Yalnız Mesajı Göster

İlk Türk Devletleri

Eski 07-25-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlk Türk Devletleri



Safevi Devleti


Safeviler Devleti (1501-1722) Azerbaycanda ve İranda Safeviye Tarikatı ve Kızılbaş Azeri ve Anadolu Türklerinin kurduğu ilk Şii devletidir [1] Ak Koyunlu Elvend Mirza'yı Şarur yakınlarında yendikden sonra Şah İsmail Safevi 1501-in temmuz ayında Tebrizde kendisini Azerbaycanın Şahı ilan etti [2] Bundan sonra tüm İranı ele geçirerek, 1502-in mayıs ayında kendisini İran Şahı ilan eden Iİsmail sonrakı 250 yılda Orta Doğu'ya büyük etki yapacak bir Şii devletinin temelini koymuştur




Köken


Şeyh Safiyüddin'in Erdebil'deki türbesi

Safeviler, Sarı renk: Günümüzde Türklerin yaşadığı yerlerSafevi Devleti'ni kuran Şah İsmail'in ulu dedesi Safiyüddin İshak isimli bir Türktür Yapıtlarında sürekli olarak Türkçe kullanmıştır Osmanlı hükümdarları şiirlerini Farsça yazarken Şah İsmail Türkçe yazmıştır ve Türkçeye çok dikkat etmiştir Burada büyük Sufi mürşidi Zahit Gilani'nin tarikatına giren ve şeyhin kızıyla evlenerek onun ruhani varisi olan Safiyüddin, mürşidinin ölümünden sonra Zahidiye Tarikatı'nın başına gelmiş, sonraki uygulamalarıyla Zahidiye tarikatını Safeviye Tarikatı'na dönüştürmüştür Türk olduğuna göre tarikat şeylerinin etrafında toplananlar daha çok Azerbaycan ve Anadolu'nun Kızılbaş Türkmenleri olmuştur Nitekim devletin İranlı vasfına ya da böyle kabul edilmesine karşın asli kurucuları, bürokrat ve askeri ileri gelenlerin neredeyse tamamı Rum (Anadolu), Azerbaycan ve Şam'ın (Suriye) Kızılbaş Türkmenleri'dir Bu Şii-Alevi Türkmenler Azerbaycan coğrafyasında kalmış ve bölgedeki Türk şivesini benimsemişlerdir ki, bugün İran Azerbaycanı ve Azerbaycan Cumhuriyeti'ndeki Azeriler büyük ölçüde bunların devamıdır Azerbaycan'daki Sünni Akkoyunlu Türkmen boyları ise Yavuz Sultan Selim tarafından Çaldıran Savaşından sonra Tebriz'den alınarak Erzurum, Gümüşhane, Bayburt ve Trabzon'a yerleştirilmiştir Safiyüddin'in Tat dilini kullanmasına karşın tarikatın 15 yüzyıl mürşitleri Şeyh Cüneyt ile Şeyh Haydar ve özellikle tarikatı devlete dönüştüren Şah İsmail ile ardılı hükümdarlar günlük konuşmalarında ve eserlerinde Azeri Türkçesini kullanmışlardı Bütün bunlar sonucunda Safevi Devleti'ni en azından kuruluşunun ilk yüz yılında İrani özelliklerinden daha çok ya da Alevi (Kızılbaş)-Türkmen devlet kimliğinde görmek pek yanlış olmayacaktır


Erdebil Şeyhliğinden Safevi Şahlığına


1447'de tarikatın başında bulunan Şeyh Cüneyt İran'da politik bir güç haline gelmek için devrimci Şii anlayışını benimseyerek tarikatını dönüştürdüğünde Ak Koyunluların elinde bulunan Doğu Anadolu'ya gelerek alevi Türkmenleri etrafına toplamaya başlamıştıKara Koyunlular ile mücadele halinde olan Ak Koyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın yanına giden Cüneyt onun kız kardeşi Hadice Begim ile evlenmiştiBu evlilik ile Uzun Hasan, Cüneyt'in Türkmenler üzerindeki nüfuzundan yararlanmayı düşünürken,Cüneyt de bu sayede amaçlarını gerçekleştirmek için serbetiyet elde etmiştiEtrafına topladığı güçle Azerbaycan'da Şirvan ülkesine saldıran Cüneyt yapılan savaşta yaşamını yitirdiYerine geçen oğlu Şeyh Haydar dayısı Uzun Hasan'ın kızı Halime Begim/Alemşah ile evlendiBu sayede Anadolu'da alevi anlayışını daha da artırdıOsmanlı hükümdarı IIBayezit'in gerekli önlemleri almaması da Safevilerin güçlenmesinde önemli bir rol oynadıAnadolu'dan sürekli göçlerle güçlenen Erdebil şeyhi Haydar,Ak Koyunluların Otlukbeli yenilgisinden sonra düştüğü bunalımlı durumdan yararlanmaya çalıştıFakat dayısının oğlu Akkoyunlu Yakup Bey ile yaptığı bir savaşta yaşamanı kaybettiOğlu Şeyh İsmail,Ak Koyunluların iç savaşından yararlanarak 1500 yılında Erzincan'a geldiEtraftaki bütün müritlerinin toplanmasını emredince Ustacalu, Şamlu,Rumlu,Dulkadir,Tekelü ve Karaman-Turgutlu Türkmenleri ile Varsaklar'dan binlercesi etrafında toplandı1501'de Akkoyunlu Elvend Mirza'yı Nahçıvan'da yenilgiye uğratan İsmail Azerbaycan'ın tamamını ele geçirerek Tebriz'de kendini şah ilan ettiBöylece dedesinin başlattığı Şii devrimci-politik girişim İsmail tarafından başarıyla sonuçlandırılmış olduArtık Erdebil Safeviye Şeyhliği'nin yerini Safevi Şahlığı alıyordu



Safevilerin Yükselişi


Safevi Devleti'nin kurucusu Şah İsmail'in Avrupalılarca yapılmış temsili bir resmi

Kuruluş [değiştir]Anadolu'da 15yüzyıl boyunca Osmanlı ilerlemesi devam etmiş Şii-Alevi Türkmenler de kontrol altına alınmıştıKuruluş döneminde heterodoks zümrelere daha müsamahakar davranan Osmanlı Devleti bu sıralarda kontrol etmekte zorlandığı göçebe Alevi Türkmen boylarını yasadışı ilan ederek baskı altına almıştıİşte bu ortamda Erdebil Safeviye şeyhi İsmail,Azerbaycan'dan Anadolu içlerine kadar yayılmış bulunan küskün Alevi Türkmen boy ve oymaklarını ruhani otoritesiyle birleştirerek 1501'de zamanın en güçlü Sünni Türkmen federasyonu olarak bilinen Elvend Mirza liderliğindeki Ak Koyunlular'dan Tebriz'i ele geçirdi


Bölgede yeni kurdukları siyasal organizasyona meşru bir temel oluşturmak isteyen Safeviler, kendilerinin 7 Şia imamı Musa el-Kazım yoluyla HzAli ve HzFatma -HzMuhammet'in kızı- soyundan geldiklerini iddia ettiler İsmail ayrıca şahlığını ilan ettikten sonra, otoritesini İran'da daha da güçlü kılmak için Sasani imparatorluk mirasında da hak iddia etti


Tebriz'in zaptıyla Safevi hanedanlığı başlamış oluyorduI İsmail 1501'de Tebriz'i başkent,kendini Azerbaycan Şahı ilan ettiBuradan İran içlerine doğru yayılmasını sürdürerek 1502'de bu kez kendini İran Şahı ilan ettiKuruluşu takip eden ilk on yıl boyunca bir yandan devletini Osmanlı saldırılarından korumaya çalışan İsmail,öte taraftan Ak Koyunlu kalıntılarını ezerek, onların topraklarındaki yayılmasını sürdürdü1503'te Hemedan,1504'te Şiraz ve Kirman, 1507'de Şia'nın kutsal mekanları Necef ve Kerbela, 1508'de Van,1509'da Bağdat, 1510'da Özbek Şeybani hanedanlığının kurucusu Muhammet Şeybani Han'ı hezimete uğrattığı bir savaş neticesindeHorasan ve Herat (Sistan'ın merkezi)şehirlerini zaptetti1511'de Özbekler bu yenilgi üzerine Maveraünnehir'e çekilerek Safevilere karşı uzun yıllar sürecek saldırılarını devam ettirmişlerdirŞah İsmail zamanında şahlık sarayında resmi dil Azeri Türkçesi idi Bu arada 1507'de henüz deniz kuvvetine sahip olmayan Safeviler, İran (Basra) Körfezi'nin giriş noktası olan Hürmüz Adası'nı, yaklaşık yirmi yıldır Hint Okyanusu'na sızmakta olan Portekizlilere kaptırdılar


Uzun yıllardır İsmail'in faaliyetlerini yakından izleyen ve onun 1511'de Anadolu'da çıkarttığı Şah Kulu ayaklanmasıyla ne kadar etkili olabileceğini gören Osmanlı sultanı Yavuz Sultan Selim, nihayet 1514'te Safevileri ezmek maksadıyla Doğu Anadolu ve Azerbaycan üzerine yürüdüOsmanlıların top ve tüfeklerine karşın Safevi ordusu çok daha ilkel silahlarla savaşa hazırlanmıştıİki tarafın ordusu başlarında bizzat hükümdarları olduğu halde Tebriz'in batısında Çaldıran'da karşılaştıSafeviler yenilgiye uğradı Tebriz'i kolayca ele geçiren Osmanlı kuvvetleri ISelim'in bütün ısrarlarına karşın İran platosunda Safevi ordusunu izlemeyi reddettilerKışın yaklaşmasıyla Tebriz terk edildiBu savaş yıllar sonra Şah ITahmasp ile Sultan ISüleyman (Kanuni) arasında aynen kendini tekrarlayacaktı



Devlet Dini olarak Şiilik'in Tesisi


İran'ın fethini tamamladıktan sonra Şah İsmail geniş Sünni ahalinin mezhebini zorla değiştirme yoluna gittiSünni ulema ya öldürüldü ya da sürgün edildi İsmail, ortodoks Şii (On İki İmam Şiiliği)inancıyla uzlaşması pek olanaklı olmayan heterodoks Şii(alevi) inancına rağmen Şia'nın dinsel ileri gelenlerini ülkesine getirerek onlara sadakatleri karşılığında toprak ve paralar bahşettiSavefi döneminden sonra ve özellikle Kaçar hanedanı döneminde Şii ulemanın rolü artmış,ulema bağımsız ya da hükümetlerle ortaklaşa rol oynamaya başlamıştırSafeviler sufî/tasavvufî geçmişine karşın Nimetullahi tarikatı dışındaki pek çok tasavvufî sünni ve şii tarikatlarına müsaade etmedilerİran feodal bir teokrasi haline geldi fakat bu din ve devlet ayrılığı biçiminde değildiŞah dinsel ve dünyevi yetkilerin her ikisini birden elinde tutuyordu Safevilerle birlikte iyice büyüyen İslam dünyasındaki bu dinsel hizipleşme, bir yandan İran'ın iç bütünleşmesini ve ulusal duygularının kaynaşmasını sağlarken,öte taraftan Sünni komşularının öfkesini İran üzerine yönlendirmesine de yol açtı


Osmanlılarla süregelen savaşlar nedeniyle 1548'de Şah ITahmasp başkentini Tebriz'den - bir iç bölge şehri olan - Kazvin'e taşıdı Daha sonra Şah IAbbas (Büyük Abbas)buradan da vazgeçerek, Orta İran'da yer alan eski İsfahan şehrinin hemen yanına inşa ettiği yeni İsfahan'ı başkent yapacaktırBu olayla birlikte devlet de daha fazla Fars karakteri kazanmaya başladıSonuçta Safeviler ulusal bir İran devleti kurmayı başarmıştılar



Şah Abbas


Safevi hükümdarı Şah Abbas'ın 1600'de Dominicus Custos tarafından bakır üzerine oyulmuş gravürüSafevilerin en ihtişamlı hükümdarı Şah Abbas / Şah IAbbas( 1587-1629)Kızılbaş-Türkmen ümera nın (askeri ve sivil bürakratlar) saray entrikaları ve cinayetleri arasında hayatta kalmayı başararak babası Şah Muhammet Hüdabende'nin zorunlu olarak tahtan çekilmesi üzerine 16 yaşında İran tahtına çıktı


Hükümdar olduğunda ilk fark ettiği şey, savaş meydanlarında Osmanlılar ve Özbekler (Şeybaniler)tarafından sürekli mağlup edilen ordusunun acizliği olduNitekim Osmanlılar Gürcistan ve Ermenistan'ı zaptederken, Özbekler de doğuda yedinci İmam Ali Rıza'nın bulunduğu Meşhet ve Sistan'ı ele geçirmişlerdiİlk olarak kuzeydoğudaki topraklarının Osmanlılara ait olduğunu kabul etmek karşılığında onlardan barış istediBu sırada İran'a seyahat amacıyla gelmiş Robert ve Anthony Sherley adındaki iki İngiliz gezgini, şah ordusunun Avrupa modeline benzer paralı ve iyi eğitim görmüş daimi bir orduya dönüştürülmesinde şaha yardım ettilerRakibi olan Osmanlı padişahları bu işi çok öncelerden beri başarmış ve ordularını sürekli modernize etmişlerdiAbbas barutun kullanımını hararetli bir biçimde benimsediYeni reformlarla birlikte ordusu, Kızılbaşlar yanında,Gürcistan, Ermenistan ve Çerkez ülkelerinden devşirilen Gulamlar, Tofenkçiler (Tüfenkçi) ve Topçiler(Topçu) gibi bölüklere ayrılmıştı


İlkin Özbeklerle savaşan I Abbas (İranların verdiği isimle Abbas - i Bozorg = Büyük Abbas )Herat ve Meşhet'i geri aldıDaha sonra Osmanlılara döndü 1603'te başlayıp aralıklarla süren savaşlar sonunda 1622'de daha önce Osmanlılara bırakmak zorunda kaldığı Irak - ı Acem ( Doğu Irak ) ve Kafkas Berisi (Trans Kafkasya) ülkelerini geri aldıAyrıca Bağdat da ele geçirildi Yeni kurduğu askeri birliklerini kullanarak , 1602'de Portekizlileri Bahreyn'den , 1622'de İngiliz donanmasını Hürmüz Boğazı'ndan çıkardı Böylece Portekizlilerin Hindistan'la ticaretlerinde şah damarı değerindeki İran ( Basra ) Körfezi'ni kontrolü altına aldıİngiliz Doğu Hindistan Şirketi ve Hollanda Doğu Hindistan Şirketi ile ticari ilişkilerini genişletti


Abbas, çoğu Ermeni ,Gürcü ve Hint kökenlilerden oluşan ve ekonomik gücüyle etkinleşen bir tüccar sınıfı yarattı Bunları kul sistemi ile bürokrasiye enjekte eden şah, bu sayede devletin kurulup genleşmesinde oynadıkları rol ile her zaman yönetsel - askeri yetkeyi elinde tutan Kızılbaş ümeraya karşı bağımlılığını kırarak merkezi otoriteyi kurabildi Nitekim ölümü sıralarında Safevi saray tarihçisi İskender Bey Türkmen'in verdiği bilgilere bakılırsa 93 bürokratının ( emir )21'i kul ( devşirme ) olmak üzere ,geri kalan 72 emirin yalnızca 48'i Kızılbaş Türkmen idiBu durum Şah Abbas'ın, oymakları ile feodal bağlarını hep canlı tutan Kızılbaş ümeranın devlet mekanizmasındaki politik gücünü ne derece kırdığını gözler önüne sermektedir


Osmanlılar ile Safeviler , 150 yıldan daha uzun bir süre Irak'ın verimli toprakları uğruna savaştılar 1509'da Bağdat'ın Şah İsmail tarafından fethini, kısa bir süre sonra Osmanlı sultanı Kanuni Sultan Süleyman'ın fethi izlediDaha sonra silsile halinde devam eden saldırılar akabinde Safeviler 1623'te Bağdat'ı henüz geri almışlardı ki, 1638'de tekrar Osmanlı sultanı IV Murat 'a bırakmak zorunda kaldılar 1639'daKasr - ı Şirin'de Osmanlılar ile Safeviler arasında sınırları belirleyen bir antlaşma imzalandı Bu antlaşmanın çizdiği sınır - her iki tarafın sınırları eskisine an çok daralmış olsa da - günümüze kadar hiç değişmeden Türkiye - İran sınırı olarak kaldı


Bu arada 1609 - 1610 yıllarında Mahâbât Kürt kabileleri Safeviler'e karşı ayaklandıKanlı mücadeleler sonucunda, Şah Abbas Osmanlı yönetiminden kaçıp kendisine sığınan Kalenderoğlu Celalileri ile isyanı bastırdı ; pek çok Kürt aşireti Şah Abbas'ın emriyle Horasan'a sürüldüBölgeye Afşar Türkmen oymakları yerleştirildi


Şah Abbas suikaste uğramak saplantısından hiçbir zaman kurtulamadı Bu nedenle şüphe uyandıran hanedan üyelerini ya katletti ya da gözlerine mil çekmek suretiyle saf dışı bıraktıNitekim bu şekilde oğullarından birini idam ederken, ikisini de gözlerine mil çektirerek kör bıraktıBundan başka iki oğlunu da kendi ölümünden önce kaybedince,sonuç Şah Abbas için bir trajediye dönüştü1629'da öldüğünde geride ardılı olabilecek yetenekte hiçbir oğul bırakmamıştı


Şah Abbas'ın uzun hükümdarlığı sonunda devletin sınırları bugünkü İran, Irak, Ermenistan, Azerbaycan Cumhuriyeti,Gürcistan ile Türkmenistan,Özbekistan,Afganistan ve Pakistan'ın bazı kısımlarını içine almaktaydı



Safevi Devleti'nin Kuruluşunda Rol Oynayan Oymaklar [değiştir]Safevi Devleti'nin kurulmasında ve gelişmesinde rol oynayan oymaklara bakıldığında , genelde yaygın olan teze aykırı olarak devletin kuruluşunda esas rolü Ak Koyunlu ve Kara Koyunlu Türkmenlerinin değil , orjinal ve yeni Anadolulu ( Rumlu ) ve Suriyeli ( Şamlu ) Türkmen topluluklarının oynadığı ortaya çıkmaktadır Devletin kuruluşunda rol oynayan büyük oymaklardan ilki Rumlu olup , Sivas 'ın Koyulhisar ( Koylahisar ) ve Karahisar (Şebin - Şimdi Giresun'a bağlı )yöreleri ile Tokat ve Amasya bölgelerinindeki köylü Kızılbaşlar tarafından meydana getirilmiştir Ustacalu oymağı ise Sivas - Amasya - Tokat bölgesinde yaşayan ve bazı oymakları Kırşehir'e kadar yayılan Ulu Yörük topluluğuna ait bir oymaktı Adından da anlaşılacağı üzere Antalya bölgesi Türkmenlerinden oluşan Tekelü oymağı içinde Hamit-ili (Isparta - Burdur ) ve Menteşe-ili ( Muğla ) Alevi Türkmenleri de yer alıyordu Bu üç Anadolulu oymaktan başka , devletin kuruluşunda görev alan bir diğer topluluk Suriye Türkmenlerinden oluşan Şamlu oymağıydıBu oymak yazın Sivas 'ın güneyindeki Uzun Yayla'da , kışın Halep - Gaziantep arasında yaşayan ve Osmanlı döneminde Halep Türkmenleri denilen oymaklardan kopmuştu Devletin kuruluşunda önemli rol oynayan oymaklardan biri de Kahramanmaraş ve Boz Ok ( Yozgat ) bölgesini içine alan Dulkadir ( Ar Zü'l-Kadr = TrGüç , kudret sahibi ) elinin bilhassa Boz Ok kesiminde yaşayan Türkmenlerden oluşan Dulkadir ( Zü'l- Kadr) oymağıydı Bu oymak mensuplarının ayrılması ile zayıflayan Dulkadiroğulları Beyliği kolayca Osmanlılar tarafından ortadan kaldırılmıştırBütün bu oymaklar dışında kuruluşa katılan daha küçük topluluklar da şunlardır: Tarsus yöresi Varsakları , Orta ve Doğu Karadeniz Çepni leri , Arapgirlü , Turgudlu ( Karamanoğlu Türkmenlerinden ),Bozcalu ( Halep Türkmeni ) , Acirlü , Hınıslu ( Türkleşmiş Kürt) Çemişkezeklü ( Kürt )


İşte bu oymakların meydana getirdiği Safevi Kızılbaş Topluluğu Anadolulu yeni bir oluşumdur ; mezhepsel ve siyasal bakımdan Ak Koyunlu ve Kara Koyunlular'dan farklı , özgün bir örgütlenmedir


Devletin kuruluş ve örgütlenmesinin esasını oluşturan bu oymaklardan başka, daha sonra Safevi siyasal örgütlenmesine katılan Ak Koyunlu ve Kara Koyunlu boyları da olmuşturAncak bunların çoğu Kızılbaşlığı kabul ettikleri halde önemli statüler elde edememişlerdir Bunlardan Kaçarlar 15 yüzyıl sonlarında Boz Ok 'tan Gence' ye göç etmiş bir Ak Koyunlu boyudur Bir diğeri, Karamanlu oymağı , Kara Koyunlu Ulusundan olup Karabağ 'da yerleşmişti Devletin kuruluşunda rol almayıp sonradan dahil olan boylardan en önemli rol oynayanı Türkmen boyudurBu boy Ak Koyunlu bakıyelerinden olup , Ak Koyunluların Musullu ve Pürnek ( Purnak ) boylarına Safeviler, komple Türkmen demişlerdi Son olarak , İran 'da yerleşmiş olan Afşarlar da kuruluştan sonra önemli sayılan statüler aldılar



Safevi Döneminde Türkmen - Fars Anlaşmazlığı


Şah İsmail Safevi Devleti'ni tesis ettikten sonra, kuruluşta rol oynayan iki etnik grup arasındaki görüş ve yaşam tarzı ayrılığının ne şekilde uzlaştırılabileceği gibi büyük ve çetrefilli bir sorunla karşı karşıya kaldı: Bir yanda onu güce taşıyan askeri becerileriyle klasik İslam toplumunun ehl - i kılıçı ( Seyfiyye ) Kızılbaş - Türkmenler , öte tarafta yüzyıllardır İran'ı yöneten Arap, Türk (Gazne, Büyük Selçuklu vd ), Moğol ve Türkmen ( Ak Koyunlu, Kara Koyunlu ) hükümdarları döneminde olduğu gibi dinsel ve bürokratik sınıfları - yani ehl - i kalemi - ( Kalemiye )dolduran İranlılar ( Farslar )


Aslında iki grup arasında sürtüşme kaçınılmazdı Çünkü Kızılbaş Türkmenlerin göçebe olması ve bunun getirdiği toplumsal yapıları geleneksel İran sınıflı yapısı ile uzlaşabilir durumda değildi Bu orjinal sosyo - politik yapılanma, daha önce İran'da kurulmuş olan Büyük Selçuklu Devleti'nin çöküşünde de en nemli etkenlerden biri olmuştuŞah İsmail 1508 yılından, öldüğü 1524 yılına kadar vezirlik makamına peş peşe beş İranlı'yı atadı Bu İranlı vezirlerden 2si Maveraünnehir'de Kızılbaş Türkmenlerden oluşan bir ordunun komutasına getirildiği zaman, Kızılbaş asker ve emirleri zorunlu olarak onun hizmetine girmeyi bir utanç nedeni saydılarSavaş meydanında yüzüstü bıraktıkları vezirin feci bir biçimde katledilmesine sebep oldular 4vezir bizzat Kızılbaşlar tarafından katledildi, 5si ise onların isteği üzerine öldürüldü Anlaşılacağı gibi Kızılbaşlar, Tacik dedikleri yerli İranlıların yalnızca başkentte oturup mali işlerle ilgilinmelerini istiyorlardı Şah Abbas'ın Osmanlıları model alarak oluşturduğu kul ( devşirme ) sistemine karşı çıkıyor ve onları da Kara Oğlu diye küçümsüyorlardı



Kültür



Âli Kapu Sarayı, Safevi başkenti İsfahan'da şahlık sarayı Iranİran kültürü Safevi himayesinde gelişti Şah İsmail'in bizzat kendisi Hatayî ya da Şah Hatayi mahlasıyla Azerice pekçok şiirler yazdıŞah Tahmasp bir ressamdıŞah IIAbbas ise Tanî mahlasıyla Türkçe şiirler yazan bir şair olarak da tanınmıştı


Bu dönemde kiremit imalatı, çömlekçilik, dokumacılık gibi el sanatları gelişirken , minyatürcülük , ciltçilik , dekorasyon ve hattatlıkta büyük ilerlemeler kaydedildi16yüzyılda halı dokumacılığı bir göçebe ve köylü sanatı olmaktan çıkarak, profesyonel tasarım ve imalata dayalı iyi işleyen bir sanayi haline dönüştü Tebriz bu sanayinin merkezi konumundaydıErdebil halıları yalnızca hanedana hasredilmişti Yanlış adlandırılmış meşhur Polonez halıları 17yüzyılda İran'da imal edilirdi


Geleneksel formlar ve malzemeler kullanan Rıza Abbasi ( 1565 - 1635 )İran resmini , yarı çıplak kadınlar , gençlik ve aşıklar gibi yeni temalarla tanıştırdıOnun resim ve hat tarzı Safevi döneminin pek çok sanatçılarını etkileyerek , İsfahan ekolü olarak bilinir hale geldi 17 yüzyılda uzak kültürlerle - özellikle Avrupa ile gelişen ilişkiler İranlı sanatçılara yeni fikirler verdi Kısa sürede üç boyutlu görünümü , perspektif ve gölgeyi , yağlı boya kullanmayı benimsediler O kadar ki , Şah IIAbbas Muhammed Zaman adlı ressamını eğitim görmesi için Roma'ya göndermişti


İsfahan , Büyük Abbas'ın 1598'te başkentini daimi olarak oraya taşımasından sonra Safevi mimarisinin en seçkin örnekleriyle doldu 1630'da yapımı tamamlanan imparatorluk camisi Mescid - i Şah ile Mescid - i İmamî , Lütfullah Camii ve İmparatorluk sarayı Âlî Kapu ( Osmanlı'daki Bab - ı Âli'ye nispeten )en önemli yapılardır


En meşhur İslam filozoflarından Molla Sadra ( Sadrettin eş - Şirazî ) ( 1571 - 1640 ),Şah Abbas döneminde ( 1587 - 1629) yaşadı En önemli eseri Esfar ( Yolculuklar - Seyahatlar )'dır Tasavuf gizemciliği , Şii ilahiyatı ile Aristo ve İşrakiyyun felsefelerini (en önemli temsilcileri İbni Sina ve Sühreverdi idi ) sentezleyen ve Hikmetü'l Müte'âliye ( Metafilozofi = Transcendent Theosophi ) denilen bir düşünüş ortaya koydu


Abbasi döneminin en önemli tarihçisi Türkmen İskender Beğ Münşi'dir Şah Büyük Abbas dönemini anlattığı Tarih - i Âlemârâ - yi Abbasî adlı eseri, Abbas'ın ölümünden birkaç yıl sonra kaleme alınmış olup, tarihi olayların ve şahısların nüanse edilmiş derinliklerini gözler önüne seren çok değerli bir yapıttır



Safevi Devleti'nin Çöküşü


Safeviler 17yüzyılda geleneksel düşmanları Osmanlı ve Özbek Şeybaniler ile savaşını sürdürürken, iki yeni komşu ile de rekabete girişmek zorunda kaldıMoskova Knezliği / Rus Moskofları bir önceki asırda Altınorda Hanlığı'nın devamı olan Astrahan , Kazan ,Sibir ( Küçüm )ve Nogay Hanlıklarını ortadan kaldırmış, nüfuzunu Kafkasya ve Orta Asya'ya dek yaymıştı İranlıların Devlet - i Moğol ( Moğol Devleti ) dediği Hindistan Babür Devleti ise Kandahar ve Herat'ı alarak daha önce İran kontrolündeki Afganistan'a sızmaya başlamıştı


Bütün bunlardan başka 17yüzyıl boyunca Doğu - Batı arasındaki ticaret güzergahı değişmiş, Avrupalıların keşifleri ve Osmanlıların deniz aşırı seferleri sonucunda İran'dan uzaklaşmıştıŞah Abbas'ın ordusunu ücretli gulam ( devşirme ) sistemine dönüştürmesi kısa vadede işe yaradıysa da , sonraki yüzyılda eyaletler üzerindeki baskı ve ağır vergilerle birlikte ülkenin sosyo - ekonomik gücünün zayıflamasına yol açtı


Şah Abbas'tan sonraki Safevi hükümdarları - Şah IIAbbas hariç - silik karakterliydi Nitekim IIAbbas'ın hükümdarlığının sonu olan 1666 yılı, aynı zamanda Safevi hanedanı için de sonun başlangıcına işaret eder Vergi gelirlerindeki düşüş ve büyüyen askeri tehlikelere karşın sonraki şahlar savurgan bir yaşam tarzı benimsemişlerdi ISüleyman'ın 8 yıl boyunca hareminde vakit geçirdiği dönemin yazarlarınca nakledilir Şah Sultan Hüseyin ise yaşamını içki içerek geçirmiş bir hükümdardı


Ülke sık sık,merkezden uzak sınır boylarında baskın ve yağmalara uğramaya başladı 1698'de Kirman Eyaleti [[Beluçlar]] tarafından, 1717'de Horasan Afganlar tarafından ve Mezopotamya Arap bedevilerince istila ve yağmalara uğradıŞah Sultan Hüseyin (1694 - 1722 )Doğu İran'daki sünni Afgan tebaasını zorla Şiileştirmeye çalıştıAfganlar buna şiddetle tepki gösterdi Gilzai Peştunları'nın reisi Mir Veys Han, Kandahar'ın Safevi valisi Gürcü Gürgen Han'a ( Gürcüce adı Giorgi ) karşı ayaklanma başlattıÜzerine gelen bir Safevi ordusunu bozguna uğrattı 1722'de Mir Veys'in oğlu Mahmud'un komuta ettiği bir Afgan ordusu doğudan İran'a girerek başkent İsfahan'ı kuşatıp yağmaladıDaha sonra kendisini İran şahı ilan etti


Afganlar on yıldan fazla bir süre istila ettikleri İran topraklarından çıkarılamadılarHorasan'daki Afşar Türkmenlerinin beyi ve Safevilerin en etkili komutanı Nadir Han (sonraki Nadir Şah ) nihayet 1729'da Damgan Muharebesi'nde Afganları bozguna uğrattı ve İran'dan çıkardıBuna rağmen ertesi yıl Afganlar hâlâ İran topraklarına yağma hareketlerini sürdürüyorlardı 1738'de Nadir Şah başta Kandahar olmak üzere tekrar Doğu İran'ı fethettiAynı yıl Gazne, Kabil ve Lahor'u fethettiDelhi üzerine yürüdüyse de İran'dan gerekli desteğin gelmemesi üzerine başarılı olamadıŞah IITahmasp döneminde ( 1722 - 1732 ) gerçekte erk onun elindeydi Çocuk yaşta tahta çıkan IIIAbbas'ın saltanat naipliğini yaptı Nihayet 1736'da, zaten elinde olan iktidar erkini kullanarak kendisini İran şahı ilan etti Böylece 1736'dan 1747'ye kadar İran'da kısa süreli Afşar hanedanı kurulmuş ve Safevi hanedanı kesintiye uğramıştı


1747'de Nadir Şah'ın bir suikast neticesinde öldürülmesi üzerine, Safeviler tekrar İran şahlığını ele geçirdilerFakat bu, gelişmekte olan Zend Hanedanı'nın gerçekte iktidarı ele alarak meşruluğunu pekiştirmesini sağlamasından başka bir işe yaramadıIIIİsmail'in kısa süreli kukla rejimi, Zend hanedanının kurucusu Kerim Han'ın ülkede iktidarı ele geçirecek meşruluğu sağlaması ile 1760'ta resmen son buldu






Safevi Şahları


Iİsmail ( Şah İsmail )1501 –1524

ITahmasp 1524–1576

IIIsmail 1576–1578

Muhammed Hüdabende 1578–1587

IAbbas 1587–1629

Safi 1629–1642

IIAbbas 1642–1666

ISüleyman 1666–1694

IHüseyin 1694–1722

IITahmasp 1722–1732

IIIAbbas 1732–1736

IISüleyman 1749–1750

IIIİsmail 1750–1760





Alıntı Yaparak Cevapla