Prof. Dr. Sinsi
|
İman Dinin Ruhudur, İslam Dinin Bedenidir
Takva açısından değeri: İman ile taçlanmış bir takva, sağlam bir şirkete sigorta ettirilmiş görkemli bir saraya benzer Bir bina, temel ne kadar sağlam, malzeme ne kadar kaliteli olursa olsun, bir gün bir zarara uğrayabilir Eğer iman ile sigortalanmışsa, başına bir kaza geldiğinde yerine yenisini o “iman” yapar Rasulullah’ın sefer hazırlığını Mekkelilere haber veren Hatıb b Ebi Beltea olayı buna örnektir Hz Ömer (r) sırf eylemine bakarak münafıklığına hükmederken, Allah Rasulü onun hakkındaki hükmünü imanına bakarak veriyordu Hatıb’ın tahrip olan takvasını imanı tamir etti Bunun bir başka örneği de, Hz Peygamber’e iki gözü iki çeşme “Ben münafık oldum” şikâyetiyle gelen Hanzala b Rebi’dir Allah Rasûlü, onu münafık olmadığına ikna etti Bunu yaparken gösterdiği delil Hanzala’nın imanıydı Ammar b Yasir, ağır işkence altında müşriklerin söylemesini istedikleri şeyi inanmadan da olsa söylemek zorunda kalmıştı Sevgili Efendimiz, aynı durumda kalırsa imanına tutunarak aynı şeyi yapabilme iznini verdi: “Eğer dönmeye zorlarlarsa, dön! (in ‘âdû fe’ud) ”
İlim açısından değeri: Bilgi haşyet, iman ise güvendir Bilginin verdiği haşyeti imanın verdiği güven dengelemezse, insan dayanamaz, çöker İmanın verdiği özgüven, bilginin verdiği haşyetle dengelenmezse, iman kendisine yönelik bilgi ve mantığa dayalı bir saldırıda ayakta kalamaz, çöker
İman ve inkâr nedir?
İman en büyük imkândır Kişinin imanı tükenmedikçe imkânı tükenmez İnsanı şu zorlu hayat yolculuğunda yaratılış amacına doğru yol aldıran iman yakıtıdır
İman bir önbilgidir Kişi bilmediğini reddedebilir Bu yüzden, kişi bilmediğinin düşmanıdır Ama kişi bilmediğine inanamaz İnkâr bir olumsuzlama ve ret, iman bir olumlama ve kabuldür Bilmemek, tanımamak ve tanımak istememek de bir inkâr türüdür Fakat iman bilmeyi, tanımayı gerektirir İman ağacının kökü bilmeyi de içeren "marifet"tir Bilmek ve tanımak, iradî ve bilinçli bir yöneliştir Zaten irade ve bilincin olmadığı yerde, iman da yoktur İman, özgür iradeye dayalı bir seçimdir Bundan dolayıdır ki, zor yoluyla iman, iman değildir Çünkü iman ağacının gövdesi kâlp ile tasdiktir Kalp ile tasdik olmadan dil ile ikrar, mümin değil münafık üretir Münafık gizli kâfirdir ve Kur'an'a göre kâfirden de daha aşağıdadır
İman sevgiye benzer, inkâr ise nefrete Sevgi pozitiftir, nefret negatif Sevgi insanı artırır, zenginleştirir; nefretse insana hiçbir şey katmadığı gibi aksine onu azaltıp fakirleştirir Tıpkı bunun gibi, iman özü itibarıyla pozitif bir değerdir, inkâr ise negatiftir İman, tıpkı sevgi gibi insanı zenginleştirir, inkâr ise nefret gibi insanı yoksullaştırır İman artmak, inkâr eksilmektir İman değer katar, inkârsa değer yıkar
İman hatırlamak, küfür unutmaktır Hatırlamak geri kazanmaktır, unutmaksa kaybetmek ve azalmaktır İman eden, fıtrat cıvatasının dişlisine uygun bir somun geçirmiştir Altyapıyla üstyapı arasındaki bu uyum ve kenetlenme hali, insandaki kişilik yırtılmasını ve iç kopmaları önler İman varoluşsal emaneti hatırlamaktır, inkârsa unutmak…
İman bir bağlanış, inkârsa bir kopuştur Bağlanmak kişiyi "emin" kılar Bu yüzden iman varoluşsal güvenliğin garantisidir
İman sebattır Sahibinin kendi yerinde iskânını sağlar Yerinde iskân eden, sükûnet bulur İnkâr ise, savruluştur İnkâr eden yol almaz, dolaşır Kopuş, sahibini güvenlikten mahrum eder Sahte bir özgürlük hissi uyandırsa da, bunun gerçek bir özgürlük olmadığı çok geçmeden anlaşılır Çünkü inkâr, "özü gürleştirmez", aksine özü çürütür ve kurutur Özü gürleştirmeyen şeyin verdiği özgürlük hissi, uyuşturucunun verdiği mutluluk hissi kadar sahte, geçici ve zararlıdır
İman haddi bilmek, küfür haddi aşmaktır İman, bir kendinde olma halidir Kendinde olmayan, kendini kaybeder Kendini kaybeden, haddini bilmez Haddini bilen kendini bilir, kendini bilen Rabbini bilir İman kendini bulmaktır, inkâr kendini kaybetmektir
İman şükürdür, inkâr nankörlük Teşekkür ekmeğin değil, ekmeği verenin hakkıdır Sahipsiz nimet olmaz Bir şey nimetse, mutlaka sahibi vardır Nimeti fark eden, nimetin sahibini arar Nimetin sahibini bulan, O'na teşekkür eder Nimeti fark etmemek, nankörlüktür
İman vefadır, inkâr vefasızlık Allah’a vefa göstermeyen, hiç kimseye vefa göstermez En büyük vefakârlık, En Büyük Olana vefakârlıktır
İman yüzünü dönmektir, küfür sırt çevirmek Nura yüzünü dönen, gözünü aydın eder Nura sırtını çeviren, hayatı kendisine zindan eder
İman, kaynağa yönelmektir Allah göklerin ve yerin nurudur Allah'a iman, nurun kaynağına yönelmektir İnkâr ise bir yere yönelmek değil, bir yönelişi reddetmektir Yüzünü nura dönenin yüzü ak, alnı açık, gözü aydın, nurdan çevirenin yüzü kara, gözü kapalı, gönlü kara olur
İman ilgidir, küfür kayıtsızlık İman eden, var oluş anlam ve amacına ilgi duymuş, inkâr eden var oluş anlam ve amacına kayıtsız kalmış olur İman edenin sahip çıkacağı bir değer vardır Bunun için hassas ve müteyakkızdır İnkâr, negatif tabiatı gereği sahibi için bir değer değildir Dolayısıyla korunması ve titizlenilmesi de gerekmez Bu ise kayıtsızlığı getirir
İman, bilinci bilinç üstüne bağlar İnkâr ise bu bağı koparır ve bilinci bilinçaltına mahkûm eder Allah'a iman, bilinci aşan bir hakikate imandır Hiçbir bilinç ve idrak Allah'ı kuşatamaz, fakat Allah her bilinç ve idraki kuşatır İman etmek, bilincin miracıdır Ona ufuklar açar ve kanatlandırır İnanan bir bilinç, maddi âlemin katı ve kesif dünyasından manevî âlemin şeffaf ve latif dünyasına kanat çırpar İman, soyuta olan ilgiyi artırır ve bu da insandaki soyutlama yeteneğini geliştirir İnsan aklının gelişmişliği, soyutlama yeteneğiyle ölçülür Her tür soyutlamanın bir sınırı vardır Sınırsız olan tek soyutlama, mutlak ve aşkın yaratıcı Allah'a ilişkin tefekkürdür Dolayısıyla Allah'a iman, insan idrakine sonsuz ufuklar açan ve onu son durağı olmayan bir tekâmül yolculuğuna çıkaran itici bir güçtür İnkâr ise bilincin bilinç üstü ile bağını koparır Bu durum, bilincin bilinçaltına mahkûm olmasıdır Böyle bir bilinci, içgüdüler ve ayartıcı benlik yönetmeye başlar Allah'a kul olmaktan kaçınan, kendini bilinçaltı aracılığıyla yöneten güdülerin elinde köle olarak bulur İşte Kur'an'ın, "hevâsını ilah edinmek" dediği budur
|