Prof. Dr. Sinsi
|
Ordu İli Kültürü 3
Mimari, Isınma, Aydınlanma
Karadeniz Bölgesinin coğrafi yapısı gereği, eskiden rutubet ve nemi önleyici kalaslardan yapılmış, birbirine geçmeli direklerin arasına yöre taşlarının kesilmesiyle oluşturulmuş kesme taşlar veya tuğla örülerek yapılmış evlerin çatıları kiremitle örtülürdü Isınma; sobalı evlerde genellikle fındık kabuğu ve fındık odunu yakılır Aydınlanma ise eski zamanlarda kandil, gaz lambası ile yapılırdı
Dil
İlimizin kendine özgü halk şivesi vardır Halkın yıllardan beri süregelen dil alışkanlıklarına hala rastlanılmaktadır
Örneğin; Anuk- Nane bitkisi; Börülce- Fasulye; Cibe- Çorap örmeye yarayan 5 adet şiş;
Esse - Doğru; Goruk- İçi boş fındık,ceviz; Göden- Kurbağa; Kopça- Düğme v b
Yöre halkının kullandığı ay isimleri de şöyledir:
Ocak : Zemheri Temmuz : Orak
Şubat : Gücük Ağustos : Ağustos
Mart : Mart Eylül : İstavrut
Nisan : Abrul (Abul) Ekim : Avara
Mayıs : Mayıs Kasım : Goç
Haziran : Kiraz Aralık : Garakış
Edebiyat
Anlatmalar
Ordu İlinin tarihi çok eskiye dayanır, bu süreç içerisinde sayısız topluluk ve kavime ev sahipliği yapmış İlimizde sayısız efsaneler, destanlar, masallar ve fıkralar vukuu bulmuştur
a- Boztepe Efsanesi, Keçi Köyü Efsanesi, Bayramlı Köyü Efsanesi, Vasiyet Gölü Efsanesi, Yemişgen Efsanesi, Çambaşı Efsanesi, Yedi Gelin Efsanesi, Pandeli Baba Efsanesi, Gelin Kayaları Efsanesi, Sarmaşık Efsanesi, Kara Deli Değirmeni Efsanesi , Elik Keçisi Efsanesi , Çermik Gölü Efsanesi, Harami Köyü Efsanesi , Uzun Kızlar Efsanesi , Adam Kaya Efsanesi v b
Şiirler
a) Türküler:
Ordu türkülerinde tabiat sevgisi, dostluk, gönül acıları, sitemler ve arzular anlatılır Başlıca türkülerimiz; Ordunun Dereleri, Dalda Fındık Kalmasın, Düz mahalle İçinde, Kemençemin Telleri, Çambaşına Çıktım, Bahçeye Gel Bahçeye, Al Tavandan Belleri Hekimoğlu Derler Benim Adıma, Eminem Pazar mısın?; Sevdiğime Varamadım, Ünye'den Çıktım da Başım Selamet, Boztepe'ye Çıkmalı Şu Ordu'ya Bakmalı, v b
b) Maniler :
Oy Bakacak Bakacak
Yaprağını Dökecek
Benim Aklım Kesmiyor
Yar Beni Bırakacak
Dereler Aka Aka
Dibinde Kum Kalmadı
Oya Yara Baka Baka
Gözümde Nur Kalmadı
Ayın Peşinde Yıldız
Ne Bakıyorsun Baldız
Sen Git de Bacın Gelsin
Evde Kaldım Yalnız
Karagölde kavurma
Daşlı Diye Savurma
Gitti Yarim Gurbete
Gelmez Diye Gayırma
Kara Dut Kurutmadım
Ben Yari Unutmadım
Hatırın sayarım
Üstüne Yar Tutmadım
Dağların Karşısına
Taflanın Turşusuna
Adam Böyle Yanar mı?
Kapı Bir Komşusuna
c) Tekerlemeler:
Ben Karadeniz'in Bir İncisiyim
Sahilde Uyuyan Bir Perisiyim
Gelen Geçen Bana Bir Nazar Eder
Pek Dikkatli Bakmağa Hazar Eder
Bütün tepelerim Yemyeşil Oldu
Fındık Elma İle Her Taraf Doldu
Güzellik Şöhretim Tuttu Cihanı
Artık Sevincimin Yoktur Payanı
Kalıplaşmış Sözler
a) Atasözleri:
Akşamın Hayrında Sabahın Şerri İyidir
Dereyi Görmeden Paçayı Sıyırma
Darı Unundan Baklava, İncir Ağacından Oklava Olmaz
Tarlanın Taşlısını, Kızın Saçlısını Al
Hırs Gelir Göz Kararır, Hırs Gider Yüz Kararır
Al Malın İyisini, Çekme Kaygusunu
Kızım Sana Söylüyorum, Gelinim Sen İşit
Eve Lazım Olan Camiye Haramdır
Evinde Başını Düğünde Gelin Başı Bağlar
El Atına Binen Köy Yokuşunda Kalır
b) Deyimler :
Kabak Tadı Vermek
Davunun Dibi
Üstü Kalaylı, Altı Alaylı
Hariçten Gazel Okumak
Okkanın Dibine Gitmek
Kiril Kiril Dönmek
Yalaoz Kalmak
Faldaşı Gibi Açılmak
Sapından Küpüsünden Konuşmak
Mada Kağuşturmak
c) Bilmeceler:
Tek Bacaklı, İki Kulaklı ( Mangal)
Hert Dedim, Hürt Dedim Kapı Arkasına Yat Dedim (Süpürge)
Dağa Varır Seslenir Eve Varır Yaslanır (Balta)
Ağzı Var Dili Yok, Nefesi Var Canı Yok (Körük )
Ağzı Yok, Adam Kapar (ısırgan)
Dünyayı Doyurur, Kendi Doymaz (Un Değirmeni)
d) Beddualar:
Adı Batasıca, Boyu Devrilesice, Dili Kopasıca, Gidişin Olsun Dönüşün Olmasın, Gözüne Dizine Dursun, Öllünün Körü, Evladından Bulasıca,
Hayatın Dönüm Noktaları
a) Doğum: Yöremizde doğum olayı artık hastanelerde gerçekleştirilmektedir Eskiden evlerde ebe yardımıyla yaptırılan doğumlar neredeyse bitmiştir Doğumdan sonra 40 gün anneye iş yaptırılmaz 40 gün çocuk ve annesi kırk uçurma adı verilen gezmeye gider Yeni doğan bebek diş çıkarmaya başlayınca “diş buğdayı” denilen yemek hazırlanıp, komşulara ve akrabalara ikram edilir
b) Sünnet: Yöremizde sünnet genellikle çocukları tek yaşlarında olduğu dönemlerde (1-3-5-7-9) yapılır Sünnet kıyafetleri giydirilen çocuklar, sünnet olmadan önce arabayla konvoy eşliğinde gezdirilir Evde sünnet yatağı hazırlanır Sünnet olan çocuk için Kur’an okutulur ve konuklara ikramda bulunulur Salonda yapılan sünnet düğünlerinde de eğlenceler yapılır sünnet olan çocuğa çeşitli hediyeler alınır ve bahşiş olarak para yada altın takılır
c) Evlenme : Gerek sahil gerekse ilçe ve beldelerimizim büyük bir kesiminde görücü usulü ile evlenme unutulmaya yüz tutan adetlerimiz arasındadır
Erkek evinde veya şehir merkezinde salonlarda yapılan düğünlerden bir gece önde kız evinde yapılan kına gecesi gelenekselliğini sürdürmektedir İlimizde kına gecelerinde bilhassa köylerde erkek evi kız evine kına, kız evi de erkek evine bohça adı altında çeşitli çeyiz eşyası ve hediye götürür Kına gecelerinde kına yakma ve gelin ağlatma töreni yapılır Gelin ağlatma esnasında yöresel türküler söylenir
Düğün de düğün kahyası ve görevlendirilen bir başka kişi öncülüğünde davul, klarnet ve kemençe gibi çalgı takımı ile birlikte davetlilerin karşılanması, düğün evi baca ve saçaklarını hedef alan tüfek ve tabanca atışları, davetlilere başta keşkek olmak üzere yemek ikram edilmesi, mahalli oyunların oynanması, gelin almaya gidilmesi, gelin evinde karşılama, gelin evinde sandık ve kapı bahşişlerinin verilmesi, bahşiş almak için yol kesmeler, kurban kesme gibi bölümlerden oluşmaktadır
d) Askerlik- Gurbetlik: İlimiz genelinde Askerlik çağı gelmiş gençler; akrabalarında bulunan büyüklerin ellerini öpmek ve vedalaşmak için ziyaretlerine giderler Askere yolcu etme töreninde davul zurna eşliğinde oyunlar oynanır, uğurlama arkadaşlar ve akrabalar eşliğinde yapılır
Halk Bilgisi
Halk Hekimliği: Halkımızın yıllardan beri duyduğu, gördüğü, tespit ettiği uzun incelemeler ve deneyimlerden sonra elde etmiş olumlu neticelere dayanılan veya öyle olduğuna inanılan Halk Hekimliğimiz; tıbbın bu kadar ilerlemesine rağmen bazı yörelerimizde zaman zaman halkımızca hala uygulanmaktadır
Mesela: Boğaz Ağrısı: ısıtılan taflan yaprağı sarılır, ısıtılan tahta kaşık sürülür
Grip: Kekik, ayva yaprağı, nane ve mısır püskülü kaynatılır Çay gibi içilir
Karın Ağrısı: un kavrulup sarılır
Şeker Hastalığına: taflan yedirilir, taflan yaprağı kaynatılıp suyu içilir
Halk Veterinerliği: İlimizde çok eski tarihlerden beri hayvancılık yapılmaktadır Hayvancılığın geçim kaynağı olması nedeniyle Baytar'lık( Veterinerlik ) mesleği İlimizde yaygındır Halkımız genellikle baytara ( hayvan doktoru) danışarak hayvanlarını tedavi etme yoluna gitmişlerdir
Bayramlar, Törenler, Kutlamalar
a) Hıdrellez 6 Mayıs Hıdrellez Kültür ve Bahar Bayramıdır Halkımızın bu günle ilgili örf , adet, gelenek ve göreneklerini sergileyerek 7'den 70'e Hıdrellez kuşakdan kuşağa yaşatılagelmektedir Aynı zamanda bolluk, bereket, dileklerin kabul edileceği, Hızır ile İlyas'ın buluştuğu gün olarak da inanılan Hıdrellezin toplumumuzdaki yeri çok büyüktür Halkımız çeşme başlarına su ve deniz kenarlarına, koruluklara v b yerlere giderek çeşitli şekilde eylenirler
b) Mayıs Yedisi Her yıl Mayıs ayının yirmisinde kutlanan " Mayıs Yedisi" Hızır ile İlyas'ın birbirleriyle dalgaların kırıldıktan sonra deniz sularının karada temas ettiği noktada buluştuğu gün olarak bilinmektedir Mayıs Yedisi de Hıdrellez bayramında olduğu gibi aynı inanç ve adetler etrafında toplanmaktadır Ancak aralarında Miladi ve Hicri takvimlerden kaynaklanan gün farkı vardır Bu günde, yedi dalgadan geçmenin son derece yararlı olduğuna, böylece o yılki hastalık ve bunalımlardan kurtulacağının inancı hakimdir
c) 19 Eylül Atatürk'ün Ordu'ya Gelişi: Atatürk'ün Ordu'ya geliş tarihi olan 19 eylül her yıl çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır
d) 1 Temmuz Kabotaj Bayramı : İlimiz denize kıyısı olan bir konumda olması nedeniyle Deniz Bayramı olarak tören ve etkinliklerle kutlanmaktadır
İnanışlar
İnanç ve gelenekler halkın ortak yönünü günümüze kadar getirmiştir Bundan sonra de varlığını sürdüreceğe benzer Yöremizdeki halk inanışlarından bazıları ;
- Makas elden ele verilmez, kavgayı çağrıştırır
- Hıçkırmak, başka bir yerde anıldığınızın işaretidir
- Ayvanın çok olması, kışın çok olacağına işarettir
- Süpürgeye oturmak kızın çok olacağına delalettir
- Yemek yerken elinden kaşık düşerse, aç misafir gelmesine delalettir
- Eşik üzerine oturulmaz, ayak basılmaz, üstünde durulmaz, uğursuzluk sayılır
- Bebeğin ayağının altı öpülürse çocuk büyüdüğü zaman ağaca çıkamaz
|