Prof. Dr. Sinsi
|
Gül Devrinin Goncaları (Hasan-Hüseyin)
Gül Devrinin Goncaları (Hasan-Hüseyin)
Gül Devrinin Goncaları
Elvida ÜNLÜ
Onlar, Rasul'ün goncaları, yavru kuşları
Açmayı O'ndan öğrendiler
Uçmayı O'ndan öğrendiler
O'nun kanatları altında büyüdüler
Bedevî bir Arap, Efendimiz s a v 'e gelerek sorar:
- Ya Rasulallah ! Siz çocuklarınızı sever, öper misiniz? Biz çocuklarımızı öpüp okşamayız
Rasul-i Ekrem s a v bedeviye şöyle der:
- Allah senin gönlünden merhamet ve şefkati çekip çıkarmış, ben ne yapabilirim?
Yine bir gün, sahabilerden Akra bin Habis r a , Rasulullah s a v 'ın torunu Hz Hasan'ı öptüğünü gördü Ve şöyle dedi:
- Benim on tane çocuğum var, hiçbirini öpmedim
Bunun üzerine Rasulullah s a v şöyle buyurdu:
- Merhamet etmeyene, merhamet edilmez
Allah Rasulü s a v 'in huzuruna esirler getirilmişti Esirlerin içinde emzikli bir kadın da vardı Lâkin çocuğunu kaybetmişti Sütünü başka çocuklara içiriyordu
Bu arada çocuğunu buldu Hemen sinesine bastı ve derin bir şefkatle çocuğunu emzirmeye başladı Bu şefkat halini görünce, Rasulullah s a v ashabına sordu:
- Şu kadının çocuğunu ateşe atacağını düşünür müsünüz?
Dediler ki:
- Hayır Atmamaya gücü yettiği müddetçe atmaz
Rasulullah s a v buyurdular:
- İşte , Allah Tealâ kullarına bu kadının çocuğuna şefkatinden daha merhametlidir
Bir sahabi Hz Peygamber s a v 'e gelerek sordu:
- Ya Rasulallah , kime iyilik yapayım?
Peygamber s a v :
- Annene ve babana iyilikte bulun, dedi Sahabi :
- Anne ve babam yok, dedi Peygamber s a v :
- O halde evladınıza ikram edin Çünkü anne ve babanızın sizde hakkı olduğu gibi, evladınızın da üzerinizde hakkı vardır Allah Tealâ o babaya rahmet etsin ki, çocuğuna iyilik etmesi hususunda yardımcı olur
Onlar, Devr -i Saadet çocuklarıdır
Saadetin küçük tanıklarıdır
Küçücük gözleriyle Rasul'ü gören, küçük yürekleriyle O'nu sevip dağlar kadar büyüyenlerdir
Babaları olmasa ne gam…
Ebu Cehil bir yetimin vâsisiydi Çocuğun bütün malı ondaydı, fakat o çocuğu bu mala yaklaştırmıyordu
Bir gün çocuk aç ve çıplak olarak Ebu Cehil'e geldi ve bir şeyler istedi Ebu Cehil çocuğu yanından kovdu Kureyş'in ileri gelenleri alay ederek, “Muhammed'e git de sana yardımcı olsun” dediler
Çocuk saf ve masum bir halde Allah Rasulü s a v 'in yanına geldi, halini arz etti Allah Rasulü çocuğu alarak Ebu Cehil'e gitti, yetime hakkını vermesini söyledi Efendimiz s a v 'i karşısında gören Ebu Cehil itiraz etmeden yetimin malını iade etti
Güzel bir bayram günü
Bayramlar bayram
Sahabiler Allah Rasulü s a v 'in ardında bayram namazlarını kılmışlar, neşeyle evlerine dağılıyorlar
Efendimiz s a v de mescidden çıkıyor Çocukları görüyor Neşe, sevinç içinde, rengârenk, yepyeni bayramlıklarıyla oyunlar oynuyor çocuklar
O en merhametli insan…
O hayatı en ince, en dikkatli yaşayan…
Neşeler, sevinçler, gülücükler içinde, bir bayram gününde O, mahzun bir çocuğu fark ediyor
Çocuk bir duvarın dibine çömelmiş, elbiseleri perişan
Ağlamaklı
Çocuğun yanına varıyor Soruyor:
- Yavrum neyin var, neden böyle üzgünsün? Niçin arkadaşlarınla birlikte oynamıyorsun?
Ve, çocuğun Uhud şehidi bir babanın yetimi olduğunu öğreniyor Gözleri doluyor, gönlü Uhud gününe akıyor…
Çocuğun ellerinden tutuyor, başını okşuyor, gönlünü alıyor Sevindirici bir haber veriyor:
- Ağlama Ben baban olayım Aişe annen, Fatıma kardeşin olsun İstemez misin?
Çocuk sevincinden uçacak gibidir
- Nasıl razı olmam, nasıl istemem?
Efendimiz s a v çocuğu alır, evine götürür Yedirir, içirir, üstünü başını giydirir Çocuğun ismi Buceyr'dir Efendimiz s a v bu ismi değiştirerek ona Beşir ismini verir Artık karnı tok, güvende olan Beşir güle oynaya arkadaşlarının yanına gider Arkadaşları sorar:
- Biraz önce ağlayıp duruyordun Şimdi ne oldu?
Beşir cevap verir
- Açtım , doydum; çıplaktım, giyindim; yetimdim, Rasulullah babam, Aişe annem oldu
Bunun üzerine diğer çocuklar ona gıpta ederek, “Keşke bizim babamız da Uhud'da şehit olaydı da, biz de böyle bir babaya kavuşmuş olsaydık ” derler
Beşir bin Akra r a Efendimiz s a v 'in vefatına kadar O'nun yanında kaldı O vefat ettiğinde asıl yetimliği başlamıştı Şöyle ağlar dururdu:
- İşte şimdi yetim kaldım İşte şimdi garip oldum
Rasulullah s a v şehit eşi Ümmü Seleme ile evlenmeyi dilemişti Ümmü Seleme'nin yetim kalmış beş evladı vardı Çocuklarını bahane eden Ümmü Seleme'ye , çocukların çocuklarımdır, demiş, onları öz babalarını aratmayacak şefkatle büyütmü ştür
Ve Efendimiz s a v kendisine gelerek kalbinin katılığından şikayet eden birisine şu tavsiyede bulunmu ştur:
- Kalbinin yumuşak olmasını ve ihtiyacın olan şeylere kavuşmayı ister misin? Öyleyse yetime şefkat göster, yetimin başını okşa Yediğinden ona yedir ki kalbin yumuşasın ve muhtaç olduğun şeylere kavu şasın
Müslüman olsun, olmasın fark etmezdi
Devrin tüm çocukları Rasulullah s a v 'in himayesi altındaydı
Yahudi bir çocuk O'na hizmet ederdi Bir ara hastalandı Rasulullah s a v çocuğu ziyaret etti Başucunda oturdu ve duada bulunduktan sonra ona müslüman olmasını teklif etti O da babasına baktı Babası:
- Oğlum , Ebu'l Kasım'a itaat et, dedi, çocuk müslüman oldu
Rasul -i Ekrem s a v çocuğun yanından çıkınca,
- Şu genci cehennem azabından kurtaran Cenab -ı Hakk'a senalar olsun, dedi
Kız çocukları hangi suçtan dolayı, diri diri toprağa gömülürdü?
Devrinin tüm günahlarını yüklenirdi de gömülürdü
Sanki aklanırlardı
Devir gerçekten aklandı da…
Bir gün iki kızı ile bir kadın Hz Aişe r a 'a geldi O sırada Hz Aişe'nin önünde yalnızca bir hurma vardı O hurmayı kadına verdi Kadın hurmayı iki kızı arasında taksim etti, kendisi yemedi Sonra kalkıp çıkıp gitti
Peşinden Hz Ai şe r a 'ın yanına Nebi s a v geldi Hz Aişe bu hadiseyi anlattı Nebi s a v buyurdu:
- Kadın -erkek herhangi bir mümin, şu kız çocukları yüzünden ne surette sıkıntı çekerse, bunu hayır bilsin Çünkü kız çocukları, onlar için cehennem ateşinden koruyan birer perde olurlar
Ve Efendimiz s a v Allah nezdindeki üç büyük günaha karşı bizleri uyardı:
Bizi yaratan Allah Tealâ'ya ortak koşmak,
Rızkımıza ortak olup ve geçimimizi daraltacak diye çocuklarımızı öldürmek,
Komşumuzun namusuna gölge düşürmek
Allah'ın Rasulü s a v dokunulmaz değildi
Yetimdi, yetimlerle birlikteydi; garipti, gariplerle beraberdi
Ve çocuklarla 
Allah Rasulü s a v namaz kılarken secdeye varırdı, Hasan ile Hüseyin gelirler sırtına tırmanırlardı Çocukları engellemek isteyen biri çıktığında ilişmemelerini işaret buyurur, namazı bitince torunlarını dizlerine oturtur, sinesine basarak severdi
- Beni seven bu ikisini sevsin, buyururdu
Bazen Hasan veya Hüseyin sırtına tırmandığında secdeyi uzatır da uzatırdı Namazdan sonra cemaat sorardı:
- Ya Rasulallah , secdeyi uzattın, sebebi ne ki?
Efendimiz s a v cevap verirdi:
- Oğlum beni binek yaptı, onu çabucak indirmek istemedim
Allah Rasulü s a v , bakacak kimse olmadığı için küçük bir kız olan Ümame'yi omuzunda taşıyarak namaz kılar ve kıldırır; secdeye vardıkça Ümame'yi bırakır, secdeden kalktıkça da tekrar binmesine izin verirdi
Ve buyururlardı:
- Çok kere ben namaza kıraati uzatmak niyetiyle dururum da, geriden bir çocuğun ağladığını duyunca anasına meşakkat ve zahmet getirmeyeyim diye kısa keserim
Namazlarımıza neler neleri ortak ederiz de, sırtımızda bir çocukla secdeye varmışlığımız var mıdır?
Bir çocuğun yalap-şalap abdest alışını en son ne zaman tebessümlerle seyrettik?
Küçük avuçlarda su nasıl durur?
Belki gafletteyizdir de surelerimiz uçar gider Secdelerimiz silinir
Merhametimiz yazılır
Tebessümümüz kalır
O masumlar secdelerimize şahitlik eder de, sayılırız
Allah'ın Rasulü s a v her haliyle niyazda, yakarıştaydı
Duaları çocuklarına idi, torunlarına idi
Devrinin goncalarına idi, bizlere idi
O, Zeyd r a ' ın oğlu Üsame'yi alır bir dizine oturturdu Torunu Hasan r a 'ı da diğer dizine oturturdu Sonra onları sinesine basar, öpüp koklar ve şöyle niyazda bulunurdu: “ Allahım ! Bu çocuklara rahmet ve saadet nasip buyur Çünkü ben senden bu çocukların hayır ve saadetlerini temenni ediyorum ”
Bir gün Kaynuka çarşısına kadar yürüdü Sonra oradan dönüp Hz Fatıma r a ' ın evinin önünde bir kenara oturdu Ve Hz Hasan'ı kastederek: “Küçük orada mısın, küçük orada mısın?” diye seslendi
Hz Fatıma r a muhtemelen üstünü başını düzeltmek için çocuğun dışarı çıkışını biraz geciktirdi Sonra Hz Hasan koşarak geldi Allah Rasulü s a v çocuğu kucakladı, öpüp kokladı ve “ Allahım , sen bu çocuğu sev, bunu seveni de sev ” diye dua etti
Birisi Abdullah bin Mübarek r a 'a gelerek çocuğundan şikayetçi olur Abdullah r a sorar:
- Çocuğuna hiç beddua ettin mi?
O zat:
- Evet , ettim, der Abdullah b Mübarek der ki:
- Çocuğunun ahlâkını sen bozmuşsun!
Dualarımızda olsun çocuklarımız
Âsilik onlarda olsa, şefkat ve anlayış büyüklerde olsun
Hiddet onlarda olsa, yumuşaklık, hilm büyüklerde olsun
Onlar anne-babalara, bizlere emanetler
Bir zamanlar ne kadar küçüktüler, ne kadar çaresizdiler
Hâlâ öyleler
Hâlâ küçükler ve çaresizler…
Onlar, Rasulullah s a v 'in eline doğanlardı
İlk lokmalarını annelerinden önce Rasulullah s a v ' dan alanlardı
Sahabe yeni doğan bebeklerini Rasulullah s a v 'a götürürler, bebeğin midesine anne sütü inmeden, bereket vesilesi olması için Rasul -i Ekrem s a v 'in hurma çiğnemini emdirirlerdi
Bir süre muhacirlerin çocukları olmamıştı Yahudiler de: “Size büyü yaptık Bundan sonra neslinizden erkek çocuk doğmayacak!” diyorlardı
Ve Hz Ebu Bekir'in kızı Hz Esma'nın oğlu Abdullah dünyaya geldi O hicretten sonra doğan ilk bebekti Onun doğuşuyla muhacirler son derece ferahladılar O, müjdelerle geldi
Hz Esma r a oğlunu Rasulullah s a v 'e getirdi Rasul -i Ekrem s a v çocuğu aldı, sonra bir hurma istedi Verilen hurmayı çiğneyip tatlısından çocuğun ağzına çaldı Bu suretle çocuğun ağzına giren ilk şey Allah Rasulü s a v 'in hurma çiğnemi oldu
Gül devriydi
Çocuklar Medine sokaklarında koşturur, oynar, Allah'ın Rasulü s a v çocukların arasına karışırdı
Medine sokakları gül kokardı
O gül yüzünde güller açarak çocuklara latifeler ederdi Enes r a ' ın küçük kardeşinin bir kuşu vardı Ona, “ Ebu Umeyr , nügayr ne oldu?” diyerek latife ederdi ( Nügayr küçük kuş demektir )
Hz Enes r a şöyle der: “Ben çocukken, arkadaşlarımla oynadığım bir sırada Peygamber bize geldi ve selam verdikten sonra elimden tuttu, bir vazife ile beni bir yere gönderdi Dönünceye kadar da beni bir duvarın gölgesinde çocukları izleyerek bekledi ”
Yine Efendimiz s a v Enes r a ile yürür, gezerken çocuklara rastlar, onlara selam verirdi
Çocuklar, çocuklarımız…
Bir bakıyoruz küçücükler
Bir bakıyoruz büyümüşler
Ne zaman büyüdüler?
Ne güzel nimetler, bir güzel nimetler Varlıkları nimet, yoklukları nimet Her nimet gibi onlar da imtihanımız elbet Varlıklarıyla, yokluklarıyla…
Bir gün nasihat isteyen hanımlara Rasulullah s a v , “Üç evladı ölen her kadın için ölmüş evlatları ateşten koruyan birer perde olacaktır ” diyordu
Hanımlardan biri soruyordu: “İki evladı da ölse öyle mi?”
Rasulullah s a v “Evet! İki evladı da ölse, öyle ” buyuruyordu
Merhamet etmeyene merhamet edilmiyor Merhamet görmeyenler, şefkatle büyütülmeyenler merhamet etmiyor Ve bugün dünya, merhamet görmeyenlerin elinde ki, her tarafta zulüm kol geziyor
İsyanla büyütülenlerin elinde ki, devir Yaradanına âsi
Oysa şefkat, üst üste kilitler vurduğumuz gönüllerimizdedir Kilitleri bir kırsak…
Camide bir o yana, bir bu yana koşturan çocukların arasına karışsak…
Çocuklar her devirde çocuk
Göz ucuyla bizi süzerek namaz kılacaklar
Yanılacaklar güleceğiz Düşecekler tutacağız
Dualarımızı, hayatımızı süsleyecekler
Çocuklar şakıdıkça, mutlu-mesut oldukça, devir Saadet Devri olacak her daim
|