Yalnız Mesajı Göster

Rezonans Kanunu

Eski 07-23-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Rezonans Kanunu





“Eğer şu ana kadar isteklerimiz gerçekleşmediyse,
en şiddetli arzularımıza ulaşamadıysa;
eğer hayatımıza hiç istemediğimiz şeyler girdiyse, eğer mutsuzsak
veya yenilgiye uğradıysak, bütün bunların sebebini Rezonans Kanununda bulabiliriz



İmkansız, sadece bizim imkansız olduğunu düşündüğümüz şeydir



Belki de şu anda imkansız olduğunu düşündüğün şey, işte bu sınırsız olanakların imkansız olmadığı fikridir
Öyleyse bu senin şahsi kanaatindir
Bunun doğru ya da yanlış; iyi ya da kötü bir tarafı yok
Bu senin, kendi kanaatindir ve yaşamın da bu doğrultu da ilerleyip gelişecektir
Ama ya hayat görüşün ve inandıkların yanlış bilgi ve olgulara dayanıyorsa?



Demek ki asıl soru şu: Sen şu anda hangi rezonans alanını oluşturuyorsun?



Rezonans = Eko, yankı, titreşim
Rezonans Kanunu, evrendeki her şeyin birbirleriyle titreşimler aracılığı ile
nasıl iletişim halinde olduğunu anlamamızı sağlar



Bizim titreşimlerimizle uyumlu olan her şey, karşı koymaksızın bizim hayatımıza çekilecektir
Bu, bizim için her zaman olumlu bir şey anlamına gelmez
Ama içimizdeki “negatif titreşim enerjisi” olarak adlandırdığımız şey;
bizde hoşlanmadığımız, huzursuzluk verici hislerin uyanmasına,
hatta belki sarsıcı olayların yaşamımıza çekilmesine sebep olabilir



Bu nefes kesici buluş; kalbin muazzam büyük bir enerji alanıyla çevrili oluşuydu
Burada bahsedilen alanının çapı yaklaşık iki buçuk metredir
Bir düşünün, kalbimiz beynimizin oluşturduğundan çok daha büyük bir enerji alanı oluşturuyor
Bilim şimdiye kadar beynin, sahip olduğu elektromanyetik nabızlarla en büyük yayın alanına sahip olduğunu varsayıyordu



Kalbimiz tarafından oluşturulan elektromanyetik alan, vücudumuzdaki organlarla iletişim halindedir



Beynimiz bağımsız hareket etmiyor, aktiviteleri için gerekli sinyalleri kalbimizden alıyor



Hepsi bu kadar da değil! bilim adamları araştırmalarında
kalbimizden yayılan bu elektromanyetik alanın sadece duygularımız tarafından oluşturulmadığını
ve gücünü diğer önemli bir kaynaktan, kanaatlerimizden;
yani derin bir inançla bağlandığımız ve
hayatımıza doğrultusunda yön verdiğimiz düşüncelerimizden aldığını buldular
Bütün duygu ve düşüncelerimiz kalbimizin enerjisinde bilgi olarak bulunmakta
ve vücudumuzdan yayılan en kuvvetli sinyal olarak sadece beynimize ve organlarımıza değil,
aynı zamanda dünyanın derinliklerine doğru taşınmaktadır
Bu ezeli gerçeğin yansımalarını “kendini derin bir inançla savunmak”
“bir şeyi kalpten istemek” ve tabii “kalbinin sesini dinlemek” gibi
bazı deyimlerimizde görmek mümkündür



Kalbimiz, inanç ve duygularımızı
elektromanyetik titreşimlere ve dalgalara dönüştüren bir tür aracı olarak hizmet eder
Ve bu elektromanyetik dalgalar vücudumuzla sınırlı kalmaz, bütün çevremize uzanır, bizi kuşatan her şeyle iletişim halindedir
Kalbimiz, bütün inançlarımızı, geleceğe yönelik düşlerimizi ve duygularımızı başka bir dile,
titreşimlerin ve dalgaların kodlanmış diline çevirir ve bunları evrene gönderir
Yayılan bu enerjinin ne denli büyük olduğunu HeartMath Enstitüsü’nün yaptığı araştırmalar gözler önüne seriyor:

Kalbin elektrik akımı (EKG), beyinde oluşan elektrik akımından (EEG) altmış kez daha kuvvetlidir
Kalbin manyetik alanı ise beyninkinden beş bin kez daha kuvvetlidir



Demek ki kalbimizle, beynimizle yaydığımızdan çok daha fazla enerji yayıyoruz Peki bunu bilmek, bizim için neden bu kadar önemli? Çok basit, çünkü bu sayede, bazı dileklerimiz hemen gerçekleşirken, bazılarının gösterdiğimiz tüm çabalara rağmen neden bir türlü tezahür etmediğini anlıyoruz
İsteğimizin gerçekleşeceğine gerçekten inanmadan olumlama (imgeleme) yaparsak
ya da bir şeylerin hayalini kurarsak,
sadece beynimiz elektromanyetik dalgalar yayarken,
duygularımızın gerçek merkezi olan kalbimiz beş bin kat daha büyük bir kuvvetle,
genellikle tereddüt ve korku olan asıl inancımızı dünyaya yayar
Bunun sonucu apaçık ortadadır; hayatımızda sadece
kalbimizin derinliklerinde gerçekleşeceğine inandığımız şey gerçekleşecektir
İnançlarımızı duygularımızla desteklediğimiz zaman yaydığımız enerji çok daha büyük olur
Ama üzgün, depresif ya da bitkinsek, istediğimiz şeyi dileyebiliriz,
bu durumda kalbimizden yaydığımız hüzünlü duygular, mantığımızdan gelen isteklerden her zaman daha güçlü olacaktır



Kalbimizle Dünyayı Değiştirebiliriz
Tüm bu anlatılanlar, sahip olduğumuz inançların evrene yollandığı ve
Rezonans Kanununun esaslarına göre evrende kendileriyle aynı titreşimdeki enerjileri aradığı anlamına gelir
Benzerler birbirini çeker
Bizim enerjimizle rezonans içinde olan her şey hayatımızda tahakkuk edecektir
Sözün özü; inandığımız her şey yaşamımızda gerçekleşecektir
Bu nedenle, isterken dikkat edilmesi gereken en önemli noktalar:

Ne dilersen dile, bunu mantık seviyesinden kalp seviyesine taşı,
İsteklerimizin gerçekleşebilmesi için, bunun mümkün olduğuna kesinlikle inanmalıyız
İsteklerimizin gerçekleşebilmesi için önce kendimizi mutlu bir ruh haline sokmalıyız



Öncelikle bilincimizi hedefimize yönlendirmeliyiz ki,
hayatımızda gerçekleştirmek istediğimiz şeylerle etkileşime geçebilelim
Hayatımızda sadece derinden inandığımız şeyler gerçekleşebilir
Bu en başta kendi hakkımızdaki düşüncemiz için geçerlidir
Kendimizle ilgili görüşlerimiz yaşayacaklarımızı belirler
Tabii ki bu, bir şeyleri harekete geçirebilmek için gerekli olan güç ve kudrete sahip olabilmek için,
bu kudretin bize dışarıdan verilmediğini, içimizden husule geldiğini anlamamız gerektiği anlamına da geliyor
Demek ki dış dünya, her zaman bizim iç alemimizi yansıtır



Vladimir Poponin ve Peter Gariaev, “foton” adı verilen ışık parçacıkları vasıtasıyla
DNA’nın tutumunu incelemek istiyorlardı
Bu test serisinde vakum oluşturmak için bir borunun içindeki tüm havayı aldılar
Artık vakumda bile kesin bir hiçlik olmadığı biliniyor
Her mekanda özel aletlerle oldukça isabetli ölçülebilen fotonlar (ışık enerjisi) kalıyor
Böylece fotonlar borunun vakumunda oldukça düzensiz bir şekilde dağıldı
Bir sonraki adımda boruya insan DNA’sı verildi
Ve o anda çok şaşırtıcı birşey oldu Parçacıklar DNA’nın varlığında daha farklı sıralandı
DNA, fotonlara direkt olarak etki ediyordu
Sanki görünmez bir güçle, fotonları, boruda düzenli bir şekilde sıralamıştı
Artık bu deneyde kesinleşen şey şuydu;
İnsanın DNA’sı, fiziksel dünyaya direkt etki ediyor



Aslında bu yeteri kadar heyecan vericiydi, ama daha sonra olanlar tartışmasız bir devrim niteliğindeydi…
Bilim adamları, DNA’yı borudan aldıkları zaman, fotonların düzenli sıralarını bozup
dağınık hallerine geri döneceklerini düşünmüştü
Ama beklenenin tam tersi oldu!
Fotonlar sanki DNA hala oradaymış gibi düzenli sıralarında kaldı
Araştırmacılar deneyleri defalarca tekrarladılar, varılan sonuç aynıydı;
fiziksel olarak ayrılsalar bile DNA ve fotonlar arasında hala bir bağ vardı
Görünüşe göre, kuantum fiziğinin “kuantum alanı” dediği bir alan aracılığıyla birbirleriyle bağlantılıydılar
Boşluk olarak tabir ettiğimiz şey aslında hiç de “boş” değildir,
bilakis içinde milyarlarca verilerin dalgalar aracılığı ile hareket ettiği ve yayıldığı bir alandır
Bu deney Rezonans Kanununu anlayabilmemiz için oldukça aydınlatıcı olmuştur
Tıpkı ses dalgalarının, havayı taşıyıcı olarak kullandığı gibi,
yaydığımız inanç ve düşünce gücü de dünyaya taşınabilmek için bir aracıya ihtiyaç duyar
Burada, kuantum alanı devreye girerek, bu aracılık görevini üslenir
Bu enerji alanı, farkında olsak da olmasak da her şeyle ve herkesle bağlantı içinde olmamızı mümkün kılar
Bu esnada “alıcının” bizden ne kadar uzaklıkta olduğunun hiçbir rolü yoktur Bu alıcı yan komşumuz da olabilir, dünyanın öbür ucunda bulunan bir kişi de olabilir Oluşturulan ve yayılan rezonans alanı, her zaman doğru kişiye ulaşır Böylece istediğimiz hedefimizle aramızda, enerji yoluyla kesin ve aktif bir bağlantı kurabileceksek eğer, neden en büyük arzularımızın gerçekleşmesi için daha fazla bekleyelim ki?
Kuantum alanı sayesinde herşeyle ve herkesle hemen bağlantıya geçebiliriz Tek yapmamız gereken şey bunun için bir adım atmaktır;
Rezonans Kanunu, her zaman “evet” der
İnançlarını her zaman doğru çıkarır
Sana karşı gelmez
Mesela, hayatının önemsiz olduğuna ve hiçbir anlam taşımadığına mı inanıyorsun, bu inancın, onaylanacaktır
Gerçek, büyük bir aşkı hak ettiğine mi inanıyorsun, para, manevi ve maddi zenginliği hak ettiğine;
hayatının derin, her şeyi kuşatan bir anlamı olduğuna mı inanıyorsun, bu inancın yaşamında gerçekleşecektir
Neye inandığın enerjinin umurunda değildir, inancın yüksek ahlaki değerler taşıyabilir
ya da çok kötü bir şey olabilir sana fayda sağlayabilir
ya da hayatını zorlaştırabilir,
enerji işin ahlaki kısmıyla ilgilenmez ve yargılamaz
Enerji daima senin yaydığın içtekiler doğrultusunda çalışır

İç alemimizde sahip olduğumuz her şey, dış dünyada da karşımıza çıkacaktır
Dünyada karşılaştığımız her şeyin bir kaynağı vardır ve bu kaynak düşüncelerimizdedir
Eğer istediğimiz sonuçlara ulaşmak istiyorsak, düşüncelerimizi kontrol etmeye başlamalıyız, çünkü düşündüğümüz her şey bir rezonans alanı oluşturur
Uzun süreli ve sık olarak düşündüğümüz, hissettiğimiz ve söylediğimiz her şey rezonans alanımızı yoğunlaştırır
Bu yüzden kaybetmek hakkında her düşünce kaybetmek,
kazanmak hakkındaki her inanç da kazanma ihtimalini kuvvetlendirir
Bu yüzden dış dünyada değiştirmek istediğimiz her şeyi düşünce gücümüzle değiştirebiliriz
İçindeki yaratıcılığı hatırla ve onu bilinçli olarak kendi iyiliğin için ve diğer insanların iyiliği için kullan!
Zaman hiç de göründüğü gibi değildir
Sadece bir yöne doğru hareket etmez ve
gelecek, geçmişle aynı zamanda mevcuttur Albert Einstein

Düşünce gücümüz sayesinde geleceğimizi etkileyebilir miyiz?
Kesinlikle evet!
Bunu yapabiliriz, hem de tahmin ettiğimizden daha fazla
Kuantum fizikçilerinin nefes kesici buluşları hayatımızı her an tamamen değiştirebileceğimizi
ve istediğimiz her şeyi değiştirebileceğimizi, bize bir kez daha gösterdi
Bildiğimiz gibi düşünce gücümüzle enerji yaymaktayız
Tabii ki sadece biz değil, diğer bütün insanlarda aynı şekilde enerji gücü yaymakta
Aynı titreşimdeki enerjiler birbirlerini çektikleri için tıpkı bizim diğer insanları ve olayları kendimize çektiğimiz gibi
başka insan ve olayların da bizi çekiyor olması doğaldır
Buradaki tek koşul, iki enerjinin birbiriyle uyumlu olması yani titreşimlerinin birbirine yakın olmasıdır

Bu arada kuantum fiziği, kuantum dalgası denilen şeyin,
örneğin; düşünce ve inançlarımızın,
sadece fiziksel olarak yayılmakla kalmayıp zaman içine de yayıldığını bulmuştur
Yani inançlarımız sadece yer değil, zaman da değiştiriyorlar (zaman dalgaları)
Demek ki “normal kuantum dalgası” diye adlandırdığımız, geçmişten geleceğe giden kuantum dalagaları var
Bunun dışında, bir de “birleşik karmaşık dalgalar” olarak adlandırdığımız gelecekten geçmişe yayılan dalgalar vardır!
Hayret verici değil mi? Ama gerçek
Geleceğe yayılan dalgalar “teklif dalgası”,
geçmişe geri dönen dalgalar ise “eko dalgası” olarak adlandırılır
Eğer bu iki dalga karşılaşırsa, yani gelecekten gelen bir eko dalgası,
bizim yolladığımız bir teklif dalgasına rastlarsa,
bu durumda dalgalar birbirlerini modüle ederler ve ikisinin ortak ürünü olarak ortaya “olay ihtimali” dediğimiz şey çıkar
Kuantum fiziğine göre “bir olayın gerçekleşmesi ihtimali,
geçmişten gelen teklif dalgası ile gelecekten gelen uygun bir eko dalgasının buluşması sonucu ortaya çıkar”
Bu şu anlama gelir : “Sadece geçmiş geleceği değil, aynı zamanda gelecek de geçmişi etkiler”
Aklımız bunu idrak etmekte biraz zorlanabilir,
çünkü şimdiye kadar hep zamanın geçmişten geleceğe, doğrusal bir biçimde ilerlediğini düşünmüştük
Demek ki : Gelecek dışarıda bir yerlerde, çoktan beri mevcut
Aksi halde geçmişe, yani bizim şimdiki zamanımıza, dalgalar yollaması mümkün olmazdı
Senin geleceğin de şu an, şu saniye mevcut
Ama yine de geleceğinin akışı önceden belirlenmemiş, zira geleceğin çeşitli mahiyetlerini seçme imkanına sahibiz
Tabii ki bilincimiz, sadece bir tek zaman algılıyor Farklı bir şey tanımıyoruz
Bu şaşılacak bir şey değil, sonuçta duyularımız çok sınırlı
Bütün ışık yelpazesinin sadece % 8?ini algılayabiliyoruz
Geri kalan % 92?lik gerçeği, aynı şekilde bizi çevrelemesine rağmen algılayamıyoruz
Aslında var olduğu halde tamamen yok sayıyoruz
Ama yine de etrafımızda hiç tanımadığımız diğer enerji titreşim, dalga ve bilgilerle çevrili
"Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir" Sokrates



Yakın gelecekteki bütün olayları, bugünkü bilincimiz belirler

İşte bu noktadan sonra “istemek” konusuna varıyoruz
Zira istemek birçok ihtimalden birini yaşamımıza çekmekten başka bir şey değildir

Bir şey istediğimizde, bu doğrultuda bir teklif dalgası yolluyoruz
Bu dalga, bir eko dalgasıyla irtibata geçiyor
Bir gerçekleşme ihtimali meydana getirebilirsek istediğimizin gerçekleşmesi için en uygun şartları sağlamış oluyoruz
İç alemimizde sahip olduğumuz her şey, dış alemde de karşımıza çıkacaktır
Zira dış dünya her zaman iç alemimizi yansıtır
Ancak bilincimizi hedefe yönlendirirsek;
yaşamımızda sahip olmak istediğimiz şeylerle etkileşime geçebiliriz

Eğer istediğimiz sonuçlara istiyorsak;
düşüncelerimizi, duygularımızı ve inançlarımızı gözlemleyerek yönlendirmeye başlamalıyız,
zira hissettiğimiz ya da düşündüğümüz her şey, bir rezonans alanı oluşturur

Pierre Franckh

Alıntı Yaparak Cevapla