07-26-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Tasavvuf Edebiyati
TEKKE VE TASAVVUF HALK EDEBİYATI
Tasavvuf kelimesi, Arapça "suf" (yün) kelimesinden türemiştir Her türlü zevkin, rahatlığın, insanı Tanrıdan uzaklaştıracağına inananların kaba yün giysiler kullanmaları yüzünden onlara "Sufi" (yüne bürünmüş) denilmiştir
Tarihte tasavvuf, Hicret'in II yüzyılında başlar (VIII yy) Tasavvuf anlayışında amaç, gönlü tüm dünyasal şeylerden (adem) arıtarak, ölmeden önce Tanrı'ya varmaktır Tasavvuf anlayışına göre, etrafımızda gördüğümüz herşey, varlıkta (vücud-u mutlak) varolan Tanrı'nın, varlığını belli etmek için yokluğa (adem-i mutlak) yansıması sonucunda varolmuştur Tanrı'nın sırlarının da yaratılan en mükemmel varlık olan insanda toplandığını görürüz İnsanın, Tanrı'nın gözbebeğindeki görüntü olduğuna inanılır
Tasavvuf eğitimi veren kurumlara "tekke" denir Tekkelerin yaşayışları dış dünyaya kapalıdır; kendi içlerinde kurumlardır Tasavvuf anlayışındaki yollara "tarikat" denir Kuran hadislerinin tasavvuf anlayışına göre çeşitli biçimlerde yorumlanması sonucunda yüzlerce tarikat oluşmuştur Mevlevi - Şehir aydınları; Bektaşi - Halk aydınları için kullanılan isimlerdir Tasavvuf anlayışını benimseyen kişiye "mutasavvıf" denir
İnsan, yaşadığı sürece maddeye bağlı bir varlıktır ve dolayısıyla, diğer bütün varlıklar gibi Tanrı'nın yokluktaki bir görüntüsünden başka birşey değildir Bu da, insanın "aslı olan varlıktan ayrıldığı" şeklinde yorumlanır; insan bu sebep dolayısıyla acı çekmektedir Aslına, Tanrı'ya dönerse mutlu olacaktır, ancak vücut ona engel olmaktadır Vücut engelini ortadan kaldırmak için harcanan çabaya "riyazat" (alıştırma) denir Az yemek, az içmek, az uyumak ve çileye girmek riyazat amacıyla yapılır Mutasavvıflar, bütün duygu ve düşüncelerini Tanrı'ya yönlendirebilmek için yöntemler geliştirmişlerdir Bunların başında da "zikir" adı verilen ayin gelir Zikir ayinleri sırasında, bir araya gelinip koro halinde ilahiler söylenir raks edilir; bu amaçla çoşup dünyayı unutmak ve bütün gönülle Tanrı'ya yönelmek hedeflenir
Tasavvuf anlayışında ölümden sonra da hayat olduğuna inanılır Ve ölümden sonra Tanrı'ya varmak tasavvufta vardır Ancak bir mutasavvıfın en büyük isteği, ölmeden önce Tanrı'ya ulaşmaktır (Fena-fillah)
*Dini tasavvufi düşünceyi yaymak düşüncesiyle gelişen bir edebiyattır
*Bu edebiyatın konusu Allah aşkı ve Vahdet-i Vücud düşüncesidir
*Şairleri hem divan edebiyatı hem de halk edebiyatı nazım şekillerinde kullanılmıştır
*Aruz vezni ve hece vezni birlikte kullanılmıştır
*Dili halkın anlayabileceği bir dildir
NAZIM ŞEKİLLERİ
İLAHİ *Allah’ı övmek ve ona yalvarmak için yazılan şiirlere denir
*Özel bir ezgiyle okunur
*Hecenin 7’li 8’li 11’li kalıbıyla söylenir
NEFES
*Bektaşi şairlerinin söyledikleri şiirlere denir
*Tasavvuftaki Vahdet-i Vucud düşüncesi anlatılır
*Hz Muhammed ve Hz Ali için övgülerde söylenilir
NUTUK Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren dervişlere tarikat derecelerini ve tarikat adabını öğretmek için söyledikleri şiirlerdir
DEVRİYE Devir kuramını anlatan şiirlere denir
ŞATHİYE
İnançlardan teklifsizce, alaylı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir
TEKKE VE TASAVVUF EDEBİYATI SANATÇILARI
YUNUS EMRE (1249–1322)
*Eskişehir’de doğup öldüğü söylenir
*Hayatı efsanelerle örülmüştür
*Dili sadedir
*Allah inancını ve insan sevgisini işler
*Şiirlerinde coşkun bir lirizm vardır Lirik bir şairdir
*Şiirlerinde hem aruz hem de hece vezni kullanılmıştır
*İşlediği konular yönüyle evrenseldir
Eserleri: Divan, Risaletün Nushiye
PİR SULTAN ABDAL (?-1560)
*16 yy! da yaşamış bir Bektaşi şairidir Sivas’ın Banaz köyünde doğmuştur Hızır Paşa tarafından Sivas'ta öldürülmüştür
*Tasavvuf, tabiat, aşk ve halkın gerçek yaşayışıyla ilgili konular işler
*Divan edebiyatında etkilenmemiştir Dili sadedir
HACI BEKTAŞ-I VELİ (1209-1270)
13 yy’da yaşamıştır, Türkistan’ın Nişabur şehrinde doğmuştur A Yesevi’nin isteğiyle Anadolu’ya gelmiştir
Bilinen en önemli eseri ‘’Makalat’’tır Sohbetler sözler anlamına gelir Hz Adem’in yaratılışı, Şeytan ve Şeytani işler, Allah’ın birliği gibi konuları ele almıştır
|
|
|