Yalnız Mesajı Göster

Descartes-Özne Olarak Benlik

Eski 07-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Descartes-Özne Olarak Benlik



Batı felsefe tarihine baktığımızda benlik (self) kavramının, felsefenin en belirsiz kavramlarından biri olduğu hemen göze çarpar: Bu belirsizliğin nedenlerinden birisi hiç kuşkusuz onun çok boyutlu bir kavram olmasından ileri gelmektedir

Benlik kavramının teolojik ve felsefi yönleri olduğu gibi onun psikolojik ve hatta sosyolojik boyutlar! da bulunmaktadır Her düşünsel çevrede farklı yönleriyle ele alınan bu kavram, felsefede daha çok ontolojik ve epistemolojik yönleri itibariyle ön plana çıkmıştır Batı felsefe tarihinde özellikle Descartes'ın ünlü cogito'su ile birlikte yoğun bir biçimde filozofların gündemine giren benlik kavramı, bu yoğun tartışmalara karşın felsefenin en muğlak kavramlarından biri olma durumunu korumaktadır Bunun en büyük göstergesi de benlik ile ilgili felsefe literatüründe oldukça farklı hatta çelişik görüşlerin mevcudiyetidir

Gilbert Ryle'ın The Concept of Mind adlı eserinde dile getirdiği bir metafor, bu kavramın içeriğinin ne kadar belirsiz olduğunu çok iyi göstermektedir Benliği insanın gölgesine benzeten Ryle'a göre benlik kavramı, tıpkı insana o kadar yakın olmasına karşın yakalamak istediğimiz zaman bir türlü yakalanamayan insan gölgesi gibi, üzerindeki bunca tartışmaya karşın bir türlü ne olduğu tam olarak anlaşılamamış bir kavramdır İnsanda bir ben bilincinin olduğu aşikar olmasına karşın benliğin mahiyetinin nasıl bir şey olduğunu izah etmeye kalkıştığımız zaman belirsizlikler hemen çoğalmaktadır Genellikle ruh, zihin, özne ve bilinç gibi kavramlarla beraber ele alınan ve zaman zaman da bu kavramlardan biri veya birkaçı ile özdeşleştirilen benlik kavramı, bu kavramların sahip olduğu tüm belirsizleri de tabiatiyle içinde barındırmaktadır Aşağıda göreceğimiz gibi benlik kavramı, teolojik implikasyonları olan ruh kavramından farklı olduğu gibi son zamanlarda felsefe çevrelerinde ruh kavramı yerine kullanılan zihin kavramından da farklıdır

Batı felsefe tarihinde benlik kavramının serüvenine baktığımızda görürüz ki, benlik, daha çok iki yönüyle öne çıkmıştır: bilginin öznesi olarak berıîik ve bilginin nesnesi olarak benlik Bilginin öznesi olarak benlik daha çok aktif yönü itibariyle ön plana çıkarken, bilgi nesnesi olarak benlik, diğer tüm nesneler gibi pasif bir haldedir Felsefe tarihinde rasyonalistler, daha çok benliğin özne yönüne vurgu yaparken, empiristler benliğin nesne yönünü öne çıkarmışlardır Bu iki farklı bakış, benlik hakkındaki bilginin mahiyetine de yansımıştır

Benliğin özne yönüne vurgu yapan rasyonalistler, özne olarak benlik bilgisinin diğer bilgilere oranla daha kesin olduğunu zira burada aracısız ve doğrudan bir bilincin sözkonusu olduğunu iddia ederken, benliğin nesne yönünü öne çıkaran empiristler, nesne olarak benlik bilgisinin diğer nesnelerin bilgisinden yöntem itibariyle farklı olmadığım ve dolayısıyla aynı kesinliğe sahip olduğunu öne sürmüşlerdir

Öte yandan, benlik konusunda rasyonalistler ile empiristlerin arasında orta bir yol benimseyen Kant ise benliğin birkaç boyuta sahip olduğunu belirterek bir anlamda hem rasyonalistlere ve hem de empiristlere hak vermiş, ancak onların böylelikle benliği tek boyutlu bir şey gibi gördüğünü de söyleyerek onların hatalarını göstermiştir Buna karşılık, benliğin bilgi edinme sürecindeki rolüne özellikle vurgu yapan Kant'a göre benliğin mahiyetinin yani varhk yapısının ne olduğu kadar onun epistemolojik rolü de büyük önemi haizdir Kant, ben bilincinin bilginin olmazsa olmaz şartı olduğunu ve dolayısıyla ben bilinci olmadığı zaman her türlü bilginin imkansız olduğunu öne sürmüştür Kant, benliğin kendi içinde nasıl bir varlık olduğunun bilgisine ulaşamazsak bile onun tüm bilgimize birlik ve bütünlük sağladığı bilincine sahip olabildiğimizi öne sürer

Yani transandantal felsefede benliğin mahiyetinden ziyade onun epistemoîojik işlevi ön plana çıkarılmıştır Ancak modern Batı felsefe tarihinde benliğin mahiyeti, daha çok tartışma konusu yapılmıştır Bu konuda iki genel görüşten sözedilebilir Bunlardan biri, benliğin bir töz olduğuna dair görüş iken, diğeri ise bunun tam tersi yani benliğin bir töz olmadığını iddia eden filozofların görüşüdür Birinci görüşü daha çok rasyonalistler savunurken, ikinci görüşün empiristlerin çoğunluğu tarafından sahiplendiğim görmekteyiz

Descartes ve Benlik




Benliğin 'düşünen, yalın ve ölümsüz bir töz' (ruh) olduğu görüşünün ilk sahiplerinden biri hiç kuşkusuz Descartes'tır Descartes, benliğin mahiyetine ilişkin bu bilgiye rasyonel bir sezgi ile ulaşılabileceğini öne sürerek bu bilgiyi diğer bilgilerden ayırmıştır Ben bilgisini ve benliğin varlığını ispat etmeyi felsefesinin çıkış noktası yapan Descartes, ben bilgisinin tüm bilgilerimiz arasındaki en kesin bilgi olduğunu iddia etmiştir Ünlü cogito argümanıyla ('cogito, ergo sum: Düşünüyorum, o halde varım') kendimize ilişkin bilgimizin, sahip olduğumuz ilk ve en kesin bilgi olduğunu öne süren Descartes, bu bilginin sahip olduğu nitelikleri (açıklık ve seçiklik) diğer tüm bilgilerin ölçütü haline getirerek bir anlamda ben bilgisini mihenk taşı olarak kullanmıştır Descartes, herşeyden kuşku duysak bile kendimizin varlığından asla kuşku duyamayacağımızı zira kendimizin varlığından kuşku duymak bile kendimizin varlığının bir kanıtı olduğunu öne sürerek kuşkunun benliğin varlığına ilişkin bilgimize tesir etmeyeceğini iddia etmiştir Ben bilgisinin diğer bilgilerden örneğin fiziksel nesnelerin bilgisinden daha kesin olduğunu düşünen Descartes, bunun sebebinin de bu bilginin elde ediliş tarzı olduğunu iddia eder

Descartes'a göre ben bilgisinin ayrıcalıklı bir durumu vardır, zira kendimize ilişkin bilgimiz doğrudan entellektüel bir sezgiyle elde edilen a priori bir bilgidir Yani ben bilgisinin elde ediliş tarzı, onun sahip olduğu kesinliğin garantisidir bir bakıma İçebakış denen özel bir yöntemle elde ettiğimiz ben bügisinin yanhş olma ihtimali olamaz, zira burada özne ile nesne arasında herhangi bir üçüncü öğe olmadığı gibi ben bilgisinde özne ile nesne aynıdır Descartes'ın benlik anlayışına bakıldığında onun birkaç yönünün olduğu görülecektir

Descartes'ın benlik anlayışının en çok öne çıkan yönleri, onun ontolojik ve epistemolojik yönleri olmasına karşın, daha derinlere bakıldığında başka yönlerinin de örneğin teolojik ve ahlaki yönlerinin de olduğu görülecektir Ama felsefi açıdan bizi ilgilendiren öncelikle onun epistemolojik sonra da ontolojik yönü olduğundan burada diğer yönlere değinilmeyecektir Descartes'ın benlik ve ben bilgisine ilişkin görüşü, onun genel epistemolojisinin bir uzantısı mahiyetinde olduğu için öncelikle genel olarak Descartes'ın bilgi felsefesine bir göz atmakta yarar vardır

Descartes'm bilgi felsefesi, günümüzde temelselcilik (faundationalism) adı verilen bir görüşle anılmaktadır Hatta bilgi felsefesinde temelselcilik denilince akla ilk gelen filozof Descartes'tır Temelselcilik, bugünlerde daha çok zıddı olan başka bir bilgi anlayışı ile birlikte ele alınmaktadır Tutarhcıiık (coherentism) adı verilen bu bilgi anlayışının kökenleri eski zamanlarda olsa da sistematik bir bilgi felsefesi olarak ortaya çıkışı yenidir
Descartes'ın temsil ettiği temelselciliğe göre bilgi sistemi, tıpkı temelleri sağlam olan bir bina gibi, kesin ve kuşku götürmez doğrulara dayanmalıdır Bir kere bu temel sağlam atıldıktan sonra geri kalan kısım yani üst yapı, bu sağlam temelden çıkarımlar yapılmak suretiyle elde edilir


Sahabettin Yalçın

Alıntı Yaparak Cevapla