Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürkün Askerlikten İstifası
(Uzun ama mutlaka sonuna kadar okuyun çok etkileyici)
Nurten ARSLAN'ın Küçük Anılarda büyük Sırlar isimli serisinin 4 Kitabı DÖNEMEÇ'ten alıntı
1919 Temmuzunun 8’ini, 1919 Temmuzunun 9’una bağlayan gece!
Yıldızlar gökyüzünü terk etmiş
Yarım ay bulutların arkasına saklanmış
Gece derinleşirken Erzurum yaylaları sıkıntılı
Mavi Kuş da sıkıntılı; “Padişah seni ordudan atmadan askerlikten çekil paşam, istifa et!” diye ünleyen havadaki kuşlara, yerdeki karıncalara, sudaki balıklara ters ters bakıyor
1919 Temmuzunun 8’ini, 1919 Temmuzunun 9’una bağlayan meş’um gece!
Erzurum geceleri nemli ve soğuk
Bu gece daha soğuk!
Hüseyin Rauf sıkıntılı!
Kâzım Karabekir sıkıntılı!
Subaylar, yaverler sıkıntılı!
Gerçi Rauf teminat veriyor; “Kâzım Karabekir Paşaya güvene-biliriz O sizin zekânıza, tecrübenize hayrandır ”
Rauf’un söylediği doğrudur Kâzım Karabekir Paşayı Selânik’ten beri tanır Pek çok ölüm-kalım savaşında feleğin çemberinden birlikte geçmişlerdir Azrail’in tırpanından birlikte kurtulmuşlardır
Kâzım Karabekir Paşa İstanbul’dan hareket etmeden önce kendisini hasta yatağında ziyaret etmiş ve; “Burada yapılacak hiçbir şey kalmadı paşam Ben Erzurum’a gidiyorum Ne yapacaksak orada birlikte yapalım ” demiştir
Evet öyle demiş ve onu Anadolu’ya davet etmiştir
Hatta Erzurum’da yapılacak kongreye gelmesi için kendisini telgraf yağmuruna tutmuştur
Fakat!
Kâzım Karabekir Paşa; “III Ordu Müfettişi ve Fahrî Yaver-i Hazret-i Şehriyârî Mustafa Kemal Paşayı” çağırmıştır
Askerlikten ayrıldığı takdirde sadece Mustafa Kemal Bey yahut efendi olacaktır Acaba Kâzım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal Bey veya efendiyi kabul eder mi?
Gerçi Karabekir’e güvenilebilir
O, dostunu düşmanına teslim etmez; fakat en nihayet o da bir askerdir, o da bir emir kuludur
Padişah ona; “Mustafa Kemal Paşayı ordudan attım Rütbelerini, nişanlarını söktüm O, artık asker değildir Sana emrediyorum, kendisini derhâl tevkif et İstanbul’a gönder ” derse?
Padişah böyle buyurursa ve Kâzım Karabekir Paşa bu emri yerine getirirse hiç kimse ona kızamaz
Beyni karıncalanıyor!
O bir hesap adamıydı, bugünlerin geleceğini düşünmemiş değildi Henüz Amasya’dayken askerlikten alınabileceğini ve millî davaya başka bir sıfatla hizmete devam edeceğini hesaplamıştı
Fakat hesap başka, uygulama başkaydı
Şimdi iş bu kararı vermeye gelince aklıyla duyguları karışmıştı
Önündeki yollar çatallaşıyor; bazen daralıyor, bazen bulanıyor
Derdini açabildiği tek kişi Rauf; fakat onun da elinden bir şey gelmez O da bir misafir, o da bir sığıntı Çıktıkları bu çetin yolculukta Rauf’un hiçbir resmî sıfatı yok
O eski bir bahriyeli Hamidiye kahramanı olmasından başka hiçbir gücü yok Kaldı ki Rauf, padişaha gönülden bağlı bir adam Padişahlık onun gözünde yüce bir makam
Buna rağmen Rauf’a dert yanmadan edemiyor; “Sivil olursak her şey biter Rauf Makam ve rütbenin önemi büyüktür İstiklâlimizi elde etmek için savaşmak mecburiyetinde kalacağız Bu mücadelede emir vermek için resmî salâhiyet gerekir ”
Kararsızlık!
1919 Temmuzunun 8’ini, 1919 Temmuzunun 9’una bağlayan o meş’um gece!
Karar gecesi!
Ruhu karar vermek ve kararsızlık arasında yoğruluyor
O yoğrulup dururken korktuğu başına geliyor Yaver Cevat Abbas; “Padişahın kendisini makine başında beklediği,” haberini getiriyor
Erzurum karanlıklar içinde
Yanında Kâzım Karabekir, Rauf, Kurmay Başkanı Binbaşı Kâzım, yaverleri ve emir eriyle postaneye yürüyorlar
Herkes içine kapanmış
Çıktığı uzun yolculuk belki de kaldıkları evle postane arasında bitecek
Belki de bu son yolculuk
İşte postanedeler
Yıldız Sarayı telgrafhanesi karşılarında
Padişah makine başında hazırmış
Kendisiyle padişah adına Harbiye Nazırı Ferit Paşa konuşacakmış
Harbiye nazırı güvenilir bir adam değildir Hatta Kâzım Karabekir’e göre hainin biridir
İlk hareket Yıldız’dan gelir
Harbiye Nazırı Ferit Paşa, bir saray uşağı ağzıyla yazmıştır; “Padişahımız efendimiz hazretlerinin selâm-ı şâhane¬lerini tebliğ ederim Muhabbet ve itimad-ı hümayunlarını bildiririm ”
Ayrıca kendisi de; “Hürmet ve muhabbet-i biraderaneleriyle gözlerinden öpüyormuş ”
Tetiktedir
Acaba bu iltifatların arkasında ne vardır?
Bekler; ama çok değil
Yıldız, yayvan bir ağızla konuşur; “İstanbul’da onu nice büyük işler, mevkiler beklemekteymiş ”
Sonra ağzındaki baklayı çıkarır; “İstanbul’a dön!
“Dönmem!” cevabını alan Yıldız, hemen ağız değiştirir; “Erzurum’dan hastalık raporu al; fakat derhâl oradan ayrıl İstediğin yere git!”
Cevap değişmez; “Hayır burada kalacağım!”
Konuşma büsbütün sertleşir
Yıldız ısrar ettiği hâlde cevap aynıdır; “Katiyen reddediyorum İstanbul’a dönmeyeceğim!”
1919 Temmuzunun 8’ini, 1919 Temmuzunun 9’una bağlayan o meş’um gece!
Yıldız’dan gelen son cevap bir balyoz gibidir; “O hâlde resmî vazifeniz sona ermiştir!”
İşte perde kapanmıştır
Yıldız ona; “Askerlik hizmetinden azledildiğini,” tebliğ ederken, o daha çabuk davranır
8/9 Temmuz 1919
Saat 22 50’de harbiye nazırına, saat 11 00’de de padişaha; “Tüm askerlik görevlerinden çekildiğini,” bildiren istifa dilekçesini yazar ve altını imzalar
Dilekçesinin altına sadece; “Mustafa Kemal ” diye yazmıştır
Bütün gemileri yaktığının, geri dönülmez bir yola girdiğinin farkındadır
Rauf ve Kâzım Karabekir onu hararetle kucaklar tebrik ederler; fakat Kurmay Başkanı Albay Kâzım’ın suratı asılmıştır
Çok geçmeden Yıldız’dan gelen telgrafta; “Zât-ı şâhanenin kendisini askerlik mesleğinden ihraç ettiği,” yazılıdır
Telgraf başından ayrılmaz
Türk milletine ve orduya şu mesajı geçer;
“Mübarek vatan ve milleti parçalanma tehlikesinden kurtarmak, Yunan ve Ermeni isteklerine kurban etmemek için açılan Millî Mücadele uğrunda, milletle hep beraber serbest surette çalışmağa, resmî ve askerî sıfatım engel olmaya başladı Bu kutsal amaç için milletle birlikte nihayete kadar çalışmaya, bütün kutsal inançlarım üzerine söz vermiş olduğumdan dolayı, pek çok sevdiğim yüksek askerlik mesleğinden bugün çekildim Bundan sonra milletimizin kutsal gayesi için her türlü fedakârlıkla çalışmak üzere, milletin içinde savaşan bir kişi olarak bulunmakta olduğumu tamimen arz ve ilân eylerim ”   
1919 Temmuzunun 8’ini, 1919 Temmuzunun 9’una bağlayan o meş’um gece, Erzurum postanesinden çıkarken artık o, III Ordu Müfettişi ve Fahrî Yaver-i Hazret-i Şehriyârî Mustafa Kemal Paşa değil, sadece Mustafa Kemal’dir
Kâzım Karabekir’le Rauf, onu daha makine başında ve son söz-lerini dikte ederken tebrik etmişlerdir Kurmay Başkanı Binbaşı Kâzım ise öylesine bir selâm vermiştir
Yaverlerse ona daha bir yaklaşmışlardır
1919 Temmuzunun 8’ini 1919 Temmuzunun 9’una bağlayan gece pek kasvetlidir
Bir an önce yalnız kalmak ister
Bir an önce kendisiyle hesaplaşmak istemektedir
Kendi kendisiyle konuşacaktır
1919 Temmuzunun 8’ini 1919 Temmuzunun 9’una bağlayan kasvetli gece bir türlü bitmek bilmez
Şafak bir türlü atmak bilmez
Anadolu’ya geçerken başında Çanakkale Zaferinin tacını ve çok geniş müfettişlik yetkilerini taşımaktaydı Oysa Samsun’a çıkışından sadece elli gün sonra rütbelerini, mevkiini, yetkilerini her şeyini kaybetmişti
Sıfırdan başlayacaktı
  
Uykusuz, yorgun, üzgün, bozgun bir sabah nihayet gelir
O sabah, onun kanlı uykusuz gözlerini görenler, başka biriyle karşılaşmanın şaşkınlığı içindedir
Sararmış ve süzülmüştür
Kasvetli gece bitmiş; fakat buhran bitmemiştir
O artık bir sivildir Hiçbir resmî sıfatı olmayan, hiçbir yetkisi kalmayan, yersiz yurtsuz parasız Mustafa Kemal Bey, yahut Efendi
9 Temmuz 1919 sabahı da büyük bir kasvetle üzerine çökmüştür
O sabah Rauf’a der ki; “Raufçuğum, her şey bitti Böyle buhranlı zamanlarda makam ve rütbenin halk üzerindeki tesiri büyüktür Bunlarsız ne yapılabilir?”
Rauf onu teselli eder; “Bilâkis paşam Asıl şimdi mevki ve itibarınızın bir kat daha arttığı kanaatindeyim Vatanın kurtarılması davasına bir millet ferdi gibi nefsinizi vakfedişiniz üzerine gerek ordu, gerekse halk gözünde eskisinden fazla sevgi itimada mazhar olacağınızdan eminim ”
Ve Rauf bu kanaatini önce kendisi ispatlamak için bir beyanname yayımlar; “Vatan ve milletin kurtuluş ve bağımsızlığı ve salta-nat makamının ve hilâfetin dokunulmazlığı temin oluncaya kadar, Mustafa Kemal Paşayla çalışacağıma mukaddesatım namına yemin eylediğimi arz ve ilân eylerim ”  
Rauf bu beyannameyle Kemal’e tüm desteğini vermiştir Bu desteğin vatandaş tarafından bilinmesi önemlidir Telgrafçılar, bu telgrafları, yurdun her yanına ulaştırmak için yarış ederler
Çok geçmemiştir ki Kemal’in istifasını duyan Ali Fuat’tan da bir telgraf gelir; “(  ) Askerlikten istifanız, başta bendeniz olmak üzere, kolordu ve mıntıkam dâhilinde bulunan bütün kumandan ve memurları büyük üzüntüye gark etti Bundan evvel olduğu gibi, bundan sonra da emirlerinizdeyim paşam ”
Aynı gün Binbaşı Hüsrev, Dr Refik, Özel Kalem Müdürü Hayati, Yaverler Cevat Abbas’la Muzaffer de paşalarıyla beraber askerlik mesleğinden istifa ederler
İstifa etmeyi düşünmeyen tek bir kişi var; Kurmay Başkanı Binbaşı Kâzım
Kurmay Başkanı Kâzım ellerinde büyük bir dosyayla karşısına dikilmiştir; “Paşam, siz askerlikten istifa ettiniz Benim bundan sonra emrinizde bu vazifeme devam imkânım kalmadı Evrakı kime teslim edeyim?”
İşte haklı çıkmıştır
Acaba çözülme mi?
Cevabı hazin bir inilti olur; “Yaa! Öyle mi efendim? Peki efendim Lütfen uhdenizdeki dosyaları Hüsrev Beye veriniz ”
Kurmay Başkanı Binbaşı Kâzım; “Emredersiniz!” diyerek kendine has çalımlı yürüyüşüyle çıkınca Kemal, Rauf’la bakışır
Gözlerinde hüzün, koltuğa yığılmıştır
Yüzü daha çok sararmıştır
Konuşmaya mecali yoktur; fakat konuşmadan edemez; “Rauf, gördün mü? Makam ve mevki önemlidir demiştim ”
Rauf da üzgündür Teselli için; “O adamın, tabiatını bir an önce açığa vurması bizim için daha iyi olmuştur; fakat diğer arkadaşlarımızın hepsi vefalıdır ” der
Kemal’i, 1909’dan beri tanıyan Rauf, onun nice zor anlarına şahit olmuştur; fakat o gün, kurmay başkanının, evrakını toplayıp karşısında dikildiği ve bu sözleri söylediği zamandaki acısını hiçbir zaman görmemiştir
Kurmay Başkanı Binbaşı Kâzım, akıllara ziyan çalımlı yürüyüşüyle çıkıp gitmiştir; fakat asıl XV Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşanın nasıl bir tavır alacağı önemlidir
Kendileri bütün gemileri yakmışlardır; fakat Kâzım Karabekir Paşadan aynı şekilde rütbe ve nişanlarını feda etmesi ne beklenebilir, ne de istenebilir Kaldı ki Karabekir Paşa ordu kumandanlığından istifa edecek olursa nihayet hepsi hepsi on-on beş sivil adam olarak orta yerde kalakalırlar
Ayrıca, Kâzım Karabekir Paşa, bundan böyle nasıl davranacaktır? Padişah ona, görevden aldığı, askerlikten el çektirdiği adam için; “Onu tutukla, İstanbul’a gönder ” diyecek olursa, ne yapacaktır?
Galiba, gerçekten her şey bitmiştir
Rauf’a döner Kendi kendine söylenir gibidir; “İkimizin yapacağı tek şey kaldı Rauf Emin bir yere çekilerek, ayakaltında ezilmemek ”
Ümitsizliğin getirdiği çöküntü!
Ve Yaver Cevat Abbas içeri girerek; “Kumandan Paşa geliyorlar Arkalarında bir bölük süvari askeri var!” der
Kâzım Karabekir ve ardında bir bölük süvari hayra alâmet sayılabilir mi?
Rauf’un kulağına eğilerek boğuk bir sesle mırıldanır; “Gördün mü Rauf? Dediklerim doğru değil miymiş?”
Koltuktan kalkar, pencereye yürür
Süvariler binanın etrafına dizilmiştir
Bir süvarilere, bir Rauf’a bakarken tümden sararır
Pencereden ayrılır, odanın ortasına doğru bir iki adım atar
Kulakları giderek yaklaşan postal seslerindeyken gözleri kapıya kilitlenmiştir
Kâzım Karabekir Paşanın cebinde, İstanbul Hükûmeti’nin bir tevkif emri de olabilir
Gel gitler
Mavi Kuş pencerede telâşlı
Yoksa bir dönemeç mi?
Ve kapıdan bütün ciddiyetini kuşanmış Kâzım Karabekir Paşa arkasında sekiz on subayla görünür
Yüzünden bir şey anlamak mümkün değildir
Üç, belki de beş sert adımdan sonra, bütün binadan duyulan bir topuk sesi ve arkasından sert bir selâm vaziyeti
İki kumandan göz göze
Ve Kâzım Karabekir Paşanın gürleyen sesi:
– Emrinizdeyiz paşam! Siz, bundan evvel olduğu gibi, bundan sonra da bizim kumandanımızsınız Ben, subaylarım, erlerim, kolordum, hepimiz emrinizdeyiz!
Havadaki kuşların, yerdeki karıncaların, sudaki balıkların sevinçleri, Mavi Kuşun Erzurum semalarını yırtan çığlığı!
Dönemeç?
Yol dönülmüş!
Doruk aşılmış!
Buhran çözülmüştür!
Mustafa Kemal Paşayla, vefalı, cesur, dürüst Kâzım Karabekir Paşanın sarılıp; kucaklaşması
Sadece iki paşanın değil, onları seyredenlerin gözlerinde de yaş
Kader!
Bir milletin kaderi
Kâzım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal Paşaya; “Emrinizdeyim!” derken, İstanbul gazetelerinde şu resmî tebliğ yayımlanır;
“III Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşanın memuriyetine son verilmiştir ”
Bu da kader!
***
Küçük Anılarda Büyük Sırlar, Atatürk'ü hiç bilinmeyen yönleriyle ve farklı bir bakışla anlatıyor Ayrıca yakın tarihle ilgili çok ilginç bilgileri de veriyor Okumanızı tavsiye ederim 
|