Konu
:
Gözüm Yaşı Terme Çayını Tutuyor Türküsü Ve Hikayesi
Yalnız Mesajı Göster
Gözüm Yaşı Terme Çayını Tutuyor Türküsü Ve Hikayesi
07-16-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Gözüm Yaşı Terme Çayını Tutuyor Türküsü Ve Hikayesi
Adı Mart
Anadolu bozkırında orta halli küçük bir köy Çankırı'nın Şabanözü ilçesine bağlı
İnsanları tarım ve hayvancılıkla uğraşır
Yoksulu bol kendi yağıyla kavrulanı azdır
Öykümüzün kahramanı Ahmet de bu köyün yoksullar bölüğünden
Babadan yetim keleş bir delikanlıydı
Çalımlı değil ama sevimli yumuşak huylu yüzü yolda bir gençti
Babası ölür ölmez anasıyla birlikte el kapılarında koşturdu yıllarca
Irgatlık yaptı çöne durdu
Çile hamurunu genç yaşında köyünün taşı toprağıyla yoğurdu
Anasıyla birlikte muhanette muhtaç olmadı
Yumruk kadar bebe iken işe başladı çalışa çabalaya onsekizine ulaştı
Günün birinde "askersin hazırlan bakalım" dediler
Vardı kasabaya muayene oldu
Kusursuzdu sağlamdı Verdiler sülüsünü çekti gitti askere gitti
Vatani görev yeri: Erzincan 58
Topçu alayı
İki yıl sonra kutsal görevi yüz akıyla bitirdi geldi Ahmet
Geldi ya baba ocağında gördüğü giderken bıraktığı gibi değildi
Anası eski gücünü direncini kaybetmişti
Beli eğilmiş saçları ağarmıştı
Ahmet'in gözünde bugün var yarın yoktu
Birkaç gün gezindikten askerliğin havasını unuttuktan sonra verdi kararını
"Anacığım yetmez mi benim için çektiğin? Bunca yıldır el kapılarında ağarttın saçlarını
Benim için süpürge ettin
Gece gündüz demedin çalıştın
Bundan gayri kendi evimizin işine bak
Ben çalışayım sen kazancımın bekeri ol
" Sevindi anası
Çünkü O'na güveniyordu
Tek desteği kayınıyla oğlu Ahmet'ti
Ahmet vine el kapılarında gece gündüz ırgatlık yapmaya başladı
Tek düşüncesi para kazanmaktı
İhtiyar anasını mutlu etmek onun sağlığında evlenmekti
İstedi ki bir gelin hürmeti bir kaç torun yüzü görsün anası
Bu düşlerle bir kış mevsimi gelip geçti
Günler ilkbahara dayandı
Mart ayı çıkar çıkmaz Mart köyünün dağı-ovası deresi tepesi renge boyandı
Bağları ekilmeye bostanları dikilmeye başlandı
Madımaklar yollarda ekinler tarlalarda yeşerdi
Ya Ahmet'in umutları? Baharla birlikte onun duyguları da kabardı
Köyün güzel kızlarından birine Güllü'ye gönlünü kaptırdı
Uzaktan uzağa seviyorlar derdini bir türlü duyuramıyordu
Mahalledeki çöpçatan Emine'yle haber göndererek sevdiğini belli etmeye çalıştı
Kendi açarsa olmazdı
Çünkü Güllü'nün adını dillere destan etmek istemiyordu
Güllü güzel Güllü alımlı kızdı
Gönlü ganiydi
Öyle yükseklerden uçan kendini ağıra saran cinsten değildi
Ağa oğlu bey oğlu ırgat dal kadın çocuğu nedir bilmezdi
Bir insan çalışkan mı evine köyüne bağlı mı mert mi ince mi yüreği yufka mı bunlara bakardı
Güllü bu nitelikleri Ahmet'te gördü gönlü onun gönlüne su gibi aktı
O yılın Kurban Bayramı şenliklerinde arkadaşlarıyla tura oynarken iyice bakıştılar
Boyunu boyuna huyunu huyuna yakıştırdı
İki göz iki gönül bir oldu uzaktan Güllü Ahmet'e Ahmet'te Güllü'ye tutuştu
Ne var ki köylük yer istenen her şey öyle açıkta olamaz ki! Sevenler buluşamaz ! Ne olacaksa gizli saklı gözden uzakta gönülden can cana
O yıl Mart köyünün baharı iyice canlanınca işlet artmaya başladı
Herkes işine gücüne daldı
Bağda-bostanda yaylada-ovada çalışmalar kızıştı
Güllü kız elinde çapa bel bostanda ötekilere o bağdan bu bağa koşmaya başladı
Sıcaklar ortalığı aşk ateşi gönlünü sarınca ne yapacağını bilmez oldu
Kuşluk zamanı köye geliyor helkeleri kaptığı gibi davar sağmaya koşuyordu yaylaya
Çünkü Ahmet zaman zaman köyün sürüsünü güdüyordu
Gezik kime gelirse o çoban oluyordu baharda
Ahmet bir gün yaylada kararını verdi
Ahladın gölgesinde davar sağan Güllü'nün yanına yaklaştı
"Bereketli olsun" dedi kısık bir sesle
Güllü şaşırdı
Döndü baktı ki Ahmet yanıbaşında
İlk kez duyuyordu bu sesi
Süt sağdığı helkeyi heyecanla kendine doğru çekti
Sağdığı koyunu bıraktı gürneğin arasında ayağa kalktı
"Hoşgeldin" dedi utanç bir sesle
Fakat elleri titriyor gözlerinin içi gülüyordu
Ahmet'in sesindeki titrekliği gözlerindeki parlayışı ilk kez yakından seziyordu
"Oturalım mı" dedi Güllü
"Bilmem sen bilirsin istersen" dedi
Ahmet
Her ikisi de ahladı gölgesindeki sağmal koyunların arasına çöktüler
Dereden tepeden bir süre konuştular
Yan yana ilk buluşmastıdı çünkü bu
Ahmet yaşlı anasından Güllü hırçın gardaşından söz etti
Buluştukları görülsün konuştukları duyulsun istemiyordu Güllü
Ama Ahmet kestirdi attı; niyetini açıkça belli etti o gün
"Seni istetecem babana dünür gönderecem" dedi
Bu sözleri duyunca bir hoş oldu Güllü kız
Sevincinden yüreği hopladı
"Beklerim en kısa zamanda beklerim" dedi süt helkesini kaptığı gibi köye doğru yöneldi
O günden üç gün sonra gezik biter bitmez köye döndü Ahmet
Bir akşam yaşlı anasının dizlerinin dibine oturdu
"Anacığım" dedi
"Benim için bunca yıl saçını süpürge ettin babasızlığın acısını duyurmadın beni bugünlere getirdin
Başımızı sokacak evimiz var askerliğimi de yaptım sıra evlenmeye geldi
İsterim ki bir gelinin olsun
Benim gönlüm Güllü kızı ister
Severiz birbirimizi
N'olursun bir istet babasından!
"
- Doğru diyorsun yerinde zamanında söylüyorsun Ahmed'im" dedi anası
"Bilirim ki seversin Güllü'yü o da seni beğenir; lakin babasıyla deli gardaşlan ne der bu işe?" onlar yükü yeceye yıkan cinsinden
Başımıza bir dert açmasınlar
"Bir kere deneyelim" dedi Ahmet
Anasını razz etti ve Güllüye dünürcüleri gönderdi
Ahmet'in dünürcüleri bir Cuma akşamı çaldılar kapıyı
Selam sohbetten sonra çıtlattılar geliş niyetini
Daha Güllü'nün adı geçer geçmez dikildi kardaşları
Küplere bindi babası
"Olmaz! Bu iş için geldinizse kapım size kapalı
Ahmet önce bir karnını doyursun
Benim ayak yalın çıplak karın gezene verilecek kızım yok" deyip kesti sözü
Güllü direniyordu yandaki odada
"Ahmet'ten başkasına varmam!" diyor babasına ağalarına kızıyordu
Anası anlamıştı Güllü'yü
Ama söz hakkı yok ki
"Sus kızım baban ağaların duyar sonra
Ne'der de dikiliriz karşılarına?"
O gece Güllü verilmedi gerçek değişmedi
Birbirlerini sevenlerin aşkı sürüyordu
Ahmet Güllü'ye Güllü Ahmet'e bağlıydı
Çünkü daha önce söz vernişti Güllü
Gerekirse babası vermezse gardaşları önüne geçerse kaçacaktı
Öte yandan Ahmet dünürcülerin haberlerini duyunca şaşırdı
Olup bitenleri bir güzel öğrendi
"Ayak yalın çıplak karın!" Ne demekti bu? Güllü nün babası nasıl söylerdi bu sözü!
Oturdu uzun uzun düşündü
Önce anasına köyün uslularına can ciğer arkadaşlarına danıştı
Kendine verilen öğüt "sabret bekle umudunu yitirme
"Ahmet Umudunu yitirmedi bekledi bekledi
" Belki düzelir" dedi içinden
Babasını saydı gardaşlarının önüne geçmedi Güllü'nün
Ama ne yapsa ne etse gerçek değişmiyordu
Ağır konuşanlar her yerde hor bakan konuşmaz olmuştu Ahmet'le
Aradan birkaç gün geçince Güllü'den hater geldi
"Kaçırsın beni" Bu gece sabaha karşı tan yıldızı doğar doğmaz bizim arılıkta beklerim onu
" Ahmet hem şaşırdı hem sevindi
"Bu durumda geri durmak olur mu? Niçin yaşıyorum kim için taşıyorum bu canı? Ölürsem Güllü'nün yolunda öleyim!
"
Zamanında beklendiği yere vardı Ahmet
Baktı ki arılıkta saklanmış bekliyor Güllü
Ayakları lastik başında dülbent sırtında bir ak gecelik
Meğerse epeydir ağaları Güllü kaçmasın diye urbanlarını kendi yastıklarının altına saklamış
Ahmet durumu öğrenince bir oldu güldü bir oldu düşündü
yapacak bir şey yoktu artık
Gömleğini çıkanp Güllü'ye giydirdi ve tuttular Karaören'in yolunu
Karaören komşu köy
Sığınacaklan en emin yer orası
Dayısının evine gidecekler orada saklanacaklar bir kaç gün
Kâh yürüdüler kah koştular ama Karaören altı saatlik yol
Iki saat sonra ortalık iyice ağardı
Bu dummda görenler olursa ne der?
Güllü: "Böylece gidelim" Ahmet "Olmaz" dedi
"Kesin olmaz" Tuttu kolundan yakınındaki gölün yanına vardı
Baktı ki her taraf sazlık
Kamışlar kındıralar adamın boyunu geçiyor
"Tamam" dedi burası iyi arkasından gelmesin diye Güllü'nün elini ayağını bağladı
Sesi çıkmasın bağırmasın diye de ağzını
Ve öylece sazların içine bırakıp yürüdü
Niyeti dayısının köyüne varacak durumu anlatacak onların yardımını isteyecek
İki saat sonra Karaören köyüne vardı Ahmet
Dummu bir güzel anlattı
"Hoş beş ne yapalım nasıl edelim" derken bir saatte öyle geçti
Sonunda dayısıgilden urbaları aldığı gibi düştü yola
Kâh yürüdü kah koştu
Kan ter içinde çıkışından beş saat sonra gün tepeye dikilirken Güllü'yü bıraktığı sazlığa geldi
Baktı ki Güllü yok
Yerinde yeller eser
Fazla zaman kaybetmeden hemen geri döndü dayısının köyüne
Sırtını buz gibi ter kapladı dizlerinde fer kalmadı
"Güllü geldi mi' "Gelmedi"
"Allah Allah nereye gitti peki?" Dayısı Karaören köyünden birini hemen Mart köyüne yolladı
"Sorun bakalım orada var mı?" Sekiz saat sonra haber geldi
Orada da yok
Böylece ertesi gün öğle vakti oldu
Dayısıyla birlikte köyün birkaç uslusuna caminin imamına sordular
"Durum böyle iken böyle ne yapalım ne edelim?"
Köy imamı: "Oğlum Ahmet sabahleyin erkenden sazlığın üzerindeki tepeye çık; kızı bağlayıp koyduğun tarafa bak; sivrisinek nereye topluca inip kalkıyorsa orada ara" dedi
Böyle yaptı Ahmet
Karaören'den geceleyin çıktı yola
Gün doğarken sazlığın üzerindeki tepeye çıktı
Baktıki sivrisinek sürüsü Güllü'yü bağlı bıraktığı sazların beşyüz metre yakınına küme küme inip kalkar
Koştu oraya ki ne görsün? Güllü cansız yatıyor yerde
Sivrisinekler üşüşmüş üstüne
Her tarafı şişmiş davul gibi olmuş
Zavallı Güllü can havliyle çırpınmış çabalamış sürünmüş
Eli ayağı bağlı olduğu için kurtulamamış ağzı kapalı olduğu için bağıramamış
Her tarafı çizik sıyrıksaz kesiği
"
Bu durumu görünce deliye döndü Ahmet
Dizlerini çırptı saçlarını yoldu
Ağladı ağladı
Bir şaşırdı bir ağladı
Sonra aldı başını ayrıldı oradan
Gitti ki o gidiş
Olay tez zamanda yayıldı
Duyanların görenlerin içi yandı
Nice nice yürekler parçalandı ağıtlar söylendi destanlar yazıldı
Güllü'nün öyküsü yörede bilindi gençlerce ezberlendi
Bir sazın ezgisi eşliğinde dilden dile söylendi
İbretle dinlenen bir içli bozlak oldu yörede
Gözüm yaşı terme çayını tutuyor
Yana yana güzel ömrüm bitiyor
Bu ayrılık imanıma yetiyor
Sivrisinek nasıl kıydın Güllüm'e
Zalım sinek nasıl kıydın yarime
Karatepe'yi Mart köyüne bağladım
Gülüm öldü,gizli gizli ağladım
Güvenemedim de kollarını bağladım
Sivrisinek nasıl kıydın Güllüm'e
Zalım sinek nasıl kıydın yarime
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul