Konu
:
Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları
Yalnız Mesajı Göster
Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları
07-25-2012
#
2
Prof. Dr. Sinsi
Osmanlıca Kelimeler Ve Anlamları
ŞİRA Satın alma satın alınma
ŞİRA' Yelken
Gemi yelkeni
ŞİR'A (Şeria-Meşrea) Lügat mânası bir ırmak veya herhangi bir su menbaından su içmek veya almak için girilen yol demektir
Bunda insanların hayat-ı ebediye ve saadet-i hakikiyeye vusulü için 'ın vaz' u teklif ettiği ahkâm-ı mahsusaya ve mezheb-i müstakime bil'istiare ıtlak edilmiştir ki din demektir
Ya kapalı bir şeyi yarıp açmak ve beyan etmek mânasına şer' mastarından veya birşeye duhul manasına şurû'dan alınmıştır
(E
T
) (Bak: Şeriat)
Şİ'RA Koz: İki yıldızın adı
Şİ'RA-ÜL YEMANÎ Semanın güney yarım küresinde bulunan "Kelb-i Ekber" denilen burcun ve bütün semanın görünen en parlak yıldızı
(Sirius)
Şİ'RA-ÜŞ ŞAMÎ "Kelb-i Asgar" denilen burcun en parlak yıldızı
ŞİRAD (ŞÜRUD) Dağılmak
* Kaçmak
ŞİRAK (C
: Şürük) Nalbant kayışı
ŞİRAN f
(Şir
C
) Aslanlar
ŞİRANE f
Aslanca gazanferâne
ŞİRAR Ateş kıvılcımları
* Şerirler
Şerli kimseler
ŞİRAT Neşter
ŞİRAZ Süzülmüş yoğurt
ŞİRAZE f
Kitap ciltlerinin iki ucuna konulan ve yaprakları muntazam tutan ibrişimden örülmüş ince şerit
* Pehlivan kispetinin paçası
* Mc: Düzen nizam esas
ŞİRAZE-BEND f
Şiraze bağlayan
* Düzenleyen tanzim eden düzen veren
ŞİRB (Şürb) İçme veya içirme nöbeti
İçmek
ŞİRCENG f
Arslan gibi savaşan
ŞİRDAH Büyük ayaklı
ŞİRDİL (C
: Şirdilân) f
Aslan yürekli
Cesaretli
Cesur
ŞİRE f
Süt
* Şıra
ŞİREC Şırılgan yağı
* Üzüm suyu
Şira
Şİ'REN Şiir tarzında şiir olarak
ŞİRHAR f
Tar: Acemiliğe alınmayan veya sayısı beşten az olan esirlerden bir kısmı
Pencik kanuni hükümlerine göre esirler: Şirhâr beççe gulamçe gulâm sakallı ve pir olmak üzere sınıflara ayrılır ve bu tertibe göre vergiye tâbi tutulurdu
Üç yaşına kadar olan çocuklara süt emen mânâsına gelen şirhâr; üç yaşından sekiz yaşına kadar olanlara yavru demek olan beççe; sekizle oniki yaşındakilere gülâmçe; büluğa erenlere gulâm; epeyce traşı gelenlere sakallı; yaşlılara da pir denilirdi
(O
T
D
S
)
ŞİRİN f
Tatlı
Sevimli
Cana yakın
ŞİRİN-CEMAL f
Sevimli yüzlü
ŞİRİN-EDÂ f
Lâtif ve şirin edâlı
ŞİRİNÎ f
Tatlılık cana yakınlık sevimlilik
ŞİRİNKÂM f
Tadı damağında kalmış
ŞİRİNKÂR f
Hoş ve tatlı muamele eden
ŞİRİNZEBAN f
Tatlı dilli
ŞİRK En büyük günah olan 'a (C
C
) ortak kabul etmek
'tan (C
C
) ümidini keserek başkasından meded beklemek
(Şirkin mânası mutlak küfürdür
) (Politeizm)(Evet küfür mevcudatın kıymetini ıskat ve mânasızlıkla ittiham ettiğinden bütün kâinata karşı bir tahkir ve mevcudât âyinelerinde cilve-i Esmâyı inkâr olduğundan; bütün Esmâ-i İlâhiyeye karşı bir tezyif ve mevcudâtın Vahdâniyete olan şehâdetlerini reddettiğinden bütün mahlukata karşı bir tekzib olduğundan istidad-ı insanîyi öyle ifsad eder ki: Salâh ve hayrı kabule liyâkatı kalmaz
Hem bir zulm-ü azimdir ki; umum mahlukatın ve bütün Esmâ-i İlâhiyenin hukukuna bir tecavüzdür
İşte şu hukukun muhafazası ve nefs-i kâfir hayra kabiliyetsizliği küfrün adem-i afvını iktiza eder
$ şu mânâyı ifade eder
S
)(Mâdem bir hâkimiyet-i mutlaka hakikatı vardır elbette şirkin hakikatı olamaz
Çünki $ âyetinin hakikat-ı katıasiyle; müteaddid eller müstebidâne bir işe karışsalar karıştırırlar
Bir memlekette iki padişah hattâ bir nâhiyede iki müdür bulunsa; intizam bozulur ve idare herc ü merc olur
Halbuki sinek kanadından tâ semâvat kandillerine kadar ve hüceyrât-ı bedeniyeden tâ seyyârâtın burçlarına kadar öyle bir intizam var ki: Zerre kadar şirkin müdâhalesi olamaz
Ş
)
ŞİRK-İ HAFÎ İhlâssızlık riyakârlık
rızası için değil de başkalarının rızâsı için ibâdet etmek
ŞİRK-ÂLUD f
Şirk karışık sapıtmış
Şirk bulaşmış
Cenâb-ı Hak'tan gaflet edip başkasından meded bekler surette
ŞİRKET Ortaklık iş ortaklığı
* Huk: İki veya daha fazla şahsın emek ve malları ile müştereken iktisadî bir gayeye erişmek için bir akidle birleşmeleri
(Bak: Cem'iyyet)
ŞİRKET-İ A'MÂL Çalışmayı sermaye olarak kabul eden şirket
ŞİRMERD f
Arslan yürekli cesur
ŞİRPENÇE (Şir-pençe) f
(Aslan pençesi) Vücutta ve daha ziyade sırtta çıkan çok tehlikeli bir çıban
ŞİRRET Terbiyesizlik hayasızlık edebsizlik
* Geçimsiz huysuz ve kavgacı
ŞİRRİB Şaraba karşı hırsı olan
ŞİRRİR (C
: Eşrâr-Eşirrâ) Çok şer işleyen pek çok şerir
ŞİRVAZ Yoğun kalın ve büyük
ŞİRYAN (Şeryân) Kırmızı kan damarı
Atar damar
ŞİRZİME Küçük ehemmiyetsiz cemaat
Bir miktar insan grubu
ŞİS (ŞİSÂ') Çekirdeği katılaşmış olmayan hurma
(Hurma aşılanmasa çekirdeği katılaşmaz
)
ŞİS' (C
: Şüsu') Nâline tasma vurmak
* Nâlin tasması
ŞİSI' Büyük ve çok mal
* Dar yer
Bir yerin uç tarafı
* Nalın kayışı
* Bir malı dikkatle bekleyip koruyan
ŞİŞE Camdan yapılmış ağzı dar uzunca kap
Lâmbaya geçirilen camdan küçük baca
* Çeşitli maksatlarla çakılan çıta
ŞİŞEHANE Şişe yapılan yer
ŞİŞHANE (Aslı: Şeşhane) Eskiden kullanılan namlusu altı yivli tüfek
* İstanbul'da bir semt adı
ŞİT Hz
Âdem'in (A
S
) oğullarından ve ondan sonra peygamber olan zât olup kendisine 50 sayfalık kitab nâzil olmuştur
Kâbe-i Mükerreme'yi ilk önce taştan bina eden zât olduğu Kısas-ı Enbiya'da mezkûrdur
ŞİTA Kış
Senenin soğuk mevsimi
ŞİTAB f
(Şitâften: Koşmak fiilinin kökü) Seğirtmek koşmak
Çabukluk acele etmek
ŞİTAÎ (Şitâiye) Kışa ait
Kışlık
Kışa dair
ŞİTEVÎ (Şiteviyye) Kışa ait
Kış mevsimiyle ilgili
* Kış sebzesi kışlık sebze
ŞİVA' Kebap
ŞİVAL Az şey
ŞİVAR Meşveret etmek konuşmak istişâre etmek danışmak
ŞİVAZ Dumansız ateş
* Susamak
(Bak: Şuvaz)
ŞİVE Söyleyiş
Tarz
Ağız
Üslub
* Eda
Naz
ŞİVEBÂZ f
Cilveli şive ve naz eden
ŞİVEKÂR f
İşveli şiveli cilveli
ŞİVEN f
İnleme sızlanma
* Mâtem yas
ŞİYA' Zahir olmak görünmek
* Çobanın kavalından çıkan ses
* Odun takıltısı
ŞİYAM Yerden kazılan toprak
ŞİYAT Yanmış yün ve pamuk kokusu
ŞİYEM (Şime
C
) Huylar tabiatlar
ŞİZ Abnus ağacı
ŞİZAF Katılık sertlik
ŞÖHRE Ünlü şöhretli meşhur
ŞÖHRET Ad yapma
Ün
Şân
* Hadis ilminde: Meşhur hadis mânasında kullanılır
(Ey şân ve şerefi nam ve şöhreti isteyen adam! Gel o dersi benden al
Şöhret ayn-i riyâdır
Ve kalbi öldüren zehirli bir baldır
Ve insanı insanlara abd ve köle yapar
O belâ ve musibete düşersen $ de o belâdan kurtul
M
N
)
ŞÖHRET-İ KÂZİBE Geçici şöhret
Yalancı dünyalık fâni şöhret
Aldatıcı nâm
ŞÖHRETGİR f
şöhretli ünlü
Meşhur
ŞÖHRETŞİÂR f
şöhretli
şöhret sahibi
ŞÖHRETŞİÂR-I ÂLEM Âlemde şöhret ona nişan olmuş olan
Çok meşhur olan
ŞUA' Bir ışık kaynağından uzanan ışık telleri
ŞUAAT Işıklar parıltılar nurlar
ŞUA (C
: Şu') Sorgun ağacı
ŞUAB (şu'be
C
) şubeler
Kollar bir cisimden ayrılan çatallar
(Bak: Şiâb)
ŞUABAT (Şu'be
C
) Şubeler kısımlar takımlar bölükler
Dallar
ŞUAL (şu'le
C
) Alevler şu'leler
Ateş alevleri
ŞUARA (Şâir
C
) Şâirler
* Kur'an-ı Kerim'in 26
suresinin ismidir
Mekkîdir
ŞUAYB (A
S
) Ashab-ı Eyke ile Medyen ahâlisine gönderilen bir peygamberdir
Çok hakikatlı ve güzel sözlerle bu iki kavmi Hakka davet ettiği halde kendisini dinlemediler
Cenab-ı Hak Eykeliler üzerine şiddetli sıcaklık ve Medyen ahalisine de şiddetli sayha ile azab verdi ve onları mahveyledi
Şuayb Aleyhisselâm kendisine inananlarla Mekke'ye gitti ve orada yerleşti
Musâ Aleyhisselâm'ın kayınpederi idi
(Bak: Ashab-ı Eyke)
ŞUBAN f
Çoban
ŞU'BE Bölük bölüm
* Dal budak
* İkinci derecedeki kollar
Kol
ŞU'BUB (Bak: şü'bub)
ŞUGL İş meşgul olunacak şey gaile
ŞUGMUM Uzun tavil
ŞUGUL (Şugl
C
) İşler uğraşacak şeyler gaileler
ŞUH f
Şen ve hareketlerinde serbest olan
* Nazlı işveli
* Açık saçık hayasız
Oynak
ŞUH (Şıh) Bahil cimri hasis kimse
ŞUHA Karın ağrısı
ŞUHH (ŞIHH) Bahillik
ŞUH-MEŞREB f
Açık meşrebli şen ve neşeli
ŞUHUD (Bak: şühud)
ŞUHUM (Şahm
C
) Yağlar içyağlar
ŞUHUR (Bak: şühur)
ŞUKAK Bir çeşit hayvan hastalığı
ŞUKKA Parça
Kâğıt veya kumaş parçası
* Küçük tezkere
ŞUKRE Sâfi kızıllık tam ve koyu kırmızılık
ŞUKUK (Şakk
C
) Çatlaklar yarıklar
ŞUKUNE Azlık
ŞU'LE Alev ateş alevi
Alevlenmiş odun
ŞU'LE-İ BERKIYYE Yıldırım ışığı
Şimşek parıltısı
ŞU'LE-İ CEVVAL Daim hareket ederek etrafına ışık saçan parıltı
ŞU'LEBÂR f
Işıklı
ŞU'LEDÂR f
Alevlenmiş alevli
Işıklı
ŞU'LEFEŞÂN f
Işık saçan parlatan
ŞU'LEGİR f
Tutuşan alevlenen alev alan
ŞU'LENÜMÂ f
Alev gösteren alevli
ŞU'LEPÂŞ f
Işık saçan
ŞU'LEPERVER f
Işıklandıran
Alevlendirici
ŞU'LEPUŞ f
Alev içinde kalmış alevle örtülü
ŞU'LERİZ f
Işıldayan alev saçan
ŞU'M (Şum) f
Uğursuzluk
Meş'um olma
Uğursuz
ŞUM Hayırsız kişi
ŞUMA f
Siz
(Bak: Şahıs zamiri)
ŞUR f
Tuzlu kekremsi
* şamata gürültü
ŞURA Konuşma yeri istişare meclisi
Büyüklerin istişare için toplanma yeri
* Meşveret için toplantı
* Meşveret etme
(Eski zamanda değiliz
Eskiden hâkim bir şahs-ı vâhid idi
O hâkimin müftüsü de onun gibi münferid bir şahıs olabilirdi
Onun fikrini tashih ve ta'dil ederdi
Şimdi ise zaman cemaat zamanıdır
Hâkim ruh-u cemaattan çıkmış az mütehassis sağırca metin bir şahs-ı manevîdir ki şurâlar o ruhu temsil eder
Şöyle bir hâkimin müftüsü de ona mücanis olup bir şurâ-yı âliye-i ilmiyeden tevellüd eden bir şahs-ı manevî olmak gerektir
Tâ ki sözünü ona işittirebilsin
Dine taalluk eden noktalardan sırat-ı müstakime sevkedebilsin
) Sünühat'tan
(Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı meşveret-i şer'iyyedir
$ Ayet-i Kerimesi şurayı esas olarak emrediyor
Evet nasılki nev'-i beşerdeki telâhuk-u efkâr ünvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasiyle birbiriyle meşvereti bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünunun esası olduğu gibi en büyük kıt'a olan Asya'nın en geri kalmasının bir sebebi o şurâ-yı hakikiyeyi yapmamasıdır
Asya Kıt'asının ve istikbâlinin keşşafı ve miftahı şura'dır
Yâni nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler kıt'alar dahi o şurayı yapmaları lazımdır ki üçyüz belki dörtyüz milyon İslâm'ın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını zincirlerini açacak dağıtacak meşveret-i şer'iyye ile şehamet ve şefkat-i imâniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer'iyyedir ki o hürriyet-i şer'iyye âdâb-ı şer'iyye ile süslenip garp medeniyet-i sefihanesindeki seyyiatı atmaktır
İmândan gelen hürriyet-i şer'iyye iki esası emreder: $ $Yani: İman bunu iktiza ediyor ki tahakküm ve istibdad ile başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek
ve zâlimlere tezellül etmemek
'a hakiki abd olan başkalara abd olamaz
Birbirinizi -'tan başka- kendinize Rab yapmayınız
Yani 'ı tanımayan herşeye herkese nisbetine göre bir rububiyet tevehhüm eder başına musallat eder
Evet hürriyet-i şer'iyye Cenab-ı Hakk'ın Rahman Rahim tecellisiyle bir ihsanıdır ve imanın bir hassasıdır
Eğer denilse: Neden şuraya bu kadar ehemmiyet veriyorsun? Ve beşerin hususan Asya'nın hususan İslâmiyet'in hayatı ve terakkisi nasıl o şura ile olabilir?Elcevab: Nur'un Yirmibirinci Lem'a-i İhlâs'ında izah edildiği gibi; haklı şura ihlâs ve tesanüdü netice verdiğinden üç elif yüzonbir olduğu gibi ihlâs ve tesanüd-ü hakiki ile üç adam yüz adam kadar millete fayda verebilir
Ve on adamın hakiki ihlâs ve tesânüd ve meşveretin sırrı ile bin adam kadar iş gördüklerini çok vukuat-ı tarihiye bize haber veriyor
Madem beşerin ihtiyacâtı hadsiz ve düşmanları nihayetsiz ve kuvveti ve sermayesi pek cüz'î; hususan dinsizlikle canavarlaşmış tahribatçı muzır insanların çoğalmasıyla elbette ve elbette o hadsiz düşmanlara ve o nihayetsiz hâcetlere karşı imandan gelen nokta-i istinad ve o nokta-i istimdad ile beraber hayat-ı şahsiye-i insaniyesi dayandığı gibi hayat-ı içtimaiyesi de yine imanın hakaikından gelen şura-yı şer'î ile yaşayabilir
O düşmanları durdurur o hâcetlerin teminine yol açar
H
)
ŞURA-YI DEVLET İdare dâvâlarını veya nizamname (tüzük) hazırlıklarını inceleyip fikrini bildiren resmi daire
Danıştay
ŞURA SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 42
suresi olup "Hâ mim ayn sin kaf" Suresi de denir
ŞURAB (ŞURÂBE) f
Kirli ve acı su
* Mc: Gözyaşı
ŞUR-BAHT f
Bahtsız talihsiz
ŞURE f
Çorak tuzlu verimsiz toprak
ŞURE Heyet
ŞUR-EFGEN f
Karma karışık yapan kargaşalık çıkaran
ŞUR-ENGİZ f
Gürültü çıkaran şamata yapan
ŞUREZAR Çorak yerler verimsiz araziler
ŞURİDE f
Perişan karışık
* Tutkun âşık meftun
ŞURİDEGÎ f
Karışıklık perişanlık
* Tutkunluk düşkünlük
ŞURİSTAN Çorak yerler
ŞURİŞ f
Karışıklık kargaşalık
ŞURTA (Yelkenliye) uygun rüzgâr
* Önde gidip düşmanla savaşan asker
* Polis jandarma
ŞURU' Başlama
Mübaşeret etme
ŞURUT (Şart
C
) Şartlar
Bir şeyde bulunması lâzım gelen esaslar temeller
ŞURUT-U SALÂT Namazın şartları
ŞUS Pak etmek temizlemek
ŞUSY Ölünün şişip el ve ayağının sertleşmesi
ŞUTBE (C
: Şütab) Kılıcın yüzünde yapılan yol
ŞUTTAR Pazu hareketi
ŞUTUR Irak uzak baid
ŞUTUR Irak uzak baid
* Bir memesi birisinden uzun olan koyun
* İki emziği kurumuş olan deve
ŞUTUT (şatt
C
) Büyük nehirler
ŞUUB (şa'b
C
) Cemaatler
Taifeler
Kabileler
ŞUUBAT (şu'be
C
) Şubeler kısımlar bölümler
ŞUUN (Şe'n
C
) İşler fiiller
Havadis
ŞUUN-U SEYYALE Akıcı bir halde durmayan işler
ŞUUNAT Şuunlar
Keyfiyetler haller
* Emirler
Kasıtlar
Talepler
ŞUUR Anlayış idrak
Vicdan
Hiss-i zâhirle duymak
* Nefsin mânâya ilk vusul mertebeleridir
(E
T
) * Kendi varlığından haberi olma
* Bir şeyi hoşça tanıma
* İnceliklerini iyice idrak etme
* (Şa'r
C
) Kıllar
ŞUURDÂRÂNE f
Haberli ve iyice tanıyarak
Kendinden haberi olarak
Bilerek bilir gibi
(Hayat olmazsa vücud vücud değildir; ademden farkı olmaz
Hayat ruhun ziyasıdır
Şuur hayatın nurudur
Madem ki hayat ve şuur bu kadar ehemmiyetlidirler
Ve madem şu âlemde bilmüşahede bir intizam-ı kâmil-i ekmel vardır
Ve şu kâinatta bir itkan-ı muhkem bir insicâm-ı ahkem görünüyor
Madem şu biçâre perişan küremiz sergerdan zeminimiz bu kadar hadd ü hesâba gelmez zevil-hayat ile zevil-ervah ile ve zevil-idrak ile dolmuştur
Elbette sâdık bir hads ile ve kat'i bir yakin ile hükmolunur ki; şu kusur-u semâviye ve şu büruc-u sâmiyenin dahi kendilerine münâsib zihayat zişuur sekeneleri vardır
Balık suda yaşadığı gibi; Güneşin ateşinde dahi o nurani sekeneler bulunur
Nar nuru yakmaz
Belki ateş ışığa meded verir
S
) (Bak: Vicdan)
ŞUVAZ Kızgın ateşli maden
Kızgın ateş
* Susama
ŞUVEYY Yavaş
ŞUY f
Koca eş zevc
ŞUYİDE f
Yıkanmış
ŞÜBAN Çoban
ŞÜBANÎ Kırmızı yüzlü
ŞÜBBAN Gençler delikanlılar
ŞÜBBAN-I VATAN Vatanın gençleri
ŞÜBBUT Kalkan balığı
ŞÜBEH (şübhe C
) şübheler şekler
şübhe edilenler
ŞÜBHE (C
: Şübeh - Şübühât) Tereddüd
Bir şeyin doğru olup olmadığına veya var olup olmadığına dair kat'i kanaat ve bilgi sahibi olmamak hâli
ŞÜBHE-İ TÂRIK Zulmetten gelen şüphe belâsı
ŞÜBKE (C
: Şübük) Yakınlık
Akrabalık hısımlık
ŞÜBRÜM Kısa boylu kimse
ŞÜ'BUB Birden yağan sağanaklı yağmur
* Hiddetli ve şiddetli olan
* Şiddetli güneş harareti
ŞÜCA' (Şec'a - Şica') Yiğit cesur bahadır
Şecaatli
ŞÜCEA' (Şeci'
C
) Yiğitler cesurlar
ŞÜCEYRE Çalı ufak ağaç
ŞÜCNE Sıklığından birbirine girmiş ağaçların damarları
ŞÜCUB Ev içinde olan direk
ŞÜCUN Ağaç dalları
* Füruât teferruat
ŞÜCUR Muhtelif ve çeşitli olmak
ŞÜD f
Geçti gitti; gidiş gitme
Oldu olma
Amed şüd $ : Geldi gitti
ŞÜDUN Kavi ve kuvvetli olmak
* Terbiyeden müstağni olmak
ŞÜF'A Bir malı müşteriye mal olduğu fiata satmak
* Huk: Satılmakta olan bir yerde hissesi bulunan veya oraya bitişik komşu olanın satılan şeyi almakta birinci derecede hakkı olması
Şüf'a sahibi kendinden habersiz satılan şeyi dava ederse bedelini ödeyerek müşteriden geri alabilir
(H
L
)
ŞÜFAFE Kap dibinde kalan su
ŞÜFEA' (Şefi'
C
) Şefaatçiler
Şefaat edenler bir suçun bağışlanması için aracılık yapanlar
ŞÜFR (C
: Eşfâr) Kirpiğin bittiği yer
* Her şeyin kenarı
ŞÜFRE (ŞEFRE) (C
: Eşfâr) Yassı büyük bıçak
* Gön ve sahtiyan kestikleri bıçkı
* Kılıç ağızı
* Kirpik biten yer
ŞÜFUF Zayıf olmak
ŞÜFUN Göz ucuyla bakmak
ŞÜGUR Yükseltmek
* Hâli etmek boşaltmak
ŞÜGÜL (C
: Eşgâl) Meşgul ve gafil olmak
Gaflette bulunmak
ŞÜHBE Siyaha galip olan beyazlık
ŞÜHEDA (şâhid ve şehid
C
) şâhidler
* şehidler
(Bak: şehid)
ŞÜHRE Zahir ve vâzıh olmak
Görünmek
Açık olmak
ŞÜHUB Mütegayyer olmak değişmek
ŞÜHUD şâhidler
* Görme şahid olma
* Müşahede etme
* Görünecek halde şekillenme
ŞÜHUDÎ Keşfe ve görmeğe dair
Görünebilir olana ait ve mensub
(Ehl-i şuhud dediğimizden maksad Evliyâullahtır
Zira velâyet sâhibi avâmın itikad ettiği şeyleri gözle müşahede ediyor
M
N
)
ŞÜHUR (şehr
C
) Aylar
30 günlük müddetler
ŞÜHUR-U SELÂSE Arabî üç aylar
Receb Şaban ve Ramazan ayları
ŞÜHUS Yüksek olmak
* Bir yerden bir yere gitmek
* Gözünü bir yere dikip hareket ettirmeden ve kapağını açıp yummadan durmak
* Bir hâdisenin meydana gelmesinden dolayı acı çekip kararsız olmak
ŞÜHÜB (Şihâb
C
) Kıvılcımlar
ŞÜKAF (Bak: şikâf)
ŞÜKARA Sütlü deve
* Sütlü koyun
ŞÜKAT (şâki
C
) şikâyet edenler şikâyetçiler
ŞÜKLE Gözün ağındaki kırmızılık
ŞÜKM Ücret ivaz
Cezâ
Karşılık
Amelin ücreti
ŞÜKR (Şükür) 'ın (C
C
) nimetlerine karşı memnunluk göstermek
'a teşekkür
(Bak: Ni'met)(Kalb ile dil ile ve sâir beden azâlarıyla olur
Nimet verene muhabbet etmek ve itaat etmek de şükürdendir
Şükür eden her nimeti ın râzı olduğu yere sarfeder
Şükür; 'ın kullarının iyi amellerine mükâfat veya mücazat vermesidir
Sebeplerin envaı cihetinden şükür hamdden daha umumidir
Taalluk cihetinden hususidir
Hamd taalluk cihetinden daha umumi esbab cihetinden daha hususidir
)(Kur'an-ı Hakîm nasıl ki şükrü netice-i hilkat gösteriyor öyle de Kur'an-ı Kebir olan şu kâinat dahi gösteriyor ki netice-i hilkat-i âlemin en mühimi şükürdür
Çünkü kâinata dikkat edilse görünüyor ki kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette her bir şey bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor
Güya şu şecere-i hilkatin en mühim meyvesi şükürdür
Görüyoruz ki her şey nasıl ki rızkın etrafında toplanmış ona bakıyor; öyle de rızık dahi bütün envaiyle mânen ve maddeten hâlen ve kalen şükür ile kaimdir; şükür ile oluyor; şükrü yetiştiriyor şükrü gösteriyor
Çünkü rızka iştiha ve iştiyak bir nevi şükr-ü fıtrîdir
Ve telezzüz ve zevk dahi gayr-i şuuri bir şükürdür ki bütün hayvanatta bu şükür vardır
Yalnız insan dalâlet ve küfür ile o fıtrî şükrün mahiyetini değiştiriyor şükürden şirke gidiyor
Şükrün mikyası: Kanaattir ve iktisattır ve rızâdır ve memnuniyettir
Şükürsüzlüğün mizânı; hırstır ve isrâftır hürmetsizliktir
Haram helâl demeyip rast geleni yemektir
Evet hırs şükürsüzlük olduğu gibi hem sebeb-i mahrumiyettir hem vasıta-i zillettir
Hem şükrün envaı var
O nevilerin en câmii ve fihriste-i umumiyesi namazdır
M
)
ŞÜKR-Ü KÜLLÎ Umumi nimetler için yapılan şükür
(Eğer desen: "Şu küllî hadsiz ni'metlere karşı nasıl şu mahdut ve cüz'î şükrümle mukabele edebilirim?"Elcevab: Küllî bir niyetle hadsiz bir itikad ile
Meselâ nasılki bir adam beş kuruş kıymetinde bir hediye ile bir padişahın huzuruna girer ve görür ki herbiri milyonlara değer hediyeler makbul adamlardan gelmiş orada dizilmiş
Onun kalbine gelir: "Benim hediyem hiçtir ne yapayım
" Birden der: "Ey seyyidim! Bütün şu kıymetdar hediyeleri kendi nâmıma sana takdim ediyorum
Çünki: Sen onlara lâyıksın
Eğer benim iktidarım olsaydı bunların bir mislini sana hediye ederdim
" İşte hiç ihtiyacı olmayan ve raiyyetinin derece-i sadakat ve hürmetlerine alâmet olarak hediyelerini kabul eden o padişah o biçarenin o büyük ve küllî niyetini ve arzusunu ve o güzel ve yüksek itikad liyakatını en büyük bir hediye gibi kabul eder
Aynen öyle de: Aciz bir abd namazında Ettahıyyâtü lillâh der
Yâni: Bütün mahlukatın hayatlariyle sana takdim ettikleri hediye-i ubudiyetlerini ben kendi hesabıma umumunu sana takdim ediyorum
Eğer elimden gelseydi onlar kadar tahiyyeler sana takdim edecektim
Hem sen onlara hem daha fazlasına lâyıksın
İşte şu niyyet ve itikad pek geniş bir şükr-ü küllidir
Nebatatın tohumları ve çekirdekleri onların niyyetleridir
S
)
ŞÜKR-Ü ÖRFÎ (Bak: Hamd)
ŞÜKRAN İyilik bilmek
Minnettarlık
Şükretme hâli
ŞÜKRANİYET Şükranlık
ŞÜKRGÜZAR f
İyilik bilen teşekkür eden
ŞÜKUF(E) f
Çiçek
Zühre
Tomurcuk
ŞÜKUFEZAR f
Çiçek bahçesi
ŞÜKUF-MİSAL Gonca gibi tomurcuk gibi
ŞÜKUH f
Azamet ululuk celal
ŞÜKUK (şekk
C
) şekler şüpheler
ŞÜKUR Hacet ihtiyaç
* Mühim işler umûr-u mühimme
ŞÜKÜFTE f
"Açılmış" mânasına gelir ve birleşik kelimeler yapılır
Meselâ: Nev-şüküfte $ : Yeni açılmış
ŞÜLLE Niyyet
* Uzak emir
ŞÜMAR f
Hesap sayı
* Sevgi muhabbet
ŞÜMAR f
Sayan sayıcı
Eden edici
ŞÜMARENDE f
Sayan hesab eden
ŞÜMARİDE f
Sayılmış hesab edilmiş
ŞÜMHUT Uzun tavil
ŞÜMRUH Hurma budağı
ŞÜMS (C
: Şümus) Vahşi erkek davar
* Bir nevi gerdanlık
ŞÜMU' (Şem'
C
) Mumlar
* Balmumları
ŞÜMUH Pek yüksek olmak
* Sedid
Sağlam sed
ŞÜMUL Kaplamak
İhtivâ etmek
İçine almak
* Hükmü altına almak
ŞÜMUS (şems
C
) şemsler güneşler
ŞÜMÜRDE f
Hesap edilmiş hesaplanmış sayılmış
ŞÜNAN Perâkende dağılmış
ŞÜNHUB(E) (C
: Şenâhıb) Dağbaşı
ŞÜNŞÜN Zeyrek ve akıllı genç yiğit
ŞÜNTÜR (C
: şenâtir) Parmak
ŞÜNUE Uzak olmak
Irak olmak
ŞÜNZUVE (C
: Şenazi) Dağ kenarı
ŞÜPÜŞ f
Bit
ŞÜRABİYE f
Bir şeye bakmak için boyun uzatmak
ŞÜRB İçme
İçilme
ŞÜREBE Çok içen
Çok içici olan
ŞÜREF (şerefe ve şürfe
C
) şerefeler
ŞÜREFA (Şerif
C
) Şerifler
Hazret-i Hüseyin Radıyallahü Anh vasıtasiyle Peygamberimiz (A
S
M
) soyundan gelenler
* Şerefliler
(C
C
) yolunda sabır ve sebat ile devam eden temiz insanlar
ŞÜREKA (şerik
C
) şerikler ortaklar
ŞÜRR Ayıp
* Yayıp döşemek
* Kurutmak için güneşe sermek
ŞÜRRUF Ters ve balçık taşımada kullanılan ve tezkere denilen âlet
ŞÜRSE Papuç
Nâlin
Ayakkabı
ŞÜRSUF (C
: Şerasif) İyeği kemiğinin yumuşak kısmı
ŞÜRŞUR Yund kuşu dedikleri kuş
ŞÜRTA (C
: Şurat-Şuratâ) Malı mülkü ile tanınan meşhur bir kimse
* Askerin önünde yürüyüp düşman ile evvel cenk eden taife
Öncü kuvvet
ŞÜRU' Başlamak
(Bak: şuru')
ŞÜRUH (Şerh
C
) Şerhler açıklamalar
ŞÜRUK Tulu' etmek doğmak
ŞÜRUR (şerr
C
) şerler
Kötülükler
ŞÜRUT (Bak: şurut)
ŞÜS f
Akciğer
ŞÜST f
Yıkama
ŞÜSTE f
Yıkanmış
ŞÜSU' Uzak olma
* Ayakkabıya kayış tasma takma
ŞÜSUB Atın ince ve zayıf olması
* Şiddet
ŞÜŞ f
Karaciğer
ŞÜTUM (şetm
C
) Küfürler sövmeler
ŞÜTUM-İ GALİZA Galiz ve kaba küfürler
ŞÜTÜR f
Deve
ŞÜTÜRBÂN f
Deveci
Deve çobanı
ŞÜTÜRBÂR f
Bir deve yükü kadar olan ağırlık
ŞÜTÜRDİL f
Deve huylu kinci inatçı
ŞÜTÜRGÂV f
Zürafa
ŞÜTÜR GÜRBE f
"Deve ile kedi" : İyilik fenalık; münasebetsiz karışık; iyi ile kötü
ŞÜTÜRLEB f
Deve dudaklı
Dudağı deve dudağı gibi sarkık olan kimse
ŞÜTÜRMÜRG f
Devekuşu
ŞÜTÜRPÂ f
Deve ayaklı
* Kekik otu
ŞÜUBİYYE Arabiyi acemden faziletli saymayan bir taife
ŞÜUN (Bak: şuun)
ŞÜUNÂT (Bak: şuunât)
ŞÜVAYE Büyük nesnelerin küçüğü
* Kıt'a
ŞÜVAZ (Bak: şuvaz)
ŞÜYU' Herkes tarafından duyulmuş öğrenilmiş
* Yayılma şayi' olma
ŞÜYUH (Şeyh
C
) Şeyhler
İhtiyarlar
ŞÜZAM Tuz
* Akrep ve arı dikeni
ŞÜZUB Davarın ince belli olması
ŞÜZUR (Şezre
C
) Süs eşyası olarak kullanılan altun veya inci gibi şeyler
* İşlenmemiş madenin içinden toplanan altın parçaları
ŞÜZUZ (Şâzz
dan) Kaide ve kanun dışı kalmak
Yalnız kalmak
* Karşı olmak muhalif olmak
ŞÜZZAZ Müteferrik perâkende parçalanmış dağılmış
* Az olan cemaat
Kabilenin haricinde kalan
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul