Konu
:
Sistematik Kültür Felsefesi
Yalnız Mesajı Göster
Sistematik Kültür Felsefesi
07-22-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Sistematik Kültür Felsefesi
A)Kültürü Dıştan Belirleme
"Kültür" teriminin kökeninde içerilmiş olan yapma
işleme
insan eliyle meydana getirme
yetiştirme
geliştirme vb
anlamlar
onu "doğa" kavramı ile belirli bir karşıtlık içine sokar
Karşıtlık
"doğa"nın kendiliğinden oluşan ve gelişip değişen nesne ve olgular alanı sayılmasına karşılık; "kültür"ün daima "doğa"da sonradan belli yarar
niyet ve amaçlar doğrultusunda insan eliyle oluşturulan bir alan olmasında kendini gösterir
Çoğu filozof doğada kendiliğinden oluşan hâlleri belirtmek için fakt (faktum
fact) terimini kullanırken
insan düşüncesi ve insan emeği ile oluşturulan haller için artefakt terimini kullanmaya özen göstermiştir
Artefakt terimindeki arte
yine Latince ars sözcüğünden gelir ki
yapma
işleme
becerme
zanaat ve sanat (Art) vb
anlamlara sahiptir
Öyleyse "kültür" ile "doğa" arasındaki karşıtlığı
birbirini dışta bırakan
olumsuzlayan iki şey arasındaki karşıtlık olarak görmek yanıltıcı olur
Karşıtlık
"kültür"ün insanın doğa"
içinde ve doğayı dönüştürerek sadece kendisine _ait_yapay (sun'î
artificial_) _bir_dünya_yaratması ile "doğa"nın_kendiliğindenliği arasındadır
Öbür yandan
"doğa" kavramının yukarıda anılan anlamı
yani onun "kendiliğinden oluşan nesne ve olgular dünyası" olma anlamının yanında (ki
bu anlamda doğaya maddî doğa denebilir)
formel bir anlamı da vardır
Formel anlamıyla "doğa"
herhangi bir şeyin özbelirleniminin
neliğinin (mâhiyetinin) kavramı olarak da kullanılır
Örneğin "masanın doğası"
"dinin doğası"
"sanatın doğası" vb
terimlerde
"doğa" böyle bir form
nelik bildiren bir anlamda kullanılmıştır
Buna formel doğa kavramı denebilir ve örneğin bu bakımdan "kültürün doğası"ndan da pekala sözedilebilir
O hâlde "kültür"ün karşıt kavramının "formel doğa" değil "maddî doğa" olacağı açıktır
Bu terminolojik belirlemeler
öbür yandan
"kültür"ün "doğa dışı" veya "doğa üstü" olmadığını
ancak doğa içerisinde ama doğadan farklılaşmış bir alan olduğunu gösterir
Kültür-doğa (maddî doğa) karşıtlığı
çok çeşitli terimlerle ifade edilmek istenmiştir
Örneğin bir doğa varlığı olarak insana "zoon"
"anima"
"can"
"doğanın çocuğu" gibi terimlerle işaret edilirken; kültür yaratan ve kültür içinde yaşayan insan için "human"
"beşer" gibi terimler kullanılmıştır
Bunun gibi
maddî doğayı belirtmek için "işlenmemiş doğa" terimine başvurulurken
kültürü belirtmek için "işlenmiş doğa"
"ikinci doğa" gibi terimlere başvurulmuştur
Örneğin H
Rickert
hayvan ve insan topluluklarını ayırmak üzere "doğal topluluk" ve "kültürel topluluk" terimlerini önermiştir
Tüm bu ayırımlar kültür-doğa karşıtlığını belirginleştirmek için yapılmışsa da
"kültürel" olanı "doğal" olandan ayırmak konusunda güçlüklerle karşılaşılmıştır
Bazı filozof ve sosyal bilimciler
örneğin kültür öğeleri arasında saydığımız bilim
teknik ve ekonomiyi "kültürün doğal tabanı" sayarlarken; diğerleri bu öğelerde de insan düşüncesinin ve yaratıcılığının belirleyiciliğine dikkati çekerek
bunları saf kültür fenomenleri ve öğeleri saymışlardır
Bu konuda
ileride "kültür kuramları" başlığı altında değineceğimiz gibi
filozofların ve sosyal bilimcilerin değişik eğilim ve inançlarının etkili olduğu görülür
B) Kültürü İçten Belirleme
"Kültür"ü "doğa" karşısında dıştan belirleme denemelerinde ortaya çıkan ve yukarıdaki paragrafın son satırlarında değindiğimiz tartışma
yani bilim
teknik ve ekonomiyi kültürün doğal tabanı sayanlarla bunları saf kültür fenomenleri ve öğeleri sayanlar arasındaki görüş farklılıkları
geçen yüzyıldan beri devam ede gelen uygarlık-kültür ayırımının da kaynağıdır
Bazı filozof ve sosyal bilimciler
bilim
teknik ve ekonomiyi toplumların duyuş
düşünüş
değer ve inanç formlarından göreli olarak bağımsız değişkenler saymışlar ve bu değişkenlerin oluşturduğu tabanı uygarlık olarak tanımlamışlardır
Bu filozof ve sosyal bilimcilerin bir bölümü
"kültür"ü
"uygarlık" tabanında farklı olarak gelişen duyuş
düşünüş
değer ve inanç formları olarak görmüşler ve bunların somutlaşmalarını birbirinden farklı dinlerde
dillerde
sanat anlayışlarında
dünya görüşlerinde
felsefelerde bulmuşlardır
Bu doğrultudaki uygarlık-kültür ayırımının yüzyılımızda daha çok Anglosakson ülkelerinde genişliğine benimsendiği görülür
Buna karşılık Alman felsefe geleneğinde bu ayırıma kötü ve uygunsuz bir ayırım olarak bakılmış
uygarlık öğeleri olarak ayırt edilen bilim
teknik ve ekonominin_bağımsız değişkenler olmadığı
dil
din;sanat ve felsefe öğeleriyle içten ve karşılıklı bir etkileşim içinde bağımlı değişkenler olarak görülebilecekleri vurgulanmıştır
Bilim
teknik ve ekonominin de kültür öğeleri arasına alınmasıyla
sadece "kültür" terimine başvurulmasını gerekli ve yeterli olduğu belirtilmiştir
Uygarlığa maledilen öğeleri de kültür öğeleri sayan anlayış doğrultusunda
kültür filozofları ve kültür kuramcılarının kültürü içten belirleme
kültür öğelerini ayırt etme konusunda farklı yaklaşımları vardır
Bu farklı yaklaşımların hemen hepsinde şu veya bu şekilde yer alan kültür öğelerini çok global bir biçimde şöylece sıralamak olanaklıdır:
1-Demografik taban: Her kültür
çok çeşitli insan gruplarından
birliklerinden oluşan bir demografik tabana dayanır
2
Dil: Demografik olarak kümeleşmiş in- san grupları arasındaki temel iletişim formu
Dil
demografik kümeleri "toplum" kılan en temel öğedir
3
Ekonomi: Toplumun yaşaması ve doğal ihtiyaçlarının (gelişmiş toplumlarda mânevî ihtiyaçlar da devreye girer) karşılanması için başvurulan araçsal ve ilişkisel düzenlerin tümü
4
Bilim ve Teknik: Doğal çevreyi insan ve toplumun yararına dönüştürmek üzere başvuru- lan düşünce
yöntem
üretim tarzları ve organizasyon araçlarının tümü
5
Tarih: Bir kültürün geleneklerle oluşan formu (ki
bu geniş tanımı ile tarih ve kültürü özdeşleştirenler vardır)
6
Din ve Kült: Bir kültürün gelenekle gelişen
fakat diğer geleneklere göre daha kalıcı ve sürekli olan doğaüstü inanç formlarının tümü
7
Sanat: Bir kültürün dil
ses
renk gibi araçlarla ve mekâna biçim verme edimleriyle (heykel
mimarî) gerçekleştirdiği biçim verici ve ifade edici etkinliklerinin tümü
8
Devlet ve Siyaset: Toplumsal yaşamın; tüm kültür öğelerini gözeten bir tutum- la grup ve sınıflar arasındaki güç dengelerine göre dıştan düzenleniş formu
9
Felsefe: Öbür kültür öğelerinin tümünden beslenen
ama aynı ölçüde bu öğelere göreli olarak en az bağımlı
kuşatıcı ve organize düşünce etkinliklerinin tümü
Yukarıda da belirtildiği gibi
bu öğelerden bazıları çeşitli felsefi ve bilimsel görüşler altında kültür öğesi sayılırlar veya sayılmazlar
Burada yine uygarlık-kültür ayırımını benimseyen filozof ve bilim adamlarını anabiliriz
Öbür yandan uygarlık- kültür ayırımını reddetmekle birlikte
"devlet" ve "din"i kültür öğesi saymayan
hattâ bunları "kültür"e karşıt bir konuma yerleştiren filozoflar da vardır
Örneğin J
Burckhardt
"kültür"ü sadece bilim
sanat ve felsefe ile sınırlar ve bu daraltılmış anlamı ile "kültür"ü "devlet" ve "din"in karşısına koyar
Ona göre "devlet" ve "din"
insanlığın tutucu güçlerini
bilim
sanat ve felsefe ise aynı insanlığın özgürleştirici güçlerini temsil ederler
Alfred Weber
uygarlık-kültür ayırımıyla da yetinmez
bir üçlü ayırıma başvurur
Ona göre her organize insan topluluğunda şu üç yön vardır: l
toplum yapısı
2
uygarlık
3
kültür
H
Freyer
bu tür ayırımları yapay bulur ve insana ait herşeyi "kültür" kav- ramı altında toplar
Ona göre "kültür"ü oluşturan beş temel form vardır: l
kurumlar (devlet
hukuk kurumları)
2
araçlar (teknik ve teknoloji)
3
semboller (dinsel
sanatsal
felsefî sembol ve değerler)
4
toplum formları (göçebe
kırsal
kentsel)
5
eğitim ve formasyon
Buna karşılık T
Veblen
"kültür"ü sadece kurumlarla sınırlar ve kültür öğeleri sayılan herşeyin kendilerini topluca kurumlarda (başta devlet olmak üzere) gösterdiklerini ileri sürmekle Hegelci bir anlayışa yaklaşır
G
Gurvitch
kültürü "sosyal totalite" olarak görür ve onda şu yönleri ayırır: 1
demografik
morfolojik
ekolojik temel
2
kollektif davranış tarzları
3
sosyal modeller
değerler
semboller ve kurallar
4
düzenleyici davranış kalıplan (ideoloji ve dünya görüşlerinin buyurduğu ve benimsettiği kalıplar)
5
sosyal roller örgüsü
6
yaratıcı etkinlikler (mevcut davranış kalıplarına uymayan ve zamanla onlarda değişmelere yol açan etkinliklerin tümü)
7
kollektifleşen duygular (İngiliz soğukkanlılığı
Çinli uysallığı vb
)
Kroner kültürde dört yön sayar: 1
vital/doğal yön: ekonomi ve teknik
2
rasyonel yön: bilim ve siyaset
3
sezgisel ve irrasyonel yön: sanat ve din
4
düşünsel/refleksif yön: tarih ve felsefe
E
Rothacker
kültürde iki temel yönden sözeder: 1
yaşama düzenleri (ekonomi
teknik
hukuk
ahlâk
eğitim
devlet)
2
sembolik düzenler (dil
mitos
sanat
bilim
din
felsefe)
Rothacker'e göre sembolik düzenler yaşama düzenleri için modellerdir
fakat ne var ki sembolik düzenlerle yaşama düzenleri hiçbir zaman tam olarak örtüşmezler
Yaşamanın kendisi
sembolik düzenleri daima zorlayan
kalıplaşmalara izin vermeyen
her an yeni atılım ve açılımlara gebe bir kaotik niteliğe sahiptir
Bu konu- da Nietzsche'den etkilenen Rothacker'e göre
kültür
insanın düzenleştirici
biçim verici etkinliklerinin alanı olduğu kadar
düzen karşıtı ve yeni düzen arayıcı etkinliklerinin de alanıdır ve bu nedenle onda daima bir kaotik yan bulunur
*
Kültür Bilimleri ve Kültür Felsefesi
Doğan Özlem
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul