Prof. Dr. Sinsi
|
Bakara Süresi Meali
Bakara Süresi Meali Mumine Sitesi
002-el-BAKARA 2-el-BAKARAMedine'de inmiştir 286 (ikiyüzseksenaltı) âyettir Kur'an'ın en uzun sûresidir Adını, 67-71 âyetlerde yahudilere kesmeleri emredilen sığırdan alır Yalnız 281 âyeti Veda Haccında Mekke'de inmiştir İnanca, ahlâka ve hayat nizamına dair hükümlerin önemli bir kısmı bu sûrede yer almıştır Hicretten sonra nazil olmuştur 286 ayettir Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla
1 Elif Lâm MÎm 2 O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir 3 Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar 4 Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar 5 İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır 6 Gerçek şu ki, kâfir olanları (azap ile) korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir; iman etmezler 7 Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için (dünya ve ahirette) büyük bir azap vardır 8 İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde "Allah'a ve ahiret gününe inandık" derler 9 Onlar (kendi akıllarınca) güya Allah'ı ve müminleri aldatırlar Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir 10 Onların kalblerinde bir hastalık vardır Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardır 11 Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler 12 Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin anlamazlar 13 Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit "Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!" derler Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler) 14 (Bu münafıklar) müminlerle karşılaştıkları vakit "(Biz de) iman ettik" derler (Kendilerini saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler 15 Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar 16 İşte onlar, hidayete karşılık dalâleti satın alanlardır Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir
Cenab-ı Allah bu suresinin başında önce yüce kitabı Kur’an’dan, onun müttakiler için bir yol gösterici ve hidayet kaynağı oluşundan, sonra da gayba iman dan ve İslam’ın temelini oluşturan ana vazifelerden söz etmiş ve bu arada insanları inanç yönünden üç gruba ayırmıştır
Birincisi müminlerdir; onların vasıfları ilk beş ayette özetlenmiştir
İkincisi kafirlerdir; onların durumu da altıncı ve yedinci ayetlerde özetlenmiştir
Üçüncüsü, münafıklardır; bunların durumları da geniş bir şekilde ele alınarak 8 ayetten 21 Ayete kadar geçen ayetlerde açıklanmıştır
Kur’an, insanlığa doğru yolu göstermek için gönderilmiş bir kitaptır Bu itibarla ilk önce kendisine muhatap olan insanlığın doğru veya yanlış inanç durumunu bunların getirdiği mesuliyetleri, doğruya veya eğriye inanan insanın dünyada ve ahirette karşılaşacağı neticeleri izah etmiştir
17 Onların (münafıkların) durumu, (karanlık gecede) bir ateş yakan kimse misalidir O ateş yanıp da etrafını aydınlattığı anda Allah, hemen onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır; (artık hiçbir şeyi) görmezler
Ayet, münafıkların ilk anda İslam’ın nurundan aydınlanıp müslüman olmalarını, karanlık gecede yanan meş’aleye ve onda8n faydalananlara; sonra hemen küfre dönmelerini de o meş’alenin sönüvermesine ve oradakilerin karanlıkta kalmalarına benzetiyor
18 Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir Bu sebeple onlar geri dönemezler 19 Yahut (onların durumu), gökten sağanak halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve yıldırımlar bulunan yağmur(a tutulmuş kimselerin durumu) gibidir O münafıklar yıldırımlardan gelecek ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar Halbuki Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır 20 (O esnada) şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar, onlar için etrafı aydınlatınca orada birazcık yürürler, karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar Allah dileseydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi Allah şüphesiz her şeye kadirdir 21 Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz Umulur ki, böylece korunmuş (Allah'ın azabından kendinizi kurtarmış) olursunuz 22 O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de (kubbemsi) bir tavan yaptı Gökten su indirerek onunla, size besin olsun diye (yerden) çeşitli ürünler çıkardı Artık bunu bile bile Allah'a şirk koşmayın 23 Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sûre getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah'tan gayri şahitlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın 24 Bunu yapamazsanız -ki elbette yapamayacaksınız- yakıtı, insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının Çünkü o ateş kâfirler için hazırlanmıştır 25 İman edip iyi davranışlarda bulunanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikçe: Bundan önce dünyada bize verilenlerdendir bu, derler Bu rızıklar onlara (bazı yönlerden dünyadakine) benzer olarak verilmiştir Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır Ve onlar orada ebedî kalıcılardır
Bu ayette, dünyada müslüman olup güzel işler yapan ve gerçekten mümin olarak ahirete göçen kimselerin alacakları mükafatlar anlatılmış, orada cennetliklere verilen nimetlerin dünyadakilere benzediğine işaret edilmiştir Ancak, ahiret nimetlerinin dünyadakilerle aynı olduğu düşünülmemelidir Nitekim, Buhari’nin “Bedü’l-halk” bahsinde rivayet ettiği bir hadiste “Cennet ehline gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, kalplerden bile geçmeyen nimetler verilir ” Denilmiştir
26 Şüphesiz Allah (hakkı açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten çekinmez İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler Kâfir olanlara gelince: Allah böyle misal vermekle ne murat eder? derler Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır (çünkü bunlar birer imtihandır)
Bu ayette, sivrisinek ve ondan daha zayıf yaratıklarla temsil getirilmesini küçümseyenlerin aslında kendilerinin küçük ve değersiz oldukları, o yüzden Allah’a iman etmedikleri anlatılmış, bunlara değer verip iman edenlerin ise akıllı ve değerli kimseler oldukları, o yüzden Allah’a iman etmedikleri anlatılmış, bunlara değer verip iman edenlerin ise akıllı ve değerli kimseler oldukları bildirilmiştir Bunlar birer imtihandır İnsanlardan bir kısmı iman eder, imtihanı kazanır, bir kısmı da kaybeder
27 Onlar öyle (fâsıklar) ki, kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler Allah'ın ziyaret edilip hal ve hatırının sorulmasını istediği kimseleri ziyaretten vazgeçerler ve yeryüzünde fitne ve fesat çıkarırlar İşte onlar gerçekten zarara uğrayanlardır
Fasık, hak yoldan sapan kimsedir Kesin olarak verilen söz de ehl-i kitabın Tevrat ve İncil’de geleceği bildirilen ahir zaman Peygamberine iman edeceklerini söylemeleridir ki, gelince iman etmediler ve sözlerinde durmadılar İslam’ın çak değer verdiği akraba, komşu ve yakınlarla ilgilenip bunlara yardım etmeyi terkettiler , fitne ve fesat unsuru oldular, böylece hem dünyada hem de ahirette zarar gördüler
28 Ey kâfirler! Siz ölü iken sizi dirilten (dünyaya getirip hayat veren) Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, tekrar sizi diriltecek ve sonunda O'na döndürüleceksiniz
Bu ayette, insanın ilk yaratılmasından önceki haline ”ölü” denilmesi, bazılarının iddia ettikleri gibi tenasüh ile ilgili değildir Ayette insan hayatının üç safhası anlatılmıştır Yoktan yaratılma, ölüm, ahirette tekrar dirilme Esasen tenasüh düşüncesi, her insanın kendi amelinden sorumluluğu ve dolayısıyla adalet ilkesine ters düşmektedir
29 O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı Sonra (kendine has bir şekilde) semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi (tanzim etti) O, her şeyi hakkıyla bilendir
30 Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi
Halife, vekil ve temsilci demektir Allah, yeryüzünde iradesini temsil etmek üzere insanı yaratmış, orada ilahi hükümranlığı gerçekleştirme görevini de ona vermiştir
31 Allah Adem'e bütün isimleri, öğretti Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi
32 Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur Şüphesiz alîm ve hakîm olan ancak sensin, dediler
33 (Bunun üzerine: ) Ey Âdem ! Eşyanın isimlerini meleklere anlat, dedi Adem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semâvat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi
34 Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demiştik İblis hariç hepsi secde ettiler O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu
Bundan sonra Hz Adem ve nesli, aslı cinlerden olup, sonra şeytanların başı olan İblis ve nesline uyup uymamakta sınanacaklardır
35 Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik
36 Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik
37 Bu durum devam ederken Âdem, Rabbinden bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır
Hz Adem’in Rabbinden aldığı ilhamlar hakkında çeşitli yorumlar yapılmıştır Bu ilhamlar, onu ikaz ve irşat mahiyetinde tavsiyelerdir İbn Mes’ud’a göre namazlara başlarken okuduğumuz “Sübhaneke”, Hz Adem tarafından o zaman söylenmiş bir tesbih ve duadır
38 Dedik ki: Hepiniz cennetten inin! Eğer benden size bir hidayet gelir de her kim hidayetime tâbi olursa onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü çekmezler
39 İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir, onlar orada ebedî kalırlar
40 Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetlerimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vâdettiklerimi vereyim Yalnızca benden korkun
41 Elinizdekini (Tevrat'ın aslını) tasdik edici olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin Sakın onu inkâr edenlerin ilki olmayın! Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın, yalnız benden (benim azabımdan) korkun
42 Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin
43 Namazı tam kılın, zekâtı hakkıyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin
44 (Ey bilginler!) Sizler Kitab'ı (Tevrat'ı) okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?
45 Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah'a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir
Ayette geçen sabırdan maksadın oruç olduğu söylenmiştir Oruç ve namaz, imanı takviye eder, nefsin kibrini kırar, tembelliği ve uyuşukluğu giderir, zor işler karşısında insanı güçlü kılar Taberani’nin rivayetine göre, Resulullah (s a) zor bir işle karşılaşınca hemen namaz kılardı “Allah’a saygıdan kalbi ürperenler” diyen tercüme edilen “haşiin” zümresine namaz kılmak, oruç tutmak, sabırlı olmak, her yerde ve her zaman gerçekleri söylemekten çekinmemek zor gelmez, zira onlar Allah sevgisi ile kalpleri dolmuş kimselerdir
46 Onlar, kesinlikle Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve bunu kabullenen kimselerdir
47 Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın
Kendi içinden peygamber gönderilen millet, o anda diğer kavimlerden üstündür Zira Cenab-ı Allah, milletler arasından o kavmi ve onlardan da o şahsı seçmiştir Dolayısıyla önce peygamber, sonra ailesi daha sonra da milleti bir şeref kazanmıştır İçinden peygamber gönderilen milletin bir yönden üstünlüğü vardır, diğer yönden de sorumluluğu daha fazladır Nitekim bu ayette üstünlüğü bildirilen Beni İsrail hakkında aynı surenin 61 Ayetinde onların zillet ve meskenete duçar oldukları, Allah’ın gazabına maruz kaldıkları anlatılmıştır
48 Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden (Allah izin vermedikçe) şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz
49 Hatırlayın ki, sizi, Firavun taraftarlarından kurtardık Çünkü onlar size azabın en kötüsünü reva görüyorlar, yeni doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlar, (fenalık için) kızlarınızı hayatta bırakıyorlardı Aslında o size reva görülenlerde Rabbinizden büyük bir imtihan vardı
Firavun, eski Mısır hükümdarlarına verilen bir ünvandır Hz Musa’nın gelmesine tekaddüm eden senelerde kahinler, İsrailoğullarından doğacak çocuğun, Firavun’un tacını tahtını yıkacağını söylediler Bunun üzerine Firavun, yeni doğan erkek çocukların kesilmesini emretti Allah bununla İsrailoğullarını imtihan ediyordu
50 Bir zamanlar biz sizin için denizi yardık, sizi kurtardık, Firavun'un taraftarlarını da, siz bakıp dururken denizde boğduk
50-Rivayetlerden, bu mucizenin Kızıldeniz’de geçtiği anlaşılmaktadır
51 Musa'ya kırk gece (vahyetmek üzere) söz vermiştik Sonra haksızlık ederek buzağıyı (tanrı) edindiniz
Hz Musa Tur-i Sina’ya gidince Samiri adında birisi, altından yaptığı bir buzağı heykelini getirir, “ Bu sizin Rabbinizdir Musa bunu unuttu, o gelinceye kadar buna tapın” der Hz Harun buna mani olmaya çalışırsa da başaramaz Bu kıssa Taha suresinde genişçe anlatılacaktır
52 O davranışlarınızdan sonra (akıllanıp) şükredersiniz diye sizi affettik
53 Doğru yolu bulasınız diye Musa'ya Kitab'ı ve hak ile bâtılı ayıran hükümleri verdik
54 Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim! Şüphesiz siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize kötülük ettiniz Onun için Yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi (kötü duygularınızı) öldürün Öyle yapmanız Yaratıcınızın katında sizin için daha iyidir Böylece Allah tevbenizi kabul etmiş olur Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O'dur
55 Bir zamanlar: Ey Musa! Biz Allah'ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız, demiştiniz de bakıp durur olduğunuz halde hemen sizi yıldırım çarpmıştı
56 Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki şükredesiniz
Yıldırım çarpmasından baygın düşen kavim Allah’ın iradesi ile yeniden canlanır ve istediklerinin yanlış olduğunu anlar Ayette olay, ölme ve tekrar dirilme olarak anlatılmıştır
57 Ve sizi bulutla gölgeledik, size kudret helvası ve bıldırcın gönderdik ve "Verdiğimiz güzel nimetlerden yeyiniz" (dedik) Hakikatta onlar bize değil sadece kendilerine kötülük ediyorlardı
58 (İsrailoğullarına Bu kasabaya girin, orada bulunanlardan dilediğiniz şekilde bol bol yeyin, kapısından eğilerek girin, (girerken) "Hıtta!" (Yâ Rabbi bizi affet) deyin ki, sizin hatalarınızı bağışlayalım; zira biz, iyi davrananlara (karşılığını) fazlasıyla vereceğiz, demiştik
Ayette geçen kasabadan maksat Kudüs veya Eriha’dır “Muhsin” kelimesi ise, “ihsan” mastarında ism-i faildir Yaptığı işi en iyi biçimde ve noksansız yapanların vasfıdır Kur’an’ın pek çok ayetinde muhsinler övülmüştür Meşhur Cibril hadisinde ise ihsan, Allah’ı görürcesine kulluk etmek diye açıklanmıştır
59 Fakat zalimler, kendilerine söylenenleri başka sözlerle değiştirdiler Bunun üzerine biz, yapmakta oldukları kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik
58, ayette kendilerine söylenenleri dinlemeyip kötülük eden yahudilere Allah Teala veba gibi bir takım kötü illet ve hastalıklar vermiştir
60 Musa (çölde) kavmi için su istemişti de biz ona: Değneğinle taşa vur! demiştik Derhal (taştan) oniki kaynak fışkırdı Her bölük, içeceği kaynağı bildi (Onlara Allah'ın rızkından yeyin, için, sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, dedik
61 Hani siz (verilen nimetlere karşılık): Ey Musa! Bir tek yemekle yetinemeyiz; bizim için Rabbine dua et de yerin bitirdiği şeylerden; sebzesinden, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bize çıkarsın, dediniz Musa ise: Daha iyiyi daha kötü ile değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehre inin Zira istedikleriniz sizin için orada var, dedi İşte (bu hadiseden sonra) üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası vuruldu Allah'ın gazabına uğradılar Bu musibetler (onların başına), Allah'ın âyetlerini inkâra devam etmeleri, haksız olarak peygamberleri öldürmeleri sebebiyle geldi Bunların hepsi, sadece isyanları ve taşkınlıkları sebebiyledir
61-Beni İsrail’e alçaklık ve yoksulluk damgasının vurulmasına sebep olarak hakkı inkar etmeleri ve onu söyleyen peygamberleri acımasızca öldürmeleri gösterilmiştir Şuayb, Zekeriyya ve Yahya gibi pek çok peygamberi öldürmüşlerdir
62 Şüphesiz iman edenler; yani yahudilerden, hıristiyanlardan ve sâbiîlerden Allah'a ve ahiret gününe hakkıyla inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır Onlar için herhangi bir korku yoktur Onlar üzüntü çekmeyeceklerdir
Yahudi kelimesi, buzağıya tapmaktan tevbe ettikleri vakit İsrailoğullarına takılmış bir addır Bir rivayete göre de Hz Ya’kub’un en büyük oğlu Yahuza’ya nisbet edilmiştir Nasara, Hz İsa’nın indiği Nasıra kasabasına nisbettir, diyenler vardır Bir rivayete göre Hz İsa’nın Al-i İmran 52, Saff 14 Ayetlerinde geçen “menensari ilallah” sözünden alınmıştır Sabiiler hakkında çeşitli rivayetler vardır Bir görüşü göre,Hz İbrahim ‘in dinini devam ettiren eski bir topluluk idi Müfessirlerin bazıları da Sabiiliğin yahudilikle Hıristiyanlık arasında tevhidci bir din olduğunu belirtmişlerdi Bazı yeni araştırmacılar ise, sabiilerin Babil’de yaşayan ve yarı Hıristiyan olan bir mezhep müntesibi olduklarını ve Hz Yahya’nın tabilerine benzediklerini ifade etmişlerdir
63 Sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağının altında, size verdiğimizi kuvvetle tutun, onda bulunanları daima hatırlayın, umulur ki, korunursunuz (demiştik de);
64 Ondan sonra sözünüzden dönmüştünüz Eğer sizin üzerinizde Allah'ın ihsanı ve rahmeti olmasaydı, muhakkak zarara uğrayanlardan olurdunuz
65 İçinizden cumartesi günü azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine: Aşağılık maymunlar olun! dediklerimizi elbette bilmektesiniz
66 Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, müttakîler için de bir öğüt vesilesi kıldık
Allah Beni İsrail’den kötülükte şuurlu olarak ısrar eden o bedbahtları önce maymun kılığına sokmuş, sonra da onları helak etmiştir Bunun, insanların aslının maymun olduğu iddiasıyla ilgisi yoktur
67 Musa, kavmine: Allah bir sığır kesmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi O da: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti
68 "Bizim adımıza Rabbine dua et, bize onun ne olduğunu açıklasın" dediler Musa: Allah diyor ki: "O, ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir inek " Size emredileni hemen yapın, dedi
69 Bu defa: Bizim için Rabbine dua et, bize onun rengini açıklasın, dediler "O diyor ki: Sarı renkli, parlak tüylü, bakanların içini açan bir inektir" dedi
70 "(Ey Musa!) Bizim için, Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın, nasıl bir inek keseceğimizi anlayamadık Biz, inşaallah emredileni yapma yolunu buluruz" dediler
71 (Musa) dedi ki: Allah şöyle buyuruyor: O, henüz boyunduruk altına alınmayan, yer sürmeyen, ekin sulamayan, serbest dolaşan (salma), renginde hiç alacası bulunmayan bir inektir "İşte şimdi gerçeği anlattın" dediler ve bunun üzerine (onu bulup) kestiler, ama az kalsın kesmeyeceklerdi
72 Hani siz bir adam öldürmüştünüz de onun hakkında birbirinizle atışmıştınız Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktır
73 "Haydi, şimdi (öldürülen) adama, (kesilen ineğin) bir parçasıyla vurun" dedik Böylece Allah ölüleri diriltir ve düşünesiniz diye size âyetlerini (Peygamberine verdiği mucizelerini) gösterir
Bu ayetlerde geçen sığır kesme kıssası, daha ziyade İsrailoğullarından iki gencin, mirasına konmaları için amcalarını öldürmelerine bağlanır Olay Hz Musa’ya arz edilir Hz Musa bir türlü katilleri bulamaz ve Allah’a sığınır O da bir sığır kesilmesini, onun bir parçasıyla ölüye vurulmasını, ölünün dirilip katili haber vereceğini bildirir Neticede böyle olur Ayetlerin zahiri de buna işaret eder Ancak eski Mısırlıların ineğe tapmaları, bir ara yahudilerin de buzağıya tapmış olmaları, sığır kelimesi hadisesinde başka hikmetlerin de bulunduğunu gösterir
“Bir parçasıyla ona vurun” buyurulup arkasından da Allah’ın ölülerin diriltmesinden bahsedilince , müfessirlerin çoğu bunu “kesilen ineğin bir parçası ile ölüye vurulmak suretiyle onun dirilmesi” şeklinde anlamışlardır Bu takdirde olay bir mucizedir; Allah’ın kudreti ile ölü böyle bir sebep olmadan da dirilebilir Dikkatleri daha ziyade çekmek için böyle bir merasim tertip edilmiş ve akabinde mucize gerçekleşmiştir
74 (Ne var ki) bunlardan sonra yine kalpleriniz katılaştı Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha da katıdır Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar Öylesi de var ki, çatlar da ondan su fışkırır Taşlardan bir kısmı da Allah korkusuyla yukardan aşağı yuvarlanır Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir
75 Şimdi (ey müminler!) onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa ki onlardan bir zümre, Allah'ın kelâmını işitirler de iyice anladıktan sonra, bile bile onu tahrif ederlerdi
76 (Münafıklar) inananlarla karşılaştıklarında "İman ettik" derler Birbirleriyle başbaşa kaldıkları vakit ise: Allah'ın size açtıklarını (Tevrat'taki bilgileri), Rabbiniz katında sizin aleyhinize hüccet getirmeleri için mi onlara anlatıyorsunuz; bunları düşünemiyor musunuz? derler
77 Onlar bilmezler mi ki, gizlediklerini de açıkça yaptıklarını da Allah bilmektedir
78 İçlerinde bir takım ümmîler vardır ki, Kitab'ı (Tevrat'ı) bilmezler Bütün bildikleri kulaktan dolma şeylerdir Onlar sadece zan ve tahminde bulunuyorlar
Ümmi, okur yazar olmayan demektir Yahudi yahut Hıristiyan olmayan Araplara da ümmi diyenler olmuştur
79 Elleriyle (bir) Kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için "Bu Allah katındandır" diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü vay haline onların!
80 İsrailoğulları: Sayılı birkaç gün müstesna, bize ateş dokunmayacaktır, dediler De ki (onlara): Siz Allah katından bir söz mü aldınız -ki Allah sözünden caymaz-, yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?
81 Hayır! Kim bir kötülük eder de kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa işte o kimseler cehennemliktirler Onlar orada devamlı kalırlar
82 İman edip yararlı iş yapanlara gelince onlar da cennetliktirler Onlar orada devamlı kalırlar
83 Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve "İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin" diye de emretmiştik Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz
İsrailoğullarının yaptığı işler ve davranışlar hakkındaki bu bilgiler, Kur’an’ın geldiği devirde yaşayan yahudilerin Tevrat’ı tahrif edip gerçekleri gizlemelerinden dolayı verilmiştir Çünkü Hz Muhammed gönderildiği zaman Arabistan’da özellikle Medine(Yesrib) ve civarında oldukça kalabalık bir Yahudi topluluğu yaşamakta idi Ahir zaman peygamberi gönderilmeden önce bir peygamber geleceğini etrafa yayan Yahudiler, peygamberimiz gelince ağız değiştirdiler Zira onlar gelecek peygamberi Yahudilerden bekliyorlardı Araplardan gelince onu kıskandılar Kur’an’da yahudiler hakkında daha çok bilgi verilmesinin sebebi budur Ahir zaman peygamberi, sonunda hıyanetleri yüzünden onlarla savaşmak ve onları yurtlarından sürmek zorunda kalmıştır Yahudiler hala müslümanlara olan düşmanlıklarını devam ettirmektedirler
84 (Ey İsrailoğulları!) Birbirinizin kanını dökmeyeceğinize, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair sizden söz almıştık Her şeyi görerek sonunda bunları kabul etmiştiniz
85 Bu misakı kabul eden sizler, (verdiğiniz sözün tersine) birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz Onları yurtlarından çıkarmak size haram olduğu halde (hem çıkarıyor hem de) size esirler olarak geldiklerinde fidye verip onları kurtarıyorsunuz Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir
86 İşte onlar, ahirete karşılık dünya hayatını satın alan kimselerdir Bu yüzden ne azapları hafifletilecek ne de kendilerine yardım edilecektir
Bu ayetler, yahudilerin türlü türlü entrikalarını anlatır İslam’dan önce Medine’de bulunan yahudiler iki fırka idiler Onlardan birisi Evs, diğeri de Hazrec kabilesi ile beraber idi Evs ile Hazrec kavga edip harbe tutuşunca onlar da beraber savaşırlardı Bu arada Yahudiler birbirlerini öldürdüler ve yurtlarından kovarlardı Esir olarak geri geldiklerinde bu sefer onları fidye verip geri alırlardı Bu durum sorulduğu zaman da “ Ne yapalım, Allah’ın emri böyle” derlerdi Bunun gibi türlü mel’anetler yaparlardı
87 Andolsun biz Musa'ya Kitab'ı verdik Ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik Meryem oğlu İsa'ya da mucizeler verdik Ve onu, Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik (Ne var ki) gönlünüzün arzulamadığı şeyleri söyleyen bir elçi geldikçe ona karşı büyüklük tasladınız (Size gelen) peygamberlerden bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz
Burada Allah Teala İsrailoğullarına şu anlamda olmak üzere ikazda bulunuyor: An dolsun ki Musa’ya kitabı biz verdik, ondan sonra gelen peygamberleri biz gönderdik ve onu Ruhül’-Kudüs ile takviye ettik Siz onu öldürmeye teşebbüs ettiniz, fakat bunu yapamadınız Hz Muhammed’i de öldürmeye teşebbüs ediyorsunuz Onu da yapamazsınız, biz onu koruruz İnkar ve isyanınız sebebiyle Allah’ın lanetini hakettiniz Bundan sonra iman etmeniz beklenmez Ortaya koyduğunuz mazeretler de geçersizdir
88 (Yahudiler peygamberlerle alay ederek) "Kalplerimiz perdelidir" dediler Hayır; küfür ve isyanları sebebiyle Allah onlara lânet etmiştir O yüzden çok az inanırlar
89 Daha önce kâfirlere karşı zafer isterlerken kendilerine Allah katından ellerindeki (Tevrat'ı) doğrulayan bir kitap gelip de (Tevrat'tan) bilip öğrendikleri gerçekler karşılarına dikilince onu inkâr ettiler İşte Allah'ın lâneti böyle inkârcılaradır
83 Ayette geçen açıklamaya bakınız
90 Allah'ın kullarından dilediğine peygamberlik ihsan etmesini kıskandıkları için Allah'ın indirdiğini (Kur'an'ı) inkâr ederek kendilerini harcamaları ne kötü bir şeydir! Böylece onlar, gazap üstüne gazaba uğradılar Ayrıca kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır
91 Kendilerine: Allah'ın indirdiğine iman edin, denilince: Biz sadece bize indirilene (Tevrat'a) inanırız, derler ve ondan başkasını inkâr ederler Halbuki o Kur'an kendi ellerinde bulunan Tevrat'ı doğrulayıcı olarak gelmiş hak kitaptır (Ey Muhammed!) Onlara: Şayet siz gerçekten inanıyor idiyseniz daha önce Allah'ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz? deyiver
92 Andolsun Musa size apaçık mucizeler getirmişti Sonra onun ardından, zalimler olarak buzağıyı (tanrı) edindiniz
93 Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlayın, demiştik Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!
Yahudiler Tevrat’tan edindikleri bilgilere göre bir peygamber geleceğini biliyorlardı ve bunun kendilerinden geleceğini düşünerek ondan faydalanmanın planlarını yapıyorlardı Bekledikleri peygamber Araplardan gelince onu inkar ettiler 89 ayette buna işaret edilmiştir Onlar aslında Hz Musa’ya da hakkıyla inanmış değillerdir 92 ayette ifade edildiği gibi Hz Musa nice mucizeler getirdiği halde o Tur'a gidince buzağıya taptılar
94 (Ey Muhammed, onlara Şayet (iddia ettiğiniz gibi) ahiret yurdu Allah katında diğer insanlara değil de yalnızca size aitse ve bu iddianızda doğru iseniz haydi ölümü temenni edin (bakalım), de
95 Onlar, kendi elleriyle önceden yaptıkları işler (günah ve isyanları) sebebiyle hiç bir zaman ölümü temenni etmeyeceklerdir Allah zalimleri iyi bilir
Yahudiler, “Ahiret hayatı sadece bize aittir ” Şeklinde iddia etmişler, bununla “ Yahudi olmayanlar öbür dünyada nimete nail olamazlar” demek istemişlerdi Bu iddiaya karşılık siz de onlara “ Madem ki öyledir, hadi ölümü isteyin” deyiniz Ama onlar asla ölmek istemezler Bu ayetler, yahudillerin ırkçılık düşüncesinin ahirete kadar uzandığını gösterir
96 Yemin olsun ki, sen onları yaşamaya karşı insanların en düşkünü olarak bulursun Putperestlerden her biri de arzular ki, bin sene yaşasın Oysa yaşatılması hiç kimseyi azaptan uzaklaştırmaz Allah onların yapmakta olduklarını eksiksiz görür
97 De ki: Cebrail'e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah'ın izniyle Kur'an'ı senin kalbine bir hidayet rehberi, önce gelen kitapları doğrulayıcı ve müminler için de müjdeci olarak o indirmiştir
Rivayete göre Fedek hahamlarından Abdullah b Suriye Peygamberimizle münakaşa etmiş, kendisine vahyi kimin getirdiğini sormuş, “Cebrail” deyince “ O bizim düşmanımızdır Başkası getirseydi iman ederdik ” demiştir Bunun üzerine bu ayet inmiştir
98 Kim, Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikâil'e düşman olursa bilsin ki Allah da inkârcı kâfirlerin düşmanıdır
99 Andolsun ki sana apaçık âyetler indirdik (Ey Muhammed!) Onları ancak fasıklar inkâr eder
100 Ne zaman onlar bir antlaşma yaptılarsa, yine kendilerinden bir gurup onu bozmadı mı? Zaten onların çoğu iman etmez
101 Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı tasdik edici bir elçi gelince ehl-i kitaptan bir gurup, sanki Allah'ın kitabını bilmiyormuş gibi onu arkalarına atıp terkettiler
102 Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı Lâkin şeytanlar kâfir oldular Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!
Eski kavimlerin çoğu sihre inanırlardı Bu yüzden sihir, dini inançlarla tamamen karışmış durumda idi Bu sebeple sihirbazlar halkı kandırıyorlardı Sihir çeşitleri şöyledir
1 Keldanilerin sihri: Bunlar yıldızlara taparlar, kainatı idare edenlerin yıldızlar olduğunu, hayır ve şerrin onlardan geldiğini, semavi güçlerin yerdeki güçlerle birleşmesi sonucu mucizeler meydana geldiğini söylerlerdi Bunları irşat için Allah, Hz İbrahim’i gönderdi Bunlar da kendi aralarında üç fırka idiler:
a)Eflak ve yıldızların ebedi olduğunu söyleyenler ki, onlara “Sabie” denilir
b)Eflakın uluhiyetine inananlar Bunlar, her felek için yerde bir put yapmış ve ona hizmet etmiş putperestlerdir
c)Eflaki ve yıldızları yaratan birisi olduğunu ve bunun onlara yeryüzünü idare etme hakkı verdiğini söyleyenler Bunlar yıldızları aracı kabul ederlerdi
2 Ruh gücüne dayanılarak ortaya konan sihir: Buna göre insan ruhu tasfiye ile icadetme, öldürme, diriltme, bünye ve şekilde değişiklik yapma gücüne ulaşır
3 Ruhani varlıklardan faydalanılarak yapılan sihir: Bu da muska yapmak ve cinlerden yardım almak gibi şekillerle uygulanır
4 Göz boyamak şeklinde yapılan sihir: Hokkabazlık, el çabukluğu ve benzeri davranışlar gibi
İslam alimleri, sihrin birinci ve ikinci şekline inananların kafir olduklarında ittifak etmişlerdir Ancak, ayette bildirildiği şekilde, yaratıcının Allah Teala olduğuna inanarak ve kötülükte kullanmamak şartıyla sihir ilmini öğrenmekte beis yoktur Yahudiler arasında büyü yaygın idi Bu yüzden Hz Süleyman’ın büyük bir büyücü olduğunu, hükümdarlığı büyü ile elde ettiğini, hayvanlara ve cinlere büyü ile hükmettiğini söylerler ve buna inanırlardı Hz Süleyman Kur’an’da peygamber olarak tanıtılınca “Muhammed Süleyman’ı peygamber sanıyor, halbuki o bir büyücüdür” dediler
103 Eğer iman edip kendilerini kötülükten korusalardı, şüphesiz, Allah tarafından verilecek sevap daha hayırlı olacaktı Keşke bunları anlasalardı!
104 Ey iman edenler! "Râinâ" demeyin, "unzurnâ" deyin (Söylenenleri) dinleyin Kâfirler için elem verici bir azap vardır
Resulullah (s a) müslümanlara bir şey öğretirken, bizi biraz bekle, acele etme manasına “Raina” derlerdi Yahudilerin de sövmek manasına gelen “Raina” kelimeleri vardı Müslümanların bu sözünü işitince, Efendimize kötü maksatla öyle hitap etmeye başladılar Bunun üzerine “Raina” demeyin, o manasına gelen “unzurna” deyin denildi ki, bizi bekle demektir
105 (Ey müminler!) Ehl-i Kitaptan kâfirler ve putperestler de Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler Halbuki Allah rahmetini dilediğine verir Allah büyük lütuf sahibidir
106 Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir
Sonra gelen bir ayetin, daha önceki ayetin hükmünü yürürlükten kaldırmasına “nesh” denir Allah Teala, insanlığın medeni ve kültürel gelişmesine ve bu gelişmenin doğurduğu ihtiyaçlara uygun olarak, gerektikçe yeni peygamber ve kitaplar göndermiş, öncekilere ait bazı hükümleri yürürlükten kaldırmıştır Naslarının hükmü ebedi olan Kur’an-ı Kerim nazil olurken, bu döneme mahsus olmak üzere bazı ayetler, diğerlerini neshetmiştir; ancak bunların sayısı oldukça azdır ve ilk İslam neslinin terbiye ve intibakını temin maksadına yöneliktir )
107 (Yine) bilmez misin, göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah'ındır? Sizin için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır
108 Yoksa siz de (ey müslümanlar), daha önce Musa'ya sorulduğu gibi peygamberinize sorular sormak mı istiyorsunuz? Kim imanı küfre değişirse, şüphesiz dosdoğru yoldan sapmış olur
Peygambere çok soru sorulması, hükümlerin çoğalmasını ve daralmasını gerektirir Onun için Medine devrinde bir ara soru sormak yasak edilmiştir
109 Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın Şüphesiz Allah her şeye kadirdir
110 Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah'ın katında bulacaksınız Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür
111 (Ehl-i kitap Yahudiler yahut hıristiyanlar hariç hiç kimse cennete giremeyecek, dediler Bu onların kuruntusudur Sen de onlara: Eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin, de
112 Bilâkis, kim muhsin olarak yüzünü Allah'a döndürürse (Allah'a hakkıyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi katındadır Öyleleri için ne bir korku vardır, ne de üzüntü çekerler
Bu ayette Allah’a kulluk etmek ihsan vasfına bağlanmıştır Yani bir kimse ibadet etmekle kendisini kurtaramaz Kendini kurtarması için muhsinlerden olması gerekir Muhsin yaptığı işi Allah için yapan, sadece O’ndan korkan, o sebeple işini noksansız bitiren ve her işin hakkını veren kimse demektir Hıristiyan Araplardan oluşan Necran heyeti Resulullah’ın huzuruna çıkınca yahudiler onların yanlarına geldiler Aralarında münakaşa yaptılar Birbirlerini itham ettiler Bunun üzerine aşağıdaki ayetler geldi
113 Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil'i) okumakta oldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir, dediler Hıristiyanlar da: Yahudiler doğru yolda değillerdir, dediler Kitabı bilmeyenler de birbirleri hakkında tıpkı onların söylediklerini söylediler Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar hakkında hükmünü verecektir
114 Allah'ın mescidlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir (Başka türlü girmeye hakları yoktur ) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır
115 Doğu da Allah'ındır batı da Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (zatı) oradadır Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir
Allah her yerde hazır ve nazır olmakla birlikte, namazda kıbleye dönmek ibadetlerde nizam ve intizamı sağlamak gayesine matuftur )
116 "Allah çocuk edindi" dediler Hâşâ! O, bundan münezzehtir Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur, hepsi O'na boyun eğmiştir
Yahudiler “Uzeyr Allah’ın oğludur” derkenhıristiyanlar “İsa Allah’ın oğludur” dediler Müşrik araplar ise “Melekler Allah’ın kızlarıdır” demişlerdi Bu ayette, Allah Teala’nın bunlardan münezzeh olduğu hususu vurgulanmıştır
117 (O), göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır Bir şeyi dilediğinde ona sadece "Ol!" der, o da hemen oluverir
Allah Teala’nın bir şeyi murat etmesi, onun hakkında “Ol!” emridir Allah’ın dilediği her şey vakti saati gelince mutlaka olur
118 Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik 119 Doğrusu biz seni Hak (Kur'an) ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik Sen cehenmemliklerden sorumlu değilsin 120 Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır 121 Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (den bazısı) onu, hakkını gözeterek okurlar Çünkü onlar, ona iman ederler Onu inkâr edenlere gelince, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır
Bu ayet, yahudi alimlerinden Abdullah ibni Selam ve arkadaşları hakkında inmiştir Bunlar Kur’an’a inandılar ve ondaki ahkamı tasdik ettiler Bir başka rivayete göre de bu ayet Cafer b Ebi Talip’le beraber Habeşistan’dan gelen kırk kişilik cemaat hakkındadır ki, bunlar ehl-i kitaptan İslam-ı kabul edenlerdir
122 Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kılmış olduğumu hatırlayın 123 Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez Onlar hiçbir yardım da görmezler
Şefaat, bazı şartlara bağlıdır En önemlisi ise imandır
124 Bir zamanlar Rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önder yapacağım, demişti "Soyumdan da (önderler yap, yâ Rabbi!)" dedi Allah: Ahdim zalimlere ermez (onlar için söz vermem) buyurdu 125 Biz, Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın) İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye emretmiştik 126 İbrahim de demişti ki: Ey Rabbim! Burayı emin bir şehir yap, halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle Allah buyurdu ki: Kim inkâr ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azabına sürüklerim Ne kötü varılacak yerdir orası!
Allah, inkar edenleri de dünyada rızıklandırmakta, dünya nimetlerinden diledikleri gibi istifade etmelerine imkan vermektedir Şu halde dünya nimeti, dindarlığa bağlı değildir Dünya nimeti mümine de kafire de verilir Bunlar birer imtihan vesilesidir; hayırlı olup olmadıkları neticeye bağlıdır Servet ve iktidar, eğer kulluğa vesile olmuş ise o zaman bu, iki cihan saadetidir Azgınlık ve sapıklığa sebep olmuş ise ebedi hayatı mahvetmiş, saadet yerine felaket getirmiş olur
127 Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor (şöyle diyorlardı Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin
Kabe’nin yapılışı hakkındaki rivayetlere göre, Hz Adem ile Havva cennetten çıkarıldıkları vakit yeryüzünde Arafat’ta buluşurlar, beraberce batıya doğru yürürler Kabe’nin bulunduğu yere gelirler Bu esnada Adem, bu buluşmaya şükür olmak üzere Rabbine ibadet etmek ister ve cennette iken, etrafında tavaf ederek ibadet ettiği nurdan sütunun tekrar kendisine verilmesini diler İşte o nurdan sütun orada tecelli eder ve Hz Adem, onun etrafında tavaf ederek Allah’a ibadet eder Bu nurdan sütun Hz Şit zamanında kaybolur, yerinde siyah bir taş kalır Bunun üzerine Hz Şit, onun yerine taştan onun gibi dört köşe bina yapar ve o siyah taşı binanın bir köşesine yerleştirir İşte bugün Hacer-i Esved diye bilinen siyah taş odur Sonra Nuh tufanında bu bina kumlar altında uzunca bir süre gizli kalır Hz İbrahim Allah’ın emriyle Kabe’nin bulunduğu yere gider, oğlu İsmail’i annesiyle birlikte orada iskan eder Sonra İsmail ile beraber Kabe’nin bulunduğu yeri kazar Hz Şit tarafından yapılan binanın temellerini bulur ve o temellerin üzerine bugün mevcut olan Kabe’yi inşa eder Ayette”Beytullah’ın temellerini yükseltiyor” cümlesi bunu ifade eder
128 Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin 129 Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin 130 İbrahim'in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir 131 Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Alemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti 132 Bunu İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti, Yakub da: Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslâm'ı) seçti O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz (dedi) 133 Yoksa Ya'kub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Ya'kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak O'na teslim olmuşuzdur, dediler 134 Onlar bir ümmetti, gelip geçti Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz 135 (Yahudiler ve hıristiyanlar müslümanlara Yahudi ya da hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler De ki: Hayır! Biz, hanîf olan İbrahim'in dinine uyarız O, müşriklerden değildi
Hanif, her türlü batıl dinden uzak durup, yalnızca hak dine yönelen kişi demektir
136 "Biz, Allah'a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâta indirilene, Musa ve İsa'ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah'a teslim olduk" deyin
Esbat,torunlar demektir Burada Hz Ya’kub’un on iki evladından torunları kasdedilmiştir
137 Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar Onlara karşı Allah sana yeter O işitendir, bilendir 138 Allah'ın (verdiği) rengiyle boyandık Allah'tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O'na kulluk ederiz (deyin)
Zemahşeri’nin açıklamalarına göre hıristiyanlar, yeni doğan çocukları, bir su ile boyarlar ve “İşte şimdi hıristiyan oldu” derlerdi ve bunu o çocuk için bir temizlik sayarlardı Ayette müslümanların buna karşılık “Allah’ın boyası ile boyandık” demeleri emredildi Allah’ın boyası İslam fıtratı, İslam ve iman temizliğidir
139 De ki: Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, O'nun hakkında bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir Biz O'na gönülden bağlananlarız 140 Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâtın yahudi, yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir 141 Onlar bir ümmetti; gelip geçti Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size aittir Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz
Resulullah (s a) Medine’ye geldikten sonra müslümanlar on altı ay kadar Kudüs’e yönelerek namaz kıldılar Bu durum yahudilerin şımarmalarına, “Muhammed ve ashabı kıblenin neresi olduğunu bilmiyorlardı, biz onlara yol gösterdik ” gibi laflar etmelerine ve bunu etrafa yaymalarına sebep olmuştu Resulullah, Allah’tan İslam’a kendi kıblesinin verilmesini niyaz etti İşte bundan sonra Kudüs’ten Kabe’ye dönülmesi emri geldi Bunun üzerine yahudiler ve münafıklar tekrar ileri geri konuşmaya başladılar Aşağıdaki ayetler bu olayı anlatır
142 İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kıblelerinden onları çeviren nedir? diyecekler De ki: Doğu da batı da Allah'ındır O dilediğini doğru yola iletir 143 İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl'ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık Senin (arzulayıp da şu anda) yönelmediğin kıbleyi (Kâbe'yi) biz ancak Peygamber'e uyanı, ökçeleri üzerinde geri dönenden ayırdetmemiz için kıble yaptık Bu, Allah'ın hidayet verdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir Zira Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir
Rivayete göre kıyamette milletler peygamberlerinin tebligatını inkar ederler Allah peygamberlerden tebliğ ettiklerine dair delil ister Bunun üzerine ümmet-i Muhammed getirilir ve onlar buna şehadet ederler Onlara “Siz bunu nereden öğrendiniz?” diye sorulur Onlar da “Kur’an’dan ve Resulullah’tan öğrendik ” Derler Nihayet Resulullah getirilir ve o da buna şahitlik eder
144 (Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görüyoruz İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir (Ey müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin Şüphe yok ki, ehl-i kitap, onun Rablerinden gelen gerçek olduğunu çok iyi bilirler Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir 145 Yemin olsun ki (habibim ! ) sen ehl-i kitaba her türlü âyeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıblene dönmezler Sen de onların kıblesine dönecek değilsin Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen hakkı çiğneyenlerden olursun
Bu ayette inadın insanoğlunu ne hale getirdiği anlatılarak “ Sen onların arzularına uyarsan kötülük edenlerden olursun” denilmiştir Çünkü Efendimiz bilfarz onların bir dileğini yerine getirirse bu sefer başka bir şey isteyecekler ve zor görmedikçe hiçbir şeyi kabul etmeyeceklerdir İşte ayette bu cihet anlatılmıştır Bunun da sebebi, inat ve taassuptur İman ile terbiye edilmemiş nefis, inat ve taassuptan kurtulamaz Bu da insanı daima kötüye yöneltir
146 Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar Buna rağmen onlardan bir gurup bile bile gerçeği gizler
Yahudiler Tevrat’ta, hıristiyanlar da İncil’de ahir zaman peygamberinin vasıflarını gördüler, onun gelmesini beklediler; her nesil bunu kendinden sonra geleceklere anlattı ve inanmalarını tavsiye etti Bunun için her iki zümre de bu peygamberin gelmesini dört gözle bekliyorlardı Ancak onun Araplar arasından ve bir yetim kimse olarak gönderildiğini görünce sırf ırkçılık gayret ve düşüncesiyle inkar ettiler Halbuki onun hak peygamber olduğunu, kendi oğullarını bilip tanıdıkları gibi biliyorlardı
147 Gerçek olan, Rabbinden gelendir O halde kuşkulananlardan olma! 148 Herkesin yöneldiği bir kıblesi vardır (Ey müminler!) Siz hayır işlerinde yarışın Nerede olursanız olun sonunda Allah hepinizi bir araya getirir Şüphesiz Allah her şeye kadirdir 149 Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir Bu emir Rabbinden sana gelen gerçektir (Biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir 150 (Evet Resûlüm ! ) Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili bulunmasın Sakın onlardan korkmayın! Yalnız benden korkun Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız
|