Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Güzelliğiyle Trabzon
Tüm Güzelliğiyle Trabzon
Trabzon Genel Bilgi

Doğal güzelliklerinin yanı sıra tarihi geçmişi, mimari ve sanatsal yapıları ile tanınan Trabzon Anadolu’nun Kuzey-doğusunda yer alan önemli bir liman kentidir Batısında Giresun, doğusunda Rize, güneyinde Gümüşhane, kuzeyinde de Karadeniz ile sınırlanan bu kentte yeşilin her tonu ile karşılaşılmaktadır Kuzeyde bir biri ardınca yükselen dar vadilerle sık sık kesilen dağlar ve tepeler birbirini izlemektedir Bunlar bazen yüksek tepeler halinde denize ulaşarak sarp burunlar meydana getirmektedir Ayrıca dağların yamaçlarından inen sert akışlı derelerin ve zaman zaman şelalelerin oluşturduğu zengin bir akarsu düzenine sahiptir İkizdere, Değirmendere, Kuzgundere, Fol Deresi ve Zağanos Deresi bu akarsuların belli başlılarıdır
Trabzon yöresindeki yerleşimin MÖ 10 000 yıllarında Paleolitik Çağ’da başladığı Prof Dr Kılıç Kökten’in 1944 yılında yaptığı yüzey araştırmaları ile mağaralardaki buluntulardan anlaşılmıştır Buralarda Erken Tunç tarihine tarihlenen keramikler bulunmuştur Antik coğrafyacı Strabon ise, Tibarien veya Chundiaire isimli kavimlerin yörede yaşadığını söylemiş ardından da Carassus (Giresun), Trapesusus (Trabzon) yörenin belli başlı limanları olduğunu belirtmiştir Bunun yanı sıra Thermisoyre (Terme) civarında amazonların da yaşadığını dile getirmiştir

MÖ 2000 yıllarında Kafkasya’dan gelen bir grup buraya yerleşmiş, MÖ 1200 yıllarında Troia’ya giden yöre sakinleri de olduğu bilinmektedir Hititler burasını Azzi, Hayasa gibi isimlerle tanımlamışlardır Asurluların egemenliği sırasında bölge ticari alanda ileri bir düzeye ulaşmıştır MÖ 800’den sonra Asurluların güçlerini yitirmeye başlamasından sonra, Yunanlı sömürgeciler Karadeniz’de görülmeye başlamış, ancak Kimmerler, Amazonlar ve İskitler karşısında başarılı olamamışlardır
MÖ 885’te Sinop dolaylarına yerleşen Miletoslular 756’da Trabzon yöresine gelmişlerdir Besari isimli bir Rum tarihçi Trabzon’un kurucusu olarak Arkadın halkını ve Miletosluları göstermek isterse de o yıllarda burada Turanî ırkından yerli bir kavim yaşamaktaydı Bu da şehrin ilk kurucularının Orta Asya’lı kavimler olduğu ve daha sonra gelen Miletosluların egemen olduklarını göstermektedir Miletosluların egemenlikleri 700 yıl sürmüştür MÖ 427-335 yıllarında yaşayan Yunanlı yazar Knesophon, Anabasis (Onbinlerin Dönüşü) isimli eserinde Pers Prensi Kyros’un kardeşi Antakserkes’e karşı savaşmak üzere Anadolu’ya gelen ücretli 10 000 Yunan askerinin Kyros’un ölümünden sonra orada kaldıklarını yazmıştır Böylece Trapesus ismi on binlerden arta kalanların buraya yerleşmesiyle ilk kez tarihte ismini duyurmuştur

Trabzon Pers hükümdarı Keyhüsrev zamanında İran yönetimine girmiş ve bu durum MÖ 334’de Makedonya imparatoru İskender’in Anadolu’yu ele geçirmesine kadar sürmüştür MÖ 323’de İskender’in ölümünden sonra Karadeniz kıyılarının büyük bir bölümüyle birlikte Trabzon da Eumenes’in egemenliğine girmiştir MÖ 280’de bir süre Mithridates ailesi yörede egemen olmuş, MÖ 298’de bağımsız bir Pontus Devleti kurulmuştur Pontus kralı Farnakes, Trabzon yöresinde yaşayanları egemenliği altına alarak krallığını büyütmüş, merkez olarak da Sinop’u seçmiştir O günlerde Trabzon, Pontus Devleti’nin maden, kereste ve gemi yapımını sağlayan önemli bir liman şehri idi
M Ö I Yüzyılda batıda güçlenen Romalılar Anadolu’yu da işgal etmeye başlamışlardır Roma kralı Pompeius’un Pontus Kralı V Mithridates’i Kelkit vadisinde bozguna uğratması üzerine Pontus Krallığı dağılmıştır Böylece Trabzon , M Ö 66 yılında Roma yönetimine girmiştir Roma’da Augustus’la birlikte M Ö 27 yılındani tibaren imparatorluk dönemi başlamıştır Avgustus’un idari düzenlemesi sonucu Trabzon, Pontus Polemoniacus adı verilen vasallık içinde yer almış, İmparator Tiberius zamanında (M S 14-37), diğer bir idare bölümü olan Kapadokya Eyaleti sınırları içinde kalmıştır Roma İmparatoru Neron döneminde ise (54-68) serbest kent olma ayrıcalığına kavuşturulmuştur Trabzon bu dönemde "ünlü" ve "zengin" kent olarak tanımlanmıştır Roma İmparatorluğunun doğu sınırının savunmasına önem veren Vespasianus zamanında (69-79) Trabzon, Kapadokya -Galatya Eyaleti içerisinde yer almıştır

Roma İmparatoru Hadrianus döneminde (117-138) tüm Roma imparatorluğunda olduğu gibi Trabzon da yeniden imar edilmiş;dini ve askeri binalar, yollar, su kemerleri ve yakın zamana kadar kları görülebilen liman inşa edilmiştir İmparator Hadrianus’dan sonra Trabzon’un parlak dönemi sona ermiş, 244 yılında para basma yetkisi elinden alınmıştır Roma Döneminde basılan Trabzon sikkelerinin ön yüzlerinde Roma İmparatorlarının büstü olmakla birlikte, arka yüzlerinde Pontus Krallığı döneminden beri süregelen kendi mitolojik figürlerine yer verilmiş ve Grekçe yazı kullanılmıştır Doğu Karadeniz Bölgesine akınlar yapan Gotlar 276 yılında Trabzon’a da saldırmış ve kent tümüyle yakılıp yıkılmıştır Roma İmparatorluğunun son dönemlerinde IV Yüzyılın başında Diocletian Maximian, Constantinius ve Galerius’tan oluşan dörtlü idare zamanında Trabzon’da yeniden bir takım imar etkinliklerinde bulunulduğu Trabzon Müzesinde bulunan Latince kitabeden anlaşılmaktadır
Roma İmparatorluğu 395 yılında ikiye ayrılınca Trabzon, merkezi İstanbul olan Doğu Roma / Bizans İmparatorluğunun sınırları içinde kalmıştır Bizans İmparatoru Iustinianus (527-564) Trabzon’da kent surlarını restore ettirerek yeni bir imar etkinliğini başlatmıştır Heraclius zamanında (610-641) imparatorluk askeri bölgelere ayrılmış ve Trabzon kurulan Khaldia Temasının merkezi olmuştur VIII Yüzyılın başlarında Anadolu’ya yönelik Arap akınları Doğu Karadeniz ve Trabzon’a kadar da ulaşmıştır

Bizans İmparatorluğunun 1204 de IV Haçlı seferleriyle gelen Latinlerin eline geçmesi üzerine, imparator I Andronikos Komnenos’un İstanbul’dan kaçan torunları Alexios ve David, Gürcü Kraliçesi Tamara’nın da yardımıyla Trabzon’da 1204 yılında bağımsız olarak Komnenos Krallığını kurmuşlardır Anadolu Selçukluları ile evlilik bağı oluşturarak ve vergi ödeyerek siyasi varlıklarını sürdürebilen Komnenos Krallığı, I Manuel Komnenos zamanında (1238-1265) en parlak dönemini yaşamıştır Gümüşhane’deki gümüş madenlerinin etkisiyle de ekonomik olarak güçlenen Manuel I’in sikkeleri üzerinde "en mutlu" unvanı yer almaktadır
XI Yüzyılda Trabzon ticari öneminin yanı sıra askeri üs de büyük önem kazanmıştır Anadolu Selçukluları Trabzon’u baskı altında tutmuş Sultan Melikşah zamanında (1107-1116) şehir Selçukluların eline geçmişse de kısa bir süre sonra Vali Thodoras Gabras tarafından geri alınmıştır
Trabzon Aleksios Komnenıs I (1204-1222) zamanında büyük gelişim göstermiş ve Pontus devleti’nin sınırları daha da genişlemiştir Aleksios’un İznik İmparatoru David Palaiogos ile savaşmak zorunda kalışı ile toprasklarının büyük bir bölümünü kaybetmiştir Aleksios’un yerine geçen İmparator Andronikos I (1222-1235) Selçukluların egemenliğine karşılık İmparatorluğuna bağımsızlık kazandırmak istemiş ve bazı girişimlerde bulunmuştur Bunun için de gemilerini Sinop’a göndererek orasını yağmalamış, Selçuklu donanmasına büyük zarar vermiştir Bunun üzerine Alaeddin keykubat ı (1220-1237) denizden ve karadan Trabzon’u kuşatmışsa da başarılı olamamıştır

XIII yüzyılın ikinci yarısında Trabzon, Erzurum tebriz yolu ile Karadeniz İran ticaret yolunun önemli bir limanı haline gelmiştir Yüzyılın başlarında Moğolların egemenliği azalınca, bu kez Türkmenler kendilerini göstermiştir İmparator Manuel II, Türkmenlerle (1332) İmparator Bazileus (1332-1340) Akkoyunlularla savaşmıştır Yıldırım Beyazıt 1398’de Samsun’u ele geçirmiş ve sınırlarını Trabzon’a kadar genişletmiştir Timur’un Anadolu’ya hücumu sırasında İmparator Manuel Komnenos III Ankara Savaşında 1402’de onun yanında yer almıştır
İstanbul’un fethinden sonra Pontus İmparatoru Kalo İoannes IV, belirli bir vergi vererek Fatih Sultan Mehmed’in egemenliğini kabul etmiş, ancak Osmanlılara karşı Uzun Hasan’ı desteklemiştir Bu arada Trabzon’a kaçan Bizanslılara da yardımcı olmuştur Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed Hızır Bey’i Trabzon’a göndermiştir Osmanlı donanmasının Trabzon önlerinde görülmesi (1456) üzerine hazırlıksız yakalanan imparator yılda 1000 altın vermek istemiş, Fatih Sultan Mehmed bunu 3000 altına çıkararak anlaşma sağlamıştır Pontus Devleti Osmanlılara karşı yıkıcı girişimlerde bulunmuş ve sonunda 26 Ekim 1461’de Trabzon Osmanlıların eline geçmiştir

Trabzon, Osmanlı Döneminde önce eyalet ve sancak olarak şehzade ve mutasarrıflar tarafından idare edilmiştir XVI yüzyılda, merkezi Batum olan Lazistan Sancağı ile birleştirilerek eyalete dönüştürülmüş ve bu yeni idari birimin merkezi olmuştur 1867 yılında Trabzon’da büyük bir yangın çıkmış, bir çok kamu binası da bu sırada yanmış ve kent daha sonra yeniden düzenlenmiştir 1868 yılında vilayet olmuş, merkez sancağı dışında Lazistan, Gümüşhane, Canik Sancakları da buraya bağlanmıştır
Birinci Dünya Savaşı sırasında, Ruslar Trabzon’a saldırmışlar (14 Nisan 1916), ve ele geçirmişlerdir Rus İhtilâli’nin 1917’de olmasından sonra Ruslar Trabzon’dan çekilmişlerdir Bu sırada Karadağ’da toplanan Türk Milis Güçleri Akçaabat’a inerek Yüzbaşı Kahraman Bey’in komutasında Trabzon’a doğru yürümüşler ve 24 Şubat 1918 tarihinde Trabzon’a girmişlerdir
Trabzon Cumhuriyet döneminde de vilayet konumunu sürdürmüştür
--- Sonraki mesaj ---
Trabzon Sözlü Tarih
Kentin Alınışına ilişkin söylence:Fatih Trabzon'a gelir,pontos kralı David ,Fatih'e karşı koyamayacağını anlar Kenti kurtarmanın yollarını arar En akıllı adamlarına tanışır Fatih'e şöyle bir öneri yapılmasına karar verilir "Kentin dışında ,kıyıda Ayasofya Kilisesi'yle Kule arasında bir zincir gerilidir Fatih'in her zaman öğündüğü topçuları bu zinciri kırk atışta koparabilirlerse kent hiçbir direnme olmaksızın teslim olacaktır Koparamazlarsa ordular geri çekileceklerdir
Fatih düşünür taşınır öneriyi kabul eder Topçular hazırlanır atışlar başlar En iyi nişancılar bile ,zinciri koparamaz Sıra son atıştadır Fatih:"Kendine güvenen varsa geçsin topun başına " der kimse göze alamaz
Derken top birden ateşlenir Atışı yapan Hoşoğlan adında çelimsiz bir yeniçeridir Huzura getirilir,Fatih topçu olup olmadığını sorar ;olumsuz cevap alınca da öfkelenip başını vurdurur O anda teeplerden bir çığlık yükselir :"Zincir koptu kent teslim oluyor"Ortalık bir anda akarışır Ordu çığ gibi kente akmaya başlarHoşoğlanda kesik başı koltuğunun altında en önde koşmaktadır ,İlk coşku geçip de Hoşoğlan'ın farkına varıldığında olduğu yere düşer ölür ve üldüğü yere bir türbe yaptırılır
Delicebal Söylencesi:Onbinler zorlu bir yolculuktan sonra Trabzon önlerine gelirler Maçka - Gümüşhane arasında ki dağlardan geçerken ağaçlardan bal damladığını görürler Askerlerin çoğu üşüşüp baldan yiyince ya uykuya dalar yada deli olurlar,Aradan saatler geçer fakat uyanamazlşar Onları gören yerliler üzerlerinde ne varsa alırlar Ayılanları da bir güzel döverler Askerlerde ayık olanları kıyıya doğru kaçmaya başlarlar
Sonunda balın Maçka'da Meryemana Dağları'nda yetişen zifin "Zafinos" adlı çalımsız bir bitkiden toplandığı anlaşılır ayılanlar dabir süre deli gibi dolaştıklarından bu balın adına "Delibal" adı verilir Günümüzde yabann arısı balı da denilen bu baldan çok yiyenlerde çeşitli delilikler uyuşukluklar sarhoşluklar görülürki buna bal tutması denir
Sesli Kayalar Söylencesi:lV Murat Bağdat seferinden dönerken Sümela Manastırı karşısındaki sesli kayalar denilen yerden geçerken ayak seslerinin kayaların sayısınca yansıdığını duyar Durup aşağı bakınca 300 m yüksekliğindeki bir kaya oyuğuna yapılmış Sümela Manastırı'nı görür Yerlilerden burasının kutsal Sümela (Meryemana) manastırı olduğunu ,içinde Hristiyan keşişlerin barındığını uçan kuştan gayrısının giremediğini öğrenir Çok kızar Manastırın topa tutulmasını buyurur Ancak atılan toplar Manastıra değmez Yanlarından geçip gider Bunu gören lV Murat Manastırın kutsallığına inanır Oraya kimsenin dokunmamasını buyurur
Hıdrelez söylencesi:Yörede yaygın olan bir inanışa göre hıdrelezde çalışmak haramdır Çalışanlar Belli bir saatte iş başında yakalanırlarsa mutlaka yaptıkları işe göre cezalandırılırlar Söylenceye göre Hıdrelez günü bir aileninin fertleri tarlaya çift sürmeye giderler Anneleri tarlaya ekin atmakta oğulları ise öküzleri ile tarlayı sürmektedir Hepsi oldukları yerde çifte karışır ve yerlerinde birer ağaç biter Rişk yaylasında bulunan ormanda ağaçların arasında kocaman taşlık bir alan vardır Tamamen boş olan bu alanda önde bir ağaç ekin atan anneyi arkadaki iki ağaç çit süren çocukları onların arkasındaki ağaç ta öküzlerini gösterirmiş
Asım Efendinin Görele’ye Mektubu
Huzuru Fazılhanelerine
Muhterem Efendiler
Selamı mahsus afiyetinizi bir buçuk seneyi mütecaviz tahriren muharebatımız miyanemizde munkatı akraba ve yakınlığı büyüklerimiz geçdükten sonra unuttuk Merhum efendiler sılayi rahmi terk etmeyup beher sene gelürler idi ve sizler terk ettünuz Pederlerinuzun makam ve derecesini ihraz ettunuz halen birbirumuzi tanımiyoruz Bu dünyanın hiç hükmi yoktur Allah (C C ) bir hafta zarfında Of kazasını mahvu perişan etti Of’un kesret-i ilmu irfani servetu samanı Karadenizde bir dahi yok idi Cenabı Allah 24 saatte mahvu perişan etti 6 Temmuz’da bir gün bir gece semadan yağan yağmur ve yerlerin dağ ve taşlardan huruç eden Nuh Aleyhiselamın zamanı gibi oldı Of’un en büyük ve en zengin karyesi Zisino karyesi 45 hane Zeno 500 hane Zeleka,Holaysa,Kadahar nahiyesi 700 haneye yakın Hopşara ve Şui 800 hane Holo köyleri 25 muhtarlıktır Bunların arazileri yüzde 80’i gitti Kalan 20’den da birşey anlaşılmaz Hane,değirmen,dükkan 2000’den mütecaviz nüfus 5 altı yüz kadar boğazda hiçbir Pazar kalmadi Bilduğumuz Kadahor ve Hadi belırsuzdur Köprü, cami, dükkan kamilen gitmiştur Elhasıl su Celal Efendinin hanesi altina kadar çıkti Merhum amcalarımızın asarı olan taşköprüyüde aldı Merkezden Hadiya kadar olan Pazar mevkii kalmamıştır Paçan ile Mimilosta çok zayiat yoktur Lehul hamd akrabalarımızdan nüfus zayiatı yoktur 2yaylalarda bulundiler Of kazası 80 000 nüfusdur Tahminen 50 000’ni hicrete mühayyadır Zeno karyesi camii şerifi 11 kubbeli İstanbul’da emsali yok idi Dereden camiye kadar dört saat üstünden aşağı iki saat köyün başında Yoroz dağı gibi bir dağ var idi Yarilup cami ve köyü önüne katup dereye indurdi Karyelerde komşudan komşuya gitmeye mümkün yoktur Irmaklar 2 minare derinluğinde 20 dakika mesafede ehali birbirinden haberdar değil El anda olamadi Bugün Paçan muhtarı Sürmene (yolu) tarikı ile Of’a geldi İşte Paçan ve Mimilostan bir parça izahat aldum:Ekseri konak ve haneler taş üzere altından su kaynayup haneyi uçurdi Bazısı da aşağı geçti 11 kubbeli camide 50 kişi yatsıyı kılayurdi Bir takımlarıda cami de (köy odasında) kumar oynayurdi Öylece sel onlari götürdi
Felaket gündüz saat 3’te başladı Dağlara siyah bir bulut kaplayup yariluyurdi Sedasını merkezden işıturduk Saat 7 sularında şiddetli bir hareketi arz da oldi 8 gün 8 gece dağlar mutemadiyen yarildi ve seller akar idi 2 gün güneş etti Mimilos,Anoso karyeleri (köyleri) güneşte battı sel oldıler Abdest alınamayacak bir ırmak 150 seneluk bir gürgen ağacını götürdi Şinek başı mezra ve çayırlar kamilen sel oldı Bu karyelerde hiç şenlik yok Masiyet ve isyan bu köylerde idi Cenabi Hakkın büyük bir kudreti ilahiye-i azimesini gösterdi
Kondu karşusunda (Veçono adında) bir karye vardır Gece oradan bir sel alıp dereye 1 5 saat bayır mevkiinden haneyi aldı koptu Derenünde (içinde) 2 kadın çocukları kucaklarında o azim dereden karşuya haneyi attı Derününden 2 kadın ve çocuklar çıkıp Hopşera köyüne iltica ettiler Elyevm berhayattırlar 2 kadın da çocuklar kucaklarında biri beşikte mağrukan (boğularak) Rize açıklarında deryada bulundiler Ve birda çabulaci ustasini Zisino karyesinde evinden sel geturdi 1 saat kadar getürüp bir bayirda durdi Boğaza kadar çamura gömülmış üç gün üç gece feryad edup açlıkdan bunaldı Bir sabah namazı 15 yaşlarında bir yanına vardı bir parça arpa ekmeği tuzsuz ve üzerine bir parça yağ peynir verup yedi,aklı başına geldi Delikanlı gaip oldu Elveym o adam berhayattır
Zisino ahalisi Leylen köyün ortasına toplandiler ellerinde fenerler dört taraflarından seller hücum etti 70-80 kişi var idiler Çikamadilar Büyük bir sel geldi bunları önüne kattı Allah Allah sedaları asumane çıktı Karşuki köyden görürlerdi Fenerler sönüp kelimeyi şehadet kesildi Cümlesi mağrukan vefat eyledi Bazi kimselerida bir saatlik yola kadar sel geturup kabattı İki gün sonra çıkarıldiler Hali felaketten haberdar olamadiler
Velhasıl yüzde 20 deduğumuz Müslümanlar kurtardiler Düz tarlaları metin binaları olan mütebaki 80’i helak oldiler Hazreti Allah Nuh aleyhisselam kavmi gibi de bu kavmi eyledi Dere hala çamur akayur Ceviz kadar taş dereye atsan batmaz o kadar sıkı çamur akayur Bayburt hududundan Of dağları umumen yarıldiler Yarılup sele giden dağların sedası asumane çıkardı Geri kalan ahalilerde 40 güne varmaz O derece korktuk!!!
Hazreti Allah Subhanehu Hazretleri kudreti azametini bize gösterdi Dere tuğyan güni iki minare derunlukte deryaya karişmakta 40-50 adım mesafede kaldı Denize karışmadı ve deniz bulanmadı Of’un önüne vapur demirleduği mesafeye kadar doldurup düzeltti Pabuçle gezilir Bir mahdır (aydır) aheste yağıyor Dört gündür güneş gördük Karyelerde kabristan bile kalmayup sele gitti Of boğazını dere şöse yolile beraber doldurup dümdüz toprak oldu
Velhasıl iki mah(ay) evvel Of’a 4500 liralık rakı geldi 2500 liralığı Kodahora çıktı Bir mah zarfında sarfedildi Muskikat (Tekel) memuru ile bendeniz konuştum Kadohorda hangi dükkanda idiyseler dere orayı basduğı vakitta su saçaklarına kadar çıktı Derunundan ateş zuhur edup ıhrak (yandığını) olduğunu yüzlerce insan müşahade eyledi
Bu da Cenabi Hakkın bir kudreti azimesidir Bu gibi felaketlere duçar olanlar balduzini aldı Ve ovey validesini alanlar çıplak dans oynayanların başına gelmiştir Küfrani nimet eylediler Bu ahaliler zengin idiler Of birbuçuk milyon lira senede fındık , fasulye , mısırdan alurdı Her hafta vapurla İstanbul’a , Samsun’a bin liralık yağ gönderurdı Beher hafta için mevsimde 500 çuval fasulye Bu aylarda 50 çuvala kadar fasulye İstanbul için vapura verildi Balmumi yumurta vesaire başta Sürmene kazasına Rize vilayetini mısır fasulye idare ettururdi Şimdi sadakaya muhtaç kalduk Bir kilo ekmeği 48 kişi taksim etti Esnaiyı felakette Cenabı Hakka şükür olsun akraba ve taallükatca bir kederumuz yoktur
Cenabu Hak bu gibi afetlerden cümlemizi muhafaza buyursun amin Cümlenuze dua ve selam ederum Baki Hüda’ya emanet olun Muhaberatımızı devam etturelum
Of’un felaketi dil ve kalem ile Vasfi gayri mümkündür Cenabı Hak kulları yarattığı ve peygamberlerden Nuh aleyhisselamın kavmile bizi Nuh kavmi gibi etti
Esteızubillah (Ve berezuli’llahi’l- Vahid’l-Kahhar Nazmı Celili Subhaniyesine bizi mazhar kıldı İslamiyete devam edun Ve bu mektubi da Müslümanlara göster,münafıklara gösterma Of ulema ve meşayıh yeri idi Bu felaketleri hep haber verdiler Münafıklar inanmadı Olurki Hazreti Ellah diğer kaza ve vilayetleri bizden köti eder Göreyim sizi İslamiyetunuze halel geturman Vehbi Hafız ve Celal Efendinun dereleri kamilen gitti Ve bendenizunda dereleri gitti Ahzuatanız (alış-verişiniz) nasıldır Hala Trabzon ilemi yapuyirsunuz Yoksa İstanbul’lemi?Felaket dolayısıyle çoluk çocukla bu sene kasabada yazlıyoruz
Bu yazdığumi Of’un yüzde 80 ‘i isyan etmiş idi Mutebakisi İslamiyette berdevam idi Böyle olduk Siz sizi düşünün Arpalı karyesi var idi Köyün ortasından bir küçük ırmak akar idi Matur dağı yarıldığında bir şimşek ateş çıktı Sedası asumne çıktı Ahalileri firaren dağa çıkmışler idi Yüzlerce insan müşahade ettiler Bir ejderha başı köpek başından büyük kulakları merkep kulağından büyük sağına solına bakarak bib bir ardı sıra iki tane geçtuği görüldü Ve derede pek çok büyük yılan aktı Dağların hareketi elan kesilmedi yine tehlike var
|