Yalnız Mesajı Göster

Eski Türk Edebiyatı

Eski 07-26-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Eski Türk Edebiyatı





TÜRK EDEBİYATINA GENEL BAKIŞ (5)



XVI yüzyılda Türk şairleri, özendikleri ve kendilerine örnek aldıkları Acem şairleri ile boy ölçüşecek seviyeye geldiler Bu yüzyılda örneklerinden aşağı kalmayan eserler ortaya koydular Bu yüzyıldan kalan eserlerde, dönemin güç ve kuvvetini, zaferlerini, tarihî olaylarını, yaşayışını, hayat ve dünya görüşünü bulabiliriz Türkçe bir imparatorluk dili olmak yoluna girdi Fakat Arapça ve Farsça kelimelerin, dilimizin yapısını olumsuz yönde etkileyecek kadar yaygın kullanılışı da bu dönemde başladı Bununla beraber Türkçe atasözleri ve deyimler, bu dönem şairleri tarafından ifade içinde geniş olarak kullanıldı Öte yandan XV yüzyılda başlayan ve halk Türkçesi ile şiir yazma diyebileceğimiz Türkî-i Basit hareketinin en kuvvetli iki temsilcisi Mahremî ve Edirneli Nazmî bu devirde yetişti

Bu yüzyılda gazel, kaside, mesnevî rubaî gibi nazım şekillerinin kuvvetli şairleri vardır Fuzûlî, Bâkî, Hayalî gazel ve kasidenin olduğu kadar bütün Türk edebiyatının en büyük en önde gelen şairlerindendir Yine Türk edebiyatının en büyük terkib-i bent şairi olan Bağdatlı Rûhî bu yüzyılda yaşamıştır

Araştırıcılar tarafından Türk edebiyatının altın devri kabul edilen bu devirde mesnevî türü de çok gelişmiş, Fuzûlî’nin Leylâ ile Mecnun’u ortak islâm edebiyatının en önemli eseri olarak ortaya çıkmıştır Taşlıcalı Yahya Bey’in, Kara Fazlı’nın, Azerî ibrahim Çelebi’nin mesnevîleri, türünün en güzel örnekleridirRubaî’de Kara Fazlı, mizah alanında Gazalî bu dönemin önde gelen isimleridir Şehir hayatına ait şehrengizler, mahallî konuları işleyen orijinal eserlerdir Bursa, istanbul, Edirne ve Diyarbakır için şehrengizler yazılmış, bu türde Lâmiî Çelebi, Fakirî, Nihalî gibi şairler eser vermişlerdir

Pek çok dinî, tasavvufî ve manzum sözlüklerin yanında Hz Muhammed’in yüz ve vücut görünüşünü anlatan hilye türünde en güzel eser bu devirde Hakanî tarafından yazılmıştır

Edebiyat tarihi niteliğindeki tezkirecilik de bu yüzyılda gelişmiş, Sehî ve Lâtifî bu türün ilk örneklerini vermişlerdir

Ozan ve bahşıların Türk halkı arasında eskiden beri önemli bir yeri vardı Bunlarda, manevî bir tarafın bulunduğu da halk tarafından kabul ediliyordu Eski Türklerde, elinde kopuz denen sazı ile ozan, bahşı ve kamlar ölüm, şenlik, zafer gibi hadiseler üzerine ortaya çıkarak sazları eşliğinde çalıp söylerlerdi

XVI yüzyıla gelindiği zaman halk şiiri geleneği de devam ediyordu Bu devirde halk şairleri de vardı Bunlar ordu içinde sefere katılıyor ve şiirler söylüyorlardı I Selim’in iran ve Mısır seferlerine katılan Bahşı adlı şair bu yüzyılın bilinen ilk saz şairidir Yine bu şairle aynı zamanda yaşayan ve Ozan mahlasını kullanan bir halk şairi daha görülmektedir Bunları Kul Mehmed, Öksöz Dede, Hayalî ve Köroğlu gibi halk şairleri izledi

Bu yüzyılda bunlara paralel olarak halk hikâyeleri teşekkül etmeye başlamıştır

Panayırlarda, düğünlerde, kahvehanelerde vb bazı toplantı yerlerinde sık sık âşık denen saz şairlerine rastlanıyordu Osmanlı Devleti içinde bunlar, belirli bir sınıf olarak ortaya çıkmışlar ve halkın duygularını dile getirmişlerdir Bunlar Osmanlı esnaf teşkilâtı içinde hususî bir sınıf olarak, kendilerine has olan edebî geleneği sakladılar ve canlı tuttular Böylece âşıklar zümresinin ortaya çıkmasını sağladılar

Âşık denen saz şairlerinin bazı özellikleri vardır Bunlar belirli bir topluluğun önünde dillerine geldiği şekilde, çalıp söylerlerdi Bu şairler genellikle gezgindiler Bir yetişme tarzları vardı Saz şairliğine meraklı, istidatlı gençlerin bir edebî ve meslekî terbiye alması gerekirdi Bunlar şöhret sahibi âşıkların etrafında toplanırlardı Belirli bir öğrenim görmemekle beraber şehir hayatının kültür havasından ayrılmazlardı islâm tarihine, evliya menkıbelerine, şiire, musikiye ait bilgiler edinirlerdi Uzun seyahatler yaparlar, fasıllara girerler, sonra üstaddan mahlas alıp âşık olurlardı

Halk şairlerinin şiirlerine yer veren cönkler de bu yüzyılda ortaya çıkmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla