Yalnız Mesajı Göster

Anadolu'da Yoga

Eski 07-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Anadolu'da Yoga



ANADOLU’DA YOGA

Anadolu gibi müthiş uygarlıkları doğuran toprakların, Yoga gibi bir öğretiyi atlaması düşünülemez bile
Bu sayının konusu “Sevgi” olduğu için, ben de Anadolu’daki Bhakti Yoga’yı sufi’liği yazmak istedim


“Sufi” deyimi 8yy’ın 2 yarısında kullanılmaya başlanmıştır Kimi kaynaklarda Suf (arapça) yün demektir ve “Yün-aba giyen”anlamında, fakirliğin, terk etmişliğin ifadesi olarak kullanılmıştır Kimi kaynaklara göre yine arapça bir kelime olan “Safa”dan (saf, temiz, lekesiz) gelmektedir Yunan sofistlerin devamı olduğu da görüşler arasındadır 11 yy’da İmam Gazali tarafından kurumsallaştırılmış, tasavvuf ile islam barışık hale getirilmiştir


Anadolu’nun, kültürler, dinler,ırklar ve kültler alaşımı olduğu göz önüne alındığında; Bu uygarlıklar sentezi içinde, müslümanlaşılırken değişik ve derin bir yorumun doğması kaçınılmazdır Buna orta asya göçleri ve Maveraünnehir geleneğinin eklenmesi ortaya Anadolu mistizmini, yani sufi’liği çıkarmıştır Sevgiyi, hoşgörüyü ve iyi niyeti kullanarak, müslümanlık ile eski kültürler, inançlar harmanlanmıştır


Burada altını çizmek istediğim, yoga ile sufiliği karşılaştırmak değil, aynı kavramların yogada ve sufilikte nasıl ifade edildiklerini anlatmaktır
Bu bakış açısından bakıldığında; Bir Hallac-ı Mansur ekolü vardır Biçimsel yapıdan ziyade, öze yönelik ibadeti ön plana çıkartmaktadır Yani oruç tutmak, namaz kılmak, hacca gitmek, Allah’ın sıfatlarına ulaşmak için araçtırlar Allah ile bütünleşmek için önemli olan saflaşmaktır İnsan tüm ihtiras ve çıkar ilişkilerinden uzaklaşabildiği oranda Allah katına layık olabilir İbadet bu amacın gerçekleşmesi için sadece bir araçtır Burada amaç sevgidir Sevgi içinde olmak, insanı sevmek, bireyi Allah’a götüren en kısa yoldurDebdebe, şan, şöhret, iktidar, müslümanlar için züldür Sevgi yolunu kullanarak Allah’ın hakikat sıfatına ulaşmak, yani Allah yolunda gelinen bu aşama meşhur “En-el Hakk” diye ifade edilmiştir( Ki bu ifade, Hallac-ı Mansur’un M:S 922 de Abbasiler tarafından çarmıha gerilerek ölümüne neden olmuştur)


En-el Hakk; sevgi ve sezgi yolu ile Allah’ı bulmaktır Allah’ın hakikat sıfatı içinde erir, kavuşur, karışır, sevgi ve aşk ile yanarak yok olunur Allah’ın sıfatına karışılır “Ben Allah’ım” idraki içine girilir


Yoga’nın Samadhi basamağında bahsedilen “nirbi kalpa samadhi” durumuna erişmektir Bu aşama, normal, uyanık, hatta dünyevi işler ile uğraşırken bile Tanrı ile bir olduğunun şuuruna varmaktır Birey, Ruh olduğunun tamamen farkına varır


Osho, sufiliği anlatırken En-el Hakk için “Allah’ta ölmek” deyimini kullanıyorO’na göre sufilik, Allah ile olan aşk ilişkisidir Herhangi bir formalite, inanç, dogma, öğreti ile sınırlandırılamaz Sufilik, kişisel öz ile evrensel öz arasındaki engeli kaldırma sanatıdır


Anadolu’da, müslümanlık, Horasan Erenleri tarafından, Ahmet Yesevi önderliğinde sufi geleneği içerisinde yaygınlaşmıştır Hallac-ı Mansur ekolünün izleyicisi olan bu gurup, Yürek Haccı kavramını yayarak Bektaşi, Alevi, sünni kültürlerinde sufiliğin yerleşmesini sağlamıştır


Yürek haccı ; İnsanı Kabe olarak kabul eder Önemli olan insanı sevmektir Kula kulluk ederek , insana hizmet etmek en yüce ibadettir Gerçek Hac budur Herkesin Kabe yönüne dönüp, namaza durduğu zamanda, Kabe’yi ortadan çekip alırsak, herkesin birbirine secde ettiği bir görüntü ile karşılaşırız Haccı yüce yapan, bu en içteki öze kavuşmak arzusudur Burada sen yada ben yoktur, herkesin içindeki öz tek ve aynı olduğu için “Biz” vardır Bu birlik bilinci Bhakti yoga’nın ya da Sufi’nin yoludur


Alevi kültüründe net olarak rastlanan Jnana Yoga yaklaşımını buraya almak istiyorum, çünkü ilerleyen zaman içinde akıl yolu, Allah’a ulaşmada yetersiz kabul edilmiştir Akıl yolu, Allah’ı algılamak için kullanılmakta, ama Allah ile bir olmak için, gönül gözünden bahsedilmektedir( Dikkatinizi çekmek isterim; Yoga’da da, sırası ile, Janan Yoga’da, Karma Yoga’da, Raja Yoga’da, belirli bir uzmanlık elde ettikten sonra Bhakti Yoga’ya geçilmesi tavsiye edilmektedir)


13 yy’da aynı mistik görüş, bu sefer Endülüs’ten İbn-i Arabi tarafından, Vahdet-i Vücud anlayışı ile gelmiştir Doğanın, mükemmelliği Tanrı’nın manevi boyutu içerisinde algılanır Anadolu’nun , şaman-pagan alt yapısı, mevcut sufiliği daha da manevi hale dönüştürmüştür Yani, gönül, aşk, yürek Allah’a götürmektedir, manevi evreni algılamada akıl yeterli değildir, yüreğin mührünü açmak gerekir, kapısı açılan kalp, sezgisel bir yöntem ile tümel (hepsini içine alan) hakikatlere ulaşır ve Allah ile bir olur( Mokşha) Yüreğin mührünü açmak, ancak başkalarını sevmek ile mümkündür Canlı, cansız varlıklara karşı, duyarlılık geliştirmeden, koşulsuz hizmet etmeyi başaramadan ve en önemlisi herkese karşı yüreğinde, Allah sevgisini hissetmeden Vuslatı gerçekleştirmek imkansızdır


Sistemli ibadetin, aşk ile Allah yolunu açtığı düşünülürse,Alevilerin, Cem Ayini, Mevlevilerin Sema dönmesi,Sünnilerin Zikr(vecd)i, aşk ve bağlılık ile maddi olgulardan uzaklaşıp Tanrı katına ulaşmak için gösterilen çabalardır( Bhakti yoga, ibadet sistemini mükemmel şekilde dizayn etmiştir Kirtan ve Japa yöntemleri, birebir cem ve sema ayinleri ile zikre karşı gelmektedir


Kuran-ı Kerim’deki; “İbadetlerin en hayırlısı gece yapılandır” mealindeki ayetin ışığında, Sufiler gece boyunca namaz kılıp, zikrederler Aynı uygulama yogilerde de vardır


Şimdi, sufiliğe, biraz daha geniş bakalımTasavvuf, hem Allah’a yöneliştir, hem ruhun derinliklerine yapılan hactır, hem de evrensel boyuta doğru atılımdır Bu atılım Cihad ile başlarCihattan kast olunan, nefsi, dünyevi ihtiraslardan arındırma mücadelesidir(yogadaki yama-niyama kurallarını anlamak ve uygulamak, müslümanlıktaki cihattır, Muhhammet İkbal’in dediği gibi “Bir lokma Bir hırka”aparı graha felsefesini çok iyi açıklamaktadır)Cihad, çileyi gerektirir( Bire bir tapas uygulamasıdırBütün istekleri yakıp aradan kaldırmak için yapılan çalışmalardır Mevlana’nın ünlü sözü “Hamdım, piştim, yandım !” Tapas’ı anlatır) Bu nedenledir ki tasavvuf erbabı yıllarını çile hanelerde geçirir, daha sonra evreni hayranlıkla seyredip O’nu kavrama aşamasına geçilir Bu aşamanın vecd hali( Samadhi’ye çekilmek) sufiyi evren ile bütünleştirir O artık kendinden geçmiştir Bu durum sufi olmak isteyene; “Gel, gir, gör, tat ve anla”olarak anlatılır


Sufilik anlatılırken, Mevlana’dan bahsetmeden geçilemez 800 yıldır, mesajını net ve sade bir şekilde aktaran Mevlana, inanılmaz kültürleri, dinleri ve gelenekleri aynı potada eritmiş bir medeniyetin en ünlü temsilcisidir Sema Dönme disiplini içerisinde sistemleştirdiği felsefe ile ne kadar büyük bir sufi olduğunu kanıtlamıştır


Sema, evrensel devr-i daimdir Evrendeki her şey döner Güneşin etrafında, gezegenlerin dönüşü gibi, Tanrı’nın etrafında da tüm varlıklar zikrederek dönerler Bu bütünleşme yöntemidir Ancak bu dönüşün bir yol göstericisi olmalıdır Çünkü, bir Pir olmadan, birey, yanlış yollara düşme tehlikesi ile karşı karşıyadır Bu Kişiye Üstat, Şeyh, Dede, Pir vs denir ( Yogada Tantra geleneğinde de bir Guru olması ilk koşuldur)


Daha önce de değindiğim gibi, Sufi geleneğinde, hakikat, şeriatten daha üstündür Yani her şeyin içindeki Öz’e ulaşmak, hakikati bulmak, insanı oraya götüren yoldan daha önemlidir


Şeriat, belirli bir rituel takip etmeyi,Kuran-ı Kerim’i ezberlemeyi, hadisler üzerinde çalışmayı öngörür(Bhakti Yoda’da da bu gelenek vardır, Bhagavat Gita ezberlenir, yorumlanır, Darma izlenerek, karma oluşturulur Kama uygulanır “karşılıksız vermek”, Prema “aşk” ile hizmet uygulanır, bundan sonra teslimiyet gelir yani Bhakti)


Sufiliğin dayanağı, Kuran-ı Kerim’deki, Fatiha ve Nur sureleridir Fatiha doğru yolu gösterir Nur suresi, aydınlıktan , her şeyi bilen evrensel ışıktan bahseder Allah’ın Nur olduğu anlatılır Sufler için karanlıktan kurtulmak, O’na yönelmek ile mümkündür Tüm dünyevi arzular ve tutkular terk edildiğinde, Nur’un çevrelediği Cennet bile istenmemekte, sadece ve sadece O’nda yok olmak hedeflenmektedir Bu yol, SEVGİ’den geçmektedir( Yoga ‘da Anahata Çakra’nın özel bir önemi vardır, çünkü yüksek vibrasyonlu enerjiler-yani sevgi- bu çakra vasıtası ile sisteme girerler Anahata çakra aktif ise sevgi akar,kesinti yoktur Paylaşıldıkça büyüyen bir enerjidir ve kesinlikle bir duygu değildir, mutlak bir güçtür Tanrı katındandır, çünkü reddedildiğinde bile değişmez, artarak akmaya devam eder Anahata çakrayı temiz ve açık tutmak kafidir, sevginin akması için fazladan çaba harcamak gerekmez Sevgi, iyileştirir)
Sizlere, Mevlana’dan bir rubai ile veda etmek istiyorum



Aşıkların huzuru, yorgunluktadır
Hazine zahmette,
Neşe, arayıp, istemede,
Rahmet ise, edeptedir
Ferhan Yüksel
Not : Bu yazının hazırlanmasında, Prof Dr Niyazi Öktem’in görüşlerinden faydalanılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla