07-25-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye De Masonluk
TÜRKİYE'DE MASONLUK
Masonluğun Türkiye'de ortaya çıkışı 19 yüzyılın ortalarına kadar uzanmaktadır Türkiye'de masonluk tarihi konusunda yapılan ciddi çalışmalarda genellikle 5 dönemden söz edilmektedir Bunların birincisi "1909 yılı öncesi" dönemdir Bu dönem, Osmanlı İmparatorluğu içerisinde bir takım locaların kurulduğu, ancak özellikle Sultan Abdulhamid'in sistemli çalışmaları dolayısıyla bunların bir türlü toparlanamadıkları dönemi kapsamaktadır Mason locaları bu dönemde dışa bağımlıdır ve yönetim mekanizmaları da yabancı localar tarafından belirlenmektedir
Türk masonluğunun ikinci dönemi "1909-1935 yılları arası"nı kapsar 31 Mart (13 Nisan 1909) ayaklanmasının ardından Abdulhamid'in tahttan indirilmesi ile başlayan bu dönemde masonlar siyasi iktidarı ele geçirmiştir Yurt dışından yönetilen mason locaları, halktan gelen tepkiyi hafifletmek amacıyla göstermelik olarak ilk kez milli bir kimliğe bürünmüşlerdir Bu dönemin başlarında masonların kontrolündeki İttihat Terakki Cemiyeti ön plana çıkmıştır
Üçüncü dönem "1935-1948 yılları arası" dönem olarak bilinir 1935 yılında Atatürk'ün, kökü dışarıda ve zararlı kuruluşlar olduğunu söyleyerek locaları kapatması üzerine masonluk Türkiye'de "uyku" dönemine girmiştir Ancak bu 13 senelik uyku döneminde masonlar faaliyetlerini Halkevlerinde sürdürmüşlerdir
Türkiye'de masonların örgütlenmeleri "1948-1966 yılları arası"nda yeniden canlanır, ancak masonlar bu dönemde Fransız ve İskoç ritleri paralelinde ikiye bölünmüşlerdir
Son dönem olarak da kabul edilen ve "1966 yılı ve sonrası"nı kapsayan dönemde masonlar, bölünüp iki farklı çatı altına girdikten sonra, faaliyetlerini sürdürmeye devam ederler Günümüzde de hala bu durum geçerlidir
Tanzimat, Mustafa Reşit Paşa ve August Comte
Masonluğun Osmanlı topraklarında ilk ciddi çıkış denemesi, 1839 Tanzimat Fermanı dönemindedir Gerçekte mason localarının ilk kuruluşları biraz daha gerilere gitmekle beraber bunlar pek etkili olamamış, ilk localar iyi bir örgütlenmeye ve ciddi bir faaliyet içine girememişlerdir
Bu dönemde masonluğun parlayan yıldızının ise, Tanzimat Fermanı'nın da mimarı olarak bilinen Mustafa Reşit Paşa olduğu söylenir
Masonik kaynakların bildirdiğine göre, Mustafa Reşit Paşa, ilk kez Londra'da masonlarla bağlantı kurmuş ve 1830'lu yıllarda tekris edilerek örgüte katılmıştır Hangi locada tekris edildiği ise tam olarak bilinmemektedir Türkiye'deki masonların yayın organı Mimar Sinan dergisi, Mustafa Reşit Paşa'dan şöyle söz eder:
"Doğru gördüğünüz yolda sizden daha kudretli olanlarla mücadele etmeniz gerekiyorsa rahat ve fütur gerektirmeksizin, düşünceye karşı savaşınız Hak bellediğimiz yolda tek başına olsanız ilerleyeceksiniz İçtihatlarınızı hiçbir zaman gizlemeyeceksiniz " (Bu) Telkin, Mithat Paşa ve daha pek çok masonun kabul ettiği gibi Koca Reşit Paşa'nın da yaşantısının önderi, buyruğu değil midir? Kendi idam talebini padişaha götürürken, Hattı Hümayun'u okumaya giderken, Hattı Hümayun'u okurken, dimdik, kendine güven içinde, kendini bilen, yaptığını, yapmak istediğini bilen, gerekirse başını verebilecek kararlı Koca Reşit Paşa, yukarki ritüelik emirlerin insanı değil midir? 135 yıl önce Gülhane Meydanı'nda Hattı Hümayun'u tam bir cesaretle okuyarak insanlık ve millet yolunu aydınlatmak üzere yaktığı nurun aydınlığını hala görmekte olduğumuz büyük kardeşimiz Koca Reşit Paşa'nın hatırası önünde saygı ile eğiliyoruz 59
Aynı derginin bir başka sayısında ise şöyle denir:
Koca Reşit Paşa, masonluğun yontup is'ad eylediği bir ulu yurtseverlik anıtı, tarihin vefalı koynunda ölümsüzlük uykusuna dalmış bulunuyor; bu uyuyuşta, bir mabetten aldığı nur ve ziya ile vatan mabedini aydınlatmış olmanın derin huzuru var 60
Peki Mustafa Reşit Paşa'nın mimarı olduğu Tanzimat'ın anlamı ve sonucu nedir?
Tanzimat'ın hem olumlu hem de olumsuz sonuçları vardır ve bu, 150 yıllık bir tartışma konusudur Gerçekte Tanzimat'ın çıkış noktası, yani Osmanlı'nın Batılı güçler karşısında geri kaldığı, dolayısıyla bir reform süreci başlatması gerektiği doğru bir tespittir Ancak Tanzimat'la birlikte sadece gerekli teknik reformlar değil, aynı zamanda o dönemde Avrupa düşüncesine egemen olan materyalist felsefenin Osmanlı'ya ithali de başlamıştır
|
|
|