyarmıştır Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- anlatıyor:


“Bir adam Resûlullâh'ın yanına geldi ve «Ey efendimiz, ey efendimizin oğlu, ey en hayırlımız, ey en hayırlımızın oğlu» diye ona övgüde bulundu


Bunun üzerine Resûlullâh:


«Ey insanlar, Allâh'tan korkunuz! Şeytan sizi aldatmasın Ben Abdullah oğlu MUHAMMED'im Allâh'ın kulu ve resûlüyüm Yemin olsun ki beni Allâh'ın bana verdiği makamın üzerine çıkarmanızı da istemiyorum» buyurdu” (İbn-i Hanbel, III, 153)


***


Fahr-i Kâinât Efendimiz'in bu husûstaki bir başka uyarısı ise şöyledir; “Hristiyanların Meryem oğlu Îsâ'yı aşırı bir şekilde övdükleri gibi siz de beni övmeyin Ben ancak Allâh'ın kuluyum O hâlde bana Allâh'ın kulu ve elçisi deyin” (Buhârî, Enbiyâ, 48)


Görüldüğü üzere Nebiyy-i Ekrem Efendimiz, sâdece gerçek vasıflarının dile getirilmesini istemiş, yüce zatı hakkında yapılacak abartılı övgülerden insanları sakındırmıştır


Zîra vaktiyle hristiyanlar, peygamberleri Hz İsâ'ya ulûhiyet isnadında bulunmuşlar ve onu Allâh'ın oğlu telâkki ederek aşırılığa düşmüşlerdi (en-Nisâ 4/171; el- Mâide 5/72-77)


Dolayısıyla saygılı ve hürmetkâr olmak, ifrat ya da tefrit sayılabilecek davranışlardan kaçınmakla, yani îtidale ulaşmakla mümkündür ki bu da sünnetin tesbit ve ilân ettiği bir yoldur

Alıntı Yaparak Cevapla