Hani bir ân gelir



Ve söylenmez sözler söylenir olur!




Hani bir ân gelir


Mutluluk pembe bir ipek mendil gibi savrulur loş odada!




Hani bir ân gelir


Bir ân gelir


Hani bir göz bir göze gelir
Hani, öyle bir ân gelir ki;
En “gelinmez” yollarla en “varılmaz” yolların, senle ben arasındaki yarda boyun büktüğünü görürsün


Bu yar; iki yâr arasıdır!

Her yar iki yâr arasıdır!

Ve üstelik;
Yaralar yara benzer,
Her yar yaraya benzer!
Yar başında duruşum;
Yâre nâraya benzer!


Halbuki gök yerin


Halbuki gök yarın


Halbuki gök yârin içindedir bu mesafelerde!





Veya gök, mavi bir hançer gibi dalıvermiştir de toprağın içine; şimdi toprak, kendi içindeki kocca bir yarayı yâr bilmiş



Kendini parçalayan kooskoca bir yar başına türbedar olmuştur! ! !
Halbuki hep


Hep iki yârdır;
Bir yar başında duran






Her yar, yâri gördüğüm rüyadır!

Yolun biri gözlerinden başlaar senden içeri gider; diğeri gözlerimden, benden içeri


Bir yar oluşur her yârin arasında kalan boşlukta!

Ben, yarın bir duvarı olup sana bakarım bu yandan



Sen yarın bir duvarı olur, o yandan bana bakarsın!

Ve en derinimden gelip en derinine gidebilecek olan yol ile, en derininden çıkıp en derinime inebilecek olan gökkuşağı “bakışlarımızda” kopar!

Biz, sarılmadıkça






Yarlar kaldıkça yârlar arasında!

Hani bir ân gelir


Ve söylenmez sözler söylenir olur!




Hani bir ân gelir


Mutluluk pembe bir ipek mendil gibi savrulur loş odada!




Hani bir ân gelir


Bir ân gelir


Hani bir göz bir göze gelir


Hani bir ân gelir


Bir ân


Bakışlar düğümlenir;
Bütün yarlar silinir,
Sıra söylenmezlere gelir

