Konu
:
İnsan Sarhoş Doğar Ve Uykuda Ölür
Yalnız Mesajı Göster
İnsan Sarhoş Doğar Ve Uykuda Ölür
07-22-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
İnsan Sarhoş Doğar Ve Uykuda Ölür
“İnsan sarhoş doğar ve uykuda ölür
” ( japon atasözü)
“Çocukluğumuzda bize zenginliğin fakirlikten daha mutlu bir hal olduğu
insanların hayattaki statülerine göre veya sahip oldukları maddi şeylere göre
güzellik
eğitim veya yeteneklerine göre üstün veya aşağı oldukları söylendi
İnsanlarda görülen büyüklük halinin bireysel bir mutluluk hali olduğu
eğlencelerde eğlenileceği
seçkin tanıdıkların dışarıdan parlak görüleceği
başkaları tarafından takdir edilmenin gerekliliği
onların beğenisini kazanamamanın bizi güçsüz bir duruma düşüreceği
kitap
resim ve müziğin kişiliğimizi geliştireceği
bir iş yapmadan boşu boşuna vakit geçirmenin hoşa gideceği
hiçbir şey yapmamanın mümkün olduğu
şöhrete
güç ve ünvanlara sahip olmanın
başarı kazanmanın gerçek değerler olarak kabul gördüğüne inanmamız öğretildi
”
Bir Hindu metninde şöyle anlatılıyor:
“Bizler öte alemden yuvarlanıp havanın içine düşeriz ve ondan sonra bu kaskatı gezegene girmek için ana rahmini bir geçiş yolu olarak kullanırız
Bu dünyanın donuk ışıklarından başımız dönerek çabucak kutsal orijinimizi unuturuz; dünya bizim okulumuzdur
” Bir Japon atasözü de şöyle der: “İnsan sarhoş doğar ve uykuda ölür
” Ama yine de “İnsan olarak doğmanın nasıl büyük bir fırsat olduğunu kimse anlayamaz
” denmektedir bir Tibet atasözünde
Başka bir hikayede rahimdeki doğmak üzere olan bir çocuktan bahsedilir
Çocuk kendi kendine tekrar tekrar şunları söylemektedir: “Kim olduğumu hatırlayacağım
kim olduğumu hatırlayacağım
” Fakat ne yazık ki
doğum anında çocuğun dudaklarından kopan feryatta
dünyanın her yerinde yeni doğan çocukların ilk feryadı yankılanır: “Ah
unuttum! Unuttum!”
Çocukların kendi ruhsal potansiyelleriyle irtibat haline geçmesine yardımcı olmanın her ana babanın vazifesi olduğunu unutmamalıyız
Ruhsal ana babalar
bu içsel dürtüyü ifade etmeye yönlendirilen çocukların
hayatlarının herhangi bir anında
kim olduklarını
nereden gelip nereye gittiklerini kendilerine soracaklarını bilirler
İnsanlık tarafından çağlar boyu beslenen inanca göre bu sorular üzerinde bir kere ciddi olarak düşünülmeye başlandı mı
ardından kutsal olanı arayış gelecektir
Ne İçin Yaşıyoruz? adlı kitabında John Bennett şöyle söylüyor: “Nasıl ki insan kendi saçından çekip
kendini tutup çıkaramazsa kişinin kendisini etkileyip etkilemeyeceği de hazırlığına bağlıdır
Bu hazırlanma ancak yaşam ötesi olası deneyimleri belirleyen çağrışım stoklarının
büyüyen çocuğun genç
alıcı beyin sistemine yerleştirildiği gelişim yıllarında olabilir
Bu nedenle her neslin bir sonrakine borçlu olduğu bir zorunluluk vardır
Bu
çocuklarını objektif yargılamaya ve her gerçek şeyin bir bedeli olduğunu ve şuurlu çalışmanın ve maksatlı acı çekmenin bu ödemenin yapılabileceği tek araç olduğunu anlamaya muktedir sorumlu varlıklar olmak üzere hazırlamaktır
Çocuk çaresiz ve bağımlıdır
bu iş
annesi babası ve öğretmenleri tarafından dürüstlükle yapılmadıkça
eğer kaderini ona yakışan bir biçimde gerçekleştirecekse
gerekli olan tek şeyde kusurlu olarak yetişkinlik çağına gelecektir
Kabul edilmelidir ki bir çocuğun yetiştirilmesi bu temel gereksinimler açısından ciddi biçimde kusurlu ise
hiç de kendi hatası olmaksızın
o çocuk
olabileceğini olmak fırsatından yoksun kalacaktır
Doğal mizaç ve diğer kalıtımsal faktörler açısından pekala gerçek var olmayı elde etmeye muktedir ama kusurlu yetiştiriliş ve kötü örnekler sonucu ne onun için neyin gerekli olduğunu anlamaya ne de kendi üzerinde çalışma kararını verip uygulamaya muktedir olamayan bir varlığın trajik durumunu tanımlamak zordur
Bunu az da olsa anlamaya başlayan hiç kimse
bir sonraki kuşağın sorumlu bir yaşa hazırlanmasının ulvi bir zorunluluk teşkil etmesi gerektiğini fark etmeden edemez
Peki çağdaş insanlık ne yapmaktadır? Çocuklar doğduklarında
neredeyse doğuştan boşluk
bencillik
kendine fazla önem verme
güvensizlik
hilekarlık
kolaylıkla etki altında kalma
başkalarına bağımlılık ve varlıklarının tam kökünde ve merkezinde bulunan kendini beğenme gibi özellikleri onlarda kaçınılmaz olarak yaratacak olan etkilere maruz bırakılırlar
”
Tutum ve davranışlarımızda
duygularımızda ve düşüncelerimizde telkinin ne kadar önemli bir yeri olduğunu bir kez daha anlıyoruz
Kendi hür irademizle yaptığımızı zannettiğimiz pek çok şeyi aslında basit olabilecek bir telkin sonucu benimsediğimizin farkına varmalıyız
Hepimiz televizyon reklamlarının veya popüler kültürlerin kendi üzerimizdeki etkilerinin bir derece farkındayız ancak daha farklı şekillerde her an her türlü negatif ve hiç ihtiyacımız olmayan telkinlere maruz kalmaktayız
Bennett
kişinin tarafsızca oluşturduğu kendi hakkındaki yargısının en önemlisi olduğunu söylüyor:
“Diğer insanların iyi ya da kötü yargılamalarına müracaat etmeksizin içsel olarak yapılan
kişinin kendi hakkındaki kendi tarafsız yargısının kişinin kendi hareketlerinin temeli olması gerektiği anlayışını çocuklarda geliştirmek için hiçbir etkili adım atılmamıştır
Eğitimin amacı
insan kaderinin varlığın değişimini içerdiğini henüz düşünmeye başlamamış bireyler tarafından bile
genel kabul göreceğine inandığım kavramlarla formüle edilebilir
Örneğin şöyle yazabiliriz:
“Eğitimin amacı kendine ve içinde yaşadığı dünyaya karşı yükümlülüğünü anlayan
bu yükümlülüğünü yerine getirme gerekliliğini hisseden ve bunun için gerekli fedakarlık ve gayretleri göstermeye muktedir bağımsız bir varlık ortaya çıkarmaktır
”
*
Ne İçin Yaşıyoruz?
J
Bennett
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul