Prof. Dr. Sinsi
|
Yukselme Devri
BU DIPNOT NEREDE
Edirne'ye gelen Macar heyeti ile birlikte padisahin tasdik ettigi muahedeyi Vladislas'a vermek ve onun tasdik edecegi muahedeyi de alip getirmek üzere Kapicibasi Baltaoglu Süleyman Bey baskanliginda bir Osmanli heyeti Macaristan'a gönderildi Osmanli mürahhas heyeti önce Jan Hunyad'a müracaat ettiyse de o, bu yanlisligi düzelterek, heyeti Segedin'de bulunan milli meclise gönderdi Yüz atli maiyetiyle hareket eden heyet, Segedin'e varir Segedin'deki havaya göre antlasmanin imzalanip imzalanmamasi hususunda iki farkli görüs bulunuyordu Papa ile Bizans Imparatoru muahedenin imzalanmamasi taraftari idiler Buna karsilik Edirne muahedesiyle memleketini kurtarmis olan Sirp despotu, muharebenin devaminda bir fayda görmeyecegini ve belki de zarar görecegini düsünerek sulhun akdini istedigi gibi Jan Hunyad da muahedenin muvakkat bir zaman için kabul edilmesinde israr ediyordu Nihayet kral, bunlarin görüsünü kabul ederek 12 Temmuz 1444'de Segedin'de muahedeyi imzalayarak Türk heyetine verir Kral, barisi bozmayacagina dair kutsal kitaplarina el basarak Osmanli heyeti önünde yemin eder On yili kapsayan muahede iki dilde yazilip teati edildi
KARAMAN SEFERI
Haçlilarin, Balkanlari astigi ve Osmanlilar'in Rumeli'ni kayb etme tehlikesi ile karsi karsiya kaldigi bir dönemde, Karamanoglu Ibrahim Bey, daha önce imzaladigi muahedeyi bozarak 1444 Ilkbaharinda Osmanli hududunu geçerek daha genis ölçüde istila ve tâhriplerde bulunmustu Bu yüzden Anadolu ve Rumeli'nde Osmanlilar iki ates arasinda kalmislardi
Karamanoglu'nun, Haçlilarla birlesip Osmanli'yi arkadan vurmasi, Islâm dünyasinda büyük bir tepkiye sebep oldu Devrin din bilginleri onu müskil durumda birakan vaazlara basladilar
Karamanoglu'nun aleyhinde baslayan bu cereyan üzerine Sultan Murad, Amasya'nin Hanefî ulemasindan Abdurrahman el-Muslihî tarafindan yazdmis bir mektupla, Islâm dünyasinin ulemasina müracaat ederek, bir din düsmaninin taarruzunu def etmek için ugrasan bir Islâm hükümdarinin mülküne, baska bir Islâm hükümdarinin taarruzuyla tahribat ve katl yapmasinin müslümanlikla ne derece telif edilecegi hakkinda dört mezheb ulemasindan fetva istemisti Böylece Sultan Murad'in kendisi, Haçlilarla ugrasirken, Karamanoglu'nun, kendi ülkesini tahrib edip Haçlilara yardim etmesine karsilik onun üzerine yürümek için dinî bir destek aradigi anlasilmaktadir Murad Bey'in bu hakli müracaati üzerine, devrin âlimlerinden Safiî Kadi'l-Kudat'i Seyhülislâm Sihabu'd-Din Ahmed Ibn Hacer el-Askalanî (öl 1449), Hanefî Kadi'l-Kudat'i Seyhülislâm Saadeddin Deyrî (öl 1462) ile Abdusselam el-Bagdadî, Malikî âlimlerinden Kadi'l-Kudat Seyhülislâm Bedreddin et-Tenesî (öl 1449), ve Hanbelî âlimlerinden Seyhülislâm Bedreddin el-Bagdadî (öl 1453), Karamanoglu üzerine yapilacak bir seferin mesru olacagina dair fetva verdiler Hatta Ibn Hacer el-Askalanî, verdigi fetvada, Karamanoglu'na karsi mukateleye gücü yetenlerin onunla savasmalarinin vâcib oldugunu belirterek kaninin helâl oldugunu beyan ediyordu Saadeddin Deyrî ise kaleme aldigi fetvasinda Karamanoglu'nun yapmis oldugu fenaliklardan dolayi tevbe edip Hakk'a rücu' etmesini, bunun gerçeklesmesi için de Frenklerle savasan Osmanoglu'na askerleri ile yardim etmesini tavsiye ediyor, aksi takdirde dünyada ve ahirette rezil olup hüsran içinde kalacagini belirtiyordu Keza Bedreddin el-Bagdadî el-Hanbelî ve Bedreddin et-Tenesî de Ibrahim Bey'in katlinin lâzim geldigine fetva vermislerdi Amasya kadisi Abdurrahman el-Muslihî de bu fetvalara yaptigi bir serhle fetva sahiplerinin görüsüne istirak ediyordu
Ibrahim Bey'in, Frenklerle birlikte hareket etmesini Müslümanlikla bagdastiramayan Sultan Murad, Islâm dünyasinin taninmis âlimlerinden alinan bu fetvalar üzerine harekete geçer Sultan Murad, oglu ve Manisa sancakbeyi Mehmed'i yerine vekil birakarak Edirne'den ayrilir Henüz tam anlamiyla istikrara kavusmamis Rumeli'nin tehlikeli durumunu da göz önünde bulundurarak yaninda bes alti bini açmayan Kapikulu askeri oldugu halde 12 Temmuz'da Çanakkale Bogazi'ni geçip Anadolu askeri ile birlestikten sonra Karamanlilar'a karsi büyük ve müthis bir intikam seferine girisir
Osmanlilarin giristikleri bu intikam seferi karsisinda panik içinde Taseli'ne kaçabilen Ibrahim Bey, esi olan padisahin kiz kardesi ile veziri Server (Sürur) Aga'yi Yenisehir'de bulunan Murad Bey'e gönderip pek çok taviz karsiligi barisa razi olacagini bildirir Elçiler, padisaha çok yalvarirlar Bunlar, Ibrahim Bey'in ilk tecavüzünde herhangi bir müdahalesinin bulunmadigini, son defaki tecavüzü de Turgutogullari'nin tahriki ile oldugunu beyan ederek ycniden barisin saglanmasina muvaffak olurlar Murad Bey, kizkardesinin ve bütün suçu Turgutogullari'na yükleyen Server Aga'nin israrlari üzerine ileri sürecegi sartlari yerine getirmesi sartiyle Karamanoglu ile anlasmayi kabul eder Çok zor durumda kalan Ibrahim Bey, Murad Bey'le yeminle teyid ettigi bir "sevgendnâme" (yeminlesme) akdederek ileri sürülen agir sartlari kabul etmek zorunda kalir Türkçe olarak kaleme alinan bu sevgendnâmeye göre Ibrahim Bey, Osmanlilar'a karsi düsmanca hareketlerde bulunmayacagini Kur'an-i Kerim üzerine yemin etmek suretiyle belirtiyor, Murad Bey ile oglu Mehmed Çelebi'nin düsmanlarina düsman, dostlarina da dost olmayi kabul ederek savas sirasinda da oglu emrinde yardimci kuvvetler göndermeyi taahhud ediyordu
Bu anlasmadan anlasilacagi üzere, Islâm dünyasinin efkâr-i umumiyesi karsisinda suçlu duruma düsen ve bundan endise duyan Ibrahim Bey, Osmanlilar'in Rumeli'deki mukadderatini tayin edecek olan Varna savasi sirasinda Osinanlilar'a zorluk çikarmadigi gibi Ikinci Kosova savasina da oglunun komutasinda yardimci kuvvetler göndermek suretiyle Osmanlilar'in, dolayisiyle Islâm âleminin dikkatlerini üzerine çekti Buna paralel olarak Hiristiyanlar üzerine yapacagi bir seferin daha önceki fena intibai silecegini hesaplayarak henüz Kibrislilar elinde olup büyük babasi Alaeddin Ali Bey'in 1367 yilinda fethine tesebbüs ettigi Gorigos kalesini (Kiz kalesi) zapt eder
Daha önce de görüldügü gibi II Murad, Karamanoglu üzerine gitmeden önce oglu Manisa sancakbeyi Mehmed'i Edirne'ye getirtmis ve Karaman seferi esnasinda da onu yerine vekil olarak birakmisti Sultan Murad, Karamanoglu ile yaptigi anlasmadan sonra Agustos baçlarinda Yeniçehir'den Mihaliç ovasina gelmiçti Buradan kapikulu askerleri ve beyleri önünde henüz 12 yasinda genç bir sehzade olan oglu Mehmed lehine tahttan feragat eder Böylece kendisi Bursa'da rahat ve huzurlu bir sekilde ahiret içleri ile mesgul olup ibadet edebilecekti Sultan Murad'in tahtini bir çocuga terk edis hadisesini mücerred ve sahsî bir heves veya hevessizlik olarak degil, hükümdarin böyle bir karara gidecek kadar asil ve feragatli bir ruh haletine sahip oldugunu görmck lazimdir Bu tahttan uzaklasma keyfiyeti belki de Sultan II Murad'in, devrine kazandirmis oldugu muvaffakiyetlerin anahtaridir Zira tahti, sahsî bir ikbal ve devlet ihtirasi adina degil, kütle menfaati namina üstüne almis olmanin en kesin ve açik delilidir
Solakzâde, Sultan Murad'in çok çalismak suretiyle Osmanli memleketinde güven ve emniyet temin ettigini, içleri yoluna koydugunu belirttikten sonra söyle der: "Saltanat içlerinden feragat buyurup, bundan sonra halvette ve uzlette oturmayi arzu eyledi Saltanat tantanasini, miskinlik sermayesine tebdil etmekle sonsuz ugurlar bulmayi ummakta idiler ” Sultan Murad, bu karekter ve yaratilista olan bir kimse idi Fakat ne yazik ki bu arzusu, gerçeklesmeyecekti Çünkü henüz 12 yasinda olan bir çocugun baçinda bulundugu devlet, kolay yutulabilir bir lokma idi Bu sebeple Hiristiyanlar, on yillik bir muahede yapmis olmalarina ragmen bu antlasma on gün bile sürmeyecektir
VARNA SAVASI
Kutsal kitaplari olan Incil üzerine yemin etseler bile kendilerine göre "dinsiz olan Müslümanlar" söz konusu olunca bu yeminin geçerli sayilmayacagi anlayisini gelenek haline getiren Hiristiyanlar, Varna Savasi ile bu geleneklerini devam ettirmis görünmektedirler Zira Osmanlilar ile Hiristiyan müttefikler arasinda imzalanan baris antlasmasi, daha mürekkebi kurumadan bu müttefikler tarafindan bozulmustu
Sultan Ikinci Murad ile Macaristan ve Lehistan Krali Vladislas arasinda 10 yil için yapilan mütareke, alti hafta geçmeden bozuldu Incil üzerine yapilan yeminden henüz 10 gün geçmemisti ki, Papa'nin vekili Kardinal Julien Sezarini, kral ile krallik meclisi üyelerine, Osmanlilarla imzalanmis olan antlasmanin bozulmasi ve Eylül'ün ilk günü Orsova'nin kusatilmasi için ekanim-i selâse (Teslis, üçlü ilâh sistemi) ve Hz Meryem ile azizlerden Etyen ve Ladislas üzerine yemin ettirir
Hiristiyan dünyasini böyle bir antlasmayi bozmaya yönelten firsat, Sultan Murad gibi tecrübeli bir hükümdarin hükümdarliktan çekilerek, devletin basina çocuk yasta bir kimsenin getirilmesi idi Bu saltanat degisikligi, Türklerin, Balkanlar'dan atilmasi için uygun ve kaçirilmaz bir firsatti Bu firsatin degerlendirilmesi gerekiyordu Bunun için de, yapilan yeminin hiç bir mânâ ifade etmeyecegi, bizzat din adamlari tarafindan belirtilmeliydi Nitekim bu da yapildi Bu arada Karamanoglu Ibrahim Bey fiilen bir sey yapamiyorsa da vaziyetin müsaid oldugunu müttefiklere bildirmesi, Bizans Imparatorunun Papa'yi tesvik etmesi ve sarayinda bulunan Osmanli hanedanina mensup sehzade Orhan'i (Çelebi Sultan Mehmed'in oglu) Çatalca taraflarina salivererek saltanat iddiasiyla onu ortaya çikarmasi, durumu nazik bir safhaya sokmustu Çünkü Osmanli yönetimi böyle bir sey beklemiyordu Zira yapilan antlasma, bagli kalinmasi gereken bir yemindi Kime karsi ve hangi sartlarla olursa olsun bozulmamasi gerekirdi Fakat Haçli ordusu yeminine bagli kalmadigi için böyle bir savas vuku bulmustu Dukas'in ifadesine göre antlasmanin bozulmasini anlamakta güçlük çeken Sultan Murad, Hammer'in de belirttigi gibi, savas esnasinda "düsmanlarin hainliklerini kendi askerlerine göstermek istiyormus ve yemininden dönenleri cezalandiran Cenâb-i Hakk'in, himayesini bekliyormus gibi, Hiristiyanlarin bozmus olduklari antlasmayi, hendegin kenarina dikilen bir mizragin ucuna astirmisti "
Türkleri bütünüyle Balkanlar'dan uzaklastirmak için gereken tedbirlere bas vuran Papa, Anadolu'daki Türklerin Rumeli'ye geçmelerini önlemek için Çanakkale Bogazini kapatmak üzere Kardinal Françesco Gondolmieri komutasindaki donanmadan da uygun mektuplar aliyordu Bu da savasin yeniden baslamasi için bir firsatti
Papanin, donanma komutani olan Kardinal Françesco Gondolmieri, Anadolu'dan Rumeli'ye kuvvet geçirilmeyecegini temin ediyordu Bu vaziyet karsisinda artik Türklerin isi bitiriliyor ve Balkanlardan çikarilacaklarina kesin gözle bakiliyordu Haçlilarin, basarili komutani Jan Hunyad'm, Türklerden alinacak Bulgaristan'a kral olacagi da vaad ediliyordu Böylece, baslangiçta antlasmayi bozmanin ve yeniden Osmanlilarla bir harbe girmenin taraftan olmayan Jan Hunyad, fikrinden caydirilmis oluyordu
Edime-Segedin muahedesinin bozulmasi üzerine, Macar, Bohemya, Eflâk, Hirvat, Polonya ve Alman milletleri ile Papa taraftarlari da dahil olmak üzere büyük bir ittifak kurulmustu Gizlice donanma vermek suretiyle Venedikliler de bu ittifaka dahil olmuslardi Osmanlilar'in üst üste maglubiyetleri, Venedikliler'i parsayi toplamak ümidine kaptirmisti Sayet Osmanlilar maglub olurlarsa ki buna kesin gözü ile bakiliyordu Gelibolu, Selânik ve Karadeniz sahilindeki bazi yerler, bunlara verilecekti Bununla beraber Venedikliler, Papa'ya verdikleri gemilerine kendi bayraklarini degil, Papalik ve Burgondiya bayraklarini çekmislerdi Böylece güya Osmanlilar'a karsi tarafsiz kaldiklarini göstereceklerdi Osmanlilar'a vergi veren Raguza (Dubrovnik) Cumhuriyeti de Macarlarla birlikte hareket ederek harbin sonundaki taksimde Avlonya ile Kanina'yi almak istiyordu Bizans Imparatoru, müttefiklerin galibiyetinden istifade edecegini ümid etmekle beraber, Osmanlilar'dan çekindigi için sureta pek istekli görünmüyordu Bununla beraber Imparator VIII Ioannis, Macar Krali ve diger hiristiyanlara bas vurup Karamanoglu'nun isyanindan dolayi müttefiklerin acele sefere çikmalarini istemisti Bu siralarda akd edilen Edirne muahedesi üzerine, 30 Temmuz 1444 tarihli ikinci bir mektupla Türklerin çok zor durumda olduklarini bildirerek bir an önce harbe baslanmasini israrla tavsiye ediyordu Bu hareketi ile harbe girmeden ve burnu kanamadan bir hisse almak istiyordu
Muahedenin bozulmasindan sonra derhal taarruza geçilmedi Böylece bir açikgözlük veya hile daha yapiliyordu Zira, muahedenin bozulmus oldugundan haberi olmayan Osmanlilar'in, antlasma geregince Sirplara terk edecekleri yerlerin verilmesi bekleniyordu Gerçekten de muahedeye bagli olan Osmanlilar, antlasma geregi Sirplardan aldiklari yerleri geri verdiler Ancak bundan sonra Eylül ayinda Birlesik Haçli ordusunun taarruzu baslayacakti Müttefikler, baslarinda Kral Vladislas oldugu halde harbe girmeyen Sirp despotunun (muahededeki yeminini bozmayacagini söyleyen Sirp despotu, Osmanli Devleti'ni de durumdan haberdar etmisti) topraklarina girmeyerek Orsova'dan Tuna nehrine geçip Vidin'e gelirler Burayi yaktiktan sonra Nigbolu'da Eflâk voyvodasi Vlad Drakul'un kuvvetleri ile birleserek Tuna boyunca yürüyüp Sumnu'ya ulasirlar Geçtikleri yerlerde müdafaasiz köyleri ve hatta kiliseleri yagmalayarak Sumnu'yu aldiktan sonra Pravadi yolu ile Vama önünde belirdiler Osmanlilarin, Tuna nehrinde isletilmek üzere Kamçik nehri agzinda yaptiklari yirmi sekiz nehir gemisi de, bu kuvvetler tarafindan yakilir
18-22 Eylül'de Tuna'yi asip Varna yakinlarina gelen bu güçlü ordunun meydana geçirecegi tehlikeden endiseye düsen Osmanli devlet ricali, durumun vahemetini kavradiklarindan basta vezir-i a'zam Çandarli Halil Pasa olmak üzere diger devlet adamlarinin telkini ile II Mehmed, babasini baskomutan olmak üzere Edirne'ye davet eder Cebe Ali (Veya Kassaboglu Mahmud Bey), tehlikenin büyüklügünü anlatmak üzere Sultan Murad'a gönderilir Cebe Ali'nin tesirli konusmasi üzerine Murad Bey, yaninda kirk bin Anadolu askeri ile Edirne'ye dogru yola çikar Bu esnada Çanakkale Bogazi Haçli donanmasi tarafindan tutuldugu için oradan Rumeli'ye geçme imkâni bulamaz Sultan Murad, düsmani sasirtmak için küçük bir kuvvet gönderip kendisi sür'atle Istanbul Bogazina gelip Güzelcehisar (Anadolu Hisari)'dan Rumeli'ye geçer Koordineli bir sekilde hareket eden Osmanli birliklerinden biri bogazin Anadolu tarafina geldigi zaman Veziri A'zam Halil Pasa komutasindaki bir diger birlik, toplarla Anadolu Hisari'nin karsisina gelip geçis için gerekli emniyet tedbirleri almisti Her bir nefer için bir duka altin verilmek suretiyle Ceneviz gemileri ile karsi sahile geçen Osmanli ordusunun geçis haberi, düsman birlikleri arasinda telasa sebep olur Sultan Murad'in, bogaz geçisini engellemek isteyen iki Bizans gemisinden biri, topla batirilirken digeri yarali olarak kaçip kurtulur
Sür'atle Edirne'ye gelen Murad, oglu Mehmed ve vezir-i a'zami orada birakarak ordu komutani sifatiyla Varna önlerine gelmis olan Haçlilar üzerine gider
Murad Bey, Varna önlerine geldigi sirada düsmanin ileri hareketini yakindan takib eden Rumeli Beylerbeyi Sehabeddin Pasa, esas orduya katilir Harp düzenine göre Osmanli ordusunun sag kolunda Anadolu Beylerbeyi Karaca, sol kolunda da Rumeli Beylerbeyi Hadim Sehabeddin Pasalar (bazi kayitlarda sol kolunda Turahan Bey bulunmustur) bulunuyorlardi Merkezde de bas komutan olarak II Murad vardi Daha önce de temas edildigi gibi merkez cephesinin önüne bir mizrak ucuna takilmis olarak Segedin muahedenhamesi dikilmisti Ordunun gerisi tahkim edilmediginden sarilma tehlikesi vardi Merkezde yeniçerilerin önünde kaziklarla korunmus bir hendek bulunuyordu
Müttefiklerin, Ulahlar ve bes bölük Macar'dan meydana gelen sol kanadi, Varna batakliklari ile muhafaza altina alinmisti Sag kol ise açik ovaya ve sehre dogru düsmüstü Burasi açik ve tehdide mamz oldugundan Macar kuvvetleri tamamen burada toplanmislardi Siyah bayraklari altinda Kardinal Jülyen Sezarini komutasindaki kuvvetler bu kolda idiler Kral Vladislas, merkezde Sen Jorj sancagi altinda bulunup elli süvari ile koruma altina alinmisti Baskomutan Hunyad ise hemen hemen her tarafta görülüyordu
Her iki tarafin sahip oldugu insan gücü, kesin olarak belli degilse de düsman kuvvetlerinin Türk kuvvetlerinden daha fazla oldugu bir gerçektir 28 Receb 848 (10 Kasim 1444) Sen Marten yortusuna tesadüf eden Sali günü baslayan Varna Savasi, Haçlilarca ugurlu sayilan bir günde oldugu için sevince sebep olmustu Bununla beraber, Hiristiyanlari büyük bir korkuya sevk eden bir hadisenin de cereyan ettigini belirtmek gerekir O anda patlak veren siddetli bir kasirga, kralinki hariç olmak üzere Haçli ordusundaki bütün bayraklari savurup atmisti
Muharebe baslar baslamaz Jan Hunyad, Osmanli ordusunun Karacabey komutasindaki sag koluna hücum ederek püskürtür Sol kola yüklenen Eflâk kuvvetleri ise bu kolu bozguna ugratirlar Hatta yandan padisahin bulundugu ordu merkezine dogru yürüdülerse de sonradan püskürtülürler Ordunun gensinin iyice tahkim edilmemesinden dolayi (burada agirliklar ve develer bulunuyordu) bu kisim da tehdid altinda idi Sag ve sol kollar dagilmis olduklarindan ordu merkezinde yalniz hükümdar, maiyeti ve kapikulu askerleri kalmisti Fakat Sultan Murad telas göstermeyerek yerinde duruyor ve komutayi birakmiyordu
Osmanli ordusunun sag ve sol kanatlarinin bozuldugunu gören Macaristan krali Ladislas, kendini tutamayarak heyecana kapilir ve Polonya kuvvetleri ile birlikte Osmanli ordusu merkezine ve padisahin üzerine hücum ederek sancaklarin bulundugu yere kadar gelir Hükümdarlarinin büyük bir tehlikeye maruz kalacagini gören yeniçeriler, büyük bir gayretle savasip merkezden içeriye giren düsman kuvvetlerini çevirirler Tam bu esnada Timurtas adli bir yeniçeri, kralin atinin ayagina bir balta vurarak onu ati ile birlikte yere düsürür Kralin düstügünü gören Koca Hizir adinda bir yayabasi (Yeniçeri bölük komutani), hemen kosup kralin basini keser Kesilen basi bir mizragin ucuna takip yüksek sesle baginp kralin öldügünü söyleyince Polonya kuvvetleri dagilip kaçmaya baglarlar Büyük bir kismi da kaçamayarak öldürülür Bu sirada Osmanlilar'in sol kolunu çevirmekte olan Jan Hunyad, sür'atle yetiserek vaziyeti düzeltmeye çalisip, "biz, kral için degil, dinimiz için vurusmaya geldik" dediyse de basarili olamaz Kralin öldügünü duyan Osmanli birliklerinin daha bir azimle geri döndüklerini görünce toplayabildigi kadar askeri ile kaçmaya baçlar
Varna muharebesinde Anadolu Beylerbeyi Karaca Pasa ile Kara Timurtas Pasa'nin torunu Umur Bey'in oglu Osman Bey sehid olmuslardi Düsman ordusunda ise Kral Ladislas ve muahedenin bozulmasinda birinci derecede rol oynayan Kardinal Julyen Sezarini ölmüslerdi Bazi kaynaklarda (Sahavî, et-Tibru'l-Mesbûk fî Zeyli's-Süluk, Ayasafya Ktb , nr 3113, s 191) Osmanlilarin bu savasta on bin kadar sehid verdikleri belirtilmektedir Düsmanin telefati ise bundan daha fazla idi
Sultan Murad, kazandigi bu önemli zaferden sonra, güvendigi adamlarindan biri olan Azeb Bey'le savas alanini gezip düsman ölülerini görünce:
— Sasilacak sey degil mi? Bütün bu delikanlilar arasinda bir tane ihtiyar yok, der Bu söz üzerine Azeb Bey ona su cevabi verir:
— Eger aralarinda yaslica bir kimse olsaydi, böyle delice bir harekette bulunmazlardi "
Osmanlilar, bu savaçta külliyetli miktarda savas ganimeti elde ettiler Degerli esya ile dolu ikiyüz elli araba, galip gelen Osmanlilar'in eline geçmisti Bu da gerçekten büyük bir ganimet idi
Müslümanlarin, Avrupa'daki varliklarinin devam edip etmemesi bakimindan bir dönüm noktasi olan Varna savasindan sonra, zaferi müjdelemek üzere belli basli sehirlerin kadilarina ve Islâm hükümdarlarina fetihnâmeler gönderildi Sultan Murad, bu savasta esir alinan düsman askerlerinden bir kismini ve nasil demirden adamlari yendigini daha iyi anlatabilmek için Macar asilzâdelerinin giydigi zirhlarla donatilmis yirmi bes esiri, Misir Sultani Melik Zahir Çakmak'a gönderdi
II Murad, bozulmasin diye bal içinde muhafaza edilen kralin basini zaferinin bir nisanesi olarak Bursa valisi Cebe Ali'ye göndermisti Bursa halki, kalabalik bir topluluk halinde bu zafer nisanesini karsilamaya çikar Nilüfer suyunda yikanan bu bas, bir mizrak ucunda sokaklarda dolastirildi Böylece, daha önceki savaslarda meydana gelen maglubiyetler yüzünden moralleri bozulmus olan halka moral verilmeye çalisilir
Murad Bey, savasi müteakip Edirne'ye dönünce vezirlerinin de istegi üzerine bir müddet daha orada kalir Zira tehlike henüz tam anlamiyla ortadan kalkmis degildi Bir müddet sonra tehlikenin tamamen kalktigini gören Murad Bey, oglunun mevkiini sarsmamak için, yaninda Sarabdar Hamza Bey ile Iskender Pasa oldugu halde Manisa'ya çekilir Manisa'daki ikameti müddetince kendisine Saruhan, Aydin ve Mentese sancaklarinin geliri tahsis olunur Âdeta, tahttan ikinci bir feragat anlamina gelebilecek bu fedakârliga ragmen Murad Bey'in, Varna galibi olarak büyük bir söhret kazandigi anlasilmaktadir
II MURAD'IN TEKRAR TAHTA GEÇISI
Murad Bey'in, Manisa'ya çekilmesinden sonra, devamli surette onu padisah olarak kabul edip buna göre muamele eden Çandarli Halil Pasa ile, genç padisahin etrafinda toplanan rakipleri ikinci vezir ve Rumeli Beylerbeyi Hadim Sehabeddin, genç padisahin lalasi Zaganos ve vezir Saruca Pasa'lar arasinda bir iktidar mücadelesi baslar Bu arada, genç padisahi yeni fetihler için tesvik eden Sehabedin ve Zaganos Pasa'lar, onu devletin siyasetine hakim tek hükümdar olarak görmek istiyorlardi Bu durumdan haberdar olan ve kendilerini tehlikede gören Karamanoglu ile Kastamonu hâkimi, Murad Bey'e bas vurarak vaziyeti anlatmak zorunda kalmislardi Sonradan bunlara Bizans Imparatoru ve Despot da katilacaklardir, Murad Bey, bu bas vurular üzerine küçük sultan ile, onu bu siyasete iten vezirleri siddetle ikaz etmis olmasina ragmen, oglunun gerçek bir padisah gibi hareket etmesinden dolayi da içten içe sevinmisti Bundan sonra Çandarli Halil Pasa'nin hazirlayacagi uygun vasati beklemeye baslar Nitekim çok geçmeden yeniçeriler 1446'da Sehabeddin Pasa'nin aleyhine olmak üzere isyan ederler Halkin da destegi ile güçlükle bastinlari bu isyan üzerine, devletin iç ve dis emniyeti için Murad Bey'in tekrar Edirne'ye gelip is basina geçmesi gerekiyordu Halil Pasa'nin gizli daveti ile Murad Bey, 5 Mayis 1446'da Rumeli'ye gitmek üzere 4000 kisilik bir kuvvetle Manisa'dan yola çikar Fakat sonradan fikrini degistirerek Bursa'ya gider Ama Mora'da despot Konstantin'in tasarrufunun devam ettigi bir sirada Halil Pasa, Ishak Bey ve Anadolu Beylerbeyi Özgüroglu Isa Bey, onu tekrar Edirne'ye davet ederler Bunun üzerine Murad Bey, Agustos sonlarinda, oglunun haberi olmadan Edirne'ye gelir Ertesi gün Halil Pasa, Ishak Bey, Isa Bey ve diger beyler aralarinda anlasip genç padisaha nezaketen tahtini babasi lehine terk etmesini, fakat onun bunu kabul etmeyecegini söyleyerek bir emrivaki yaparlar Murad Bey, yapilan teklifi kabul ederek tahta geçer Tursun Bey, Sultan Mehmed'in babasina olan saygisindan dolayi tahtini gönül rizasi ile teslim ettigini söyleyerek söyle der: "Amma çün atasina nisbet-i kemâl-i inkiyadi var idi, hüsn-i riza ile atasin getürdi, saltanatin teslim etti " O anda da orada hazir bulunan herkes kendisine bey'at etti Mehmed, veliahd olarak Zaganos ve Nisanci Ibrahim Bey'le birlikte Manisa'ya gönderildi
BALKANLAR'DA HAKIMIYET VE MORA SEFERI
Yildirim Bâyezid zamaninda Osmanli nüfuzu altina girmis olan Mora, Ankara Muharebesi'nden sonra baglantidan kurtulmustu Mora'nin büyük bir kismi Bizans'a aitti Eskiden beri imparatorun oglu veya kardesleri bu yarimadada "Despot" adi ile müstakil birer hükümdar gibi hüküm sürerlerdi Mora Despotu olan Konstantin (1448'den itibaren Bizans Imparatoru), Segedin muahedesini kabul etmek zorunda kalan Sultan Murad'in, hükümdarliktan çekilmesi üzerine durumu kendi lehine müsait görerek Teb, Beotya ve Pindos taraflarini ele geçirerek Mora'nin müdafaasi için faaliyetlere girismisti O, bununla da yetinmeyerek Osmanli taraftan olan Atina prensi II Nerio Acciajoli'yi de kendisiyle birlesmeye zorlamisti Kuzeyden gelebilecek bir Osmanli hücumuna karsi, Gördes ile Korent denilen ve karadan Mora'nin kapisi durumunda bulunan dar geçidi (berzah) saglamlastirmisti Böylece Mora, Osmanlilara karsi yeniden tahkim edilmis oluyordu Mora seferinin sebebi de Padisahin bu tahkimattan süphelenmesi idi Osmanlilarin, nüfuzlari altindaki Mora'dan vaz geçmeleri mümkün degildi Çünkü Yunanistan fütuhatinin tamamlanmasi, Mora'ya hâkim olmakla mümkündü Öyle anlasiliyor ki Osmanlilar'in güttükleri siyasî hedef, Tuna'nin güneyinde, kendi yönetimlerinde olmayan bir toprak parçasi birakmamakti
Daha önce de temas edildigi gibi Varna savasindan önce Papa donanmasinin Çanakkale Bogazini kapatmasi ve Macaristan Krali'nin Varna'ya kadar gelmesi, bütün Hiristiyan dünyasina oldugu gibi Kostantin'e de cesaret vermisti O da digerleri gibi Osmanlilar'in Varna'da tamamen perisan olacaklarini ve artik Balkanlari tamamiyle terk edeceklerine inaniyordu Bu yüzden de Osmanlilar'a ait bazi yerleri almisti Sultan Murad, Varna zaferini kazandiktan sonra, Kostantin'in isgal ettigi yerleri geri vermesini istemis ise de uygun bir cevap alamamisti Bu yüzden Mora'nin tekrar nüfuz altina alinmasi gerekiyordu
Sultan Murad, Mora seferinden önce bölgeyi ve insanlarini taniyan akinci komutanlarindan Pasa Yigitoglu Gazi Turahan Bey'den buranin askerî, siyasî ve etnografik durumu hakkinda tafsilatli bilgi alir Sultan Murad, gereken bilgiyi aldiktan sonra Turahan Bey'in akinci kuvvetlerini Mora'nin fethi ile görevlendirir Korent kalelerini elde edebilmek için çok miktarda top mermisine (gülle) ihtiyaç vardi Bes kaleyi birden vurabilmek için develerle buraya bakir nakl edilerek toplar dökülür Serez'de toplanan Osmanli kuvvetleri, süratli bir yürüyüsle 8 Ramazan 850 (27 Kasim 1446)'da Korent (Korintos) berzahini kapayan Hexamilion (Kesmehisar) surlari önüne gelirler Top atesiyle baslayan savasa bizzat Sultan Murad da katilir Onun basinda bulundugu asil ordunun gayreti ile kale Aralik ayinin onunda zapt edilir Osmanlilar'daki topçulugun ilerlemesi sayesinde on üç günde surlar delinmis ve Osmanli ordusu bu deliklerden içeri girip kaleyi zapt etmisti Korent'in düsmesi ile Mora'nin kapilari yeniden Türklere açilmis oldu Osmanlilar'ca Balyabadra adi verilen Mora'nin merkezi ve en büyük sehri Petras, tekrar feth edildi Mora'nin kapisi olan bu yerler alininca bir koldan Padisah, diger koldan da Turahan harekete geçerler Bunun üzerine Despot Konstantin, tarihçi Halkondilas'i elçi olarak Sultan Murad'a gönderir Elçi, haber iletmesin diye baslangiçta tevkif edildiyse de sonunda serbest birakilir Konstantin de senede belli bir miktar vergi vermeyi kabul eder Ayrica Korent berzahi (geçit) kendisine yiktirilir Sonuç olarak Osmanlilar'a karsi tecavüzlerde bulunan Despot Konstantin ile kardesi Thomas, tekrar Osmanli tabiiyetini tanimak zorunda kalirlar Bu basaridan sonra Edirne'ye dönen Sultan Murad, buradan getirdigi esirleri Anadolu'ya nakl ettirip, oradan da bu bölgeye Müslüman Türkleri getirtmek suretiyle nüfus mübadelesi yapmisti
Eflâk Voyvodasi Vlad Drakul, Sultan Murad'in Mora isini basarili bir sekilde sonuca baglayip Edirne'ye döndügünü görünce, onunla anlasmak ister Fakat Yanko tarafindan öldürülür Öte yandan daha önce Osmanli ordusundan kaçtigini belirttigimiz Arnavut Iskender Bey, Papa ve Macar Krali ile temaslarda bulunup Arnavutluk yolu üzerindeki Kocacik hisarini ele geçirmisti Morava savasi sirasinda ordudan kaçip bozgunluga baslamasi, Kroya sancagina tayin edildigine dair sahte bir ferman uydurup Kroya (Akçahisar)'ya girip hisardaki Osmanli askerinin tamamini uykuda iken kiliçtan geçirmesi, tekrar Hiristiyanliga dönmesi ve Papadan yardim görmesi gibi hareketleri yüzünden ortadan kaldirilmasi gerekiyordu Iskender Bey, aldigi yardimlar sonucunda kazandigi bazi basarilarina güvenerek Venedikliler'le de bozusur Osmanlilar bunu iyi degerlendirerek 1448 yazinda bir taarruza karar verirler Gerçekten de Sultan Murad, belirtilen yilda yaninda Sehzade Mehmed de olmak üzere büyük bir ordu ile Arnavutluga girerek Kocacik hisarini zapt eder Fakat kisa bir müddet sonra Sirp Despotu Jorj Brankoviç'ten, Jan Hunyad'in Macar, Eflâk, Bohemya ve Almanya'dan topladigi 90 000 kisilik bir ordu ile Tuna'yi geçip Sirp topraklarina girmek üzere oldugu haberini alinca, Sofya'ya çekilerek ordusunu yeniden düzene sokar Buradan güney yolu ile Kosova ovasina gelerek düsmanini savasa mecbur eder
IKINCI KOSOVA MUHAREBESI
Osmanlilar'a karsi tertiplenen bu yeni Haçli seferi, Varna zaferinden dört yil sonra 17-19 Ekim 1448 tarihlerinde olmustur Takdirin bir tecellisi olacak ki bu ikinci seferde bulunan Osmanli hükümdarinin adi da Murad'dir Birinci Kosova'da Murad Hüdavendigâr (Birinci Murad), Ikinci Kosova zaferinde de Ikinci Murad bulunmuslardi
Osmanli Devleti, Iskender Bey'in ayaklandirdigi Arnavutlar'i yola getirmek için ugrasiyordu Sultan Murad, Iskender'in merkezi olan Kroya (Akçahisar)'yi kusatma altina aldigi zaman Jan Hunyad'in hududu geçmek üzere oldugunu Sirp Despotu ile Vidin sancak beyinden ögrenmisti Bu haberin alinmasi üzerine Sultan Murad kusatmayi kaldirip Sofya'ya dönmüstü Bu arada Jan Hunyad, Albert'in küçük ogluna naib olarak Macaristan'in bütün dizginlerini ele geçirmisti Varna muharebesinin kahramanligina sürdügü lekeyi silmek için var gücü ile çalisip kuvvet topluyordu Bunda muvaffak da oluyordu Çünkü kisa zamanda etrafinda, Macarlar'dan baska Eflâk, Polonya, Erdel ve Almanya gibi devletlerden de kuvvetler toplanmisti Böylece Jan Hunyad, doksan bin kisilik bir kuvvetin basina geçip Sirbistan'i isgal ile yoluna devam eder
Sultan Murad, Hunyad'in Tuna'yi geçmek üzere oldugunu ögrenince derhal Arnavutluktan çikarak Sofya'ya gelir Burada orduyu terhis etmeyerek timarli sipahilere memleketlerinden harçlik getirmek üzere "harçlikçi"lar tayin edip Sofya'da beklemeye karar verir Jan Hunyad ise yoluna devamla 1448 senesinin Ekim ayi ortalarinda Kosova'ya gelir Osmanli hükümdari da 80-100 bin kisilik bir kuvvetle ayni yere gelir
Sultan Ikinci Murad, muharebeden önce baris teklifinde bulunmak üzere düsmana elçiler gönderdiyse de bunlar, Jan Hunyad tarafindan gerisin geriye gönderilmislerdi Iki ordu harb etmeksizin karsilikli olarak bir gün beklediler
Muharebe 1448 Ekim ayinin 17, 18 ve 19 günü olmak üzere üç gün sürdü Savas, Jan Hunyad'in hücumu ile basladi Osmanli ordusu klasik bir düzenle sag, sol ve merkez olmak üzere bölümlere ayrilmisti Düsmanin sag kolunda Macarlar ile Sicilyalilar, sol kolunda da Alman, Bohemya, Transilvanya ve Eflâk (Ulah) kuvvetleri bulunuyordu
Hunyad, Varna'daki hatalan tekrarlamayacagini düsündügünden savasi kazanacagindan emin görünüyordu Haçli ordusunda, I Murad'in oglu olan Savci'nin öldürülmesinden sonra kaçmayi basaran oglu Davud da vardi Muharebenin ilk günü, hafif silahlarla baslayan savas, esit sartlar altinda devam ediyordu Hunyad, Osmanli ordusunun ikinci gün çekileceginden emin görünüyordu Bu sebeple asil hücum ikinci günü ögleden sonra baslayip aksama kadar devam etti Savci Bey'in oglu Davud'un tavsiyesi ile gece
yarisi Osmanli ordusuna yapilan baskin da bir ise yaramaz Muharebe üçüncü gün günesin dogmasiyla tekrar baslar Taktik geregi Osmanli ordusunun sag ve sol kanatlan mukavemet edemiyorlarmis gibi yavas yavas geri çekilirler Böylece merkez, düsmana karsi açik ve korumasiz kaliyordu Durumu fark eden düsman, bütün gücü ile merkeze yüklenir Yeniçeriler bütün güçleri ile karsi koyarlarsa da onlar da yine plân geregi geri çekiliyormus havasini verirler Tam bu sirada Osmanli ordusunun sag ve sol kanatlari, merkeze girmis olan düsman kuvvetlerini yandan ve arkadan çevirmeye baslarlar Bu sirada Turahan Bey'in bulundugu sol kol, Osmanli karsi taarruzunun merkezini teskil ediyordu Çünkü Osmanlilar'in sol kolu ile harb etmekte olan Jan Hunyad'in sag cenahini, Turahan Bey kuvvetleri çevirmekte idi Çevrildigini anlayan düsman, ümitsizce savasmaya devam ediyordu Tam bu esnada Vezir-i A'zam Çandarlizâde Halil Pasa'nin delâleti ve bazi vaadlerle Eflâk prensini harpten çekilmeye ikna etmesi üzerine düsman tam bir ümitsizlige kapilir Önden ve arkadan hücuma maruz kalan düsman, perisan olmustu Bununla beraber askerler, geri çekilerek siperlerine ulasabildiler Hunyad, komutanlari ile görüsüp durum degerlendirmesi yapar Ama gece yansi yanina aldigi bazi seçkin süvarileri ile harp meydanini terk edip kaçar Onun kaçtigini bilmeyen ordusu, sabahleyin Türklerin hücumuna dayanmaya çalisirsa da komutanlarinin kaçtigini ögrenince tamamen dagilir Bu ordudan pek azi kurtulur Düsmanin zayiati on yedi bin kadardi Halkondil'e göre Osmanlilar'in zayiati ise dört bin civarindadir Böylece Kosova ovasinda Müslüman Türkler ikinci defa parlak bir zafer kazanmis oluyorlardi Ikinci Kosova, Avrupa'nin, Türkleri Balkanlar'dan sürmek için yaptigi sonuncu tesebbüstür Bundan sonra Avrupa tamamen savunma durumuna geçecek, elindeki toprak ve menfaatleri kaptirmamak için mücadele edecektir
Sultan Murad, 1450 yazinda oglu Mehmed'i de yanina alarak ikinci defa Amavutluk seferine çikar Osmanli kuvvetleri Akçahisar'i kusatip toplarla dövmeye basladilarsa da hisarin savunmasini Vrana'ya birakip disarda ani baskinlarda bulunduktan sonra sarp daglara siginan Iskender'in bu neviden baskinlari yüzünden alinamaz Tam bu esnada Jan Hunyad'in yeni bir hücuma kalkisacagi sayiasi yayilir Ekim soguklarinin da baslamasi üzerine Sultan Murad, kusatmayi kaldirip Edirne'ye döner Sultan Murad'in kaleyi feth etmeden Edirne'ye dönmesi, Hiristiyan âleminde büyük bir sevinçle karsilanir Bu hâdiseden sonra Iskender Bey'in söhreti birdenbire artar
SEHZÂDE MEHMED'IN DÜGÜNÜ
Akçahisar kusatmasinin kaldirilmasi, Hiristiyan dünyasinda büyük bir sevince sebep olmustu Bununla beraber Osmanlilar üzerinde fazla bir etkisinin, olmadigi anlasilmaktadir Zira bu hadiseden hemen sonra Sultan Murad, sehzadesi Mehmed için Edirne'de muhtesem bir dügün tertiplemisti
Sultan Murad, daha önce bir sefer evlenmis bulunan oglu Sehzâde Mehmed'e Dulkadiroglu'nun kizini almak istedigini, Vezir-i A'zam Halil Pasa'ya sorup fikrini almak ister O da bu görüsün yerinde oldugunu söyler Bu sirada Dulkadir Beyligi'nde Nâsirüddin Mehmed Bey'in oglu Süleyman Bey bulunuyordu Bundan çok seneler önce, Çelebi Sultan Mehmed Bey de Nâsirüddin Bey'in kizini almis oldugu için arada bir akrabalik da vardi Bunun için derhal Amasya sancakbeyi Hizir Bey'in hanimi, görücü olarak Elbistan'a gönderilir Süleyman Bey'in bes kizindan en küçügü olan Sitti Hanim'in nikahi kiyildiktan sonra gelin olarak Edirne'ye getirilir 1450 senesi kisinda (H 854, Sevval-Zilhicce) genç sehzade Mehmed'in evlenmesi münasebetiyle dogu ve batidaki dost hükümdarlar ile tâbi beyler, Edirne'ye davet edilerek muhtesem bir dügün yapilir Bu is ve davetlerin organizasyonu için Saruca Pasa görevlendirilmisti Dügünden sonra Sehzade Mehmed genç karisiyla birlikte Manisa'ya gider
SULTAN II MURAD'IN VEFATI VE SAHSIYETI
Sultan II Murad, genç evlileri Manisa'ya ugurladiktan kisa bir müddet sonra 1 Muharrem 855 (3 Subat 1451) günü kusluk vakti vefat etti Kaynaklarin çogu, Sultan Murad'in Ölümünü nüzûl (felç) isabetine, bazilari da soguk alginligindan ileri gelen kisa bir hastaliga baglarlar Dukas ve Hammer gibi bazi tarihçiler de asiri yorgunlugun ölümüne sebep oldugunu bildirliler Öldügü zaman henüz kirk sekiz yaslarinda idi Ölüm hadisesinden hemen sonra cesedi tahnit edilir Vefat haberi Manisa'daki Sehzade Mehmed'e bildirilerek derhal gelmesi istenir Halil Pasa tarafindan gönderilen bu haber üzerine "Beni seven arkamdan gelsin" diyen Sehzade Mehmed, sür'atli bir sekilde Edirne'ye gelip babasinin ölümünden 16 gün sonra Osmanli tahtina geçer Ileride "Fatih" ünvanini alacak olan genç padisah, babasinin vasiyeti geregi cesedini Bursa'ya göndererek onu bugün hâlâ "Muradiye" diye bilinen semtteki türbesine defn ettirir
Murad Bey, veya halkin dili ile Koca Murad 1446 Agustos'unda tanzim edip Eylül sonlarinda Halil Pasa, Saruca Pasa, Ishak Pasa ve kadiasker Mehmed b Feramürz tarafindan tescil olunan vasiyetnâmesinde nereye ve ne sekilde gömülecegini, üstüne yapilacak türbenin ne sekilde olacagini ve nihayet vakfinin sartlarini bildirir O, asli Arapça olan ve oglu tarafindan uyulan vasiyetnâmesinde söyle diyordu:
"  Öldügüm zaman beni Bursa'ya, caminin yakinindaki oglum Alaeddin'in 3-4 arsin yanina gömün Mezarimin üstüne büyük hükümdarlar için yapilan muhtesem türbelerden yapmayiniz Cesedimi lahde degil, sünnet-i seniyye üzre topraga koyun Etrafi duvar fakat üstü açik bir türbe yapiniz Hafizlarin Kur'an okuyacaklari yerin üzeri kapali, kabrimin üstüne yagmur yagmasi için oraya tesadüf eden kismin üstü açik olsun Azad edilmemis olan kölelerimin tamami ölümümden kirk gün önce azad edilmistir Etrafima evlad ve akrabalarimdan kimseyi gömmeyin Eger Bursa'dan baska bir yerde ölürsem nâsimi oraya nakl ediniz Bu nakil, bir persembe günü olsun ki, defin cuma günü gerçeklessin  "
II Murad hakkinda gerek Osmanli, gerekse diger milletlere mensub tarihçilerin ittifaka yakin bir sekilde beyan ettiklerine göre o, ince ruhlu, hassas, çok âdil, merhametli, sözüne ve vaadlerine sâdik, cesur, azim ve tedbir sahibi, güler yüzlü, ahdine riayet edenler hakkinda dost, ahdini bozanlar hakkinda da sedid idi Hammer'in de ifadesine göre memleketini seref ve hakkaniyetle idare ederek milletinin hatirasinda mütedeyyin (dindar) lütufkâr, âdil ve metin bir hükümdar adi birakti Savasta oldugu gibi barista da sözünün eri idi Ancak sözünden dönenlerin korkunç öc alicisi idi
Sultan II Murad, ince ruhlu ve hassas bir kimse idi Ilmî müsahabeleri sever, ulemayi himaye eder ve onlara tahsisatlar ayirirdi Musikî, siir ve edebiyata düskündü Denebilir ki siir, onunla Osmanli sarayina girmisti Suara tezkireleri, onun sairliginden bahs ederlerken onun ilim ve sanata olan sevgisinden de uzun uzadiya söz ederler Güldeste-i Riyaz-i Irfan'a göre bizzat kendi latif tab'i (yaratilisi) siire meyyâl ve nükte söyleyicilerin dildâdesi olup haftada iki gün âlim ve sairleri divaninda toplayip ilmî mübâheseler ederek ve sairlerin münazara ve münakasalarini dinleyerek "Ehl-i kemâlin cevheri, ancak itibar ile parlayip açilir" derdi Çagdas tarihçi Ibn Tagriberdî, onun sahsiyeti hakkindaki su ifadeleri ile gerçegi yansitmaya çalisir: "Hükümdarligi uzun sürmüs, yükselmis, hasmet kazanmis, saadete ermis ve Rûm (Anadolu) hükümdarlarinin en büyügü olmustur Cihaddan hiç bir vakit geri kalmamakla beraber eglence ve zevke düskündü Allah yolunda tehlikelere bizzat atilir ve bu ugurda yorulmak bilmez, varini yogunu harcardi Bütün hayati böyle geçmis denebilir Bununla beraber halka karsi âdil olup isleri ile yakindan ilgilenirdi Ayni zamanda cömert ve iyi huylu idi Yalniz su kadar var ki keyfine düskündü Musikî ehlini severdi Fakat bir cihad haberi gelince derhal kalkar her seyi birakirdi "
Ülkesinde kültür ve ilim hayatini yükseltmek için her fedakârligi göze alabilen Sultan Murad, ilim adami ve bilginlere karsi son derece cömert davranirdi Bu sebeple Arabistan, Türkistan ve Kirim gibi yerlerden pek çok degerli âlim, onun ülkesine gelmisti Bu da memlekette kültürün gelismesine ve ilmî ilerlemenin sür'atli bir sekilde olmasina sebep olmustu Gerçekten de onun döneminde Arapça ve Farsça'dan bir çok eserin Türkçe'ye tercüme edildigini, bunun da kültürel gelismeye tesir ettigini biliyoruz Hatta onun adina birçok eser telif ve tercüme edilmisti
Sultan Murad, Edirne, Bursa, Selânik, Ipsala ve Ergene gibi önemli yerlesim merkezlerinde yaptirdigi hayir ve sosyal tesisler ile de dikkat çeker Yaptirdigi muazzam eserler sebebiyle kendisine "Ebu'l-hayrât" ünvani verilmisti Onun bu neviden faaliyetlerini gören devrinin devlet erkâni ile zenginleri de benzer tesisleri kurmakta gecikmediler Bursa'da Muradiye Camii, imâret, medrese ve müstemilâti Sultan II Murad tarafindan yaptirilmistir Fakat bu hakan asil dev eserlerini Edirne'de insa ettirmisti Bunlarin en mühimleri, Muradiye (1435), Dâru'l-hadis (1435), Yeni Cami (Bugünkü adi ile Üç Serefeli, 1447) gibi eserlerdir "Üç Serefeli" denen minare, Türk minarelerinin en güzellerinden biridir 1413'te Çelebi Sultan Mehmed'in, Mimar Konyali Haci Alaeddin'e tamamlattigi Eski Cami'de oldugu gibi Üç Serefeli'de de kisin abdest musluklarindan sicak su akardi Sultan Murad, Edirne'yi ihya edercesine kalkindirmis ve Balkanlarin en büyük sehri haline getirmisti O, Ergene köprüsünü yaptirmak suretiyle bölgeyi de yerlesime açmisti Dogu ile bati arasinda önemli bir geçit vazifesi gören Ergene köprüsünün yeri, orman ve bataklikti Bu yüzden burasi, eskiya, kanun kaçaklari ve hirsizlar için mükemmel bir barinak vazifesi görüyordu Sultan Murad, böyle bir yerde köprü yaptirmak suretiyle hem kötülüklerin barinagini kurutmus oluyor, hem ulasimin kolaylasmasini sagliyor, hem de bölgenin mamur hale gelmesine yardim ediyordu Köprünün insasindan sonra burada cami, hamam, imâret ve pazar gibi halkin ihtiyaçlarina cevap verebilecek sosyal tesisleri kurduktan sonra halki oraya yerlestirir O, bununla da kalmaz, gelip oraya yerlesen halki birçok vergiden de muaf tutar Âsikpasazâde köprü insaatinin durumunu verdikten sonra söyle der: "Köprünün iki basini mamur sehir edüp imâret ve Cuma mescidi etti Hamam ve pazarlar yapti Ve ol vakit kim imâretin kapusu açildi Sultan Murad ulemayi ve fukarayi kendisi aldi ol imârete vardi Bir nice gün atâlar etti Akçalar ve floriler ülestirdi Ol taam pistigi vakit kendi mübarek eli ile fukaraya ülestirdi Ve çiragin kendi uyardi Yapan mimarlara hil'atlar giydirdi Ol sehrin halkini cemi-i avarizdan muaf ve müsellem etti "
|