Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Türkçe Lügat

Eski 07-25-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Türkçe Lügat



AMPİRİZM Fls (Deneyci felsefe) Her çeşit bilginin kaynağının duyu organlarının kullanılması sonucu kazanılan tecrübe olduğunu, duyu organlarının kullanılmadan hiçbir bilginin akılda yer alamıyacağını savunan felsefe Akılcı felsefe gibi bu felsefenin de aşırı iddiasının yanlışlığını, tenkitçi felsefe ve psikoloji göstermiştir Bilgi için ne sadece tecrübe, ne de düşünme gücü (akıl) yeterlidir

AMPUL Fr İçinde elektrik akımı yardımıyla ışık vermeye yarayan bir iletken bulunan, havası boşaltılmış olan cam şişe * İçinde sıvı ilâç bulunan, ağzı kızdırılarak kapatılmış küçük şişe

AMR Eski fetva metinlerinde erkeği temsil etmek için kullanılan umumi isimlerden birisi (Bak: Zeyd-Amer)
AMR İBN-ÜL-AS (RA) Sahabe olup kumandanlıklarda ve valilikte bulunmuştur Çok zeki ve belâgatlı bir zât olduğu söylenir Vefatı (Hi: 43) tür
AMRUS (C: Amâris) Kuzu * Çok yürütmek istediklerinde yürümeyen davar
AMRUT (C: Amârit) Hırsız
AMS Eskiyip mahvolmak * Bilirken bilmezlikten gelme
AMŞUŞ Üzerinden üzümü alınmış üzüm salkımı
AMUC Eğri giden ok
AMUCAZADE f Amca oğlu
AMUD Dik, dikine Sütun, direk
AMUD-ÜL FECR Sabah yeri ağarıp uzama
AMUD-U NURANÎ Nurdan sütun, nurlu sütun
AMUDE f Dizi, dizilmiş
AMUDEN Dik olarak, dikine Dik surette
AMUDÎ Yukarıdan aşağıya dikey olarak Direk gibi yukarıdan aşağıya düz ve şakulünde olarak
AMUG f Uzun boylu adam * Ciddiyet, vakar
AMUHTE f Öğrenmiş
AMUHTE-GÂH f Muallimler, öğretmenler
AMÛMET Amcalık
AMÛR İki diş arasında olan et
AMUR (C: Âmar) Bekâ mânâsına Ömür Her kişinin hayât müddeti
AMUS Karanlık
AMUT Bir kimsenin peşinden ayıbını söylemek
AMÛT f Yalçın kayalarda ve yüksek yerlerde yapılmış olan kuş yuvası
AMUZ f Öğretmek mastarının emir kökü
AMUZKÂRÎ (Amuzgârî) Öğretmenlik, öğreticilik, muallimlik
AMUZENDE f Talebe, öğrenci * Muallim, öğretmen Öğreten
AMUZİŞ f Öğrenme * Öğretme, tedrisat
AMUZKÂR (Amuzgâr) f Muallim Öğretici
AMÜRG f Fayda, menfaat, kâr * Kader, kıymet * Zahire, meyve * Esas, hülâsa, özet * Bir mikdar
AMÜRZ f Afveden, bağışlayıcı
AMÜRZENDE f Bağışlayan, afveden
AMÜRZGÂR f Affeden, bağışlayan Günahları bağışlayan Allah
AMÜRZİŞ f Bağışlayış, afvediş
AMYÂ (Müe) Kör, a'ma
AMYANT Kolayca bükülebilen, ateşe dayanıklı liflerden yapılmış bir çeşit asbest
AN En kısa bir zaman Lahza Dem Cüz'i bir zaman

AN-I SEYYALE Gelip geçici az bir an(Vacib-ül Vücud'a intisabını bilen veya intisabı bilinen herbir mevcud, sırr-ı vahdetle, Vâcib-ül Vücud'a mensub bütün mevcudatla münasebetdar olur Demek her bir şey, o intisab noktasında hadsiz envar-ı vücuda mazhar olabilir Firaklar, zevaller, o noktada yoktur Bir ân-ı seyyâle yaşamak, hadsiz envâr-ı vücuda medardır Eğer o intisab olmazsa ve bilinmezse, hadsiz firaklara ve zevallere ve ademlere mazhar olur Çünki o hâlde alâkadar olabileceği herbir mevcuda karşı bir firakı ve bir iftirakı ve bir zevâli vardır Demek kendi şahsi vücuduna, hadsiz ademler ve firaklar yüklenir Bir milyon sene vücudda kalsa da, intisabsız - evvelki noktasındaki o intisabdaki - bir an yaşamak kadar olamaz Onun için ehl-i hakikat demişler ki: "Bir ân-ı seyyâle vücud-u münevver, milyon sene bir vücud-u ebtere müreccahtır" Yani: "Vücud-u Vâcibe nisbet ile bir an vücud, nisbetsiz milyon sene bir vücuda müreccahtır" Hem bu sır içindir ki, ehl-i tahkik demişler: "Envâr-ı vücud, Vâcib-ül Vücudu tanımakladır" Yâni: "O hâlde kâinat, envar-ı vücud içinde olarak melâike ve ruhaniyat ve zişuurlar ile dolu görünür Eğer onsuz olsa; adem zulümatları, firak ve zeval elemleri herbir mevcudu ihata eder Dünya, o adamın nazarında, boş ve hâli bir vahşetgâh suretinde görünür" M)

AN-I VÂHİD Aniden, birdenbire, bir an

ÂN f Uzağı gösteren işâret ismi Şu Bu O * Güzellik câzibesi Melâhat Güzellik * Cemi edâtı Kelimenin sonuna getirilerek cemi' yapılır Meselâ: Âlimân: Âlimler Anân: Onlar Merdân: Adamlar İnsanlar Zenân: KadınlarKelimenin sonuna getirilerek sıfat edatı yapılır: Ters: Korku Tersân: KorkakKelimeyi zarf yapar Güyân: Söyliyerek

AN Arabçada harf-i cerrdir Ekseri ismin, kelimenin başına getirilir Türkçe karşılığı "den, dan" diyebiliriz Bedel için olur Meselâ: $Ona bedel ben geldim, cümlesinde olduğu gibi Tâlil için olur Bu'd yerinde kullanılır Zarfiyyet için, mücâveze için ve harf-i cerr olan "min" mânasına, "bâ" mânasına, istiâne için, zâid olur (Te'kid için) Temim kabilesinin an'anesine göre, hemzeyi, ayn harfine benzeterek "En: "yerinde (An: ile telâffuz edilir Cânib (taraf, cihet, yan) mânasına da gelebilir

AN-İL İMAN İmandan
AN-KARİBİN Yakın vakitlerde
AN-KASDİN Kasd ve niyet üzere, mahsusen
AN-KÜMÂ İkinizden
AN-SAMİM-İL KALB Derûn ve kalbden, riyâdan âri ve hâli olarak Kalbin samimiyyeti ile
ÂNÂ (Ani C) Gece yarısı vakitleri
ÂNÂ-ÜL-LEYL Gece yarıları, gecenin geç vakitleri
A'NÂ (İnv C) Nahiyeler, taraflar * Cemaatler
ANÂ' Zahmet, meşakkat, güçlük, zorluk
A'NÂB (İneb C) Üzümler Yaş üzümler
ANÂBİL Kaba nesne
ANÂDİL (Andelib C) Bülbüller
ÂNÂF (Enf C) Burunlar
ANÂFET Kabalık, sertlik
ANAFOR Denizde akıntının yanında veya altında, onun ters istikametinde olarak akan su Akıntı mukabili
ANÂK (C: Ânuk) Dişi keçi yavrusu * Zahmet, meşakkat * Karakulak dedikleri hayvan
ANAK En zarif, en yakışıklı, en güzel* Çok ferah, çok sürurlu
A'NAK (E'nak) Boynu uzun
A'NÂK (Unk C) Boyunlar, gerdanlar
ANAKAT Muvaffakiyetsizlik Ümidi boşa çıkma
ANÂKİB (Ankebut C) Örümcekler
ANALJEZİ yunTıb: Acı hissinin kaybı

ANALOJİ Mant Benzetme yoluyla sonuç çıkarma Bilinmeyen bir durum, bir hadise, bir münasebet ve bir varlık hakkında hüküm vermek için bilinen bir benzeri hakkındaki bilgilerden faydalanılarak muhakeme yürütülmesidir Bu tarz düşünce çok defa düşüneni yanlış sonuca götürür Muhtemel olanın muhakkak zannedilmesine sebep olur Hataya düşmemek için dikkatli olmak gerekir

ANAMALCILIK (Bak: Kapitalizm)
A'NAN Ufuklar * Ağacın ucu
ÂNÂN f (An C) Onlar
ANÂN Bulutlar * Gökyüzü, semâ
AN'ANÂT (An'ane C) Rivayetler * Gelenekler, an'aneler, âdetler, örfler
ANANE Bir tek bulut

AN'ANE Âdet, örf * Ağızdan nakledilen söz, haber * Ist: Bir haberin veya bir hadis-i şerifin "an filân, an filan" diye râvileri bildirilmek suretiyle olan nakil * Silsile * Müezzin ezân okurken "teganni" ederse; ona da "An'ane" denir (Bak: şeâir)(Ehl-i imana hücum eden ehl-i dalâlet - bu asır cemaat zamanı olduğu cihetiyle - cemiyet ve komitecilik mayesiyle bir şahs-ı mânevî ve ruh-u habis olmuş Müslüman âlemindeki vicdan-ı umumî ve kalb-i küllîyi bozuyor Ve avamın taklidi olan itikadlarını himaye eden İslâmi perde-i ulviyeyi yırtıyor; ve hayat-ı imaniyeyi yaşatan, an'ane ile gelen hissiyat-ı mütevariseyi yandırıyor RN)

AN'ANELİ SENED Hadis nakledenlerin veya bir haberi söyleyenlerin bu haberi kimden kime söylendiğini belli eden "An filan, an filan" diyerek şahısların isimleriyle beraber rivâyet ve nakledilen kuvvetli ve şüphe götürmeyen sened (Suâl : An'aneli senedin fâidesi nedir ki; lüzumsuz yerde, malum bir vâkıada "an filân, an filân, an filân" derler? Elcevab: Fâideleri çoktur Ezcümle bir fâidesi şudur ki: An'ane ile gösteriliyor ki, an'anede dâhil olan mevsuk ve hüccetli ve sâdık ehl-i hadisin, bir nevi icmâını irae eder ve o senette dâhil olan ehl-i tahkikın, bir nevi ittifakını gösterir Güya o senette, o an'anede dâhil olan herbir imam, herbir allâme; o hadisin hükmünü imza ediyor, sıhhatine dâir mührünü basıyor M)

AN'ANEVÎ An'ane ile alâkalı
AN'ANEVİYE An'aneciler * An'aneden gelen

ANARŞİ yun Başıboşluk Din ve nizam tanımamak Din ve nizam düşmanlığı Birden başıboş kalmak Başta hükümet olmamak Hükümetinin otoritesi kalmamış olan bir milletin durumu (Bak: Ye'cüc ve me'cüc)(Bir Müslüman mümkün değil, başka bir dine girip, ya Hiristiyan ve Yahudi, hususan bolşevik gibi olmak Çünkü; bir İsevi Müslüman olsa, İsâ aleyhisselâmı daha ziyade sever Bir Musevi Müslüman olsa, Musa aleyhisselâmı daha ziyade sever Fakat bir Müslüman Muhammed Aleyhissalâtü Vesselam'ın zincirinden çıksa, dinini bıraksa, daha hiçbir dine giremez, anarşist olur; ruhunda kemalâta medar hiçbir hâlet kalmaz Vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyyeye bir zehir olur RN)(Hakiki bir Müslüman, samimi bir mü'min hiçbir zaman anarşiye ve bozgunculuğa tarafdar olmaz Dinin şiddetle menettiği şey, fitne ve anarşidir Çünki, anarşi hiçbir hak tanımaz İnsanlık seciyelerini ve medeniyet eserlerini canavar hayvanlar seciyesine çevirir ki, bunun âhir zamanda "Ye'cüc ve Me'cüc" komitesi olduğuna Kur'an-ı Hakim işaret buyurmaktadır Tr)(Hem her bir şehir kendi ahalisine geniş bir hânedir Eğer iman-ı ahiret o büyük aile efradında hükmetmezse, güzel ahlakın esasları olan ihlâs, samimiyet, fazilet, hamiyet, fedakârlık, Rıza-yı İlâhi, sevab-ı uhrevi yerine garaz, menfaat, sahtekârlık, hodgâmlık, tasannu, riyâ, rüşvet, aldatmak gibi haller meydan alır Zâhiri asayiş ve insaniyet altında anarşistlik ve vahşet manaları hükmeder; o hayat-ı şehriyye zehirlenir Çocuklar haylazlığa, gençler sarhoşluğa, kaviler zulme, ihtiyarlar ağlamaya başlarlar Ş)

ANARŞİST Anarşi taraftarı Anarşi ve karışıklık çıkaran
ANARŞİZM Anarşiyi istiyen tahribci bir nazariye Anarşistlik İnsanın insan tarafından idaresi esasına dayanan her türlü devlet, hukuk düzenlerinin adaletsiz, haksız ve zulüm olduğunu iddia eden ve devletsiz, kanunsuz, her insanın kendi başına buyruk yaşıyacağı bir düzensizlik istiyenlerin görüşü
ANÂSIR (Unsur C) Unsurlar Bir şeyin meydana gelmesine sebeb olan temel esaslar Elementler
ANÂSIR-I ERBAA Dört unsur: Toprak, hava, su, nur (veya ateş)
ANÂSIR-I HİSABİYYE Mat : Bir hesabı yapmak için gerekli olan mâlûmatlar
ANÂSIR-I KÜLLİYE Külli ve dünyanın her tarafından yayılmış bulunan unsurlar
AN-ASL Aslında, hakikatında, aslından
ANAT (An C) Anlar, zamanlar
ANATOMİ Canlıların yapısını ve bu yapıyı meydana getiren uzuvları inceleyen ilim dalı Tıbtaki önemi çok büyüktür
ANAYASA (Bak: Teşkilât-ı esâsiye)
ANAZ Bir büyük kuşun adı
AN-BE-AN Gittikçe, yavaş yavaş, zaman ilerledikçe
ANBER Güzel koku Adabalığı ve kaşalot denilen büyük balıkların barsaklarında teşekkül eden güzel kokulu madde * Derisinden kalkan yapılan bir balık
ANBERA İğde yemişi
ANBER-BAR f Güzel kokulu Anber kokulu
ANBER-EFŞAN f Anber saçan
ANBERÎ(N) Güzel kokulu Anber kokulu
ANBER-NİSAR f Güzel koku yayan Anber kokulu
ANBER-SİRİŞT f Anber gibi güzel kokulu
ANBER-TER f Güzellerin zülüfleri ve benleri * Mc: Geceleyin
ANBES (C: Anâbis) Arslan
ANCA f Orası, ora, orada
ANCEC (C: Anâcic) Büyük nesne * Fesliğen adı verilen çiçek
ANCEHANİYE Kibir, azamet
ANCEHİYYE Bilmezlik Büyüklük Ululuk
AN-CEHLİN Bilmezlikle, bilmeyerek
ANCERE Dudak uzatmak
ANDED Ayrılık, firak
ANDEL(E) Yaşı büyük deve * Uzun, tavil * Avazla çağırmak
ANDELİB Bülbül Seher kuşu * Mc: Hz Resul-u Ekrem'in (ASM) bir ismi
ANDELİBÂN f Andelibler, bülbüller
ANDEM Tıb: Kanı durdurmak için kullanılan bir çeşit reçine
ANDEZİT Yanardağ lâvlarının soğumuş kalıntısı
ÂNE f Kelime sonuna getirilerek zarfiyet ifâdesi için kullanılan nisbet edatıdır Meselâ: Mütefekkirâne (: Mütefekkire yakışır halde) kelimesinde olduğu gibi
ÂNE Bir aşiretin bütünlüğü veya işleri veya şerefi * Dişi ve yabani eşek * Yabani eşek sürüsü * Cedi (keçi) burcundan bir kısım yıldızlar * Kasık kılı * Apış arası, kasık
A'NEB Büyük burunlu adam, burnu iri olan adam
ANEBAN Erkek geyik
ANED Cânib ve nâhiyeler
ANEDE Çok inatçılar Muannidler
ANEF Kabalık (inceliğin zıddıdır)
ANEM Bir ağaç cinsi ki, kızıl yumuşak budakları olur
ANEN Arız olmak
ANEN FE ANEN Zamanla, gittikçe, devamlı
ANESE Ünsiyet etmek Karşılıklı görüşmek, arkadaş olmak, yakınlık göstermek (Vahşetin zıddı)
ANESTEZİ yunTıb: Bütün vücutta veya vücudun bir kısmında hislerin az veya çok miktarda kaybı
ANEŞNEŞ Uzun boylu
ANET Cimâdan âciz olmak * Ağaçtan yaptıkları deve ağılıANET : $ (C:Anât) Fâsık * Diz kılı * Yaban eşeği sürüsü * Fırat ırmağı kenarında bir köyün adı
ANET Günah Zinâ * Helâk * Fesâd * Meşakkat * Kalb darlığı * Hata Galat * Tıb: Kırılan bir kemiğin sarıldıktan sonra tekrar kırılması
ANEZE Ucu demirli uzun ağaç, (ki asâdan uzun, süngüden kısa olur)
ANFE Dudak altında biten kıllar
ANGÂH (Angeh) f O vakit Ondan sonra
ANGARYA yun Ücretsiz olan iş Meccanen görülen iş Baştan savma görülen iş (Bak: Suhre)

ANGLİKAN İngiliz kilisesine bağlı kimse(Anglikan Kilisesine Cevap:Bir zaman bî-aman İslâmın düşmanı, siyâsi bir dessas, yüksekte kendini göstermek isteyen vesvas bir papaz, desise niyetiyle, hem inkâr suretinde, hem de boğazımızı pençesiyle sıktığı bir zaman-ı elimde pek şematetkârane bir istifhamiyle dört şey sordu bizden Altıyüz kelime istedi Şemâtetine karşı yüzüne "Tuh!" demek, desisesine karşı; küsmekle sükut etmek, inkârına karşı da; tokmak gibi bir cevab-ı müskit vermek lâzımdı Onu muhatab etmem Bir hakperest adama böyle cevabımız var:O dedi birincide: "Muhammed (ASM) dini nedir?" Dedim: İşte Kur'andır Erkân-ı sitte-i İman, erkân-ı hamse-i İslâm, esas maksad-ı Kur'ânDer ikincisinde: "Fikir ve hayata ne vermiş?" Dedim: Fikre tevhid, hayata istikamet Buna dâir şâhidim: $Der üçüncüsünde: "Mezâhim-i hâzıra nasıl tedavi eder?" Derim: Hurmet-i riba, hem vücub-u zekâtla Buna dair şahidim: $ da $Der dördüncüsünde: "İhtilâl-i beşere ne nazarla bakıyor?" Derim: Sa'y, aslı esasdır Servet-i insaniye, zâlimlerde toplanmaz, saklanmaz ellerinde Buna dair şahidim:

ANGLOSAKSON Büyük Britanya'da yerleşen Germen ırkından aşiretlerin adı * Ana dili İngilizce olan şahıs
ANHA MİNHA Şundan bundan, şöyle böyle ederek, şu bu, öteberi
ANHÜ (ANHÂ) Ondan (İşaret zamiri)
ANHÜM Onlardan (mânasına işaret zamiri)
ANHÜMÂ Her ikisinden
ANİ Ansızın, birdenbire Bir anda Hemen * Son derece kızgın * Olgunlaşmış, kemale erişmiş
ANİ (C: Anat-Unât) Mütevazi, alçak gönüllü * Köle * Meşgul * Iztırab çeken Muztarib * İşçi * Müfettiş * Tahsildar (Müennesi: Aniye)
A'Nİ Yani ben demek istiyorum ki (manasında)
ANÎD (İnad dan) Çok inadçı * Daima suyu akıp iyileşmeyen yara (Bak: Anud)
ANÎDE Kabile, ehl-i beyt
ANİF Sert, kaba
ÂNİF Yakında geçen Pek yakın geçmişte
ÂNİF-ÜL BEYÂN Biraz evvel bildirilen, az önce beyan olunan
ÂNİF-ÜZ ZİKR Az önce bildirilen, biraz evvel tebliğ edilen
ÂNİFE Gençlik çağının başlangıcı
ÂNİFEN Yukarıda * Az önce, biraz evvel
ANİK İnce, zarif, güzel Acaib
ANİK Ense, boynun arkası
ANİK Çok nesne * Devenin ancak dizini çekip yürüyebildiği kumlu yer
AN-İL-GIYAB Kendisi yokken, gıyabında, arkadan
ANİMİZM Sosy: Ruhları İlâh sayan batıl bir din Ruhlar cisimler gibi Allah'ın mahlukudur Onun emirlerine tâbidir
ANİN f Yağ çıkarmağa mahsus olan yayık
ANİS Şişman ve iri deve * İhtiyar bekâr * İhtiyar kız
ANİSE Cana yakın kız veya kadın
ANİSE f Sıkı bağlanmış * Koyulaşmış, katılaşmış şey (Kan ve mürekkeb gibi akıcı maddeler)
ANİYE Son derece kızgın su
ANİYE (İnâ C) Yemek kapları, tabaklar, kap-kacaklar
ANİZ Iztırablı, muztarib
ANK Kapı, bâb * Güzel, hoş, gökçek olmak
ANKA İsmi olup cismi bilinmeyen bir kuş Çok büyük olduğu anlatılır Zümrüd-ü Anka ve Simurg gibi isimlerle de anılır * Uzun boyunlu kadın * Arabdan bir kimsenin lakabı * Zahmet, meşakkat
ANKA-YI MAĞRİB Zümrüd-ü Anka kuşu
ANKA-MEŞREBANE Anka meşrebi halinde, kanaat sahibi Eski edebiyatta kanaat sahiplerine kinaye olarak söylenir
AN-KARİB Yakından, çok zaman geçmeden
AN-KARİB-İZ-ZAMAN Yakın vakitten
ANKAS Erkek tilki yavrusu
AN-KASDİN Kasd ve niyet üzere, mahsûsen
ANKE Sağlam olan nesne * Ahmak
ANKEB Erkek örümcek
ANKEBET (C: Anâkıb) Dişi örümcek

ANKEBUT Örümcek(Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Ebubekir-i Sıddık (RA) ile küffarın tazyikinden kurtulmak için tahassun ettikleri Gar-ı Hira'nın kapısında iki nöbetçi gibi, iki güvercinin gelip beklemeleri ve örümcek dahi perdedar gibi harika bir tarzda kalın bir ağla mağara kapısını örtmesidir ki: Örümcek zayıf ağı ile rüesa-yı Kureyş'e galebe etmiştir Ayet diyor ki: En zaif bir hayvana mağlup olacaklarını o müşrikler faraza bilseler, bu cinayete ve bu suikaste teşebbüs etmiyeceklerdi RN) (Bak: Beyt-i Ankebut)

ANKEBUT SURESİ Kur'an-ı Kerimin yirmidokuzuncu suresidir Mekkidir (Allahtan başkasına güvenenlerin, dünyayı avlamak için kurdukları teşkilâtını bir örümcek ağına benzeten, örümcek meseli zikrolunan bir suredir)
ANKEBUTİYE Örümcekler
ANKUR Her nesnenin aslı
ANKÛT Örümcek Evcil, al kumru
AN-KÜM Sizden
AN-KÜMA İkinizden
AN-LA ŞEY'İN Bilâ mucib, sebebsiz
AN MİM AMED f Tar: İslâmiyeti ve Türkçeyi öğretmek maksadıyla, devşirilerek toplanan ve Türk köylülerine satılan acemi oğlanlardan, müddetini tamamlayarak Rumeli Ağasının tezkeresiyle ulüfeye yazılanların kayıtlarına verilen işaret
ANNAB Üzümcü
AN-NAKDİN Nakit para olarak
ANOFEL yun Sıtma mikrobunu taşıyan ve aşılayan sivrisinek
ANONİM yun Yapıcısının adı belirtilmeyen eser * Sermayesi hisselere bölünerek, her ortağın mes'uliyet ve salâhiyeti sermayedeki hissesiyle orantılı bulunan ortaklık, şirket
ANORMAL Normal olmayan İfrat veya tefrit hali
ANOT yun Pozitif elektrot Bir elektrolitte, elektrik akımının içeri girdiği iletken uç
ANS Sağlam, kuvvetli deve * Yemen tâifesinden bir kabile * Kız bâliğa olduktan sonra, ailesinin evinde çok durması
AN-SAMİM-İL KALB Can ve yürekten, kalbden
AN-SAMİMİN Kalbden Riyasızlıkla Samimiyetle İçten
ANSAR (Bak: Ensar)
ANŞET (C: Anâşit) Yaramaz * Uzun
ANSİKLOPEDİ yun Bir sahadaki bilgileri veya bütün bilgileri sistemli veya alfabetik bir şekilde sıralayan eser
ANTER (C: Anâtir) Gök sinek
ANTİKA yun Kıymetli san'at eseri Eski zamandan kalma eser
ANTİKOR Fr Vücuda giren hastalık mikroplarını zararsız kılmak için organizmanın bir kanun-u İlahî ile çıkardığı madde

Alıntı Yaparak Cevapla