Yalnız Mesajı Göster

Eski Türk Edebiyatı

Eski 07-26-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Eski Türk Edebiyatı





TÜRK EDEBİYATINA GENEL BAKIŞ (6)


XVII yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti, hâlâ geniş ve güçlü bir devlet görünümünde olmasına rağmen gerileyiş, hatta çöküş de başlamıştır Köprülüler’in başarıları, Kara Mustafa Paşa’nın II Viyana seferinde bozguna uğramasıyla sonuçsuz kalır Aslında devlet, doğuda ve batıda varabileceği sınırlara ulaşmıştır iç yapıdaki bozulmalar, Celâlî isyanları, ülkeyi huzursuzluğa sevk etmekte ve iç düzeni, dengeyi bozmaktadır Fakat idarî ve siyasî hayattaki bu durum, kültür ve edebiyatta hiç görülmez XVI yüzyıldaki tabiî gelişme devam eder Kırım’dan Kahire’ye, Bağdat’tan Balkanlar’a kadar çeşitli ilim ve kültür merkezlerinde Türkçe yazan büyük şairler yetişir Bu dönemde, Türkçe ve Türk edebiyatı büyük bir yaygınlık ve gelişmişlik gösterir Bu yüzyılda, kültür ve ilim hayatı da aynı gelişme içerisindedir Nitekim Kâtip Çelebi gibi büyük bir bilgin bu yüzyılda yaşamıştır

Bu asırdaki padişahlar, geçen yüzyılda olduğu gibi şairdirler, şairleri korumuşlardır XVI yüzyılın iki zirve ismi Fuzûlî ve Bâkî’den sonra bu yüzyılda da büyük ustalar yetişmiştir Klâsik Türk şiiri, örnek alınan Fars şiirinden asla geride kabul edilemeyecek olgunluğa erişmiştir Şairlerimiz, iran şairlerinden üstün olduklarını iddia etmişlerdir Mesnevî konuları yerli hayattan alınır olmuştur Nev’izâde Atayî mesnevî nevinin bu yüzyıldaki en önemli şahsiyetidir Kasidede Nef’î, yalnız bu asrın değil, bütün klâsik Türk edebiyatının en büyük şairi kabul edilirAyrıca bu alanda Ganizâde Nâdirî, Riyazî, Sabrî, Kafzâde Faizî gibi isimler yetişmiştir Gazelde Şeyhülislâm Yahya gibi büyük bir üstat vardır Şeyhülislâm Bahaî, Fehîm, Vecdî ile Nâilî-i Kadîm ve Neşâtî bu yoldaki diğer ustalardır Yüzyılın ikinci yarısının en büyük şairi Nâbî’dir Nesir, gazel, kaside ve mesnevîleri ile daha devrinde çok büyük bir şöhrete ulaşmıştır Rubaî’de Azmizâde Hâletî, Türk edebiyatının en önde gelen isimlerindendir

Bu yüzyıl Türk şiirinin üslûbu, genel çizgileriyle ince, nâziktir Şairler, ses ve anlam uygunluğu gözetirler, anlama bir derinlik, hayale bir genişlik katarlar Söylenmek isteneni, mana yüklü kelimelerle verirler bu biraz da Sebk-i Hindî’nin özelliğidir Sebk-i Hindî, iran’da doğmuş, Hindistan’da Türk imparatorluğu sarayında gelişmiş bir akımdır Bu üslûbu iran’da kullanıp geliştiren şairler genellikle Türk asıllıdır

Sebk-i Hindî’de anlam derin, geniş ve iç içedir Bu derinlik, genişlik ve iç içeliği anlatmak için hayal unsurlarına başvurulur Bunun için de fazla mübalâğa yapılmıştır Bu yeni anlayış ve yaklaşım, şiire yeni mazmunlar kazandırmıştır Tasavvuf, bu tarz şiirin en öneli konusu hâline gelmiştir

Sebk-i Hindî’de, anlama bağlı olarak dil incelmiş; en ince ve derin duyguları anlatacak söyleyiş şekilleri bulunmuştur Bu noktada şiirde kullanılan kelime kadrosunda bir zenginleşme olmuştur Az sözle çok ve derin anlam ifade edilmiştir Bu yolda özellikle Nâilî, Neşâtî ve Fehim gibi şairler eserler vermişlerdir

Alıntı Yaparak Cevapla