07-26-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Eski Türk Edebiyatı
TÜRK EDEBİYATINA GENEL BAKIŞ (1)
Türkler islâmiyetle VIII yüzyıldan itibaren Maverâünnehir’de karşılaştılar Ruh, töre ve tabiatlarına uygun, hayatlarına yabancı olmayan bu dini kolayca benimsediler islâmiyette, önceki değerlerinin daha gelişmiş şeklini buldular Güzel sanatların çeşitli dallarında eski kültürleri ile islâm’ı birleştirdiler
Türklerin, islâm medeniyeti içine girmeden, kendilerine has bir edebiyatları vardı Türkler, islâmiyet dairesine bu edebiyat zenginliğiyle birlikte geldiler Arap ve Fars Edebiyatını tanıdılar Bir hazırlık devresinden sonra girdikleri bu yeni kültür ve medeniyet dairesi içinde eserler vermeye başladılar Bu eserleri verirken pek çok kelime ve terim yeni girdikleri kültür dairesinin dillerinden aldılar
Arap ve Fars edebiyatının kurumlaşmış gelenekleri Türk edebiyatı geleneklerinden çok ayrı ve çekiciydi Türk aydını çok işlenmiş ve olgunlaşmış Fars edebiyatı karşısında nasıl bir tavır aldı? ilk örnekler tam olarak elimizde değildir Ancak şiirde eski nazım şekilleri ve önceden işlenilen konular yanında, yeni nazım şekillerini kullandılar ve yeni konulara yöneldiler Hece ölçüsü yanında aruz vezni ile de şiirler yazdılar Sagu ve koşuk gibi nazım şekillerinden başka kaside, mesnevî, gazel tarzında şiirler kaleme aldılar
Türkler bunları yaparken doğrudan doğruya Arap edebiyatını değil, kendilerinden önce islâm medeniyeti içine giren Farsların edebiyatını örnek aldılar Ortaya konan eserlere, başta Kur’an olmak üzere, hadisler, siyer, eski mitolojiler, tarih, menkıbeler ve sosyal hayat geniş ölçüde girer Türk edebiyatı da zamanla ortak islâm edebiyatının önemli bir parçası oldu
XI ve XII Yüzyılda Türk toplumu içinde Arapça ve Farsçayı bilen yeni bir aydın zümre doğdu Bunlar, öğrendikleri Arapça ve Farsçanın yanında, bu dillerde meydana getirilmiş edebiyatın da etkisinde kaldılar Bu yüzyıllarda Fars şiirine heveslenen Türk asıllı şairler Farsça eserler yazma arzusuna düştüler ve örnekler verdiler Farsçayı edebiyat dili olarak benimsediler Türk hanedanlarının saraylarında edebiyat dili Farsça oldu Samanoğullarının, Gaznelilerin, Büyük Selçukluların zamanında Türk aydınları arasında Farsça edebiyat dili olarak benimsendi Farsça yazanlar takdir gördü Türkçe, olgun örnekler verecek teşvikten mahrum kaldı Bu dönemde ortaya konulan Türkçe eserlerde ilim ve din alanında Arapça, edebiyat alanında da Farsça kelimelerin kullanılması giderek yaygınlaştı Hece vezninin yerini aruz vezni almaya başladı Eski Türk nazım şekilleri yanında mesnevî ve gazel gibi yeni nazım şekilleri de kullanıldı
Bu durum daha çok Farsçanın yoğun olarak kullanıldığı Türk siyasî hakimiyeti altındaki bölgelerde görüldü Halkı Türk olan bölgelerde ise Türkçe ile eser verme daha XI yüzyıldan itibaren başladı Bu yüzyıllarda meydana getirilmiş eserler daha çok öğüt verici nitelikteki şiirlerdir Bu tür eserlerin başında devlet yönetimi ile ilgili olarak 1070 yılında Yusuf Has Hacib’in yazdığı Kutadgu Bilig görülür Onu XII Yüzyılda Edip Ahmet Yüknekî’nin Atabetü’l-Hakâyık’ı takip eder Kutadgu Bilig ve Atebetü’l-Hakayık aruz vezni ile yazılmaları, Arapça ve Farsça kelimeleri bünyesinde almaları ve muhtelif islâmî unsurları taşımalarına rağmen iran şiirinin tam hakimiyetini taşımazlar Hatta nazım şekli olarak bile tam benzerlik göstermezler Atabetü’l-Hakayık baştan sona dörtlüklerle yazılmıştır Ahmet Yesevî de hikmet tarzında yazdığı şiirlerde bu nazım şeklini kullanmıştır Bu hikmetlerde islâm inanç ve ahlâkı ile birlikte tasavvuf duygusu da işlenmiştir Hikmet tarzı gelenek hâlinde Ahmet Yesevî’den sonra da devam etmiştir Kâşgarlı Mahmud’un Türk boyları arasından derlediği ve Dîvânü Lûgat-it Türk isimli eserine aldığı dil ve şiir örnekleri Türk şiirinin kendi geleneklerini sürdürdüğünü gösterir
|
|
|