Yalnız Mesajı Göster

Efendiler Efendisine Bir Demet Salavât: Delâilü'l-Hayrât

Eski 07-27-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Efendiler Efendisine Bir Demet Salavât: Delâilü'l-Hayrât



Salı günü virdinde ise 135 farklı salâvât-ı şerîfe ile giriş ve bitirme duâları bulunmaktadır Bu kısımdaki salât ü selâmlardan bir tanesi meâlen şöyledir: “Allah’ım! Efendimiz Hz Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) senin ilminin ihâtâsı ve kaleminin yazısı ve meleklerinin ona getirdiği salâvâtların sayısı kadar salât ü selâm olsun Allâh’ım! O’na gönderdiğim salât ü selâm, senin devâmınla dâim, senin meşîetinle kâim, senin fazl ve ihsânınla ebedî olsun Âmîn

Çarşamba virdinde kırk üç salâvât bulunmaktadır Kırk üçüncü salâvat, diğer kırk ikisinin mazmûnunu ihtivâ eden oldukça uzun bir salâvâttır Bu günün evrâdında bulunan salâvât-ı şerîfelerden bir tanesi meâlen şöyledir: “Allah’ım! Kalbini celâlinle, gözlerini cemâlinle doldurduğun, kendisinden nusretini ve te’yîdini hiçbir zaman esirgemediğin Hz Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve onun ehl-i beyti ve ashâbına ağaçların yaprakları ve meyveleri adedince salât ü selâm olsun Âmîn

Perşembe günü kırk ayrı salâvâtın yanı sıra ehl-i beyte geniş bir duâ da vardır O gün okunan salâvât-ı şerîfelerden bir tanesi meâlen şöyledir: “Allah’ım! Nurların nûru, sırların sırrı, ebrârın efendisi, peygamberlerin tacı ve üzerlerine gecelerin kararıp günlerin doğduğu tüm insanların en faziletlisi Hz Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) dünyanın yaratıldığı ilk günden şu ana kadar yağan yağmurların damlaları ve yine o günden bugüne kadar yeşeren bitkilerin yaprakları adedince salât u selâm olsun Âmîn

Cuma virdine ise “Allah’ım! Hz Âdem’in sana dua ederken zikrettiği isimlerin hürmetine diliyor ve dileniyorum ki” cümlesiyle başlayıp Kur’ân’da adı geçen bütün peygamberlerin duaya başlarken zikrettikleri isimler hürmetine diye devam eden bir girişle başlanıyor ve altmış iki ayrı salâvât-ı şerîfe ile Allah Resûlü’ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) senâ ediliyor O güne ait salâvâtlardan bir tanesi meâlen şöyledir: “Allah’ım! Efendimiz Hz Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) Senin hilmin, ilmin, kelimelerin, nimetlerin adedince; göklerin ve yerin vüs’ati ve arşının azameti ölçüsünde salât ü selâm olsun Âmîn

Cumartesi günü yirmi salâvât ve uzun bir dua okunmaktadır O salâvâtlardan bir tanesi meâlen şöyledir: “Allah’ım! Efendimiz Hz Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve onun ehl-i beytine, ilminin ihâtası, kitabının muhtevâsı ve melâikenin şehâdeti ölçüsünde salât u selâm olsun Âmîn

Pazar virdi elli dört ayrı salâvât ve uzun bir duadan oluşmaktadır “Allah’ım! Efendimiz Hz Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) güneş her doğduğunda, her namaz kılındığında, şimşek çaktığında ve yıldırım düştüğünde salât ü selâm olsun Âmîn

Bu virdlerin ardından bir bitirme duası vardır Bu duânın ardından eser, imam Cezûlî’ye ait bir nazımla son bulmaktadır

Araştırmada göz önünde bulundurduğumuz nüshada (1325/1909) , salavât-ı şerîfelere başlamadan önceki sayfalarda Mekke-i Mükerreme ve Ka’be-i Muazzama’nın minyatürleriyle, Medîne-i Münevvere ve Mescid-i Nebevî’nin minyatürleri de yer almaktadır Bunlarla sanki eseri okuyanın ruh haletinin salâvata yoğunlaşması amaçlanmıştır Eserin ilk sayfaları güzel tezhip örnekleriyle süslenmiş olup her sayfası yaldızla çerçevelenmiştir Günümüzde yapılan baskılarda da bu minyatürlere yer verilmektedir

Eserin Yazılış Sebebi
Eserin yazılış sebebiyle ilgili olarak hârikulâde iki olay zikredilmektedir Bunlardan ilki şudur:
İmam Cezûlî, bir gün kuyu başına abdest almak için gittiğinde, kuyuda suyu çıkarmak için kova olmadığını görür Ne yapacağını bilemez bir durumdayken, orada bulunan küçük bir kız, şeyhe sıkıntısının sebebini sorar Şeyh de kova bulamadığını dolayısıyla da istediği suyu çekemediğini anlatır Bunun üzerine küçük kız: “Efendim, herkes sizin kerâmetlerinizden ve nâil olduğunuz hayırlardan bahsediyor, siz ise bir kuyudan su bile çıkaramıyorsunuz!” diyerek kuyunun başına gelip kuvvetli bir şekilde içine doğru üfler Bunun üzerine Allah’ın izniyle kuyunun suyu taşar ve İmam Cezûlî bu sudan abdest alır Abdestten sonra İmam’ın: “Kızım, bu kerâmete nasıl nâil oldun?” diye sorması üzerine o bahtiyar kız, bu şerefe, “Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e bağlanıp O’na çok salavât getirmekle” nâil olduğunu söyler13

İkinci hâdise de birincisiyle bağlantılı gibidir:
Nakledilir ki bu olaydan çok etkilenen İmam Cezûlî, “Acaba benim salavât-ı şerîfeye bağlılığım az mıdır?” diye endişe edip, o gece uykusu kaçmış bir vaziyette düşünüp yatarken, ayın bedir olduğu bir gecede, gece yarısından sonra karısının, yatağından kalkıp, güzel elbiselerini giyip başını örttükten sonra evden çıktığını görür Bu vakitte nereye gider diye öfkelenerek dışarı çıktığında, hanımının önünde ve arkasında birer arslan olduğu halde deniz kenarına gittiğini görür Merakla onu takip eder Hanımı sahile geldiğinde aslanlar burada kalır Kadın denizin üzerinde yürüyerek denizin ortasındaki ıssız adaya gelir Burada abdest alıp teheccüd namazını kıldıktan sonra dua ve niyazda bulunur Denizin üzerinden, geldiği yoldan tekrar sahile döner ve önceki gibi aslanlarla beraber yürüyerek evine gelir Onları uzaktan izleyen İmam Cezûlî, onlardan önce eve gelip yatar

Aynı hadisenin üç gün tekrar ettiğini gören İmam, üçüncü günün sabahında, bu sırrı hanımına sorar Hanımı bu durumun yıllardır devam ettiğini söyleyince, böyle bir fazilete nasıl nâil olduğunu merak eder Hanımı: “Resûlullah’a (sallallâhu aleyhi ve sellem) çok salavât-ı şerîfe okuyarak” şeklinde cevap verir İmam: “En çok hangi salavâtı okuyorsun?” diye sorduğunda eşi, bunu söylemesine izin verilmediğini ancak muhtelif salavâtları topladığı takdirde içlerinde o salavâtın olup olmadığını söyleyebileceğini belirtir

Bunun üzerine İmam Cezûlî, muteber kitaplardan ve asrında yaşayan büyük şeyhlerden aldığı salavât ile Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in bizzat kendisinin öğrettiği salavâtı, ashâb-ı kirâm ve ulemâ-i izâmın vird edindikleri salavât-ı şerîfeleri seçip bir kitap telif eder ve eşine gösterir Hanımı da söz konusu salâvatın bu kitapta birkaç defa geçtiğini ve bu kitabı okuyanın Allah’ın izniyle Allah’ın rahmetine ve Resûl’ün (sallallâhu aleyhi ve sellem) şefaatine nâil olacağını söyler

Bundan dolayı şeyh bu kitaba Delâilü’l-hayrât ve şevâriku’l-envâr adını verir14

Okunuş Şekilleri
Delâilü’l-hayrât, her gün, gün aşırı, dört günde bir ve haftada bir olmak üzere tamamı veya kısım kısım olarak belli bir tertib dahilinde okunmaktadır Haftanın hangi günü hangi hiziplerin okunacağı sayfa kenarına yazılmıştır Delâil’i okumaya başlamadan önce niyet edip istiğfarda bulunmak, esmâ-i hüsnâ okumak, başlama ve bitirme duası yapmak adaptandır Usûlüne uygun ve doğru olarak okunması için ehlinden icâzet alınması gerektiğini söyleyenler de vardır15

Nüshaları
Eserin nüshaları arasında bazı farklar görüldüğünden İmam Cezûlî’nin müridi ve tarîkatın ileri gelenlerinden halife Ebû Abdillah es-Sehlî farklılık gösteren nüshaları düzenleyerek vefatından sekiz sene önce şeyhine takdim etmiş, şeyh de bu fazlalıkların bir bölümünü Delâil metnine dahil etmiştir16

Delâil’in bu tür nüshalarına nüsha-i dâhiliyye-i sehliyye, satırların dışına kaydettiği fark ve fazlalıkları ihtiva eden nüshalarına ise, nüsha-i hâriciyye-i sehliyye adı verilmiştir

Delâil’in sehlî tertibi olmayan nüshaları da mûtemed olan ve olmayan diye ikiye ayrılır Mûtemed olanların satır içinde yazılanlara mu’temed-i dâhiliyye, satır dışına yazılanlara mu’temed-i hâriciyye denir Mu’temed olmayanlar ise dâima satır dışına yazılır Bu farklar sırasıyla sîn, ğayn ve mîm harfleriyle gösterilir Bu durum eserin metnine gösterilen ihtimamı açık bir şekilde ortaya koymaktadır

İslâm Dünyasının her tarafında çok yaygın olarak okunan Delâil’i, sadece Cezûliyye ve Şâzeliyye mensupları değil, diğer tarikat mensupları, hatta herhangi bir tarikata intisab etmemiş Müslümanlar da faziletine inanarak düzenli bir şekilde okumaktadırlar17

Eserin Baskıları, Şerhleri ve Üzerinde Yapılan Çalışmalar
Delâilü’l-hayrât adlı eserin pek çok yazma nüshası vardır Bu yazmaların, dünyanın pek çok kütüphanesinde olduğu bilinmektedir18

Kuzey Afrika ve Anadolu’da büyük rağbet gören Delâil’in, Mısır ve İstanbul’da 1260-1320 (1844-1902) yılları arasında on dört defa basıldığını merhum Fehmi Ethem Karatay tesbit etmiştir Risâlenin Petersburg’da yapılmış bir baskısı da bulunmaktadır (1258/1842) 19 Ayrıca tesbit edilememiş hayli taşbasması nüshalarının bulunduğu zikredilmektedir20

Şeyh Hasan el-Adevî’nin Bülûğu’l-meserrât alâ delâili’l-hayrât; ayrıca Muhammed Mehdî el-Fâsî’nin 1052/1642) güzel bir kompozisyon olan Metâliu’l-meserrât bi celâi delâili’l-hayrât adlı Arapça şerhleri basılmıştır Pek çok şerhi yapılan Delâil’in en meşhur şerhi el-Fâsî’ninkidir Bu şerhleri asıl metin ile birlikte çok güzel telif etmiştir21

Aynı şekilde Delâil’in adı geçe”1 şerhleri de İstanbul ve Mısır’da birkaç defa basılmıştır22

Delâilü’l-hayrât adlı eserin pek çok Türkçe şerhi de yazılmıştır Fazıl İzmirî, Muhammed Hilmi Efendi, Sâlih Kudsî-i Tokâdî, Eğin Müftüsü Hacı Osman Efendi 1210/1795) , Kıbrıslı İbrahim Efendi 1173/1759) , Vâiz Şeyh Muhammed Efendi ve Kara Dâvut İzmitî’nin telif etmiş olduğu Türkçe şerhler mevcuttur23 Bunların en meşhuru, Karadâvutzâde Mehmet Efendi’nin 1170/1756) yaptığı şerh olup Tevfîku muvaffiki’l-hayrât fî îzâhi meânî delâili’l-hayrât adını taşıyan bu eser birçok defa basılmıştır Karadâvutzâde, diğer kaynaklardan aktardığı tasavvufî menkıbe ve bilgilerle eserin hacmini oldukça genişletmiştir Memleketimizde bu şerh köylere kadar yayılmıştır Çok okunduğundan defalarca basılmıştır

Bunların yanı sıra M Ertuğrul Düzdağ’ın 1981 yılında neşre hazırladığı ve daha sonra pek çok baskısı yapılan “Delâil-i Şerif Mecmuası” adlı eseri ile Ali İbrahim Merzuk’un “Delâilü’l-hayrat es-Sahihât el-Mevsûkât” isimli küçük hacimli eseri de anılmaya değer çalışmalar olarak göze çarpmaktadır

Netice
Gerek Delâilü’l-hayrat gerekse benzer çalışmalar, ümmetinin Efendimiz’e olan sadakat ve muhabbetinin en önemli delillerindendir Bu sadakat ve muhabbet en güzel salavatlarda ifadesini bulmuştur Her namazın ardından okunan tesbihatlarda getirilen salavâtlar, farzların ardından okunan “Salât-ı münciye”ler, ferec ve mahrec talebiyle dillerden dökülen binlerce “Tefrîciyye” hep O’na olan muhabbetin ve alakanın bir tezahürüdür Aczine, fakrına, günahına ve kusurlarına rağmen her gün defalarca kendisine dua edip selam gönderen vefalı ve kadirşinas ümmetini vefalıların Efendisi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in yalnız bırakması mümkün değildir O da tıpkı Resûlü olduğu Rabbisi gibi bize şefaat etmek, yanına almak ve günahlarımızı bağışlatmak için adeta vesile aramaktadır

Hadis âlimleri Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in hadislerini rivayet ederken, O’nun adı ne kadar çok anılırsa anılsın, her anılışında, "Sallallahu aleyhi ve sellem" diyerek hürmet ve vefalarını ifade etmişlerdir Hatta bugün Erzurum gibi Anadolu’nun bazı yerlerinde, ezanda Efendimizin ism-i şerifi de anıldığı, "Eşhedu enne Muhammeden Resûlullah" dendiği için, ezandan sonra salât u selam okunmaktadır Buralarda ezanı müteakip "es-Salâtu ve's-selâmu aleyke ya Resûlallah, es-salâtu ve's-selâmu aleyke ya Habîballah, es-salâtu ve's-selâmu aleyke ya hâteme'n-nebiyyîn" şeklinde salât okunmaktadır


_____________

DİPNOTLAR
1 Dehlevî, Şah Veliyyullah Huccetullâhi’l-bâliğa, Beyrut, 1990, II 204; Gazzâlî, Ebû Hamîd İhyâu ulûmi’d-dîn Beyrut, 1992, I 366
2 Yazır, Elmalılı M Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, İstanbul, 1935, VI 333
3 Ahmed b Hanbel, Müsned, 4/108
4 Müsned, 4/29
5 Müsned, 1/191
6 Müsned, 2/172,187; Ebû Dâvûd, Vitir, 26; Dârimî, Rikâk, 58
7 İbn Mâce, Cenâiz, 19
8 Fâsî, Muhammed Mümtiu’l-esmâ fî zikri’l-Cezûlî ve’t-Tebbâ’, Fas,1994, s20
9 Hacı Halîfe, Keşfü’z-Zünûn, 1/759-760
10 Bağdâdî, İsmail Paşa, Hediyyetü’l-ârifîn, VI, 203-204
11 Harekât, İbrahim, age II 90
12 Fâsî, age s24
13 Vassâf, Hüseyin, age I 250; Nebhânî, Yusuf b İsmâil, age I 276
14 Kara Dâvûd, Tevfîku muvaffiki’l-hayrât, s1-5; Vassâf, Hüseyin age I 250
15 Harîrizâde, Kemâleddin, Tibyânü’l-vesâil vr 219220
16 Hacı Halîfe Keşfü’z-Zünûn, I 759-760
17 DİA, Cezûlî md, VII 515
18 Brockelmann C, Geschichte Der Arabishen Litteratur, II 359-360
19 MEB İslam Ans Cezuli md III 155-156; DİA, agm
20 Ülker, Muammer, Antik ve Dekor Sayı: 38, İstanbul 1997, s 128-129
21 Hacı Halîfe, age I 759-760
22 Ülker, Muammer, agy
23 Bursalı Mehmet Tâhir Efendi, Osmanlı Müellifleri, I 399

Alıntı Yaparak Cevapla