Prof. Dr. Sinsi
|
Gizemlerin Ülkesi- Mısır
* MUMYALAMA *
* Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş? * [Yasin Suresi, 78]
Mumyalama tekniklerinin amacı, ölen kişinin hayattayken sahip olduğu görünüşünü korumasını sağlamaktı Bu yapılırken önce vücut iç organlarından ve suyundan arındırılır, üzerine güzel kokular dökülür, çürümeyi engellemek için hoş kokulu ve şifalı bitkilerle doldurulurdu Daha sonra şeritler kullanılarak özenle sarılan mumya, koruyucu muskalarla kaplanırdı Ölü yıkandıktan sonra burnundan sokulan aletlerle beyin boşaltılırdı Göz ve ağız boşukları, yağlı keten tamponlarla doldurulup göz kapakları kapatılırdı Rahip, habeş denilen keskin bir opsidyenle vücüdun sol tarafını açarak, içindekileri tamamen boşaltır ve bunları kanopik denilen çömlek ve vazoların içine koyardı Boşalan karın kısmı ve kadınların göğüs içleri, hurma şarabı ve kokulu bitkilerle temizlendikten sonra, reçine, tarçın, soğan ve kokulu mir ile karıştırılmış ağaç talaşı yerleştirilirdi Açılan yerler dikildikten sonra Mısırlılar'ınNet-jeryt" denilen ve Kahire yakınlarındaki bir vadide bulunan Natron tozu sodyum karbonat ve ya Sodyum Klorit tuz ile karıştırılan madde içinde 40 ve ya 70 gün soylular için 272gün bekletilirdi Böylece vücuttaki nem emilir,organik yapı antiseptik korumaya alınırdı Bir çeşit insan salamurası olan bu işlemin sonunda eller göğüste veya karın üzerinde birleştirilerek vücüt yatar durumuna getirilir ve kurutulurdu İç içe konulan bir çok tabuta yerleştirilen mumya son olarak bir lahitin içine yerleştirilirdi Her lahitin üzerine ölen kişinin tasviri yontulurdu Bunların amacı ise başka bir batıl inanca yönelikti İçorganlarının konulduğu kanoposlar, ölünün hizmetçiliğini yaptığına inanılan küçük heykeller, cenazeye göz kulak olurlardı Tüm bu eşyaların üzerinde yazılar veya sembollerle dolu etiketler bulunurdu Tüm bu batıl ritüellerin Hak Dinden etkilenen yönleri de vardı Bu inanca göre ölünün cennete gitmesi için Tanrı Osirisin mahkemesinden geçmesi gerekirdi Bu yüzden sorulan sorulardaki tuzaklara ölünün düşmemesi için tabuta bir de ölüler kitabı konulurdu Mumyalama, zaman içinde olgunlaşmış, birçok inançtan izler taşıyan karmaşık bir ritüeldir Mumyalama işlemi ölüyü öbür dünyadaki yaşamına hazırlamak için yapılan bir dizi törenden sadece başlangıç olanıdır Bu işlem insanların yanı sıra boğa, timsah, kedi gibi hayvanlar için de yapılmaktaydı Arapça ve Farsçada mumiya, doğada bulunan katran ve bunun karışımlarına denilir, ilaç olarak da kullanılırdı Gerçekte ölünün bedenini konserve edercesine korumak için yapılan tahnit işleminde katranın kullanılması, onu mumya ile eş anlamlı yapmıştır
* Firavunun Cesedinin Korunması
Firavun kendini ilah olarak kabul etmesi ve Hz Musanın Allaha iman etmesi için yaptığı davetlere karşı iftira ve tehditle karşılık vermesine neden olmuştur Firavun bu kibirli tavrını ancak, ölüm tehlikesi ile karşılaşıp suların altında kalacağını anlayana dek sürdürmüştür Kuranda Firavunun, Allahın azabıyla karşılaştığında, hemen imana yöneldiği şu ayetle bildirilir:
* Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü Sular onu boğacak düzeye erişince Firavun: İsrailoğullarının kendisine inandığı İlahtan başka İlah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım dedi * [Yunus Suresi, 90]
Ancak Allah Firavunun böyle bir anda iman etmesini kabul etmemiştir Allah Firavunun bu samimiyetsiz tavrını Kuran'da şu ayetlerle bildirir:
* Şimdi, öyle mi? Oysa sen önceleri isyan etmiştin ve bozgunculuk çıkaranlardandın Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet tarihi bir belge, ibret olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız herkese cesedini göstereceğiz Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler * [Yunus Suresi, 91-92]
Bu ayetlerde Firavuna ait cesedin gelecek nesillere ibret olacağının bildirilmesi, cesedin bozulmamış olacağına bir işaret olarak kabul edilebilir Kuranda 1400 sene evvelden haber verildiği gibi, halen tarihsel bir belge olarak bulunan bir ceset Kahiredeki Mısır Müzesinin Kraliyet Mumyaları Odasında sergilenmektedir Büyük bir ihtimalle, sular üstüne kapanıp boğulduktan sonra,Firavunun cesedi kıyıya vurmuş ve Mısırlılar tarafından bulunarak önceden yapılmış olan mezarına götürülmüştür
* HZ MUSA ve NİL NEHRİ *
Hz Musanın doğduğu dönemde Firavun tüm yeni doğan erkek çocukları öldürüyordukız çocukları ise kölelik yapması için sağ bırakıyordu İşte, böyle bir tehlike içinde kölelerin arasında öldürülme tehdidiyle yaşamaya başladı Hz Musanın annesi de Allahtan aldığı vahiy ile Hz Musayı bir sandığa koydu ve akmakta olan Nilin sularına bıraktı Akıntının onu nasıl ve nereye götüreceğini bilmiyordu Fakat Rabbimizin ilhamı ile, sonunda tekrar kendisine geri döneceğini ve peygamber olacağını biliyordu Herşeyi yaratan ve onlara nizam veren Allah, onu ve Hz Musayı da yaratmış, kaderlerinin nasıl olduğunu da ona bildirmişti Allah daha sonra doğumuyla ilgili bu gerçeği Hz Musa'ya şöyle hatırlatacaktı:
* Hani, annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik, şöyle ki:Onu sandığın içine koy, suya bırak, böylece su onu sahile bıraksın; onu Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır * [Taha Suresi, 38-39]
Burada üzerinde durulması gereken önemli bir konu, kaderdir Ayette Allah Hz Musanın annesine oğlunu suya bırakmasını söylemiş ve sonunda onu Firavunun alacağını ve onun kendisine geri dönüp elçilerden olacağını bildirmişti Yani Hz Musa doğduğunda onun bir sandık içinde suya bırakılacağı, Firavunun onu bulacağı, sonunda ise Hz Musanın bir peygamber olacağı belliydi Çünkü Allah onun kaderini öyle belirlemişti Allah bunu Hz Musanın annesine bildirdi
Burada Hz Musanın hayatındaki tüm detayların en ince ayrıntısına kadar Allah katında kaderde takdir edildiğine ve aynen takdir edildiği gibi gerçekleştiğine dikkat etmek gerekir Allahın Hz Musanın annesine ilettiği vahyin gerçekleşmesi, sayısız şartın tam kaderde tespit edildiği şekilde meydana gelmesi ile olmuştur
Hz Musanın Firavun'un adamlarından kurtularak, suda boğulmadan Firavunun sarayına kadar gitmesi için:
* Bebek yaştaki Hz Musanın bindirildiği sandık su almamalıdır Bunun için sandık ustasının sandığı suda yüzebilecek uygun ölçülerde yapmış olması gereklidir Öte yandan sandığın şekli de yüzme hızı açısından önemlidir Ne çok daha hızlı yüzüp Firavunun olduğu yeri geçecek ne de yavaş olup geri kalacak şekilde olmalıdır Tam olması gereken hızda hareket edecek şekilde yapılmış olmalıdır Bunların hepsi de sandığı yapan ustanın kaderinde tespit edilmiş detaylardır O da bu sandığı tam yapması gereken şekilde yapmıştır
* Sandığı sürükleyen akıntı ne daha hızlı ne de daha yavaş olmalı, nehrin suları tam gerekli hızda ilerlemelidir Yani Nilin debisini oluşturan yağışlar da tam bu şekilde Allahın yarattığı kader ölçüsünde belirli bir hesap ile olmuştur
* Esen rüzgarlar da sandığı yine tam gerektiği şekilde etkilemelidir Yani rüzgar da bir kader doğrultusunda esmektedir Ne çok esip sürüklemeli, ne ters esip yönünü değiştirmeli ne de yavaş esip hızını azaltmalıdır
* Nil boyunca başka kimse bu sandığı bulmamalıdır Yani sakıncalı hiç kimse oradan geçmemeli, oradan geçmekte olan hiç kimse de ona rastlamamalıdır Dolayısıyla Nil çevresinde yaşayan herkes bir kader doğrultusunda oradan geçmeyecek veya sandığı görmeyecektir Nitekim bu şart da Allahın tespit ettiği kadere göre gerçekleşmiştir
* Hz Musanın hayatıgibi Firavun ve ailesinin hayatı da bir kader doğrultusundadır Onlar da tam olmaları gereken saatte ve olmaları gereken yerde olmalı ve Hz Musayı bulmalıdırlar Belki Firavun ailesi Nil kenarına daha erken gelmeyi planlamış olabilir Onların gecikmesine sebep olan da kaderlerindeki işi yaparak olması gerekeni sağlamıştır Bunların hepsi Firavunun Hz Musa'yı bulmasını sağlayan sebeplerden birkaçıdır Hepsi de Allahın Hz Musanın annesine daha önceden vahyettiği söze uygun olarak tam gerektiği şekilde gerçekleşmiştir Gerçekte Allahın Hz Musanın annesine verdiği söz de ve gerçekleşen tüm diğer olaylar da, Allahın ezelde tespit ettiği kadere göre olup bitmiştir Hz Musanın kaderinde olan olaylar sadece buraya kadar anlattığımız gibi hadiseler değildir Hayatının her anı belli bir kader çizgisiyle örülmüştür O ne doğduğu yeri, ne doğduğu yılı, ne kendi kavmini ne de anne ve babasını seçmiştir Bunların tümünü Allah takdir etmiş ve yaratmıştır Daha ince ve detaylı olarak düşündüğümüzde kaderin hayatın her anına nasıl mutlak şekilde hakim olduğunu daha yakından hissedebiliriz Bu kıssa da bunu çokça hatırlatarak üzerinde düşünülmesini sağlar Allah, Hz Musa kıssasındaki tüm bu detaylarla, aslında Kendisinin, tüm insanların ve tüm kainatın kaderini de önceden takdir ettiğini bizlere hatırlatmaktadır Nasıl Hz Musa Nilde kaderin sevkiyle hareket ediyorsa Firavun ve ailesi de onunla karşılaşacakları yere kaderleri doğrultusunda gitmişlerdir Ayetlerde Firavun ailesinin, aynen Allahın daha önce Hz Musanın annesine vahyettiği gibi davrandıkları, yani onu bilmeden himaye altına aldıkları şöyle anlatılır:
* Nihayet Firavunun ailesi, onu ileride bilmeksizin kendileri için bir düşman ve üzüntü konusu olsun diye sahipsiz görüp aldılar Gerçekte Firavun, Haman ve askerleri bir yanılgı içindeydi Firavunun karısı dedi ki: Benim için de, senin için de bir göz bebeği onu öldürmeyin umulur ki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz Oysa onlar başlarına geleceklerin şuurunda değillerdi* [Kasas Suresi, 8-9]
Böylece Firavun ve ailesi, kaderlerinin nereye gittiğini bilmeden ancak o kadere tabi bir şekilde Hz Musayı buldular ve onu evlatlıkları olarak yanlarına aldılar Hatta Hz Musayı kendileri için bir fayda getirir umuduyla yanlarında tuttular
Kaynak :
* Mısır Tarihi
|