07-22-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Kavram Ve Soyutlama
Aslansema Teşekkürler bilincine 
*
b Biyolojik soyutlama kuramı
Eğer her soyutlama öznenin bir etkinliğini gerektiriyorsa, bu etkinlik eğilimlerimizin, hayati ihtiyaçlarımızın etkinliği değil midir? Bazıları bize şu çelişik düşünceyi teklif etmektedir: Eğer soyutlama, genel kavramlara sahip olma gücümüz varsa, bunun nedeni özellikle salt bir ruh olmamamız, ihtiyaçlarımız ve tepkilerimizin düşüncelerimizi şekillendirmesidir
Bu kuram Laporte tarafından savunulmaktadır Daha önce de Bergson tarafından ana çizgilerinde ortaya atılmıştır İçki kavramını göz önüne alalım Eğer çok susamışsam ve bana bir kadeh kırmızı şarap, bir bardak bira ve bir tas soğuk su ikram edilirse bu üç farklı sıvı karşısında aynı hareketi, aynı davranışı gösteririm Onlardan herhangi birini alıp dudaklarıma götürürüm O halde içki kavramının kaynağı biyolojiktir Söz konusu üç sıvıda ortak bir şey olduğunu bana keşfettiren şey, susuzluğumdur Onların üçü de "içki"dir, çünkü üçü de susuzluğumu giderir
Soyutlama her algıda tohum halinde bulunur, çünkü algı eylemin hizmetindedir ve her algı, şeyler dünyasında onların canlı varlığa faydalı olan yönlerini soyutlamaya yönelir Doğa zengin, karmaşık, sonsuz derecede çeşitlidir, ama eğilimlerimiz sonlu sayıdadır Uygarlığın en değişik içkileri istifademize sunmasına karşılık içme hareketi her zaman aynıdır ‹htiyaçlarımızın her biri tüm bir nesneler sınıfı tarafından doyurulma imkanına sahip olduğu için şeyler arasındaki benzerlikleri ortaya çıkaran şey eğilimlerimiz, hareketlerimiz ve duygularımızdır
Bergson, "gereksiz olandan hareket ederek algıda zorunlu olanı soyutlayan"ın eğilimlerimiz olduğunu söylemekteydi O, "genel olarak otun otçulları kendine çektiği"ni ileri sürmekteydi
Gerçekten de ister gölgede, ister güneşte olsun, ister nemli, ister kuru olsun, ot daima ottur, yani otlanılacak bir şeydir O halde soyut "ot" kavramı otçul hayvanın davranışında tohum halinde bulunmaktadır
Öte yandan psikanalizin kısa bir incelemesi bize duygusallık düzeyinde kendiliğinden soyutlamaların olduğunu göstermektedir Baba kompleksinden acı çeken çekingen, baba imgesinin "yerine geçen" ve sırasıyla üzerinde otoritelerini icra eden öğretmenleri, subayları, şefleri önünde aşağılık duygusundan doğan tepkilerini sürekli olarak tekrarlar
Çocuklukta kazanılmış bu kompleksler, bu nevrozluya davranış kalıplarını, sürekli tekrarlanan değişmez davranış şemalarını kabul ettirir Daha genel olarak, bizi çok genel tepki cinsleriyle donatan alışkanlıklarımız, tıpkı eğilimlerimiz gibi irade-dışı ve bilinç-dışı genellemelerin kaynağıdır Eğilimler ve alışkanlıklar durumların karmaşıklığını birbirinden ayrı ve soyut temalara böler
Ancak genel kavramın bu tür ruhsal kaynaklı oluşumu bizim için yeterli değildir Soyutlamanın uzak kaynağının eğilimler, duygular ve alışkanlıklar olduğunu kabul edebiliriz Gene de yaşanan, eylemde oluşturulan soyutlama ile düşünülen soyutlamayı birbirine karıştırmamak gerekir Bergson’un çok doğru olarak işaret ettiği gibi, "ister mermer, ister tebeşir olsun kireç karbonatı üzerine her zaman aynı şekilde etkide bulunmasından dolayı hidroklorik asidin soyutlama gücüne sahip olduğu söylenemez" Biyolojik soyutlama kuramını sosyolojik bir kuramla tamamlamakla da yetinemeyiz Şüphesiz toplumsal hayatın talepleri her zaman soyutlama gücü gerektirir Genel kavramlar, grubun bütün üyelerinde ortaktır ve doğa üzerine kolektif eylemde bulunmaya imkan verirler (Oysa somut ve tikel sezgiler bizi yalnızlığa ve güçsüzlüğe mahkum eder)
Toplumsal hayatın, somut bireyseli bastırmaya bizi zorladığı ve düşüncelerimizde soyut tümeli desteklediği tartışılamaz Ancak toplum, bizden kavramlar yaratma gücümüzü harekete geçirmemizi talep ederse de onu tamamen olmuş bitmiş bir biçimde yaratmaz Biz de biyolojik ve toplumsal eğilimlerden ayrı bir şeyin, aklın kendisi olan, bağımsız bir soyutlama ve genelleme yeteneğinin var olduğunu kabul etmemiz gerekir
*
alıntı
|
|
|