Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları

Eski 07-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları



ŞİRA Satın alma satın alınma

ŞİRA' Yelken Gemi yelkeni

ŞİR'A (Şeria-Meşrea) Lügat mânası bir ırmak veya herhangi bir su menbaından su içmek veya almak için girilen yol demektir Bunda insanların hayat-ı ebediye ve saadet-i hakikiyeye vusulü için 'ın vaz' u teklif ettiği ahkâm-ı mahsusaya ve mezheb-i müstakime bil'istiare ıtlak edilmiştir ki din demektir Ya kapalı bir şeyi yarıp açmak ve beyan etmek mânasına şer' mastarından veya birşeye duhul manasına şurû'dan alınmıştır (ET) (Bak: Şeriat)

Şİ'RA Koz: İki yıldızın adı

Şİ'RA-ÜL YEMANÎ Semanın güney yarım küresinde bulunan "Kelb-i Ekber" denilen burcun ve bütün semanın görünen en parlak yıldızı (Sirius)

Şİ'RA-ÜŞ ŞAMÎ "Kelb-i Asgar" denilen burcun en parlak yıldızı

ŞİRAD (ŞÜRUD) Dağılmak * Kaçmak

ŞİRAK (C: Şürük) Nalbant kayışı

ŞİRAN f (Şir C) Aslanlar

ŞİRANE f Aslanca gazanferâne

ŞİRAR Ateş kıvılcımları * Şerirler Şerli kimseler

ŞİRAT Neşter

ŞİRAZ Süzülmüş yoğurt

ŞİRAZE f Kitap ciltlerinin iki ucuna konulan ve yaprakları muntazam tutan ibrişimden örülmüş ince şerit * Pehlivan kispetinin paçası * Mc: Düzen nizam esas

ŞİRAZE-BEND f Şiraze bağlayan * Düzenleyen tanzim eden düzen veren

ŞİRB (Şürb) İçme veya içirme nöbeti İçmek

ŞİRCENG f Arslan gibi savaşan

ŞİRDAH Büyük ayaklı

ŞİRDİL (C: Şirdilân) f Aslan yürekli Cesaretli Cesur

ŞİRE f Süt * Şıra

ŞİREC Şırılgan yağı * Üzüm suyu Şira

Şİ'REN Şiir tarzında şiir olarak

ŞİRHAR f Tar: Acemiliğe alınmayan veya sayısı beşten az olan esirlerden bir kısmı Pencik kanuni hükümlerine göre esirler: Şirhâr beççe gulamçe gulâm sakallı ve pir olmak üzere sınıflara ayrılır ve bu tertibe göre vergiye tâbi tutulurdu Üç yaşına kadar olan çocuklara süt emen mânâsına gelen şirhâr; üç yaşından sekiz yaşına kadar olanlara yavru demek olan beççe; sekizle oniki yaşındakilere gülâmçe; büluğa erenlere gulâm; epeyce traşı gelenlere sakallı; yaşlılara da pir denilirdi (OTDS)

ŞİRİN f Tatlı Sevimli Cana yakın

ŞİRİN-CEMAL f Sevimli yüzlü

ŞİRİN-EDÂ f Lâtif ve şirin edâlı

ŞİRİNÎ f Tatlılık cana yakınlık sevimlilik

ŞİRİNKÂM f Tadı damağında kalmış

ŞİRİNKÂR f Hoş ve tatlı muamele eden

ŞİRİNZEBAN f Tatlı dilli

ŞİRK En büyük günah olan 'a (CC) ortak kabul etmek 'tan (CC) ümidini keserek başkasından meded beklemek (Şirkin mânası mutlak küfürdür) (Politeizm)(Evet küfür mevcudatın kıymetini ıskat ve mânasızlıkla ittiham ettiğinden bütün kâinata karşı bir tahkir ve mevcudât âyinelerinde cilve-i Esmâyı inkâr olduğundan; bütün Esmâ-i İlâhiyeye karşı bir tezyif ve mevcudâtın Vahdâniyete olan şehâdetlerini reddettiğinden bütün mahlukata karşı bir tekzib olduğundan istidad-ı insanîyi öyle ifsad eder ki: Salâh ve hayrı kabule liyâkatı kalmaz Hem bir zulm-ü azimdir ki; umum mahlukatın ve bütün Esmâ-i İlâhiyenin hukukuna bir tecavüzdür İşte şu hukukun muhafazası ve nefs-i kâfir hayra kabiliyetsizliği küfrün adem-i afvını iktiza eder $ şu mânâyı ifade eder S)(Mâdem bir hâkimiyet-i mutlaka hakikatı vardır elbette şirkin hakikatı olamaz Çünki $ âyetinin hakikat-ı katıasiyle; müteaddid eller müstebidâne bir işe karışsalar karıştırırlar Bir memlekette iki padişah hattâ bir nâhiyede iki müdür bulunsa; intizam bozulur ve idare herc ü merc olur Halbuki sinek kanadından tâ semâvat kandillerine kadar ve hüceyrât-ı bedeniyeden tâ seyyârâtın burçlarına kadar öyle bir intizam var ki: Zerre kadar şirkin müdâhalesi olamaz Ş)

ŞİRK-İ HAFÎ İhlâssızlık riyakârlık rızası için değil de başkalarının rızâsı için ibâdet etmek

ŞİRK-ÂLUD f Şirk karışık sapıtmış Şirk bulaşmış Cenâb-ı Hak'tan gaflet edip başkasından meded bekler surette

ŞİRKET Ortaklık iş ortaklığı * Huk: İki veya daha fazla şahsın emek ve malları ile müştereken iktisadî bir gayeye erişmek için bir akidle birleşmeleri (Bak: Cem'iyyet)

ŞİRKET-İ A'MÂL Çalışmayı sermaye olarak kabul eden şirket

ŞİRMERD f Arslan yürekli cesur

ŞİRPENÇE (Şir-pençe) f (Aslan pençesi) Vücutta ve daha ziyade sırtta çıkan çok tehlikeli bir çıban

ŞİRRET Terbiyesizlik hayasızlık edebsizlik * Geçimsiz huysuz ve kavgacı

ŞİRRİB Şaraba karşı hırsı olan

ŞİRRİR (C: Eşrâr-Eşirrâ) Çok şer işleyen pek çok şerir

ŞİRVAZ Yoğun kalın ve büyük

ŞİRYAN (Şeryân) Kırmızı kan damarı Atar damar

ŞİRZİME Küçük ehemmiyetsiz cemaat Bir miktar insan grubu

ŞİS (ŞİSÂ') Çekirdeği katılaşmış olmayan hurma (Hurma aşılanmasa çekirdeği katılaşmaz)

ŞİS' (C: Şüsu') Nâline tasma vurmak * Nâlin tasması

ŞİSI' Büyük ve çok mal * Dar yer Bir yerin uç tarafı * Nalın kayışı * Bir malı dikkatle bekleyip koruyan

ŞİŞE Camdan yapılmış ağzı dar uzunca kap Lâmbaya geçirilen camdan küçük baca * Çeşitli maksatlarla çakılan çıta

ŞİŞEHANE Şişe yapılan yer

ŞİŞHANE (Aslı: Şeşhane) Eskiden kullanılan namlusu altı yivli tüfek * İstanbul'da bir semt adı

ŞİT Hz Âdem'in (AS) oğullarından ve ondan sonra peygamber olan zât olup kendisine 50 sayfalık kitab nâzil olmuştur Kâbe-i Mükerreme'yi ilk önce taştan bina eden zât olduğu Kısas-ı Enbiya'da mezkûrdur

ŞİTA Kış Senenin soğuk mevsimi

ŞİTAB f (Şitâften: Koşmak fiilinin kökü) Seğirtmek koşmak Çabukluk acele etmek

ŞİTAÎ (Şitâiye) Kışa ait Kışlık Kışa dair

ŞİTEVÎ (Şiteviyye) Kışa ait Kış mevsimiyle ilgili * Kış sebzesi kışlık sebze

ŞİVA' Kebap

ŞİVAL Az şey

ŞİVAR Meşveret etmek konuşmak istişâre etmek danışmak

ŞİVAZ Dumansız ateş * Susamak (Bak: Şuvaz)

ŞİVE Söyleyiş Tarz Ağız Üslub * Eda Naz

ŞİVEBÂZ f Cilveli şive ve naz eden

ŞİVEKÂR f İşveli şiveli cilveli

ŞİVEN f İnleme sızlanma * Mâtem yas

ŞİYA' Zahir olmak görünmek * Çobanın kavalından çıkan ses * Odun takıltısı


ŞİYAM Yerden kazılan toprak

ŞİYAT Yanmış yün ve pamuk kokusu

ŞİYEM (Şime C) Huylar tabiatlar

ŞİZ Abnus ağacı

ŞİZAF Katılık sertlik


ŞÖHRE Ünlü şöhretli meşhur

ŞÖHRET Ad yapma Ün Şân * Hadis ilminde: Meşhur hadis mânasında kullanılır(Ey şân ve şerefi nam ve şöhreti isteyen adam! Gel o dersi benden al Şöhret ayn-i riyâdır Ve kalbi öldüren zehirli bir baldır Ve insanı insanlara abd ve köle yapar O belâ ve musibete düşersen $ de o belâdan kurtul MN)

ŞÖHRET-İ KÂZİBE Geçici şöhret Yalancı dünyalık fâni şöhret Aldatıcı nâm

ŞÖHRETGİR f şöhretli ünlü Meşhur

ŞÖHRETŞİÂR f şöhretli şöhret sahibi

ŞÖHRETŞİÂR-I ÂLEM Âlemde şöhret ona nişan olmuş olan Çok meşhur olan

ŞUA' Bir ışık kaynağından uzanan ışık telleri

ŞUAAT Işıklar parıltılar nurlar

ŞUA (C: Şu') Sorgun ağacı

ŞUAB (şu'be C) şubeler Kollar bir cisimden ayrılan çatallar (Bak: Şiâb)

ŞUABAT (Şu'be C) Şubeler kısımlar takımlar bölükler Dallar

ŞUAL (şu'le C) Alevler şu'leler Ateş alevleri

ŞUARA (Şâir C) Şâirler * Kur'an-ı Kerim'in 26 suresinin ismidir Mekkîdir

ŞUAYB (AS) Ashab-ı Eyke ile Medyen ahâlisine gönderilen bir peygamberdir Çok hakikatlı ve güzel sözlerle bu iki kavmi Hakka davet ettiği halde kendisini dinlemediler Cenab-ı Hak Eykeliler üzerine şiddetli sıcaklık ve Medyen ahalisine de şiddetli sayha ile azab verdi ve onları mahveyledi Şuayb Aleyhisselâm kendisine inananlarla Mekke'ye gitti ve orada yerleşti Musâ Aleyhisselâm'ın kayınpederi idi (Bak: Ashab-ı Eyke)

ŞUBAN f Çoban

ŞU'BE Bölük bölüm * Dal budak * İkinci derecedeki kollar Kol

ŞU'BUB (Bak: şü'bub)

ŞUGL İş meşgul olunacak şey gaile

ŞUGMUM Uzun tavil

ŞUGUL (Şugl C) İşler uğraşacak şeyler gaileler

ŞUH f Şen ve hareketlerinde serbest olan * Nazlı işveli * Açık saçık hayasız Oynak

ŞUH (Şıh) Bahil cimri hasis kimse

ŞUHA Karın ağrısı

ŞUHH (ŞIHH) Bahillik

ŞUH-MEŞREB f Açık meşrebli şen ve neşeli

ŞUHUD (Bak: şühud)

ŞUHUM (Şahm C) Yağlar içyağlar

ŞUHUR (Bak: şühur)

ŞUKAK Bir çeşit hayvan hastalığı

ŞUKKA Parça Kâğıt veya kumaş parçası * Küçük tezkere

ŞUKRE Sâfi kızıllık tam ve koyu kırmızılık

ŞUKUK (Şakk C) Çatlaklar yarıklar

ŞUKUNE Azlık

ŞU'LE Alev ateş alevi Alevlenmiş odun

ŞU'LE-İ BERKIYYE Yıldırım ışığı Şimşek parıltısı

ŞU'LE-İ CEVVAL Daim hareket ederek etrafına ışık saçan parıltı

ŞU'LEBÂR f Işıklı

ŞU'LEDÂR f Alevlenmiş alevli Işıklı

ŞU'LEFEŞÂN f Işık saçan parlatan

ŞU'LEGİR f Tutuşan alevlenen alev alan

ŞU'LENÜMÂ f Alev gösteren alevli

ŞU'LEPÂŞ f Işık saçan

ŞU'LEPERVER f Işıklandıran Alevlendirici

ŞU'LEPUŞ f Alev içinde kalmış alevle örtülü

ŞU'LERİZ f Işıldayan alev saçan

ŞU'M (Şum) f Uğursuzluk Meş'um olma Uğursuz

ŞUM Hayırsız kişi

ŞUMA f Siz (Bak: Şahıs zamiri)

ŞUR f Tuzlu kekremsi * şamata gürültü

ŞURA Konuşma yeri istişare meclisi Büyüklerin istişare için toplanma yeri * Meşveret için toplantı * Meşveret etme(Eski zamanda değiliz Eskiden hâkim bir şahs-ı vâhid idi O hâkimin müftüsü de onun gibi münferid bir şahıs olabilirdi Onun fikrini tashih ve ta'dil ederdi Şimdi ise zaman cemaat zamanıdır Hâkim ruh-u cemaattan çıkmış az mütehassis sağırca metin bir şahs-ı manevîdir ki şurâlar o ruhu temsil eder Şöyle bir hâkimin müftüsü de ona mücanis olup bir şurâ-yı âliye-i ilmiyeden tevellüd eden bir şahs-ı manevî olmak gerektir Tâ ki sözünü ona işittirebilsin Dine taalluk eden noktalardan sırat-ı müstakime sevkedebilsin) Sünühat'tan(Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı meşveret-i şer'iyyedir $ Ayet-i Kerimesi şurayı esas olarak emrediyor Evet nasılki nev'-i beşerdeki telâhuk-u efkâr ünvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasiyle birbiriyle meşvereti bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünunun esası olduğu gibi en büyük kıt'a olan Asya'nın en geri kalmasının bir sebebi o şurâ-yı hakikiyeyi yapmamasıdırAsya Kıt'asının ve istikbâlinin keşşafı ve miftahı şura'dır Yâni nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler kıt'alar dahi o şurayı yapmaları lazımdır ki üçyüz belki dörtyüz milyon İslâm'ın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını zincirlerini açacak dağıtacak meşveret-i şer'iyye ile şehamet ve şefkat-i imâniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer'iyyedir ki o hürriyet-i şer'iyye âdâb-ı şer'iyye ile süslenip garp medeniyet-i sefihanesindeki seyyiatı atmaktır İmândan gelen hürriyet-i şer'iyye iki esası emreder: $ $Yani: İman bunu iktiza ediyor ki tahakküm ve istibdad ile başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek ve zâlimlere tezellül etmemek 'a hakiki abd olan başkalara abd olamaz Birbirinizi -'tan başka- kendinize Rab yapmayınız Yani 'ı tanımayan herşeye herkese nisbetine göre bir rububiyet tevehhüm eder başına musallat eder Evet hürriyet-i şer'iyye Cenab-ı Hakk'ın Rahman Rahim tecellisiyle bir ihsanıdır ve imanın bir hassasıdırEğer denilse: Neden şuraya bu kadar ehemmiyet veriyorsun? Ve beşerin hususan Asya'nın hususan İslâmiyet'in hayatı ve terakkisi nasıl o şura ile olabilir?Elcevab: Nur'un Yirmibirinci Lem'a-i İhlâs'ında izah edildiği gibi; haklı şura ihlâs ve tesanüdü netice verdiğinden üç elif yüzonbir olduğu gibi ihlâs ve tesanüd-ü hakiki ile üç adam yüz adam kadar millete fayda verebilir Ve on adamın hakiki ihlâs ve tesânüd ve meşveretin sırrı ile bin adam kadar iş gördüklerini çok vukuat-ı tarihiye bize haber veriyor Madem beşerin ihtiyacâtı hadsiz ve düşmanları nihayetsiz ve kuvveti ve sermayesi pek cüz'î; hususan dinsizlikle canavarlaşmış tahribatçı muzır insanların çoğalmasıyla elbette ve elbette o hadsiz düşmanlara ve o nihayetsiz hâcetlere karşı imandan gelen nokta-i istinad ve o nokta-i istimdad ile beraber hayat-ı şahsiye-i insaniyesi dayandığı gibi hayat-ı içtimaiyesi de yine imanın hakaikından gelen şura-yı şer'î ile yaşayabilir O düşmanları durdurur o hâcetlerin teminine yol açar H)

ŞURA-YI DEVLET İdare dâvâlarını veya nizamname (tüzük) hazırlıklarını inceleyip fikrini bildiren resmi daire Danıştay

ŞURA SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 42 suresi olup "Hâ mim ayn sin kaf" Suresi de denir

ŞURAB (ŞURÂBE) f Kirli ve acı su * Mc: Gözyaşı

ŞUR-BAHT f Bahtsız talihsiz

ŞURE f Çorak tuzlu verimsiz toprak

ŞURE Heyet

ŞUR-EFGEN f Karma karışık yapan kargaşalık çıkaran

ŞUR-ENGİZ f Gürültü çıkaran şamata yapan

ŞUREZAR Çorak yerler verimsiz araziler

ŞURİDE f Perişan karışık * Tutkun âşık meftun

ŞURİDEGÎ f Karışıklık perişanlık * Tutkunluk düşkünlük

ŞURİSTAN Çorak yerler

ŞURİŞ f Karışıklık kargaşalık

ŞURTA (Yelkenliye) uygun rüzgâr * Önde gidip düşmanla savaşan asker * Polis jandarma

ŞURU' Başlama Mübaşeret etme

ŞURUT (Şart C) Şartlar Bir şeyde bulunması lâzım gelen esaslar temeller

ŞURUT-U SALÂT Namazın şartları

ŞUS Pak etmek temizlemek

ŞUSY Ölünün şişip el ve ayağının sertleşmesi

ŞUTBE (C: Şütab) Kılıcın yüzünde yapılan yol

ŞUTTAR Pazu hareketi

ŞUTUR Irak uzak baid

ŞUTUR Irak uzak baid * Bir memesi birisinden uzun olan koyun * İki emziği kurumuş olan deve

ŞUTUT (şatt C) Büyük nehirler

ŞUUB (şa'b C) Cemaatler Taifeler Kabileler

ŞUUBAT (şu'be C) Şubeler kısımlar bölümler

ŞUUN (Şe'n C) İşler fiiller Havadis

ŞUUN-U SEYYALE Akıcı bir halde durmayan işler

ŞUUNAT Şuunlar Keyfiyetler haller * Emirler Kasıtlar Talepler

ŞUUR Anlayış idrak Vicdan Hiss-i zâhirle duymak * Nefsin mânâya ilk vusul mertebeleridir (ET) * Kendi varlığından haberi olma * Bir şeyi hoşça tanıma * İnceliklerini iyice idrak etme * (Şa'r C) Kıllar

ŞUURDÂRÂNE f Haberli ve iyice tanıyarak Kendinden haberi olarak Bilerek bilir gibi(Hayat olmazsa vücud vücud değildir; ademden farkı olmaz Hayat ruhun ziyasıdır Şuur hayatın nurudur Madem ki hayat ve şuur bu kadar ehemmiyetlidirler Ve madem şu âlemde bilmüşahede bir intizam-ı kâmil-i ekmel vardır Ve şu kâinatta bir itkan-ı muhkem bir insicâm-ı ahkem görünüyor Madem şu biçâre perişan küremiz sergerdan zeminimiz bu kadar hadd ü hesâba gelmez zevil-hayat ile zevil-ervah ile ve zevil-idrak ile dolmuştur Elbette sâdık bir hads ile ve kat'i bir yakin ile hükmolunur ki; şu kusur-u semâviye ve şu büruc-u sâmiyenin dahi kendilerine münâsib zihayat zişuur sekeneleri vardır Balık suda yaşadığı gibi; Güneşin ateşinde dahi o nurani sekeneler bulunur Nar nuru yakmaz Belki ateş ışığa meded verir S) (Bak: Vicdan)

ŞUVAZ Kızgın ateşli maden Kızgın ateş * Susama

ŞUVEYY Yavaş

ŞUY f Koca eş zevc

ŞUYİDE f Yıkanmış

ŞÜBAN Çoban

ŞÜBANÎ Kırmızı yüzlü

ŞÜBBAN Gençler delikanlılar

ŞÜBBAN-I VATAN Vatanın gençleri

ŞÜBBUT Kalkan balığı

ŞÜBEH (şübhe C) şübheler şekler şübhe edilenler

ŞÜBHE (C: Şübeh - Şübühât) Tereddüd Bir şeyin doğru olup olmadığına veya var olup olmadığına dair kat'i kanaat ve bilgi sahibi olmamak hâli

ŞÜBHE-İ TÂRIK Zulmetten gelen şüphe belâsı

ŞÜBKE (C: Şübük) Yakınlık Akrabalık hısımlık

ŞÜBRÜM Kısa boylu kimse

ŞÜ'BUB Birden yağan sağanaklı yağmur * Hiddetli ve şiddetli olan * Şiddetli güneş harareti

ŞÜCA' (Şec'a - Şica') Yiğit cesur bahadır Şecaatli

ŞÜCEA' (Şeci' C) Yiğitler cesurlar

ŞÜCEYRE Çalı ufak ağaç

ŞÜCNE Sıklığından birbirine girmiş ağaçların damarları

ŞÜCUB Ev içinde olan direk

ŞÜCUN Ağaç dalları * Füruât teferruat

ŞÜCUR Muhtelif ve çeşitli olmak

ŞÜD f Geçti gitti; gidiş gitme Oldu olma Amed şüd $ : Geldi gitti

ŞÜDUN Kavi ve kuvvetli olmak * Terbiyeden müstağni olmak

ŞÜF'A Bir malı müşteriye mal olduğu fiata satmak * Huk: Satılmakta olan bir yerde hissesi bulunan veya oraya bitişik komşu olanın satılan şeyi almakta birinci derecede hakkı olması Şüf'a sahibi kendinden habersiz satılan şeyi dava ederse bedelini ödeyerek müşteriden geri alabilir (HL)

ŞÜFAFE Kap dibinde kalan su

ŞÜFEA' (Şefi' C) Şefaatçiler Şefaat edenler bir suçun bağışlanması için aracılık yapanlar

ŞÜFR (C: Eşfâr) Kirpiğin bittiği yer * Her şeyin kenarı

ŞÜFRE (ŞEFRE) (C: Eşfâr) Yassı büyük bıçak * Gön ve sahtiyan kestikleri bıçkı * Kılıç ağızı * Kirpik biten yer

ŞÜFUF Zayıf olmak

ŞÜFUN Göz ucuyla bakmak

ŞÜGUR Yükseltmek * Hâli etmek boşaltmak

ŞÜGÜL (C: Eşgâl) Meşgul ve gafil olmak Gaflette bulunmak

ŞÜHBE Siyaha galip olan beyazlık

ŞÜHEDA (şâhid ve şehid C) şâhidler * şehidler (Bak: şehid)

ŞÜHRE Zahir ve vâzıh olmak Görünmek Açık olmak

ŞÜHUB Mütegayyer olmak değişmek

ŞÜHUD şâhidler * Görme şahid olma * Müşahede etme * Görünecek halde şekillenme

ŞÜHUDÎ Keşfe ve görmeğe dair Görünebilir olana ait ve mensub (Ehl-i şuhud dediğimizden maksad Evliyâullahtır Zira velâyet sâhibi avâmın itikad ettiği şeyleri gözle müşahede ediyor MN)

ŞÜHUR (şehr C) Aylar 30 günlük müddetler

ŞÜHUR-U SELÂSE Arabî üç aylar Receb Şaban ve Ramazan ayları

ŞÜHUS Yüksek olmak * Bir yerden bir yere gitmek * Gözünü bir yere dikip hareket ettirmeden ve kapağını açıp yummadan durmak * Bir hâdisenin meydana gelmesinden dolayı acı çekip kararsız olmak

ŞÜHÜB (Şihâb C) Kıvılcımlar

ŞÜKAF (Bak: şikâf)

ŞÜKARA Sütlü deve * Sütlü koyun

ŞÜKAT (şâki C) şikâyet edenler şikâyetçiler

ŞÜKLE Gözün ağındaki kırmızılık

ŞÜKM Ücret ivaz Cezâ Karşılık Amelin ücreti

ŞÜKR (Şükür) 'ın (C C) nimetlerine karşı memnunluk göstermek 'a teşekkür (Bak: Ni'met)(Kalb ile dil ile ve sâir beden azâlarıyla olur Nimet verene muhabbet etmek ve itaat etmek de şükürdendir Şükür eden her nimeti ın râzı olduğu yere sarfeder Şükür; 'ın kullarının iyi amellerine mükâfat veya mücazat vermesidir Sebeplerin envaı cihetinden şükür hamdden daha umumidir Taalluk cihetinden hususidir Hamd taalluk cihetinden daha umumi esbab cihetinden daha hususidir)(Kur'an-ı Hakîm nasıl ki şükrü netice-i hilkat gösteriyor öyle de Kur'an-ı Kebir olan şu kâinat dahi gösteriyor ki netice-i hilkat-i âlemin en mühimi şükürdür Çünkü kâinata dikkat edilse görünüyor ki kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette her bir şey bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor Güya şu şecere-i hilkatin en mühim meyvesi şükürdür Görüyoruz ki her şey nasıl ki rızkın etrafında toplanmış ona bakıyor; öyle de rızık dahi bütün envaiyle mânen ve maddeten hâlen ve kalen şükür ile kaimdir; şükür ile oluyor; şükrü yetiştiriyor şükrü gösteriyor Çünkü rızka iştiha ve iştiyak bir nevi şükr-ü fıtrîdir Ve telezzüz ve zevk dahi gayr-i şuuri bir şükürdür ki bütün hayvanatta bu şükür vardır Yalnız insan dalâlet ve küfür ile o fıtrî şükrün mahiyetini değiştiriyor şükürden şirke gidiyor Şükrün mikyası: Kanaattir ve iktisattır ve rızâdır ve memnuniyettir Şükürsüzlüğün mizânı; hırstır ve isrâftır hürmetsizliktir Haram helâl demeyip rast geleni yemektir Evet hırs şükürsüzlük olduğu gibi hem sebeb-i mahrumiyettir hem vasıta-i zillettir Hem şükrün envaı var O nevilerin en câmii ve fihriste-i umumiyesi namazdır M)

ŞÜKR-Ü KÜLLÎ Umumi nimetler için yapılan şükür(Eğer desen: "Şu küllî hadsiz ni'metlere karşı nasıl şu mahdut ve cüz'î şükrümle mukabele edebilirim?"Elcevab: Küllî bir niyetle hadsiz bir itikad ile Meselâ nasılki bir adam beş kuruş kıymetinde bir hediye ile bir padişahın huzuruna girer ve görür ki herbiri milyonlara değer hediyeler makbul adamlardan gelmiş orada dizilmiş Onun kalbine gelir: "Benim hediyem hiçtir ne yapayım " Birden der: "Ey seyyidim! Bütün şu kıymetdar hediyeleri kendi nâmıma sana takdim ediyorum Çünki: Sen onlara lâyıksın Eğer benim iktidarım olsaydı bunların bir mislini sana hediye ederdim " İşte hiç ihtiyacı olmayan ve raiyyetinin derece-i sadakat ve hürmetlerine alâmet olarak hediyelerini kabul eden o padişah o biçarenin o büyük ve küllî niyetini ve arzusunu ve o güzel ve yüksek itikad liyakatını en büyük bir hediye gibi kabul eder Aynen öyle de: Aciz bir abd namazında Ettahıyyâtü lillâh der Yâni: Bütün mahlukatın hayatlariyle sana takdim ettikleri hediye-i ubudiyetlerini ben kendi hesabıma umumunu sana takdim ediyorum Eğer elimden gelseydi onlar kadar tahiyyeler sana takdim edecektim Hem sen onlara hem daha fazlasına lâyıksın İşte şu niyyet ve itikad pek geniş bir şükr-ü küllidir Nebatatın tohumları ve çekirdekleri onların niyyetleridir S)

ŞÜKR-Ü ÖRFÎ (Bak: Hamd)

ŞÜKRAN İyilik bilmek Minnettarlık Şükretme hâli

ŞÜKRANİYET Şükranlık

ŞÜKRGÜZAR f İyilik bilen teşekkür eden

ŞÜKUF(E) f Çiçek Zühre Tomurcuk

ŞÜKUFEZAR f Çiçek bahçesi

ŞÜKUF-MİSAL Gonca gibi tomurcuk gibi

ŞÜKUH f Azamet ululuk celal

ŞÜKUK (şekk C) şekler şüpheler

ŞÜKUR Hacet ihtiyaç * Mühim işler umûr-u mühimme

ŞÜKÜFTE f "Açılmış" mânasına gelir ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Nev-şüküfte $ : Yeni açılmış

ŞÜLLE Niyyet * Uzak emir

ŞÜMAR f Hesap sayı * Sevgi muhabbet

ŞÜMAR f Sayan sayıcı Eden edici

ŞÜMARENDE f Sayan hesab eden

ŞÜMARİDE f Sayılmış hesab edilmiş

ŞÜMHUT Uzun tavil

ŞÜMRUH Hurma budağı

ŞÜMS (C: Şümus) Vahşi erkek davar * Bir nevi gerdanlık

ŞÜMU' (Şem' C) Mumlar * Balmumları

ŞÜMUH Pek yüksek olmak * Sedid Sağlam sed

ŞÜMUL Kaplamak İhtivâ etmek İçine almak * Hükmü altına almak

ŞÜMUS (şems C) şemsler güneşler

ŞÜMÜRDE f Hesap edilmiş hesaplanmış sayılmış

ŞÜNAN Perâkende dağılmış

ŞÜNHUB(E) (C: Şenâhıb) Dağbaşı

ŞÜNŞÜN Zeyrek ve akıllı genç yiğit

ŞÜNTÜR (C: şenâtir) Parmak

ŞÜNUE Uzak olmak Irak olmak

ŞÜNZUVE (C: Şenazi) Dağ kenarı

ŞÜPÜŞ f Bit

ŞÜRABİYE f Bir şeye bakmak için boyun uzatmak

ŞÜRB İçme İçilme

ŞÜREBE Çok içen Çok içici olan

ŞÜREF (şerefe ve şürfe C) şerefeler

ŞÜREFA (Şerif C) Şerifler Hazret-i Hüseyin Radıyallahü Anh vasıtasiyle Peygamberimiz (ASM) soyundan gelenler * Şerefliler (CC) yolunda sabır ve sebat ile devam eden temiz insanlar

ŞÜREKA (şerik C) şerikler ortaklar

ŞÜRR Ayıp * Yayıp döşemek * Kurutmak için güneşe sermek

ŞÜRRUF Ters ve balçık taşımada kullanılan ve tezkere denilen âlet

ŞÜRSE Papuç Nâlin Ayakkabı

ŞÜRSUF (C: Şerasif) İyeği kemiğinin yumuşak kısmı

ŞÜRŞUR Yund kuşu dedikleri kuş

ŞÜRTA (C: Şurat-Şuratâ) Malı mülkü ile tanınan meşhur bir kimse * Askerin önünde yürüyüp düşman ile evvel cenk eden taife Öncü kuvvet

ŞÜRU' Başlamak (Bak: şuru')

ŞÜRUH (Şerh C) Şerhler açıklamalar

ŞÜRUK Tulu' etmek doğmak

ŞÜRUR (şerr C) şerler Kötülükler

ŞÜRUT (Bak: şurut)

ŞÜS f Akciğer

ŞÜST f Yıkama

ŞÜSTE f Yıkanmış

ŞÜSU' Uzak olma * Ayakkabıya kayış tasma takma

ŞÜSUB Atın ince ve zayıf olması * Şiddet

ŞÜŞ f Karaciğer

ŞÜTUM (şetm C) Küfürler sövmeler

ŞÜTUM-İ GALİZA Galiz ve kaba küfürler

ŞÜTÜR f Deve

ŞÜTÜRBÂN f Deveci Deve çobanı

ŞÜTÜRBÂR f Bir deve yükü kadar olan ağırlık

ŞÜTÜRDİL f Deve huylu kinci inatçı

ŞÜTÜRGÂV f Zürafa

ŞÜTÜR GÜRBE f "Deve ile kedi" : İyilik fenalık; münasebetsiz karışık; iyi ile kötü

ŞÜTÜRLEB f Deve dudaklı Dudağı deve dudağı gibi sarkık olan kimse

ŞÜTÜRMÜRG f Devekuşu

ŞÜTÜRPÂ f Deve ayaklı * Kekik otu

ŞÜUBİYYE Arabiyi acemden faziletli saymayan bir taife

ŞÜUN (Bak: şuun)

ŞÜUNÂT (Bak: şuunât)

ŞÜVAYE Büyük nesnelerin küçüğü * Kıt'a

ŞÜVAZ (Bak: şuvaz)

ŞÜYU' Herkes tarafından duyulmuş öğrenilmiş * Yayılma şayi' olma

ŞÜYUH (Şeyh C) Şeyhler İhtiyarlar

ŞÜZAM Tuz * Akrep ve arı dikeni

ŞÜZUB Davarın ince belli olması

ŞÜZUR (Şezre C) Süs eşyası olarak kullanılan altun veya inci gibi şeyler * İşlenmemiş madenin içinden toplanan altın parçaları

ŞÜZUZ (Şâzz dan) Kaide ve kanun dışı kalmak Yalnız kalmak * Karşı olmak muhalif olmak

ŞÜZZAZ Müteferrik perâkende parçalanmış dağılmış * Az olan cemaat Kabilenin haricinde kalan

Alıntı Yaparak Cevapla