07-26-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Bir Redd-İ Aşk Destanı-Zembilfroş
Bir baska sekilde Anlatılanlara göre, çok zengin bir beyin oğluymuş Zembilfroş Yakışıklıymış Doğal olarak avlanmayı ve eğlenmeyi severmiş her bey çocuğu gibi Ta ki günün birinde bir mezarlıktan geçerken, ruh dünyasında yaşadığı olağanüstü değişime kadar  İşte o mezarlıktan geçerken, yaşamı ve ölümü düşünür, kıyaslar  Sadece soyut bir kıyaslama değildir fakat bu: Mala, mülke, zevke, sefaya sahip olmakla, bunlardan yoksun olmanın getirdiği iki farklı yaşam, bu iki farklı yaşamın sonucunda ortak tek bir kader: Yani ölüm!  Varlığa sahiptir Zembilfroş Peki nasıl biri olarak ölecektir? Varlıklı, boş biri olarak mı, yoksa belli ideallerin peşinden koşan, onurlu, halkının içinde, halkın gerçekliğini kavramış biri olarak mı? O, ikinciyi tercih eder, yani ideallerinin peşinden gitmeyi  İşte o andan itibaren artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır Eşi ve çocuklarını alarak uzaklaşır saltanatın nimetlerinden Köy-köy, şehir-şehir dolaşarak zembil (sepet) satmaya, böylece hayatını kazanmaya başlar Zembil sattığı için de ismi “Zembirfroş” olarak kalacaktır
Derken günün birinde, şehirde zembil satarken sultanın karısı görür Zembilfroş’u ve ona aşık olur Zembil alma bahanesiyle saraya davet eder ve dizelere dökerek aşkını açıklar O’na:
(Zembilfroş zembil getirir/
Dükkanları dolaştırır/
Hatun’un aklı başından gider/
Başında zamanı dolaştırır  
Çağırır onu, der: Beni gör ve gel/
Gel Mir’in döşeğine otur/
Mir’e haram olan sana helaldir/
Zulfi heriri vereyim sana/
Gözlerim ceylanların gözündendir /
Göğsüm yaylaya benzer /
Reyhan gibi uzundur boyum/
Ne dersen kabulümdür)
Zembilfroş söz vermiştir fakat kendine  Tövbe etmiştir Artık hiçbir şey onu inançlarından ve ideallerinden yıldırmayacaktır Zevk ve sefaya yenilmeyecektir; sebebi aşk da olsa  Onu inançlarından ve ideallerinden uzaklaştırabilecek her türlü anlayışa güçlü bir kişilikle karşı koyacak, dik duruşuyla reddedecektir Çünkü o, dünya nimetlerinden vazgeçmiş bir derviştir artık Evlidir ayrıca, eşi ve çocukları vardır Bu yüzden Xatun’a orada cevap verir:
(“Hatun ben tövbekar biriyim/
Güzel ben tövbekar biriyim/
çocuklarım evde ve açtır/
Yukarıdaki tanrının hatırına, yapamam”)
Peki ya sonra? Sonrası trajik bir destan!   Men û Zin’den, Sîyabend ve Xecê’den, Leyla ile Mecnun’dan çok farklı bir destan
FARKLI BİR İDDİA DAHA
Zembilfroş Xatun’un ilanı aşkı reddeder böylece Xatun kabul etmez elbette Konuğu olduğumuz Hecî Saleh Gulî, bildik zembilfroş destanının aksine, Xatun’un Zembilfroş’u orada tutuklattığını ve zindana hapsederek zincire vurduğunu anlatıyor Buna göre Xatun, Zembilfroşa olan aşkından vazgeçmez Ona verdiği saltanatı ne zaman kabul ederse, o zaman serbest bırakılacağını ve özgürlüğüne kavuşacağını söyler
Fakat Zembilfroş, yaşam ilkeleri doğrultusunda direnecektir Derken günün birinde, ibadet etme bahanesiyle zincirlerini söktürür ve ibadet sırasında saraydan kaçmayı dener Ancak kaçacak yer bulamaz ve teslim olması istenir Buna karşı çıkan Zembilfıroş, sarayın burçlarından aşağıya atar kendini ve inançları, idealleri ölmeyi seçer Heci Salih Gulli, dini motiflerle süslü bu destanı anlatırken hemen yukarıya düşen Şabanı Dağı’nı işaret ediyor bize ‘Bu dağın üzerinde Şabani Kalesi var” diyor “O kaleden atlayan Zembilfroşu melekler almış, getirip buraya gömmüştür  ”
ALINTI//
|
|
|