Yalnız Mesajı Göster

Efendiler Efendisine Bir Demet Salavât: Delâilü'l-Hayrât

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Efendiler Efendisine Bir Demet Salavât: Delâilü'l-Hayrât






Efendiler Efendisine Bir Demet Salavât: Delâilü'l-Hayrât
Efendiler Efendisine Bir Demet Salavât: Delâilü'l-Hayrât

Süleyman Sargın

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendiler Efendisi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e salavât getirmek Kur’ân-ı Kerîm’de açıkça emredilmektedir Ahzâb sûresi 56 âyette şöyle buyurulmaktadır: “Allah ve melekleri, peygambere salavât getirirler Ey Mü’minler! Siz de ona salât (dua) edin ve samimiyetle selâm verin


İslâm’ın kalb ve ruh hayatı demek olan tasavvufun esası, ibadet ü tâate devamla, sathî olan kulÂ-luk şuurunun, derinleştirilerek insan tabiatının önemli bir yanı hâline getirilmesi ve insan için ikinci bir fıtrat sayılan rûhânîliğin elde edilmesiyle, dünyanın kendisine ve bizim heÂ-veslerimize baÂ-kan fâni yüzüne karşı bütün bütün kapanaÂ-rak, ukbâya ve esmâ-i ilâhiyeye bakan çehresine uyanmaktır

Bütün bunların elde edilmesi uzun soluklu bir gayret ve istikamet gerektirmektedir Nefsin sonu gelmeyen arzularına karşı koyabilmek, insanın en güçlü ve sınırsız kudretin sahibi olan, kalbleri dilediği gibi evirip çeviren Zat’la irtibatının devamlı olmasıyla mümkündür Bu irtibatın yolunu insanlara en iyi gösteren Nebiler Serveri (sallallâhu aleyhi ve sellem)’dir Bundan dolayı O’nun sünnetini yaşamak ve O’nu hayatımızın eksenine yerleştirmek, kulluk tarzımız olmalıdır Bunu elde etmek için Allah’ı çok anmak ve Resûlü’ne salavâtı dilden ve gönülden hiç düşürmemek gerekir

Bu hakikat, kulluğu en iyi seviyede yaşama azminde olan hak dostlarını çeşit çeşit evrâd u ezkâr hazırlamaya sevk etmiştir Nebî (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e salavât getirmek ve bu vesileyle ona bağlılığı ifade etmek de hemen her hak yolcusunun temel virdi olmuştur1

“Salavât” kelimesi "salât"ın çoğulu olup, tebrik, dua, istiğfar, rahmet gibi anlamlara gelmektedir Âlemlere rahmet olarak gönderilen (Enbiya, 21/107) Efendiler Efendisi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e salavât getirmek Kur’ân-ı Kerîm’de de açıkça emredilmektedir Ahzâb sûresi 56 âyette şöyle buyurulmaktadır: “Allah ve melekleri, peygambere salavât getirirler Ey Mü’minler! Siz de ona salât (dua) edin ve samimiyetle selâm verin

Bu ayette Müslümanlara iki şey emredilmektedir: 1) “Sallû aleyhi”, 2) Ve “Sellimû teslîmâ” “Sallâ” fiili “alâ” eki ile kullanıldığında üç anlama gelir: 1) Birisine tam bir teveccühle yönelmek, sevgiyle yaklaşmak ve onun üzerine eğilmek 2) Bir kimseyi yüceltmek 3) Bir kimse için dua etmek

Bu kelime Allah için kullanıldığında üçüncü anlama gelmesi mümkün değildir, çünkü Cenab-ı Hakk’ın bir kimse için dua etmesi söz konusu olamaz Bu ifade Allah (celle celâluhu) için sadece ilk iki anlamda kullanılabilir Fakat bu kelime ister melek, ister insan olsun Yüce Allah'ın kulları için kullanıldığında her üç anlama da gelebilir Sevgi, övgü ve dua anlamlarının üçünü de ihtiva eder O halde müminlere “Sallû aleyhi” emrinin verilmesi şu anlama gelir: "O’na bağlanın, O’nu yüceltin, övün ve her dem O’nun için dua edin"
Selâm kelimesinin de iki anlamı vardır: 1) Her türlü hata, kusur ve eksiklikten uzak olmak 2) Barış içinde olmak ve başkasına karşı çıkmaktan sakınmak O halde Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'le ilgili olarak “Ve sellimû teslîmâ” emri şu anlamlara gelir: O'nun iyilik ve emniyeti içinde olun O’na karşı çıkmaktan sakının ve tam bir samimiyet ve teslimiyetle O’na boyun eğin"

Bütün salavât-ı şerifeler, lafızları farklı olmakla birlikte aşağı yukarı aynı anlama sahiptirler Bunlarla ilgili birkaç nokta çok iyi anlaşılmalıdır:

Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) salavat-ı şerife okumakla alakalı bütün tavsiyelerinde
Müslümanlara, kendisine dua ve salât göndermenin en iyi yolunun Allah'a: "Allah’ım! Muhammed'e salât et" diye dua etmek olduğunu söylemektedir Bunu tam anlamıyla kavrayamayan bir kısım kimseler hemen "Yüce Allah bize, Rasûlüne salât etmemizi emrediyor, fakat biz buna karşılık Allah'tan O’na salât etmesini istiyoruz" diye düşünebilirler Ancak Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), bu tavsiyeleriyle ümmetine sanki şunları söylemektedir: "Siz isteseniz de bana salât ü selam göndermekte tam muvaffak olamazsınız Bu nedenle bana salât etmesi için sadece Allah'a dua edin" Bu ifadelerden de açıkça anlaşıldığı gibi, bizim ümmeti olarak Nebiler Serveri (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e borcumuzu tam olarak ödememiz, O’na hak ettiği vefayı göstermemiz mümkün değildir Bu sebeple dua ve selamlarımızı Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e iletilmek üzere Allah’a arz ederek bu vazifemizi yerine getirmiş oluyoruz Çünkü Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’i sadece Allah mükafatlandırabilir Allahu Teâla Müslümanlara inayetini ve desteğini göndermedikçe onların Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in nâm-ı celîlini yüceltme ve her tarafa duyurma gayretlerinde muvaffak olmaları mümkün değildir Efendiler Efendisi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in sevgisi de kalplerimize ancak Allah'ın yardımı ile yerleşebilir

Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e salât ü selam okumanın hem bir edep hem de İslâmî bir gelenek olduğu, O’nun adı anıldığında salât göndermenin vacip olduğu ve namazda salât okumanın Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in sünneti olduğu konusunda bütün alimler ittifak etmişlerdir Hayatımızda en az bir kere Nebiler Sultanı (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e salât ü selam göndermemizin farz olduğu konusunda da ihtilaf yoktur, çünkü yukarıda geçen ayet-i celilede de görüldüğü üzere Yüce Allah Kur’ân'da bunu açıkça emretmektedir Fakat bunun dışındaki konularda alimlerin bazı ihtilafları söz konusudur

İmam Şafiî Hazretleri, namazın son oturuşunda teşehhüd sonrasında salâvat okumanın farz olduğunu, aksi takdirde namazın batıl olacağını söyler İmam Ahmed bin Hanbel de sonradan bu görüşü benimsemiştir İmam-ı A’zam Ebû Hanife, İmam Malik ve âlimlerden birçoğu (Cumhur) hayatta en az bir defa Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e salavat getirmenin farz olduğu görüşündedirler Bu, aynen Kelime-i Şehadet gibidir: Hayatında bir defa Allah'tan başka ilah olmadığına, Hz Muhammed'in de onun kulu ve Resûlü olduğunu ikrar eden bir kimse görevini yapmış demektir Aynı şekilde hayatı boyunca bir defa salât ü selam okuyan bir kimse, Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e salat gönderme görevini yerine getirmiş olur

Bazıları da Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in adının her anılışında salâvat getirmenin vacip olduğunu söylerler Bazılarına göre ise, Hz Peygamber'in (sas) adı kaç defa geçerse geçsin bir mecliste sadece bir defa salâvat getirmek vaciptir

Elmalılı Hamdi Yazır, bu âyetin tefsirinde şunları söyler: Bu âyet gösterir ki Peygambere salavât getirmek farzdır Ancak tekrarına taarruz yoktur Sahih olan budur ki ismi zikrolundukça vacib olur2 Bir Müslüman’a yakışan da O’nun nam-ı celîlinin anıldığı her yerde O’na yürekten salât u selâm göndermektir

İslâm tarihi boyunca da bu emir bütün Müslümanlar ve özellikle de hak dostları tarafından titizlikle
yerine getirilmiş ve salavât-ı şerîfeler İslâm ümmetinin en temel virdi haline gelmişlerdir

Bizim de her fırsatta, Peygamber Efendimiz'e (aleyhissalâtü vesselâm) salât u selam getirmemiz ona karşı vefamızın gereğidir Çünkü salât u selamlarla O’nu her anışımız, O’nun peygamberliğini bir tebrik, getirdiği saadet-i ebediye müjdesine karşı bir teşekkür ve bildirdiği fermanlara itaat ve biatımızı yenilememiz manasına gelmektedir

Fethullah Gülen Hocaefendi konuyla alakalı olarak şunları söylemektedir: “Bizler bu şekilde salât u selâm okumakla, Nebiler Sultanı (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e ahd ü peymanımızı yenilemiş, ümmeti arasına bizi de dahil etmesi isteği ile kendisine müracaat etmiş oluyoruz "Seni andık, Seni düşündük; Allah Teala'ya Senin kadrini yüceltmesi için dua ve dilekte bulunduk" demiş ve "Dahîlek ya Rasulallah! – Bizi de nurlu halkana al ey Allah'ın Resûlü!" talebimizi tekrar ederek onun engin şefkat ve şefaatine sığınmış oluyoruz Dolayısıyla, salât u selama Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’den daha çok biz muhtaç bulunuyoruz O’na müracaatımızla mevcudiyetini, büyüklüğünü kabullenmiş ve küçüklüğümüzü, hiçliğimizi ilan etmiş; aczimiz ve fakrımızla beraber, şiddetli ve çok büyük bir günün endişesiyle melce ve mencâ olarak Resul-ü Ekrem'e dehâlet etmiş, arz-ı ihtiyaç ve arz-ı halde bulunmuş oluyoruz (Ümit Burcu, s 79)

Salâvat, bizimle Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) arasında en önemli irtibat vesilelerindendir Allah Teâla, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e bizzat salât etmiş, meleklerinin de O’na salât ve selâm ettiklerini bildirmiş ve bize de onu bir vazife olarak tahmil buyurmuştur Bizim salâtımız, Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadesiyle, "Ya Rab! Yanımızda elçiniz ve dergâhınızda elçimiz olan reisimize merhamet et ki, bize sirayet etsin" manasına bir duadır Bununla beraber salât u selamın ayrı bir hususiyeti daha vardır Salât u selam makbul bir duadır; yapılan diğer duaların başında ve sonunda salât u selam okununca, iki makbul dua arasında istenilen şeyler de makbul olur Onun için hem duanın başında, hem de sonun da salât u selam okumak çok önemlidir Evet, hem kendilerinin ifadesiyle, hem Sahabe-i Kiram'ın hassasiyetiyle, hem de büyük zatların keşfiyle salât u selamın ayrı bir hususiyeti vardır ve o geriye çevrilmeyen bir duadır

Hicri 9, Miladi 15 asırda Mağrib bölgesinde neş’et eden, ilminin yanı sıra aksiyonuyla da devrinin insanlarına örnek olan mana erlerinden Muhammed b Süleyman el-Cezûlî (875/1465) de Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in: “ Ümmetimden bana salât u selâm gönderene şefaatim vacip olur”3 “Ey Peygamber! Ümmetinden sana salât u selâm getirenin on günahını affedeceğim, on hasene vereceğim ve onun makamını on derece yükselteceğim”4 “Sana duâ edene ben de rahmet ederim, sana selâm gönderene ben de selâm gönderirim”5 “Kim Allah Resûlü’ne salât ü selâm getirirse Allah ve melekleri de ona yetmiş defa salât u selâm getirir”6 “Müslümanlardan bana yüz salât ü selâm getirenin günahları affolunur”7 gibi hadis-i şeriflerine ve “Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygambere hep salat ederler Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir içtenlikle selam verin (Ahzab, 33/56) ayet-i kerimesine iktidâen salât ü selâm okumayı kulluğunun ve hayatının temel prensibi haline getirmiş ve günümüze kadar ulaşan “Delâilü’l-hayrât” adlı eserini bu vesileyle derlemiştir Ümmeti, peygamberiyle irtibata geçiren böyle bir usûl ve yaklaşımın Allah ve Resûlü’nün hoşnutluğunu kazanacağı da muhakkaktır

Delâilü’l-hayrât
Cezûlî bu eserini ilim tahsil etmek maksadıyla gittiği Mekke ve Medine’de kırk yıl kadar kaldıktan sonra tekrar Fas’a döndüğünde kaleme almıştır Cezûlî, bugün Kazablanka şehrinin yakınlarında küçük bir kasaba olan Aynu’l-fıtr (Azemmûr)’da bulunan Benî Amğâr zâviyesi şeyhi Ebû Abdillah Muhammed eş-Şerîf vasıtasıyla Şâziliyye tarikatına intisâb etmiştir8

Cezûlî’nin alem şumul eseri “Delâilü’l-hayrât”ı kaleme alması, bu döneme rastlar Bu hak dostunun, eserini Kâdirî tarîkatına mensup bir dostunun yardımıyla kaleme aldığı söylenir

İslâm dünyasında hâlâ yaygın bir şekilde okunan bu kitap, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e salât ü selâm ihtiva eden eserler arasında önemli bir yere sahiptir

Eser, Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e salavât-ı şerife getirme konusunda, doğuda ve batıda özellikle Anadolu diyarında devamlı olarak okunmaktadır 9

Daha çok Delâil-i şerif, Delâil-i hayrât ve Delâil diye anılan risâlenin tam adı, “Delâilü’l-hayrât ve şevâriku’l-envâr fi zikri’s-salâti ale’n-nebiyyi’l-muhtâr”dır10 Şâziliyye tarikatının Cezûliyye kolunun kurucusu olan Şeyh Cezûlî’nin bu risalesi Merrâkeş’teki İslâmî hayatı derinden etkileyen bir kitap olmuştur Daha kendisi hayatta iken sayıları on binlerle ifade edilen müridleri arasında bir tarîkat evrâdı olarak çok okunmuş ve dolayısıyla çok istinsah edilmiştir11

Eserin en büyük özelliği bir evrâd kitabı olmasıdır Kitapta İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e ve onun ehl-i beytine haftanın belli günlerinde getirilecek olan, belli hiziplerden müteşekkil salavât ve dualar bulunmaktadır

Esere istiğfâr ile başlanır, İhlâs, Muavvizateyn ve Fâtiha surelerinin okunmasından sonra esmâ-i hüsnâ okunarak giriş bölümü tamamlanır

Daha sonra gelen mukaddimede özetle, salâvatı belli zamanlarda düzenli bir şekilde okuyanların çok sevap kazanıp rızay-ı ilahîye ve Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in şefaatine nâil olacakları, günahlarının mağfiret edileceği, kötü huyları terk edip iyi huylar edinecekleri, maddi ihtiyaçlarının karşılanacağı ve dünya işlerinin düzeleceği belirtilmiştir

İmam Cezûlî, sahabe-i kiram efendilerimizin ve geçmişteki büyük şeyhlerin vird edindikleri etkileyici duaları bir kitapta toplamak maksadıyla bu eseri meydana getirdiğini belirtir Asıl maksadının ise, Nebîler Serveri (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e salavât getirmek ve bunun fazîletini ortaya koyarak Müslümanları buna teşvik etmek olduğunu söylemektedir

Bu eser, günümüze kadar pek çok insan tarafından büyük alâka görmüştür Benzer muhtevâda daha başka eserler olmasına rağmen insanların Delâil’e yönelmeleri, İmam Cezûlî’nin Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e olan sadâkat, samimiyet ve ihlasının bir mükafatı olsa gerektir

Delâil’i kırk günde kırk defa okuyan insanın Allah’ın izniyle murâdına nâil olacağını ve sıkıntısının giderileceğini eserin şarihlerinden el-Fâsî, zikretmektedir12

İmam Cezûlî, Allah’ın rızâsını ve Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in muhabbet ve şefaatini kazanmak ve başkalarına da kazandırmak maksadıyla yazdığı bu esere, bir açılış faslı ile başlar Burada kısa duâlarla esmâ-i hüsnâ zikri vardır Daha sonra mukaddime bölümü gelmektedir Mukaddimede salâvat-ı şerife getirmenin faziletinden bahsetmektedir Bu fasılda önce Ahzâb suresinin 59 ayetini, ardından da salâvât okumanın faziletine dair vârid olmuş otuz beş tane hadîs-i şerif ile salâvât okumanın ehemmiyetine dair tasavvuf büyüklerinin görüşlerini nakleder

Hadislerin delil olarak getirilmesinden sonra “Esmâü’n-nebî” zikredilmektedir Burada Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in zât ismi salavâtla birlikte okunmaktadır Bu kısım bir ilk olması açısından dikkat çekicidir “Delâilü’l-hayrât”ta Efendiler Efendisi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in 201 adet ismi bulunmaktadır Bu isimler Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hakk’ın Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e hitaplarından, hadîs-i şerîflerde Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in kendisini târif ederken kullandığı sıfatlardan, sahâbî efendilerimizin kendisine iltifat ederken kullandıkları sıfatlardan, gerek nesebinden gerekse evlâtlarına nisbet edilmesinden kaynaklanan künye ve lâkablarından ve şaîrlerin, edîplerin ve tasavvuf büyüklerinin onu medh ü senâ ederken kullandıkları sıfatlardan derlenmiştir Bu kısım duâ ile son bulmaktadır

Esmâü’n-nebî’nin okunmasından sonra, Delâilü’l-hayrât’ı okumaya niyet duası gelmektedir Bu kısımda Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e getirilen salavâtın dâimîliği, O’na ve O’nun sünnetine bağlılık, yakınlık ve O’nun muhabbetini kazanmak için Allah’a dua edilmektedir

Daha sonra salâvât okumanın keyfiyeti üzerine bir fasıl açılır Burada haftanın her günü için okunacak salâvât ve duâlar ayrı ayrı bölümlere yazılmıştır Pazartesi evrâdında kırk sekiz ayrı salât ü selâm ve bağışlama duâsı bulunur Bugünün evrâdında bulunan salâvâtlardan bir tânesi meâlen şöyledir: “Allahım! Efendimiz Hz Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem), O’na salât ü selâm okuyanlar adedince salât u selâm olsun Yine Efendimiz Hz Muhammed’e, O’na salât ü selâm getirmeyenlerin adedince salât ü selâm olsun Ve Efendimiz Hz Muhammed’e senin emrettiğin şekilde salât ü selâm olsun Ve Efendimiz Hz Muhammed kendisine nasıl salâvat getirilmesinden hoşlanıyorsa ona öyle salât ü selâm olsun Âmîn

Alıntı Yaparak Cevapla