Prof. Dr. Sinsi
|
Başka Pencerelerden Bakmak Hayata
Başka Pencerelerden Bakmak Hayata
Başka Pencerelerden Bakmak Hayata
Elvida ÜNLÜ
Tevazudur istişare Bilginin, fikrin; bilenin ve fikir sahibi olanın hakkını teslim etmektir Kendi hakkımızı teslim etmektir Haddi aşmamaktır Görmektir yanımızdakini
Her gün aynı pencereden aynı denizi mi görürüz?
Sormak, farklı pencerelerden bakmaktır güne Başka başka pencereler açmaktır önümüze
Bir gün dağı eklemek manzaramıza Bir gün sokağı, hani insanların telaşlı telaşlı koştuğu o sokağı
Bir gün yeni çiçeğe durmuş erik ağacını  
Sormak, sor dediği için
Sormak, sorduğu için
Danışmak
Yanımızdaki yöremizdeki herkesle hazır olmak hayata  
Onlar
“… Onların işleri kendi aralarında istişare iledir…” (Şûra, 38)
Kimlerden bahseder, kimleri anlatır?
Tevazu sahibi müslümanları  Ki onlar sadece kendi akıllarına güvenip kibirle yürümezler
Yanındakini yöresindekini bilir, tanır
Yeri gelir bir çocuktan akıl sorar Yeri gelir bir ihtiyara anlattırırlar
Renkleri katarlar hayatlarına
Bilgilidirler oysa Çünkü en büyük bilgiyle donanmıştırlar
Her şeyi bilmediğinin, bilemeyeceğinin bilgisiyle…
Günün nasıl geleceği öncesinden bellidir
“…Yapacağın işlerde onlarla istişare et Bir kere de azmettin mi artık Allah’a güvenip dayan Çünkü Allah kendine güvenip dayananları sever ” (Âl-i İmran, 159)
Uhud Günü öncesidir Hani yiğitlerin düşeceği, Allah Rasulü s a v ’in kanının düşeceği toprağa…
Düşman gelmek üzere Alınmak için bekleyen hınçlarıyla, intikamlarıyla
Hırslarıyla geliyorlar
Öfkeyle sıkılmış elleri
Allah Rasulü s a v arkadaşlarıyla konuşuyor Ne yapmalı bu düşmana karşı? İslâm ve insan düşmanlarına karşı?
İstiyor ki Medine’yi savunalım Çıkmayalım şehrin dışına, şehri içten savunalım
Lakin Bedir erleri övülmüştü Bedir’e katılamayanlar üzgün
Şimdi önlerinde Uhud Günü var Kahramanca dövüşüp toprağa düşmek belki Belki…
İstiyorlar ki meydan savaşı olsun
Allah Rasulü s a v değer vermiş arkadaşlarına Sormuş
Şimdi kendi isteğinin dışında bir şey isteyince onlar, karşı mı çıkacak? Sormak sorumluluk ister
İstemediğimiz bir sonuç çıkarsa, hoşumuza gitmeyen bir karar verilirse danıştığımızda, o karara uyma sorumluluğu  
Ve Allah Rasulü s a v yola çıkmak için zırhını giydi
Allah adı yücelsin diye İnsan kendini bilsin diye Zulüm kalksın diye…
Arkadaşları kendi aralarında konuşuyorlardı bu arada ve “yanlış yaptık” dediler
“Allah Rasulü savunma savaşı istiyordu Şimdi biz böyle bir karar verdik diye meydana çıkacak ” Üzüldüler
Peygamberimiz’e gelerek “Ey Allah’ın Rasulü, istediğin gibi olsun Biz kararımızdan vazgeçtik Medine’yi savunalım, meydana çıkmayalım ” dediler
Lakin Allah Rasulü s a v kararını vermişti:
“Bir peygamber zırhını giydikten sonra asla çıkarmaz!”
Kendine rağmen alınan karara uydu Ve dedi ki lisan-ı haliyle: “Bir karar verdiğiniz zaman dönmeyin ”
Zira Allah Tealâ buyurmuştu: “… Bir kere azmettiğin zaman artık Allah’a güvenip dayan…”
Arkadaşlarının görüşlerine de başvurup bir karar aldığında o kararın arkasında ol!
Gönüller aynı topraktandır
Hendek Savaşı öncesidir Diğer adı Ahzap olan savaş öncesi Allah Rasulü s a v savunma savaşı istemektedir
Üzerlerine çeşit çeşit düşman gelmek üzereyken arkadaşlarıyla görüşür, konuşur
Müşrikler, münafıklar, yahudiler el birliği etmiş müslümanların üzerine gelmekteyken…
Bir arkadaşı; hicret sonrası müslüman olmuş ve daha sonra Allah Rasulü s a v fidyesini ödemiş de azat olmuş
İranlı aslen Allah Rasulü s a v ’in kanından değil Toprağından değil
Selman-ı Farisî, yani İranlı Selman r a bir fikir verir
“Biz İran’da şehrin etrafına büyük ve derin hendekler kazardık Ve şehri o hendeklerin arkasından
savunurduk ”
Allah Rasulü s a v ve diğer müslümanlar bu fikri benimsediler
Zira Allah Rasulü s a v alemlere rahmet olarak gelmişti ve çok fazla kan dökülsün istemiyordu
Düşmanlık edenlere karşı savunmaydı savaşları Kendilerine zulmedenlere karşı Hayata kıyanlara karşı…
Ve belki bir sabah ezanı gökleri ve yerleri pîr ü pâk ederken ilk kazma sesleri duyuldu
En çok özleyen, en çok bekleyen
Hudeybiye Antlaşması günü  “Feth-i mübin diye nitelediği Rabbimizin  Fakat bilmiyoruz, bilmiyor Allah Rasulü s a v ’in arkadaşları
Gerçekten neyi bilirdik ki biz öğretmeseydi Neyi anlardık anlatmasaydı?
Üzgünler Hac edemeden dönecekler
Oysa ne kadar istemişlerdi Ne kadar özlemişlerdi
Bilmiyorlar mıydı Allah Rasulü s a v daha çok özlemişti, daha çok istemişti
“Haydi ” dedi Allah Rasulü s a v ; “Haydi, artık kurbanlarınızı kesiniz ve saçlarınızı tıraş ediniz!”
Fakat haccetmemişler Üzgünler Bekliyorlar
Belki değişir durum, belki bir yol açılır Mekke’ye, Kâbe’ye
Kımıldayan yok Bilmiyorlar mı, fark etmiyorlar mı üzülüyor Allah Rasulü s a v  
Çadırına girdi ve durumu eşlerinden Ümmü Seleme r a ’ya anlattı
Anlatırız birine, o an biz olan birine Bir ferahlatıcı rüzgâr eser Dağılır ağır hava Serinleriz
Ümmü Seleme r a bir fikir verdi:
“Ey Allah Rasulü, ashabınıza bir şey söylemeden siz kurbanınızı kesin, tıraşınızı olun Bu durumda onlar kendilerine zor gelen bu durumun ağırlığı altında bile olsalar sizin yaptığınıza tabi olacaklardır Üzülmeyin ve onları mazur görün ”
Bu istişareden sonra Allah Rasulü s a v çadırından çıktı ve kurbanını keserek tıraş oldu Sözleşme belki fesholur diye bekleyen müslümanlar bunun imkansız olduğunu anlayarak birer birer kurbanlarını kesmeye ve tıraş olmaya başladılar
O hale bürünmek
Allah Rasulü s a v ’in yanında olan, ölçüyü ondan alan Hz Ömer r a halife olmuştu
İstişareye kıymet verdi ‘Halifeyim, ne dersem o olur!’ demedi
‘İnsanların en bilgilisi, en seçilmişi olmasam bu görevde olmazdım!’ demedi
Tevazu müslümanın aslî haliydi Ve müslümanlardan da en çok idarecilere yakışırdı
O halle kuşandı, o hale büründü
“İstişare yapılmadan tatbik edilen işler başarısızlığa mahkumdur ” dedi
Halife Hz Ömer r a ’nın istişare usulü şöyleydi: Önce konuyu müslümanlardan ulaşabildiği kişilerle görüşür, peşinden Kureyşliler’in fikrini sorar, son olarak da diğer sahabilerin fikrini alırdı Ve böylece en isabetli kararı verirdi
Ve yine Hz Ömer r a zor bir meseleyle karşılaştığında çocuklar ve gençlerle istişare eder, onların zekâlarının keskinliğinden istifade ederdi
Gerçekten sormak gerekeni sormaktır
Danışmak, danışmış olmak için değil
Sormak, sormuş olmak için değil
Gerçekten istifade etmek için Başka başka pencereler açmak için Renkleri görmek, tatmak için
Tek kanatla uçabilir miyiz? Kanatlar takınmak için
Kararlarımızın altına imza istemek değil, birlikte karar almaktır istişare
Bir olmak beraber olmaktır Birlikte atmasıdır kalplerimizin
Ya da sorulmaması gerekenleri sormak değildir istişare
Allah ve Rasulü bir konuda kesin hüküm verdikten sonra insanlara ne oluyor ki o konuda söz söyleyebilsinler, hüküm verebilsinler!?
İnsanlara ne oluyor ki o hükmü istişareye açsınlar!? Ve ne oluyor ki o konuyu bir insandan soruyoruz?
‘Ne yapmalıyım?’ diye
Ateşin yakacağını kim bilmez
Neden sorarız ‘ateşe atlayım mı?’ diye Yanmamızdan birisi daha sorumlu olsun diye mi?
Yoksa yanmayı göze alırız da, tek başımıza yanmayı mı alamayız? Ya da bizim yerimize o yanar diye mi düşünürüz?
Oysa herkes ancak kendi yerine yanar, yanacaksa  
* * *
Tevazudur istişare
Bilginin, fikrin; bilenin ve fikir sahibi olanın hakkını teslim etmektir
Kendi hakkımızı teslim etmektir
Haddi aşmamaktır
Görmektir yanımızdakini
Önümüze çıkan çetrefilli, belki bizi batağa götürecek yoldan yürümek zorunda değiliz
Başka başka yollar vardır
İstişare kapımızdır
Önümüze başka başka yollar açan kapımız
İstişare yolların önünde adım atmadan önce beklemektir
|