Konu
:
Şiddet Ve Merhametsizliğin Kökenleri
Yalnız Mesajı Göster
Şiddet Ve Merhametsizliğin Kökenleri
07-17-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Şiddet Ve Merhametsizliğin Kökenleri
Çoğumuz televizyondan izler veya gazetelerden okuruz; bir adam eşine yıllardır şiddet uygulamaktadır; ya da bir kadın çocuğuna hastanelik oluncaya kadar acı çektirmiş yüzünü morluklar içinde bırakmıştır
Bir başkası komşusunu katledebilir; belki kolayca değil ancak yine de yapabilir
Bu insanların bir kısmı ise şiddetin meftunu olmuştur artık; şiddet uygulamadan yaşayamaz rahatlayamaz ve hatta mutlu olamazlar
Şiddet ve Merhametsizliğin Kökenleri
“Peki ama neden?” diye sorar insan kendisine
“Neden ve nasıl bir insan bu kadar kopabilir insanlığından?”
İnsan özünde sevmeye bağlanmaya şefkat duymaya “öteki”nin acısını anlamaya ve hatta ona yardımcı olmaya yatkınken nasıl olur da bir caniye dönüşebilir? Merhamet hissi hangi gücün etkisiyle kopabilir bir insanın yüreğinden ve o yürek nasıl bir başkasının acısına üzülmeden durabilir?
Şiddetin normal sayıldığı kabul gördüğü her ortamda merhametsizliğin ve vahşetin yetişmesi elbette ki tabiidir
Aile içi şiddete şahit olan ve hatta bizzat şiddete uğrayan çocuklar bu durum sineye çekildikçe kendilerine yeni ve ne yazık ki çarpık bir dünya algısı oluşturmaktadırlar
İnsan bir başkasına sadece şiddet uygulayarak yaklaşabilir ve kişinin acı çekmesi önemli değildir
Çocuk bu sebepten dolayı muhtemelen günü geldiğinde ve bir yetişkin olduğunda bir başkasına rahatça şiddet uygulayabilir
Ötekine acı çektirmek varoluşun tek yolu olarak görülebilir
Yaşamak belki de bu kişi için her zaman içinde bulunduğu tek ortamda “şiddet dolu ilişkilerde” mümkündür
Bununla birlikte şiddete uğramak her boyutuyla kişinin kendisini daha değersiz hissetmesine sebep olacaktır
Kişi kendisini sevilmeye layık görmez ve hatta çoğu zaman kendi varlığını “şiddetin sebebi” olarak kabul edebilir
Kendi benlik algısı kişinin çirkin sevilmeye layık olmayan beceriksiz ve değersiz olduğu yönünde gelişir
Bu düşünce ileride kişinin “öteki”yle olan ilişkisinde de varoluşsal bir şiddet davranışında bulunmasına sebep olacaktır
Şiddet uygulamak için bir insanın varlığı dahi yeterli bir sebeptir
Var olmak orda olmak şiddet objesi olmak için yeterlidir
Zaten neticede “öteki” de bu haliyle kişinin kendisine benzemektedir; o da sevilmeye layık değildir çirkindir ve hatta şiddeti “hak etmektedir
”
Şiddet aslında kişinin içinde ne denli büyük fırtınalar koparmakta; inandığı değerleri ve kabullenmeleri nasıl da vahşi bir tabiata sokmaktadır
Yine de şiddetin ve merhametsizliğin tek nedeni şiddete uğramak ya da şiddete şahit olmak değildir
Birçok insan hayatlarında alenen şiddete uğramasalar dahi şiddet eğiliminde olabilir
Empati kurmak merhamet etmek bu insanlar için nadiren ya da hiç yaşanmamış bir deneyim olabilir
Korku ve çaresizlik hissi bu durumda kişinin şiddete başvurmasında etkin rol oynayan ögelerdir
Korku kişi tarafından hiçbir şekilde çözümlenemeyecek bir olayın sonucu olarak görüldüğünde şiddet kişinin tek kurtuluş yolu olarak algılanabilir
Kişinin böyle durumlarda hem kendisine hem de etrafına şiddet uygulaması irrasyonel bir çözüm arayışının yansıması olur
Sürekli korkutulmuş bastırılmış tehdit edilmiş insanlarda bu sebeple aniden büyük bir öfkenin patlak vermesi şaşırılacak bir durum değildir
Öyleyse şiddet sadece yaşayarak ya da gözlenerek öğrenilen bir davranış değildir
Şiddet aynı zamanda kişinin kendisine ve etrafına biçtiği duygusal bir değerin de karşılığıdır ve hatta yeri geldiğinde hatalı bir savunma mekanizmasıdır
Bireyin içine gömülü olduğu en küçük sosyal yapı olan aileye büyük görevler düşmektedir
Kişinin öfke duygusuyla dolmaması ve yaşamının komutasını nefret duygusuna bırakmaması için aileler çocuklara öfkenin dahi yaşanılabileceği sınırları olduğunu göstermelidirler
Kızmak normal olabilir ancak kızgınlığı şiddete ve merhametsizliğe dönüştürmek kabul edilemez
Bu sebeple şiddeti onaylayabilecek en ufak tepkilerin dahi verilmemesi gerekmektedir
Kızgınlık öteki ile konuşuldukça azalması amaçlanan bir duygu olmalıdır ve merhamet kızgınlık her ne boyutta hissedilirse hissedilsin varlığını insanın kalbinden hiç esirgememelidir
Eski insanlar çocuklarına henüz çok küçük yaşlarda merhametin ne olduğunu gösterirlerdi: Kuru bir ekmek parçasını bir karınca yuvasına ufalayarak büyüyen çocuk aç bir kedi yahut köpek görse eve koşarak gelir ve annesinden o hayvancıklara yedirebileceği bir şeyler isterdi
İnsanlar yardımlaşarak büyür ve yaşardı o günlerde; bir fincan kahvenin hatırının sayıldığı o zamanlarda
Kabahatler ve kusurlar düzeltilsin diye gösterilirdi ve iyi niyetin sevginin hoşgörünün temsilcisi olarak dostlara selamlar gönderilirdi
Merhamet vurdulu kırdılı filmlerden ve bilgisayar oyunlarından mahrum kalmış çocukların dünyasında “kazanılması elzem” bir duyguydu; şimdi ise neredeyse bir “nişane” haline geldi
Merhameti öğretmek ve öfkeyi şiddete dönüşmeden durdurmak aslında çok kolay
İnsan “öteki”ni anlamak onun acısını duymak ona yardım etmek ihtiyaçlarıyla doğuyor zaten
Beynimiz kimyamız hücrelerimiz bu “merhamet” hissine odaklanmış olarak çalışıyor
Onun güzel gelişimini engellememek için çocuğumuza eşimize dostumuza ve hatta hasmımıza göstermemiz gereken tek şey yine sevgi ve merhamet
Ne de olsa kişi bir yerden sonra artık “gördüğü” oluyor
T
C Başbakanlık - Diyanet İşleri Başkanlığı
Resmi Sitesinden dır
Prof
Dr
Kemal Sayar
Psikiyatri Uzmanı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul