07-26-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İstiklal Marşımız Nasıl Yazıldı
istiklal marşınınyazılışı - istiklal marşının yazılış bilgileri

Elleri üşüyordu
Ama yüreği sımsıcaktı
O günlerde büyük bir maddi sıkıntı içindeydi
Ankara’nın soğuğunda ceketle gezerdi
Paltosu yoktu Çok soğuk günlerde arkadaşı Şefik Kolaylı’nın muşambasını ödünç alarak giyerdi
7 Kasım 1920’de gazetelerde yer alan bir ilan gördü
Genel Kurmay Başkanlığı’nın isteği üzerine Milli Eğitim Bakanlığı’nın verdiği ilanda bir istiklâl marşı yarışması açıldığı ve bu marş için 500 lira para ödülü konulduğu bildiriliyordu O zamanlar için çok büyük bir para olan bu ödülle neler alınmazdı ki…
Dönemin en güçlü şairlerinden biri olan Mehmet Âkif bu ilanla hiç ilgilenmedi Yarışmaya 724 şiir katıldı
Fakat hiçbirisi istenilen nitelikte bulunmadı
Bunun üzerine dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver ve arkadaşları Mehmet Âkif’e başvurdular
Akif ise millet için yapılacak bu işi para için yapamayacağını belirterek başvuruyu geri çevirdi
Bunun üzerine Hamdullah Suphi Bey kendisinin yarışma dışında tutulacağı sözünü vererek yarışmaya katılmasını rica etti
Ve Mehmet Âkif İstiklâl marşı’nı yazmaya başladı
Ankara’da gece gelen ilhamı kaçırmamak için bazı dörtlükleri mum ışığında Taceddin Dergahı’nın duvarlarına kazıdı Her kelimesine yüzlerce vatan evladının canını feda ettiği özgürlük marşımız Âkif’in kalemiyle en güzel ifade tarzını buldu
17 Şubat 1921’de Sebülirreşad dergisinde yayımlandı
1 Mart 1921’de Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver TBMM’de, insanların ancak kendi eserlerinden esirgemeyecekleri bir sesle okudu Âkif’in şiirini
Okunurken şiddetli alkışlarla defalarca kesildi, ruhları bir heyecan sardı
12 Mart 1921’de dört defa okunup ayakta alkışlanmış, meclisi bir coşku tufanı kaplamıştı
Alkışlarla meclis inlerken Mehmet Âkif mahcubiyetinden başını kolları arsına alarak, sıranın üzerine yumuldu Mecliste duramayıp dışarı çıktı
Milleti için yaptığı bu işte alkışlarla gurur duyma ücretini bile çok gördü kendine
Âkif’in şiiri,12 Mart 1921’de meclis tarafından milli marş olarak kabul edildi
Verilen ödülü kabul etmemesi o zaman bazı kimselerce tuhaf karşılandı ama o bunlara aldırmadı

Hala üşüyordu
Yine arkadaşından aldığı ödünç paltoyu giyiyordu
Bir gün Şefik Bey ona: _ “Şu mükafatı reddetmeyip bir palto alsan olmaz mıydı?” diyecek oldu
Mehmet Âkif böyle konuştuğu için tam iki ay Şefik Bey’le hiç konuşmadı
Artık Ankara’nın çok soğuk günlerinde de ceketle dolaşıyordu
Mehmed Akif’in ölümünden kısa bir süre önce Hakkı Tarık Us’un da aralarında bulunduğu misafirler, Âkif’i ziyarete gelmişlerdi
Âkif, bitkin bir durumda olduğu için yatağına uzanmıştı Söz İstiklâl Marşı’na intikal etmiş ve misafirlerden biri:
- Acaba, yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı? demişti: Bitap bir halde yatan Mehmed Akif, birdenbire başını kaldırdı ve kesin bir cevap verdi:
-Allah, bir daha bu Millete bir İstiklal Marşı yazdırmasın!  Evet, Allah Teâlâ, bu Milleti bir daha İstiklal Marşı yazmaya mecbur etmesin ve bu Milletin istiklâl ve hürriyetini tehlikeye düşürmesin
Merhum Akif, bu eseri Türk Milleti’ne ve Kahraman Ordumuza hediye etmişti
Bundan dolayı eseri Safahat’a almak istemiyordu Vefatından sonra tam metin, yani on kıta olarak Safahat’ta neşredildi
Elleri üşüyen ama yüreğinde vatan ve millet aşkından kocaman bir alev barındıran bu büyük insan, Türk bayrağı dalgalandıkça bu millet var oldukça unutulmayacak, kalplerde yaşayacaktır
  
|
|
|