Prof. Dr. Sinsi
|
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
Çok sevdiğim bir arkadaşımın bir sözlükten yazısıdır Daha iyisini yazamayacağımdan ve yazılabileceğine inanmadığımdan dolayı metnin tamamını buraya taşıyorum Editlemeden, eksiltmeden, artırmadan:
hafif olan için bile ağır olan dayanılmaz lanet
100 yıl öncesine göre bugün daha rahat ayırdına varılabilen duygu yoğunluğu, ârafı   
çağın yarattığı imaj ve kişilik bombardımanı!
her yerden fırlayan yüzler;onların hayatları, ilişkileri, ruh halleri, özel hayatları  kendimizi unuturken neden ilgiliyiz bu kadar başkalarıyla?
bizi tanımayan yüzlerce insan tanıyoruz bütün gereksiz ayrıntılarıyla! bir kağıt kalemle yüzlerce isim-soyisim yazabiliriz kendi varlığımızdan ağır ne için bu kadarı? kendimizi unutmak için mi?
kendini unutabilmenin mutluluğuna ve hafifliğine sığınacak kadar korkaklaşmış kitleler yaratıldı bütün dünyanın kentsel popülasyonlarında görülen bir rahatsızlık rahatsızlık olabilir miydi artık ?
televizyon kanallarından, gazetelerden, dergilerden, billboardlardan akan net görüntüler ,net fotoğraflar, net yüzler, net hayatlar! hepsi uzun zamandır kendimizden daha net! hepsi kendisini unutsun diye biraz insan  tüm bu magazin, zevzeklik ve şamata!!!
ıı dünya savaşı, soğuk savaş derken ağırlaşan yaşamla keşvetti insanlık bu modern mutluluğu , kendini unutuşu  
60'larda kendini unutarak mutlu olan insan denince akla sadece uyusturucu geliyordu büyük kitlelerin bu unutuşla mutluluğu buluşunun ilk çoğul ve somut keşfiydi sonra hippi dönemiyle müzikte katıldı bu unutuşa alanlar doldu taştı kendini unutmak için yarışanlarla   ilk grupie'lerin ağzından döküldü , " kendimi unutmak için durmadan sevişmem lazım " sözü sıradanlaşıp hatırlatırsa kendini, yenisinin arayışıyla  
70'lerde siyaset keşvedildi birden! kendini unutmak isteyen ülkem genci yeni bir morfin bulmuştu işte kimdi , neydi , ne için yaşıyor ya da ne için savaşıyor ya da neyle savaşıyor bilmiyordu   ve bu vakumunda anlamların , bu unutuşunda kendini , garip bir mutluluk vardı!
daha sonraları kendilerini unutmaları için sanatla ilgilenen insanlar yaratıldı sanat kendini sanatla unutanlarla, kendini unutmak için yarışanlarla pazarlanır oldu tüketim toplumu yaratılabilirdi bir saatlik bir filme gidip hayatını unutmak isteyenler , kendini unutturmayı başardığı için alınan albümler, gidilen konserler, gece kulüpleri, trance partiler  
sanatın ve daha sonra giderek eğlencenin her yanına yayıldı kendini unutmak için yarışanlar
sonra hobiler satılmaya başlandı bu kendinden kaçmak için yalvaran kitleye  al, uğraşırken yeteneğini geliştirir, kendini unutursun diye !
kartondan evler yaparak başladı çoluk-çocuk-genç-yaşlı  sonra hanımlar robadan elbise dikme derdine kendinden geçti makrame, sarkaç , dikiş, nakış   önce tetris , sonra sudoku oldu unutuşun adı ellerden düşmedi
sonra herkes muzisyen oldu, rock yaptı, rap yaptı   her genç sırtında gitar kılıfı stüdyoları doldurdu kimse sormadı " ulan herkes müzik yaparsa kim dinleyecek bizi diye "
herkes fotografci oldu , herkes kendi programının yonetmeni oldu, skeç videolar hazırladı , paylaştı ,yarıştı ,deliler gibi izledi   
bu arada kendini futbolla unutabilenler kavga ettiler stadlarda annelerinin galatasaraylı olduklarını unutup küfrettiler galatasaraylıların götüne kimi kızının , kimi eşinin  
kendini unutsunlar diye tv kahramanlari yaratıldı kocasıyla kaç gündür sevişmediğini bilmeyen kadınlar tv camı karşısında sabahladı gözetledikleri evde bu gece sevişen olacak mıydı diye  
sevişler gitti kavgalar geldi kendini unutmaya birebir sizin kendinizle başbaşa kalmanıza müsade etmeyecek kadar çok konuşan kaynanalar yaratıldı  
sonra kendi hayatlarını bir süre unutsunlar diye yazılmış populer kitaplar çıktı mistik hurafeler, gizemler, efsaneler  kendi iç gizemlerinden bihaber da vinci peşinde koşanlar , hatta çocuklar tarafından bile okunan potter!
sunu yap bunu yapma kitaplariyeniden keşvedildi yayıncılar tarafından tam da kendini unutmak isteyen bu doymak bilmez kitlenin oyalanacağı şeydi işte şunu yap bunu yapma, kendini unut, kendin olma!
kendi hikayelerini unutsunlar 45 dakika diye diziler yapıldı gösterişli hayatlar, entrikalar, büyük aşklar  " bir adaya düşseydiniz   " klişesiyle dünyayı kurtarışlardan , bir mafya babasi türkiyeyi kurtarışlara kadar geniş unutuşlar  
hepsi sattı!
izdihamlar yaratarak sattı!
satışa çıktıkları ilk gün ,
vizyona çıktıkları ilk gün ,
sahne aldıkları ilk gece,
yayınlandıkları ilk gün  
insanlar kendilerini unutmayı sevmişlerdi ve bu ucuz mutluluk ve hafiflik yetmişti onlara 
herkes deliler gibi kendini unutmak istiyordu; oysa, mutlak bir hukumdar gibi davranmaktan vazgeçmeli, yüksek rutbeli saray nazirlarının anlattıklarıyla yetinmeyip halka bizzat kendimiz inmeliydik! bilmeliydik unuttuğumuz "ben"i   
"önce kendi içine dal! derinlerde ara ne istediğini! ilkin kendini tanı! ancak o zaman neden illede hastalığa yakalanmak gerektiğini anlar ve belki kollarsın unutmamak için kendini s freud"
kundera'nın ironisini bile anlayamadık; "varolmanin dayanilmaz hafifligi"
ve bu hafiflik , savaş ortasında bir doktorun kendini unutarak bulduğu ucuz mutluluğa razı olmasıyla başladı 
|