07-16-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Olur Ya Ben Unutursam...
Yağmurlu ve soğuk bir kış günü, yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldı
"Eski gazeteniz var mı, bayan?"
Çok işim vardı Önce hayır demek istedim, ama ayaklarına gözüm ilişince sustum İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi
"İçeri girin de size kakao yapayım " dedim
Hiç konuşmuyorlardı Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı Kakaonun yanında reçel ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri
Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işleri yapmaya koyuldum
Oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti Bir an kafamı uzattım içeriye küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu
Erkek çocuğu bana döndü ve
"Bayan, siz zengin misiniz?" diye sordu
"Zengin mi? Yo hayır!" diye cevaplarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve
"Sizin fincanlarınız ve fincan tabaklarınız takım " dedi
Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa
Teşekkür bile etmemişlerdi, ama buna gerek yoktu Teşekkür etmekten daha öte birşey yapmışlardı Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı
Pişirdiğim patateslerin tadına baktım Sıcacıktı patatesler
Başımızı sokacak evimiz vardı
Bir eşim vardı ve eşimin de bir işi, bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi uyum içindeydi
Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim
Çocukların sandaletlerinin çamur izleri halının üzerindeydi hala Silmedim ayak izlerini Silmeyeceğim de Olur ya; unutuveririm ne denli zengin olduğumu
Siz sakın unutmayın ne kadar zengin olduğunuzu Ben unutmayacağım
                       
bu nefis öyküye yakışan nefis bir Özdeyiş:
"Ayakkabım yok diye üzülüyordum; ta ki ayaksız bir insan görene kadar "  dır
|
|
|