07-25-2012
|
#5
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Tapınak Şövalyeleri
Örgütün Yapısı
Tapınakçılar'ın en dikkat çekici özelliği, gizliliğe son derece önem vermeleriydi Kuruluş ile kapanış arasında geçen iki yüzyıl boyunca, bu ilkelerinden asla taviz vermediler Bu ise akla, mantığa ve sağduyuya ters bir durumdu Çünkü böyle bir gizlilik için hiçbir neden yoktu Eğer söyledikleri gibi Katolik Kilisesi'ne bağlılarsa, zaten o dönemlerde Avrupa tamamen Katolik Kilisesi'nin egemenliği altındaydı Eğer Hıristiyanlığın gereklerini yerine getiriyorlarsa, saklanacak, gizlenecek hiçbir şey yoktu; ketumiyetin hiçbir anlamı yoktu Yalnızca bu bile Kilise'nin uygulama ve öğretilerine aykırı işler yaptıklarını gösteriyordu Öyle ya, gizliliği temel ilke edinen hayırsever ve yardımsever bir örgüt düşünülebilir miydi?
Tapınak Şövalyeleri'nin kendi içlerinde uyulması gereken ve başka hiçbir yerde olmayan sıkı disiplin kuralları vardı Her şeyden önce çok katı bir emir komuta zinciri vardı "Üstadlar"a ve "Büyük Üstad"a itaat en önemli şartlardandı Bu, Tampliye Tüzüğü'nde, "Üstad ya da onun yetkilendirdiği kişi emrederse, sanki Tanrı'dan gelen bir emirmiş gibi hemen yerine getirilmelidir" şeklinde ifade ediliyordu
Kıyafetleri de kendilerine özgüydü Zırhlarının üzerine, kırmızı renkli büyük bir haç işlenmiş, uzun beyaz bir elbise giyerlerdi Böylece gittikleri her yerde ayırt edilebiliyorlardı Tapınakçılar'ın sembollerinden olan kırmızı haçı kendilerine veren, Saint Bernard'ın yetiştirdiği Papa III Eugene'di
Her şey tarikatın malıydı Bir Tapınakçı'nın kişisel mal varlığı yoktu Atlar, gemiler, silahlar, çiftlikler, ürünler, kaleler ve her türlü mal varlığının tamamının sahibi tarikat idi
Bu tarihi örgütün dikkat çekici diğer bazı kuralları ise şunlardı: Evlenmek, aile sahibi olmak ve akrabalarla iletişim kurmak yasaktı Kimsenin kendine özel bir hayatı olamazdı 21 Yemeklerini topluca yerlerdi Tapınak Şövalyeleri'nin mühründe, aynı ata binmiş iki kişi olarak tasvir edildiği gibi ikili gruplar halinde dolaşırlardı Bu iki şövalye herşeyi ortak kullanır, aynı kaptan yemek yerdi Birbirlerine "kardeşim" şeklinde hitap ederlerdi Her şövalyenin üç at ve bir hizmetçi bulundurma hakkı vardı Kuralları çiğneyenler veya ihmali görülenler ağır şekilde cezalandırılırlardı
Tapınakçılar üç ana sınıfa ayrılırdı İlk sınıfta "asil" şövalyeler ve çeşitli rütbeli askerler yer alırdı İkinci sınıf din adamlarından, üçüncüsü ise hizmetkarlardan oluşurdu
Kişisel bakım ve temizlik yapmayı küçük düşürücü ve utanç verici olarak değerlendirirlerdi Bu nedenle nadiren yıkanır, tozlu ve kirli kıyafetlerle, sıcağın ve zırhın etkisiyle terlemiş, pis bir halde dolaşırlardı
Tarihi kaynaklara göre Tapınakçılar iyi denizcilerdi Kutsal topraklarda kaldıkları süre boyunca Yahudi ve Arap kaynaklarından geometri ve matematik gibi bilimleri öğrenmişler, haritalar elde etmişlerdi Bu sayede, Avrupa ve Afrika sahillerini dolaşmalarının yanı sıra uzak denizlere de seyahat etme imkanı buldular
|
|
|