Konu
:
Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları
Yalnız Mesajı Göster
Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları
07-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları
Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları - Osmanlıca Kelimeler - Osmanlıca Sözler Anlamları - Osmanlıca Kelimelerin Anlamları
NEVREC (Nevâric) Kağnı
NEVRED f
Gezen yol alan dolaşan
NEVRES (Nevrese) f
Yeni yetişmiş yeni yetişen yeni biten
* Genç taze
NEVRES Su kuşlarından mavi renkli bir kuştur; başının yarısı siyah yarısı beyaz olur; güvercin büyüklüğündedir
Su üstüne yakın uçar ve balık gördüğü gibi kapar
NEVRESİD f
Yeni yetişmiş yeni yetişme
NEVRESİDE f
Yeni yetişmiş yeni yetişme
* Tâze genç
NEVRESİDEGÂN (Nev-reside
C
) Yeni olgunlaşmağa başlamış olanlar yeni yetişmeler
Gençler tazeler
NEVRESM f
Yeni çıkma
* Yeni moda
NEVRESTE (C
: Nevrestegân) f
Yeni yetişmiş yeni bitmiş yeni meydana gelmiş yeni hâsıl olmuş
NEVROZ Fr
Tıb: Sinir sistemi bozukluğu
Sinirlilik hastalığı
NEVRUZ f
Yeni gün
İlkbahar
Baharın ilk günü sayılan ve güneşin Hamel (Kuzu) burcuna girdiği 22 Marta rastlayan gün
Bu tarihte gece ve gündüz müsâvi olur
İranlıların yılbaşısıdır
NEVRUZİYE Nevruz gününe âit olan
Hususan o gün için yazılan söylenen manzume
NEVRÜSTE f
Yeni yetişme
NEVS Tehir etmek sonraya bırakmak
* Kaçmak firar etmek
* Vahşi hımar yabani eşek
NEVS Asılmış olan bir şeyin hareket etmesi sallanması
Hareket etme
Deprenme
NEVSALE f
Genç
Küçük
Tâze
NEVSEFER f
Yeni yolculuğa çıkan
NEVŞ Bir şeyi el uzatıp almak ve istemek
* Yürümek
* Sür'atle deprenip kalkmak
* Alıp yemek
NEVŞAH f
Yeni dal
* Yeni bitmiş geyik boynuzu
NEVŞE f
Genç hükümdar
* Yeni damat
NEVŞÜKÜFTE f
Yeni açılmış (çiçek)
NEVT (C
: Envât-Niyât) Bir yere asma
Kaldırma
NEVTA Göğüste olur bir verem
NEVTÎ Gemici
NEV'UMMA Bir derece bir suretle
NEV'UN MÜNHASIRUN FİŞ-ŞAHS Nev'i şahsına münhasır
Başka bir benzeri olmayan
NEVÜR Çivit
* Damga için kullanılan içyağı isi
NEVVAB Nâiblik eden
Birinin yerine vekil olarak iş gören
NEVVAH(E) Ağlayan çığlık koparan
NEVVAR(E) Nurlu aydın
Aydınlık
NEVZ (C
: Envâz) Dere vâdi
NEVZAD f
Yeni doğmuş
* Yeni doğmuş çocuk
NEVZEMİN f
Yeni çeşit yeni tarz
NEVZUHUR f
Yeni çıkma
Yeni zuhur etme
NEY Kamıştan yapılan damaksız düdük
* Kamış kalem
* Mc: Kâmil insan
* Farsçada : Yokluk
(Bak: Nay)
NE'Y Uzak olmak
NEY' Susuzluk
* Meyletmek eğilmek
NEYB Dişle ısırmak
NEYÇE f
Küçük ney
NEYDELAN Kâbus denilen ağırlık ki uyku arasında olur
NEYELAN İsteğe ulaşma
Arzulanan şeye vâsıl olma
NEYFAK Tilki derisinden olan kürk
NEYH Vücudun kemikleri taze iken pekişmek
NEYİSTAN f
Kamışlık sazlık
NEYK Cima etmek
NEYL Merama erme
İsteğe ulaşma
* Ulaşılan şey
NEYNÜFER Nilüfer çiçeği
NEYPARE f
Kamış parçası
NEYRENC (C
: Neyrencât) Tılsım
NEYRENCÂT (Neyrenc
C
) Tılsımlar
NEYRİB Koğuculuk dedikoduculuk
NEYRUZ Yaz günü
NEYSEB Karıncaların birbirine bitişerek yol almaları
NEYSİTAN f
Sazlık kamışlık
NEYŞEKER f
Şeker kamışı
NEYT Cenaze
* Ölüm
* Duâda tazarru etmek
* Tıb: Kalbin asılı olduğu damar
* Derinliği adam boyu miktarı olan kuyu
NEYT İnlemek
* Şiddetle teneffüs etmek
NEYTAL (C: Neyatîl) Belâ musibet felâket meşakkat
* Kova
* İçki ölçeği
NEYY Pişmemiş çiğ et vs
* Devenin semiz olması
* Semiz ve besili deve
NEYYİF Küsur
Ziyade
Artık
Fazla
* İhsan
* Yakın
NEYYİR (Nur
dan) Nurlu parlak ışıklı cisim
* Yıldız
Cisim halindeki nur
* Güneş şems
NEYYİR-İ ASGAR Ay
Kamer
NEYYİR-İ A'ZAM Güneş şems
NEYYİRAT (Neyyir
C
) Nurlular nur saçanlar
NEYYİREYN Cisimlenmiş iki nur yâni: Güneş ile Ay
NEYZ Çok olmak
NEYZAR f
Kamışlık sazlık
NEZ' Halkı birbirine düşürmek ifsâd bozmak
NEZ' Çekip koparmak ayırmak
* Can çekişmek
* Çekip almak
Kuyudan kovayı çekip çıkarmak
* Saymak
* Kaldırmak yok etmek
NEZA' Başta alnın iki yanında saç olmayan açık yer
NEZAFET Temizlik paklık pakizelik
NEZAHET Ahlâk temizliği temizlik
* İncelik rikkat
NEZAİR (Nazire
C
) Nazireler benzerler emsâl olanlar
NEZAKET Naziklik incelik zariflik
Kaba olmamak
Edeb terbiye
NEZALE Sefillik
* Hasislik
NEZARET (T) (Nazar
dan) Bakmak seyir bakış
* Nâzırlık etmek
Göz etmek
* Tenezzüh
* Reislik
* Vekillik nâzırlık bakanlık
NEZARE Azlık
Kıllet
NEZARE Korkutmak
NEZARET (Nedâret) Tazelik
Parlaklık
Letafet
NEZAZA Az olmak kıllet
* Her nesnenin bakiyyesi artığı ve âhiri
NEZB Çağırmak
* Ses sadâ savt
NEZD f
Yan
Yakın
Karib
* Göre nazarında fikrince
(Arapçadaki "ind" mânâsındadır)
NEZDİK f
Yakın karib
NEZE Hafif deve
NEZEL Menzil mekân
NEZELE Akmak seyelan
NEZEVAN Atlama sıçrama
NEZF Kuyunun suyunu tamamen boşaltma
* Aklı gitme sarhoş olma
Zevâle gitme
NEZG İfsad etmek halk içine fitne ve fesad bırakmak
Vesvese
NEZGA Taan etmek çekiştirmek
NEZH (Nezih) Nezihlik temizlik saflık
* Hiçbir kötü hareketi olmamak
* Kerim pak pâkize
NEZİA (C
: Nezâyı') Aşiretinden başkasına nikâhlanmış olan kadın
NEZİB (NEZÂB) Geyik ve sair hayvanların cima zamanı çıkardıkları ses
NEZİF (Nezf
den) Çok kan kaybından kuvvetsiz kalan kimse
* Sarhoş kimse
NEZİH (Nezihe) Pâk temiz
(Bak: Nezh)
NEZİHÂNE f
Temizce iyice güzelce
NEZİL Misafir
İnen konan
NEZİL Menzil mekân
NEZİR (Nezr
den) Bir iş için korkulacak bir şey söyleyip gözdağı vermek
İlerdeki hesap için korkutmak
("Beşir" in zıddıdır) * Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâmın bir vasfı olup a (C
C
) inanıp itaat etmeyenlere cehennemden haber verdiği için "Nezir" denmiştir
NEZİRE Nezredilmiş olan şey adak
NEZK Yaramaz söz
* Süngü ile vurmak
NEZK $ Hafiflik
* Acele
* Sebkat
NEZLE (C
: Nevâzil) Burnun akmasını mucib olan hastalık
* Vücudun herhangi bir organından cerahat veya başka bir maddenin akması
NEZR Adak adamak
* Fık: Cenab-ı Hakka ta'zim için mübah bir fiilin yapılmasını deruhde etmek öyle bir işin yapılmasını kendi nefsine vacib kılmaktır
NEZR Suâlde ısrar etmek
* Az miktar azlık
NEZUR Evlâdı az olan kadın
NEZV Sıçramak
NEZZ Hafif zeki kimse
* Susuz nadas
NEZZAM Nizâm veren düzenleyen tertipleyen
NEZZARE Seyirci seyreden bakan
Nezaret eden müfettiş mürakabe ve kontrol eden
Vekillik eden
NIHLE (C
: Nihal) Millet
* Yol
* Diyânet
* Bahşiş atâ
* Dâva
NIHV (NİHÂ) (C
: Enhâ) Tulum
Yağ tulumu
NIKBE (C
: Nakıb) Zarar ve ayıp verecek derece eziyet
NIKK Kurbağa sesi
NIKMET (Bak: Nikmet)
NIKRİS (Nıkrîs) (C
: Nekaris) Ayak ağrısı
NIKY İlik
NI'ME (C
: Niam) Mal
* Sanat
NISA' Bir cins beyaz elbise
NISAF Bir şeyi tam olarak ikiye bölme
NISF Yarım yarı
NISF-I KUTR Dairenin merkezinden geçen ve onu iki eşit kısma ayıran doğru çizginin yarısı
Yarı çap
NISF-ÜL LEYL Gece yarısı
NISF-ÜN NEHAR Öğle vakti gündüzün ortası
* Meridyen
NISFET (Bak: Nasfet)
NISFİYET Yarımlık
Yarı yarıya bölme
NISH (NISÂH) Terzilik
* Bir şeyi temizleyip yaramazını içinden çıkarıp hâlis yapmak
NIT' Ağız tavanının pütür yerleri
NITAB Baş
* Boyun damarı
NITAF Ter
NITNIT Uzun boylu adam
NIZAR (C
: Nuzarâ-Nizâr) Her nesnenin misli ve benzeri
Nazir
NIZV (C
: Nuzuv Enzâ') Gitmek
* Sebkat etmek
* Kesmek kat'etmek
* Çekip çıkarmak
* Bırakmak
* Zayıf deve
* Eski elbise
Nİ f
Nefy edatıdır
(Bak: Na-Ne)
NİAC (Na'ce C
) Dişi koyunlar
NİAL (Na'l
C
) Ayakkabılar pabuçlar
* Hayvanların ayaklarına çakılan demirler nallar
NİAM (Ni'met
C
) İyilikler
Yiyecekler
Nimetler
* Hidayetler
NİAM-I ESASİYE Esas nimetler en lüzumlu maddeler
İman din gibi en kıymetli İlâhi ihsanlar
NİBAH Köpek havlaması
NİBAL Küçük tepe
* (Nebl
C
) Oklar
NİBRAS (Süryânice) Lâmba çıra
NİBZ Hurma ağacının dış kabuğu
NİCAD Kılıç bağı
NİCAF Kapının üst eşiği
NİCAR Asıl
NİDA' Seslenmek çağırmak haykırmak bağırmak
Ses vermek
* Gr: ünlem (!)
NİDAL (Nizâl) Özür beyan ederek bir zararı def etmek
NİDD Aynı eş
Benzer denk
NİDRE Et parçası
NİFA' Menfaat fayda
NİFAK Müslüman gibi görünüp kâfir olmak
İki yüzlülük
* Bozuşukluk ara açılmak
* Dinde riyâ etmek
* İhtiyaca sarf olunacak şeyler
NİFAKÎ Nifakla alâkalı
NİFAR İntikal etmek göçmek
* Dağılıp kaçmak
* Ürkme korkma çekinme
* Nefret gösterme
NİFAS Yeni doğurmuş kadının hâli
Loğusalık
Böyle bir kadına "Nüfesâ" da denir
Hanefi Mezhebine göre bu hâl kırk gün devam eder
NİFAZ Çocuğa sarılan bez
Çocuk bezi
NİGÂH (Nigeh) f
Bakmak nazar etmek
Bakış
NİGÂH-I GAZAB Öfkeli bakış kızgınlık bakışı
NİGÂH-I HAYRET Hayret bakışı
NİGÂH-I TEDKİK Araştırma bakışı tedkik etme nazarı
NİGÂH-I TEGAFÜL Hâli ve gayeyi anlamazlıktan gelen bakış
NİGÂHBAN Bekçi
Gözcü
Gözleyen
NİGÂHBANÎ f
Bekçilik gözcülük
NİGÂHDAR f
Bekçi gözcü
* Koruyucu muhafaza eden saklayıcı
NİGÂL f
Ateşli kömür parçası
NİGÂR f
Güzel yüzlü sevgili
* Nakış
Resim
* Nakşeden
* Put sânem
* Resmi yapılmış resmedilmiş
NİGÂRENDE f
Ressam
NİGÂRHANE f
Resim ve heykeller bulunan yer
Resim ve heykel sergisi
* Ressamların çalıştıkları atölye
* Puthâne
* Güzelleri çok olan yer
NİGÂRİN f
Resim gibi güzel sevgili
* Resimlerle ve nakışlarla süslü
NİGÂRİSTAN f
Resim ve heykel sergisi
* Güzelleri çok olan yer
* Puthane
NİGÂRİŞ f
Resim yapma
Tasvir yapma
NİGÂŞTE f
Resmolunmuş
Musavver
* Yazılmış
NİGEH (Bak: Nigâh)
NİGEHBÂN f
Gözcü gözetici bekçi
NİGEHBÂNÎ f
Bekçilik gözcülük
NİGEHDÂR f
Gözcü bekçi
* Saklayıcı koruyucu
NİGEH-ENDÂZ f
Bakan bakıcı bakıveren
NİGERAN f
Bakıveren bakıcı
NİGİN f
Mühür hâtem
* Yüzük
NİGİNDÂN f
Yüzük mahfazası yüzük kutusu
NİGİNSÂY f
Mühür kazıcı
Hakkak
NİGU f
Güzel iyi hasen
NİGUHÂH f
Hayır temenni eden iyilik isteyen
NİGUHİDE f
Çekiştirilmiş zemmolunmuş gıybet edilmiş
NİGUHİŞ f
Çekiştirme gıybet zemm
NİGUN f
Tersine dönmüş altüst olmuş başaşağı
* Ters uğursuz aksi
NİGUNBAHT f
Tâlihi ters dönmüş tâlihsiz şanssız
NİGUNSÂR f
Başaşağı
NİH f
(Nihâden: "Koymak" mastarından emir kökü) Koy
* Memleket şehir belde
NİHA (NİYÂHA) Yas tutmak
NİHAB (Nehb
C
) Çapullar yağmalar
NİHAD f
Huy tabiat hilkat bünye yaratılış
NİHADE f
Konmuş konulmuş
NİHADÎ f
Yaradılışta olan fıtrî
NİHAF (Nahif
C
) Cılız zayıf kimseler
NİHAÎ (Nihâiye) Sona ait son ile alâkalı sonuncu
NİHAL f
Taze düzgün
Fidan sürgün
NİHAL-İ ZARİF İnce güzel dal
NİHALAN (Nihal
C
) f
Taze fidanlar sürgünler
NİHALE f
Yeni taze fidan
* Avcı korkuluğu
* Sahan altlığı
* Döşenecek şey
Döşeme
NİHALÎ f
Sahan altlığı
NİHALİSTAN f
Fidanlık
NİHAN f
Gizli saklı
Bulunmayan
Mevcut olmayan
* Sır
NİHANHANE f
Saklanacak yer
Mağara bodrum mahzen
NİHANÎ f
Gizlilik saklılık
NİHAS Asıl
Tabiat
NİHAS Kağnı tekerleğinin etrafına takılan çenber yuvarlak demir
* Kavafların kullandığı nesne
NİHAVEND İran'ın batı tarafında meşhur bir şehir adı
* Musikide bir makam
NİHAVENDÎ f
Nihavend şehrine ait
Nihavendli
NİHAYET Son uç son derece
* Çok
NİHAYET-İ AZM Kemik ucu
NİHAYET-ÜL EMR İşin nihayetinde işin sonunda
Netice
NİHAYET-ÜN NİHAYE En sonunda
Akıbet
NİHAYET-PEZİR Son bulan
Nihâyet bulur olan
NİHLE Cenab-ı Hakk'ın ihsanı
Atıyye
* Millet
* Yol
Tarik
* Diyânet
Mezheb
NİHRİR (C
: Nahârir) Tecrübeli bilgili fâzıl âlim mâhir kimse
NİHVAR f
Gururlu kibirli kendini beğenmiş adam
NİHY Gölcük
NİJAD f
Nesil soy neseb
* Cibilliyet tabiat
NİJM f
Bazı kış sabahları inen koyu sis
NİK f
İyi güzel hoş
NİK Ü BED İyi ve kötü
NİK (C
: Niyâk) Dağın yüksek yeri dağ tepesi
* Kızgın hiddetli gadaplı kimse
NİKAB Yüz örtüsü peçe perde
NİKABE (NEKABE) Kâhyalık
* Ululuk
NİKÂBET Rüzgârın ters yönlerden esmesi
NİKÂH Evlenme
Şeriata uygun şekilde evlenme
* Resmi evlenme muâmelesi
(Bak: Mücâhede)
NİKÂH-I DÂHİLÎ İçerden evlenme akrabadan kız alma
NİKÂH-I HÂRİCÎ Dışardan evlenme akraba hâricinden kız alma
NİKÂH-I MUT'A Bir zamanlık geçici nikâh olup meşru değildir
NİKÂH-I SAHİH Sıhhat şartlarını cami' olan nikâh
NİKAHTER (Nik - ahter) f
Tâlihli şanslı mutlu
NİKÂL f
Ateşli kömür parçası
NİKÂL Dizgin demiri
NİKAL Devenin suyu içip gittikten sonra gelip yine içmesi
NİKAM (Nikmet
C
) İntikamlar öc almalar
NİKAN (Nik
C
) f
İyiler iyi kimseler
NİKAR İnat
Kin
NİKAŞE Nakış yapma san'atı
Nakışçılık
NİKAT (Nokta
C
) Noktalar
NİKÂT (Nükte
C
) Nükteler
İnce mânâlar
* İnce mânâlı şakalı ve zarif sözler
NİKÂYET Düşmanı kılıçtan geçirme
NİKBAHT (Nîk-baht) f
Bahtlı tâlihli şanslı
NİKBAZ (Nîk-bâz) f
Davranışları ve işleri iyi olan
NİKBİN (Nîk-bin) f
İyi gören iyimser her şeyi iyi tarafından gören
NİKDA Yaş kanbel otu
NİKENDİŞ (Nîk-endiş) f
Her vakit iyilik düşünen
Herkesin iyiliğini istiyen
NİKFERCAM (Nîk-fercâm) f
Sonu âkıbeti hayırlı ve iyi olan
NİKHASLET (Nîk-haslet) f
Ahlâkı ve huyu iyi olan
NİKHU f
Güzel huylu iyi huylu
NİKÎ f
İyilik iyi olma
NİKKİRDAR (Nîk-kirdâr) f
Hareket ve davranışları iyi ve beğenilir olan
NİKL (C
: Enkâl) Köstek
* Kayd
* Dizgin demiri
NİKMANZAR (Nîk-manzar) f
Görünüşü ve manzarası güzel olan
NİKMET Şiddetli ceza
Hoş olmayan muamelelerle olan mücâzat
NİKNAM f
İyi nam kazanmış iyi ünlü
NİKNİHAD (Nîk-nihâd) İyi huylu
NİKS Ters doğan çocuk
* Zayıf ve cılız adam
NİKS Elbisenin ve örülmüş şeylerin eskilerini bozup gidermek tekrar yine iplik yapmaya kabil olanı ip eğirip yenilemek
NİKTER (Nik-ter) f
Çok beğenilmiş çok iyi
NİK-TERİN f
Çok iyi hepsinden iyi olan
NİKU Güzel iyi hoş
NİKUBAHT f
Bahtı açık
NİKUKÂR f
İşleri doğru ve iyi olan iyi işli
NİKUYÎ f
Güzellik iyilik
NİKZ (C
: Enkaz) Bina yıkıntısı
NİL Vesime adı verilen boya otu
* Çivit boyası
NİL Mısır'ın bir nevi hayat menbaı olan en büyük nehrinin ismi
(Nil-i mübarek Cebel-i Kamer'den çıktığı gibi Dicle'nin en mühim bir şubesi Van vilâyetinden Müküs nahiyesinden bir kayanın mağarasından çıkıyor
Fırat'ın da mühim bir şubesi Diyadin taraflarında bir dağın eteğinden çıkıyor
Dağların aslı hilkaten bir madde-i mâyiadan incimad etmiş taşlar olduğu fennen sabittir
Tesbihat-ı Nebeviyyeden olan: $ kat'i delâlet ediyor ki: Asl-ı hilkat-i arz şöyledir ki: Su gibi bir madde emr-i İlâhî ile incimad eder taş olur
Taş izn-i İlâhî ile toprak olur
Tesbihteki arz lâfzı toprak demektir
Demek o su çok yumuşaktır; üstünde durulmaz
Taş çok serttir ondan istifade edilmez
Onun için Hakîm-i Rahîm toprağı taş üstünde serer zevilhayata makarr eder
S
)
NİLE f
Çivit
NİLÎ Mavi çivit rengi
NİLÎ PERDE Gökyüzü sema
NİLU-BERG f
Nilüfer
NİLÜFER f
Beyaz mavi ve sarı çiçekler açan bir cins su bitkisi
* Bursa yakınlarında akan bir akarsu
NİM f
Yarım nısf buçuk yarı
NİM Eski kürk
* Bir ot cinsi
NİMAL (Neml
C
) Karıncalar
NİMAR (Nimr
C
) Kaplanlar
NİMAT (Nemat
C
) Örtüler ihramlar
NİMBİSMİL f
İyice boğazlanmayıp yarı kesilmiş olan
Nİ'ME Ne iyi ne âlâ ne güzel
NİME f
Yarım nısf yarı
NİME-İ RUZ Günün ortası
Yarım gün
Nİ'ME-L MATLUB Tam aradığımız
İsteyip aradığımızın en âlâsı
Nİ'ME-L MEVLA Ne iyi sâhib ve mâlik ne iyi (C
C
)
Nİ'ME-L VEKİL Ne güzel ne iyi vekil
Nİ'ME-L VESİLE Ne güzel sebeb ne âlâ vesile
NİME NİME f
Parça parça yarım yarım
Nİ'ME-R RAKİB Ne iyi gözetici koruyucu
NİME-RUZ (Bak: Nime-i ruz)
Nİ'MET (Nimet) İyilik lütuf ihsan
Saadet
Hidayet
* Giyecek şeyler
* Yiyecek faydalı şey rızık
(Eğer dünyanın veya vücudun mülkiyeti zılliyeti sende ise taahhüd tahaffuz korku külfetleriyle nimetlerden lezzet alamazsın dâima rahatsız olursun
Çünkü noksanları tedarik mevcutları telef olmaktan muhafaza ile dâimâ evham korkular meşakkatlere mahal olursun
Halbuki o nimetler Mün'im-i Kerim'in taahhüdü altındadır
Senin işin O'nun sofra-i ihsanından yeyip içmekle şükretmektir
Şükürde bir zahmet yoktur
Bilâkis nimetin lezzetini arttırır
Çünkü şükür nimette in'amı görmek demektir
İn'amı görmek nimetin zevalinden hâsıl olan elemi defeder
Zira nimet zâil olduğundan Mün'im-i Hakiki onun yerini boş bırakmaz misliyle doldurur ve teceddüdünden lezzet alırsın
M
N
)
Nİ'MET-İ İLÂHİYE 'ın nimeti
'ın verdiği nimet
Nİ'MET-ŞİNAS f
Kendisine yapılan iyiliği bilip unutmayan
NİMGERM f
Pek sıcak olmayan
Ilık
NİMHAB f
Yarı uykulu mahmur
NİMHANDE f
Gülümseme tebessüm
NİMKÜŞTE f
Yarı öldürülmüş yarı kesilmiş olan
NİMLAHZA f
Yarım bakış
Gözucuyla bakış
* Çok kısa zaman
NİMMANZUR f
Yarı görülen
Bulanık olarak görülen
NİMMEST f
Sarhoşça
NİMMUZLİM f
Yarı karanlık
NİMMÜRDE f
Ölüm derecesinde olan
Ölüm hâlinde bulunan
NİMNİGÂH f
Yarı bakış
Gözucuyla bakma
NİMNİME Birbirlerine yakın çizgiler
* Tırnakta olan beyazlık
NİMNİMETEYN Tırnak işareti
NİMPUHTE f
Tam pişmemiş yarı pişmiş
NİMR (C
: Enmâr - Nümur - Nimâr) Kaplan
NİMRE Dişi kaplan
NİMRES f
Yarı ham yarı olgunlaşmış olan
NİMRUZ f
Yarı gün öğle
NİMS Bir ot cinsi
NİMS Firavun faresi dedikleri küçük hayvan
* Sansar
NİMSÜFTE f
Yarım olarak söylenmiş tam denmemiş
NİMŞEB f
Geceyarısı
NİMTEN f
Mintan
NİMZİNDE Yarı canlı
Ölü ile diri arası
NİMZULMET f
Yarı karanlık
NİNAN (Nun
C
) Balıklar semekler
NİR (C
: Nirân-Enyâr) Öküz boyunduruğu
* Bez damgası
* Irgaç
NİRAN (Nur ve Nâr
C
) Nurlar ziyalar
Ateşler nârlar
NİRENC (C
: Nirencât) Düzen hile
* Resim taslak
NİRENG f
Düzen hile aldatmaca
* Taslak resim
* Büyü efsun
NİRU f
Kuvvet güç zor
NİRUMEND f
Güçlü kuvvetli zorlu
NİRUMENDÎ f
Kuvvetlilik zorluluk güçlülük
NİS' (C
: Ensu') Gizlemek
* Gitmek
* Sarkık olmak
* Kuzey rüzgârı
NİSA (C
: Nisvân) Kadınlar
NİSA SURESİ Kur'an-ı Kerim'in dördüncü suresi
NİS'A (C
: Nüsu'-Ensu'-Ensâ') Devenin göğsü için yapılan enli kolan
NİSAB Zekât ölçüsü ölçü miktarı
* Üzerine zekât verilmesi farz olan mal miktarı
* Asıl esas
Sermaye mal
Derece had
* Fık: Altının nisabı: 20 miskal; gümüşünki 200 dirhem (yani 600 gram); koyun ile keçinin 40 adet; sığır manda 30; ve devenin nisabı da 5'dir
* Bir mecliste görüşmeye başlanabilmek yahut karar verebilmek için bulunması şart olan âza sayısı
* Hisse nasib
* İstenilen had derece
(Bak: Zekât)
NİSAB-I EKSERİYET Ekseriyet derecesi
Çoğunluk derecesi
NİSACET Dokumacılık
NİSAÎ (Nisâiye) Kadınlarla alâkalı kadınlara dâir
NİSAL (Nasl
C
) Ok ve kargı gibi şeylerin uçlarındaki sivri demirler
NİSAR Saçmak dağıtmak
* İ'ta etmek
Vermek
NİSARÇİN f
Saçılan şeyleri toplayan
NİSAR "Saçan saçıcı" mânasına gelir ve kelimeleri sıfatlandırır
Meselâ: Pertev-nisar $ : Işık saçan
NİSBET Münasebet yakınlık bağlılık ölçü
* Rağmen
İnat olarak
İnat olsun diye
NİSBETEN Nisbetle kıyaslanarak
Öncekine göre
Bir dereceye kadar
Şöyle böyle
NİSBÎ (Nisbiye) Kıyaslama ile olan
Diğerine öncekine göre
Diğerlerine göre kıyaslıyarak olan
Nisbete ölçüye göre
NİSEB Nisbetler kıyaslamalar ve ölçüler
NİST f
Değildir yoktur
NİSTÎ f
Yokluk adem
NİSUN (Nisvan
C
) Kadınlar
NİSVAN (Nisa
C
) Kadınlar
Nisalar
NİSVAN-I ZELİL Ahlâken ve dinen düşmüş zelil olmuş kadınlar
NİSVÎ Nisa taifesine mensub
Kadınlarla alâkalı
NİSYAN Unutmak hatırdan çıkarmak
NİSYAN-İ EBEDÎ Ebedî unutma
NİŞ f
(Arı akrep gibi böceklerde olan) İğne
* Diken
* Ağu zehir
NİŞA f
Nişasta
NİŞAD Bir kimseye yemin vermek
NİŞAN(E) f
İz
Nişan
Alâmet
İşaret
* Yara izi
* Hedef vurulması istenen nokta
* Hâtıra için dikilen taş
* Taltif için verilen madalya
* Evlenmeden önceki anlaşma ve karar işareti veya merasim
* Tuğra
* Ferman
NİŞANE-İ TASDİK Kabul edildiğine dâir işaret tasdik işareti
* Mu'cizeler
(Kabir ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısı (olduğunu) ihbar eden 124 bin muhbir-i sâdık ellerinde nişane-i tasdik olan mu'cizeler bulunan enbiyalar ve o enbiyaların haber verdikleri aynı haberleri keşif ve zevk ve şuhud ile tasdik eden ve imza basan 124 milyon evliyanın aynı hakikata şehadetleri ve hadd ü hesaba gelmeyen muhakkiklerin kat'i delilleriyle o enbiya ve evliyanın aklen ilmelyakîn derecesinde isbat ettikleri ve yüzde doksandokuz ihtimal-i kat'i ile "idam ve zindan-ı ebedîden kurtulmak ve o yolu saadet-i ebediyeye çevirmek yalnız iman ve itaatledir" diye ittifaken haber veriyorlar
S
) (Bak: Muhbir-i sâdık)
NİŞANDE Hedef
Nişan olarak dikilmiş şey
NİŞANE (Bak: Nişan)
NİŞANGÂH f
Hedef yeri
Nişan tahtası
* Silâh namlusunun üstünde bulunan nişan almağa yarayan kısım
NİŞDE (NİŞDÂN) Talep etmek istemek
* Söz vermek and vermek
NİŞDET Araştırıp sorma
* Kaybolan bir şeyi arama
NİŞE f
Çoban düdüğü
Kaval
NİŞEST f
Oturan
NİŞESTE (C
: Nişeste-gân) f
Oturan oturmuş
NİŞESTE-GÂN (Nişeste
C
) f
Oturanlar oturmuş olanlar
NİŞESTGÂH f
Oturacak yer
NİŞHAR f
Diken batmış iğnelenmiş
NİŞİB f
(Yukarıdan aşağıya) iniş
NİŞİBGÂH f
Çukur yer
NİŞİB Ü FİRAZ İniş ve yokuş
NİŞİMEN f
Oturacak yer
NİŞİMENGÂH f
Durak yurt
Toplanılacak yer
NİŞİN f
"Oturan oturmuş" gibi mânâya gelir ve başka kelimelerle birleşir
NİŞİNENDE f
Oturan oturucu
NİŞTER f
Hekim bıçağı neşter
NİŞVE Koklamak
* Bilmek
* Haber vermek
NİTA' (C
: Nutu') Deri döşek
NİTAC Yavrulama yavru doğurma
NİTAF (Nutfe
C
) Saf ve duru sular
NİTAH Tos vurma toslaşma
Boynuzla vurma
* Vuruşup kavga etme
NİTAK Kemer kuşak
* Kuşak yeri
* Peştemal
Nİ'TAL Kova
NİTASÎ Anlayışlı tabib doktor
NİVA Düşmanlık
* Besili semiz deve
NİVE f
İnleme ağlama sızlanma
NİVEND f
İdrak anlayış akıl
NİVER f
Âlemde meydana gelen hâdiseler haller
NİYA (C
: Niyâgân) Dede cedd
NİYABE Nöbet
NİYABET Nâiblik vekillik
Kadı vekilliği
NİYAGÂN (Niyâ
C
) Dedeler ceddler
Ecdad
NİYAM (Nâim
C
) (Nevm
den) Uykuda olanlar uyuyanlar
NİYAM f
Kılıf kın
Kılıç kını
NİYAMGER (C
: Niyamgerân) Kın veya kılıf yapan san'atkâr
NİYAR (Nâr
C
) Ateşler
NİYAT (Niyet
C
) Niyetler
NİYAT (Niyâta) Bir damar ismi (yürek onunla bağlıdır
)
NİYAZ f
Yalvarma yakarma
Dua
* Rağbet ve istek
* Hâcet ihtiyaç
NİYAZİ-İ MISRÎ (Mi: 1618 - 1694) Malatya'nın Soğanlı köyünde doğdu
Şâir ve tasavvufçu olup Halvetî tarikatının Niyaziye veya Mısriye şubesini kurmuştur
Mısır'da Câmi-ül-Ezher'de tahsil gördü
1646'da İstanbul'a döndü ve Sokollu Mehmed Paşa Medresesinde irşada başladı
Eserlerinden bazıları şunlardır: Risale-i Hasaneyn Mevâid-ül İrfan ve Avâid-ül İhsan Hidayet-ül İhvan Mektubat gibi eserleri ve bir de şiirlerini cami' divanı vardır
NİYAZKÂR f
Yalvarıp yakaran
Dua eden
İhtiyacı olan
NİYAZKÂRÂNE Yalvararak niyaz ederek
* Muhtaç olarak muhtaçlıkla
NİYAZMEND (C
: Niyazmendân) f
İhtiyacı olan muhtaç
* Yalvaran yakaran niyaz eden
NİYERE (Nâr
C
) Ateşler
NİYET Kasd
Kalbin bir şeye yönelmesi
* Fık: Yapılan bir vazife ile Cenab-ı Hakk'a taatta bulunmayı ve O'na mânen yaklaşmayı kasdetmektir
(Niyet ölü ve meyyit olan hâletleri ihya eden ve canlı hayatlı ibadetlere çeviren bir ruhtur
Ve keza niyette öyle hâsiyet vardır ki; seyyiâtı hasenâta ve hasenâtı seyyiâta tahvil eder
Demek niyet bir ruhtur
O ruhun ruhu da ihlâsdır
Öyle ise necat halâs ancak ihlâs iledir
İşte bu hasiyete binaendir ki; az bir zamanda çok ameller husule gelir
Buna binâendir ki; az bir ömürde Cennet bütün lezâiz ve mehasiniyle kazanılır
Ve niyet ile insan dâimî bir şâkir olur
Şükür sevabını kazanır
M
N
)
NİYLEC Çivit
NİYY Çiğ olmamış ham
NİYYAT (Niyet
C
) Niyetler
NİZA' Çekişme kavga
(Dünya öyle bir ' değil ki; bir niza'a değsin
"Çünki fani ve geçici olduğundan kıymetsizdir
" Koca dünya böyle ise dünyanın cüz'î işleri ne kadar ehemmiyetsiz olduğunu anlarsın
M
)
NİZA-İ LAFZÎ Boşuna çene yarıştırma
Sözle yapılan kavga
NİZA Cima etmek
NİZAL Nişan işaret alâmet
NİZAM Sıra dizi düzen
Dizilmiş olan şey sıralanmış
* İcaba göre yapılan kanun
Bir kaideye binaen tertib olunmak ve ona binaen tertib olundukları kaide
* Bir işin sebat ve kıyamına medar sebep olan şey ve hâlet
NİZAM-I ÂLEM Kâinatta 'ın koyduğu umumi nizam
(Nizam-ı âlem saadet-i ebediyeye işaret ediyor
S
) (Bak: Delil-i inayet)
NİZAM-I CEDİD Yeni nizam
Osmanlı Devletinde III
Sultan Selim zamanında yeni nizamla yetiştirilen bir askerî teşkilât
NİZAM-ÜD DİN (Nizameddin) Dinin nizam ve düzeni
NİZAMÂT (Nizam
C
) Nizamlar muntazam şeyler düzenler
NİZAMÂT-I LÂZİME Lüzumlu gerekli nizamlar
NİZAMEN Nizam dairesinde
Nizama ve kanuna tabi olarak
NİZAMÎ Düzenli tertipli usulüne uygun
* Kanun ve nizama ait onunla alâkalı
NİZAMİYE İlk askerlik devresi
* Bu nevi askerlik işleriyle uğraşan daire
* Tanzimat ordusunun asıl silâh altında bulunan kısmı
NİZAR Korkutup uygunsuz şeylerden vazgeçirmek için söylenilen söz
NİZAR Zayıf arık düşkün bitkin
NİZARET f
Zayıflık arıklık
NİZE Mızrak
NİZEDÂR f
Mızraklı
Kargılı
Süngülü
NİZEK f
Câriye
* Küçük mızrak süngü
NİZEZEN f
Mızrakla vuran
* Mızrakçı
NİZK Küçük süngü
NOBRAN Sert mizaçlı inatçı nâzik olmayan
NOKSAN (Nuksan) Eksik kusurlu nâkıs
* Eksiklik azlık
Eksilme azalma
* Yokluk
NOKSANÎ Eksiklik ve noksanlıkla alâkalı
NOKSANİYET Eksiklik noksanlık
NOKTA (Nukta) Benek
* Durak mevki
Mahâl
* Göze ârız olan leke
* Durak işareti
* Tek karakol tek nöbetçi
* Yazıdaki durak işâreti
* Mat: Hiçbir uzunluğu olmayan şekil
NOKTA-İ BİNİŞ Gözbebeği
NOKTA-İ GALEYÂN Suyun buhara çevrildiği harâret derecesi
NOKTA-İ İSTİMDAD Yardım isteme noktası
İnsanın kalbindeki sonsuz emel ve arzuların yerine getirilmesine olan ihtiyaç
NOKTA-İ İSTİNAD Dayanma ve güvenme noktası
Kâinatta cereyan eden ve insana dehşet verip âciz bırakan hâdiseler karşısında insanın çok kuvvetli bir yere dayanmaya ve güvenmeye olan fıtri ihtiyacı
NOKTA-İ MİHRAKİYE Yanma noktası
Odak noktası
* Çok Esmâ-i İlâhiyyenin tecellisinin toplandığı nokta
NOKTA-İ NAZAR Görüş bir nevi fikir
(Bak: Rasyonalizm)(Nazar-ı Nübüvvet ve tevhid ve imân; vahdete âhirete Uluhiyete baktığı için hakaikı ona göre görür
Ehl-i felsefe ve hikmetin nazarı; kesrete esbâba tabiata bakar ona göre görür
Nokta-i nazar birbirinden çok uzaktır
Ehl-i felsefenin en büyük bir maksadı ehl-i usulü'd-din ve ülemâ-i İlm-i Kelâm'ın makasıdı içinde görünmiyecek bir derecede küçük ve ehemmiyetsizdir
İşte onun içindir ki mevcudatın tafsil-i mâhiyetinde ve ince ahvallerinde ehl-i hikmet çok ileri gitmiş fakat hakiki hikmet olan Ulûm-u Aliye-i İlâhiyye ve Uhreviyede o kadar geridirler ki en basit bir mü'minden daha geridirler
Bu sırrı fehmetmiyenler muhakkıkin-i İslâmiyeyi hükemalara nisbeten geri zannediyorlar
Halbuki akılları gözlerine inmiş kesrette boğulmuş olanların ne haddi var ki Veraset-i Nübüvvet ile makasıd-ı âliye-i kudsiyeye yetişenlere yetişebilsinler
Hem herbir şey iki nazar ile bakıldığı vakit iki muhtelif hakikatı gösteriyor
İkisi de hakikat olabilir
Fennin hiçbir hakikat-ı kat'iyyesi Kur'anın hakaik-ı kudsiyesine ilişemez
Fennin kısa eli onun münezzeh ve muallâ dâmenine erişemez
Nümune olarak bir misâl zikrederiz:Meselâ Küre-i Arz ehl-i hikmet nazariyle bakılsa hakikatı şudur ki: Güneş etrafında mutavassıt bir seyyare gibi hadsiz yıldızlar içinde döner
Yıldızlara nisbeten küçük bir mahluk
Fakat ehl-i Kur'an nazariyle bakıldığı vakit hakikatı şöyledir ki: Semere-i âlem olan insan; en câmi' en bedi' ve en âciz en aziz en zaif en lâtif bir mu'cize-i kudret olduğundan beşik ve meskeni olan zemin: Semâya nisbeten maddeten küçüklüğüyle ve hakaretiyle beraber mânen ve san'aten bütün kâinatın kalbi merkezi
bütün mu'cizat-ı san'atının meşheri sergisi
bütün tecelliyat-ı esmâsının mazharı nokta-i mihrakiyesi
nihayetsiz faaliyet-i Rabbâniyyenin mahşeri ma'kesi
hadsiz Hallâkıyet-i İlâhiyyenin hususan nebatat ve hayvanatın kesretli envâ-i sagiresinden cevvadâne icadın medârı çarşısı ve pek geniş âhiret âlemlerindeki masnuatın küçük mikyasta nümunegâhı ve mensucat-ı ebediyenin sür'atle işliyen tezgâhı ve menâzır-ı sermediyenin çabuk değişen taklidgâhı ve besâtin-i dâimenin tohumcuklarına sür'atle sünbüllenen dar ve muvakkat mezraası ve terbiyegâhı olmuştur
İşte Arzın bu azamet-i mâneviyesinden ve ehemmiyet-i san'aviyesindendir ki Kur'an-ı Hakim; semâvata nisbeten büyük bir ağacın küçük bir meyvesi hükmünde olan Arzı bütün semâvata karşı küçücük kalbi büyük kalıba mukabil tutmak gibi denk tutuyor
O'nu bir kefede bütün semâvâtı bir kefede koyuyor mükerreren: $ diyor
İşte sair mesâili buna kıyas et ve anla ki: Felsefenin ruhsuz sönük hakikatleri; Kur'an'ın parlak ruhlu hakikatleriyle müsademe edemez
Nokta-i nazar ayrı ayrı olduğu için ayrı ayrı görünür
S
)
NOKTA-İ TEKATU' Kesişme noktası
NOKTA-İ TELÂKİ Karşılaşma noktası
Uygun ve karşılıklı nokta
Buluşma noktası yeri
* Münâsebet
Uygunluk
NOKTA-İ TEMAS Değme noktası
Temas etme noktası
NOKTA-İ ZERRİN Güneş
Altun nokta
NOKTATEYN İki nokta
NORMAL Fr
Kanun usul ve âdetlere uygun olan
Uygun
* Mat: Bir eğri çizgiye teğet olan doğrunun değme noktasından bu doğruya çizilen dik çizgi
NOTA (İtalyancadan) Emir ve istek bildiren yazı
* Bir şeyi sonradan hatırlamak için konan işaret
* Resmi ve siyasi mektup muhtıra
* Mülâhazat
* Hesap pusulası
* Müziğe ait yazı
NUAA Yumuşak ot
NUAK (NAİK) Çobanın koyuna haykırıp çağırması
NUAS Uyuklama uyuşukluk
(Bak: Nüas)
NUF f
Yankı
Aks-i sadâ
NUFAHA Su üzerindeki kabarcık
NU'FE Erkeklerin iki yanına sallanan saçı
NUGAŞİ Kısa boylu adam
NUGBE (C
: Nugab) Bir içim su
NUGER f
Köle kul
NUGERÎ f
Kölelik kulluk
NUGNUG (C
: Negânig) Boğaz içinde olan et
* Kulak içinde fazlalık olan nesne
NUGRE (C
: Nugur-Nugrân) Serçe kuşu büyüklüğünde olup kırmızı olan bir kuşun adı
NUGZ (NAGZ) Kürek ucuna bitişik olan kıkırdak
NUH (ALEYHİSSELÂM) Kur'an-ı Kerim'de adı geçen bir peygamber ismi
(Elli yaşında iken kavmini imana dâvete memur edilmiş ve kavmi kendisini dinlemediğinden iman etmeyenlere ceza olarak dünyayı kaplayan su tufanı olmuş ve zâlimler mahvolmuşlar; iman edenler Nuh Peygamber'in (A
S
) yaptığı gemiye alınarak kurtulmuşlardır
)
NUH SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 71
Suredir ve Mekkîdir
NUHA' Boyun kemiği içindeki murdar ilik
NUHAA Tükürmek
NUHAME Balgam
NUHAS Bakır
Bakır para
* Kızgın mâden
* Kıtr
Ateş
Tunç ve demir döğülürken sıçrayan şerâre
* Dumansız alev
* Bir şeyin aslı
* Tütün
NUHASÎ Bakırlı bakırla alâkalı bakırdan
NUHAT Nahiv (gramer) âlimleri
NUHAT Hıçkırma
NUHBE Herşeyin seçkini iyisi
* Seçkin seçilmiş müntehab güzide
* Korkak
NUHBE-İ ÂMÂL Mefkure ideal
Emellerin en sonu
NUHÎ Nuh (A
S) ile ilgili
* Pek eski
NUHL Karşılıksız hediye ve hibe
NUHLA Atiyye hediye
NUHRE Kemik dokusunun çürümesi
NUHRE Burun deliği
NUHRUB (C
: Nehârib) Kaya yarığı
* Arı kovanı
* Arı sesi
NUHT Çocukla birlikte karından çıkan su
NUHUL Zayıflık arıklık
NUHUR (Nahr
C
) Ayların evvelleri
* Göğüsler
(Bak: Nahr)
NUHUSET Uğursuzluk
NUHUST f
Birinci ilk evvel
NUHUSTÎN f
Birinci ilk evvel
NUHUSTZÂD f
İlk doğmuş olan
Evvel doğan
NUK f
Okun ucu temren
Kuş gagası
* Gaga gibi sivri uçlu olan şey
NUK (Naka
C
) Dişi develer
NUKA Her şeyin kötüsü
NUKAA Birşeyi ıslamada kullanılan su
NUKAT (Nokta
C
) Noktalar
NUKAVE Temizlik paklık
* Her şeyin iyisi seçkini
NUKAYE Her nesnenin iyisi
NUKAZ Küçük serçe kuşu
NUKAZA Binâdan yıkılmış veya örülmüş iplikten sökülmüş nesne
NUKBE (C
: Nukab) Yol
* Yırtık delik
* Paçasız don
* Levn renk
* Pas
NUKRE Külçe hâlinde gümüş
* Ense çukuru
NUKRE-İ KAFA Ense çukuru
NUKSAN Eksilmek noksanlaşmak
NUKTA (C
: Nukat-Nukut-Nikât) Nokta
NUKUD (Nakid
C
) Nakidler paralar akçeler madeni paralar
NUKUD-I MEVKUFE Vakfedilen paralar
NUKUL Nakiller rivâyetler
Başkasından anlatılanlar
Hikâyeler
NUKUŞ Resimler nakışlar
NUKZ (C
: Enkâz) Binâ yıkıntısı
NUL f
Kuş gagası
NU'M Sürur neşe sevinç neşat
NU'MAN (Niam
C
) Dört ayaklı hayvanlar
* Kan
* İmam-ı Azam Hazretlerinin adı
* Şakayık-ı nu'man denen bir lâle çiçeği
NUMİD f
(Bak: Nevmid)
NUMRUKA (C
: Nemarik) Küçük yastık
NUMUD (Bak: Nümud)
NUMUDE f
Gösterilmiş gözükmüş olan
Nişan verilmiş
(Bak: Nümune)
NUN Kur'an alfabesinde yirmibeşinci harf
Ebced hesabına göre değeri ellidir
* Divid kalem
* Kılıcın ağzı
Kılıç
* Çene çukuru
* Balık semek
NUN-U MÜTEKELLİM-İ MAA-L GAYR Mütekellim-i maalgayrın "nun" harfi
Fiildeki cemi' sigasındaki nun
(Bak: Mütekellim-i maalgayr)
NUN-U NA'BÜDÜ (Bak:Na'büdü) (Arkadaş! deki un ifade ettiği cem' ve cemaat; fikri ve kalbi ayık olan musallinin nazarında sath-ı arzı bir mescid şekline getirir ve bütün mü'minlerden teşekkül etmiş şarktan garba kadar dizilmiş safları havi o cemaat-i kübra içinde namaz kıldığını ihtar ettirir
M
N
)
NUN SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 68
sure ve Kur'anda müteşabih ve şifre olan bir harf
(Bütün kalemlerin ve tastir ve kitapların aslı esası ezelî me'hazı ve sermedî üstadı Kader'in kalemi ve Nur ve İlm-i Ezelî'nin nuruna işaret eden bir kelimedir
Ş
)
NU'NU Uzun boylu adam
NU'NUA Devenin boyun eti
* Horozun boyun tüyü
NUR Aydınlık
Parıltı
Parlaklık
Her çeşit zulmetin zıddı
Işık
* Kur'ân-ı Kerim
İman
İslâmiyet
Peygamber
* Zulmeti def eden şule ışık
(Bazılarınca ziya nurdan daha sağlamdır ve daha hastır
Nur; dünyevî ve uhrevî olmak üzere iki nevidir
Dünyevi olanı da iki çeşittir: Biri: Envar-ı İlâhiyeden intişar eden nurdur
Akıl ve Nur-u Kur'an gibi
İkincisi: Görmekle hissedilir ki nurlu cisimlerden ibarettir güneş ay ve yıldız gibi
Uhrevi nur: $ ilâ âhir
âyet-i kerimesinde mensus olan nurdur
Nur âlemin mânen aydınlığına sebep olan Hazret-i Peygamber'e de (A
S
M
) denir
$ âyetinde beyan olunduğu gibi eşyanın hakikatını olduğu gibi beyan eden şeye de "nur" denir
Meşhur bir zata "Nuri" denmiştir; bunun sebebi her ne zaman vaaza ve nasihata başlasa gayb âleminden nurun şimşek gibi parıltısı ona tecelli ederdi
L
R
)
NUR-İ AYN f
Göz nuru
* Pek sevgili olan
NUR-İ ÇEŞM Göz nuru
Gözün iyi görür olması
* Mc: Saadet
NUR-İ İMAN İman nuru
Kur'an ve kâinat hakikatlarının görünmesine ve bulunmasına vesile olan imanın mânevi nuru
NUR-İ KASD Kasd ve irâdenin nuru
Kasd ve iradeden gelen parlaklık
Bir istek ve kasıtla yapıldığına âit alâmet ışığı
NUR-İ MÜBİN Mübin olan nur
Aşikâr ve açıklayıcı olan ve hak ile batılı ayıran nur
Bilhassa iman ve Kur'an ilminin mânevi nuru
NUR-İ MÜCESSEM Çok parlak ve güzel olan
Canlı kılığına girmiş gibi olan nur
NUR-UL ENVÂR Nurların nuru
NUR SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 24
Suresinin ismi
NURAN Nurlu parlak
NURANÎ Nurlu ışıklı nura yakışır parlak münevver
NURANİYYET Nurlu olanın hali parlaklık nurluluk
NURBAHŞ f
Işık saçan aydınlatan parlatan
NURCULUK Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ile Türkiye'de başlayan dinî bir hareket ve faaliyettir
Bu hareketin en mühim istinad noktası Risale-i Nur namındaki eserlerdir
Risale-i Nur eserleri 1926 - 1949 seneleri arasında yazılmıştır ve Kur'anın bu asra bakan mânevî bir tefsiridir
Bilhassa iman ve İslâm esaslarını ve Kur'anın hikmetlerini izah ve isbat eder
Siyasî ve dünyevî cem'iyetçilikten mücerred; ve aynı eserleri okumaktan doğan mânevî alâkadarlık ile gönüllerde kurulan nur irfan müessesesi mensublarına yani Risale-i Nur eserlerini okuyanlara: "Risale-i Nur Talebesi"; kısaltılmış şekli ile "Nur Talebesi" veya "Nurcu" denilmektedir
Daha başka bir tarif ile Nurcu : Risale-i Nur Külliyatı'nı okuyanların meydana getirdiği maddîlikten teşkilâttan cemiyet kademelerinden mücerred aynı eserleri okumaktan doğan mânevî alâkadarlıktan ibaret olan ekol mensublarına da Nurcu denmektedir
Risale-i Nur ve Talebeleri Âlem-i İslâma hattâ dünyanın her tarafına kadar genişlemiş ve hüsn-ü kabule mazhar olmuştur
Diyanet İşleri Başkanlığının 2
7
1963 tarih 18746 sayılı yazısına ekli Müşavere ve Dinî Eserleri İnceleme Kurulu'nun 29
6
1963 tarih 326 sayılı kararında:"Nurculuk: Bir tarikat veya bir mezheb olmayıp Said Nursî adındaki zâtın son zamanlarda yayılma istidadı gösteren dinsizlik cereyanına karşı Kur'an-ı Kerim âyetlerini ele alarak Risale-i Nur namıyla yazdığı eserlere izafe edilen bir cereyandır
Adı geçen eserler imanı fikirlerle birleştirmeye çalışmaktadır
" şeklinde beyan edilmiştir
NU'RE (C
: Near-Nerât) Eşeğin burnuna giren bir cins sinek
NUREFŞAN f
Etrafı aydınlatan nur saçan ışık veren
NUR-FEŞAN (Bak: Nurefşan)
NURİ Nura mensub nura ait
* Erkek ismidir
NURİYE Nura âit nura mensub
* Kadın ismidir
NURPAŞ f
Nur saçan nur saçıcı
NURTAL'AT Nur yüzlü
NURUN ALA NUR Daha âlâ daha iyi nur üstüne nur
NUSAHA (Nasih
C
) Nasihat edenler öğüt verenler
NUSARA (Nasir
C
) Yardımcılar
NUSB (C
: Ensâb) Meşakkat zahmet elem
* Zehir ağu
* Belâ musibet
* Put sanem heykel
NUSH Nasihat ögüt
NUSHA (Bak: Nüsha)
NUSRET (Nusrat) Yardım
Cenab-ı Hakkın yardımı hususen ruhani muavenet
Zafer galebe fetih üstünlük başarı düşmana gâlib olmak
NUSSA Saç kırpıntısı
NUSSAH (Nâsih
C
) Nasihat edenler öğüt verenler
NUSSAR (Nâsır
C
) Yardımcılar
NUSU' Çok beyaz olmak
* Hâlis olmak
NUSUL Huruç etmek çıkmak
* Dühul etmek girmek
(Ezdaddandır) * (Nasl
C
) Mızrakların uçlarındaki sivri demirler
Temrenler
NUSUS (Nass
C
) Nasslar
(Bak: Nass)
NUŞ f
İçen içici
* Tatlı şerbet gibi içilecek şey
* Zevk ve safâ
NUŞADUR f
Nişadır
NUŞA NUŞ f
İçtikçe içerek tekrar tekrar içerek defalarca içerek içe içe
NUŞDARU f
Panzehir
* Tiryak
* şarap
NUŞE f
şâd ve sevinçli
Mesrur olan
NUŞENDE (C
: Nuşendegân) f
İçki içen kimse
NUŞHAND f
Tatlı gülüşlü
NUŞİDEN "İçmek" mastarındandır
İçen ve içiçi gibi mânâlara gelir
NUŞİN f
Lezzetli tatlı
NUŞİRVAN İran'da Milâdi (531 - 579) tarihleri arasında hükümdarlık etmiş Sâsâni padişahı olup adâlet ve doğruluğu ile meşhur olmuştur
NUTFE Duru ve sâfi su
* Meni
Rahimde iki yarım ve ayrı cinsten hücrelerin birleşmişi
* Taşmış dökülmüş su
* Deniz
NUTFE (C
: Nütef) Parmak ile yolunan şey
NUTÎ (C
: Nevâti) Gemici
NUTK (Nutuk) Söyleyiş söyleme kabiliyeti konuşma hitabet
* Dervişlerce büyüklerin manzum sözleri
NUTK-U İFTİTAHÎ Açış nutku
NUTU' (Nat'
C
) Meşinden yapılmış döşekler
* Sofra bezleri
NUTUF (Nutfe
C
) Nutfeler dölsuları spermalar
NUTUH Boynuzuyla vuran davar
NUUMET Yumuşaklık
NUUT (Na't
C
) Vasıflar keyfiyetler umuma şâmil sıfatlar
* Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm hakkındaki medhiyeler
NUYAN f
Şehzâde
Pâdişah oğlu
NU'Z Hicaz'da yetişen misvak ağacı
NUZAR Altın
* Her nesnenin hâlisi ve iyisi
* Necid diyârında yetişen bir ağacın adıdır ondan tas ve kâse yaparlar
NUZC $ (Nazc) Yemişin tam olarak yetişmesi olgunlaşması
* Etin kemikten dökülür derece pişmesi
NUZERA (Nazir
C
) Akranlar eşler
NUZUB (NAZAB) Sinmek
* Iraklık uzaklık
* Suyun toprak tarafından emilmesi
NÜAME Eksen
Çark veya çıkrık ortasındaki mihver
NÜAMÎ Güney rüzgârı
NÜANS Fr
İnce fark
NÜAS Uyuklama uyku gelip basma
* Hislere ârız olan uyuşukluk ve fütur
Pineklemek
NÜASÎ Uyuklama ile ilgili
NÜBAH Havlama
NÜBEA (Nebi
C
) Nebiler peygamberler
NÜBELE (C
: Nübel) İstincâ taşı
* Kesek parçası
NÜBLE İhsan atiyye
Fazl
NÜBTA Atın kolanı veya karnı altında olan beyazlık
NÜBU' Suyun yerden çıkıp akması
NÜBUB Bitmek
NÜBUT Suyun yerden çıkıp akması
NÜBÜVVET (Nebi
den) Peygamberlik nebi olmak nebilik
'ın (C
C
) emriyle vazifeli olarak insanları doğru yola çağırmak
(Bak: Muhammed (A
S
M
) - Resül)(
Hem mâdem nev-i beşerde Nübüvvet vardır
Ve yüzbinler zât -Nübüvvet dâva edip mu'cize gösterenler - gelip geçmişler
Elbette umumun fevkinde bir kat'iyyet ile Nübüvvet-i Ahmediye (A
S
M
) sabittir
Çünkü İsa (A
S
) ve Musa (A
S
) gibi umum resüllere nebi dedirten ve risâletlerine medar olan delâil ve evsâf ve vazifeler ve ümmetlerine karşı muameleler Resül-i Ekrem'de (A
S
M
) daha ekmel daha câmi bir surette mevcuddur
M
)(Enbiya-yı Sâlifinde nübüvvete medar ve esas tutulan noktalar ve onların ümmetleriyle olan muâmeleleri hakkında yalnız zaman ve mekânın tesiriyle bazı hususat müstesnâ olmak şartiyle yapılacak tam bir teftiş ve kontrol neticesinde Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmda daha ekmel daha yüksek bulunmakta olduğu tahakkuk eder
Binaenaleyh nübüvvet mertebesine nâil olanların hey'et-i mecmuası mu'cizeleriyle vesair ahvalleriyle lisan-ı hal ve kal ile nev-i beşerin sinni kemâle geldiğinde Üstad-ül beşer ünvânını taşıyan Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sıdk-ı nübüvvetine ilân-ı şehadet etmişlerdir
O Hazret de (A
S
M
) bütün mu'cizeleriyle Saniin vücub ve vahdetini nurlu bir bürhan olarak âleme ilân etmiştir
O Zat'ın (A
S
M
) ahvâl ve harekâtı birer birer yani tek tek O'nun sıdk ve hakkaniyetini gösterirse hey'et-i mecmuası O'nun sıdk-ı nübüvvetine öyle bir delil olur ki; şeytanları bile tasdike mecbur eder
İ
İ
)(Bil ki nev-i beşerde nübüvvet beşerdeki hayır ve kemâlâtın fezlekesi ve esasıdır
Din-i hak saadetin fihristesidir
İman bir hüsn-ü münezzeh ve mücerreddir
Madem şu âlemde parlak bir hüsün geniş ve yüksek bir feyiz zâhir bir hak fâik bir kemâl görünüyor
Bilbedâhe hak ve hakikat Nübüvvet içindedir ve nebiler elindedir
Dalâlet şer ve hasâret onun muhâlifindedir
M
N
)
NÜBÜVVET DA'VA ETMEK Peygamber olduğunu bildirip doğruluğunu isbat için deliller göstermek peygamberliğini ileri sürmek
NÜBÜVVET-PENAH Peygamber nebi
Nübüvvet kendisine istinad eden zât
NÜC'A Otlu yer istemek
NÜCEBA (Necib
C
) Necib kimseler
Nesli soyu sopu temiz ve pâk olan kişiler
NÜCEBE Lütuf ve keremi çok olan
Cömert insan
NÜCEYM Yıldızcık
Küçük parıltısı olan
Küçük yıldız
NÜCH (NECÂH) Zafer bulmak
Hâlâs olmak
Kurtulmak
İhtiyaçlarını giderip zafer bulmak
NÜCME Bir ot cinsi
NÜCU' Yemeğin hazmolup sindirilmesi
* Eser yapmak
* Duhul etmek girmek
NÜCUM Tulu' etmek doğmak
* Görünmek zuhur etmek
NÜCUM (Necm
C
) Yıldızlar
NÜCUM-U SÂKIBE Işığıyla karanlığı delip geçen yıldızlar
NÜCUM-U SEYYARE Seyyar gezici yıldızlar
NÜCUM-PEREST f
Yıldıza tapanlar
NÜCUMÎ Yıldızlarla ilgili
* Yıldızlarla uğraşan
NÜDA (C
: Endâ-Endiye) Yağmur
* Boğaz ıslatıcı nesne
* Çiy rutubet
* Atâ bahşiş
* Sesin uzaklara gitmesi
NÜDBE Ölen bir kimsenin iyilikleri mehasini sayılarak ağlamak
NÜD'E Mal çokluğu
* Kavs-i kuzeh
Gökkuşağı
* Et köpüğünün üstü
* İç yağı
NÜDEMA (Nedim
C
) Nedimler
NÜDFE Atılmış az nesne
* Sağılmış az süt
NÜDGA Tırnak sonunda olan beyazlık
NÜDHA Genişlik vüs'at
NÜDUB (Nedebe
C
) Yara izleri nedbeler
NÜFASE Diş arasında kalan yemek parçası
NÜFAZ (NÜFÂZE) Ağaçtan veya başka birşeyden silkmekten ve hareket ettirmekten dolayı düşen nesne
NÜF'E (C
: Nifâ) Seyrek ve dağınık olan ot
NÜFESA Loğusa kadın
NÜFFAHA (C
: Nefehâ) Suyun üstünde olan kabarcığı
NÜFHA Yüce beyaz tepe
NÜFTURE (C
: Nefâtir) Müteferrik dağılmış ot
NÜFUK Helâk olmak
NÜFUR Ürküp kaçma dağılma firar etme
* İntikal etme
* Hacıların Mina'dan Mekke'ye doğru gitmeleri
NÜFUS (Nefs
C
) Nefisler canlar şahıslar
NÜFUS-U SEB'A 1- Nefs-i emmare 2- Nefs-i levvame 3- Nefs-i mülhime 4- Nefs-i mutmainne 5- Nefs-i râdiye 6- Nefs-i mardiyye 7- Nefs-i sâfiye
(Bak: Nefs)
NÜFUŞ (NEFÂŞ) Yabana yayılmak
* Davarların geceleyin yayılıp çobansız otlamaları
NÜFUZ Sözü geçer olmak sözü dinlenmek
* Vücudundan işleyip geçmek
İçine alan
NÜFZ Arka ve kürek eti
NÜFZA Bir yere saçılmış veya dökülmüş olan kan
NÜGAK (NAGİK) Çobanın koyuna çağırıp haykırması
NÜH f
Dokuz
NÜHA Yüksek olmak
* Miktar
* Bir kimse hakkında olan yasak ve men
NÜHAB Deve öksürüğü
NÜHAK Eşek anırtısı
NÜHALE Kepek
NÜHAM Bir kuş cinsi
NÜHAME Tükrük
NÜHAS Bakır
* Duman
(Bak: Nuhâs)
NÜHAT Mağrur ve kibirli kimse
Kendini beğenmiş insan
NÜHATE Yonga
Talaş
NÜHAZ Yokuş
* Güç yer
NÜHAZ Deve öksürüğü
* Devenin göğsünde olan bir hastalık
NÜHBE Gadapla ve kahirle cebren alınan mal
NÜHBE (C
: Nuheb) Her nesnenin iyisi
NÜHBUR (C
: Nehâbir) Kum yığını
NÜHS Kuş ismi
NÜHS Dağ
NÜHU' Kusmak
NÜHUD (Nühuz) Kalkmak kıyam etmek yerinden yükselmek
* Şiddetle muharebe etmek
NÜHUD Atın iri gövdeli olması
NÜHUL Arık zayıf olmak
* Arılar
Bal arıları
(Bak: Nuhul)
NÜHUR (Nahr
C
) Kurbanlar
NÜHUR Akarsular nehirler ırmaklar
NÜHUR f
Göz basar ayn
NÜHUR Ayların evvelleri
NÜHUSET Yaramazlık uğursuzluk
(Mübârek'in zıddı)
NÜHUST f
İlk gelen evvel doğan evvelki olan
NÜHUZ Hareket etme deprenip kalkma
NÜHÜFT f
Saklı gizli
NÜHÜFTE f
Saklı gizli
NÜHÜFTEGÎ f
Gizlilik saklılık
NÜHÜM f
Dokuzuncu
NÜHÜVE (Et) çiğ olmak
NÜHYE (C
: Nühâ) Akıl
* Gayet
Son
NÜHZA Devenin göğsünde olan bir hastalık
NÜHZE Fırsat
NÜKAF Deveyi öldüren bir verem
NÜKAH Tatlı soğuk su
NÜKAS Devenin dudağında olan bir hastalık
NÜKAT (Bak: Nikât- Nüket)
NÜKET (Nükte
C
) Nükteler
Herkesin anlayamıyacağı ince mânâlı ve zarif sözler
NÜKHET Râyiha
Ağız kokusu
* Günahlı sözler
Hoş olmayan günah olan söz kelime
NÜKKE Zayıflıktan dolayı sesi çıkmayan deve
NÜKR Anlayışı fikri ferâseti iyi olmak
* Zorluk
* İnkâr
NÜKRE Bilinmezlik
* Zorluk güçlük
* Kabile ismi
NÜKS Hastalığın geri dönmesi depreşmesi
NÜKTE İnce mânalı söz idraki ve anlaşılması nezâket ve zarifliğe dayanan nazik husus
İbarenin asıl mânasından başka olan nazik ve lâtif mânâ dikkatle anlaşılabilen ince mânâ
* Yere ağaçla vurup eser bırakmak
NÜKTE-ÂMİZ f
Nükte karıştıran
NÜKTEBÎN f
İnceliği gören nükteyi anlıyabilen
Kavrayışlı anlayışlı zeki
NÜKTEDÂN f
Nükte bilen
İnce ve zarif kimse
NÜKTEDÂNÎ Nüktecilik nüktedanlık
NÜKTEDÂR f
Nükteli söz söyleyen
Nükteli konuşan
NÜKTEGU f
Nükteli konuşan nükteli söz söyleyen
NÜKTEGUYÎ f
Nükteli konuşma
Nükteli söz söyleme
NÜKTEPERDAZ (C
: Nükteperdâzân) f
Nükteli söz söyleyen nükteli konuşan
NÜKTEPİRA f
Nükteye süs veren
NÜKTESENC (C
: Nüktesencân) f
Nükteyi değerlendiren
Nükteden anlayan
Nükteyi yerinde kullanan
NÜKTEVER f
Nükteyi anlamakta mâhir olan nükte bilen
NÜKU' Kısa boylu kadın
NÜKUB Rücu' etmek geri dönmek
* Udul etmek ayrılmak
* (Nekbet
C
) Tâlihsizlikler şanssızlıklar
Felâketler musibetler düşkünlükler
NÜKUL Vazgeçme geri dönme cayma
NÜKUS Ardına dönmek
NÜLK Alıç adı verilen dağ yemişi
NÜMA f
Gösteren veya gözüken mânasında olup birleşik kelimeler yapılır
NÜMAYAN f
Görünen aşikâr olan gözükücü olan
Parlayan
NÜMAYANTER f
Fazla görünen en çok görünen
NÜMAYENDE f
Gösterici
NÜMAYİŞ
f Görünüş gösteriş dış görünüş
Gösteri
NÜMAYİŞGÂH f
Gösteri yeri
NÜMAYİŞKÂR f
Gösterişli
NÜMRUK (NÜMRUKA) (C
: Nemârık-Nemârıka) Yüz yastığı
NÜMUD f
Gösteren görünen benzeyen
NÜMUDAR f
Görünen
* Nümune örnek
NÜMUDE f
Görünmüş gösterilmiş gözükmüş
NÜMUN f
Gösteren benzer müşabih olan
NÜMUNE f
Örnek misâl misal olarak gösterilen
Düstur ve misâl olacak şey
NÜMUNE-İ İMTİSAL Örnek tutulacak şey
NÜMUNEHANE f
Nümunelik şeylerin konulduğu yer
* Müze
NÜMUR (Nimr
C
) Kaplanlar
NÜMUZEC Enmuzec
Örnek nümune misal
NÜMÜVV Bereketlenip artmak
* (Canlılarda) büyümek yetişmek gelişmek
NÜMÜVV-Ü TABİÎ Normal şartlar altında büyüyüp gelişme
NÜMY Pul
NÜSAFE Buğdaydan ayrılan saman
NÜSAH Nüshalar sahifeler yazılı şeyler
NÜSAL Hayvandan dökülen tüyler
NÜSARE Saçılan şey
* Yemek döküntüsü
NÜSHA (C
: Nüsah) Yazılı şey
Yazılı bir şeyden çıkarılan suret
* Muska duâlı kâğıt
* Gazete ve dergilerde (sayı)
NÜSHA-İ KÜBRA Büyük sahife
Kâinat dünya çok manayı ifade eden âlem
NÜSHA-İ SUĞRA Küçük sahife küçük nüsha
Küçük mâna ifade eden küçük mahluk âlemin küçük bir nüshası mânasında insan
NÜSHATEYN İki nüsha
NÜSU' Diş etlerinin sıyrılarak dişlerin meydana çıkması
NÜSUL Tüy dökme
NÜSUR (Nesr
C
) Nesirler manzum olmayan yazılar
Dağıtmalar
* Çok çocuk doğuran kadın
NÜSUR (Nesr
C
) Kartallar
Akbabalar (kuş)
NÜSÜK (Nüsk) için ibadet etmek
NÜSÜSE Kurumak
NÜŞAB (Nüşabe
C
) Oklar
Temrenli oklar
NÜŞABE (C
: Nüşab) Ok
Temrenli ok
NÜŞAFE Sütü sağdıklarında üzerine gelen köpük
NÜŞARE Kesilen ağaçtan dökülen talaş yonga
NÜŞBE Sırnaşık
Ciddi olmayan adam
NÜŞHAR f
Geviş
NÜŞK Buruna birşey koymak
* Koklamak
NÜŞKA Davarın boynuna takılan ip
NÜŞRE Sihir efsun
NÜŞU' İlâç içirmek
NÜŞUB Dühul etmek girmek dâhil olmak
* İlgilendirmek alâkalandırmak taalluk etmek
NÜŞUH Az miktar su
NÜŞUK Buruna çekilen ilâç toz enfiye vs
* Buruna çekme
NÜŞUR Neşirler
* Yaymalar dağıtmalar
* Öldükten sonraki dirilmeler
(Nüşur neşir gibi bâzan müteaddi bâzan lâzım olur
Müteaddi olursa bir şeyi açıp yaymak mânasına gelir ki lisanımızda neşr ve neşriyat ve menşur bu mânadandır
Bunun lâzımına intişar denilir lâzım oldukları zaman ise ölmüş bir şeyin dirilip kalkması mânasınadır ki Kur'anda nüşur ekseriyetle bu mânayadır
(E
T
)
NÜŞUS (NEŞS) Yüksek olmak yücelmek
* Nefret etmek
NÜŞUT Tohumun baş vermesi uç göstermesi
NÜŞUTA Devenin ayağındaki ilmikli düğüm
(İcabına göre çekip uzatılarak çözülür
)
NÜŞUZ Yüksek olmak yücelmek
* Kadının erkeğinden kaçıp nefret etmesi
NÜŞUZE Kadının kocasından nefret edip kaçması
* Fık: Kocasına karşı üstünlük iddia eden kadın
NÜTAC Doğurmak
* Gebe devenin karnındaki yükü
NÜTU Yumru çıkıntı
* Yumruluk
NÜTUC Doğurucu hayvan
* Doğurması yakın olan
NÜUB Seri seyir
NÜUME Yumuşaklık
NÜUT (Bak: Nuut)
NÜÜTÎ (C
: Nevat) Gemi reisi kaptan
NÜV' Açlık
NÜVAH Ölü için sesle ağlama
NÜVAHT f
Çalgı çalma
NÜVAT (Nüve
C
) Nüveler çekirdekler
NÜVATÎ (C
: Nüvâta) Gemici mellah
NÜVAZ f
"Okşayıcı taltif edici iyi edici" mânâsına kelimenin sonuna gelebilir
NÜVB Bir siyahi kabile adı
* Bal arısı sürüsü
NÜVBE Yetişmek
* Siyahi bir kabile
NÜVE Çekirdek asıl menba
(Sayısız hatemlerden canlı mahlukata vaz' edilen hayat hâtemine bakınız
Evet canlı bir mahluk câmiiyeti itibariyle kâinata küçük bir misaldir
Şecere-i âleme güzel ve tatlı bir meyvedir
Kevn ve vücuda bir nüvedir ki; Cenab-ı Hak o nüvede pek çok âlemlerin örneklerini dercetmiştir
Sanki o zihayat gayet hakîmane muayyen nizamlar ile bütün vücutlardan sağılmış bir katre veya bir noktadır
Bu itibarla bir zihayatı halketmek bütün kâinatı yed-i tasarrufuna alan Cenab-ı Hak'tan maada hiçbir şeye isnad edilemez
M
N
)
NÜVEYT Çekirdekçik
NÜVİD f
Müjde beşaret
Hayırlı haberlerle tebşir
NÜVİD-İ VASL (Nevid-i vasl) Kavuşma müjdesi
NÜVİS f
Yazan yazıcı
NÜVİSENDE f
Yazıcı kâtib
NÜVİŞT f
Yazılı yazılmış
* Mektub
NÜVNE Çene çukuru
NÜVRE Alçı taşı
* Kireçten yapılan
NÜVVAR (C
: Nevâre) Ağaç çiçeği
NÜY'E Ham ve çiğ olmak
NÜYUB (Nâb
C
) Azı dişleri
NÜZ' Erkek ister kösnek davar
NÜZA Koyunda olan öldürücü bir hastalık
NÜZERA (Nezir
C
) Doğru yola getirmek için korkutmalar
NÜZFE (C
: Nüzüf) Az miktar cüz'î
NÜZHET f
İç açıklığı safa eğlenme gönül ferahlığı
* Temizlik paklık
* Karışık bulaşık ve kalabalık yerlerden uzak olmak
Buud
NÜZHET-EFZÂ f
Eğlenceli ve gönül açacak yer
NÜZHET-FEZÂ (Bak: Nüzhet-efza)
NÜZHET-GÂH Seyir yeri gezinti eğlence yeri
NÜZHET-PEZİR f
Safa ve neşe bulmuş olan
NÜZL (C
: Enzâl) Konak yeri
* Misafir için hazırlanan yemek
NÜZU' Çekilmiş
* Su çeken deve
NÜZUL İniş inmek aşağı inmek konaklamak
* Nüzül felç hastalığı
* Hacıların Mina'ya gelip konaklamaları
NÜZUL-İ SEFİNE Geminin denize inişi
NÜZUR (Nezir
C
) Nezirler adaklar
(Bak: Nezr)
NÜZUR Korkutmak
NÜZÜ' (NEZ') İfsad etmek bozmak aldatmak yaramaz nesneye kandırmak
NÜZZAR (Nâzır
C
) Bakanlar
Nâzırlar
NEFFAH Hayır sâhibi ve iyiliksever kimse
* Kokusu çok
NEFFAS Sihir yapan üfüren üfürükçü
NEFFASÂT (Neffâse
C
) Neffâseler büyücü kadınlar
NEFFASE (C: Neffâsât) Büyücü kadın
NEFFATA Neft yağı çıkan pınar
NEFH Rüzgâr esmek
* Güzel kokunun yayılması
Kokmak
* Vurmak
* Def'etmek kovmak
* Vuruşmak kat'etmek
NEFH Üflemek şişmek üfürük
* Kaba kuşluk vaktine varmak
NEFH-İ SUR İsrafil Aleyhisselâm'ın Kıyamet gününde "Sur' denilen boruyu üflemesi
* Kıyamet kopması
(Bak: Acbüzzeneb)
NEFHA Üfürmek
Üfürük
* Şişmek
* Kabarık olan
NEFHA Koku
Rüzgârın hafif esişi
Azıcık koku
NEFİ (Bak: Nefy)
NEF'Î Menfaat ile alâkalı faydacı
* Sihâm-ı Kaza nâmındaki hicivli şiirleri ile meşhur Erzurum - Hasankale'li olup İstanbul'da yaşamış bir şâirin adıdır
1634'de 4
Murad devrinde bir hicviyesinden dolayı boğdurulup denize atılmıştır
NEFİF Hevâ
NEFİR Cemaat topluluk
* Harp için seferber olan cemaat
NEFİS(E) Pek beğenilen pek güzel pek iyi
NEFİS (Bak: Nefs)
NEFİS-PEREST Şeriat kanunlarına aykırı olarak ahlâk kaidesini tanımadan nefsinin isteklerine uyan
Nefsine taparcasına düşkün olan
NEFİS-PERVER f
Nefsini çok sevip besleyen nefsi isteklerine çok düşkün
NEFİT Kaynamak galeyan
NEFİTE Unu suya koyup kaynatıp koyulaşıncaya kadar karıştırmak
NEFİY (Bak: Nefy)
NEF'İYYET (Nef'î) Fls: Faydacı faydacılık
NEFİZ (NEFEZE) Okun geçmesi gibi içe geçmek işlemek
* Sözü geçer olmak
NEFK Helâk olmak
NEFL Sevab için yapılan ibâdet
Emredilmemiş farz veya vâcib olmadan yapılan ibadet
Nâfile
* Birisine ganimet malı veya atiyye ihsan vermek
* Yemin etmek
NEFR Heyecan verici bir emirden dolayı bir yerden bir yere fırlayıp çıkmaktır
Ürkmek demek olan "Nüfur" da bu mânâdandır
Fakat "Nüfur" tek başına kaçıp kurtulmak için menfi bir harekette kullanıldığı hâlde; "nefr" düşmana karşı gaza için fırlayıp çıkmakta kullanılır
Ve böyle çıkıp toplanan cemaate "nefir" herbirine de "nefer" denilir
İmamın halkı cihada dâvet ve tahrik etmesine de "istinfar" tâbir olunur ki lisanımızın şimdiki ıstılâhında "seferberlik emri" frenklerde de "mobilizasyon" yâni halkı yerinden oynatma tâbir edilir
(E
T
)
NEFRET Tiksinmek ürküp kaçmak
* Birisinin yakını ve akrabası
NEFRETBAHŞ f
İnsana nefret veren iğrendiren tiksindiren
NEFRİN Lânet beddua
* Söğüp saymak
(Hassasiyet-i ilmiyenin tezayüdüyle ve her günde otuz bin cenazeyi gösteren mevtin ikazatıylae o gaflet perdesi parçalanıyor
Ecnebilerin tağutlarıyla ve fünun-u tabiiyeleriyle dalâlete gidenlere ve onları körü körüne taklid edip ittiba' edenlere binler nefrin ve teessüfler
L
)
NEFRİN-HÂN f
Sövüp sayan
NEFRİN-KÜNÂN f
Lânet okuyan sövüp sayan
NEFS Üfürmek üflemek
NEFS (Nefis) Can kişi kendi öz varlık
Bir şeyin zatı olan kendisi
* Göz
* Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye
Fıtri meyil bedenin hissi istekleri
* Ruh hayat asıl
* Maya
* Hamiyet
(Evet nefsini beğenen ve nefsine itimad eden bedbahttır
Nefsinin ayıbını gören bahtiyardır
M
)
NEFS-İ AMEL Amelin ta kendisi
NEFS-İ EMMARE İnsanın çirkin ve şeytanın teşviklerine itirazsız ve mücahedesiz tâbi olması hâli
(Nefs-i emmârenin istibdad-ı rezilesinden selâmetimiz İslâmiyete istinad iledir
O habl-ül metine temessük iledir
Ve haklı hürriyetten hakkıyla istifade etmek imandan istimdat iledir
H
)(Bir zaman evliya-yı azimeden; nefs-i emmaresinden kurtulanlardan birkaç zattan şiddetli mücahede-i nefsiyeler ve nefs-i emmareden şekvalarını gördüm
Çok hayret ediyordum
Hayli zaman sonra nefs-i emmarenin kendi desaisinden başka daha şiddetli ve daha ziyade söz dinlemez ve daha ziyade ahlâk-ı seyyieyi idame eden ve heves ve damar ve âsab tabiat ve hissiyat halitasından çıkan ve nefs-i emmarenin son tahassüngâhı bulunan ve nefs-i emmareyi tezkiyeden sonra onun eski vazife-i seyyiesini gören; ve mücahedeyi âhir ömre kadar devam ettiren bir mânevi nefs-i emmareyi gördüm
Ve anladım ki o mübârek zatlar hakiki nefs-i emmareden değil; belki mecazi bir nefs-i emmareden şekva etmişler
Sonra gördüm ki İmam-ı Rabbani dahi bu mecazi nefs-i emmareden haber veriyor
Bu ikinci nefs-i emmarede şuursuz kör hissiyat bulunduğu için akıl ve kalbin sözlerini anlamıyor ve dinlemiyor ki onlarla ıslâh olsun ve kusurunu anlasın
Yalnız tokatlar ve elemler ile nefret edip veya tam bir fedailikle her hissini maksadına feda etsin
K
L
)
NEFS-İ HAYVANÎ Hayvanî istekler
Canlılardaki yaşama ve hareket kuvvetleri
NEFS-İ İHBAR Tam haber
Haberin tam esası
NEFS-İ LEVVAME Kötülüğü işledikten sonra fenâlığını hatırlayarak insanı rahatsız eden pişmanlık hâli ve vicdan rahatsızlığı
* İnsanın kendine ait kötülük ve günahını görüp fenalığını bilen ve hayra meyleden iradesi
NEFS-İ MARDİYE (MARZİYYE) Kusurlarını bilen kendisinden râzı olunan nefis
Rabbinin indinde makbul olan nefis
NEFS-İ MUTMAİNNE İyiliği kötülükten ayırt ettirerek insanlık vazifesini tanıttıran ve vicdanına rahatlık veren hâl
İnsanı 'a yaklaştıran hâl
Günaha meyleden kötü sıfatlardan temizlenmiş ve güzel ahlâk ile muttasıf olarak kurb-u İlâhiye itmi'nan ve istikrar kazanmış olan insan iradesi
Nefsin 'ın emirleri altına sakin ve şehevâta muâraza ederek ıztırabdan kurtulmuş olma hâli
NEFS-İ MÜLHEME Tas: Lüzumu hâlinde Cenab-ı Hak tarafından kendisine hakikatlar ilham edilen tasaffi ve tekâmül etmiş nefis
NEFS-İ MÜTEKELLİM Gr: Birinci şahıs
(Bak: Mütekellim-i vahde)
NEFS-İ NÂTIKA Akli ve nakli mes'elelerin münasebetlerini hissetmeğe ve anlamağa istidadı olan zâti ve cevheri hassası
Zâtında maddeden mücerred fiilinde maddeye mukarin olan cevher
İnsan ruhu
NEFS-İ RÂDİYE f
Rabbinden râzı ve hoşnud olanın nefsi
NEFS Gülme hususunda ifrata gitmek
* Çok fazla gülmek
NEFSA (C
: Nefsâvât-Nüfüs-Nifâs-Nevâfis) Yeni doğum yapmış kadın
Loğusa
NEFSANÎ Bedenî arzu ve isteklerle alâkalı
Zaruret olmadığı hâlde keyf için olan istek ve arzuya ait
Kendine ait ve mensub
NEFSANİYET Nefsini çok beğenmişlik
* Gizli düşmanlık garez kin
NEFSÎ Nefis ile kendisi ile alâkalı
Şahsa ait nefse dair
NEFSÎ NEFSÎ "Benim nefsim" "nefsim nefsim" mânâsına yalnız kendini düşünmeyi ve kendisiyle olan alâkayı ifâde eden bir tâbir
NEFS-ÜL EMİR Hakikatın kendisi
İşin hakikatı
NEFŞ Açmak
* Yapmak
* Yün ve pamuk atmak
* Davarların geceleyin yayılıp çobansız otlaması
NEFŞELE Yürüken toprağı ayağıyla tozutmak
NEFT Neft yağı
Çam gibi bazı ağaçlardan çıkarılan tutuşabilen bir yağdır ve boyacılıkta vesair sanayide kullanılır
NEFT (NEFİT) Çömleğin kaynayıp taşması ve içinde yemeğin kuruması
* Galeyan
NEFTA (Nifta) (C: Nefat) Çalışmaktan dolayı elde çıkan kabarcık
NEFTÎ f
Neft yağı renginde olan siyaha yakın koyu yeşil
NEFUH Sütü sağılmadan çıkıp akan deve
NEFUR Ürken ürküp kaçan
* Herkese iyiliği dokunan kimse
NEFUZ Çocuk düşüren kadın
NEF U ZARAR Kâr ve zarar
NEFY Sürgün etmek
Birisini kendi rızası olmadan bir yerden başka bir yere nakletmek sürmek
* Gr: Bir şeyin olmadığını ifade eden (olumsuzluk) edatı
Müsbetin zıddı menfi olan
Bir şeyin yokluğunu veya olmadığını iddia
(Bak: İnkâr)(İşte küffarın ve ehl-i dalâletin bir hakikat-ı imaniyeyi inkâr ve nefyetmelerinde kuvvet yoktur
Çünkü nefiy sırrıyla ittifakları kuvvetsizdir
Bin nefyediciler bir tek hükmündedir
Meselâ: Bütün İstanbul ahalisi Ramazanın başında Ayı görmediğinden nefyetse iki şâhidin isbâtiyle o cemm-i gafirin nefiy ve ittifakı sukut eder
L
)(Nefiy dahi iki kısımdır
Birisi: "Has bir mevkide ve hususi bir cihette yoktur
" der
Bu kısım ise isbat edilebilir
Bu kısım da bahsimizden hariçtir
İkinci kısım ise: Dünyaya ve kâinata ve âhirete ve asırlara bakan imani ve kudsi ve âmm ve muhit olan mes'eleleri nefiy ve inkâr etmektir
Bu nefiy ise
hiçbir cihetle isbat edilmez
Belki kâinatı ihata edecek ve âhireti görecek ve hadsiz zamanın her tarafını temâşâ edecek bir nazar lâzımdır; tâ o gibi nefiyler isbat edilebilsin
Ş
)
NEFY-İ EBED Bir daha dönmemek üzere nefyedip sürme
NEFY-İ MÜLK Bir malın başkasına ait olduğunu söyleme
NEFY EDÂTI Arabçada "Lâ" Farsçada "Nâ" gibi olumsuzluk bildiren edât
NEFYAN Vurma ânında yara ve cerahatten akan kan
NEFZ Saçma yayma
Neşretme
* Silkmek
* Nazar etme bakma
NEGATİF Fr
Mat: Sıfırdan küçük önünde eksi işareti bulunan sayı
Menfi
* Gerçekteki karanlık ve aydınlık kısımları tersine gösteren fotoğraf camı veya filmi
( Bak: Menfi)
NEGÜHİDE f
Çirkin kötü
NEHA Pek akıllı adam
* İhtiyacı terkeylemek
(Güya kendi nefsi cihetinden menedilmiş demektir
)
NEHABİK Bildikleriyle amel etmeyip halka da öğretmeyen
NEHABİR (Nühbur
C
) Kum yığınları kum tepeleri
NEHAFE Tıksırmak aksırmak
* Nefes verip almak
NEHAFE Zayıflık
NEHAK Eşek anırtısı
NEHAKE(T) Bahadırlık kahramanlık şecaat
* Keskinlik
NEHAMÎ Demirci
NEHAR (C
: Enhür) Fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar olan aydınlık
* Toy kuşunun yavrusu
* Altın
NEHAR-I EBYAZ Gündüzün beyazlığı gündüze benzeyen beyazlık
Beyazlığın parlaklığı
NEHAR-I ÖRFÎ Güneşin tuluundan gurubuna - doğuşundan batışına - kadar olan zaman
NEHAR-I ŞER'Î Fecr-i sadıktan güneşin batışına kadar olan müddet
NEHAREN Gündüzün
Gündüz vakti
NEHARÎ Gündüzlü gündüz ile alâkalı
* Yatılı olmayan mekteb veya talebe
NEHAVE (Et) çiğ olmak
NEHB Yağma yağmacılık çapul
* At oynatmak koşturmak
* Kahr ile bir kişinin malını elinden almak
NEHBE Kapmak
NEHBER Helâk olacak yer
NEHC Yol usul
* Doğru yol
NEHD İri gövdeli ve karınlı at
NEHDA' İyi otlar yetişen kumlu arâzi
NEHDAN Dolu dolmuş
NEHEC (C: Menâhic) Yol tarik
* İstikâmet
NEHEL Susuz olmak
* İçmenin evveli
* Yaşlı ihtiyar
* Semiz etli deve
NEHEM (Nehim - Menhum) Aç gözlü oluş
şikemperver olmak
Doymak bilmemek
Bir şeye çok düşkün şehvetli haris
NEHENG (C
: Nehengân) f
Timsah
NEHENGÂN (Neheng
C
) f
Timsahlar
NEHER Genişlik bolluk
* Nehir ırmak
NEHHAB (Nehb
den) Yağmacı çapulcu
NEHHAC (Nehc
den) Kılavuz rehber mürşid
Doğru yolu gösterici
NEHHAL Toprak kazan kazıcı
NEHHAM Yüksek ve gür sesli kimse
* Arslan
NEHHAS Nehs'in mübalağası
* Bir kişinin lakabı
NEHHAS Esirci
NEHHAT Yüce avazlı gür sesli kişi
NEHHAT (NÜHHAT) Çalıştırılan sığır
* İnce
* Hımar eşek
* Sadaka toplamaya memur olan kişinin işini bitirdikten sonra ücretini alması
NEHİB (Nehb
den) Korku dehşet ürküntü
* Yağmacı çapulcu
NEHİB İnlemekle ve ses ile olan ağıt
NEHİDE Kalın kaymak
NEHİF Zayıf
NEHİH Boğaz içinden gelen ses
NEHİK Bahâdır kahraman
* Arslan
* Keskin kılıç
* İyi huylu kimse
NEHİK Anırtı eşek anırtısı
NEHİM Aç gözlü doymaz
* Yırtıcı
* Arslan kükremesi
NEHİR Burun içinden çıkan ses hırıltı
NEHİRE Çürümüş ufalanmış rüzgârla savrulur
Delik deşik göz göz olmuş
* Rüzgâr estikçe ses verir kemik çürümüş kemik
(Nâhir de denir)
NEHİRE Ayın evveli
NEHİT İnlemek
* Şiddetle teneffüs etmek nefes alıp vermek
NEHİT Eşek anırtısı
Hımar avazı
NEHİTE (C
: Nehâyet) Tabiat
NEHİY Yasak etmek
Menetmek
* Gr: Emrin menfi şekli
NEHİZET Tabiat
* At kulağına benzer dokunmuş nesne
NEHK Eşek bağırışı
NEHK Zayıf etmek zayıflatmak
* Eskitmek
* Mübâlağa etmek
NEHME Hastaların ve çocukların yiyeceğe karşı olan hırsı oburluğu
NEHMET Himmet maksat yüksek himmet
Harislik
şehvet
NEHNEHE Dar kaftan dar elbise
NEHR Çay ırmak
* Vüs'at bolluk
Genişlik
NEHR-ÜS SEMA Samanyolu
Kehkeşan
NEHR Boğazlamak kesmek
* Namazda sağ elini sol eli üzerine koymak
* Sadr göğüs
NEHREN Nehirden
Nehir yoluyla
NEHREYN İki nehir
NEHRÎ (Nehriye) Nehirle ilgili nehre ait
NEHS Çok yaramaz nesne
NEHS Kabzetmek almak
* Yılan sokması
* Eti ön dişiyle almak
NEHSEK Yaban havucu
NEHŞ Yılan sokmak
* Almak kabzetmek
* Ön dişiyle bir nesneyi ısırır gibi tutmak
* Et almak
NEHŞEL Kurt zi'b
* Çakır
* Erkek ismi
NEHT Yontmak
Oymak
NEHT Çağırmak
* Ses avaz
* Men'etmek engel olmak
NEHUD f
Nohut
NEHUR Burnuna vurmayınca veya burnuna parmak sokmayınca sütünü salıvermeyen deve
NEHUS (C
: Nehâyıs) Gebe eşek
NEHUSET (Bak: Nühuset)
NEHVA Bir şey kasdetmek
Bir şey söylemeği istemek
* Bir şey yapmağa evvelden hazırlanmak
NEHY (Bak: Nehiy)
NEHYİ AN-İL MÜNKER 'ın haram kıldığı şeyleri işlemekten men'etmek haram işleri yaptırmamak ve buna çalışmak
NEHZ Ayağa kalkmak deprenip kalkmak hareket
NEHZ Durmak kıyam
* Def'etmek kovmak
* Yakın olmak
* Berkitmek için devenin memesine eliyle vurmak
* Dolması için kovayı suya vurmak
NEHZ Süngü demirini inceltmek
* Kemik üstündeki eti soyup gidermek
* Çok et
NEHZ Vurmak
Dövmek
* Haykırmak
NEHZAT Hareket davranma kalkışma
Yola çıkma
NEİB Karga sesi
* Ağaçtan yemiş indirmek
* Süt sağmak
NEK' Dizine ayağın arkasıyla vurmak
* Def'etmek kovmak
NEKÂ' Yarayı kaşımak
* Soymak
* Çok azap etmek acı çektirmek
NEK'A Kalkan dikeni üstündeki kızıl kap
* Her kırmızı olan şey
NEKAB Devenin tabanı aşınmak
NEKÂBET Dönme vazgeçme cayma
NEKABET Muayyen zümrelerin başları
* Bir topluluğun vaziyetlerine nezâret etmek kontrol
NEKABET-İ ULEMÂ Âlimlerin başı olma
NEKAD (C
: Nukyud-Nikâd) Ayakları kısa yüzü çirkin koyun
* Büyümesi geç olan çocuk
* Ağızda dişler çürüyüp ufanmak
* Davarın tırnağı soyulup yüzülmek
NEKAHET Hastalıktan yeni kalkıp henüz iyileşmiş iyiliğe yüz tutmuş olmak hâli
Hastalıkla sıhhat arasındaki hâl
* Fehmetmek anlamak bilmek
* Seri intikal etmek
Çok çabuk anlayış
NEKAİS (Nakise
C
) Nakiseler
Noksanlar
NEKAİZ (Nakize
C
) Nakizeler
Birbirine zıd şeyler
NEKÂL Şiddetli azab
İşkence ve ukubet
* İbret
NEKAM (A uzun okunur) Bir kimseyi kötü bir fiilinden dolayı şiddetle cezalandırmak
İntikam almak
NEKÂRE Güçlük zorluk
* Belirsizlik
NEKAVE(T) Her şeyin iyisi seçkini
* Temizlik paklık
NEKAVET-İ VİCDÂN Vicdan temizliği
NEKÂYAT Çarklar
* Vakitler
NEKAYİ' (Nakia
C
) Ziyâfetler
NEKAZ (C: Enkâz) Her nesnenin kötüsü kıymetsizi
NEKB Musibet ve kedere uğrama
* Meyletmek eğilmek
* Udul etmek vazgeçmek haktan dönmek
NEKBA Esince adamı eğip düşüren rüzgâr
Fırtına
NEKBE (C
: Nekebât) şiddet meşakkat
* Bir şeyin kesilmesiyle olan cerahat
NEKBET (C
: Nekebât - Nükub) Talihsizlik şanssızlık bahtsızlık
* Musibet felâket
* Düşkünlük
NEKBETHANE f
Tâlihsizlik yuvası
* Mc: Dünya
NEKBETÎ f
Tâlihsiz bahtsız şanssız uğursuz
NEKBETZEDE f
Felâket görmüş musibete uğramış
NEKD (Nekâde) (C
: Enkâd) Hayırsız olmak
NEKDA' Sütü olmayan deve
NEKEB Hastanın iyileşmesi
* Devenin omuzlarında olan bir hastalık
NEKED Sıkıntı dert keder
Belâ musibet
NEKEFE (C
: Nüküf-Nükfân) Çene altında olan küçük bez
NEKEL Kuvvetli kişi
NEKES (Nâ-kes) Cimri tamahkâr hasis
NEKESAN Ardına dönmek
NEKF Göz yaşını yanağından parmağıyla silip gidermek
* Kuyudan su çekmek
* Arlanmak
NEKH (Nikâh) (C
: Enkihe) Tezevvüc evlenme cimâ etme
* Akit
NEKHET (Bak: Nükhet)
NEKİB (C
: Nukabâ) Halkın iyisi
* Kâhya
* Kefil
* Müfettiş kontrolcü
NEKİB Deve at ve eşek ayaklarının dâiresi
NEKİBE Nefsi mübârek
NEKİR Bilinmemiş olan
Muayyen olmayan
* Mezarda iki sual meleğinden birisinin adı
(Diğerininki; münkerdir)
NEKİRE (C
: Nekerât) Belirsiz
NEKİSE Hilâf ters
* Nefs
NEKKAD Bir şeyin iyisini kötüsünü seçen kimse
* Paranın sağlamını kalpından ayıran
* İmam hatib ve kayyum gibi hizmet sahiblerinin vazifelerine devam edip etmediklerini murakabe ve devam etmiyenlere tenbihat icra ve devamsızlıkları tesbit eden vazifeli kişi
NEKKAR Ağaçkakan kuşu
* Değirmenci
* Çok hayırlı
* Çok kokulu
NEKL Yular
At gemi
* Ezâ cefâ etmeğe ve işkence yapmağa yarayan şey
NEKMET (Bak: Nikmet)
NEKR Zeki akıllı kimse
Pek zeyrek olan
* Dehâ fetânet
NEKRE Belirsiz olan
* Çıban ve yaradan çıkan kan ve irin
* Garip ve gülünç fıkralar
* Hoş sohbet ve hazır cevap kimse
* Gr: Belirtilmemiş isim neye delâlet ettiği belli olmayan (harf-i tarifsiz) isim
NEKRE-İ MEVSULE İki kelime veya mânâyı birbirine bağlayan kelime
NEKRE-İ TÂMME Mübhem mânâ ifade eden kelime
NEKRE-GÛ f
Tuhaf hikâyeler fıkralar anlatan
Gülünç sözler söyleyen
NEKS Sözünden dönmek
* Bozmak
Çözmek
* Üzmek
* Dağıtmak
* Münhal ve muhtel olmak
NEKS Çok çekinmek kaçınmak
NEKS (NÜKÜS) Başaşağı etmek ters döndürmek
* Aynı hastalığın geri gelmesi
(Bak: Nüks)
NEKŞ Kuyunun çamurunu temizlemek
* Bir şeyi bitirmek
Bir işden fâriğ olmak
* Bir şey üzerine gelip toplanmak
NEKT (C: Nikât) Süngüyü yere vurmak
* Taan etmek çekiştirmek
NEKÜS (Nekis - Neküs) Baş aşağı etmek
NEKZ Vurmak
* Kovmak def'etmek
* Yılan sokmak
* Azalmak
* Suyun yer tarafından emilmesi
NEKZ Gayret etme uğraşma çok çabalama
NELL Yüz üstüne bırakmak
NEM f
Rutubet az yaşlık
Hafif ıslaklık
NEM-İ DİDE Göz yaşı
NEMA Gelişme büyüme
* Uzamak artmak çoğalmak üremek
* Faiz
NEMADÂR f
Çoğalan ziyadeleşen
Artan büyüyen
NEMAİK (Nemika
C
) Mektuplar
NEMAİM (Nemime
C
) Dedikoducular çekiştiriciler
NEMARIK (Nemraka
C
) Yastıklar
NEMAS Kılın ince olması
NEMAT (C: Enmut-Nimât) Usul tarz
* Yol tarik
* Örtü ihram
* Topluluk insan cemaati
* Döşek yüzü yatak yüzü
NEMAT-I TAKRİR Söyleme tarzı
NEMÇE Tar: Osmanlılar tarafından Avusturya ve Avusturyalı mânasında kullanılan bir tâbir idi
NEMDAR f
Nemli ıslak yaş rutubetli
NE'ME Nağme ses
NEMED f
Keçe
NEMEDÎN f
Keçeden yapılma
NEMED-PÂRE f
Keçe parçası
NEMED-PUŞ f
Keçe giyen
Derviş
NEMED-ZÎN f
At eğeri altına konulan keçe
NEMEK f
Tuz
Milh
* Lezzet tat
* Bağlılık hak
NEMEK-ÇEŞ f
Tadına bakma tatma
NEMEK-DÂN f
Tuzluk tuz kabı
NEMEK-EFŞAN f
Tat veren
Lezzetlendiren
* Tuz serpen
NEMEK-HARAM f
Tuz haini
* Mc: Nankör
NEMEK-HELÂL f
Tuz hakkı tanıyan
Bağlı sâdık kimse
NEMEKÎN f
Tuzlu lezzetli tadı yerinde
* Tuzlu gözyaşı
NEMEK-PERVER f
Sâdık ve bağlı kimse
NEMEK-SUD f
Tuzlanmış tuza bastırılmış tuzlu şey
* Pastırma
NEMEK-ŞİNÂS f
Tuz tanıyan
* Mc: İyilik bilen
NEMEŞ Dağınık parçalanmış şeyleri toplamak
* Nakış hatları
* Yüzde olan siyah ve beyaz noktalar
NEMF Küçük kurt (böcek)
NEMGA Çocukların beyni deprendiği yer
* Dağ üstü
NEMİDANEM Bilmiyorum
NEMİDİDEM Görmüyorum
NEMİKA (C
: Nemâik) Mektub
Name
NEMİME Söz götürme
Lâf taşıma
Bir kimse aleyhindeki sözleri ifsad maksadıyla kendisine eriştirme
NEMİMEKÂR f
Koğucu fitneci dedikoducu münafık
NEMİN Fısıltı
* Koğucu
NEMİR Tatlı su
NEMİR (C
: Nümur) Kaplan
NEMİRE Dişi kaplan
* Yün kaftan
NEMİS Bittikten sonra yine biten ot
NEMK Yazmak
* Düzeltmek
NEMKEŞİDE f
Islak nemli yaş rutubetli
NEML Karınca
NEML SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 27
Sure olup Süleyman Suresi de denir
Mekkîdir
NEMLE Bir tek karınca
* Vücutta olan karıncalanma
NEMM Birinin sözünü başkasına götürüp ikisinin arasını bozma
Koğuculuk
NEMMAL Koğucu dedikoducu münafık
NEMMAM (Nemmas) : Koğuculuk ve nemimecilik eden
Dedikoducu
NEMNAK f
Nemli yaş ıslak
NEMNAKÎ f
Nemlilik ıslaklık yaşlık rutubet
NEMREKA (C
: Nemârık) Yastık
NEMRUD Zâlim ve gaddar olarak tanınmış ve a karşı kibir ve isyan ile büyüklük taslamış bir kralın ismidir
Milâddan evvel 2640 yılında yaşadığı sanılmaktadır
Peygamber İbrahim Aleyhisselâm zamanında yaşamış ve onu ateşe atarak yakmak istemiş mu'cize ile İbrahim Aleyhisselâm ateşten kurtulmuştur
Bâbil'in müessisi ve hükümdarı olup en evvel hükümranlık ve tecebbür eden bu olduğu mervidir
(Bak: Enaniyet)
NEMS Süt ve yağın ekşimesi
* Ekşimek ve kokmak
* Sırrı ketmetmek gizlemek
NEMŞ f
Hile oyun dalavere desise
NEMY Kaldırmak
* Yetiştirmek
NE'NEE Zayıflık
NE'NEHAVA Anason kimyon
NENG f
Ayıp utanma hayâ etme
* Ün şöhret nam
NER f
Erkek er
NERBDAN f
Merdiven
(Neverdi bâm'dan alınmıştır
Neverd; kıvrım büküm; neverdiden; tayyetmek dürmek; bam ban; tavan mânalarına gelirler
Üst kata merdivenle çıkıldığından neverdibâm yerine hafifletilmişi olan nerdbân denilmiştir
)
NERE f
Dalga
* Erkek
NERE-İ ÂB Su dalgası
NERGİS (Nerges - Nercis) İri papatya biçiminde ortası yeşil veya sarı yaprakları gri ve sarı bir çiçek
Suyu uyuşturucudur
Mahmur bakışı andırır
NERGİS-DÂN f
Nergis saksısı
NERGİSÎ f
Nergis biçiminde kesilip yapılan bir çeşit hamur işi
NERİMAN f
Pehlivan yiğit kahraman
NERİMANÎ f
Nerimanlık kahramanlık yiğitlik
NERM (Nermi - Nermin) f
Yumuşak
NERM-ÂHEN f
Gevşek şey
NERMDİL f
Yüreği yumuşak
Merhametli
NERMGÛ f
Yumuşak sözlü
NERMÎ f
Gevşeklik yumuşaklık
NERMİN f
Yumuşak
NERMİYET Yumuşaklık gevşeklik
NERMLİGAM (Nerm-ligâm) f
İtaatli muti söz dinler
* Başı sert olmayan at
NERM NERM f
Yavaş yavaş âheste âheste
NERMSAZ f
Yumuşak adam
NERRE-ŞİR f
Erkek arslan
NESA (C
: Ensâ) Uyluk başından tırnağa kadar varan bir damar
* Te'hir etmek sonraya bırakmak
NESAİ (Bak: Kütüb-ü sitte-i hadisiyye)
NESAİC (Nesice
C
) Dokumalar
Dokunmuş kumaşlar
Ette ve deride olan nescler dokular
(Bak: Nesc)
NESAİH (Nesâyih) (Nasihat
C
) Nasihatler öğütler
NESAİK (Nesike
C
) Kesilen kurbanlar
NESAİM (Nesim
C
) Hafif ve lâtif rüzgârlar
NESAİS (Nesise
C
) Fesatlık için yapılan fısıltılar
NESAK Tarz usul yol şekil üslub
NESAK-I VÂHİD Tek şekilde tek tarzda tek biçimde
NESAKSÂZ f
Tertib eden düzenliyen tanzim eden düzen veren
NESAR (C
: Nüsür - Ensür) Bir kuş adı
Gerges de denir
NESC (Nesic) Dokunuş dokuma
* Canlı mahluklardaki hücrelerin 'ın (C
C
) kudretiyle ve kanunu dâiresinde yanyana gelip birleşerek uzuvların yapılışı
(Meselâ: Hayvanlarda deri kemik et vesâir kısımların yapılışı gibi)
NESCÎ Nesc ile alâkalı
NESCOLMAK Dokunmak örülmek örülü hâle gelmek
Kumaş dokunması bez dokunması
(Canlıların vücudundaki nescolunmak gibi)
NES'E Veresiye alma
Vade ile alma
* Tehir etmek
NESEB Sülâle hısımlık karabet soy
Baba soyu atalar zinciri
* Vuslat
NESEBEN Soyca sülâlece soy bakımından
NESEBÎ Neseb ve soya âit
Sülâle ile alâkalı
NESEL Davar sağıldıktan sonra meme başlarında arta kalan sütü
* İki tarafı saf saf ağaçlar olan yol
NESEM Soluk ruh nefes
Rahatı mucib hâlet
* Rüzgârın lâtif hoş esmesi
NESEME (Nesme) : (C: Nüsüm) Nefs
İnsanın ve her nesnenin başlangıcı
NESEVÎ (Neseviye) Kadına mensub kadınla alâkalı kadınlık
NESEVİYYET Kadınlık
NESF Bir yapıyı temelinden yıkma
NESFE Dökülmüş ve saçılmış un
NESG Gitmek
* Almak
* Ağaç kesildiğinde çıkan su
* Vurmak
* Dürtmek
NESH Ist: Şer'i bir hükmü yine şer'i bir emirle kaldırmaktır
(İtikada ait olan ve zamanla değişmeyen hükümlerde nesih olmaz bunlar sabit birer hakikattırlar
) * Bir şeyin aynını kopya etmek aynını çoğaltmak
* İbtal etmek hükümsüz bırakmak değiştirmek
* Nakletmek kaldırmak bir şeyi zâil kılmak
(Güneşin gölgeyi giderdiği gibi
)
NESHÎ Nesihle alâkalı neshe ait
* Bir cins yazı
NES'Î Câhiliyet devrinde belirli vakti geciktirilmiş haram aylar
NESİ' (C
: Ensâ) Yolcuların ve misafirlerin konakladıkları menzilde düşürdükleri esvap
* Unutkan
* Unutulan
Unutulmuş olmak
NESİ' Te'hir sonraya bırakma
NESİB Asil kadının vasfı
* Edb: Kasidenin âşıkâne olan mukaddemesi
NESİC (C: Nüsüc) (Nesc
den) Dokunmuş nescolunmuş
NESİCE (C: Nesâyic) Dokunmuş nescolunmuş şey
NESİE Veresiye almak
Satın alınan şeyin bedelini vermeyip sonraya bırakmak
NESİF İki kişi arasındaki sır
NESİG Ter
NESİK Düzenli tertibli nizamlı * Süslü bezenmiş donanmış
NESİKE Hak yoluna kesilen kurban
* Altın veya gümüş külçesi
(Bak: Akika)
NESİL (Bak: Nesl)
NESİL Erimiş mumsuz bal
NESİL Kazıldığında çıkan kuyu toprağı
NESİM Hoşa giden hafif ve lâtif esen rüzgâr
NESİM-İ NEVBAHÂR İlkbahar rüzgârı tan yeli
NESİM-İ SEHER Lâtif sabah rüzgârları
NESİM-İ SUBH Sabah rüzgârı
NESİM-İ SUBH-DEM Sabah vakti esen rüzgâr sabah rüzgârı
NESİMÎ Hafif hafif ve lâtif bir tarzda esen rüzgârla ilgili
NESİR Hayvan aksırması
NESİRE Kuyu toprağı
NESİS Aşırı derecedeki açlık
* İnsan gücünün sonu
İnsanın en son tâkati
* Son nefes
NESİS Bir sıvının sızıp kabından dışarı çıkması
NESİSE (C
: Nesâis) Fesatlık için yapılan fısıltı
NESK Bir kelâmı başka kelâma atfetmek
NESL Soy sop
Zürriyet döl kuşak
* Halk
* Çocuk hâsıl etmek
* Kıl yolmak
* Mumsuz süzme bal
NESL Kuyudan toprak çıkarmak
* Sadaktan ok çıkarmak
NESLAN Çok yelmek
Evmek
NESLE Geniş gömlek
NESNAS Koğuculuk eden kişi
* Maymun
NESME Fık: Satın alınan köle
NESNE şey herhangi bir şey
NESR (Nesir) Çoğaltmak saçmak yaymak
* Manzum olmayan söz veya yazı
NESR Hamele-i Arş'tan olan bir melek
* Akbaba kartal
* Nuh kavminin putlarından birisinin ismi
* Yarayı deşmek
* Kuşun eti didiklemesi
* Birinin aleyhinde konuşmak
* Güneyde bir parlak yıldız
Buna Nesr-ül vâki' denir
Batıdaki yıldıza ise: Nesr-üt-Tair denir
* Atın tırnağının içi veya tırnağın üstündeki et
NESRE Büyük geniş gömlek
* Hayvanın tiksirip burnundan sümüğünü çıkarması
* Menazil-i kamerden iki yıldız
NESREN Nesir olarak manzum olmadan yazılan yazı
* Çoğaltmak suretiyle
NESRİN Yabani gül
NESS Sürmek sevk
* Kurumak
NESS İfşa etmek açıklamak
* Gayret ve hamiyyet etmek
NESSABE Nesepleri iyi bilen kimse
NESSAC Dokuyucu dokuyan çuhacı
NESSAF Gagası büyük bir kuş
NESSAR Dağıtan saçan neşreden
* Parlatan
NEST Sâkin olmak
NESTEİNU "Biz senden yardım inayet dileriz istiane ederiz" meâlinde duâ
NESTER (Nesteren-Nesterin-Nesterun) f
Ağustos gülü yaban gülü
NESTERİNZAR f
Gül bahçesi
Güllük
NESUC Üstünde yük doğru durmayan deve
NESV İzhar etmek göstermek açıklamak
NESY Unutma nisyan
* Unutulmuş
NESYEN MENSİYYEN Tamamıyla unutulmuş tamamen hatırdan çıkmış
NEŞ' Bir nesneyi zorla çekmek
NEŞ' (NÜŞU') Yiğit olmak
* Yüksek olmak
* Rüzgâr esmek
* İyi ve hoş kokulu şeyler koklamak
NE'Ş şiddetle ve kahirle almak
Zorla almak
NEŞA Nişasta
NEŞABET Okçuluk san'atı
NEŞAİD (Neşide
C
) Meşhur kaside ve beyitler mısralar
NEŞAK Burna su ve sâire çekme
Burunla çekme
NEŞAME Yüksek beyaz bulut
NEŞASA Beyaz yüksek bulut
NEŞASTEC Nişasta
NEŞAT Sevin
Şen şâd ve hoşdil olmak
Sürur keyf
* Bir iş işlemek
Çalışmak
NEŞAT-ÂVER f
Sevinç ve sürur getiren
NEŞAT-BAHŞ f
Sevinç ve neşe bağışlayan
NEŞAT-EFZA f
Neşe ve sevinç artıran
NEŞÂT-ENGİZ f
Sevinç uyandıran
NEŞB (İğne ve diken) batma girme
NEŞC (NEŞİC) (C
: Enşâc) Sesli sesli ağlamak
* Ses
NEŞD Talep etmek istemek
* Yüksek yerde düz yer olmak
* Kaybolan şeyi aramak
* Bir şeyi gereği gibi bilmek
NEŞ'E Gönül açıklığı sevinç
* Yeniden meydana gelmek
Yeniden olan şey
* Yiğit olmak
* Yüksek olmak
NEŞ'E-İ UHRÂ Ölümden sonra mahşerde yeniden dirilmek
Buna "Neş'e-i sâniye" de denir
NEŞ'E-İ ULÂ İlk hayat
Ruhun bedene girmesi
Dünyaya gelmek
(
Peygamber'in (A
S
M
) emrettiği gibi " Neş'e-i ulâyı gören adam neş'e-i uhrâyı inkâr edebilir mi?" Çünkü ikinci teşekkül yâni ikinci yapılış birinci teşekkülden daha kolaydır
İ
İ
) (Bak: Taaccüb)
NEŞ'E-İ ULYÂ Ahiretteki yüksek dereceli hayat âhiret hayatı
NEŞEB Mal mülk
NE-ŞEBEM f
Ben karanlık gece gibi nursuz değilim (meâlinde
)
NE-ŞEBPERESTEM Karanlık ve zulümatı seven ve isteyen değilim
NEŞEF İçmek
* Sinmek
* İçine girmek dühul etmek
NEŞEFE (C
: Nüşüf) Ayağın kirini temizlemede kullanılan taş
NEŞ'E-NİSAR f
Neşe dağıtan
NEŞER Dağılmış intişar etmiş münteşir
NEŞ'ET Meydana gelmek vücuda gelmek
Büyüyüp kat ve kamet sahibi olmak
Yetişmek ileri gelmek
* Çıkmak
Kaynak olmak
NEŞ'ET-İ UHRÂ (Bak: Neş'e-i uhrâ)
NEŞ'ET-İ ULÂ (Bak: Neş'e-i ulâ)
NEŞ'E-YAB f
Keyifli neşeli sevinçli
NEŞF İçmek suyu emerek içmek
* Sızmak
Sünger gibi sızmak
* Suyu çekmek
NEŞG Aşk galebe edip haykırıp çağırmak
* Tâlim etmek
NEŞİDE Manzume
Şiir
* Yüksek sesle okunan şiir
* Darb-ı mesel (atasözü) derecesinde kullanılan meşhur beyit veya mısrâ
NEŞİDEHÂN f
Neşide okuyan
NEŞİL Çömlekte pişmiş et
NEŞİR Dağıtma yayma herkese duyurma
NEŞİŞ Kaynayan şeyden çıkan ses
NEŞİT Neş'eli sevinçli şenlikli
Faal
NEŞİTA Bir şeyin aramaksızın bulunması
* Ansızın bulunan nesne
* Gâzilerin kastettikleri yere varamadan yolda buldukları ganimet
NEŞK Burna çekme
NEŞL Taan etmek
* Cezbetmek kendine çekmek
NEŞM Zerdali ağacı gibi bir ağaç
* Bir çiçek cinsi
NEŞNEŞE Koyun derisini yüzmek
* Zırh sesi
* Su kaynarken ötüp ses çıkmak
NEŞR Neşretmek yaymak bir haberi fâşetmek herkese duyurmak şâyi kılmak
* Başıboş cemaat
* Bulutlu günde yel esmek
* İzhar etmek
* Katetmek
* Mecnun veya hastaya duâ yazmak veya okumak
NEŞR-İ SUHUF Sahifelerin neşri
* Haşirde insanların hesab görülmek için dirildiklerinde amel defterlerinin meydana çıkarılıp herkesin amelinin belli oluşu
( $ kelimesiyle ifade eder ki: Haşirde herkesin bütün a'mâli bir sahife içinde yazılı olarak neşrediliyor
Şu mes'ele kendi kendine çok acib olduğundan akıl ona yol bulamaz
Fakat surenin işaret ettiği gibi haşr-i baharîde başka noktaların nazîresi olduğu gibi şu neşr-i suhuf naziresi pek zâhirdir
Çünki: Her meyvedar ağaç ve çiçekli bir otun da amelleri var fiilleri var vazifeleri var
Esmâ-i İlâhiyyeyi ne şekilde göstererek tesbihat etmiş ise ubudiyetleri var
İşte onun bütün bu amelleri tarih-i hayatlariyle beraber umum çekirdeklerinde tohumcuklarında yazılıp başka bir baharda başka bir zeminde çıkar
Gösterdiği şekil ve suret lisaniyle gayet fasih bir surette analarının ve asıllarının a'mâlini zikrettiği gibi dal budak yaprak çiçek ve meyveleriyle sahife-i a'mâlini neşreder
İşte gözümüzün önünde bu Hakimâne Hafizâne Müdebbirâne Mürebbiyâne Lâtifâne şu işi yapan O'dur ki der: $Başka noktaları buna kıyas eyle
Kuvvetin varsa istinbat et
S
)
NEŞREN Yayılmak suretiyle neşir yoluyla
Yazarak dağıtarak
NEŞRÎ Neşir ile alâkalı
NEŞRİYÂT Gazete kitap radyo ve sâir vasıtalarla neşrolunmuş yayılmış şeyler
NEŞRİYÂT-I KÂZİBE Yalandan uydurma sözler
NEŞŞ Kaynamak galeyan
* Her nesnenin yarısı
* Davarın tezce derisini yüzüp etinden ayırıp çıkarmak
* Yirmi dirhem
* Karıştırmak
NEŞŞAB Okçu ot atan
NEŞŞABE Ok yapıcılık ok yapma sanatı
NEŞŞAF Bir şeyi kendine çeken
* Emen
NEŞŞAL Pişmemiş yemeğe saldıran
NEŞT Yılan sokmak ve ısırmak
* Bir yerden bir yere gitmek
* Çözmek
* Çıkarmak
* İpi bağlamak
NEŞTER Ameliyat bıçağı
Hekim bıçağı
NEŞUR Ziyadesiyle neşreden
Fazla yayan
Dağıtan
NEŞUT Bir balık cinsi
* Kovası katı çekilmeyince su çıkmayan kuyu
NE-ŞÜKÜFTE f
Açılmamış
NEŞV f
Canlıların büyümesi yetişmesi boy atması
* Yeniden hayata gelmek
NEŞVAN Sarhoş
NEŞVAR Davar gevişi
NEŞVAT (Neşvet
C
) Keşifler neş'eler sevinçler
NEŞVE (Nişve - Nüşve) Sevinç keyif
* Büyümek ve yetişmek
* Koklamak
* Rayiha
* Bir şeyi tekrarlamak
* Mest ve sarhoş olmak
* İyice duyup vâkıf olmak
NEŞVEBAHŞ f
Keyif ve neşe veren
Neşelendiren
NEŞVEDÂR f
Keyifli neşeli
NEŞVEGÂH f
Neşe ve keyif yeri
NEŞVEMEND f
Keyifli neşeli
NEŞVERÜBA f
Neş'e verici
NEŞVET Keyif neşe
Sevinç sarhoşluğu
NEŞVEYAB f
Neşeli keyifli
NEŞV Ü NEMA Büyümek ve gelişmek
NEŞZ (C
: Enşâz-Nişâz) Yüksek yer
NETA (Nütü') Yaranın şişmesi
* Yüksek olmak
NETAİC (Netayic) (Netice
C
) Neticeler
NETANE Çirkin kokmak pis kokmak
NETB (NÜTÜB) Büyük olmak gövdeli olmak
NETC Doğurmak
NETF Kıl yolma
NETG Alayla gülmek
* Bir kimseyi ayıplamak
NETH Terlemek sızmak
NETH Koparmak
* Çıkarmak
NETİCE (C
: Netâic) Son gaye
Semere hülâsa
* Döl evlâd
NETİCE-İ HAYAT Hayatın neticesi ve gayesi
NETİCE-İ HİLKAT Yaratılışın sonu gayesi
Yaratılmanın neticesi
NETİCE-İ KELÂM Sözün kısası
NETİCE-İ MA'KÛSE Aksi netice ters netice
NETİCEBAHŞ f
Neticelendiren sonuçlandıran
Netice veren
NETİCEPEZİR f
Son bulmuş neticelenmiş
NETK Bir şeyi şiddetle çekmek ve cezbetmek
NETK Atmak
* Yüzmek
* Kendine çekmek cezbetmek
* Depretmek silkmek harekete geçirmek
* Oğlu ve kızı çok olmak
NETL (NETEL) Önüne çekmek
* Deve kuşu yumurtasının içini su ile doldurup bir yere gömmek
NETN Fena kokmak
Kötü kerih koku
NETNUN Bir ağaç cinsi
NETR Cezbetmek kendine çekmek
* Taan etmek çekiştirmek
* Bozulmak fâsid ve zâyi olmak
NETS Deri yüzmek
* Bir şeyin yerinden ayrılması
NETŞ Çıkarmak
* Yolmak
NETUC Çıkma
*Ağaç posası
NEUR Çivit
NEUZÜ "Sığınırız" meâlinde fiil
NEUZÜ-BİLLÂH 'a sığınırız korusun
NEV' Çeşit sınıf cins
* Taleb etmek
Meyletmek eğilmek
İki yana sallanmak
NEV'-İ BEŞER İnsanlar beşer nev'i
NEV f
Yeni tâze cedid
Son zamanda çıkmış
NEVA Bir yerden bir yere nakletmek
* Hıfzetmek korumak
* Sohbet etmek
NEVA f
Ahenk ses güzel sadâ nağme avaz
* Musikide bir makam ismi
* İntizamlı hâl
* Azık zahire rızık
NEVA-Yİ NEY Ney sesi
NEVABIZ (Nâbıza
C
) Nabız damarları
NEVABİG (Nâbiga
C
) Şerefli ve ulu kimseler
* Sonradan şâir olan kişiler
NEVABİT (Nabite
C
) Nebatlar
Bitkiler
* İmar ve ihdas
* Dünya ahvâlinden habersiz
* Taze genç kimse
NEVACİZ (Nâciz
C
) Azı dişlerinin arkasındaki altlı üstlü bulunan dişler
NEVAD f
Zarar ziyan hasar
* Mahzen
* Dil
NEVADE Torun
NEVADİ (Nâdi
C
) Toplantılar meclisler
NEVADİR Az olanlar nâdirler
NEVAFİL (Nâfile
C
) Farz ve vâcib olandan başka ibadetler
Nâfile (yani sevab için kılınan) namaz veya tutulan oruçlar
NEVAFİS (Nefsâ
C
) Loğusalar
Yeni doğum yapmış kadınlar
NEVAGER f
Okuyucu hânende
NEVAH Kül renkli beyaza benzer kumru gibi bir kuş cinsidir ve sesi gayet lâtiftir
NEVAHİ (Nahiye
C
) Taraflar yanlar nahiyeler
NEVAHİ-İ KAZA bir kazâya bağlı olan nahiyeler
NEVAHİ-İ MEKKE Mekke civarı
Mekke'nin yakınları nahiyeleri
NEVAHİ (Nehy
den) Yasak edilmiş şeyler
* (C
C
)tarafından menedilmiş olanlar
NEVAHT f
Okşama
* Saz çalma
NEVAHTE f
Okşanmış
* Saz çalmış
NEVAHTEN f
Çalgı veya saz çaldırmak
NEVAÎ f
Ahenkle makamla ilgili
NEVAİB (Naibe
C
) Musibetler kazalar belâlar
NEVAİB-İ EYYAM Günlerin belâları
NEVAİR (Naire
C
) Ateşler alevler
NEVAİR (Naure
C
) Bostan dolapları
NEVAKET Hamakat ahmaklık
NEVAKIS (Noksan
C
) Eksiklikler noksanlar
NEVAKIS (Nâkis
C
) Başlarını devamlı olarak önlerine eğen adamlar
NEVAKİS (Nakus
C
) Çanlar
İbadet vakitlerinde kiliselerde çalınan çanlar
NEVAL(E) Bahşiş
Kısmet tâli' nasib
* Yiyecek içecek
* Bir tek porsiyon
NEVALE-ÇİN f
Yiyecek toplayan kısmetini alan
NEVAMİS (Namus
C
) Namuslar kanunlar şeriatlar
(Bak: Desâtir)
NEVAMİS-İ İLÂHİYE İlâhî kanunlar
(Bak: Şeriat-ı fıtriye)
NEV-AMUZ f
Acemi
Yeni alışan
NEV'AN Cins bakımından çeşitçe
* Biraz
NEV-A-NEV f
Yeni yeni
NEV'AN-MA Bir dereceye kadar bir bakıma göre bir suretle
NEVAR (C
: Niver) Ürkmek korkmak
NEV-ARUS (C
: Nev-arusân) f
Yeni gelin
NEVA-SAZ f
Çalgıcı okuyucu
NEVASİ (Nâsiye
C
) Alınlar
* Bir topluluğun ileri gelenleri
Ulular
NEVASİ İyi cins bir beyaz üzüm
NEVAT Çekirdek hurma çekirdeği
* Yirmi veya on adet
* Bir veya on okka altın
Beş dirhem altın
* Düşman
NEVATIH şiddetler
NEVATIR Kirişi kesik olan yay
NEVATİ (Nevtî
C
) Gemiciler
NEVATİR (Nâtur
C
) Hamam hademeleri
* Bostan bekçileri
NEVAYE Devenin semiz olması
NEV-AYİN f
Yeni tarz yeni üslub
* Yeni üslub çıkaran
NEVAZ f
Okşayıcı taltif edici iyi edici
(Bak: Nüvaz)
NEVAZENDE f
Okşayan okşayıcı
NEVAZIC (Nâzıc
C
) Kıvama gelmişler olgunlaşmışlar
NEVAZİL Nezleler
* Hâdiseler
Belâlar
NEVAZİŞ (Nüvaziş) f
Okşayış iltifat
NEVAZİŞGÂR f
Gönül alan okşayan
İltifat eden
NEVAZİŞGÂRANE f
Gönül alarak okşayarak iltifat ederek
NEVB Yakınlık
* İsabet
NEVBAHAR f
İlkbahar
NEVBAHAR-I ÖMR Ömrün ilkbaharı
NEVBAHARÎ f
İlkbaharla ilgili
NEVBAVE f
Yeni yeşillik
* Turfanda yemiş
* Hediye armağan
NEVBE (C
: Nüveb) Nöbet
NEVBENEV f
Tâzeden tâzeye
Yeniden yeniye
NEVBER f
Turfanda meyve
* Memeleri yeni belirmeye başlamış kız
NEVBET Nöbet sıra
Sıra ile görülen iş
NEVBETÎ f
Mehter başı
NEVBET-ZEN f
Belirli vaktin geldiğini bildiren nöbet çalan
NEVBÜNYAN f
Yeni yapılı yeni yapılmış
NEVBÜRİDE f
Yeni koparılmış yeni kesilmiş
NEVCAH f
Bir makama veya memuriyete yeni geçmiş olan
* Tahta yeni oturmuş (padişah)
NEVCET Fırtına
NEVCİVAN f
Genç delikanlı
NEVCİVANÎ Gençlik delikanlılık
NEVDEL Sarkık ve sülpük olmak
NEVE Torun
NEVED f
Doksan
90
NEVEND (Nevende) f
Postacı
Atlı postacı
* Hızlı giden at
NEVERD f
Dönen gezen dolaşan
NEVESAN Kımıldama hareket etme
NEVEY (Nevât
C
) Çekirdekler
NEVEYAT (Nevâ) Nüveler çekirdekler
NEVF (C
: Envâf) Hörgüç
* Uzun ve yüksek olmak
NEVFEL Deniz derya bahr
* Atâsı çok olan kişi
Çok bahşiş dağıtan
NEVFELE Tuzluk
NEVFER Nilüfer çiçeği
NEVGÜŞADE f
Yeni açılmış
NEVH Yükseltmek yüceltmek
* Kuvvetli ve kavi olmak
NEVH (NEVHA) Ağıt etmek
* Bağırıp çağırarak sesle ağlamak
NEVHA Ölüye sesli ağlamak
* Nağme ile güvercin ötmesi
NEVHAST Taze ve genç hayvan
NEVHAT Sakalı yeni çıkmış genç
NEVHEVES (C
: Nevhevesân) f
Bir işe yeni olarak ve büyük bir hevesle başlayan
* Sık sık iş değiştiren
Hevesi çabuk geçen
NEVHİZ f
Genç taze
* Yeni çıkmış yeni yetişmiş
NEV'Î Nev'e ait çeşit ile alâkalı
NEVİ f
Yenilik
NEV-İ BEŞER (Bak: Nev')
NEV-İCAD f
Evvelce yok iken sonradan yapılmış
Yeniden meydana getirilmiş
NEVİD f
Müjde beşaret iyi ve sevinçli haber
NEVİN f
Yeni yepyeni yeni şey
NEV-İNAN f
Acemi at bineğe yeni alıştırılan at
NEVİS Kuvvet
NEV'İ ŞAHSINA MÜNHASIR Sadece şahsına benzer çeşit başka benzeri olmayan
Eşi bulunmaz olan
NEVK f
Sivri uç
NEVK-İ MÜJGÂN Kirpiklerin ucu
NEVKA Ahmak akılsız kimse
NEVKAR f
Acemi
İşe yeni başlamış
NEVL Yolcuların verdiği vapur parası
Gemi kirâsı
* Bahşiş atiyye
NEVM Uyku
Uyumak
Rüya
* Sönmek
Sükun
(Bak: Kaylule)
NEVM-ÂLUD Uykulu uykuya bulaşmış uyumuş
NEVMÎ Uyku ile alâkalı uykuya âit
NEVMİD f
Ümidsiz me'yus mükedder cesareti kırılmış
NEVMİDÂNE f
Ümitsizce kederli ve ümidsiz olarak
NEVMİDÎ Ümidsizlik cesaret kırıklığı
NEVNİHAL f
Taze fidan yeni filiz
NEVNİYAZ f
İşe yeni başlayan
NEVPEYDA f
Yeni çıkma
NEVR (C
: Envâr) Parlaklık
* Ağaç çiçeği
Tomurcuk
NEVRAH f
İlk olarak seyahata çıkan
Yeni yolcu
* Yeni yol
NAMZED (Nâm-zed) f
İsteyen veya istenilen kimse
* Sözlü
Nişanlı
* Bir vazifeye tayin edilmesini isteyen veya istenilen kişi
Aday
NAN f
Ekmek
NA'NA (C
: Neâni-Ne'nâ') Nâne
* Uzun boylu adam
NA'NAA Irak etmek uzaklaştırmak
* Hızlı konuşmak tez tez söylemek
* Katı deprenmek
* Yemeğe nane koymak
NANCU (Nâncuy) f
Ekmek arayan
Dilenci
NANE MOLLA Mc: Beceriksiz işe yaramaz ağır hareketli mânalarında kullanılan bir tâbirdir
NANHAH Ekmek isteyen
Dilenci
NANHOR f
Dilenci
NANKÖR f
Gördüğü iyiliği unutan nimeti inkâr eden
Nimetin şükrünü eda etmeyen gafil
NANPARE f
Ekmek parçası
Bir lokma ekmek
* Geçime yarayan iş
NANPÜZ f
Ekmekçi ekmek pişiren
NANÜ f
Ninni
NA-PÂK f
Temiz olmayan pis kirli
NA-PÂKÂN (Nâpâk
C
) Murdarlar pisler
NÂ-PÂKÎ f
Pislik murdarlık
NA-PAYDAR f
Süreksiz geçici
Sebatsız kararsız durmaz
NA-PERVA f
Pervasız korkusuz aldırışsız çekinmez
* Sersem
NA-PESEND f
Beğenilmez
NA-PEYDA f
Görünmeyen açıkta değil belirsiz
NA-PEZİR f
Olmaz olamaz kabul etmez
NA-PUHTE f
Ham çiğ pişmemiş
* Mc: Acemi tecrübesiz toy
NAR (C
: Niran envar niyere niyâr) Ateş
Cehennem
* Bir meyve adı
* Mc: ın gadabı
* Yakıcı azab verici her şey
Şer
Dalâlet
Sefâhet
NAR-I BEYZA "Akkor beyaz ateş" mânâsında olan bu tâbir fizikte: 1800 derece kadar olan hararette erimeyen cismin sıcaklık hâli demektir
* Bir meyve adı
(Hikmet-i tabiiyede nâr-ı beyza hâlinde ateşin bir derecesi var ki; harareti etrafına neşretmiyor ve etrafındaki harareti kendine celbettiği için şu tarz bürudetle etrafındaki su gibi mâyi şeyleri incimad ettirip mânen bürudetiyle ihrak eder
İşte zemherir bürudetiyle ihrak eden bir sınıf ateştir
Öyle ise ateşin bütün derecâtına ve umum envâına câmi olan Cehennem içinde elbette zemherir'in bulunması zaruridir
S
)
NAR-I HAYAT Canlıya lüzumlu bulunan sıcaklık
Vücudun harareti
(Bak: Hararet-i gariziye)
NA'R Çağırmak
* Haykırmak
* Burun içinden çıkan ses
* Gitmek
* Firar kaçmak
* Galeyan
NA'RA (C
: Na'rât) Yüksek sesle uzun uzun bağırma
* Tar: Eskiden yangına giderken ve dönerken kalabalık caddelerde geçitlerde dönemeçlerde meydanlarda tulumbacıların içlerinden "naracı" adı verilen birinin bağırması yerinde kullanılır bir tâbirdir
Nâra atmakla yangın münasebetiyle sokağa fırlayan halkı çiğnenmekten kurtarmak için insanî bir maksad tâkib edilmekle beraber daha ziyade caka satılırdı
(O
T
D
S
)
NA-RAST f
Eğri
Doğru olmayan
NA'RAT (Bak: Na'ra)
NARBAC Nar aşı
NARBÜN f
Nar ağacı
NARCİL Hindistan cevizi
NARCİS Nergis
NARCİSTAN Nergislik
NARÇİL f
Hindistan cevizi
Ceviz-i Hindî
NARDA f
Lâyık değil
NARDAN f
Gözyaşı damlaları
* Nar tâneleri
* Mangal
NARDENK f
Erik nar elma kızılcık gibi meyvelerden çıkarılan ekşimsi pekmez
NARDEŞİR Tavla oyunu
NA'RE Nâra
Yüksek sesle uzun uzun bağırma
Çağırma
Haykırma
* Burun içinden çıkan ses
NA'RE-ENDÂZ f
Nâra atan
Yüksek sesle uzun uzun bağıran
NA-REFTE f
Gidilmemiş geçilmemiş
Kimsenin gidip geçmediği yer
NARENC f
Portakal
* Turunç
NARENCÎ Turunç renginde
NARENCİYE Turunçgiller
(Mandalina portakal limon gibi meyveler
)
NARENEC (Nârnic) Hindistan'da yetişen ve turunç ağacına benzeyen bir ağaç
NA-RESA f
Yetişmemiş ham
* Uygun ve münasib olmayan
NA-RESAYÎ f
Uygunsuzluk münasebetsizlik
* Hamlık
NA-RESİDE Yetişmemiş körpe
* Büluğa ermemiş
NA-REŞİD f
Kemâle ermemiş olgunlaşmamış
NA-REVA Yakışıksız reva olmayan
Münâsib ve lâyık olmayan
NA'REZEN f
Nâra atan
Yüksek sesle uzun uzun bağıran
NARGİL f
Hindistan cevizi
NARH (Aslı "Nirh" dir) Yiyecek maddelerine belediyenin koyduğu fiat
NARÎ (Bak: Nariyye)
NARİN f
İnce zayıf nazik
* İç oda
NARİS f
Ham meyva
NARİYYE Nar ile alâkalı nara mensub
Ateşten yanıp tutuşur patlar olan şey
NARKOTİK yun
Afyon morfin gibi uyuşturucu maddelerin genel adı
NAS f
İnsanlar
NAS SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 114
Sure
(Bak: Muavvezetân)
NA'S Uykusu gelmek
Uyku bastırmak
NAS Iraklık uzaklık
NASA Kaldırmak
* Engel olmak men'etmek
NASAB Dert
* Zahmet meşakkat
NA-SAF f
Saf ve hâlis olmayan
Saf olmayıp karışık olan
NASAF Hizmetçi uşak
NASAFE Hizmet etmek
NASAHA Öğüt vermek nasihat etmek
NASAİB (Nasibe
C
) Dikili taşlar
NASAL Temrenci
NA'SAN Uykusu gelmiş olan adam
NASARA Hristiyanlar
Nasraniler
Hz
İsa'ya (A
S
) ilk önceleri Nâsıra Karyesindeki ahali yardım ettiklerinden onlara "Nasara" ismi verilmiştir
NA-SAVAB f
Doğru olmayan yanlış
NASAYİH (Nasihat
C
) Nasihatlar
Öğütler
NA-SAZ f
Münasebetsiz
uygunsuz uymaz
NA-SAZÎ f
Uygunsuzluk münasebetsizlik uymazlık
NA-SAZKÂR f
Uygun görmeyen muhâlif
* Beklenmemiş işitilmemiş
* Münâsebetsiz işle uğraşan
NA-SAZKÂRÎ f
Uygunsuz iş yapma münâsebetsiz iş görme
* Zıtlık uygunsuzluk
NASB Dikme
Bir rütbe alma
Bir memurluğa tayin edilme
* Gr: Arapçada kelimenin i'rabının mensub ( üstün) olması yani; (e a) diye okunuşu
NASB-ÜL AYN Göz dikilmesi
Bir şeye hırsla ve şiddetli arzu ile bakmak göz dikmek
NASBA Doğru boynuzlu koyun ve keçi
NASBETMEK Kelimenin son harfinin harekesini (E) diye okutmak
* Tâyin etmek
NA'SEL Erkek sırtlan
* Uzun sakallı bir kimsenin adı
NA'SELE Yaşlıların yürüyüşü
NA-SENCİDE f
Ölçülmemiş tartılmamış
* İyi düşünülmemiş
* Değerlenmemiş
NASERE f
Ayarı bozuk para
NA-SEZA f
Münasib olmayan lâyık olmayan
NASFET (Nasafet) İnsaf
Haklılık
Bir şeyin yarısını almak
Hakkaniyet
İnsanları kanunların şümulüne girmeyen hakları te'min ve ifasına zorlayan fotri adâlet hissi
NASI' Her nesnenin hâlisi
* şiddetli beyaz olan
NASIBE (Bk: Nasibe)
NASIF Geo: Açıyı iki eşit parçaya bölen doğru
Açı ortayı
NASIFE (C
: Nevâsıf) Su mecrası su yolu
NASIH (Bak: Nâsih)
NASIR Yardımcı yardım eden nusret veren
Resül-i Ekrem'in (A
S
M
) bir ismi
NASIRÎN (Nâsır
C
) Yardım edenler yardımcılar
NASİ Unutan nisyan eden
NASİB Nasbeden bir şeyi bir şeye diken
* Gr: Harfi (e) diye üstün okutan
NASİB Pay hisse kısmet
* Bir kimsenin elde edebildiği şey
NASİBDAR f
Nasibi olan
Hissedar
NASİBDAŞ f
Hissede beraber nasipte eş olan
NASİBE Müfrit Haricîlerden ve Emevîlerden ve Hz
Ali'ye (R
A
) çok muhalif olan zümrenin adı
NASİBE (C
: Nesâib) Yollara dikilen işaret taşı
Bir yere dikilen taş
NASİC (Nesc
den) Dokuyan nesceden
* Düzenleyen tertib eden sıralayan
NASİF Baş örtüsü
NASİH (Nesh
den) Battal eden hükümsüz bırakan
* Kitabın kopyasını çıkaran
NASİH Nasihat eden öğüt veren
* İçi temiz adam
NASİH (Nâsiha) (Nush
dan) Öğüt veren nasihat eden
(
Hastalık ise birden gözünü açtırır
Vücuduna ve cesedine der ki: "Lâyemut değilsin başıboş değilsin bir vazifen var
Gururu bırak seni yaradanı düşün
Kabre gireceğini bil öyle hazırlan
" İşte hastalık bu nokta-i nazardan hiç aldatmaz bir nâsih ve ikaz edici bir mürşiddir
Ondan şekva değil belki bu cihette ona teşekkür etmek; eğer fazla ağır gelse sabır istemek gerektir
L
)
NASİHÂNE f
Öğüt vererek nasihat ederek
NASİHAT İbret verici ders tavsiye ihtar öğüt
NASİHAT-ÂMİZ f
İçinden öğüt alınacak söz
NASİHATGER f
Nasihat eden öğüt veren
NASİHATKÂR f
Nasihat eden öğüt veren
NASİHAT-NÂPEZİR f
Nasihat dinlemez öğüt tutmaz
NASİHATPEZİR f
Nasihat tutar öğüt tutar öğüt dinler
NASİK (Nesak
dan) Düzenleyen tertib eden
NASİK yolunda ibâdet eden dine bağlı zâhid
NASİL Çenelerin altından boyun ile başın kavuştuğu yerde olan mafsal
NASİL Kıl dökücü ilâç
NA-SİPAS f
Nankör
Şükretmeyen
NASİR Nesir yazan
* Saçan yayan
NASİR Nusret eden zafer veren
Yardımcı
Muin
NASİYE Çehrenin gösterişi alın yüz
NASİYE-PİRA f
Alnı süsleyen
NASİYESÂ f
Alnını yere süren
NASİYE-SÂZÎ f
Alnını yere sürme
NASİYY Yaş ot
NASİYYE Nass oluş
Kat'ilik şüphesizlik kesinlik
(Bak: Nass)
NASL Okun ucundaki sivri demir
okun uçmasına yardım eden kanatlar
NASNAA Depretmek
* Devenin kalkarken dizi üstünde çok eğlenmesi
NASR Yardım üstünlük yenme galip kılma
* Yağmurun her yeri sulaması
NASR SURESİ Kur'an-ı Kerim'deki 110
Sure
İza-câe veya Tevdi' Suresi de denir
NASRANİ Hristiyanlıkla alâkalı ve ona mensub olan
Hristiyanlardan olan
(Bak: Nasara)
NASRANİYET Hristiyanlık
(Nasraniyet ya intifa veya ıstıfa edip İslâmiyete karşı terk-i silâh edecektir
Nasraniyet bir kaç defa yırtıldı protestanlığa geldi
Protestanlık da yırtıldı tevhide yaklaştı
Tekrar yırtılmağa hazırlanıyor ya intifa bulup sönecek veya hakiki Nasraniyetin esasını câmi' olan Hakaik-ı İslâmiyeyi karşısında görecek teslim olacaktır
İşte bu sırr-ı azime Hz
Peygamber (A
S
M
) işaret etmiştir ki; "Hz
İsa nâzil olup gelecek ümmetimden olacak şeriatımla amel edecektir
" M
)
NASREDDİN (Nasr-üd din) Dine yardımı dokunan
NASREDDİN HOCA (Mi: 1208 -1284) Mizahlı güldürücü sözleri ile meşhur bir zâttır
Akşehir Sivrihisar Medreselerinde okumuş Selçuklular zamanında yaşamıştır
NASRULLAH 'ın yardımı
NASS Kat'ilik kesinlik açıklık
Te'vile ihtimali olmayan söz veya delil
* Kur'ân-ı Kerim veya Hadis-i Şerifde bir iş ve mes'ele hakkında olan açıklık ve bu şekilde açık olan kelâm ve âyet
Akide
* Bir haberi kimden aldığını söyleyerek en nihayet o haberi ilk söyleyene kadar nakledilişi isbat etmek
Bazılarınca istihraç ve izhar mânâlarından me'huzdur
Bir şeyin belâğ ve nihayetine denir
Bundan başka: Delil haber seyr-i şedid ref' hüccet bürhan zuhur mânalarına da gelir
NASS-I HADİS Hadisin açık gerçek ifadesi
Muhtemeli olmayan sağlam mânaya delâlet eden lâfız
Delil mânâsına olan "Nass-ül fukaha" bundan alınmıştır
NASS-I KATI' Mânâsı açık olan Kur'an âyetlerinden delil olarak gösterilen âyet
NASSAH Terzi hayyat
NASSÎ Nass'a ait
Her türlü şübhe ve tereddüdün ve tenkidin üstünde tutulacak şekilde olan kesinlik kat'ilik açıklık
Bedahet
* Âyet ve hadisle doğruluğu sâbit olan
NASSİYE (yun: Dogmatizm) Fls: Bir görüşün doğruluğuna peşin olarak inanan ve bu inanışlarını tenkide tabi tutmayanların düşünüş tarzı
Son heceleri
izm ile biten görüşler taraftarlarınca peşin olarak kabul edildiklerinden birer dogmatik görüş örneğidir
Meselâ; komünizm materyalizm darvinizim birer dogmatizm mâhiyetindedirler
İslâmda zorlama yoktur inanç için bilgi ve tefekkür esastır
Hakiki düşünce hürriyeti İslâmda vardır
İslâm dışında
izmle biten görüşler önderlerini tartışılmaz otorite olarak kabul eder ve karşı görüşte olanlara her türlü baskı ve zulmü reva görürler
NAST Sükut
Konuşurken dinlemek için susmak
NA-SUDE f
Dinlenmemiş istirahat etmemiş
NASUH Hâlis
Temiz
Kesin kat'i
* Çok nasihat eden
NASUHÎ (Nasuhiyye) Bozulmaz şekilde tövbe eden
NASUR Göz pınarında mak'at havâlisinde ve diş etlerinde olur bir hastalık
NASUS (Bak: Nass)
NASUT İnsanlık
İnsanlar ve onlarla alâkalı şeyler
NASUTÎ Dünya ile ilgili insanlığa ait insanlıkla ilgili
NASUTİYÂN İnsanlar
NA-SÜFTE f
Delinmemiş deliksiz
NASYE Her nesnenin iyisi
NA'Ş Kefene sarılıp tabuta konmuş ölü
* Cansız vücud
NA-ŞAD f
Sevinçli olmayan mahzun tasalı kederli
NA-ŞADÎ f
Hüzünlü ve kederli oluş gamlılık
NA-ŞAYESTE f
Lâyık olmayan
Lâyık değil
NAŞIT Büyük yoldan ayrılan küçük yol
* Vahşi sığır
Bir burçtan başka burca varan yıldız
* Neşeli ve şen adam
NAŞİ Neş'et eden yeniden vücuda gelen yetişen yetişmiş
* Delil dolayı ötürü sebebiyle
* Geceleyin meydana gelip zâhir olan şey
* Yetişmiş oğlan veya kız
NAŞİB Hâfız
* Ok sahibi
İçine girip yapışan nesne
NAŞİD(E) (Neşide
den) Şiir söyleyen şiir okuyan şiir yazan
NAŞİE Delil
Zuhur
* Gündüz veya gecenin evvelki saati
* Uykudan sonra kalkmak hali ve uyanık olduğumuz hal
NA-ŞİKİB f
Sabırsız
NA-ŞİKİBÂNE f
Sabırsızlıkla
NA-ŞİKİBÂNÎ f
Sabırsızlık
NA-ŞİKİBÎ f
Sabırsızlık
NAŞİLE Eti az olan
NA-ŞİNAS f
Bilmez câhil
* Tanımaz olan tanımayan
NA-ŞİNİDE f
Duyulmamış işitilmemiş
NAŞİR Neşreden yayan
* Bir müellifin eserini bastırıp çıkartan
Editör
NAŞİRE (C
: Nevâşir) Kolu açan adale
* Kuruyup yağmurdan yeşeren ot
NA-ŞİTA f
Sabahtan beri hiç bir şey yememiş olma
NAŞİTAT Meleklerden bir tâife
NAŞİZ Karısına karşı çok zâlim olan koca
* (Kalb) heyecanla coşma
* Kalkmış kabarmış atan (damar)
NAŞİZE Kocasının hanesinden izni olmaksızın çıkıp kendisini kocasından haksız yere men'eden kadın
Bu çıkış hakikaten olabileceği gibi hükmen de olabilir
* Kabarmış şişmiş
NA-ŞÜKÜFTE f
Açılmamış taze
NA-ŞÜSTE f
Yıkanmamış
NAT' (NATA'-NIT') (C
: Nütu'-Entâ') Sahtiyan döşek
* Zahir olmak âşikâre olmak görünmek
NAT'-I ZEMİN Yer yüzü
Sath-ı Arz
NA'T Medih ve senâ ederek vasıflarını göstererek bir şeyi anlatmak
* Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâmı medhederek yazılan kaside
NATAFAN Suyun seyelân etmesi akması
NATAFE (C
: Nutuf) Küpe
NATAKTE Söyledin
(mânasına karşısındakine hitabdır)
VE Bİ-L HAKKI NATAKTE Hak ile söyledin hakkı söyledin
Haksın sâdıksın
(Zira o Lâ ilahe illallah der dâva eder
Bütün sağ ve sol yani mazi ve müstakbel taraflarında saf tutan o nurani zâkirler aynı kelimeyi tekrar ederek icma ederek mânen "Sadakte ve bi-l hakkı natakte" derler
Hangi vehmin haddi var ki böyle hesapsız imzalarla te'yid edilen bir müddeaya parmak karıştırsın
M
)
NA-TAMAM f
Tamamlanmamış bitmemiş yarı kalmış
NA-TAMAMÎ f
Eksiklik noksanlık
NATEF Bulaşmak
* Fâsid olmak bozulmak
NA-TERAŞ Mc: Terbiye görmemiş kaba saba
Yontulmamış
NATES (C
: Entâs) Üstad âlim
NA-TEVAN f
(Bak: Na-tuvan)
NATFE (Nıtfe) : Kabarcık
* Ufacık sivilce
NATH Süsmek
Hayvanın başı ile saldırması
NATIF Beyaz kaba helva
NATIH (C
: Nevâtıh) Boynuzuyla vuran süsen hayvan
* Keder sıkıntı elem mihnet
NATIK Konuşan
Söz eden söyleyen beyan eden
İdrak eden
Bildiren
Fikir ederek düşünen
* Altın ve gümüş gibi olan mal
NATIKA (Nutk
dan) Düşünüp söylemek hassası
Fesahat ve belâgatta söyleme kuvveti
Talâkat-ı lisan güzel konuşabilme kabiliyeti
NATIKA-İ CEMİYET Cemiyetin nâtıkası yâni: Söz söyleme kudreti
NATIKAPERDAZ f
Düzgün ve te'sirli söz söyleyen
NATIKIYYET Konuşmaklık söz söylemeklik
NATIR (Nâtur) Bekçi
Bağ ve bostan bekçisi
NA-TIRAŞ f
Yontulmamış tıraş olmamış terbiye görmemiş
Ham kaba
NATIS Bilgili faziletli adam
NATİH (Nâtıh) : (C: Nevâtıh) Sana karşı gelen hayvan
* Şiddetli emir
NATİHA (C
: Netâyıh) Başka davar tarafından boynuzlanıp öldürülmüş olan davar
NATİŞ Kuvvet ve hareket
NATM Ulaştırmak vardırmak
NATNAT (C
: Netânıt) Çok konuşan uzun boylu akılsız kimse
NATNATA Çok söylemek çok konuşmak
* Çekmek
NATS Nadas
NATŞ şiddet
Kuvvet
NATŞAN Susuz kalmış kişi
NATUH Çok süsen hayvan
NATUK (Nutk
dan) Güzel ve düzgün söz söyliyen
NATUL İlaçlarla kaynatıp mâlül kişinin az az başına dökülen su
NATURA Lât
Her canlının yapılış hususiyeti bünye yaratılış hali
NA-TUVAN (Nâtüvân) f
İktidarsız zayıf halsiz kudretsiz çâresiz
NA-TUVANÎ f
Güçsüzlük zayıflık kuvvetsizlik
NATÜRALİZM (Osm: Tabiiye) Fls: Kâinatta hâdiselerin ve varlıkların meydana gelişinde tabiat kuvvetleri dışında hiçbir sebep ve müessir kuvvet ve yaratıcı kabul etmeyen inkârcı maddeci görüş
NATV Iraklık uzaklık bu'd
NAUR Kanı durmayan damar
* Değirmen kanadı
* Döndükçe gıcırdayan dolap
NAURE (C
: Nevâir) Bostan dolabı
NAUS f
Manastır kilise
NAUS Yüksek yer
NA-ÜMİD f
Ümidsiz
Ümidi kırılmış
NA-ÜMİDÎ f
Ümit kırıklığı ümitsizlik me'yusiyet
NA-ÜSTÜVAR f
Dayanıksız sağlam olmıyan
* Münasebetsiz
NAV f
Küçük gemi
Sandal kayık
* İçi oyuk şey
NAVDÂN f
Oluk
NAVE f
Hamur teknesi
NAVEK f
Ok
NAVEK-İ KALBÎ İçten kalbden çekilen âh
NAVEK-ENDAZ f
Okçu
Ok atıcı
NAVER f
(C
: Naverân) Olabilir mümkün kabil
NAVERÂN (Naver
C
) Olabilir şeyler mümkün olan şeyler
NAVERD f
Savaş harb dövüş ceng
NAVERDGÂH f
Savaş alanı harb sahası muharebe meydanı
NAVERDHÂH f
Savaş isteyen muharebe arzulayan
NAVİ f
Üç direkli gemi
* İçi oyuk olan şey
NAVİCE f
Murdar pis habis mülevves
NAVUS (C
: Nevâyis) Kâfirlerin ve Mecusilerin mevtalarını koydukları yer
NA'Y Ölüm haberi getirmek
NAY Ney
Kamış düdük
(Bak: Ney)
NA-YAB f
Bulunmaz
* Benzeri olmaz
Nâdir
Ender
NAYBAN f
Ney çalan
NAY-ÇE f
Küçük ney
NA'YE Birisinin öldüğünü bildiren söz
* Bir adamın zünub ve kabahatini izhar ve işaa eden söz
NA-YESTE f
Lâyık olmıyan
NAYİ' Susuz
* Mâil eğik
NAYÎ Uzak
NAYÎ f
Ney çalan
NAYİBE (C
: Nâibat-Nevâib) Musibet belâ
* Zahmet meşakkat
* Şiddet
NAYİHA Yas tutan kadın
NAYİL Atâ bahşiş hediye
NAYİN f
Kamıştan yapılmış sazdan yapılmış
NAYVEŞ f
Ney gibi
NAYZEN f
Ney çalan
NAZ f
Bir şeyi beğenmeyiş şımarıklık
* Beğendirmek maksadiyle kendini ağır satmak
* Celb-i muhabbet için edilen nezâket letâfet ve zarafet
* Yalvarma rica
(İşte ubudiyetin esası olan acz ve fakr ve kusur ve naksını bilmek ve niyaz ile dergâh-ı Uluhiyete karşı secde etmeğe bedel naz ve fahr suretinde gidenler; zerrecik kalbini arşa müsavi tutar katre gibi makamını deniz gibi evliyanın makamatı ile iltibas eder; kendini o büyük makamata yakıştırmak ve o makamda kendini muhafaza etmek için tasannuata tekellüfata mânâsız hodfüruşluğa ve birçok müşkülâta düşer
L
)
NA'Z Münteşir olmak yayılmak
* Kıvama gelmek
NA-ZAD (Na-zade) f
Doğmamış
* Olmayacak
NAZAD (C
: Enzâd) şeref
* Üzerine herhangi bir şey konulan yüksekçe yer
NAZAFET Pâklık temizlik
NAZAH (C
: Enzâh) Havuz
NAZAİF (Nazif
C
) Nazifler
Nazafetli temiz kimseler
NAZAİR Nazire
Nazireler
Benzerler örnekler
NAZAN f
Nazlı
Nazdar
NAZAR (Nazaret) Altın
* Tazelik
NAZAR Göz atmak
Mülahaza düşünmek bakmak imrenerek bakmak düşünce
Yan bakış kötü bakış
Bir türlü kabul etmek
* Gözdeğmesi
* İltifat
* İtibar
NAZAR-I HARAM Haram nazar
Nâmahremlere bakmak
(Bir genç hâfız pek çok adamların dedikleri gibi dedi: "Bende unutkanlık hastalığı tezayüd ediyor ne yapayım?" Dedim: Mümkün oldukça nâmahreme nazar etme
Çünki rivayet var
İmam-ı Şafii'nin (R
A
) dediği gibi: Haram nazar nisyan verir
Evet ehl-i İslâmda nazar-ı haram ziyadeleştikçe hevesat-ı nefsaniye heyecana gelip vücudunda su'-i istimalât ile israfa girer
Haftada bir kaç def'a gusle mecbur olur
Ondan tıbben kuvve-i hâfızasına zaaf gelir
Evet bu asırda açık saçıklık yüzünden hususan bu memalik-i harrede o su'-i nazardan su'-i istimalât umumi bir unutkanlık hastalığını netice vermeğe başlıyor
Herkes cüz'î küllî o şekvadadır
İşte bu umumî hastalığın tezayüdiyle hadis-i şerifin verdiği müthiş bir haberin te'vili ucunda görünüyor
Ferman etmiş ki: "Âhirzamanda hâfızların göğsünden Kur'an nez'ediliyor çıkıyor unutuluyor
" Demek bu hastalık dehşetlenecek bazılarda o su'-i nazarla hıfz-ı Kur'an'a sed çekilecek; o hadisin te'vilini gösterecek
$ K
L
)
NAZAR-I SAN'AT-PERVERANE San'atkârane bakış
NAZAR-I ŞÂRİ' İlâhi nazar
NAZAR-I ŞUHUD Şâhidlerin şehâdet edenlerin görmesi ve tetkikleri
NAZAR-I TAKDİR Kıymet biçme bakışı takdir bakışı
NAZARAN Nisbeten nisbetle kıyaslıyarak
* Bakarak görerek
NAZAR-BÂZ f
Neşe ile bakan
NAZAR-ENDAZ f
Göz atmak
Göz atan bakan nazar eden
NAZAR-FİRİB f
Göz aldatan
NAZAR-GÂH f
Bakılan yer
Nazar edilen yer
NAZARÎ (NAZARİYE) Nazara ve düşünceye ait
Yalnız görüş ve düşünce hâlinde bulunan ve tatbik edilmemiş hâlde olan bilgi
NAZARİYYÂT (Nazariye
C
) Görüşler
Düşünceler
Doğruluğu isbat edilmemiş ilmi görüşler
NAZAR-RÜBÂ f
Göz çeken
NAZBALİN f
Yastık
NAZBALİŞ f
Yastık
NAZC Olgunluk olma pişme kıvam bulma
Yetişme
* Büluğa erme
Bâliğ olma
NAZC-I KABL-EL VAKT Zamanından önce büluğa erme
NAZD Her şeyi yerli yerine koymak
NAZDAR f
Nazlı
Naz yapan
Şımarık
* Meşhur bir cins lâle
NAZEKÎ Nâziklik incelik
NAZENDE f
Nazlı naz edici naz yapan
NAZENİN f
İnce nazlı zayıf lâtif hoş eda olan nazlı yetişmiş şımarık
Oynak
Nazik endamlı
NAZH Su çekme
Herhangi bir yer çukur veya kuyudan bir şeyler çıkarma
NAZH Su serpmek su saçmak
* Suyun çok olması
* Suyun pınarından çıkıp akması
* Defetmek kovmak
NAZH Bulaşmak
NAZHA Yağmur
NAZIC Olgun pişmiş kıvama gelmiş yetişmiş
NAZIH (C
: Nevâzıh) Deve ile su çekilen kuyu
NAZIM Nizamlayan nazmeden
Manzume yazan düzenleyen
NAZIMÂNE f
Nazım olana yakışır surette
NAZIMÎN (Nâzım
C
) Tanzim edenler düzenleyenler nizama koyanlar
NAZIR (C
: Nüzzâr) Nazar eden bakan
* Bir idarenin veya dairenin umur ve işlerine bakan en büyük memur
Bir işin idaresine memur reis
* Kabine azalarından herbiri
Nâzır
Vekil
Bakan
* Vâsinin yapacağı tasarruflara nezarette bulunmak üzere musi veya hâkim tarafından tayin olunan zat
(Ist
Fık
K
)(Bir noktayı tam yerinde icad etmek için bütün kâinatı icad edecek bir kudret-i gayr-ı mütenahî lâzımdır
Zira şu kitab-ı kebir-i kâinatın herbir harfinin bâhusus zihayat herbir harfinin herbir cümlesine müteveccih birer yüzü nâzır birer gözü vardır
M
)
NAZIR Taze tazeleşen
NAZIRA Nazar eden nezaret eden bakan
* Göz
NAZIRA-HÂN f
Bakarak taklid eden
NAZIYY (C
: Enzâ) Boğaz
NAZİ' Çekici kimse
* Husumet eden düşmanlık eden
NAZİAT Hz
Azrâil'in (A
S
) avenesi olan bir taife melâike ki; şerli ve kötü ruhlu insanların canlarını şiddetle alırlar
* Nez'edenler
Çekip koparanlar
NAZİAT SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 79
Suresidir
Sâhire ve Tâmme Suresi de denir
NAZİC Pişmiş yetişmiş olgunlaşmış kıvamına ermiş
NAZİD (Nazide) Tertibli nizamlı yerli yerinde
* Minder yastık vs
gibi ev eşyası
NAZİF(E) Temiz pâk nazik
NÂZİK f
Nezaketli
Terbiyeli
Zarif
İnce dayanıksız
* Ehemmiyet verilmesi icab eden
* Tehlikeli husus
NÂZİKÂNE f
Nazik kimseye yakışır şekilde kibarlıkla terbiyelice
NÂZİK-BEDEN f
Vücudu bedeni nâzik olan
NÂZİK-EDÂ f
Nâzik tavırlı kibar
NÂZİK-ENDÂM f
Lâtif ve güzel vücutlu
Nâzik endamlı
NÂZİK-GÜZİN f
Çok nâzik
Seçkin nâzik
NÂZİK-HULK Yaradılışı ve tabiatı nâzik olan
NÂZİKÎ f
Nâziklik
Nezaket
NÂZİK-TEN f
Nâzik vücudlu
NÂZİK-TER f
Çok nâzik
NÂZİK-TERİN f
En nâzik daha nâzik
NÂZİL (Nüzul
dan) Nüzul eden inen yukardan aşağıya inen bir yere konan
Bir yerde konaklayan
NÂZİLE Belâ sıkıntı
* İnme nüzul
* Nezle hastalığı
NAZİM Sıra sıra dizi dizi olan şey
NAZİR Tâze
* Altın
NAZİR(E) Bir şeye benzemek üzere yapılan şey
Denk eş örnek
Benzeyen
* Edb: Bir şairin manzumesine başka bir şair tarafından aynı vezin ve kafiyede olmak üzere yapılan benzer
NAZİRE Mühlet vermek tehir etmek
NAZİREGÛ f
Nazire söyliyen
NAZİYE Kenarı az olan çanak
NAZİZ (C: Nizâz-Nezâyız) Az miktar su
* Az yağmur
* Az az akmak
NAZL Ok atmak
NAZM Sıra tertib
* Kafiyeli vezinli söz şiir
* Dizili olan şey
* Kur'an âyetleri
NAZM-I CELİL Pek büyük kıymetli nazm edilmiş güzel söz
* Kur'an-ı Kerim'in bir vasfı
* Celil olan Cenab-ı Hakk'ın nazmı
NAZM-I LAFZ Kelâmın lâfız esas alınarak düzenlenmesi
NAZMEN Nazım olarak manzume halinde
Sıralı ve tertibli olarak
NAZMİYYAT (Nazm
C
) Manzum yazılar
NAZNAZA Yılanın dilini çıkarıp hareket ettirmesi
NAZ-PERDAR f
Birinin nazını çeken
NAZ-PERDARÎ f
Naz çekme
NAZPERVER f
Naz eden naz yapan
NAZ-PERVERD (Nâzperverde) f
Naz içinde büyümüş nazlı
NAZR (Nazir) : (C
: Enzur) Altın
NAZRA (Bir tek) bakış
NAZRAGÂH f
Gözle bakılan yer bakış yeri
Göz önü
NAZRAKÜNÂN f
Seyrederek bakarak
NAZRE Cin gözü
* Nazarı değen adam
NAZRET Tazelik tarâvet
NAZUME Bir cins renkli kumaş
NAZUR (C
: Nevâzır) Gece bekçisi
NAZÜKÎ f
Nâziklik incelik
NAZZ (Nâzz) : Dirhemler ve dinarlar
NAZZAM En çok nazmedici en güzel nazmedici en güzel tanzim eden
NAZZARE Bir şeye bakan kavim
NE f
"Değil yok" mânasına nefy edâtıdır
NEAB Karga yavrusu
* Horoz veya karga gibi ötme
NEAİM (Neâme
C
) Deve kuşları
NE'AL Nalbant
NEAM "Evet olur" mânâsında cevap edâtıdır
* Pek iyi âferin mânâlarında tasdik ve tahsin kelimesidir
* At deve sığır koyun gibi dört ayaklı hayvana da denir
NEAMA' Nimetler
İhsan atiyye
* Rahatlık
Refah-ı hâle sebep olan şey
NEAMAT (Neâme
C
) Deve kuşları
NEAME (C: Neâm-Neamât) Deve kuşu
* Cemaat
* Gölgelik gölgelenecek yer
NEAM-LA Evet hayır
" Doğru fakat mes'elenin içinde senin hatırına gelmeyen şu da var
" mânâsınadır
NE'AR Baş kaldıran âsi kafa tutan serkeş
NEAYİM Menazil-i kamerden dört nurlu yıldızın adı
NE'B (C: Niyeb) Sâfi nesne
* Yaşlı dişi deve
NEB' Gizli ses
NEB' Suyun çıkıp akması
* Bir ağaç cinsidir ve yay yaparlar budaklarından da ok yapılır
NEBA' Kaynak olmak pınardan su çıkarmak su akması
* Akçaağaç
NEB'A Yay yapacak yer
NEBAA Oturacak yer kıç mak'at
NEBAC Sesi yüksek olan
NEBAGAT Meydana çıkma
NEBAH (Nibâh-Nübâh) Köpek havlaması
* Yılan seslenişi
* Keçi ve geyik inleyişi
NEBAHE(T) (Nebahat) şeref şan onur itibar
* şan şeref ve itibar sâhibi
NEBAİL (Nebile
C
) Yüceler ulular yüksekler
NEBAİR (Nebire
C
) Torunlar
NEBALE(T) Zekâ fazilet ve neciblik sâhibi olmak
* Büyüklük azamet
* İyi olmak
* Cömertlik elaçıklık
* Okçu ok yapıp satan
Okçuluk
NEBAT Acem fellahlarından bir kabile
NEBAT (C: Nebatât) Topraktan yetişen biten her çeşit şey
Bitki
* Yemen diyarında bir kabile adı
NEBATÂT (Nebât
C
) Nebâtlar bitkiler
NEBATÎ Nebat cinsinden nebata mensup ve nebata ait yerden biten cinsinden olan
NEBATİYYUN Botanik bilginleri botanik âlimleri
NEBBAC Sesi sert olan
NEBBAH Havlayıcı
NEBBAL Ok yapıp satan kimse
Okçu
NEBBAR Fasih dilli güzel konuşan adam
NEBBAŞ Mezar soyucu kefen soyucu
NE'BE (C: Nâibat) Musibet belâ
NEBE' Haber
(Peygam)
NEBE' SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 78
Suredir
Amme Suresi de denir
NEBEAN Kaynayıp yerden çıkmak
Pınar suyunun çıkışı
Fışkırmak
(Demek ki şu enharın nebeanları âdi ve tabiî ve tesadüfî bir iş değildir
Belki pek hârika bir surette Fâtır-ı Zülcelâl onları sırf hazine-i gaybdan akıttırıyor
S
)
NEBE'-AVER f
Haber getiren
NEBEHRECE Geçmez bakırlı para
Sahte akçe
* Her nesnenin kötüsü
NEBEKE (C: Nübük-Nebâk) Tepe
NEBERD f
Muhârebe savaş harb ceng
NEBERD-AZMÂ f
Çok muhârebelerde bulunmuş tecrübeli kimse
NEBERDE f
Savaşçı muhârib
NEBERDGÂH f
Savaş yeri muharebe sahası
NEBERD-PİŞE f
Harb etmeyi sanat edinmiş kimse
Savaşçı
NEBEVÎ Nebiye ait
Peygambere dâir
Peygamberle alâkalı
NEBEZ (C: Enbâz) Lâkab
NEBG Un öğütülürken tozan un
* Görünmek zâhir olmak
NEBH (C: Nevâbih) Kabarcık
* Toprak
NEBH Köpeğin ürüyüp uluması
NEBH Bir şeyi tenbih etmek unuttuğunu hatırlatmak
* Ansızın bulunan
Yitik
* Ansızın yitirmek
* Uykudan uyanmak
* Şerefli olmak
* Meşhur olmak ün salmak
NEBHA Yüksek beyaz yer
NEBİ Haber getiren
Peygamber
Yeni bir kitap ve şeriatla gelmeyip kendinden evvelki Resülün getirdiği kitap ve şeriatı devam ettiren Peygamber
(Bak: Resül)
NEBİ-Yİ EFHAM En büyük en kıymetli olan Hz
Peygamber (A
S
M
)
NEBİYYÜ-L HARAM Mescid-i Haram Nebisi meâlinde
Resül-i Ekremin (A
S
M
) bir ismi
NEBİYYÜ-R RAHMET Bütün âlemler için Rahmete vesile olduğundan peygamber Efendimiz için söylenmiş bir isimdir
NEBİYYÜ-T TEVBE Resül-i Ekremin (A
S
M
) bir ismi
(Ümmetinin tevbelerinin kabul edileceğine işâreten bu isim verilmiştir
)
NEBİB (C: Enbüb) Boğum kamış boğumu
NEBİH (Nebihe) Namlı şanlı şerefli
NEBİH İt avazı köpek uluması
NEBİK (C: Nebâyık) Sedir ağacının yemişi
NEBİL (Nebile) Akıllı anlayışlı zekâ sahibi
* Yüksek meziyet sahibi
Güzel huylu
* Bilgili ve faziletli kimse
NEBİLE Büyük iri
(Bak: Nebil)
NEBİR (Nebire) Torun
NEBİSE Kız torun
NEBİSE Kuyu toprağı
Irmak toprağı
NEBİT Muhkem sağlam katı
NEBİYY Yükseklik
* Yol
NEBİZ (C: Enbize) Hurma şarabı
* Yola bırakılıp atılan çocuk
NEBK Yazmak
* Husumet etmek düşmanlık yapmak
* Düz etmek düzleştirmek
NEBL Ok
Ok hazırlamak
NEBR (Nibr) : (C: Enbâr - Nibâr) Keneye benzer bir küçük böcek
* Yukarı kaldırmak yükseltmek
NEBRAS (Nibrâs) (C
: Nebâris) (Süryânice) Kandil
Çıra
Lâmba
* Mc: Nur merkezi
NEBRE Demir parçası
NEBS Yeri kazma toprağı kazma
* Eser nişan
NEBS Söylemek
NEBŞ Gömülü bir şeyi yerden çıkarma
* Bir şeyi diğer bir şey vasıtasıyla meydana çıkarma
NEBT Bitme yerden çıkma
Meydana gelme
* Ot
NEBT Suyun yerden çıkıp akması
NEBTA Yanları beyaz olan dişi koyun
NEBV Sakız
NEBVE Uzaklaşmak
* Ok hedefe varamamak
* Bir yerin havasının mizaca uygun olmaması
* Kılıncın vurulan şeye saplanmayıp geri sıçraması
* Pek çirkin ve kötü suretten gözün kaçması
NEBVE (Nebâve) Yüksek yer
* Yükseklik
NEBZ Bırakmak
* Az miktar cüz'i
NEBZ-İ AHD Muâhedeyi feshetme
NEBZ Bir kimseyi ayıplamak
Kötü lâkabı takmak istihzâ etmek
* İhtiyarlık işareti belirmek
NEBZ (Nebezân) : Damarın hareket etmesi
NEBZE Az miktar cüz'i bir şeyin artığı
NECA Göz değmek
NECA Evmek
Acele etmek
* Halâs olmak kurtulmak
NECABET Neciblik temiz soyluluk
Huy temizliği
NECADET Kahramanlık efelik yiğitlik
NECAH Zafer bulmak murâda ermek ihtiyaçlarını te'mine muvaffak olmak
NECAH Ses sadâ
NECAİB (Necib
C
) Şerefli necib asil temiz kimseler
NECARE Dülgerlik neccarlık
NECASET Pislik kazurat murdarlık
(Bak: Habes)
NECASET-İ GALİZA Pisliği hakkında şer'î bir delil mevcut olup hilâfına başka bir delil bulunmayan necasettir
( Lâşe gibi)
NECASET-İ GAYR-İ MER'İYE Câmid bir hacmi olmayan veya bulaştığı yerde görülmeyen herhangi bir pis maddedir
Görünmez halde olan pisliktir
(İdrar gibi)
NECASET-İ HAFİFE Hanefî mezhebine göre pis olduğuna dair şer'î bir delil mevcud olan şeydir
Diğer bir tabire göre murdar olmadığı rivayet edilen şeydir
(Eti yenen hayvanların bevilleri gibi
) Bedenin veya elbisenin dörtte birinden az miktarı namaza mani olmaz
NECASET-İ KALİLE Katı şeylerden ise miskalden; sıvı ise el ayası sahasından geniş olan necaset namaza mânidir
Bu miktardan fazlası necaset-i galizadır
NECASET-İ MER'İYE Hacmi olan veya kuruduktan sonra görünen herhangi bir pis maddedir
(Akmış kan gibi)
NECASETTEN TAHARET Pislikten temizlenmek
(Bak: Taharet)
NECAŞE Süratle yürümek hızlı yürümek
NECAŞİ (NİCÂŞİ) Habeş Meliki olan "Eshame" nin lâkabıdır
Kamus Şârihinin dediğine göre mutlaka bu isim Habeş Meliklerinin has isimleridir
NECAT Kurtuluş selâmet
* Hırs ve hased
* Yüksek mekân
* Ağaç budağı
* Mantar
NECATÎ Kurtulmaya ait kurtulmakla ilgili
NECB Ağaç kabuğunu soymak
NECCAD Yorgancı
Yatak yastık yorgan gibi şeyler yapan
NECCAH Yorgancı
NECCAR Doğramacı
Marangoz
* Dülger
NECCAŞ Hayvan sürücüsü
NECCİNA Bizi kurtar bize selâmet ver bizi hıfzeyle (meâlinde dua)
NECD Açık ve işlek yol
* Yüksek yer
* Minder döşeme gibi oturacak şeyler
* Ağaçsız mekân
* Hâzık ve mâhir kılavuz
* Yiğitlik hâli
Gamlılık gussa
* Hasma galip gelmek
* Çok terlemek
* Meme
* Suudi Arabistan'ın doğu mıntıkası
NECDET Yiğitlik şecaat kahramanlık
* Harp ve kıtal
*Yeis korku
NEC'E Şiddetli nazar
Şiddetli bakış
NECEB Ağaç kabuğu
NECEF (Necefe) : (C: Nicâf-Encâf) Üzerine su çıkmayan yer
Tümsek yer yüksek tepe sırt
* Irakta bir şehrin adı
NECEFE Büyük askı kandil
NECEL Büyük gözlülük
İri gözü olmak
NECER Koyun ve devenin suyu içip kanmaması
NECES Murdarlık pislik necâset
NECEŞ Değeri artırmak için almak
* Bir kumaşın pahasını artırmak
* Dağılmış şeyleri bir yere toplamak
* Örtmek setretmek
NECH Men' ve reddetmek
NECİB Cömert kerim kişi
NECİB Soyu ve nesli temiz aslı kerim olan
Cömert
Asilzâde
Güzel huylu ve ahlâklı
NECİBE Soyu sopu temiz kimse
Cömert
Asilzâde
NECİD Kahraman bahadır
* Arabistan'da bir memleket ismi
* Münbit yer
Fitne ve nifak yeri olan memleket
* Arslan
NECİF (C: Nicef) Geniş temrenli olan ok
NECİH Galip ve muzaffer
* Sabırlı
* Sağlam rey
NECİH Su sesi
NECİL (Necile) Soyu temiz
Soylu
* Ağaç yaprağından bir cins
NECİRE Bulamaç aşı
* Kızgın taş ile kızdırılmış su
* Kârgir duvar
* Tahtadan veya ağaçtan olan sofa
* Çulhaların beze sürdükleri haşil
NECİS Temiz olmayan
Pis
NECİS Pis necasetli murdar
* Şifa bulmaz dert
(Bak: Habes)
NECİS-ÜL AYN Pisliğin ta kendisi
NECİS Yavaş hareketli insan veya hayvan
* Gizli olan şeyi halk içinde ifşa etmek
* Gizlenen sır nişan
* Bir nevi yeşillik
NECİSE Kuyudan çıkardıkları toprak
NECİY Sırdaş sır saklayan
NECİYYA (Münâcât
dan) Gizli yalvararak gizli söyleyerek
NECİYYULLAH Resül-i Ekrem'in (A
S
M
) bir ismi
(Devamlı Cenab-ı Hakk'a karşı teveccühle meşgul ve münacatla İlâhî feyizlerle inşirah bulan meâlindedir
)
NECL (C: Encâl) Oğul evlât çocuk
* Kuşak nesil sülâle
* Atmak
* Ayak ucuyla vurmak
* İstihrac etmek meydana çıkarmak
* Yerden çıkan su
NECL-İ NECİB Soyu temiz çocuk
NECM (Necim) Yıldız ahter kevkeb
Ülker yıldızına da denir
Ülker onbir yıldızdır
Altısı görünür gözü kuvvetli olan yedinciyi de görebilir
(Peygamberimiz (A
S
M
) hepsini de görür idi
) * Belirli olan vakit
(Araplar vakti yıldızlarla tahdit ederlerdi) * Kabak ve hıyar gibi yayvan nebat
* Belirli vakitte yapılan vazife
* Kur'an-ı Kerim
* Ceste ceste kısım kısım oluş
* Kur'an-ı Kerim'in her defa inzal edildiği kısım
* Huk: Bir borcun taksitlerini ödemek için hulül eden muayyen borç
NECM-İ DIRAHŞAN Parlayan yıldız
NECM-İ SÂKIB Karanlığı delerek geçen parlak yıldız
NECM SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 53
Suresidir
Vennecmi Suresi de denir
Mekkîdir
NECM Ü HİLÂL Yıldız ve ay
NECMEDDİN (Bak: Necm-üd din)
NECMEDDİN-İ KÜBRA (Mi: 540 - 618) İran Mutasavvıflarının en mühim şahsiyetlerindendir
Kübreviyye veya Zehebiyye ismi ile anılan tarikatın kurucusu sayılır
İsmi: Ahmed bin Ömer Eb-ul Cenab Necmeddin Kübra el-Hivakî el-Harzemî
Münazara ve mübaheseyi çok sevdiği ve her münazarada hasımlarını yendiği için kendisine "Ettâmmet-ül Kübra" lâkabı verilmiş sonradan sadece "Kübra" denilmiştir
Moğolların Harzem'i istilâsında şehri terk etmeyerek onlara karşı kahramanca çarpışarak şehid düşmüştür
(K
S
)
NECMÎ Yıldıza dair yıldızlarla alâkalı
NECM-ÜD DİN (Bizde daha çok Necmeddin şeklinde telâffuz olunur) Dinin necmi yıldızı meâlindedir
NECNECE Geriye döndürmek
* Engel olmak men'etmek
Bir nesneyi aşağı getirmek
* Zayıf etmek zayıflatmak
NECR Ağaç yonmak
* Şiddetli sevk
* Asıl
* Renk
* Halâs kurtuluş
NECRAN Susuz
* Kapı ökçesi
("süve" denir)
* Yemen diyarında bir yerin adı
NECS (Neces) Pis ve murdar olan habes
şer'an pis olup gözle görülen şey
NECS Yerden define çıkarmak
* Kuyuyu ayıklamak
NECŞ Avı yatağından çıkarma
* Dağılmış parçaları toplamak
NECV (C: Nicâ) Yüzmek
* İki kişi arasında olan sır
* Karından çıkan necis
NECVA Gizli fısıltı
İki kişi arasında fısıldamak
* Ağız koklamak
* İki kişi arasındaki sır
NECVE Tümsek yüksek yer
NECZ Bitip tükenmek
* İhtiyaç bitirmek
* Vâdeyi yerine getirmek
NED' Dikkat etmek
NEDA Rutubet çiğ nem
NEDAİD (Nedid ve Nedide C
) Emsâller akranlar eşler
NEDALET Kir pislik
* Çalma sirkat etme aşırma
NEDAMET (Nedm
den) Pişmanlık nedâmet etmek
NEDAMETGÂH f
Pişmanlık yeri
NEDAMETKÂR f
Nedamet eden
Pişman olan
NEDAMETKÂRÎ f
Pişmanlık nâdim oluş
NEDAN f
Bilmeyen bilmez
NEDARET Tazelik parlaklık letafet taravet
NEDAVET Yaşlık ıslaklık nemlik rutubet
NEDB Dua etmek
NEDBE (Bak: Nedebe)
NEDD Gitmek
* Kaçmak
NEDDAF Hallâç
Pamuk atan kimse
NEDEBE Yara izi
NEDEM Pişman olma nedamet pişmanlık
NEDF Pamuk ditme pamuk atma
NEDG Kılıçla veya sözle taan etmek çekiştirmek
NEDH Geniş yer
NEDH Men'etmek engel olmak
NEDHE (Nüdhe) : Çokluk fazlalık
NEDİ' Ateş veya kül içinde pişmiş olan
NEDİB Yara izi kalan âzâ
NEDİD(E) (C
: Nedâid) Emsâl akran eş
NEDİF Atılmış hallaçlanmış pamuk
Yün
NEDİM (C
: Nedmân - Nüdemâ) Sohbet arkadaşı meclis arkadaşı
* Tatlı konuşan
Güzel hikâye anlatan
* Büyük kişileri hikâye ve fıkralarıyla eğlendiren
NEDİME Kadın nedim
* Zengin veya şerefli itibarlı bir kadının arkadaşı
NEDİS Akıllı kişi
NEDL Kir
* Hırsızlık
NEDM Pişman olmak
NEDMAN Pişmanlık nedâmet
Pişman olma
Pişmanlık duyma
NEDRET Azlık seyreklik az bulunmak
NEDS Akıllılık
* Taan etmek çekiştirmek
NEDS Huruç etmek çıkmak
NEDŞ Her nesneyi eritip sormak
* Pamuk atmak
NEDVE Yaşlık nemlilik
* Meşveret etmek
Bir işi hakkında görüşmek
* Konuşmak
NEEC Yel esmek rüzgâr esmek
* Yalvarmak tazarru etmek
NEED Belâ musibet
Zahmet meşakkat
NEF' Fayda yararlılık
* Fls: Faydacılık
Yani: Bir şeyin doğru olup olmadığını o şeyin faidesine göre değerlendiren yanlış bir nazariyedir
Kudsi dinimiz olan İslâmiyette ise: Bir şeyin doğru veya yanlış; iyi ve kötü olması ın emir ve nehyine tâbidir
NEFAD (Nefed) Bitip tükenmek yok olmak
NEFAİS (Nefise
C
) Değerli güzel ve beğenilir şeyler
NEFAİS-PEREST f
Nefis şeyleri beğenenen güzel şeyleri seven
NEFAK (C
: Enfâk) İki kapılı ev
NEFASET Beğenilir olmak kıymetlilik değerlilik çok güzellik pek iyilik
Nefis ve mergub olmak
NEFAZ Ağaçtan kendi düşen yemiş ve yaprak
NEFAZ Geçme işleyip öte tarafa geçme
* Sözü geçme sözü dinlenme
NEFC Çıkmak huruc etmek
NEFD Tükenmek bitmek
* Geçici ve fâni olmak
NEFEAN Faydalı olarak
NEFEAN Lİ-L-UMUM Herkes için faydalı oluş
NEFED Bitirme tükenme bitirilme
NEFEHAT (Nefha
C
) Esintiler
Üfürmeler
NEFEL Düşmandan alınan mal ganimet
* Ulü-l emrden müsaade almadan düşmana karşı çıkan az sayıda bir cemaat
NEFER Bir kişi tek kişi
* Asker er
(Bazılarınca insan cemaati
Ona kadar olan adam topluluğuna denir
Üçten ona kadar olan kişilere "Reht" denir
)
NEFERÂT (Nefer
C
) Neferler askerler erler
NEFES Soluk üfürülen hava
Soluma soluk verip alma
* Uzun söz
* Bolluk
* Hased etmek
*Edb: Bektaşi tekkelerinde okunan manzum söz
NEFEZA (NEFZA) (C: Nefâyız) Düşmanın ahvâlini bilmek için dolaşan kavim
NEFEZAN Sıçramak
NEFFA' (Nef'
den) Çıkarı çok olan kimse
NEFFAC Mütekebbir
Kendini beğenen
Mağrur
* Şişkin
NA Arabçada "Biz" mânasına gelen zamirdir
Meselâ: Kitabünâ $ : "Kitabımız" misalinde olduğu gibi kelimenin veya fiilin sonuna eklenen bitişik zamirdir
NA Farsçada nefy edatıdır
Müsbet mânâyı menfi yapar
Kelimenin başına getirilir
Meselâ: Nâ-ehil $ : Ehliyetsiz ehil olmayan
NA'AB Aceleci
Hızlı yürüyen tez giden kişi
NA'AL Nalbant
Nalin yapan
NAAM (Bak: Neam)
NA'AR Fesad ve fitneye çalışan
* Kanı kaçmış olup sâbit olmayan damar
NA-AŞNA f
Bilinmeyen yabancı
NAAT (Bak: Na't)
NAB (C
: Enyâb) Azı dişi
* Yaşlı deve
NAB f
Katıksız hâlis saf
* Oluk
* Berrak
NA'B Karga veya horoz ibiği
NA-BALİG f
Henüz büluğa ermemiş daha bâliğ olmamış
* Erişmemiş yetişmemiş
NABAZAN Nabız atması damar vurması
NA-BAYESTE f
Lüzumsuz gereksiz
Uygun ve münasib olmıyan
NA-BECA f
Yersiz uygunsuz münasebetsiz
NA-BEDİD (Bak: Nâ-bercâ)
NA-BEHENCAR f
Usulsüz kuralsız yolsuz kaidesiz
NA-BEHENGÂM f
Vakitsiz mevsimsiz zamansız
NA-BEHRE f
Azim ulu
* Karışık
* Soysuz
NA-BEKAİDE f
Kural ve kaideye uymayan
Kaidesiz kuralsız nizamsız
NA-BEKÂR İşsiz işe yaramaz
NA-BEMAHAL f
Yerinde olmadan
Mahallinde olmayan
* Münasebetsiz
Yersiz
NA-BERCA (Nâ-bedid) Belirsiz görünmez olan
NA-BESÎ f
Yokluk adem
NA-BESUD f
El dokunulmamış el değmemiş yeni şey
NÂBIZ Hareket eden
NABIZ Atar damarın vuruşu
Şah damarının atması
Kırmızı kan damarının oynaması hali
NÂBIZA (C
: Nevâbız) Nabız damarı
NABIZ-ÂŞNÂ f
Nabızdan anlayan
Mizaç bilen
Karşısındakinin zayıf taraflarını bilen
NABIZ-GİR f
Her mizaç ve tabiata göre davranıp muamele etmesini bilen
NABİ' (Nâbia) (Nebean
dan) Yerden fışkıran kaynayan akan
NABİ Haber veren haberci
* Urfa'lı kıymetli bir şâirin ismi
(Mi: 1626- 1712)
NABİ Yüksek yüce
NABİGA (C
: Nevabig) Şanı şöhreti büyük adam
ulu şerefli kimse
* Sonradan şâir olan
* Üstün zekâlı hârika ve çok fasih kimse
NABİGAT-ÜL CA'DÎ Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın duasına mazhar olmuş mühim bir Arab şâiridir
İran'ın fethinde bulundu
Rivayete göre Mi: 684'de İsfehan'da Rahmet-i Rahman'a kavuştu
NABİGAT-ÜZ ZÜBYANÎ Câhiliyet devrinde meşhur ve Suk-ı Ukaz'da hakemlik yapmış Arab şâirlerindendir
Tahminen Mi: 535-604'de yaşamıştır
NABİL Ok yapan
* Üstad hâzık kimse
* Irgaç
NA-BİNA (C
: Na-binayan) Kör a'mâ gözleri görmez
Anadan doğma kör
NA-BİNAYAN (Na-bina
C
) Gözü görmeyenler a'mâlar körler
NA-BİNAYÎ f
Körlük a'mâlık
NABİT Ağaç ve nebat gibi yerden bitip büyüyen
NABİTE Bir kabilede yeni çıkan küçük çocuk
NABİZ Savaşçı muharip savaşan
NABUD (Nâ-bud) f
Mâdum yok olan bulunmayan
* İflas etmiş
Perişan olmuş
* Sonradan yok olan
NA-BUDMEND f
Yoksul fakir
NA'BÜDÜ "Biz ibadet ederiz" mânâsında fiil
( Bak: Nun-u na'büdü)
NABZ (Bak: Nabız)
NABZA Damarın bir defa atması
NABZ-AŞNA f
Nabızdan anlayan mizac bilen
NABZ-GİR f
Mizaca göre hareket etmesinden anlıyan nabza göre davranmasını bilen
NABZÎ Damarın atmasıyla ilgili
NA'C (C: Niâc-Neacât) Koyun
NA-CAİZ f
Yapılmaz câiz değil
NACAK Bir ağaç sapa geçirilen ağzı keskin genişçe demir âlet
Balta
NA'CAT (Na'ce
C
) Dişi koyunlar
NA'CE (C
: Niâc-Na'cât) Dişi koyun
* Dişi sülün
* Kadına da istiare ile söylenir
NACİ Kurtulan
Necat bulan
* (Mi: 1849-1892) Muallim Naci diye meşhur olan bir İstanbul'lu şâir
Lügat-ı Naci'yi "Fetva" kelimesine kadar hazırlamıştır
NACİ' Hazmı kolay olan yiyecek
NACİ(YE) Kurtulmuş necat bulmuş
Cennetlik olan
NACİL Nesli kerim şerefli olan soyu temiz
NACİLEYN Ana ve baba ecdad ve evlâd dedeler ve babalar
NA-CİNS f
Aynı cinsten olmayan
* Cinsi bozuk
NACİR Ağaçlarda yaprak saplarının dibindeki filiz
NACİS İyileşmez hastalık
NACİŞ Avı ürküterek avcının tarafına kovalayan adam
NACİYE (C
: Nâciyât) Sür'atli deve
NACİZ Azı dişi
NACİZ Hâzır
NACU f
Çam ağacı
NACUD f
Büyük kadeh
NACUR Sırça tabak
NA-CUNBAN f
Kımıldamaz
Yerinde durur
Sağlam
NACÜV f
Çam ağacı
NA-ÇAR f
Çaresiz elinden iş gelmeyen
Mecbur kalmış olan
NA-ÇARÎ f
Çaresizlik
NA'ÇE f
Yumuşak yer
NA-ÇESPAN f
Uygun ve yakışık olmıyan
NAÇİZ (Nâ-çiz) f
Çok küçük ehemmiyetsiz şey değersiz hükümsüz
NAÇİZANE f
Çok ehemmiyetsiz olarak
Pek ufak olarak
NA-ÇİZÎ f
Naçizlik ehemmiyetsizlik kıymetsizlik değersizlik
NA-DAN f
Cahil bilmez haddini bilmez
NÂ-DANÎ f
Terbiyesizlik haddini bilmezlik
* Cahillik
NÂ-DANİST (Nâ-dâniste) f
Câhil bilmez
NADAR (Nadâret) Altun
NA-DARÎ f
Olmamazlık bulunmayış
NADAS Tarlayı temizleyip otlarını kurutmak için önceden sürüp hazırlama
NA-DAŞT f
Hayâsız utanmaz
NADC Kıvam
Büluğa erme
Pişme
NADD Azık rızık
NADDAHATAN Püsküren çifte pınarlar
NA-DEMSAZ f
Uymayan uygun olmayan âhenksiz
NA-DERİDE f
Delinmemiş delik açılmamış
NADH Su serpmek sulamak
Su içip kanmak
* Musallat olanı defetmek
* Suyun feveran etmesi püskürmesi
NADIC (C
: Nevadıc) Olgunlaşmış olmuş kıvama gelmiş
NADİ Nidâ eden haykıran çağıran
* Halkın meşveret gibi birşey konuşmak üzere bir yere toplanmaları
Nitekim İslâmdan evvel Mekke'de Kureyş'in toplandığı meclis binasına "Darünnedve" denilirdi
Nâdi; orada ve o gibi yerlerde toplanan heyettir ki; bezm meclis mahfil kongre tâbirleri gibidir
(E
T
)
NADİB Geçmiş
* Hafif adam
* Yas tutan
NADİC Olgun meyve
* İyi pişmiş et
NADİD Salkımları sık olan üzüm veya muz
* İçi doldurulmuş yastık minder şilte gibi şeyler
NA-DİDE f
Az bulunur çok değerli
Az görülen görülmemiş
NADİM Nedamet etmiş pişman
NADİMÂNE f
Pişmanlıkla pişman olarak nedamet duyarak
NADİMİYET Pişmanlık nedamet
NADİR(E) Az bulunan
Seyrek
NADİRÂT Az bulunan şeyler
NADİREDÂN f
Zarif âlim
NADİREKÂR f
Nâdir işler ve san'atlar yapan
NADİREN Nâdir ve az olarak
Çok aralıklı
Pek az bulunur
NADİRE-PERDÂZ f
Güzel söz söyleyen
NADİRE-SENC f
Nükteli konuşan güzel fıkralar anlatan zarif kimse
NADİRET Güzellik parlaklık tazelik
* Hoş ve lâtif
NADİYE Sudan uzak olan hurma ağacı
NA-DÜRÜST f
Doğru olmayan
Eğri
* Sağlam dürüst ve gerçek olmayan
* Yanlış haksız
NA-DÜRÜSTÎ f
Gerçek olmama doğru olmama
NA-EHİL f
Ehliyetsiz beceriksiz
Ehil olmayan
NA-ENDAM f
Muntazam olmıyan
Biçimsiz gayr-ı muntazam
NA-ENDİŞ f
Uzun uzadıya düşünmeğe değmez
Açık muhakkak
NA-ENDİŞÎDE f
Düşünülmemiş
NÂ-EVS f
Manastır kilise
NÂF f
Göbek
* Mc: Orta
NÂF-I ÂLEM Mekke-i Mükerreme
NÂF-I ŞEB Gece yarısı
NÂF-I ZEMİN Zeminin ortası
Mekke-i Mükerreme
NA'F Sütü çok olan deve
NAFAKA Yiyecek parası
Geçim için lüzumlu olan şey
* Geçindirmeğe mecbur olduğu kimselere veya çocuklarına mahkeme karariyle verilen iaşe parası
NAFAKA-İ İDDET Fık: Kadının iddeti içinde muhtaç olduğu nafaka
Koca boşadığı karısını iddeti bitinceye kadar infakla mükellef olduğu için bu müddet zarfındaki nafaka hakkında bu tâbir meydana gelmiştir
NAFAKA-İ MAKZİYYE Fık: Hâkim tarafından takdir olunan nafaka
NAFAKAT (Nafaka
C
) Nafakalar
NAFATA Vücutta çıkan sivilce veya kabarcık
NAFE f
Derisi kürk yapımında kullanılan hayvanların postlarının karnı altındaki deri kısmı
NA-FERCAM f
Asıl ve esastan âri olan akibetsiz olan
Faydasız
NAFE-RİZ f
Koku saçan
* Göbek düşüren
NAFIA Bayındırlık işleri
NAFIK Geçer para
Geçer akçe
NAFIKA (C
: Nevâfık- Nüfeka) Arab tavşanının (diğer adı; tarla fâresi dedikleri hayvanın) iki yuvasından gizli olanın adıdır
Bu hayvan bunun tavanını yeryüzüne çok yakın yapar
Belirli olan kasia dedikleri yuvasında tehlike hissederse hemen nâfıkanın tavanını delerek kaçar
Münafıklar buna benzediği için nifak münafık kelimeleri bu kelimeden gelmiştir
(Kamus)
NAFIZ Çok titreten
Sıtma
NAFİ (Nefiy
den) Giderici yok eden nefyeden menfi yapan
NAFİ' Menfaatli
Faydalı
Yarar
Şifalı
* Esma-i Hüsnâdan bir isim
NAFİA İnşaat işleri
* Faydalı işler
Menfaatli olanlar
NAFİC (C
: Nevâfic) Kaburga kemiklerinin sonu
NAFİCE (C
: Enfice) Misk göbeği
NAFİH (Nefh
den) Üfürücü üfleyici
NAFİKA (Nüfeka) (C
: Nevâfık) Keler yuvalarından biri
NAFİLE Fık: Farz ve vâcibden gayrı mecburiyet olmadığı hâlde yapılan ibadet
Fazladan yapılan iş
* Menfaatli olmayan
Ziyâdeden olan
* Torun
* Ganimet malı
Bahşiş
Atiyye
NAFİR Nefret eden
Ürken korkan
Sevmeyen
* Galip olan
* Öksürüp burnundan sümüğü saçılan koyun
NAFİS (Nefs
den) Gözü nazar değer olan kimse
* Açan ve ferahlandıran
NAFİS-ÜL KERB Sıkıntı ve belâlara göz değmesine nazara te'sir edip kaldıran
NAFİS Okuyup üfüren
NAFİZ İçe işleyen
Delip geçen
İçeri giren
* Sözü geçen kendine itaat edilen
Te'sirli nüfuzlu
NAFİZ-ÜL EMR Emri geçip sözü dinlenilen
* Kendisine itaat edip boyun eğilen
NAFİZ-ÜL KELİM Sözü geçen
NAFİZ Çok fazla titreten sıtma
NAFİZE Karından vurulup arkaya çıkmış olan yara
NAFİZİYET Sözü geçerlik nâfizlik
NAFUR (Nâfure) Fıskıye fevvâre
NAGÂH f
Birdenbire ansızın hemen
(Nâgeh nâgehan nagehâne nagehânî)
NAGAM (Nağme
C
) Nağmeler âhenkler türküler
NAGAMÂT Nağmeler âhenkler güzel sesler
NAGAM-KÂR f
Nağmeler söyleyen ezgici
NAGAM-PERVER (C
: Nagamperverân) f
Türkü söyleyen nağmeci
Nağme seven
NAGAŞAN Iztırab acı
NA-GEHAN f
Birdenbire ansızın âniden
NAGFA Ceviz ağacına benzer bir ağacın adıdır ve Beyrut dağlarında olur; dut gibi yemiş verir
NAGIZ Şaşırdığında başını sallayan kimse
* Kürek başında olan kıkırdak
NAGK (C
: Nuguk) Karga çağırmak
NA-GÜŞADE f
Kapalı açılmamış
NA-GÜVAR (Nâ-güvâre) f
Midede zor hazmolunan şey
Sindirimi zor
* Yenilmesi veya içilmesi acı olan şey
NAGZ f
Güzel iyi
Göze hoş ve güzel görünen
NAGL Çürük sahtiyan
NAGM Gizli kelâm gizli söz
NAĞME (C
: Nağamât) Ahenk güzel ses âvaz ezgi teganni
NAĞME-GER f
Türkü söyleyen öten
NAĞME-HÂN f
Türkü söyleyen şarkı söyleyen
NAĞME-HÂNÎ f
Türkü söyleyicilik nağme söyleyicilik
NAĞME-HİZ f
Nağme uyandıran
Türkü şarkı söyleyen
NAĞME-KEŞ f
Türkü söyleyen şarkı söyleyen
NAĞME-PERDAZ f
Türkü söyleyen şarkı söyleyen
NAĞME-SAZ f
Ahenkle söyleyen terennüm eden
NAĞME-SERA f
Türkü okuyan şarkı söyleyen
NAĞME-ZEN f
Türkü söyleyen şarkı söyleyen
NAGR Gadap etmek hiddetlenmek kızmak
* Kin tutmak
* Çömlek kaynamak
NAGS Kederli gamlı olmak
NAGZ Devekuşunun erkeği
*Başını sallayıp depretmek
* Bulutun koyu ve kesif olması
NAH f
Göbek
NAH' Kesme boğazlama
NAH f
İp ince ip
* Tel
* Halı kilim
NAHA' Boyun kemiğindeki beyaz iliğe varana kadar kesmek
* Yemen taifesinden bir kavim
* Hâlis etmek
* Uzaklık ıraklık
NAHABE (C
: Nuhab) Geçit ağzı
* Çokluk asker
* Her nesnenin iyisi
NAHAFET Zayıflık arıklık cılızlık
NAHAFET Aksırma
NA-HAH f
İstemeyerek râzı olmayarak
Zoraki
NA-HAK f
Haksız beyhude boş
NA-HANDE f
Câhil ümmi okumamış
NAHARİR (Nihrir
C
) Bilgili akıllı ve âlim kimseler
Fâzıl ve mâhir kişiler
NAHASET Esircilik
* Canbazlık
NA-HAST f
Kötürüm
NA-HAST f
İsteksiz
İstenilmemiş
İstemeden
NAHB Çekip çıkarma
NAHB Yüksek sesle ağlama
* Önemli iş mühim iş
Nezretmek adamak
* Seri seyr
* Vakit müddet
Ecel ölüm mevt
NAHÇİR f
Av hayvanı
Sayd
* Av yeri
* Yaban keçisi
NAHÇİR-GÂH f
Av yeri
NAHÇİR-GİR f
Avcı sayyad
NAHÇİR-VÂN f
Avcı
NA-HEMTA f
Denk ve eşit olmayan
Müsavi olmayan
NA-HEMVAR f
Eğri düz olmayan
* Uymayan mutabık gelmeyen
* Uygunsuz
NA-HENCAR f
Doğru olmayan
NAHF Aksırmak
Nefes almak
NAHH Davar sürmek
* İplik
* Zeyli denilen döşek
* Güç seyr
* Deve çökertmek için söylenen söz
NAHHAM Tamahkâr cimri hasis pinti
* Boğazını temizlemek için fazlaca soluyup balgam çıkaran adam
NAHHAS Esirci esir ticareti yapan kimse
* Hayvan alıp satan kişi
NAHHAS Bakırcı
NAHHAT Marangoz
Doğramacı
Ağaç oymacısı
Taş yontucusu
NAHHAT Gururlu kibirli
NAHI' Âlim
NAHİ (Nehy
den) Nehyeden yasak eden önleyen
NAHİB (Nehb
den) Yağma eden talan eden önleyen
NAHİB Korkak cebin
NAHİB Avaz avaz ağlamak feryad ile ağlamak
NAHİDE Yeni yetişmiş kız
* Zühre (Venüs) yıldızı
NAHİF Sümkürdüğünde genizden gelen ses
NAHİF Çelimsiz zayıf ince
Arık
NAHİK (Nehak
dan) Eşek gibi anıran eşek sesli
NAHİKA (C
: Nevâhik) Dudaklı hayvanların göz pınarı
NAHİL (Nâhile) Zayıf arık ince
NAHİL Hurma ağaçları hurmalık
* Hurma ağacı
* Balmumundan yapılan ağaç yapraklı dal ve yemiş taklidi işlere denir ki sathı altın ve gümüş yapraklarla süslenerek eskiden gelin giderken önünde alayla götürülür ve gelin odalarına süs olarak konurdu
(O
T
D
S
)
NAHİL Kalburcu
NAHİL Susayan kimse
* Suya kanmış kimse
NAHİLE Huy tabiat mizac
NAHİR (Nahr
dan) Kesilmiş boğazlanmış
NAHİR Burundan hırıltı çıkarma
NAHİR Çürümüş kemik
* İçine rüzgâr girip çıkmakla öten kemik
NAHİRAN Atın göğsünde olan iki damar
NAHİRE Ufalanmış
* Çürümüş
* Rüzgârla savrulur yel estikçe ses verir delik deşik olmuş kemik
NAHİRE Ayın birinci günü
* Ayın son gecesi
NAHİS Kıtlık yılı
NAHİS Kıtlık
* Yümünsüz uğursuz
NAHİS Dönmekten dolayı genişlemiş olan makara deliği
NAHİS Vuran vurucu
* Devenin kuyruğunda veya göğsünde olan uyuz
NAHİSE Koyun sütüyle karışık keçi sütü
NAHİT (Nahite) İnilti
NAHİYE Yan taraf kenar civar çevre
* Küçük yer bölge
İdari taksimatta kazadan küçük köyden büyük olan yerleşme merkezi
NAHİZ Eti çok olan
NAHİZ f
Pusu
NAHİZGÂH f
Pusu yeri
NAHİZ Uçmaya hazırlanmış ve kanatları bitmiş olan kuş
* Tavşancıl yavrusu
NAHL Hurma ağacı
* Gelinler için yapılan süs ağacı
* Un elemek
NAHL Bal arısı
* Bedelsiz bir şey vermek veya bedelsiz verilen şey
* Sövmek iftira etmek
NAHL SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 16
Suredir
Mekkîdir
NAHL-BEND f
Ağaçları budayıp tanzim eden kişi
* Balmumundan taklid süs ağacı yapan balmumcu
NAHLE Tek hurma fidanı
* Bir fidan
NAHLE Bir tek arı
NAHLİYE Hurmalar
NAHLİSTAN f
Hurma fidanlığı hurmalık
* Ağaçlık fidanlık
NAHME Göğüsten çıkan ses
NAHNAHA Hırıltı ile soluma
* Öksürük
NAHNAHA Deveyi çökertmek
NAHNU Biz
NA-HOŞ f
Hoş olmayan hoşa gitmeyen
NA-HOŞÎ f
Nahoşluk fenalık iğrençlik
Hoşa gitmemeklik
NA-HOŞ-GÜVAR f
Hazmı zor sindirimi güç
Tatsız
NA-HOŞNUD f
Razı ve hoşnud olmayan
Gayr-i memnun
NAHR Boğazlamak
Bir hayvanın göğsü üstünden bıçak vurup boğaz damarını kesmek
* İki şeyin birbirine göğüs göğüse olması
* Boyun
Boğaz çukuru
* Sadır
* Gündüzün evveli
* Namazda kıyamda iken sağ eli sol elin üstüne koymak
NAHR-ÜN NEHAR Gündüzün evveli
NAHR-ÜŞ ŞEHR Ayın evveli
NAHR Eskimek
* Çürümek
* Parçalamak
NAHS Uğursuzluk yümünsüzlük
* Bahtsız uğursuz
NAHS Vurmak
NAHŞ Zayıflamak
NAHT Ağacı yontmak suretiyle kabartma şekiller yapma san'atı
* Yontma oyma
NAHT Sümkürmek
NAHU (Kürdçe) Öyle ise şöyle ki işte
NA-HUDA f
'tan korkmaz
* Gemi kaptanı
NÂHUN f
Tırnak
NÂHUN-BE-DENDÂN f
Hayretten veya kederden dolayı parmağını ısırmış olan
NÂHUNBÜR f
Tırnak makası
NÂHUN-BÜRÂ(Y) f
Tırnak makası tırnak çakısı
NÂHUN-TIRAŞ f
Tırnak makası tırnak çakısı
NAHV (Nahiv) Yol cihet
Etraf yön
* Misâl
* Miktar
* Kasd ve azmeylemek
* Gr: Kelimelerin birbirine rabt izafet ve amel eylemeleriyle ilgili olan kaideleri içine alan ilim
Nahiv ilmi ile Arapça kelimelerin yeri ve usulü bilinir yani cümle tahlili yapılır
NAHVE Çörek otu
NAHVET Kibir gurur
Kibirlenme büyüklenme böbürlenme
NAHVETFÜRUŞ f
Böbürlenen gururlanan
NAHVÎ Nahiv ilmine ait
Arapça gramere ait
Nahiv ilmini iyice bilen
NAHVÎ LİSAN Kaidelere bağlı olan çok tertibli ince ve geniş mânâlı lisan
NAHVİYYUN Kelime dizimi ve nahiv ilminin ehli olan âlimler
Arapça dil âlimleri gramerciler
NAHZ Bir şeyle dürtme
NAHZ Kemiğin etini ayıklama
NAHZA Et parçası
NAIT Dağ
* Hemeden kabilelerinden bir kabile
NAÎ Kötü haber veren
NAİB(E) (Nevb
den) Vekil birinin yerine geçen
* Şeriat hâkimi olan kadı vekili
* Nöbet bekleyen
NAİB-ÜL ÂM Cumhuriyet müddei-i umumisi
Cumhuriyet savcısı
NAİB-İ FÂİL Meçhul fiilin mevzuu olan kelime ki harekesi merfu olur
(Küsirel kalemü: "Kalem kırıldı" cümlesinde " kalem" "Naib-i fâil" olmuş ve fâilin yerine geçmiştir
)
NAİB Karga gibi çirkin sesli kuşların ötüşü
NAİCE Yumuşak yer
NAİF Zayıf cılız
NAİK Karga ötüşü veya horoz sesi
* Çobanın koyuna bağırması
NAİKAN Cevzâ burcundan iki yıldız
NAİL(E) Muradına eren nâil olan ele geçiren
Erişmiş
NAİLİYET Ele geçirmek murada ermek elde etmek
NAİM Bolluk ve bahtiyarlık içinde yaşayış
Nizam-ü hal ve mal
* Cennet'in sekiz kısmından dördüncü tabakası
NAİM Taze körpe
* Kılçıksız yumuşak kemiksiz
* Etli sebze
NAİM Uyuyan uykuda olan
NAİMÂNE f
Uyur gibi uyuklayarak uyurcasına
NAİME Rahatlık içinde nazlı büyütülmüş kadın
* Yumuşak yapılı hayvancıklar
NAİMÎN (Nâim
C
) Uyuyanlar uykuda bulunanlar
NA-İNSAF f
İnsafsız
İnsafı bulunmayan
NAİR Haykıran nâra atan
* Uzak
Irak baid
NAİR Parlak parlayan
* Düşmanlık adavet
NAİRE (C
: Nevâir) Alev ateş
* Hararet sıcaklık
NAİYE Ölüm haberi götüren kötü haber veren
NAİZ Kuvvetlendiren
Kaldıran
NAK f
Nisbet edatı olarak kelimelere eklenir sıfat meydana getirilir
Meselâ: Gam-nâk $ : Gamlı kederli
NAK' (C: Nuk'-Enku) Su saklayacak yer
* Kuyu içinde olan su
* Deve kuşu avazı
* Feryâd etmek bağırıp çağırmak
* Susuzluğu teskin etmek susuzluğu gidermek
* Sıcak suda haşlama
* İlâç olarak çıkarılan su
* Suda ıslanma
* Toz
NA'K Karga avazı
* Çobanın koyuna haykırıp çağırması
NÂKA Dişi deve
* Bir yıldızın ismi
* Sivilce
NÂKA-İ SÂLİH Salih Peygamber'in (A
S
) bir mu'cizesi olarak kayadan çıkan devesi
(Bak: Sâlih A
S
)
NAKA' Temiz olma
NAKA (C
: Enkâ) Kumdan meydana gelmiş tepe
NA-KABİL f
Mümkün olmayan
Kabil olmayan
* Câhil kabiliyetsiz
NA-KABUL f
Kabiliyetsiz istidatsız
NA-KÂFİ f
Kâfi olmayan
Yetersiz kâfi değil
NAKAİS (Noksan
C
) Eksiklikler
Noksanlar
NAKAKA Kurbağaların çağrışıp ötmeleri
* Tavuğun yumurtladığında ötüp gıdaklaması
NAKAL Bir yerden naklolunduğunda bâki kalan ufak taşlar
* Devenin tabanına ârız olur bir hastalık
NAKALE (Nâkıl
C
) Haberciler nakledenler
NA-KÂM f
Muradına eremeyen tali'siz
Arzusuna kavuşamayan
NÂ-KÂMÎ f
Mahrumiyet bahtsızlık
isteğine kavuşamama
NAKARAT (Nakra
C
) Durmadan tekrarlanan usandırıcı şeyler
* Edb: Şarkının belli yerlerinde tekrarlanan bestesi değişmeyen parça
NAKARE f
Davul kös
Dümbelek
NA-KÂRE f
Bir işe yaramaz olan
NA-KA'RYAB f
Dibi bulunmayan dipsiz
NA-KASTE f
Eksiksiz noksansız
Tamam
NAKAVE Temizlik
NAKB (C
: Enkâb) Delmek delik açmak
* Girmek
* Dağ içindeki yol
NAKBA Tabanı aşınmış deve
NAKD (C?: Nukûd) Madeni para akçe
* Bir şeyin bedelini peşinen ödemek
* Para olarak bulunan servet
* Vezin ve ayarı tamam olan para
* Bir şeye hırsızlamasına bakma
* Seçmek
* Saymak
NAKD-İ CÂN En kıymetli olan şey
NAKD-İ MEVCUD Mevcud olan para elde bulunan para
NAKDEN Para olarak peşin elden
NAKDÎ Paraca peşin para ile
Para ile alâkalı ve paraya müteallik
NAKDİNE Hazır ve peşin para
* Kıymetli ve değerli mal
NAKDİNE-İ HAYAT Hayatın kıymeti
NA-KERDE f
Yapılmamış olmamış
NA-KES f
Hasis olan
* Zelil insaniyetsiz alçak deni
NA-KESAN (Nâ-kes
C
) Alçaklar âdi insanlar insaniyetsiz kimseler
* Cimriler tamahkârlar pintiler hasis kişiler
NA-KESÂNE f
Alçakçasına
* Cimrilik ve tamahkârlıkla
NAKF (C: Nuküf-Enkâf) Başı dimağından yarmak
* Bakış nazar
NAKH Başı dimağından yarmak
NAKH Teftiş etmek kontrol etmek
NAKİ' Tâze
* Şifâlı devâ
NAKIBE (C
: Nukab) Kişinin yan tarafında çıkan çıban
NAKID Bir şeyin iyisini kötüsünden veya bozuğundan ayıran
* Tenkidci ayarcı
Paranın kalbını anlayan
* Dinar dirhem
NAKIF Kırıcı kıran
* Bakan nâzır
NAKIH (C
: Nukuh) Tam olarak iyileşip hastalıktan kurtulmayan
NAKIL İleten taşıyan aktaran nakleden
* Tercüme eden
* İşittiğini anlatan
NAKIL-I AHBAR Haberler nakleden
NAKILE Nakleden
* Cereyan geçiren
NAKILMECLİS Söz taşıyan
Dedikoduculuk yapan
Gammaz
NAKIR Nişana isabet eden ok
NAKIS Noksan eksik
Tamam olmayan
Gr: Yalnız son harfi harf-i illet olan kelime $ gibi
* Mat: Eksi
Negatif
(Bak: Kâmil)
NAKIS-UL İYAR Ayarı bozuk
NAKIS Ekşi şarap
NAKISAT (Nâkıs
C
) Nâkıslar
Noksanı olanlar
Eksiği bulunanlar
NAKISAT-ÜL AKL Aklı kısa
* Mc: Kadın
NAKIYY Pak temiz nazif
NAKIZ (Nakz
dan) Bozan bozucu
NAKİ (Nakiye) Temiz pâk
* Çok takvalı temiz insan
* Has undan yapılmış beyaz ekmek
NAKİ' (C
: Enkia) Kuru üzümü su içinde ıslatarak yapılan şarap
* İçinde hurma ıslatılan havuz
* Suyu çok olan kuyu
* Kandıran kandırıcı
NAKİA (C
: Nekâyi') Seferden gelen kimse için hazırlanan yemek
* Yağma edilen hayvanlardan taksimattan önce boğazladıkları deve ve koyun
* Damat için hazırlanan yemek
* Ziyafet
NAKİB Vekil
Bir kavim veya kabilenin reisi veya vekili
Halkın hayırlısı
* En eski derviş veya dede
* Müfettiş
NAKİBE Akıl
Nefs
* İnsan ruhu
NAKİD (Bak: Nakd)
NAKİH (Nekahet
den) Hastalıktan yeni kurtulmuş olup henüz zayıf olan kimse
NAKİHE Nikâhlı kadın eş
NAKİK Kurbağa akrep ve tavuk sesleri
NAKİL Vazgeçen cayan dönen
* Çekinen kaçınan
NAKİL Nakleden işittiğini anlatan
NAKİL Yol tarik
* Bir yürüme çeşidi
NAKİLE (C
: Nekâyil) Ayakkabıya yapılan yama
NAKİME Asıl cevher
Kendi nefis
* Nefsi mübarek olan
NAKİR Bir insanın hem cins ve aslı
* Gayet fakir
* Bir nevi kara sinek
* Ağzı dar olan küçük kab
* Hurma çekirdeğinin arkasındaki beyaz çukur
* Kıymetsiz şey
NAKİR Gadaplı kızgın
NAKİS Bayağı alçak
* Başını daima öne eğen adam
NAKİS (Noksan
dan) Eksik
Tamam olmayan
NAKİS Bozan çözen üzen veya dağıtan
* Rücu eden
Dönen
NAKİSE Kusur ayıb eksiklik kabahat noksanlık
* Gıybet
NAKİSEDÂR f
Eksiği bulunan
Kusuru olan
Kusurlu
NAKİŞ Parça parça ve dağınık olan eşyaların bir yerde veya bir çuval içinde toplanması
* Benzer misil
NAKİT Dişi keklik
NAKİZ(E) (Nakz
dan) Zıt karşı
Birbirine karşı zıt olan şey veya iş
* Man: Bir şeyin bir kaziyenin hükmüne mânasına muhalif olan veya ondan başka kaziye
Bir şeyi ref'eden şey
(Meselâ: "Her insan hayvandır
Bazı insan hayvan değildir
" kaziyeleri birbirinin nakizidir
Nakiz ile zıd beyninde fark vardır
Nakizeyn; ne cem' olurlar ne de ma'dum
Zıddeyn; cem' olmazlar ikisi de bir arada olmazlar ma'dum olurlar
* Eyer ve semerden çıkan ses
NAKİZA Dağ içindeki yol
NAKİZEYN Karşılıklı iki zıt şey
NAKKA' Yanında olmayan şey için mübalağa yapan kimse
NAKKAB (Nakb
dan) Delici delik açıcı
NAKKAD (Bak: Nekkad) Nakd eden
Paranın kalbını sağlamını ayıran
* Tenkidci bir şeyin iyisini kötüsünü ayıran
* İmam hatib
NAKKAF Temkinli kimse iyi niyet sâhibi olan kişi
NAKKAL (Nakl
dan) Nakledici
* Hikâyeci
Hikâye anlatan
NAKKAR Müzik çalgı
* Gagalıyan
* Ağaç taş ve madeni eşyayı oyarak ve çukurlaştırıp kabartarak ona mücessem şekiller veren sanatkârlar
NAKKARE (Bak: Nakare)
NAKKAŞ Nakış yapan
Duvar nakışları yapan usta
Süsleme san'atkârı
NAKKAŞ-I EZELÎ Ezeli Nakkaş
Ezeli olup her şeyin nakşını yapan
(C
C
)
NAKKAŞE Nakış yapan kadın
Nakışçı
NAKL Bir şeyi başka bir yere götürmek taşımak yer değiştirmek
* Anlatmak duyduğu bir şeyi başkasına hikâye etmek rivâyet etmek
* Bir dilden başka dile çevirmek terceme etmek
* Eski mest ve çizme
* Yırtık elbiseyi yamamak
NAKL-İ HADİS Hadis-i şeriflerin nakledilmesi
NAKL-İ SAHİH Doğru şüphesiz gelen haber nakli
NAKL-ÜD DEM Kan aktarma
NAKL-BEND f
Hikâyeci
Masal uyduran
NAKLEN Nakil yoluyla
Anlatmak veya hikâye etmek suretiyle
NAKLÎ Nakliye ile taşıma ile ilgili
* Akla değil de nakle dayanan yani söylenen hakikat
NAKLÎ DELİL Şer'î hükümler için naklî delil esastır
Yalnız akıl ile din namına hüküm getirilmez ve böyle bir hükmün dinle alâkası olmaz
Dinî meselelerde aklın ve ilmin vazifesi; dinî hükümlerdeki hikmetleri ve hakkaniyet delillerini görüp izhar etmektir
Kur'anın bazı âyetlerinde yapılan akla havaleler ve Kur'andan herkesin istifade etmesine ait hususlar ise: Tefekkür faziletler ve havf ü rica ve bilhassa ahkâm-ı diniyenin hikmetlerini ve hakkaniyet delillerini görmek gibi ibret derslerine ait olup ahkâm-ı şer'iyeye ait değildir
(Bak: Edille-i erbaa Fetva)
NAKLİYAT Nakil işleri taşıma işleri
* Anlatılanlardan öğrenilenler
* Nakiller
NAKLİYAT-I ASKERİYE Askerî kıt'aların; top tüfek cephane teçhizat ve levazımatı ve her türlü seferî ihtiyaçlarıyla birlikte bir yerden kaldırıp başka bir yere gönderilmesi nakledilmesi
Askerî nakliyat
NAKLİYE (C
: Nakliyat) Eşya taşıma işi
* Taşıma parası
NAKM (Nakmet) İntikam öç alma
Eza vererek cezalandırma
NAKNAKA (C
: Nekanık) Kurbağanın ötmesi
Tavuğun gıdaklaması
* Ses
NAKR Oymak kazmak
Taş oymak
* Kuşun yem toplaması
* Vurmak
* Sıklık vermek
* Ağaç üstüne nakşetmek
* Tanbur çalmak
* Üflemek
* Dille ıslık çalmak
* Parmak çıtlatmak
NAKRA Hususi dâvet özel dâvet
NAKREŞE Gizli his
NAKS Eksiklik noksan kusur
* Azaltma eksiltme
(Bak: Nâkıs)
NAKS Nakletmek
* İfsad etmek bozmak
* Evmek
Acele etmek
* Kimseye lâkap takmak
* Ayıplamak
* Kilise çanını çalmak
Çan çalmak çana vurmak
NAKŞ Bir şeyi çeşitli renklerle boyamak
* Resim
* Tezyin etmek
* Bedene batmış dikeni çıkarmak
* Bir şeyin esasını araştırmak
* Yaymak
* Suda ıslanmış hurma
* İpekle sırma ile işleme
* Mc: Hile
NAKŞ-I DİL-FİRİB Gönül aldatıcı suret
NAKŞ-I KADEM Ayak izi
NAKŞ-I KİLKÎ Kalemle yapılan nakış
NAKŞ-BEND f
Kumaşların nakışlarını bağlayarak ipek tellerle tezgâhı hazırlayan
Nakış işleyen
* Ressam
NAKŞ-BENDÎ f
Kalbde zikir yoluyla tefekkür ile İlâhî sevgiyi uyanıklığı nakşa çalışan mânâsiyle Şeyh Bahâüddin Nakş-bendî nâmındaki azîm bir velinin kurduğu ve en ziyade hafî zikre dayanan tarikata mensub olan
(Silsile-i Nakşî'nin kahramanı ve bir güneşi olan İmam-ı Rabbanî (R
A
) Mektubat'ında demiş ki: "Hakaik-ı imaniyeden bir mes'elenin inkişafını binler ezvak ve mevaâcid ve keramata tercih ederim
"Hem demiş ki: "Bütün tariklerin nokta-i müntehası hakaik-ı imaniyenin vuzuh ve inkişafıdır
Hem demiş ki: "Velâyet üç kısımdır: Biri velâyet-i suğra ki meşhur velâyettir
Biri velâyet-i vusta biri velâyet-i kübradır
Velâyet-i kübra ise; veraset-i nübüvvet yoluyla tasavvuf berzahına girmeden doğrudan doğruya hakikata yol açmaktır
"Hem demiş ki: "Tarik-ı Nakşîde iki kanad ile sülûk edilir
" Yâni: Hakaik-ı imaniyeye sağlam bir surette itikad etmek ve feraiz-i diniyeyi imtisal etmekle olur
Bu iki cenahta kusur varsa o yolda gidilmez
NAKŞ-PERDAZ f
Nakış yapan ressam
NAKŞ-PERDAZÎ f
Ressamlık
NAKŞ-TIRAZ f
Süslü işlemeler
NAKT Çıkarmak
NAKUR Sur gibi ağızla üflenerek çalınan boruya denir
Nakr; vurmak ve didiklemek mânalarına geldiği gibi boru çalmak mânasına da gelir
Çünkü boru çalındığı zaman içinden hava tazyiki ile didiklenmiş olacağı gibi dışından da o ses çarptığı kulakları didikleyeceği cihetle boruya "minkar" mânasıyla alâkadar olarak "nâkur" denilmiştir
Boru çalınmak askerin seferi için hareket kumandası demek olduğu gibi borusu ötmek de emir ve kumandasının nüfuzundan kinaye olur
E
T
)
NAKUS Kiliselerde asılı bir vaziyette durup belirli vakitlerde çalınan çan
Kilisenin büyük çanı
NAKVET Bir şeyin seçkini
NAKZ : Bozmak
Çözmek
Kırmak
* Bir sözleşmeyi yok saymak
* Kalın bir şeridi çözüp dağıtmak
* Parmaklarda veya âzâda oynak yerler
* Kiriş
* Palan
Deri
NAKZ-I AHD Anlaşmayı bozma muâhede hükümlerini bozma
Verilen sözde durmama
(Nebz-i ahd da denir)
NAKZ (Nakazân) (C
: Nevâkız) Sıçramak
* Talep etmek istemek
NAKZ Halâs olmak kurtulmak
NAKZAN (Nakzen) Bozarak hükmü bozulmuş olarak
NAKZEYN İki zıt zıtlar
Birbirine muhalif iki şey
NAL(E) f
İnilti figân
* Kamış kalem
* Kamış düdük
* Şeker kamışı
NA'L Nal
Ayağa giyilen tahta ayakkabı veya hayvanların ayağına çakılan demir
* Oturulacak yerlerin en aşağısı
NALAN f
İnleyen sızlayan figân eden
NA-LAYIK f
Lâyık olmayan
NALBANT (Na'l-bend) f
Nal takan
NA'L-BUR f
Nal çivi vs
satan veya yapan kimse
Nalbur
NALÇE Küçük nal
* Yemeni çizme gibi ayakkabılara vurulan hafif demir parçaları
(O
T
D
S
)
NALE (Bak: Nâl)
NALEKÂR f
İnleyen figân eden feryad eden
NALEKÜNAN (Nâle-künân) f
Feryad ederek inleyerek
NALENDE f
İnleyen feryad eden inleyici
NALESENC f
İnleyen inildiyen
NALESENCÎ f
İnleyicilik feryad edicilik
NA'LEYN Bir çift ayakkabı
* Bir çift nalın
NALEZEN (Nâle-zen) f
İnleyen
İnildeyen
NALEZENAN f
İnildiyerek inleyerek
NA'LÎ Nal biçiminde olan
NALİŞ f
İnleme inilti inleyiş
NALİŞKÂR (Nâlişker) f
İnleyen inildiyen
NALİŞZEN f
İnleyen
NA'L-TIRAŞ f
Ağaç ayakkabı yapan kimse
* Nalıncı
NAM f
İsim ad
Lâkab
Ün
Şan
* Vekillik
* Adres
NAM-I MÜSTEAR Takma isim
NAM-I ŞERİF Mübarek isim şerefli ad
NA'MA Rahatlık nimet
Minnet ihsan ve atiyye
İyi halde bulunmak
NA-MA'DUD f
Sayılmaz çok
Sayısız
NA-MAĞLUB f
Yenilmez mağlub edilmez
NA-MAHDUD f
Hudutsuz sınırsız sonsuz
NA-MAHREM f
Aralarında evlenmeğe mâni olacak kadar yakınlık bulunmayan
Şer'an evlenmeğe mâni akrabalığı olmayan erkek veya kadın
* Yabancı
NA-MAHREMİYET f
Namahremlik
NA-MAHSUR f
Sonu olmayan sınırlanmamış sonsuz
NA-MAKBUL f
Makbule geçmez kabul olmayan
Kabul edilmeyen
NA-MA'KUL f
Akla uygun gelmeyen
Akıl almayan
Mâkul olmıyan
NA-MA'LUM f
Bilinmiyen bilinmemiş ma'lum olmayan
NAMAN (Nam
C
) f
İsimler adlar
NA'MAN Tâif yolunda Arafata çıkar bir derenin adı
NA-MA'RUF f
Tanınmayan bilinmeyen ma'ruf olmayan
NA-MARZİ f
Beğenilmeyen arzu ve isteğe uygun olmayan
NA-MATBU f
Basılmamış tab edilmemiş yazı
NAM-AVER (C
: Nam-âverân) f
Ünlü meşhur ad salmış
NAM-ÂVERÂN (Nam-âver
C
) Namlı kişiler ad salmış kimseler ünlüler meşhurlar
NAMAZ f
İslâmın beş şartından birisidir
* Duâ
* Zikir
* Kur'an
* Kunut
* Rüku
* Salât
* Şükür
* Tesbih
* Secde
* Hamd
(Bak: Salât - Târik-üs salât)(Arkadaş! Namaz kul ile arasında yüksek bir nisbet ve ulvi bir münasebet ve nezih bir hizmettir ki her ruhu celb ve cezbetmek namazın şe'nindendir
Namazın erkânı "Fütühat-ı Mekkiye"nin şerhettiği gibi öyle esrarı hâvidir ki her vicdanın muhabbetini celbetmek namazın şe'nindendir
Namaz Hâlik-ı Zülcelâl tarafından her yirmidört saat zarfında tayin edilen vakitlerde mânevi huzuruna yapılan bir davettir
Bu davetin şe'nindendir ki her kalb kemal-i şevk ve iştiyakla icabet etsin
Ve mi'racvari olan o yüksek münâcâta mazhar olsun
Namaz; kalblerde azamet-i İlâhiyyeyi tesbit ve idame
ve akılları ona tevcih ettirmekle adalet-i İlâhiyyenin kanununa itaat
ve nizam-ı Rabbâniye imtisal ettirmek için yegâne İlâhî bir vesiledir
Zaten insan medeni olduğu cihetle şahsî ve içtimaî hayatını kurtarmak için o kanun-u İlâhîye muhtaçtır
O vesileye müracaat etmeyen veya tenbellikle namazı terkeden veyahut kıymetini bilmeyen; ne kadar câhil ne derece hâsir ne kadar zararlı olduğunu bilâhare anlar ama iş işten geçer
İ
İ
)
NAMAZGÂH Namaz kılınan yer
İbadetgâh
Eskiden şehir dışında kırda ve sed üzerinde mihrab konulmak suretiyle namaz kılınmak için yapılan yere verilen addır
* Bir kasabanın bütün halkını bir arada bulunduran geniş sahaya da bu ad verilirdi
Bayramlarda ve fevkalâde günlerde kasaba ve civar köyler halkı hep birden orada toplanırlardı
NAMAZGÜZAR f
Namazlarını kılan namazlarını eda eden
NAMBERDAR f
Şanlı ünlü ad salmış meşhur
NAMCU(Y) (C
: Namcuyân) f
Nam arayan
* Yiğit
NAMCUYÂN (Namcu
C
) f
Ün arayanlar nam arayanlar
* Yiğitler kahramanlar
NAMDAR f
Ünlü şöhretli meşhur
NAMDARÂN (Namdar
C
) Ünlüler namlılar meşhurlar
NAMDARÎ f
Namdarlık ünlülük meşhur olma
NAME f
Mektub
Risale
Kitap
NAME-İ HİCRAN Hicrân mektubu
Ayrılık mektubu
NAME-İ HÜMAYUN Tar: Osmanlı Padişahları tarafından İslâm ve Hristiyan Hükümdarlarla Osmanlı Devletine tâbi imtiyazlı olar Mekke Şerifine Kırım Hanına Eflâk ve Boğdan Voyvodalarına Erdel Kralına Gürcü ve Dağıstan Hanlarına gönderilen mektublara verilen addır
NAME-İ NUR Nurun mektubu
Saadet verici mânâlar yazılı kâğıt
NA'ME Derinin nazik olması
* Hoş dirlikli olmak
NAMEAVER (Name-âver) f
Mektup götüren
NAMEBER f
Mektup götüren nameâver
NA-MEFHUM f
Anlamsız mânasız anlaşılmaz
NA-ME'MUL f
Umulmadık beklenmedik anda
NA-MERBUT f
Rabıtasız mânâsız anlamsız saçma sapan
NA-MERD f
Korkak
* İnsaniyetsiz sözünde durmayan
Alçak insanlık hislerinden habersiz
NÂ-MERDÂNE f
Namerdcesine alçakçasına
NÂ-MERDÎ f
Namerdlik alçaklık zillet
* Korkaklık
NAME-RES f
Mektup ulaştıran mektup eriştiren
NA-MERGUB f
Beğenilmeyen rağbet olunmayan
NA-MER'Î f
Görülmez
Mer'î olmayan
NA-MESBUK f
Benzeri hiç olmamış geçmemiş
NA-MESMU' f
İşitilmeğe değmez
* İşitilmemiş duyulmamış
NA-MESTUR f
Açık meydanda âşikâr
* Örtülmemiş
NA-MES'UD f
Mes'ud ve mübârek olmayan
Uğursuz
NA-MEŞHUD f
Gözle görülmemiş şâhit olunmamış
NA-MEŞRU f
Meşru olmayan şeriat harici
* Kanunsuz uygunsuz
* Günah olan şeyler
NA-MEVZUN f
Ahenksiz ölçüsüz vezinsiz orantısız
* Edb: Vezni bozuk veya hiç olmayan manzume
NA-MEYSUR f
Ele geçirememiş
Elde edememiş
* İşi kolaylaştırılmış
NAMIK Kâtib yazıcı
NAMIK KEMAL (Mi: 1840 - 1888) Tekirdağ'lı olup İslâm mücahidlerindendir
Yeni Osmanlılık hareketine vatan mefhumunu sokmuş "Firâki hapsi nefyi kadr-i nâmusumla gördüm hep" diye haklı olduğunu dâima müdâfaa etmiştir
Ehl-i kemâl bir zat olduğu davasının istikameti ve samimiyetinden anlaşılır
Hayatının sonlarına doğru Osmanlı İmparatorluğunun ve İslâm dünyasının kurtuluşunu "ittihad-ı İslâm" da görmüş ve bu uğurda gayret göstermiştir
Bu emelini yazdığı " Celâleddin-i Harzemşah Salahaddin-i Eyyubi Yavuz Sultan Selim ve Fâtih Sultan Mehmed" isimli eserlerinde ortaya koymuştur
Mezarı Bolayır'dadır
NAMİ(YE) Büyüyen artan ürmee kuvveti olan
Nebat ve hayvandaki büyüyüp gelişme kuvveti
* Farsçada: Namlı şöhretli ünlü
NA-MİHR-BAN f
Vefasız sevgisiz muhabbetsiz
NA-MİHR-BANÎ f
Vefasızlık sevgisizlik muhabbetsizlik
NAMİSA (C
: Namisât) Kadınları süsleyip yüzlerinin kılını yolan kadın
NAMİYE (Bak: Nami)
NAMİYEBER f
Hayat verici
NA-MİZAC f
Keyifsiz rahatsız hasta
NA-MİZACÎ f
Keyifsizlik rahatsızlık hastalık
NA-MURAD f
Mahrum kalan muradına eremeyen
NAMUS Irz iffet edeb hayâ
* Şeriat
* Melâike
* İrade-i İlâhiyenin tecellisi
* Nizam
* Emniyet ve istikamet gibi faziletlerin muhassalası olan pek kıymetli haslet
* Bir kimsenin mahrem gizli esrarı olup işleri ve hallerinin iç yüzüne vakıf ve muttali kimseye denir
* Hayırlara ait gizli hâllerin hâmil ve vâkıfı olan
Bu mânada Cebrâil Aleyhisselâm'a ıtlak olunur
Sair melâikenin vâkıf olmadıkları vahyin sırlarına vakıf ve mahrem olması cihetiyle ona namus-u ekber denilmiştir
* Hâzık
* Mahir
* Av ve tuzak
* Nemmam mânâsiyle fitneci ve koğucu
* Birisinin hilesine siper ettiği şeye ve arslan yatağına da bu mâna verilmiştir
* Temizlik doğruluk
( Bak: Desâtir)
NAMUS-U MÜCESSEM Çok namuslu olan
NAMUSİYYE Yatan kimselerin başkaları tarafından görülmemeleri için yatağın etrafına çekilen perde
NAMUSKÂR f
Namuslu
* Doğru adam
NAMUSPERVER f
Namuslu
NA-MUTASAVVER f
Hatır ve hayale gelmez
NA-MUVAFIK f
Muvafık gelmeyen uygun olmayan
NA-MÜBAREK f
Uğursuz meymenetsiz
NA-MÜHEZZEB f
Terbiye görmemiş ıslah edilmemiş
NA-MÜLAYİM f
Uygun olmayan
* Çetin sert
NA-MÜNASİB f
Münâsebetsiz yakışıksız uygunsuz uygun olmayan
NA-MÜSAİD f
Elverişsiz
Müsaid olmayan
NA-MÜSTAİD f
Müstaid olmayan
Olgunlaşma kabiliyeti olmayan
İstidatsız
NA-MÜTENAHİ f
Sonsuz ucu bucağı olmayan
Nihâyetsiz
NA-MÜVECCEH f
Yöneltilmemiş tevcih edilmemiş
NA-MÜYESSER f
Elden gelmeyen müyesser olmayan
NAMVER (C
: Namverân) Namlı adlı meşhur ünlü
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul