Prof. Dr. Sinsi
|
Yol O’Nun Adımlarıyla Doğruldu
Yol O’nun Adımlarıyla Doğruldu
Yol O’nun Adımlarıyla Doğruldu
Elvida ÜNLÜ
Yol dümdüz gitmez
Dostlarımız hep dost ve düşmanlarımız hep düşman değildir
Bir bakarız daha önce sevmediğimiz biriyle yakın oluvermişiz Ya da yakın olduğumuz birine kırılmış, darılmışız
Bir gün yüz yüze bakacağız
O gün utanmamak için, bakabilmek için gözlerimizin ta içine, yan yana olabilmek için; kızdığımızda, darıldığımızda ne yapmalıyız?
Sonuçta biz inanmada birleşenleriz Sevgide birleşenleriz
Allah Rasulü inanan her insana dosttu Yollar tıkandığında, yolu O’nun duruşuyla açmaya muhtacız Ve O ne yaptı, bakmaya  
O yalnızca Allah için kızdı, Allah için düşman oldu O’na kızanlar da bâtıl ilâhları ve saplantıları uğruna kızdılar
Peki O, düşmanlarına nasıl davrandı?
O’ndan öğrenmeye, O’ndan duymaya ihtiyacımız var O’nunla yürümeye bu çetin yolda…
Kalplerin kapıları açılır O’nunla
Zor günler  Müslümanlar muhasara altında
Siz misiniz günah işleyen, atalarının ilâhlarına dil uzatanlar? Güya tanrı adına ceza veriyorlar
Zor günler
Bazen yiyecek bir şey bulamayıp yaprak yer müslümanlar, bazen kuru bir deri parçasını ateşte yumuşatarak yemeye çalışırlardı
Ama geçti gitti
Kuru yerde de olsa uykular bitiyor Kuş tüyü yataklarda da olsa bitiyor
Rüyaların ya hafifliği ya da ağırlığı kalıyor geriye
Ve bir gün Kureyş susuz kalıyor Peygamber s a v ’e geliyor:
“Ya Muhammed! Kavmin helak oluyor Kavminin kurtulması için Allah’a yalvar ”
O kavim değil miydi Peygamber s a v ve bağlılarını helake uğratmaya çalışan?
Onlar değil miydi bir lokma ekmeğe, bir yudum suya muhtaç eden?
Şimdi birden suyun sahibini mi hatırladılar?
Ne oldu, ne olacak?
Peygamber s a v intikam peşinde değildir
Kollarını kaldırarak dua eder Allah Tealâ bu duasını kabul eder Damlalar iner Mekke üstüne
* * *
Uhud Savaşı sırasında düşmanlar Hz Peygamber s a v ’in üzerine taş yağdırmış, dişini kırmış, alnından yaralamışlardı Fakat Allah Rasulü s a v ellerini kaldırır dua eder
Dua eder ki Allah gazap etmesin Dua eder ki O, rahmet peygamberidir Dua eder ki O, “Rahmetim gazabımı geçti ” diyen Rabbin sözcüsü, halifesidir
Ve “gönderilen gönderenin kadrincedir”
O’na merhamet yakışır:
“Ey Rabbim! Kavmimi hidayet et Çünkü hakikati bilmiyorlar ”
* * *
Bir şehir bu kadar üzülür mü, bu kadar utanır sıkılır mı hiç?
Toprağında Allah’ın Rasulü s a v taşlanmış
Yaralanmış Üzülmüş Kovulmuş şehirden
Taif üzgün
Lakin toprağın sesinden, hayatın ve kendi gönlünün sesinden uzak insan nasıl duysun şehrinin sessiz gözyaşlarını? Semada yankılanır:
– İstersen şu dağı üzerlerine yıkayım!
– Hayır Rabbim, istemem Belki onların soyundan sana ibadet edecek çocuklar doğar
On iki sene geçmiştir bu hadisenin üzerinden ve Taifliler hâlâ aynı inattadır İslâm ordusu üzerine mancınıkla ateşler atmıştır Arkadaşları Peygamber s a v ’den Taiflilere lânet okumasını ister Allah Rasulü s a v ellerini kaldırır ve dua buyurur:
– Allahım, Taif’i doğru yola ilet ve bize kat
Duaları ses verdi Ve Taif heyeti Medine’ye gelerek İslâm üzre biat ettiler
* * *
Dua gönülden gönle varan yolu açandır İlk adımdır o bilinen ve görünenin ötesinde
Allah Rasulü s a v Mekke’nin, Taif’in kapılarını kılıçla değil duayla açtı Zira o şehrin duvarları değil gönlü teslim oldu
Kılıca teslim olmaz gönüller
Sahibine teslim olur ancak yollar açılırsa
Vefa benden bana
Übey oğlu Abdullah münafıkların başıydı
İslâm’a fenalık etmek, müslümanların arasına fitne sokmak için hiçbir fırsatı kaçırmazdı Savaşlarda adamlarıyla meydanı terk ederek mücahitlerin moralini bozmaya çalışırdı Temiz ve pak Hz Aişe’ye dil uzatmaya kadar her türlü fenalığı yapıyordu
Allah Rasulü s a v ise affederdi Zira O büyük düşünüyordu Af ve merhamet, dua ve vefa illâ ki karşılık bulurdu
O insandan bulmasa, onların çocuklarından bulurdu Ve nice çocuklardan  
Übey oğlu Abdullah öldüğünde Allah Rasulü s a v kendi gömleğini gönderdi Ona sararak gömsünler diye Şaşırdı müslümanlar Allah Rasulü s a v anlattı:
– O, amcam Abbas’a gömleğini vermişti
Hz Abbas r a Bedir esirleri arasındaydı Esirler bitap vaziyetteydiler, elbiseleri parçalanmıştı Kendileri de zor durumda olmalarına rağmen sahabiler neleri varsa esirlerle paylaştılar, esirleri giydirdiler Ancak Abbas r a uzun boylu olduğu için ona elbise ayarlayamamışlardı Ona Übey oğlu Abdullah elbise göndermişti
Allah Rasulü s a v Bedir gününde amcasına yapmış olduğu iyiliği unutmadı
Bir münafığa karşı duyulsa da vefa, duyanı yüceltir
Kadirşinaslık bizi büyütür
Bu hadiseleri izleyen gelecek nesilleri büyütür, doğrultur
Adalet, zor zamanda
Hayber Kalesi fethedilmişti Toprakları İslâm mücahitleri arasında paylaştırıldı Fakat yine o toprakları Yahudiler işleyecek, müslümanlara vergi ödeyeceklerdi
Mahsul zamanında Abdullah bin Süheyl r a yeğeni Muhayyise r a ile vergileri almaya Hayber havalisine gittiler Yahudiler tuzak kurarak Abdullah bin Süheyl r a ’ı öldürdüler Ve cesedi bir çukura attılar
Muhayyısa r a Medine’ye dönerek amcasının Yahudiler tarafından öldürüldüğünü söyledi Rasul-i Ekrem s a v sordu:
– Amcanı yahudilerin öldürdüğüne yemin eder misin?
Muhayyise r a yemin veremedi:
– Hayır, çünkü amcamı yahudilerin öldürdüğünü gözümle görmedim
Rasul-i Ekrem s a v buyurdu:
– O halde yahudiler yemin etsinler
Yahudiler yalan yere yemin edebilirdi Fakat adaleti ve doğruluğu Peygamber s a v ’den öğrenmiş bir müslüman ise asla…
Olayı gören hiç kimse olmadığı için Rasul-i Ekrem s a v yahudilere ceza vermedi Oysa o yerlerde onlardan başkası yaşamıyordu Ve yahudilerin hilekârlığı olsun, İslâm düşmanlığı olsun gayet iyi biliniyordu
Vazife başında öldürüldüğü için de İslâm memurunun ailesine diyet ödendi
Allah Rasulü s a v adaleti en zor zamanda en büyük düşmanlarına karşı uyguluyordu
O eskidendi, sen yenileyensin
Her kabile gelerek biat ediyor, gönlüne teslim oluyordu Fakat yalancı Müseyleme’yi yetiştiren Hanifeoğulları müslümanlara karşı çıkmaya yeltendiler
Onların reisi Üsal oğlu Sümame müslümanlar tarafından yakalandı Rasul-i Ekrem s a v mescide gelince Sümame’yi gördü ve sordu:
– Benden ne bekliyorsun?
Sümame konuştu:
– Muhammed! Beni öldürecek olursan, evet, ölümü hak etmiş bir adamı öldürmüş olursun Fakat affedecek olursan beni ağır bir sıkıntıya sokarsın Fidye istiyorsan vermeye hazırım
Allah Rasulü s a v biraz düşündü Ertesi gün ve üçüncü gün yine aynı soruyu sordu Sümame’ye Ve aynı cevabı aldı Bunun üzerine Sümame’nin serbest bırakılmasını söyledi
Sümame, Efendimiz s a v ’e şöyle dedi:
– Ey Muhammed! Şu dünyada en nefret ettiğim insan sendin Bugün ise en sevdiğim insansın sen
Eskiden en hoşlanmadığım din senin dinindi Şimdiyse canımdan fazla sevdiğim din senin dinin
Eskiden hiç görmek istemediğim şehir bu şehirdi Bugün kendisinden hiç ayrılmak istemediğim şehir bu şehir
* * *
Hiç kimse sevilmedi O’nun kadar
O’na duyulan öfke de canına kastettirecek kadar büyüktü, derindi
O, ölçüyü koydu ve O’nunla ölçüsünü buldu duygular
Kalplerimiz kimi sevecek, kime öfke duyacak bildi
Nasıl sevecek, nasıl öfke duyacak bildi
Yoksa biz şaşıranlardandık
Bugün gönüller gittikçe birbirinden uzaklaşıyorsa, biz kendi gönlümüzden uzaklaştığımız içindir
Düşmanlarının gönlünü kazanan bir Peygamberin ümmeti dostlarını kazanamıyorsa, Peygamberinden uzak kaldığı içindir
|