Yalnız Mesajı Göster

Tapınak Şövalyeleri

Eski 07-25-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tapınak Şövalyeleri



Tarikatın Gelişimi

Tapınakçılar örgütü kısa bir süre sonra yeni katılımlarla hızla büyümeye başladı 1120'de Foulgues d'Angers, 1125 yılında Champagne Kontu Hugo Tarikat Şövalyesi oldular Tarikatın gizemli havası ve mistik öğretisi pek çok Avrupalı "asil"in ilgisini çekmişti Bu gelişim, tarikatın 1128 yılındaki Troyes Konseyi'nde Papalık tarafından resmen tanınmasıyla daha da hız kazandı15
Tapınakçılar'ın Roma Kilisesi tarafından resmen tanınması Türk masonlarının en büyük yayın organı Mimar Sinan dergisinde şöyle anlatılır:
"Bu dinsel onayı gerçekleştirmek üzere, tarikatın önderi Büyük Üstad Hugues de Payens beş şövalyeyle birlikte gider Papa II Honorius'u ziyaret eder Kudüs Patriğinin ve Kral II Baudoin'in mektuplarını sunar; Tampliyeler'in görevlerini, hizmetlerini ve yararlarını anlatır 13 Ocak 1128'de Troyes'da konunun müzakeresi için konsil toplanır Konsile çok sayıda yüksek din görevlisinin yanında özellikle Citeaux Başrahibi Etienne Harding ve Clairvaux Başrahibi Saint Bernard da katılır Büyük Üstad, konsillere Tampliye örgütünü yeniden takdim eder Tatmin olan Troyes Konsili, İsa'nın Fakir Şövalyeleri adıyla dinsel şövalyelik tarikatının kurulmasına ve tüzüğünün Saint Bernard tarafından hazırlanmasına karar verir Böylece Tampliye tarikatı resmen kurulur"16

Tapınakçılar'ın gerek örgütlenmesinde gerekse ilerlemesinde en çok katkısı olan kişi Saint Bernard'dı Saint Bernard (1090-1153) henüz 25 yaşında Clairvaux Manastırı'nın Başrahibi olmuş, Katolik Kilisesi içerisinde yükselmiş, Hıristiyan dünyasının sözcüleri arasında yerini almış, hatta Fransa Kralı ile Papa'ya sözü geçer duruma gelmişti Şunu da eklemek gerekir ki Saint Bernard, Tapınakçılar örgütünün kurucularından Andrew de Montbard'ın kuzeniydi Tapınak Şövalyeleri'nin nizamnamesini, kendi mensubu olduğu Cistercian mezhebinin ilke ve kuralları doğrultusunda kaleme aldı Diğer bir ifadeyle Tapınakçılar onun belirlediği ilkeleri kendilerine rehber edindiler Ancak şunu özellikle belirtmek gerekir ki, bunların bir kısmı sadece kağıt üzerinde kaldı, hayata geçirilmedi Tapınakçılar Kilise tarafından yasaklanan işleri yapmaktan çekinmediler
Bernard muhtemelen aldatılmış, bilmeyerek Tapınakçıların pis işlerine alet olmuştu Nitekim Tapınakçılara destek vermek için yazdığı "De Laude Novae Militae"de ("Yeni Şövalyeliğe Övgü"), "büyük üstad" Hugues de Payens'in kendisinden böyle bir şey yazmasını üç kez istediğini özellikle vurgulamıştı17 Yani Tapınakçılar onun iyi niyetinden, Hıristiyan Avrupasındaki güvenilirliği ve itibarından yararlanarak büyük çıkarlar sağlamıştı Zira o sırada Bernard, "Christendom" yani "Hıristiyanya"da Papa'dan sonra en nüfuzlu kişiydi

Bernard'ın desteğinin ne kadar etkili olduğu bir kaynakta şöyle ifade edilmektedir:
"Bernard'ın belgesi, De Laude Novae Militae (Yeni Şövalyeliğe Şükran), Christendom'un bir ucundan diğer ucuna kasırga gibi geçti, hemen ardından Tapınakçı askerlerin sayısı arttı Aynı zamanda Avrupa'nın kralları ve baronlarından bağışlar, hediyeler Tapınakçılar'ın kapısına düzenli olarak ulaşıyordu Şaşırtıcı bir süratle, dokuz şövalyeden oluşan küçük grup, Tapınakçılar Şirketi'ne dönüştü"18
Kısacası onun sayesinde Tapınakçılar benzeri görülmemiş ayrıcalıklara sahip oldular; diğer dini tarikatlara tanınmayan imtiyazlar elde ettiler Bu konudaki araştırmalarıyla tanınan Alan Butler ve Stephen Dafoe'nin ifadesiyle, "Ortaçağ'ın en başarılı askeri, ticari ve mali organizasyonlarından biri" oldular Kutsal topraklardan Avrupa'ya kadar her yerde bir "efsane" olarak dilden dile dolaşmaya başladılar Örgüt kısa bir zaman diliminde, dokuz şövalyeden iyi eğitimli on binlerce çalışana ve muazzam bir sermayeye sahip dev bir şirkete dönüştü: "Yeni üyeler, para ve arazi teklifleri her yerden akmaya başladı Kısa zamanda inşa edilen pek çok kale, çiftlik ve kilise, Tapınak Şövalyeleri ve hizmetçileri tarafından kullanıldı Tapınakçılar gemileri teçhiz ettiler, hem ticaret hem de savaş gemileri filosu oluşturdular Zamanla dönemlerinin en tanınmış savaşçıları, seyyahları, bankerleri ve finansörleri oldular"19

Gerçekten de tarikat tam bir özerklik kazanmıştı Krallara, imparatorlara ya da piskoposlara karşı sorumlu değillerdi Yalnızca Papaya karşı sorumlulukları vardı Zenginlikleri günden güne artmaya başlamıştı Kuruldukları günden, Akka'nın düşüşüne kadar Kutsal topraklarda çok büyük güç kazandılar Avrupa'dan Filistin'e gelen Hıristiyan hacıların ve yüklerin rotası tamamen bu tarikatın kontrolündeydi Ama bunlar bile Tapınakçıların genel faaliyetlerinin içinde çok küçük bir bölümü oluşturuyordu
"İsa'nın yoksul askerleri" olma iddiasıyla ortaya çıkmışlardı Oysa hiçbir şey, gerçeklerden bu kadar uzak olamazdı Tapınakçılar arasında Avrupa'nın en zengin insanlarını, Paris ve Londra'nın önde gelen bankerlerini görmek mümkündü Champagne Kontu Hugh, Blanche of Castile, Alphonso de Poitiers, Robert of Artois gibi Aragon Kralı I James ve Napoli Kralı I Charles'in maliye bakanları, Fransa Kralı VII Louis'nin başdanışmanı Tapınakçıydı20

1147 yılına gelindiğinde sadece Kudüs'te 700 şövalye, 2400 hizmetli ve o dönemde bilinen dünyanın bütün önemli noktalarına yayılmış 3468 adet şato vardı Hem denizde, hem karada önemli ticaret yolları ve merkezleri oluşturmakla kalmamış, bir çok savaşa katılarak ganimetler ve Avrupa devletleri arasında politik güç elde etmişlerdi Devlet içinde devlet görüntüsü veren Tapınakçılar o kadar güçlüydüler ki, anlaşmazlıklarda veya krallar arasındaki çatışmalarda bile hakem olarak görev alıyorlardı
13 yüzyılda 20 bini şövalye olmak üzere toplam 160 bin Tapınakçı olduğu tahmin edilmektedir Elbette o günün şartlarında bu büyük bir rakamdır
İ
ngiliz yazarlar Baigent, Leigh ve Lincoln'ün The Temple and the Lodge (Tapınak ve Loca) adlı kitaplarında da belirtildiği gibi, etkinlik alanları çok genişti; Hıristiyan Avrupası'nda karışmadıkları hiçbir iş yok gibiydi Magna Carta'nın imzalanmasındaki rolleri buna bir örnek olarak verilebilir
Çok büyük bir servet biriktirmeyi başarmışlardı Batı'nın yalnızca en büyük askeri gücü olmakla kalmıyorlar, aynı zamanda en etkin bankerleri olarak da göze çarpıyorlardı Ayrıca katedraller inşa ettiriyorlar, uluslararası ilişkilerde arabuluculuk yapıyorlar, hatta tüm saraylarda mabeyincilik görevlerini üstleniyorlardı

Alıntı Yaparak Cevapla