Prof. Dr. Sinsi
|
Halk Kültürü Nedir? Nelerdir?
Belirli bir toprak parçası üzerinde yaşayan bir halkın kendisine has hayat anlaşıyı-na, dünya görüşüne, örf ve âdetlerine, geleneklerine, yaşayış tarzına, dini-ahlaki değerlerinin hepsine birden halk kültürü denir Halk kültürünün sosyal yönden çok önemli olduğu bugün herkesçe kabul edilmektedir Çünkü toplumu oluşturan bireyleri birbirine bağlayan, kaynaştıran, onlara kendi halkının şahsiyetini kazandıran, kısaca, halkın devamlılığını sağlayan odur Yabancı kültürler tarafından baskı altında tutulur veya genç halk kitleleri arasında yayılması önlenirse, gelişemez, hatta gerileyebilir Bu nedenle gelişmeleri genellikle serbest ortamlarda olur Bazı yazarlar, halk kültürünü gecekondu yahut yoksulluk kültürü ile karıştırarak onun sanayi toplumları ve şehirlerde oluştukları kanısındadırlar
Eğitimin yaygınlaşması, kitle basın-ya-yın araçlarının gelişmesi, halk kültürünün gelişme ve yaygınlaşmasını daha da arttırır Sosyal öneminden dolayı devletler,
eğitim kurumlarında olsun, yayınlarında olsun, kendi halkının kültürünü korumak ve geliştirmek için yoğun çaba gösterirler Bunun için pek çok ülkede Kültür Bakanlıkları kurulmuştur Bu bakanlıklar eğitim bakanlıklarına paralel kültürel yayında bulunurlar
vikipedi
Halk Kültürleri
Dil
Türkçe, Türkiye nüfusunun %90'inin anadilidir Konuşulan diğer diller arasında çesitli Kafkas ve Kürtçe diyalektler, Arapça, Rumca, Ladino ve Ermenice gibi 70 kadar dil ve diyalekt yer alir Türkiye Türkçesi, Ural-Altay dil birliginde yer alan Türk dil toplulugunun zamanla evrime ugramis güneybati kolunu temsil etmektedir Bu dilleri konusan topluluklar Orta Asya'dan dogu ve kuzeydoguya, özellikle de batiya dogru yayilmislardir Türkçe çok eski yillardan beri Orta Iranca'nin çok çesitli dil ve lehçelerini etkilemis, Kafkaslar ve Anadolu'dan da kimi Hint-Avrupa kökenli dilleri uzaklastirmistir
Islamiyetin kabulu ile Türk dili üzerinde bir yandan Arapça'nin bir yandan Farsça'nin etkileri belirginlesmistir 19 yüzyilin sonlarindan itibaren ise Türk lehçelerine dayanan, Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi ve Kazak Türkçesi gibi çagdas Türk yazi dilerinin olusumu sözkonusudur Türkçe bugün yeryüzünde konusulan ortalama 4000 dil arasinda, en fazla ve en yaygin konusulan yedinci dildir ve ikiyüz milyonun üzerinde insan tarafindan konusulmaktadir
Türkler 8 yüzyildan bu yana birçok yazi dili kullanmakla birlikte en fazla Göktürk, Uygur, Arap ve Latin alfabelerini kullanmislardir Cumhuriyetin kurulup, milli birligin saglanmasindan sonra, özellikle 1923-1928 yillari arasinda Türkiye'de en çok alfabe sorunu üzerinde durulmustur Yeni Türkiye'yi çagdas uygarlik düzeyine eristirebilmek için Bati kültüründen de yararlanilmasi gerektigine inanan cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, bu amaçla 1928 yilinda Arap alfabesinin yerine, Türkçe'nin ses düzenine uygun olarak hazirlanan Latin harflerinin kabul edilmesini saglar
Dil Inkilabi, Atatürk'ün 1932 yilinda dili sadelestirmek amaciyla Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurmasiyla sürmüstür Kurulusundan bir süre sonra Türk Dil Kurumu adini alan cemiyetin çalismalari olumlu sonuçlar vermis, Türk dilinin Arapça, Farsça kelimelerden arindirilip sadelesmesi yolunda önemli adimlar atilmistir Türk Dil Kurumu bugün, 1983 yilinda kurulan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesinde, tüzügü yeniden düzenlenmis olarak faaliyetlerini sürdürmektedir Türkçe'nin sadelestirilmesi, zenginlestirilmesi ve güzellestirilmesi bu kurumun görevleri arasindadir Türk diliyle ilgili olarak günümüze kadar yapilan olumlu çalismalarin en önemli sonucu, 1932 yilindan önce yazi dilinde %35-40 civarinda olan Türkçe sözcük kullanma oraninin, bugün %75-80'lere ulasmis olmasidir Bu olgu Atatürk'ün yaptigi Dil Inkilabi'nin halka mal oldugunun en önemli kanitidir
Halk Etimolojisi
1 Köken Bilim
2 Bir Kelimenin Kökeni
Kök, sözcüğün anlamı ve yapısı bakımından daha küçük parçaya ayrılamayan bölümüdür
Örneğin; 'başlangıç' sözcüğünde kök baş'tır Bundan önce 'la' ekiyle başla eylemi, 'n' ekiyle yeni bir eylem, 'gıç' ekiyle de eylemden yeni bir ad oluşmuştur Kök olan 'baş' ile bundan türetilen sözcükler arasında anlam bağlantısı vardır
Kök sözcükler, anlamları açısından;
1 Ad kökleri
2 Eylem kökleri
olmak üzere ikiye ayrılırlar
Lehçe - Ağız (Şive) - Jest ve Mimikle İfade
Lehçe:
Bir dilin tarihi, bölgesel, siyasi sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu, diyalekt Kırgız Lehçesi, Kazak Lehçesi vb
Ağızlar (Şiveler)
Şive: Bir dil veya lehçenin daha az konuşma farkları gösteren ve bölgeden bölgeye veya şehirden şehire değişebilen küçük kollarına denir
Jest ve Mimikle İfade
Jest ve Mimik: Herhangi bir şeyi açıklamak için genellikle el, kol veya baş ile yapılan içgüdüsel veya iradeli hareketlere jest, yüz ifadesine ise mimik adı verilir
Sözcük Hazinesi
Adlar
Varlıkları tanıtmak, onları diğerlerinden ayırmamıza yardımcı olmak amacıyla kullanılan sözcüklere tür bakımından 'ad' denir
Sözcükler, tür açısından ikiye ayrılır:
1 Adlar
2 Eylemler
Ad Soylu Sözcükler: Ad, zamir, sıfat, zarf, edat, bağlaç, ünlem
Ad anlamlı sözcükler, bize nesneleri, duyumları, sezgileri, olguları tanıtırlar Adlar somut ya da soyut olabilirler Kitap, su, mutluluk, güzel vb
Sözlük
Bir dilin bütün veya belli bir çağda kullanılmış kelime ve deyimlerini alfabe sırasına göre alarak tanımlarını, yapan, açıklayan ve başka dillerdeki karşılıklarını veren eser, lügat
Argo
Bir sözcüğün dar sosyal gruplarca kullanılan mecaz anlamıdır "Temizlemek" sözcüğü "öldürmek, parasını almak" anlamında kullanılır
Ses Yansıması
Doğadaki seslerden türetilmiş sözcüklerdir
A Nesnelerin seslerden türetilmiş sözcüklerdir: Tık, tak, pat, çat, küt, güm 
B Hayvan sesleri: Me, hav, miyav, hır 
C İnsan sesleri: Fış, hor  
Gün-Hafta-Ay Adları
GÜN, HAFTA ve AYLARIN ADLANDIRILIŞI: Haftanın günleri herkesçe "resmi" adları ile bilinmekle birlikte, bölgelere, kasabalara göre özel adlar taşıyan günler vardır Örneğin, Denizli'nin Çal İlçesinde Perşembe günü Cuma akşamı, Pazar günü gireği, Çarşamba günü ışıklı olarak adlandırılmaktadır Günlerin bu şekilde değişik isimler alması bölgede ticaret merkezi olarak Pazar kurulan yerlere göre olmaktadır
Gün Adlarına diğer bir örnek (Uşak - Dişkaya Köyü):
Pazar: Girey
Pazartesi: Gula Bazarı
Salı: Gula Bazar Ertesi
Çarşamba: Eşme Bazarı
Perşembe: Cumaşamı
Cuma: Cuma
Cumartesi: Cumartesi
Yaşamlarını çiftçilik ve hayvancılık ile sürdüren toplulukların takvimleri mevsimlerin ve her mevsimin içindeki bölümlenmelerin yıl içinde, her defasında aynı hava şartlarına rastladığı bir düzende olacaktır; nitekim bu çevrelerin halk takvimleri güneş takviminden pek farklı değildir; aynı ilkeye dayanır Ancak ayların adlarında ve bölümlerinde, türlü etkenlerden gelme çeşitlenmeler görülür Örneğin Denizli'nin Çal İlçesin'de her mevsim iki aydan oluşmak koşuluyla yıl sekiz aya bölünmektedir
Bahar :
Mart (22 Mart - 5 Mayıs)
Hıdırellez (5 Mayıs - 21 Haziran)
Yaz :
Gündönümü (22 Haziran - 13 Ağustos)
Ağustos (14 Ağustos - 21 Eylül)
Güz :
Güz (22 Eylül - 5 Kasım)
Kasım (6 Kasım - 21 Aralık)
Kış :
Zemheri (22 Aralık - 31 Ocak)
Karakış (1 Şubat - 21 Mart)
Giresun'da ayların daha farklı adlandırıldığını görüyoruz: Zemheri (Ocak), Gücük (Şubat), Mart (Mart), Abrul (Nisan), Mayıs (Mayıs), Kiraz (Haziran), Orak (Temmuz), Ağustos (Ağustos), Haç Ayı (Eylül), Avara (Ekim), Koç Ayı (Kasım), Karakış (Aralık) Halk takvimlerinin çoğunda kış aylarından birini, ya da birinin bir bölümünü gösteren Karakış deyimindeki kara sıfatı olumsuzluk anlamı yüklenmiştir Bu dönem köylünün iş göremediği ve en çok sıkıntılı günlerini anlatan dönemdir Avara olarak anlatılan dönem ekim işlerinin bitip çiftçinin boş kaldığı zamandır
Birçok yöre takviminde şubat öteki aylara oranla kısalığı bakımından Gücük olarak adlandırılmıştır Ekim, hayvancılık, meyvecilik işlerinin yapıldığı zamanlara göre takvimlerin deyimleri oluşmuştur: Koç Ayı (Koç Katımının yapıldığı ay), Orakayı Kiraz ayı gibi
Anadolu takvimlerinde koç katımını gösteren dönemlerden başka döl dökümü, kuzu ayı (Kars'ta Mart için) döl başı deyimleriyle de belirli mevsim bölünmeleri gösterilmiştir Bu dönemlerin resmi takvimde aynı aylara veya dönemlere rastlaması düşünülemez
Yılın mevsimlere bölünmesindeki en yaygın kural: yılı kasım ve hıdırellez olarak ikiye bölmektedir Kasım, resmi takvim tekvimindeki Kasım ayı başında başlar 6 Mayıs'a kadar sürer, Hıdırellez ise 6 Mayıs'ta başlayıp Kasım'a kadar sürer
Anadolu'nun doğu bölgeleriyle, öteki bölgelerde özellikle Alevi topluluklar arasında nevruz (22 Mart, eski Martın dokuzu) yılbaşı sayılır Bu tarih, ilkbaharın başlangıcı olarak bir çok kültürde yılbaşı sayılmıştır Doğu Anadolu geleneklerinde nevruzu, Nuh Peygamberin gemisinden çıkıp Ağrı'nın tepesinden yanındakilerle Sürmeli Çukuru'na indiği gün sayma inanışına rastlanmaktadır Narlıdere Tahtacılarının inanışlarına göre ise Nevruz Hazreti Ali'nin dünyaya geldiği gündür; Nevruzla yaz günleri başlar Tanrı yaz günlerini uzun yaratmış "bitmeyen işler" bitsin diye, kış günlerini kısa yaratmış "yetmeyen yemekler" yetsin diye Ayrıca Tahtacılar, Cuma gününü Hz Ali'nin doğum günü olarak kabul ederler
Anadolu'nun birçok yerinde kıştan yaza doğru gelinirken birer ay aralıkla dokuza, yediye, beşe, üçe, bire diye gösterilen günler vardır
Bu günler dokuzdan başlayarak sırasıyla Gaziantep'te; yediye ocağın sonu ile Şubatın üç haftası; beşe Şubatın sonu ile Martın üç haftası; üçe, Martın sonu ile Nisanın ilk haftası bire ile Nisanın sonu ile Mayısın ilk haftalarını gösterir Bu deyimlerdeki dokuza, yediye  sayıları, yeni ayın doğacağı günlere kaç gün kaldığını gösterir Türk halk takviminde rastlanan bu gelenek 1551 tarihinde Osmanlı ülkesinde yazılmış bir Arapça - Türkçe sözlükte tespit edilmiştir Orada kânûn-ı evvel (Aralık) ayı için dokuza deyimi kullanılmıştır
Yılın bölünmesi de aynı zamanda yıldızlarla ilişkilidir Ülker yıldızı Kasım ayı başında görünmeye başlar, Mayıs (Hıdırellez) ayından itibaren görünmez olur
Küfürler
Sövme, sövmek için söylenen söz, sövgü Tanrının varlığı ve birliği gibi dinin temellerinden sayılan inançları inkar etme ve bu yolla söylenen söz
Lakaplar
İSİMLER, TAKMA ADLAR VE KONMA NEDENLERİ
İsimler ve takma adlar bir arada yaşayan insanları daha kolay tanımaya, birbirinden ayırt etmeye yarayan simgelerdir Bayan isimleri genellikle yumuşak tatlı, melodili, kulağa hoş gelen ve insanın hoşuna giden sözcüklerden oluşmaktadır Erkek isimleri ise erkek kimliğine daha uygun düşen sert sözcüklerden meydana gelmektedir Bu sözcükler, erkeklerin yaşam biçimindeki gibi kuvveti simgelemektedir
Takma adlar, kişilerin kimlerden olduğunu ayırt etmede daha belirleyici unsur olarak karşımıza çıkmaktadır Takma adların doğuş nedenleri arasında meslek, çalışkanlık, tembellik, yerleşim merkezi, etnik köken, kıskanma duygusu, gıpta duygusu, fiziksel özellikler, çevreye karşı tutum, aileyle ilgili geçmişten gelen söylem gibi nitelikler yer almaktadır
Türkiye'nin her tarafından Takma adlar ve konma nedenlerine örnekler şöyle sıralanabilir
Acaroğulları: "Acar" soyadından ileri gelmekte, aynı aileden gelen tüm bireyleri anlatmaktadır
Akbabalar: Soyadı "Akbaba" olan ailenin bireylerine denir
Almanyalılar: Bir süre Almanya'da kaldıkları için bu adla anılırlar
Amet Çavuşlar: Askerde çavuş olarak görev yaptığından dolayı bu adla tanınırlar
Arabacı Yaşar: At arabasıyla geçimini sağladığından dolayı denir
Ballıklı Sütçü Hasan: Ballık köyünden gelme olup süt sattığı için bu adla anılır
Bekçiler: Aile büyüğünün mesleği bekçilik olduğu için
Belbeller: Aile büyüğü berberlik yaptığı için
Calgıcı Arif: Düğünlerde çalgıcılık yaptığı için
Çargan Hatçe: Çok konuştuğu için
Değirmenciler: Köylerinde değirmenleri olduğu için
Elektrikçi Selimler: Selim isimli kişinin aile boyu bu işi yapması nedeniyle böyle anılmaktadır
Ezan Dede: Ezana on dakika varken camiye gittiği için
Fırıncılar: Fırınları olduğu için
Gölemenliler: Gölemen köyünden geldikleri için
Habeş Osman: Ne yaptığını tam olarak bilemediği için
Karabıyık Mustafa: Kara bıyıklı olduğu için
Koreliler: Aile büyüğü Kore'de savaştığı için
Kürt Yusuf: Kendisinin hangi kökenden geldiğini anlayabilmek için
Lümbeli Mustafa: Lümbe köyünden geldiği için
Pomak Ahmet: Pomak olduğunu belirtmek için
Sağarların Fatma: Babası sağır olduğu için
Seyde Ağalar: Çok malları olduğu için
Şişko Fadime: Çok şişman olduğu için
Tatarlar: Tatar kökenli olduğu için
Tekel Hatçe: Sürekli Tekel'e gidip mal aldığı için
Tilki Remzi: Kurnaz olduğu için
Topal Sülko: Topal Süleyman anlamında
Topçu Mustafa: Top diktiği için
Torunlar: Torunuyla gezerken herkesin ilgisini çektiği için
Uzun Caferler: Çok uzun boylu olduğu için
Yılanlı Karı: Kadının içinde yılan olduğuna inanıldığı için
Sedirlinin Aziz Efendi
Yağcıların Ahmet Ağa
Kıl boyunun Ali Efendi
Çıravzın Ali
Tahta Pıcağın Ömer
Yorgansızın Üssün Oyma kapılının Hüseyin
Altı aylığın Ali Bey
Bedensel Hareketler Disinda Haberlesme
El yüz dudak hareketlerinin disinda iletisimi saglamak amaciyla belirli normlar çerçevesinde yapilan haberlesmelerdir Örnegin; Kizilderililerin kullandiklari dumanla haberlesme gibi
Degisik Konusmalar: Iki ya da daha fazla kisinin iletisimi saglamak üzere birlikte olusturduklari sifreli konusmalardir Örnegin; kus dili vb
Halk Kültürünün Ögeleri
Halk kavramının oluşturduğu kültüre halk kültürü denir Halkın üretim etkinlikleri, toplumun yaşama ve gelişmesinin kesin koşuludur Üretici halk olmadıkça toplumda kültür var olamaz
Halk kültürü, birarada yaşayan ya da yaşamış olan halkın ortaklaşa paylaştıkları
-tarihi
-gelenekleri
-tarihi eserleri
-inançları
-el sanatlarını
-örf ve adetleri
-yiyecek ve içecek alışkanlıklarını
-müzik ve dansı (halk oyunları)
sürdürüp yaşatmalarıdır
Halk nedir?
1 Aynı ülkede yaşayan, aynı kültür özelliklerine sahip olan, aynı uyruktaki insan topluluğu, folk:
"Türk halkı "-
2 Aynı soydan gelen, ayrı ülkelerin uyruğu olarak yaşayan insan topluluğu:
"Yahudi halkı "-
3 Bir ülke içerisinde yaşayan değişik soylardan insan topluluklarının her biri:
"Bağımsız Devletler Topluluğunun halkları "-
4 Belli bir bölgede veya çevrede yaşayanların bütünü:
"Bütün köy halkı orada idi "- Ö Seyfettin
5 Yöneticilere göre bir ülkedeki yurttaşların bütünü, kamu:
"Bilmiyorlar ki halk, halkın diliyle konuşan sanatkârla birliktir "- O V Kanık
|