Prof. Dr. Sinsi
|
İnce Nakışlar
İnce Nakışlar
İnce Nakışlar
Yazar: Alaaddin Başar (Prof Dr ) 0000-00-00
‘BİR ŞEY mutlak zikredilince kemâline masruftur,’ yani, o şeye sahip olan, en mükemmel fert anlaşılır Bu kaideye göre, hayat denilence de insan hayatı akla gelir
Bizim, diğer hayat çeşitleri hakkındaki bilgimiz özet bir bilgidir; tahminlere dayanır Kendi hayatımız hakkında ise vicdanımıza dayanan doğru bilgilere sahibiz Bu sebeple söz konusu vecizeyi, insan hayatını esas alarak anlamaya çalışmamız daha doğru olur
Hayat, ruhun bir sıfatıdır İrade, görme ve işitme de ruhun sıfatlarıdır Fakat, hayatın bu noktada ayrı bir yeri vardır Ruh, hayat sahibi olduğu için görmekte, işitmekte, irade etmektedir Kaynak sıfat, ‘hayat’tır Yoksa, ruh, işitme sıfatına sahip olduğu için görüyor, yahut irade sıfatına sahip olduğu için işitiyor değildir
İşte hayatta bütün sıfatlar memzuç, yani birbiriyle mezc olmuş, karışmış, bitişmiş ve bir tek şey haline gelmiş olduğu içindir ki, İlâhî sıfatlar gibi, esma ve şuunat da hayat ile bilinmektedir
  
Hayat sıfatı, Allah’ın ‘Hayy’ yani ‘hayat sahibi’ olduğunu açıkça gösterdiği gibi, O’nun ‘Kayyum’ olduğunu da bildirir
Hayatın gitmesiyle, beden hiçbir vazife göremez hale gelir; yıkılıp dağılır Bu hâl gösteriyor ki, hayat, Kayyum isminin de bir cilvesini taşımaktadır
Bu âlemdeki her mahlûk da, varlığını Allah’ın Kayyum isminin bir tecellisiyle devam ettirmektedir
İnsanın bütün organları gibi, bütün duyguları ve bütün his dünyasının da faaliyet göstermesi, hayat sıfatı sayesindedir Elimizi kaldırıp indirmemiz, yürümemiz, kalbimizin, midemizin ve diğer organlarımızın çalışmaları hep hayata dayandığı gibi, sevmemiz, korkmamız, istek duymamız, heveslenmemiz, öfkelenmemiz, şefkât etmemiz de hayat iledir Hayatsız cisimlerde bunların hiçbiri görülmez
“Ruhumuzun işleri” diyebileceğimiz bütün bu faaliyetler, İlâhî “isimlerden ve şuunattan” haber verirler
Konunun dahi iyi anlaşılmasına yardım eden bir başka Nur dersi:
Hayat, bu kâinattan süzülmüş bir hülâsadır (Lem’alar)
Bir ağacın özeti ve programı hükmünde olan çekirdek, diyebilir ki, “Ben tek başıma bütün ağaçta tecelli eden İlâhî isimlerin mânâlarını ifade edebilirim ”
Kâinat ağacının da süzülmüş hülasası, yani meyvesi hayattır Güneşte hayat yoktur Ay’da da yoktur Elementlerin de hiçbiri hayat sahibi değildir Ama bunların tümünden meydana gelen kâinat fabrikasının mahsulleri, Allah’ın ihya (hayat verme) fiilinin bir tecellisiyle hayata kavuşmuşlardır
Allah, meyveyi ağaçsız da yaratabilir İnsanlara ve hayvanlara da hayat nimetini, meleklerde olduğu gibi, sebepsiz verebilir Ama öyle yapmamış, bu hikmet âleminde her şeyi bir sebebe bağladığı gibi, hayatı da bu kâinatın, bir bütünlük içerisinde, bir fabrika gibi çalışmasına bağlamıştır
İşte kâinat ağacının yahut kâinat tezgâhının bu şekilde yaratılması, aralarındaki harika ilgilerin böylece kurulması ve dokunması sonucu, kâinat bir “hayat fabrikası” halini almıştır
Bu fabrikanın ilk mahsulleri, yarı canlı olan bitkilerdir Onları hayvanlar takip etmiş ve en sonunda da, insan yaratılmıştır
Nur Müellifi bir eserinde, “kâinatı bir ağaca, elementleri onun dallarına, bitkileri yapraklarına, hayvanları çiçeklerine, insanları ise meyvelerine” benzetmiştir
Hayat mahsulü veren şu kâinat tezgâhının en mükemmel neticesi insan hayatıdır Bu hayat, tek başıyla, bütün kâinatta tecelli eden isimleri, sıfatları ve İlâhî şuunatı gösterebilecek bir mahiyete sahiptir
Üstadımızın hayat için kullandığı şu ifadeler, konunun daha iyi anlaşılmasına ışık tutar:
“Hem Rahman, Rezzak, Rahîm, Kerim, Hakîm gibi çok esma-i hüsnanın cilvelerini câmi’ ve rızk, hikmet, inayet, rahmet gibi çok hakikatları kendine tabi eden ve görmek ve işitmek ve hissetmek gibi umum duyguların menşei, madeni bir acube-i hilkat-i Rabbaniyedir ” (Lem’alar)
Rızık, hayat sahiplerine lazımdır
Hikmet, hayat sahibinin her hücresinde, her organında çok net olarak görülür ve okunur
İnayet ve rahmet, ancak hayat sahiplerine yapılır
Şifa ancak hayat sahipleri için geçerlidir
Tövbe etmek ve affedilmek de yine günahkâr hayat sahipleri için söz konusudur
Gazap, kahır ve ceza verme de yine hayat sahiplerinde bulunan özelliklerdir
Şükür ve hamdi hayat sahipleri yaparlar
İman, marifet, muhabbet gibi ulvî meziyetler ancak hayat sahiplerinde bulunabilir
İlim, irade, görme, işitme gibi sıfatlar, hayat sahiplerine mahsustur
İzzet ve zillet, tevazu ve kibir hayat sahiplerinde bulunur
|