Yalnız Mesajı Göster

Kalplerin Fethi

Eski 07-27-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kalplerin Fethi



Her insanın yapmaktan zevk aldığı bazı meşgaleleri vardır Gönül erlerinin de zevkle yaptığı meşgale Allah’ın dinine davettir, kalplerin fethidir Çünkü Allah ve Rasulü, inananları sürekli bu hizmete teşvik etmiştir


“Rabbinin yoluna hikmetle güzel öğütle çağır” (Nahl 125)


“Rasulüm şimdi sen güzelce sabret” (Mearic 5)


“Sen ancak bir uyarıcısın” (Rad 7)


“Ey Rasulüm! Onlar iman etmiyor diye neredeyse kendine kıyacaksın” (Şuara 3)


Rasulullah Efendimiz de:


“Allah’ın senin vasıtanla tek bir kişiye hidayet vermesi, Allah’a yemin ederim ki o senin için kızıl develere sahip olmaktan daha iyidir” (Buhari- Müslim)


Bu gönül erleri, işte böyle bir Rasulün, insanlar iman etmiyorlar diye neredeyse üzüntüden kendini helak edecek duruma gelen o Yüce Önderin yolunu takip etmektedirler Ashabdan, tabiinden ve daha sonraki nesillerden o kadar kalp fatihleri var ki bunların sadece isimleri ciltleri doldurur


Bunlardan Abdulkadir Geylanî kuddise sırruh şöyle der:


“Bazı insanlara nasihat etmem gereğini öğreten, kalbime nasihat etme şevkini koyup onu benim için en büyük şeref ve gaye kılan Cenab-ı Allah’ı tenzih ederim Ben Allah davasının tebliğcisi, nasihatçisiyim


Ben gayretimin karşılığının Cenab-ı Allah’ın yanında mahfuz olduğunu bildiğimden, kimseden bir şey de beklemiyorum Borç da talep etmiyorum Ben dünya ve ahiretin kulu değilim Ben Allah’tan başkasına kulluk etmem Biliniz ki sizlerin doğruya tâbi olarak kurtuluşa ermeniz, beni çok sevindirir Helakiniz ise üzer” (Fethu’r-Rabbanî)


Ömer el-Keysanî Abdülkadir Geylanî kuddise sırruhun meclisini şöyle anlatmaktadır:


“Onun meclisinde, yaptığı kötülüklerden tevbe eden, nadim olan yol kesiciler, katiller, fâsıklar, itikadı bozuk sapkınların yanı sıra, çoğu kere orada müslüman olan yahudi ve hıristiyanlara da rastlanırdı”


Kalp fatihleri, kalplerin o andaki durumunu teşhis etmekten geri kalmazlar Ve ona göre tedavi uygularlar Kâh hikmetle kâh güzel öğütlerle, kâh tatlı kâh sert ama özden, sadece sözden değil Özden gelenler öze gider, kalpten kalbe yol bulurlar, onların sözleri bir kulaktan girip diğerinden çıkmaz



Irak valisi İbn-i Hübeyre, Hasan Basri, İbn-i Sirin ve Şâbi’yi huzuruna çağırarak Yezid’e itaat konusunu sorar


İbn-i Sirin ve Şâbi yumuşak bir şekilde cevaplarken, Hasan Basri:


“Ey İbn-i Hübeyre! Yezid hakkında Allah’tan kork, Allah hakkında Yezid’den korkma Allah seni Yezid’den korur Yezid ise seni Allah’tan koruyamaz Allah sana öyle bir melek gönderir ki, seni makamından kaldırır atar Sarayından çıkarır, kabrini dar ve sıkıntılı kılar Orada sana yardımcı olacak yalnızca güzel amelindir Ey İbn-i Hübeyre! Eğer sen Allah’a isyan edersen bil ki, Allah bu gücü sana yalnızca O’nun dinine ve kullarına yardım etmen için verdi ve sen bu gücü Allah’ın dinine, kullarına karşı büyüklük ve zorbalık vasıtası kılma Unutma ki Yaratıcıya isyan olacaksa yaratılana itaat edilmez” diyerek veciz bir ifadeyle cevap verir


Onlar hak ve hakikati söyleme hususunda kimseden korkup çekinmezlerdi


Dün de, bugün de, yarın da ihlâs ve samimiyetle Allah’a davet edenlerden Allah razı olsun ve bizleri şefaatlerine nail eylesin


Allah’a davet kimsenin tekelinde değildir İşin ehli olan, bildiği kadarıyla insanların kalbine bir yol bulmaya çalışmalıdır Meslekî, mezhebî veya meşrebî gayretleri öne çıkararak kimseye çelme atmaya kalkışılmamalıdır Aksi halde hiç kimse bunun hesabını Allah’a veremez Böyle bir şeyin de aklıselimle izahı mümkün değildir


Yunus’umuz ne güzel der:


Ben gelmedim davi için


Benim işim sevi için


Dost evi gönüllerdir


Gönüller yapmağa geldim


Kalplere ne yazıyoruz, ne yazdırıyoruz buna çok dikkat etmeliyiz Kullara gösterdiğimiz tazim ve hürmet, Allah muhafaza buyursun, Allah’a gösterdiğimiz tazim ve hürmetin önüne geçiyorsa, bir kulun huzurundaki tazim halimiz, namazdaki halimizden daha tazimkâr ise yahut bir kulun sözü, ayetler ve hadislerden daha çok kalbimize yol bulabiliyorsa bu bir sapmadır


Abdulkadir Geylanî, gününün idarecilerine yaranmak için onların sözünü Allah’ın sözünün önüne geçiren âlimlere şöyle sesleniyordu:


“Siz neredesiniz, gerçek ahiret âlimleri nerede! Ey ilim ve amel hainleri! Ey Allah ve Rasulünün düşmanları! Ey Allah’ın kullarının yolunu kesenler! Sizler açıkça zulüm ve nifak içindesiniz Bu içinde bulunduğunuz nifak ne zamana dek sürecek? Ey âlim ve zahid geçinenler! Dünya metasının zevk ve lezzetini alıncaya kadar sultan ve yöneticilere münafıklık mı yapacaksınız?” (Fethu’r-Rabbanî)


Göğüslerde bulunan kalpleri kör edecek her türlü davranıştan sakınmalıyız Pek çok kişinin hidayetine vesile olsak bile asla gurur ve kibre kapılmamalı, buna bizi vesile kılan Rabbimize teşekkür etmeliyiz


Rabbimizin sevgili Habibine hitabını hatırlayalım:


“Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin Bilakis Allah dilediğini hidayete erdirir” (Kasas 56)


“Allah onların kalplerini birleştirmiştir Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine de onların kalplerini birleştiremezdin Fakat Allah onları birleştirdi” (Enfal 63)


Kalplerimize sahip olmalıyız Yoksa Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oluruz, Allah korusun Çünkü kalpler çok hareketlidir Her şeyden etkilenir


Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz:


“Kalp rüzgârın boşlukta döndürüp durduğu bir tüy gibidir” (İbn Mace) buyurarak onun değişkenliğine dikkat çekmiştir Her ne kadar onu imanla, ihlâsla sabitlemeye çalışsak bile Allah’tan yardım dilemeliyiz Nitekim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz:


“Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım! Kalbimi dinin üzere sebat ettir” (Tirmizî)


“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, ürpermeyen kalpten, doymayan nefisten ve kabul olmayacak duadan sana sığınırım” (Müslim, Ebu Davud, Tirmizî) buyurarak Rabbinden yardım diliyor Biz de sevgili Habibinin dilinden, kalplerimiz hususunda Rabbimize yalvarıyor, dualarımızın kabulünü diliyoruz

nureddin soyak

Alıntı Yaparak Cevapla